Çanakkale gerçekleri

MARCUSX

New member
Katılım
19 Ocak 2008
Mesajlar
2,051
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Kaf Dağının Ardı
Çanakkale gerçekleri

Çanakkale Savaşları’nın ilk önemli aşaması olan 18 Mart Deniz Zaferi 95’inci yıldönümünde törenlerle anıldı. Bir ay bir hafta sonra da kara savaşlarının yıldönümü gelecek. Tabii yine törenler yapılacak.

Ama artık Çanakkale konusunda anma törenlerinin ötesine geçilmesi gerekiyor.

Kendi tarihini inkâr edenlerin inadına...

Evet, dünyada kendi tarihini inkâr eden, etmek zorunda kalan devletler, hükümetler, hatta milletler vardır. Çünkü onların tarihinde utanılacak sayfalar vardır. Özür dilenecek olaylar vardır. Yüz kızartan sahneler vardır. Örneğin, bugün bir Alman ulusunun, Nazi dönemini ve Hitler’i saygıyla ve gururla anmasını beklemek herhalde mümkün değildir. Almanlar, altmış yıldır, insanlığın yüz karası o dönemin bir Alman karası olmadığını kanıtlamak için çırpınıp duruyor.

***


Türkiye’de inkârcılar ise bir âlem... Onlar, Türk tarihinin onur sayfalarının yok sayılmasını istiyorlar. O sayfaların başında da, büyük şair Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın dizeleriyle, “Yeni Türkiye’nin önsözü” Çanakkale geliyor.

Bir kısım inkârcı da, Çanakkale’yi yok saymıyor ama, o zaferi şeyhlerin, dervişlerin, evliyaların kazandığını falan kanıtlamaya çalışarak, cemaatlerine taze kan sağlıyor.

Dünyanın gözü önünde, tarihin belgeleri ışığında yaşanmış Çanakkale olayını neden inkâr ediyor, neden yok sayıyor, neden gerçekleri çarpıtmaya çalışıyorlar?

Cevap açık: Çanakkale’ye nereden bakarsanız bakın, ister Eceabat’tan, ister Anzak Koyu’ndan, ister Anafartalar’dan, ister Conkbayırı’ndan, ister Londra’dan, ister Paris’ten, ister Yeni Zelanda’dan... Karşınıza hep bir isim çıkıyor: Mustafa Kemal...


***


Mustafa Kemal sadece Çanakkale’de karşınıza çıkmıyor ki... Dört yıl geçmeden Kurtuluş Savaşı’nın lideri olarak karşınıza çıkıyor. Kurtuluş Savaşı’nın lideri olarak karşınıza çıkmakla kalmıyor, bir de cumhuriyet kurucusu, aydınlanma önderi olarak karşınıza çıkıyor.

İşte bu yüzden Mustafa Kemal’i tarihin derinliklerinde boğmak isteyenler, işe Çanakkale’den başlıyorlar. Yazdıkları yazılar, yaptıkları belgeseller, Gelibolu Yarımadası’na düzenledikleri kimi turlarda anlattıkları hurafelerle, Mustafa Kemal’in Çanakkale Savaşları’nda önemli bir katkısı olmadığı görüşünü yerleştirmeye çalışıyorlar.


Zaferi evliyaların kazandığı hurafesini bir kenara bırakalım. (İşin içine hurafeyi katanlardan birinin de Türkiye’nin uzun yıllar en önde gelen komutanlarından biri olduğunu da şimdilik unutalım.)

***


İnkâr cephesinin sarıldığı tezlerden biri, Mustafa Kemal’in, o sırada tümen komutanı olan yarbay rütbesinde bir subay olduğu, zaferi asıl baştaki komutanların kazandığı, Mustafa Kemal’in sadece verilen emirleri yerine getirdiği... Zaferin gerçek sahiplerinin, Başkomutan Vekili Enver Paşa, 5’inci Ordu Komutanı Alman Mareşal Liman von Sanders ve 3’üncü Kolordu Komutanı Esat Paşa olduğu iddia ediliyor.

