Delikanlı Hayırcıları görelim____

Adamlar davos fatihinden intikamlarını 9 müslüman TÜRK' ü öldürerek almadılar mı? Yoksa anlamadınız mı?
Sahi sevgili akp milletvekillerinin son anda binmekten niye vazgeçmişlerdi açıklanmamıştı değil mi?
Ben şahsen ölenlere çok üzüldüm ...
Keşke milletvekilleri de gitseydide onların öldürülmelerine engel olsaydı..
Ama yürek lazım mangal gibi.
 
Yazar eksik bile yazmış. Kadir Özbek'in bir muhalefet lideri edasıyla yaptığı konuşmalar ( ki Safını çok net belli ediyor ) , Ali Suat Ertosunun basına akseden ses kayıtları , çarpık ilişkileri ,vs.vs...

1-Turan Çolakkadı (İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili): Ergenekon soruşturması kapsamında Cumhuriyet savcılarının bağlı olduğu isim. Daha önce de çeşitli nedenlerle HSYK tarafından görevden alınmak istenmişti.

kaynak

Üstadım yine elle tutulur gözle görülür şeyler yazmışsın.

Bende sana aklına yatacak bir şey söyleme gereksinimi hissettim.

Ülkede yasalar diye bir olay var.
Ülkede temyiz organları diye bir olay var.
Aziz memleketimde özel isteklerle soruşturma açma gibi olaylar var.

Şimdi bu savcıların yargıçların yerinin değişmesinin istenmesi sizi niye bu kadar çok korkutuyor.
Oraya atanacak hakime güvenmiyor musunuz?
Evetse;
E o zaman siz hukuka güvenmiyorsunuz.
Eğer evetse sen suçluyu kime şikayet edeceksin.
Bu yargıya güveni azaltır.

Diyeceksin ki, oraya ergenekon kendi adamını atayacak. İçinde böyle bir korku var.
Bende içeride olan ve temiz olduğuna inandığım bir sürü adam var.
Başında "HABERAL" var mesela...
Şimdi benim içimde de şöyle bir korku oluşmuş oluyor.

Şu an bu noktalardaki hakimler ve savcılar hükümetin adamları ve sadece televizyon açıp akp ye muhalefet olduğu için KALP CERRAHI MEHMET HABERAL'ı içeride tutuyorlar.

Dikkat çekerim, KALP CERRAHI!...

Eee nasıl olacak şimdi bu?

Saygılarla...
 
Yahu kardeşim derdiniz 12 eylülcülerse madde madde sununda %100 eveti alın , hem siz kazanın hem halk kazansın.Ama olur mu , illa ülkenin değişmezlerini değiştirmeye çalışıcak recep bey.

Güçler ayrılığını tehdit eden yasayı çıkar ;
Askerin esas yetkisini elinden alma ; Asker ülkenin güvenliğine bakamayacakmış ! Neye bakacak asker gelir gider hesaplarına mı ?

Ama sıkıyo işte madde madde sunmak değil mi recep bey ? Kocaman bir HAYIR ! Al sana sebep , yeterli mi ?
 
Adamlar davos fatihinden intikamlarını 9 müslüman TÜRK' ü öldürerek almadılar mı? Yoksa anlamadınız mı?
Sahi sevgili akp milletvekillerinin son anda binmekten niye vazgeçmişlerdi açıklanmamıştı değil mi?
Ben şahsen ölenlere çok üzüldüm ...
Keşke milletvekilleri de gitseydide onların öldürülmelerine engel olsaydı..
Ama yürek lazım mangal gibi.


İntikam felan yok, bunlar bop projesi adlı oyundan ironik sahnelerdir .Maksat recep israile hönkürsün cahil halkın nazarında yücelsin bop projesi sekteye uğramasın.

Yahudiler aptal değil kendi ayağına kurşun sıkmaz .
 
chp e ve destekcilerini anliyorumda bizim mhp yi anlamiyorum biz degilmi eziyet ceken bizdegilmi surgun edilen ..........!?bulrin hesabini sormak icin gecmisten


mhp tabani olarak benden koskoca EVET
 
Üstadım yine elle tutulur gözle görülür şeyler yazmışsın.

Bende sana aklına yatacak bir şey söyleme gereksinimi hissettim.

Ülkede yasalar diye bir olay var.
Ülkede temyiz organları diye bir olay var.
Aziz memleketimde özel isteklerle soruşturma açma gibi olaylar var.

Şimdi bu savcıların yargıçların yerinin değişmesinin istenmesi sizi niye bu kadar çok korkutuyor.
Oraya atanacak hakime güvenmiyor musunuz?
Evetse;
E o zaman siz hukuka güvenmiyorsunuz.
Eğer evetse sen suçluyu kime şikayet edeceksin.
Bu yargıya güveni azaltır.

Diyeceksin ki, oraya ergenekon kendi adamını atayacak. İçinde böyle bir korku var.
Bende içeride olan ve temiz olduğuna inandığım bir sürü adam var.
Başında "HABERAL" var mesela...
Şimdi benim içimde de şöyle bir korku oluşmuş oluyor.

Şu an bu noktalardaki hakimler ve savcılar hükümetin adamları ve sadece televizyon açıp akp ye muhalefet olduğu için KALP CERRAHI MEHMET HABERAL'ı içeride tutuyorlar.

Dikkat çekerim, KALP CERRAHI!...

Eee nasıl olacak şimdi bu?

Saygılarla...

Sevgili Dostum ; Adliyede görevli bir hizmetlinin görevden alınması durumunda Adalet Bakanlığını mahkemeye vererek hakkını arama şansı var. Fakat Bir Hakimin , bir savcının böyle bir hakkı yok.

Örn: Ferhat Sarıkaya , Şemdinli olaylarından dolayı hazırladığı iddianamede sadece ve sadece Yaşar Büyükanıtın adının geçmesi HSYK'yı öylesine kızdırdı ki; Görevden uzaklaştırılması şöyle dursun Sarıkayanın Avukatlık yapması bile engellendi. Adam Tam yetkili Cumhuriyet Başsavcısı iken bir anda avukatlık bile yapamaz hale geldi.

