aybars24
New member
- Katılım
- 27 May 2008
- Mesajlar
- 433
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
'Her bir kurşun etime sıcak bir su damlası gibi giriyordu...'
Unutuldu, unutturuldu... Bugün kaç kişi biliyor ki, 3 bin Türk genci Filistin için savaştı, onlarcası da bu uğurda can verdi bir zamanlar. Kimisi Batı Şeria’da, kimisi Lübnan’da... Hepsi sosyalistti, hepsi Filistin özgürlük mücadelesine gönül vermişti. Deniz Gezmiş’ten tutun da Cengiz Çandar’a kadar saymakla bitmeyecek insan... Ama içlerinde bir tane bile ’Müslümanlık’ adına desteğe giden yoktu. Tersine Filistin dendi mi, uzak dururdu onlar, Filistin Kurtuluş Örgütü Marksist, solcu diye...
O 3 bin gençten biri de bugün Ortadoğu, Kürt meselesi ve İslami hareketler üzerine yazdığı 30 araştırma kitabıyla tanıdığımız Faik Bulut. Canını kurtarmış ama İsrail mezalimini iliğine kadar yaşamış. 21 Şubat 1973’te, geceyarısı Nahr el Bared kampında İsrail ordusu ateş yağdırmış üzerlerine. O da sıkmış ne kadar kurşunu varsa, isabet edip etmediğini bilmeden... Beş kurşun yemiş o çatışmada, sekiz arkadaşı yanı başında can verirken...
“Her bir kurşun etime sıcak bir su damlası gibi girdi” diye anlatıyor o geceyi hatırlarken. Ama bu acı, diğer acıların yanında gerçekten bir su damlası gibi kalmış. Kurşunları çıkarmış İsrailli doktorlar, ama yaraların dikilmesine izin verilmemiş, ki iyice işkence yapabilsin diye sorgucular. Meşhur Filistin askısından tutun da dişleri çekilmiş köpeklere boğdurmaya, kaba dayaktan elektriğe kadar... O işkenceleri hatırladığında “Ama biri vardı ki, işte o dayanılmazdı. Buz gibi bir su, saatler boyu başınıza damla damla iniyor! Delirmemek işten değildi” diyor. Nasıl delirmemiş peki? Davaya olan inancı sayesinde... Bu öyle bir inanç ki, doktorların kurşunları çıkarıp açık bıraktıkları yaraları bir köpek gibi yalaya yalaya iyileştirmeye itecek kadar güçlü. İşte şimdi 60 yaşında ve Urfa’da yanımda bu anısını anlatabiliyorsa, hâlâ artık silahla değil ama kalemiyle kalpten Filistin davasına destek verebiliyorsa bu inanç sayesinde!
Faik Bulut ile konuşmak istememin tek sebebi Filistin konusundaki deneyimleri ve araştırmaları değildi. Krizin ilk gününden beri içimi yiyip bitiren, “Solcular neden meydanlarda yok? Neden Mavi Marmara’da bir elin parmaklarını geçmiyorlardı?” sorularıydı. Ama asıl merak ettiğim İsrail’de vuruşmuş, işkence görmüş, 7 yıl 2 ay hapis yatmış Faik Bulut neden o gemiye binmemişti?
Söze “Kim düzenlerse düzenlesin, Filistinliler’e yardımın her çeşidini destekliyorum” diye girdi Bulut. Çok düşünmüş eyleme katılıp katılmamak için, ideolojik sebeplerden değil asla: “İki sebepten dolayı katılamayacağıma karar verdim. Birincisi, geçmişteki tutukluluğumdan ötürü İsrail’e sokmazlardı, üstelik bir de koz vermiş olurdum ellerine, gemidekiler de zor durumda kalırdı. İkinci sebep ise benim açımdan çok önemli. İslami kesim, 70’li, 80’li yıllarda Filistin’e gidenler hakkında ’Bunlar teröristtir’ diye karalama kampanyaları bile yaptı. Sırf FKÖ Marksist, solcu diye bizi asla desteklemediler. Ne zaman ki Hamas ortaya çıktı, Filistin sorununu sahiplendiler. Ben bu riyakârlığı hazmedemezdim!” Zaten düzenleyiciler de onu çağırmamış! Ama biz onun anılarından ve araştırmalarından sonuna kadar yararlandık. İşte size kanıyla canıyla masaya yatırılmış Filistin trajedisi...