Hiyerarşik sıralama doğru... Ama bilmiyorlar ki, 25 Nisan 1915’ten başlayarak bu savaşlar boyunca üç kez insiyatifi ele alan Yarbay (1 Haziran 1915’ten sonra Albay) Mustafa Kemal, bu zaferi Enver Paşa’ya, Liman von Sanders’e ve Esat Paşa’ya rağmen kazanmıştır. Onların bilgisizlerine, yeteneksizliklerine ve cesaretsizliklerine ve hatta engellemelerine rağmen... Üstelik, bir kez bile askeri kuralların, savaş durumu gereklerinin ve emir-komuta zincirinin dışına çıkmaksızın...

***


İnkârcıların Çanakkale’yi küçültme çabalarına karşı, işe Çanakkale gerçekleriyle başlamak gerekiyor demek ki... O çabaların asıl hedefi, bugünün ve geleceğin Türkiye’si çünkü... Amaç “Atatürk’süz Türkiye” çünkü...

Hikmet Bilâ
 
Çanakkale savaşında bir sis bulutu çökmüş bu bulut çekildiginde bütün anzaklar ölmüş... Ne Mustafa Kemal'inden bahsediosunuz o orda yokmuş bile...

İman yoktan kurşun da var eder asker de... Hiç çalışmayalım çabalamayalım dua edelim Allah bizim yerimize herşeyi halleder...

...............................................................
 
Çanakkale savaşında bir sis bulutu çökmüş bu bulut çekildiginde bütün anzaklar ölmüş... Ne Mustafa Kemal'inden bahsediosunuz o orda yokmuş bile...

İman yoktan kurşun da var eder asker de... Hiç çalışmayalım çabalamayalım dua edelim Allah bizim yerimize herşeyi halleder...

...............................................................

Bu kaybolan anzak birliğine ne olduğunu Turgut Özakman Şu Çılgın Türkler ve Diriliş kitaplarında Erol Mütercimler ise Fikrimizin Rehberi kitaplarında delillere, gerçek kayıtlara dayanarak anlatıyorlar. Araştırmacı arkadaşlara tavsiye ederim. Özellikle Turgut Özakman bulut geldi aldı diyen yazarları ve nasıl saçmaladıklarını da alaycı bir şekilde baya güzel anlatmış.
 
Atatürkü büyütelim de bu kadar değil. Bu yazıyı okuyan ve Türkiyeyi tanımayan biri sanki bu savaşı Atatürk tek başına kazanmış sanacak. Her şeyden önce o dönemde bir iman gücü, Allah'ın onlarla beraber olduğu anlayışı ve öldüğünde şehit olma inancı vardı. En somut örnek Seyit Ali Reis'i verebiliriz. O inanç olmasaydı (ki sonradan kaldırmayacağını beyan etmiş) nasıl 276 kiloluk topu kaldırabilirdi. O savaşın kazanılmasında şeyhlerin dervişlerin de önemli bir rolü vardı. O dönemdeki şeyhleri bu dönemdeki sahte şeyhlerle kıyaslarsan tarihin özelliklerini tekrar oku derim.

Lütfen birini yüceltirken esas özü ayaklar altına almayalım.
 
AL SANA EN BÜYÜK ATATÜRK

Ne Atatürk ne şeyh nede şıklar al sana en büyük şıh al sana en büyük Atatürk

İster türklüğün gücü deyin iter imanın gücü ...
Ne derseniz deyin ama Çanakkale tarihini siyonist ve gerici bi kafa ile yazamasssınız ..
Neden biliyomusunuz ??
O tarih kir götürmeyecek kadar beyaz sayfalarla yazıldı ...
Ve kankırmızı mürekkep kullanıldı ...
Değmesinin namahrem eli mağbedimin göğsüne...
Ortalığı bulandırmak isteyen sefiller gidin kendinize başka zaferler bulun ...
kominizm le ilgili çok zafer ler var China yı nasıl bi anda yuttuğu nidaları filan ...

Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor; BİR HİLÂL uğruna, yâ Rab, ne GÜNEŞLER batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! .. Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor TEVHÎDİ... BEDR'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi...
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? 'Gömelim gel seni târîhe! ' desem, sığmazsın.
İşte bu dızlerdeki ruha ve güce sahip türk milletinin en büyük zaferlerinden birisi olan Çanakkale zaferinin üzerinden tam 95 yıl geçti.onurlu ve büyük tüm Türkiye de olduğu gibi Sivas tada büyük bir coşkuyla kutlandı..
BÜYÜK DESTANIN 95.YIL DÖNÜMÜ
Çanakkale Savaşı, tarihin akışını değiştiren, Türk'ün gücünü, cesaretini, fedakarlığını, yenilmezliğini bir kere daha gösteren tarihi bir zaferdir. Dünya son teknoloji ile donatılmış orduları ile Çanakkale'ye akın ederken, Mehmetçik elindeki süngüyle "Çanakkale Geçilmez" yazmıştır bu toprağın her zerresine. Türk tarihinde bu denli önemli bir yere sahip olan Çanakkale Zaferi'ni dilden dile yeni kuşaklara aktarmak, Türklük bilincinin canlı kalması açısından, üzerimize düşen bir sorumluluktur.

ANZAKLARIN DİLİNDEN ÇANAKKALE DESTANI
Conkbayırı'nda korkunç siper savaşları oluyordu. Siperler arasındaki mesafe öyle zamanlar oluyordu ki; 10 metreye kadar iniyordu. Yine böyle bir zamanda, Çanakkale Savaşlarında görev yapmış bir Anzak askeri olan Üsteğmen Lord Casey, gözleriyle gördüğü olayı şöyle anlatıyor: “İki siper arasında açıkta ağır yaralı ve bir bacağı kopmak üzere olan İngiliz yüzbaşımız, avazı çıktığı kadar bağırıyor, ağlıyor, ‘kurtarın' diye yalvarıyordu. Ancak siperlerden hiç kimse çıkıp yardım edemiyor. Çünkü en küçük bir kıpırdanışta yüzlerce kurşun yağıyordu. Bu sırada akıl almaz bir olay oldu. Türk siperlerinden beyaz bir iç çamaşırı sallandı. Arkasından aslan yapılı bir Türk askeri silahsız olarak siperden çıktı. Hepimiz donduk kaldık. Asker yavaş adımlarla yürüyor, siperdekiler kendisine nişan almış bekliyordu. Asker, yaralı İngiliz subayını yumuşacık bir hareketle kucakladı. Kolunu omzuna attı ve bizim siperlere doğru yürümeye başladı. Yaralıyı usulca yere bırakıp geldiği gibi kendi siperine döndü. Teşekkür bile edemedik. Günlerce bu cesareti, güzelliği ve insan sevgisini konuştuk.”

ÇANAKKALE'Yİ GEÇİP İSTANBUL'U ALMAK İSTİYORLARDI AMA...

Çanakkale Savaşı, yalnız Türkiye tarihinin değil, yakın dünya tarihinin de en önemli savaşlarından bir tanesi. Birinci Dünya Savaşı'nı galip bitirmek isteyen düşman devletler, gemileriyle Çanakkale Boğazı'nı geçip İstanbul'u almak istiyorlardı. 1914 yılında 1. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla İtilaf devletleri bu isteklerini gerçekleştirme fırsatının doğduğuna inandılar. Bu inançla İngiltere ve Fransa işbirliği yaparak 3 Kasım 1914 günü alacakaranlıkta Bozcaada'dan Boğaz'ın ağzına doğru yaklaştılar ve uzun sürecek bir savaşın startını vermiş oldular. Osmanlı ordusu, İngiliz ve Fransız donanmalarına karşı Çanakkale Boğazı'nda aylar süren bir dizi deniz ve kara savaşı yaptılar ama İtilaf devletleri gemileri, diledikleri gibi ilerleyemiyor, amaçlarına ulaşamıyordu. Lodos fırtınasını başarısızlıklarının sebebi olarak görüyorlardı.
 