Peki neydi Sarıkayanın suçu: Suçu asli görevi olan , ölümlü bir vakada mahkemeye sunulmak üzere bir iddianame hazırlamaktı. Bunda garip olan ne idi. Bir Cumhuriyet Başsavcısının asli görevi değilmidir.? Ama HSYK'nın görevinden uzaklaştırdığı ferhat sarıkaya Adliyede çalışan bir hizmetli kadar bile hakka sahip değil. Ve HSYK'nın kararını temyiz edebileceği bir üst mahkeme bulunmadığı içindir ki şimdilerde Ankarada bir hukuk bürosunda öylesine bir memur olarak çalışmaktadır.

Erzincan olayını anlatmama gerek yok çünkü daha çok taze. Ama ne hikmetse cihaner suç teşkil edecek sabit iddialarla göz altına alınmışken , İnternete düşen bir ses kaydının işaret ettiği şekilde birileri tarafından görevine iade edildi.

Yani sevgili kardeşim , Ben HSYK'nın içine ergenekoncuların dolmasından korkmuyorum. Zaten bundan önce ne gerekiyorsa yapılmış ve Atatürk'ün gençliğe hitabede bahsettiği " MEMLEKETİN BÜTÜN KALELERİ ZAPTEDİLMİŞ " olayı bundan önce gerçekleştirilmiş ve Artık milletin egemenliğine inandırmanın vaktinin geldiğini düşünüyorum.

Muhtaç olduğumuz kudret Damarlarımızdaki Asil Kanda Mevcuttur. Bunun için sana Yemin Edebilirim.
 
peki sarıkayanın van yüzüncü yıl üniversitesi rektörü ve rektör yardımcısını delilsiz ve dayanaksız oalrak keyfi bir tutuklamayla içeri aldırması ve rektör yardımcısının hapishanede kendini öldürmesi ve rektörün olaydan beraat etmesine ne diyeceksiniz?

çok mu basit bir olay bu?

bir insan başka bir insanı siyasi düşünceleri uymuyor diye elindeki yetkiyi kullanarak hapse attırıyor ve hapse atılan insan gururuna yediremeyip intihar ediyor. ve sonuçta olay fos çıkıyor.

bir insan hayatı bu kadar ucuz mu?


peki sarıkaya dediğiniz adam şimdi nerde? savcılıktan atıldıktan sonra neler yaptı? amerikaya gidip fetullahın dizinin dibine oturdu mu?


size göre herşey çok normal.

hani son günlerde moda bir şarkı var ya:

"HAYAT SANA GÜZEL"

kendinizden gayrı kimseyi görmüyosunuz. varsa yoksa gitmek istediğiniz amaç. neden dolambaçlı yolları seçiyorsunuz ki. doğrudan şu cihadı ilan etseniz de siz de kurtulsanız biz de.
 
peki sarıkayanın van yüzüncü yıl üniversitesi rektörü ve rektör yardımcısını delilsiz ve dayanaksız oalrak keyfi bir tutuklamayla içeri aldırması ve rektör yardımcısının hapishanede kendini öldürmesi ve rektörün olaydan beraat etmesine ne diyeceksiniz?

çok mu basit bir olay bu?

bir insan başka bir insanı siyasi düşünceleri uymuyor diye elindeki yetkiyi kullanarak hapse attırıyor ve hapse atılan insan gururuna yediremeyip intihar ediyor. ve sonuçta olay fos çıkıyor.

bir insan hayatı bu kadar ucuz mu?


peki sarıkaya dediğiniz adam şimdi nerde? savcılıktan atıldıktan sonra neler yaptı? amerikaya gidip fetullahın dizinin dibine oturdu mu?


size göre herşey çok normal.

hani son günlerde moda bir şarkı var ya:

"HAYAT SANA GÜZEL"

kendinizden gayrı kimseyi görmüyosunuz. varsa yoksa gitmek istediğiniz amaç. neden dolambaçlı yolları seçiyorsunuz ki. doğrudan şu cihadı ilan etseniz de siz de kurtulsanız biz de.

Bir İnsanın Hayatı elbette çok ucuz değil . Ama Sonuçta Sarıkaya 2005 yılında kendisine yapılan ihbarlar doğrultusunda hareketle Yücel Aşkın ve Enver Arpalı hakkında iddianame hazırlamıştır. Bu davada tutuklanmalarına karar veren kişi , bir mahkeme hakimidir. Dolayısıyla Ferhat sarıkaya sanıkları ne Tutuklamıştır nede içeri atarak Enver arpalıyı asmıştır. Yani suçlamak için çok basit örnekler kullanıyorsun. Ülkemizde yüzbinlerce insan suçsuz yere yargılanır gözaltına alınır ve serbest bırakılır. Bunların milyonda biri intihar eder.

Birde Olaylara yaklaşımın çok dramatik. Zannediyorsun ki Fettullah Gülen bir çete reisi ve Türkiyede birçok elemanı var elemanlar işini yapıp bitirince hemen gidip dizinin dibine çöküyor. Bu Ruh hastalığının diğer adıdır. Velev ki Sarıkaya 2006 - 2010 yılları arasında Yurtdışına hiç çıkmadığını belgelerle ispat etmiştir.
 
Bir İnsanın Hayatı elbette çok ucuz değil . Ama Sonuçta Sarıkaya 2005 yılında kendisine yapılan ihbarlar doğrultusunda hareketle Yücel Aşkın ve Enver Arpalı hakkında iddianame hazırlamıştır. Bu davada tutuklanmalarına karar veren kişi , bir mahkeme hakimidir. Dolayısıyla Ferhat sarıkaya sanıkları ne Tutuklamıştır nede içeri atarak Enver arpalıyı asmıştır. Yani suçlamak için çok basit örnekler kullanıyorsun. Ülkemizde yüzbinlerce insan suçsuz yere yargılanır gözaltına alınır ve serbest bırakılır. Bunların milyonda biri intihar eder.

