
)
Çok ilginçsin Seydiali.
Sene 1986- sene 2012 sen dön bi kendine bak, geçen sene ile bu sene kafandaki doğrular ve yanlışlar aynımı? Aynı olması mümkün mü?
Şimdi Aziz Bayındır araştırmacı bir Hoca, geçtiğimiz yıllarda kutuplarda namaz vakitlerini bizzat oraya uzman bir ekiple giderek tespit etti. Bu tespitin ilmi olarak yapılmadığı ve bugüne değin kimsenin yapmadığı bir durumda hüküm ne olacaktı? Neye göre vakitler ayarlanacaktı?
Geçen ramazanda Abdulaziz Hoca ve Süleymaniye Vakfı sahur vaktinin yanlış olduğunu deneyle ispat etti. Ve diyanet bu çalışmaya karşı mahcup olmuş, doyurucu bir açıklama yapamamıştır. Şimdi Hoca bu deneyden sonra şöyle dedi:
Artık ilmi olarak ispatlanmış bir vakit vardır, bundan sonra bunu bile bile eski vakte göre hareket eden vebaldedir. Ancak bu tarihten önce doğru olarak bilinen takvime göre hareket edenlere bir vebal yoktur, şimdi biz doğrusunu açıklıyoruz, tenkit eden delilleriyle tezimizi çürütsün, çürütemiyorsa ve artık bu takvime uymakla yükümlüdür.
Şİmdi en nihayetinde aziz hoca bu ülkenin mevcut islami kabulleri üzerine eğitim almıştır. Bu eğitimden sonrada resmi hizmetinde bu kabullerle hüküm vermiştir. Ancak insanın ilmi ölene kadar devam eder. Her gün yeni birşey öğrenebilir, geçmişte yanlış düşündüğünü anlayabilirsin, hayatta hepimizin başına gelen şeylerdir bunlar. Önemli olan geçmiştekini reddetmektir. Abdulaziz Hocada elbette araştırdıkça, ilmini derinleştirdikçe geçmiş hükümleri reddetmiştir. Bu durum sadece onun şahsıyla alakalı değildir, bir çok isim ister din adamı olsun, ister siyasetçi, isterse bilim adamı geçmiş hataları kabul etmesi erdemdir. Eğer tenkit etmezse kendiyle çelişkidedir. Buda onu sahtekar yapar.
Bir tek hocanın sözüne bakarak hareket etmekte yanlıştır, Benzer fikirleri paylaşan farklı isimler bazı noktalarda ayrışırlar hangisinin doğru olduğunu kendi mantık süzgecinden kendi irademizle seçmekten başka ne yapabiliriz?
Abdulaziz Bayındır, Mustafa İslamoğlu, Alparslan Kuytul, Yaşar Nuri Öztürk, Erdal Eren, İhsan Eliaçık, Ali Bulaç gibi isimler(aklıma gelenler bunlar yoksa daha fazla isim zikredebiliriz) mevcut statüko haline gelmiş tasavvufi-sünni akıma zıt şeyler söylediler. Ancak kendi aralarında da zıt düştükleri dıurumlar mevcuttur. Birini komple reddedip birine topyekün bağlanmakta doğru değildir. Tercih sizin. Statükonun bu isimlere "dinde reformcular" diyerek üstünü çizmesini ciddiye almamaktır mesele.
Abdulaziz Bayındır benim hocam değil, sadece diğerlerine nazaran bir adım daha önde olduğuna inandığım için, bir bukle daha önem verdiğim bir isim o kadar. Tasavvufla alakalı fikirlerini kabul ediyorum. Mevlana ve said nursi ile alakalı tespitleri de bence doğrudur.