Atatürkü büyütelim de bu kadar değil. Bu yazıyı okuyan ve Türkiyeyi tanımayan biri sanki bu savaşı Atatürk tek başına kazanmış sanacak. Her şeyden önce o dönemde bir iman gücü, Allah'ın onlarla beraber olduğu anlayışı ve öldüğünde şehit olma inancı vardı. En somut örnek Seyit Ali Reis'i verebiliriz. O inanç olmasaydı (ki sonradan kaldırmayacağını beyan etmiş) nasıl 276 kiloluk topu kaldırabilirdi. O savaşın kazanılmasında şeyhlerin dervişlerin de önemli bir rolü vardı. O dönemdeki şeyhleri bu dönemdeki sahte şeyhlerle kıyaslarsan tarihin özelliklerini tekrar oku derim.
Lütfen birini yüceltirken esas özü ayaklar altına almayalım.



Hiçbir fark yok O dönemdekilerde Allah ve kul arasına giriyorlardı bu dönemdekilerde Allah ile kul arasına giriyorlar(İkiside cep için yoksa nereden geliyor değirmenin suyu)
bak benim babam onlardan çok camiye gider ama onların bindiği mercedeslerin kapısını bile alamazdı...
 
tek kelime ATATÜRK olmasaydı çanakkale savaşıda olmazdı
 
Mustafa Kemalin 1915 yılı mart ayındaki rütbesi Yarbaydı,fakat o bir Tümen büyüklüğündeki Askeri birliğe komuta ediyordu.Dolayısiyle O,bir Tümgeneralin görevini o sırada yapmaktaydı.İnkarcılar reddetse de Batılı Tarihçiler de O savaşı Mustafa Kemalin kazandığını yazıyorlar.
Bu evliyalar Osmanlı nın kaybettiği savaşlarda nerelerdeydi?
 
Belliki bazı arkadaşlar hala Dervişlerin Şeyhlerin etki alanında.
 
mana aleminin inancın, şehitlik kavramının bile farkında olmayanların hurafe dediği yok saydığı gülüp geçtiği bir zafer hikayesine, adı üzerinde şehit ve şehitlik kavramının ne türden bir kelime olduğunu soralım ,yutkunamazlar bile.. şehitlik dini bir kavram değilmidir? öyledir ama caddede yürürken kafasına saksı düşüp ölen sol yada kemalist bir gazeteci bile devrim şehidi dir ya bunalrın gözünde , onun için çanakkalede ölenle sokakta ölen gazeteci aynı değerdedir bunlar için..

onun içinde işte çanakkalede ki şehidime fasafiso imasında bulunur, iman kuvvetinden nasipsiz, meleküt yardımını inkar eden, bu materyalist düşünce kafasında olan zümre. herşeyi bir oldu bittiyle ve büyük azim ve çalışmayla olduğunu ima eder..

o 7 düvele karşı koymayı o imkanla nasıl mümkün görüyorlarsa..Allahın yardımı yok, meleküt aleminin, imanın,peygamber lerin, şühedanın yardımını inkar ederek, neyi delillendirmiş oluyorlar ki..


haaaa özledikleri çanakkale, inandıkları çanakkale zihniyeti şu aşağıda olduğu gibi olmalı bu grupların. sol -kemalist , ve dini yok sayan, İlahi yardımı yok sayanların ALLAHIN olmadığı peygamberin olmadığı bir çanakkalemidir?