Birde Olaylara yaklaşımın çok dramatik. Zannediyorsun ki Fettullah Gülen bir çete reisi ve Türkiyede birçok elemanı var elemanlar işini yapıp bitirince hemen gidip dizinin dibine çöküyor. Bu Ruh hastalığının diğer adıdır. Velev ki Sarıkaya 2006 - 2010 yılları arasında Yurtdışına hiç çıkmadığını belgelerle ispat etmiştir.



şimdi olaylar şöyle olur.

bir savcıya bir ihbar gelir ya da savcı bir olayı görür, duyar re'sen harekete geçer. dava açması gerkiyorsa bir dava dosyası hazırlar deliler ve iddalarla birlikte mahkemeye gider. dava dosyasında şüphelileri, zanlıalrı belirtir, suçun niteliğini ve kapsamını anlatır. elindeki delilleri sunar ve mahkeme heyetinden yada hakimden süpheli ve ya zanlılar hakkında yakalama, tutuklama, ifadeye çağırma gibi değişik şeyler isteyebilir. mahkeme hayeti ya da hakim dava dosyasını inceler. belgeler bakar. savcının isteği yerindeyse yakalama, tutuklama kararı çıkarır.

tabi tutuklama kararı isterken kişinin daha önce suç işleyip işlemediği, suçun niteliği, kaçma şüphesi, delilleri karatma olasılığını göz önünde bulundurması gerekir.

ince nokta şudur. hakim kendi kendine bir kişi hakkında tutuklama kararı çıkarmaz. savcının isteği doğrultusunda bu karara hükmeder. yani kişilerin tutuklanmasını savcı ister. tabi hukuk doktirini savcı ve hakimleri hep iyi niyetli olarak ele alır. bu kişilerin kişisel düşünceleri, siyasi görüşleri dava konusunu etkilemeyecek gibi düşünür. ama malesef bu hep böyle olmaz.

mesela aynı davadan yargılanan 2 kişi. biri örgütün yöneticisi olmakla suçlanan kemal alemdaroğlu. 2000 küsür sene hapsi isteniyor, ama tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılıyor. biri örgüte yardımdan yargılanan gazeteci mustafa balbay, kaç aydır hapiste.

hukukta hakkaniyet diye bir şey vardır. hukukun temeli olan adalet vardır. türkiyede son yıllarda uygulanan şeyler ne hakkaniyete ne de hukukun üstünlüğüne sığar.

sen devlet olarak bir adamı yargıtay cumhuriyet başsavcısı yapacasın. devletin yargı konusundaki en üst kademelerden birini teslim edeceksin. sonra o adam iktidarın görüşüne uymadı diye adamı örgüt üyesi diye yaftalayıp evini, ofisini aryacaksın.

haaa bu demek değil ki devletin en üst makamlarındaki kişler şuç işlemez, onalrın evleri aranmaz. ama böyle kişilere suç isnat ederken daha dikkatli davranman gerekir. çünkü o kişilere o makamları layık gören devlet olarak sensin. elinde kaya gibi sağlam deliller olmadan böyle işlere girişmen devlet olarak seni zayıflatmaktan başka bir işe yaramaz.


aynı yücel aşkın örneğinde olduğu gibi. adam devlet tarafından tescil edilmiş bir antikacı. evinde , ofisinde tescili yapılmış, değeri konmuş, kayda alınmış tarihi eserler var ve sen bu adamın elindeki antika ve tarihi eserleri kaçakçılık yapıyor diye delil olarak mahkemeye sunuyorsun. ve bunu yapan devletin cumhuriyet savcısı. yoldan geçen bir adam değil. hukukun nasıl işlediğini ve nasıl işlemesi gerektiğini en iyi bilen ve bilmesi gerek kişi.

malum ülkemizde hukuk sistemi biraz yavaş çalıştığından, en basit davlar bile 3-5 ay sürüyor. tabi bu arada olan üzerine yanlış ve kasıtlı yere suç atılmış masum insanlara oluyor.


benden size tavsiye: sırf iktidarı öveceğim diye yanlışlara ortak olmayın. iktidarı seviyor olabilirsiniz. ama onun ve ona yaranmak isteyenlerin yanlışlarına ortak olmak o suçu işlemekle eş değerdir.
 
tabiki ki hayır! yukarıda yorum yapan arkadaşlardan hayır demenin mantıklı bir açıklamasını istemiş! değişiklik paketinin Türkiye Cumhuriyeti'ni ileri toplum seviyesine getirecek olumlu değişiklikler var fakat Şu an ki mevcut iktidarı yerini daha da sağlamlaştıracak maddeler de var yeni pakette Anayasa mahkemesinin 14 üye sini Cumhurbaşkanı seçiyor Yarın Parti kapatılma davası açıldığında kapatma davasına konu olan partinin kapatılması zorlaşacak Ayrıca kapatılan partinin milletvekilliği de düşmeyecek bu yazdıklarımdan benim AKP karşıtı biri olduğum anlaşılabilir ve muhaliflik olsun diye bunları yazdığımı sanabilirsiniz fakat öyle biri değilim aksine Akp lehine seçimlerde oy kullandım fakat bu madde değişikliği uzun vadede düşünüldüğü vakit sadece Cumhurbaşkanın savunduğu düşünceden olanların mahkeme üyeliğine seçilmesini sağlıyor.Allah muhafaza dtplilerin çoğunluğu olduğu bir meclisi (parti kapansa bile milletvekili düşmüyor)düşünemiyorum..Cumhurbaşkanlığı makamına dtpli birinin geçmesini düşünmek bile istemiyorum Anayasa Mahkemesinin üyelerinin çoğunluğunu dtplilerin oluşturduğunu düşünemiyorum Ülkeyi iki günde bölerler Ha! Kürt düşmanı da değilim Bu ülkede herkesin özgürce yaşamaya hakkı var lakin ekmeğini yiyip suyunu içtiği yere ihanet edip bölmeye kalkmadığı sürece bizdendir kardeşçe yaşarız.Son söz olarak Anayasa değişikliğine 'evet' fakat maddelerin ayrı ayrı oylanması şartıyla..
 
şimdi olaylar şöyle olur.

bir savcıya bir ihbar gelir ya da savcı bir olayı görür, duyar re'sen harekete geçer. dava açması gerkiyorsa bir dava dosyası hazırlar deliler ve iddalarla birlikte mahkemeye gider. niyetli olarak ele alır. bu kişilerin kişisel düşünceleri, siyasi görüşleri dava konusunu çalıştığından, en basit davlar bile 3-5 ay sürüyor. tabi bu arada olan üzerine yanlış ve kasıtlı yere suç atılmış masum insanlara oluyor.

benden size tavsiye: sırf iktidarı öveceğim diye yanlışlara ortak olmayın. iktidarı seviyor olabilirsiniz. ama onun ve ona yaranmak isteyenlerin yanlışlarına ortak olmak o suçu işlemekle eş değerdir.

Ah Be Zerkli , Öylesine güzel kaleme almışsın ki , Tek kelime ile teşekkür edebilirim. Aslında Ülkemizdeki çarpıklığı bütün yönleriyle hepimiz biliyoruz. Ama bana tavsiye ettiğin şeye sen riayet etmiyorsun. Yani 1994 yılında Mehmet Moğultay'ın çıkıp delikanlı gibi " ben, Tuncelilileri, Karslıları, Siirtlileri almayacaktım da MHP’lileri mi, RP’lileri mi alacaktım " diye itirafta bulunması esnasında hiç kimsenin sesi çıkmazken ve Yüksek yargıya öyle bir hiyerarşik düzen getirilmiş ki; Kendi kendini besleyen bir yapıya sahip. Yani Mehmet Moğultay'ın işbaşına getirdiği kadro bugünlerde Yüksek yargıya ulaşmış durumdadır. Eğer Yüksek yargıya bir çeki düzen verilmezse içten içten Mehmet Moğultay zihniyeti birbirini kollayarak sonsuza dek işbaşında kalacak.

Bak sana başımdan geçen bir örnek vereyim. 2000 yılının sonunda bir işyerim vardı ve başka birine devir ettim. Karşılığında 25 günlük bir çek aldım . Ama adam 15 gün içinde işyerimi başkasına nakit olarak yarı fiyatına satarak kaçtı. Elimdeki çekin günü gelmeden Gittim işyerimi en son devir alan kişiye. Durumu anlattım ama parayı nakit ödediğini ve yapacak birşeyi olmadığını söyledi. Bende Mahkemeye başvurdum 2001 yılının şubat ayında. Mahkeme tam iki buçuk yıl sürdü. 2003 yılının haziran ayında yani adli tatile girmeden önce Hakim karar verdi. Ve ben haksız bulundum. Oysaki duruşmadaki deliller ve şahitler hep lehimde ilerlerken böylesi bir karar beni şok etti. Sonradan öğrendik ki benim davaya bakan hakim ile davalı olduğum kişinin avukatı çok samimi ailecek görüştüklerini öğrendik. Hakimin tayini çıkmış ve giderayak bizim davayı sonlandırıp öyle gitmiş. Neyse Kararı temyiz ettik. O yaz benim Yargıtayda görevli bir hakim tanıdığım tatile gelmişti. Durumu ona anlattım. Muhtemelen onanıp gelecektir dedi. Ama dosyada çok eksiklikler var dedim. Olsun dedi. Günde ortalama 300 davaya bakmak zorundalar. Ve normalde sadece iki dosyaya bakabilirler. Onun için Eğer hatırlı bir kişi vasıtasıyla olursa özellikle senin dosyan incelenir aksi takdirde içinden seçecekleri iki yada üç dosyayı incelerler gerisinide onayıp gönderirler dedi.

Aslında Ben bu yargıya 2003 yılından beri güvenmiyorum. Zaten son yıllarda yargının bağımsız olmadığı da ayyuka çıktı. Diyorsun ki Akparti kendi yargısını yaratacak. Bende diyorum ki Akparti gider gitmez yeni gelen hükümetinde böyle bir şansı olacak. Ve bunun adı katılımcı demokrasi. .. Ya önceki halin ismi ne , 1994 yılından beri Mehmet Moğultay egemenliği var yargıda. Yani velev ki senin dediğin gibi bile olsa Eskisinden daha kötü olmayacak. Buna eminim.
 
eskisinden daha kötü olacağından o kadar eminimki yoğurdun beyaz olduğu kadar hatta.

neden mi?

emniyet teşkilatı kimin elindedir?

cemaatin


milli eğitim teşkilatı kimin elindedir?

cemaatin


diyanet teşkilatı kimin elindedir?

cemaatin


sağlık teşkilatı kimin elindedir?

cemaatin

cemaatin elindeki teşkilatlara daha başka bir çok örnek verbiliriz. ve hatta en son yaşanan kpss skandalında bile cemaatin parmağının olduğundan adım kadar eminim.

biraz hayal kuralım şimdi: bir adam düşünelim. bu adam bir kanun yazacak sonra bu kanuna dayanarak birilerini suçlu diye yakalayacak ve aynı adam kendi hazırladığıı kanuna dayanarak yakaladığı adamı mahkemeye sevkedecek ve aynı adam mahkemeye sevk ettiği adamı yine kendisi yargılayacak. ve o aynı adam mahkum ettiği adamı hapisanede kontrol edecek.