öyleyse işte o çanakkle chp nin çanakkalesi olarak bakınız nasılmış... hikmet bila nın özlediği hurafesiz çanakkale ciler bunlar işte;
;;;;


___



CHP gençliğinin Çanakkale şehitleri rezaleti

Demokrat Parti’nin rüzgârı bile yetmişti CHP’nin irticacı kesilmesine 23 Nisan 1948’de Topkapı Sarayı Müzesi açılır 25 Mayıs’ta CHP grubu bir “İslam İlahiyat Fakültesi” kurulmasını kararlaştırır (”İlahiyat Fakültesi” değil) 27 Eylül 1948’de Preveze zaferinin 410 yıldönümü ilk defa törenlerle kutlanır
1 Kasım’da okullara seçmeli din dersi uygulaması getirilir 14 Ocak 1949’da başbakanlığa ilk ve muhtemelen son defa bir ilahiyat profesörü, Şemsettin Günaltay getirilir 1 Mart 1950’de Türk büyüklerine ait türbelerin açılmasını mümkün kılan 5566 sayılı kanun kabul edilir vs

Ne demek istiyorum? CHP işine geldiği zaman dinciliği kimselere bırakmaz, işine gelmediği zaman da laikliğin kalesi olarak boyar gövdesini Nitekim Gazi Mustafa Kemal 8 Nisan 1923’de ortaya attığı 9 Umde’nin ikincisinde kurulacak Halk Fırkası’nın sırtına ‘Hilafeti koruma görevini’ yüklemiyor muydu? Korudu mu?


Bugün halkın Çanakkale’ye akınını görüp de dudak bükenlerin iktidar ellerindeyken şehitliklere bir tek çivi çaktıklarına şahit olunmuş mudur? Düşünün, Çanakkale anıtı için adım atılması bile Adnan Menderes hükümeti sayesinde mümkün olabilmiştir

Çanakkale, Tek Parti döneminde belki de bir tek Mustafa Kemal’in “Anafartalar kahramanlığı” sayesinde tamamen unutulmaktan yakayı kurtarmış, yıllar boyu cılız resmi toplantılarla baştan savılmıştır Tek Parti devrinde resmi heyetler lüks vapurlara doluşup karaya çıkma zahmetine dahi katlanmadan vapurun güvertesinden şehitlere selam gönderir, böylece millî görevlerini yerine getirdikleri sevinciyle kaptana ‘Çek evladım İstanbul’a!’ diye seslenirlerdi

Ne var ki, devlet sahip çıkmasa da halkın yüreğinde biriken Çanakkale muhabbeti, nicedir uyandırılacağı kutlu bir sabahı gözlüyordu Nitekim 1933’te bir avuç genç tarafından ilk ciddi Çanakkale yürüyüşü başlatılmış oldu
Yaklaşık 10 kişi olduklarını bildiğimiz bu gençler arasında Nihal Atsız, günümüz gençliğine maalesef “Tarkan’ın dayısı” olarak tanıtmak zorunda kaldığımız Fethi Tevetoğlu, Nejdet Sançar ve ileride milli eğitim bakanı sıfatıyla imam hatip okullarının açılması uğrunda unutulmaz gayretlerine tanık olacağımız Tevfik İleri’yi görürüz Grup, 9 gün boyunca savaş alanını araştırmış, köylülerden şehit mezarlarının yerlerini öğrenmişti Anladınız muhtemelen; 1933’te daha Türk şehitliği mevcut değildi

İşte şimdilerde Çanakkale’ye akan milyonların ilk adımı o 1933 yılının Mart’ında atılmıştı Ertesi yıl 300 kişi oldular, sonra binler, yüz binler İster inanın, ister inanmayın, zamanın CHP Genel Sekreteri Recep Peker, gençlerin aralarında para toplayarak bir Çanakkale anıtı yapma girişimleri karşısında “Bu işin sonu kötü olur” tehdidinde bulunmuştu



Bir akımın önünü kesebilirsen kes, kesemezsen kendine doğru çevir, ilkesinden hareket eden CHP yönetimi zamanla Çanakkale’ye sahip çıkar görünmek ihtiyacını duydu Bekledikleri fırsat bir askerî darbeyle karşılarına çıktı 27 Mayıs güya bir gençlik hareketiydi ya, yandaş gençlik derneklerine kovayla para akıtmaya, böylece CHP gençlik kolları eliyle sözde Atatürkçü bir gençlik oluşturmaya karar vermişlerdi