şimdi gittiğimiz durum bundan başkası değildir. herşeyin tek elde toplanmasına çalışıyorlar.bu 7-8 senelik bir çalışma değil 12 eylülden beri yapılagelen bir organizayondur.




moğultay örneğini vermişsin. peki sana sorayım. moğultayın yaptığı yanlışı aynı yanlışı yaparak düzeltebilir misin?

yanlış yanlışla düzelmez.

eğer ki ağzından allahı kuranı düşürmüyorsan, partinin adını adalet diye koyuyorsan birazcık adil olacaksın. eğer niyetin bu ülkeyi daha güzel bir hale getirmekse bozuk kurumları düzeltmeye çalışırsın. ama bu akp nin şu anda yaptığı gibi olmaz. ama amacın bu ülkeyi kendi düşüncene göre şekillendirmekse aynı akp nin yaptığı gibi kendinden olmayan herkesi ve her kurumu kirli göstererek amacına ulaşmaya çalışırsın. ve bu akp nin şu anda yaptığıdır.

anlamadığım şey şu. siz bunu göremiyor musnuz yoksa gördüğünüz halde işinize geldiği için ses mi çıkarmıyorsunuz?

eğer 2. durum söz konusuysa diyeceğim bir şey yok. bir idealiniz var onun için uğraş veriyorsunuz demektir. her ne kadar da amacınızı tasvip etmesem de ve hatta düşman bile olsam size söyleyecek tek kelimem yok.

ama yok eğer 1. durum söz konusuysa durum çok vahim. ya beyniniz çok iyi yıkanmış ya da baktığınız halde göremiyorsunuz.


ve gelelim adlet sistemine. bu adalet sistemini zaten bozuk olduğunu adalet sistemini içindekiler dahi söylüyor. ee napmak lazım: düzgün bir kaç yasa hazırlayarak adalet sistemini düzgün ve işler hale getirmek lazım. ama bu yasalar geçen sene çıkan çek yasası gibi insanları suça teşvik edici yasalar olmamalı. suçu önleyici, suç işleyeni cezalandırıcı yasalar olmalı.

ülkemizde önemli davlar hariç diğer davların süre olarak uzunluğu 15-20 dakikadır. ben yaklaşık 20 kişinin en az 15'er yılla yargılandığı bir davayı seyrettim. ağır cezada görülüyordu dava. o kadar sanık olmasına rağmen dava 25 dakika sürdü ve 5 ay sonraya ertelendi.

bu durumda hakime kızamassın. çünkü hakimin önüne o gün bakması gerekn 50 tane dava dosyası koyarsan hakim 15 er dakikada bitirmek zorundadır davayı. yoksa diğer davlara bakamaz.

aynı devlet hastanelerinde muayene olmak için gittiğinizde doktorun sadece size neyiniz var diye sorup ilaç yazıp göndermesi gibi. burda ne doktora kızabilirsin ne de hastaya. doktor kapısına gelip numara almış 250 hastaya bakmak zorundadır. sorun sistemdedir.


bundan yıllar önce PİR SULTAN ABDAL namıyla bilinen KOCA HAYDAR isimli biri çıkmış demiş ki:

"bozuk düzende sağlam çark olmaz. bu düzeni baştan değiştirmeli"
 
Ah Be Zerkli , Öylesine güzel kaleme almışsın ki , Tek kelime ile teşekkür edebilirim. Aslında Ülkemizdeki çarpıklığı bütün yönleriyle hepimiz biliyoruz. Ama bana tavsiye ettiğin şeye sen riayet etmiyorsun. Yani 1994 yılında Mehmet Moğultay'ın çıkıp delikanlı gibi " ben, Tuncelilileri, Karslıları, Siirtlileri almayacaktım da MHP’lileri mi, RP’lileri mi alacaktım " diye itirafta bulunması esnasında hiç kimsenin sesi çıkmazken ve Yüksek yargıya öyle bir hiyerarşik düzen getirilmiş ki; Kendi kendini besleyen bir yapıya sahip. Yani Mehmet Moğultay'ın işbaşına getirdiği kadro bugünlerde Yüksek yargıya ulaşmış durumdadır. Eğer Yüksek yargıya bir çeki düzen verilmezse içten içten Mehmet Moğultay zihniyeti birbirini kollayarak sonsuza dek işbaşında kalacak.

Üstadım bir önceki yazdıklarına zerkli dostum cevap vermiş.
Ben şu son yazdıkların hakkında bir kaç ekleme yapmak istiyorum.

Ben Moğultay'ın yaptığını onaylamıyorum.
Bunu sana başta diyeyim.

Fakat olayın buraya dayanmadığını sana izah edeceğim.
Bu yıllar önce birilerinin kadrolaşması sonucu oluşan kast sistemi değildir.
Bu 1960 sonrası patlak veren sağ-sol mücadelesinden gelmektedir.
Nasıl mı?

Pek sevgili dostum;
Türkiye'nin en yüksek puanla öğrenci kabul eden Hukuk Fakültelerinde yaygın görüş nedir?
Ben sana cevap vereyim.
1960'tan beri sol...
Ankara'da İstanbul'da bulunan en değerli üniversitelerimizin Hukuk Fakülteleri arasında tek istisna Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi...

Geri kalanın yaygın olduğu görüş ne? SOL...

Yani vakti zamanında, bilim yuvalarını siyaset ve politikanın içine sokup çıkar bekleyen insanlar yüzünden şimdi biz bu tartışmayı yapıyoruz.

Yani aslında herkes hakettiği yere gidiyor.
Neden mi? En iyi üniversiteyi okumuş olan öğrenci, en iyi yerlere gelmeye hak kazanmıştır.
Çalışmaları bu doğrultudaysa tabi. Eee bir bak bakalım aziz dostum bu HSYK'nın içinde öyle İstanbul yada Ankara dışında okuyan biri var mı?

Haaa sağ-sol çekişmesi hala sürüyor memlekette.
Sadece sokak olayları kesildi, ama az önce sana verdiğim örnekle bile anlayabiliyorsun.
Birilerinin çıkarlarını savunan birileri yargının kademelerindelerse sonuna kadar bende karşıyım.

Ama dediğim gibi bir olay daha var, şimdi hukuk adamlarının hepsi aynı konumda olması gerekmez mi? Neden birinin yerine diğeri gelince korkmaya başladık?

İşte bu korku bizi bitirecek. İnanın bana akp yönetimi döneminde güçler ayrılığı bittiği gibi, erklerin bütünüde çöküş içine girmiştir.

Yani iş gerçekten Pir Sultan Abdal'ın sözüne geliyor...

"Bozuk düzende sağlam çark olmaz. Bu düzeni baştan değiştirmeli"
 
hayırcılara yahu bu değişikliğin hangi maddesine niye karşısınız? şu karşı olduğunuz maddenin yeni halini eski halini aktarın bi inceleyelim birlikte dediğiniz zaman maşallah dut yemiş bülbüle dönüyorlar:)

Hayır diyecekler başka bi şey demezler hayır hayır hayır.. İyi de niye hayır?

karşı olduğunuz maddeyi yazın eski halini yazın yeni halini yazın yeni halinde şu şu şu mahzurlar var deyin bizde hayır diyelim.

Hadi bekliyorum....
 
Delikanlı hayırcı mı var ki hepsi birbirinin çakması gibin ..Başta yüce Gandi bi hareket çekiyor bi bakmışın bi ay aynı hareketi tekrarlayıp duruyolar bozuk plak gibin..

Delikanlı olan yorumları okurda cevap verir. Kim kimin çakması görüver önce...

hayırcılara yahu bu değişikliğin hangi maddesine niye karşısınız? şu karşı olduğunuz maddenin yeni halini eski halini aktarın bi inceleyelim birlikte dediğiniz zaman maşallah dut yemiş bülbüle dönüyorlar:)

Sana kapı gibi yazıyorum umarım anlarsın.

Eski Hali
MADDE 146. – Anayasa Mahkemesi onbir asıl ve dört yedek
üyeden kurulur.
Cumhurbaskanı, iki asıl ve iki yedek üyeyi Yargıtay, iki asıl ve bir
yedek üyeyi Danıstay, birer asıl üyeyi Askerî Yargıtay, Askerî
Yüksek _dare Mahkemesi ve Sayıstay genel kurullarınca kendiBaskan ve üyeleri arasından üye tamsayılarının salt çogunlugu
ile her bos yer için gösterecekleri üçer aday içinden; bir asıl üyeyi
ise Yüksekögretim Kurulunun kendi üyesi olmayan
yüksekögretim kurumları ögretim üyeleri içinden gösterecegi üç
aday arasından; üç asıl ve bir yedek üyeyi üst kademe
yöneticileri ile avukatlar arasından seçerYüksekögretim kurumları ögretim üyeleri ile üst kademe
yöneticileri ve avukatların Anayasa Mahkemesine asıl ve yedek
üye seçilebilmeleri için, kırk yasını doldurmus, yüksekögrenimgörmüs veya ögrenim kurumlarında en az onbes yıl ögretim
üyeligi veya kamu hizmetinde en az onbes yıl fiilen çalısmıs veya
en az onbes yıl avukatlık yapmıs olmak sarttır.
Anayasa Mahkemesi, asıl üyeleri arasından gizli oyla ve üye
tamsayısının salt çogunlugu ile dört yıl için bir Baskan ve bir
Baskanvekili seçer. Süresi bitenler yeniden seçilebilirler.


Yeni Hali :

MADDE 146. – Anayasa Mahkemesi ondokuz üyeden kurulur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi; iki üyeyi Sayıstay Genel
Kurulunun kendi baskan ve üyeleri arasından, her bos yer
için gösterecekleri üçer aday içinden, bir üyeyi ise baro baskanlarının avukatlar arasından gösterecekleri üçer aday
içinden yapacagı gizli oylamayla seçer. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yapılacak bu seçimde, her bos üyelik için ilk
oylamada üye tam sayısının üçte iki ve ikinci oylamada üye
tam sayısının salt çogunlugu aranır. _kinci oylamada salt
çogunluk saglanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki
aday için üçüncü oylama yapılır; üçüncü oylamada en fazla
oy alan aday üye seçilmis olur.
Cumhurbaskanı; üç üyeyi Yargıtay, iki üyeyi Danıstay, bir
üyeyi Askeri Yüksek _dare Mahkemesi genel kurullarınca
kendi baskan ve üyeleri arasından her bos yer için
gösterecekleri üçer aday içinden; üç üyeyi Yüksekögretim
Kurulunun kendi üyesi olmayan yüksekögretim kurumları
ögretim üyeleri arasından gösterecegi üçer aday içinden;
bes üyeyi üst kademe yöneticileri, serbest avukatlar veya
Anayasa Mahkemesi raportörleri arasından; iki üyeyi ise
yüksek ögrenim görmüs Türkiye Cumhuriyeti vatandasları
arasından seçer.
Yargıtay, Danıstay, Askerî Yüksek _dare Mahkemesi ve
Sayıstay genel kurullarından, Anayasa Mahkemesi üyeligine
aday göstermek için yapılacak seçimlerde, her bos üyelik
için, bir üye ancak bir aday için oy kullanabilir; en fazla oy
alan üç kisi aday gösterilmis sayılır. Baro baskanlarının
avukatlar arasından gösterecekleri üç aday için yapılacak
seçimde de her bir baro baskanı ancak bir aday için oy
kullanabilir ve en fazla oy alan üç kisi aday gösterilmis
sayılır.
Anayasa Mahkemesine üye seçilebilmek için, kırkbes yasın
doldurulmus olması kaydıyla; yüksekögretim kurumları
ögretim üyelerinin profesör veya doçent unvanını kazanmıs, avukatların en az yirmi yıl fiilen avukatlık yapmıs, üst
kademe yöneticilerinin yüksekögrenim görmüs ve en az
yirmi yıl kamu hizmetinde fiilen çalısmıs olması sarttır.
Anayasa Mahkemesi üyeleri arasından gizli oyla ve üye tam
sayısının salt çogunlugu ile dört yıl için bir Baskan ve üç
daire baskanı seçilir. Süresi bitenler yeniden seçilebilirler.