İşte 18 Mart 1962’de tarihe “Kadeş rezaleti” diye geçen, gençliği Çanakkale’yle buluşturma gezisi düzenlenmişti Kadeş adlı vapura doldurulan kızlı erkekli bin kadar genç, sözümona çağdaş gençlik dernekleri tarafından özel olarak seçilmişti İşin tuhafı, gemiye yalnız genç kızlar ve erkekler değil, aşırı miktarda içki de doldurulmuştu Düşünün, Çanakkale şehitlerini ziyarete gidiyorsunuz, anneleri babaları yanlarında olmayan bir gemi dolusu genç ve kasalarla içki alarak yola çıkıyorsunuz Niyet ne? Faşing mi?
Yolculuk beklenebileceği gibi tam bir rezaletle sonuçlandı Sarhoş olup gece boyu dans eden, yerlerde sızan, olmadık cinsel rezaletlere imza atan bu seçkin gençliğin Çanakkale’ye çıktığında ayık gezebildiğini sanıyorsanız aldanıyorsunuz Cümbür cemaat lokantalara dalmışlar, içkiler, naralar gırla devam etmiş ve bin kişi içinden şehitliklere gidecek topu topu 40-50 genç ancak bulunabilmişti

Bir süre kamuoyundan saklanmaya çalışılan, ancak bir gazetecinin ifşasıyla deşifre edilen bu rezaletin perde arkası, zamanın gazetelerinde günlerce yazılıp çizilmiş ve bir tanesini burada gördüğünüz ‘şok fotoğraflar’ basına malzeme olmuştu Kameralar gemide bulunanlara yönelince bir genç orada yaşadıklarını şöyle anlatmıştı (bazı ifadeleri sansürlemek zorunda kaldığımı belirteyim):

“Gemi hareket eder etmez gençler gruplar halinde içki içmeye başladılar Erkeklerin özellikle kızları sarhoş etmeye çalıştıkları belli oluyordu Sarhoş olan kızlar, bir süre dans ettikten sonra erkekler tarafından dışarı çıkarılıyor ve karanlık bir yerlere götürülüyor, daha sonra beraberce dönüyorlardı İstisnasız bütün masalarda kumar oynanıyordu Kaptan gelip kumar kâğıtlarını toplamak istediyse de vermediler Kendilerine karışmak isteyen birkaç görevliye, “Biz Atatürk’ün yolundayız, bize kimse karışamaz” diye karşılık veriyorlardı “Dağ Başını Duman Almış” marşı, sarhoş naralarına karışıyordu Dönüşte de aynı rezalet devam etti Hatta bir grup genç, kapının önüne masa ve sandalye yığmak suretiyle bir koridoru kapatıp lambaları söndürmüşler, içeride çılgınlar gibi eğleniyorlardı Birkaç kişi içki komasına girmiş, üç genç kız bekaretini yitirmiş, evlerine ağlayarak dönmüşlerdi”

Geziden önce 1 milyon 700 bin liraya özel olarak dayanıp döşetilen Kadeş vapurunun mahvolduğunu gören ‘öteki gençler’, CHP’nin 40 yılda gençliği ne hale getirdiğinin hesabını sormaya giriştiler Çanakkale şehitlerinin ruhlarını şâd edecek gezilere katılanların sayısı, bu toprakların itilen, kakılan, ezilen, adam yerine konulmayan ama ataları için bir şey yapamadığı için vicdanı kanayan ‘öteki çocuklar’ tarafından milyonlara vardırıldı bugün Ve “Kadeş rezaleti”ni icra edenleri değil, altyapısını hazırlayanları silip süpürenler onlardan başkası değil.




BUNLAR CUMHURİYET BALOSUNA DEĞİL,ŞEHİTLİK ZİYARETİNE GİDİYOR .... DİKKAT EDİN.. ATASININ ŞEHİDİNİN ÜZERİNDE TEPİNEN BİR GENÇLİK..