Bunu senden daha delikanlı bir akpli dostum yazdı. Araştırırsan bulursun.
Benim teşekkür ettiğim postların içinde...

Eski haline göre Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesine direk olarak 3 asil ve 1 yedek üye seçebiliyor.
Yeni haline göre ise 7 asil üyeyi direkt olarak atayabilecek.

Gel şimdi seninle birazcık 4 işlem matematiği yapalım değerli abi.

Eski haline göre 11 asil üyemiz var. Üç tanesini Cumhurbaşkan'ı direk olarak anayasa mahkemesine atıyor. 11-3=8 üye ise gösterilen adaylar arasından Cumhurbaşkan'ı tarafından isteğe bağlı atanıyor.

Yeni haline göre ise 19 asil üyemiz var. Bunların yedi tanesi Cumhurbaşkanı tarafından direk olarak atanıyor. geriye kalıyor 19-7=12 tane üye.

İşte bütün kıyamet burada kopuyor, çünkü meclis 3 kişiyi seçecek.
Bu da demek oluyor ki 7+3=10...
Şimdi mevzu bahis olan bir konu geçecek aranızda, diyeceksiniz ki bu 3 üye gösterilen 9 üye arasından seçilecek.
Tamam seçilsin.
Peki bunların seçilme şansı neye bağlı.
İktidar partisinin takdirine bağlı.
İktidar partisi seçmiyorum dediği zaman ne olacak?
İşte tam bu noktada yargı siyasallaşır. İşte o 3 üye yargının siyasal olmasına sebep olur.

Diyeceksiniz ki e halk o 3 üyeyi seçiyor işte ne olacak, demokratik olmuş olmaz mı? Halkın istediği başa geçiyor falan filan...

Hayır efendim hiçte öyle olmuyor.

Anayasa Mahkemesi'nin ana maksadı, meclise yansımayan halkın temsilini sağlamaktır.
Eğer Anayasa Mahkemesi bu işlevini kaybederse, Türkiye çoğunluk diktası olur.
Demokrasi çoğunluk diktası demek değildir.
Lütfen karıştırmayınız. Türkiye'de %47 oy alan bir parti geri kalan %53lük kesimin haklarını gaspedemez.

Siz sanıyorsunuz ki, Anayasa Mahkemesi sadece CHP'ye çalışıyor.
Hayır. Anayasa Mahkemesini CHP çalıştırıyor.
Her muhalefet partisi gibi.

Olaya basit bakmayalım.

İleride Gavur Partisi diye bir parti %51 oy alıp camileri kapatıyorum diye karar aldığında, bunu durduracak olan yine Anayasa Mahkemesi'dir.

Birilerinin oyununa gelip, Ana Muhalefet Mahkemesi diye adlandırdığınız kurum Meclise yansımayan halk kitlesinide temsil etmektedir bunu unutmayınız.

Şimdi buna karşılık baş örtüsü mevzusunu açacaksınız. Ben size diyeceğim ki Recep Tayyip Erdoğan hiç hata yapmadı mı? Yaptı. Anayasa Mahkemeside hata yapmıştır.
Fakat bu hata Mahkemeden çok anayasanın etkisindedir.

Daha yazacak çok şey var fakat şimdilik bu kadar.

Saygılarla...

İşte saygı duyduğum dostuma vermiş olduğum cevap.

Yani olay tamamen bir Recep Bey hükümdarlığına dönüşüyor.
Anayasa Mahkemesi bir muhalefet organıdır.
Muhalefet organının önü kesilmeye çalışılıyor.
Siz muhalefetsiz, astığım astık kestiğim kestik bir hükümet mi istiyorsunuz?
İşte biz bu yüzden Recep Bey diktasını kurmaya çalışıyor diye bir yerlerimizi yırtıyoruz.
Ama anlayan yok...

Peki Anayasa Mahkemesi neyi iptal etmişti?
Senin aklına hiç şüphesiz türban gelecek. Başbakanında aklına türban geliyor ya...
Bak onuda Yılmaz Özdil yazmış senin için. Bir arkadaşımda paylaşmış. Kapı gibi.

Hukuku niye sevmiyorlar?


“Mayınlı araziyi el âleme verelim” yasası çıkardılar, Anayasa Mahkemesi iptal etti. “YÖK kadrolarına kimi istersek, onu alırız” yönetmeliği çıkardılar, Anayasa Mahkemesi iptal etti.

“Maaşlı çalışanlar kümesteki yolunacak kazdır, bunların gelir vergisini artıralım” dediler, Anayasa Mahkemesi iptal etti. “Orman arazileri boş boş duruyor, oralara otel kurulsun” kararı aldılar, Anayasa Mahkemesi iptal etti. “Türkler kerizdir, tahvil gelirlerine yüzde 10 stopaj ödesin, yabancılar canımız ciğerimizdir, hiç ödemesin” uygulaması başlattılar, Anayasa Mahkemesi iptal etti. “Askeri yargıyı boşver, tanımayız” düzenlemesi yaptılar, Anayasa Mahkemesi iptal etti. “Memur ölene kadar çalışsın, çok istiyorsa, öldükten sonra emekli olsun” yasası çıkardılar, Anayasa Mahkemesi iptal etti. “Yabancı gelsin, canı ne kadar çekiyorsa o kadar toprak alsın” yasası çıkardılar, Anayasa Mahkemesi iptal etti. “Herkesin telefonu dinlensin, bu işin denetlemesini, Başbakan kimi görevlendirirse o yapsın” hükmüne vardılar, Anayasa Mahkemesi iptal etti. “Memur kessin sesini, topluca şikâyet başvurusu yapmaya kalkarlarsa maaşları kesilsin” yasası çıkardılar, Anayasa Mahkemesi iptal etti. “Milli park hikâyedir, çevre raporuna filan gerek yok, nerede altın varsa, orayı siyanürlesinler” yasası çıkardılar, Anayasa Mahkemesi iptal etti. “Çiftçilik belgesi olmuş olmamış hiç önemli değil, ben kafama göre, kime istiyorsam ona tarımsal destek vereyim” dediler, Anayasa Mahkemesi iptal etti. “Erkek yapıyorsa çapkınlıktır, kadın yapıyorsa
zinadır” yasası çıkardılar, Anayasa Mahkemesi iptal etti.

*

“Ahali uyanmadan GDO sokuşturalım” yönetmeliği çıkardılar, Danıştay durdurdu. “Kanun benim... İstediğim hâkimin, savcının telefonunu dinlerim” yönetmeliği çıkardılar, Danıştay durdurdu. “Devlete ait arazileri canım kime istiyorsa ona tahsis ederim” dediler, Danıştay durdurdu. “Enflasyon oranı filan beni ırgalamaz, belediye otobüsüne yüzde 30, yüzde 50, istediğim kadar zam yaparım” kararı aldılar, Danıştay durdurdu. “Sınava gerek yoktur, liyakate ben karar veririm, kimi istiyorsam onu milli eğitim müdürü yaparım” dediler, Danıştay durdurdu. “İşime gelmeyen, biat etmeyen eczacının sözleşmesini feshederim” hükmüne vardılar, Danıştay durdurdu. “Elde avuçta ne varsa sattık zaten, Seydişehir Alüminyum'u da satalım” kararı aldılar, Danıştay durdurdu. “Doktorlar ukalalık yapmasın, alayını taşeron yapalım, mal gibi kiralayalım” dediler, Danıştay durdurdu. “Maç başladıktan sonra kuralı değiştirelim, imam hatipler bu seneki sınava farklı katsayıyla girsin” kararı aldılar, Danıştay durdurdu. “Tekel'i şakır şakır yabancıya sattık, bu işçileri ya kapının önüne koyalım ya da köle gibi çalışsınlar” hükmüne vardılar, Danıştay durdurdu. “Şeker fabrikalarını da Tekel gibi yabancıya satalım, nasıl olsa işçilerini 4C yaparız” dediler, Danıştay durdurdu. “Öyle her yerde içki içilmesin, sarhoş bunlar, karantina bölgeleri yapalım, vebalı gibi orada içsinler” kararı aldılar, Danıştay durdurdu. “Özürlülerin ne kadar özürlü olduklarını nüfus cüzdanlarına yazalım, kimliğini gösterdiğinde bilelim ne kadar özürlü olduğunu” yönetmeliği çıkardılar, Danıştay durdurdu. “İlköğretim çocuklarına okutmak için, içinde Atatürk'ün olmadığı Türkçe kitabı” yaptılar, Danıştay durdurdu.

*

Örnek çok.
E niye sevsinler ki hukuku?


kaynak

Hadi kal sağlıcakla...
 
hazır ol ahmet efendi,

benden kocaman bir hayır geliyor sana.

Biat etmeni bekliyorum.

Bizim çakma osmanlı padişahımız recep bey bir gün çıktı dediki, suriye sınırındaki mayınlar temizlenecek temizleyen şirkete 49 yıl arazi verilecek.
Gariptir, karar meclisten geçerken ergenekon davası patladı, bilmem kaçıncı dalga.
Bizim mayın yasası gündemden düştü mü?
Tekrar gündeme geldi, bizim cumhurbaşkan'ı tam yasayı uygun görüp kabulleneceği zaman.
Muhalefet bağırıyor cumhurbaşkan'ına, geçirme yasayı diye.
Tabi gazeteler bunu yazıyor filan.
Tam geçmek üzere ergenekonda bir dalga daha patlıyor. Tabi bizim mayın yasasıda sessiz sedasız geçiyor.
Muhalefet hangi maddesine karşıydı bu yasanın.
Uluslararası kurum maddesine. Yani ihalenin en büyük yatırımcısı israilli bir firmanın olmasından dolayı.

Hazır ol beyefendi.
Bu yasa anayasa mahkemesinden döndü. Sizin o ana muhalefet mahkemesi dediğiniz mahkeme var ya işte oradan döndü.

Biat et ahmet efendi.

Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk olunamaz...

Akp iktidarının düştüğü bu gaflettende anayasa mahkemesi sayesinde kurtulduk...
Bunları yazmayı unutma.

Kendine göre bir şeyler yazma.
Delikanlıysan sen bunları yaz...

Işte bu yüzden sana kapı gibi hayır.


saçma bir gerekçe...
 
Gerekçelere bak ve bu gerekçeler ile evet arasında bir bağ kurmuş :)

1) Bu gün hava çok sıcak öyleyse evet
2) Susurlukta ayran içtim o zaman evet
3) sarıkaya oldu fısskaya o zaman efet
4) cihaner cemaatı öptü o zaman evet
5) ruhsatsız inşaat nedeniyle evet
6) görevini kötüye kullanan memur atıldı o zaman evet

görüşünü savunmak için. mantıklı hayır lar bul dostum. mantıklı olanı destekleyelim.
 
cemil çiçek savcıya telefon edip " tarikatçıları serbest bırakmasını söylüyor"
iki cümle değil ama bu tek cümle neden hayır diyerek bu gerici iktidardan
kurtulmamız gerektiğini sanırım açıklar.
kendi düşüncesine uygun karar vermeyen danıştaya,yargıtaya,hukuk kurumlarına,
hergün küfür eden kafaları söküp atmak için hayır diyorum.
bölünmeye ve iç savaşa gidişata dur demek için hayır diyorum.

anayasanın içeriğini iyi oku.
 
Geri
Üst