1111-1.jpg


1111-2.jpg


1111-3.jpg


1111-5.jpg



kaynak
 
iman gucu iman gucu ulan bu kadar kaybedilen savasta millet imansız mıydı zaten bizim milletin ozelligi wardır bıcak kemige dayanmadan aklımız basımıza gelmez.............
 
onur, haysiyet, cesaret, fedakarlık gibi değerleri ve bu değerlerin mücadelede ne kadar fark yarattığını gözardı edip (ya da unutturup), onurlu bir zaferi yeşil cübbelilere ve adam yutan bulutlara mal edip buradan çıkar umanların uydurmasıdır. bunlar, duruma göre hem çanakkale hem kurtuluş savaşına atfen anlatılır.

her zaman her olay ve durum için çeşitli asılsız söylentiler çıkmıştır.Çanakkale savaşı ile ilgili olanlar -ve benzerleri- genellikle 80'lerdeki tarikat patlaması ile beraber yayılmaya başlamıştır. ortaokul ve lise yıllarında tarikat propagandası yapan kişiler gayet düzenli olarak bu tip manipülasyonlarla kafa yıkama faaliyeti yapardı. çanakkale örneğinde ana tema bellidir. hikayelerin sonunda sadede gelinir ve çoşkulu bir sesle "atatürk de kim oluyormuş, savaş kazanmak ne haddine, o savaşı yeşil cübbeliler, evliyalar enbiyalarla kazandık biz" diye biter.

değerlere toptan maneviyat da diyebilir isteyen ve kimse maneviyatın etkisini inkar edemez. ama sözkonusu hurafelerin amacı maneviyatı veya dini vurgulamak değil, net olarak siyasi ve ticari çıkar hesabıyla aldatmacadır. yeşil cübbeliler ve adam yiyen bulutlar, örneğin osmanlı savaşlarında, viyana'da, kırım'da, yemen'de ve kutsal topraklarda niye yardım etmediler acaba?
 
Millet neler saçmalamış ya , benim 2 büyük dedemde Çanakkale şehididir , resmi rakamlara göre Şehit sayısı 50000 ama 250000 şehit var gerçekte , 200000 i kayıp ...
Soysuz ingilizlerin nükleer gazı yüzünden belki de...
Evliyalara dil uzatanlar olmuş , kaş yaparken göz çıkaranlar...
Osmanlıya niye yardım etmemişmiş evliyalar...
Acaba osmanlının para için savasır olmus , cihadı unutmus askerleri yardımı hakediyormuydu...
Ama canakkalede savasan gencler para için değil hatta toprak parcası için de değil , din uğruna savastılar ... Hak olan için.
Bedr de nasıl ilahi yardım gelmisse Canakkalede de gelmistir ...
Gelmemiş olsa bu güçlü milletin Kanal cephesinde ve Suriyede de başarılı olması gerekmez miydi , Balkan savasını niye kaybettik , aynı coğrafya aynı askerler ...
İşte aradaki fark önemli , biri siyasi emeller uğruna diğeri din iman uğruna yapılan 2 savaş...

Ama asıl manidar olan biz çanakkale Harbini neden yapmak zorunda kaldık...
Neden İttihatcıların gereksiz savas politikasını incelemiyorsunuz ...
Ayrıca Atatürk Çanakkalede savasmıstır ama Asıl Komutan Alman generaldir...
Mayınları farklı dizdirme cephelerin yerleri vs o belirlemiştir
Savası Atatürke mal etmenizi Atatürk duysa dalkavukluk derdi.
Bugün savas çıksa eminim burda ahkam kesenlerin coğu görmezden gelecektir ne yazıkki dedelerimiz kadar inanclı değiliz bazı değerlerimizi yitirdik empoze edilen avrupa kültürü altında ezildiler
Bari bu kadarla kalmayı basarsak da diğer tarafta dedelerimiz karsısında ezilmesek...
Çanakkalede kısacası kötüler iyilere yenildiler ...
Sen emperyalistler dersin , sen fasistler dersin ben de islam düşmanları derim ne farkeder....
 
Geri
Üst