GAZETEVATAN.COM
Unutuldu, unutturuldu... Bugün kaç kişi biliyor ki, 3 bin Türk genci Filistin için savaştı, onlarcası da bu uğurda can verdi bir zamanlar. Kimisi Batı Şeria’da, kimisi Lübnan’da... Hepsi sosyalistti, hepsi Filistin özgürlük mücadelesine gönül vermişti. Deniz Gezmiş’ten tutun da Cengiz Çandar’a kadar saymakla bitmeyecek insan... Ama içlerinde bir tane bile ’Müslümanlık’ adına desteğe giden yoktu. Tersine Filistin dendi mi, uzak dururdu onlar, Filistin Kurtuluş Örgütü Marksist, solcu diye...
O 3 bin gençten biri de bugün Ortadoğu, Kürt meselesi ve İslami hareketler üzerine yazdığı 30 araştırma kitabıyla tanıdığımız Faik Bulut. Canını kurtarmış ama İsrail mezalimini iliğine kadar yaşamış. 21 Şubat 1973’te, geceyarısı Nahr el Bared kampında İsrail ordusu ateş yağdırmış üzerlerine. O da sıkmış ne kadar kurşunu varsa, isabet edip etmediğini bilmeden... Beş kurşun yemiş o çatışmada, sekiz arkadaşı yanı başında can verirken...
“Her bir kurşun etime sıcak bir su damlası gibi girdi” diye anlatıyor o geceyi hatırlarken. Ama bu acı, diğer acıların yanında gerçekten bir su damlası gibi kalmış. Kurşunları çıkarmış İsrailli doktorlar, ama yaraların dikilmesine izin verilmemiş, ki iyice işkence yapabilsin diye sorgucular. Meşhur Filistin askısından tutun da dişleri çekilmiş köpeklere boğdurmaya, kaba dayaktan elektriğe kadar... O işkenceleri hatırladığında “Ama biri vardı ki, işte o dayanılmazdı. Buz gibi bir su, saatler boyu başınıza damla damla iniyor! Delirmemek işten değildi” diyor. Nasıl delirmemiş peki? Davaya olan inancı sayesinde... Bu öyle bir inanç ki, doktorların kurşunları çıkarıp açık bıraktıkları yaraları bir köpek gibi yalaya yalaya iyileştirmeye itecek kadar güçlü. İşte şimdi 60 yaşında ve Urfa’da yanımda bu anısını anlatabiliyorsa, hâlâ artık silahla değil ama kalemiyle kalpten Filistin davasına destek verebiliyorsa bu inanç sayesinde!
Faik Bulut ile konuşmak istememin tek sebebi Filistin konusundaki deneyimleri ve araştırmaları değildi. Krizin ilk gününden beri içimi yiyip bitiren, “Solcular neden meydanlarda yok? Neden Mavi Marmara’da bir elin parmaklarını geçmiyorlardı?” sorularıydı. Ama asıl merak ettiğim İsrail’de vuruşmuş, işkence görmüş, 7 yıl 2 ay hapis yatmış Faik Bulut neden o gemiye binmemişti?
Söze “Kim düzenlerse düzenlesin, Filistinliler’e yardımın her çeşidini destekliyorum” diye girdi Bulut. Çok düşünmüş eyleme katılıp katılmamak için, ideolojik sebeplerden değil asla: “İki sebepten dolayı katılamayacağıma karar verdim. Birincisi, geçmişteki tutukluluğumdan ötürü İsrail’e sokmazlardı, üstelik bir de koz vermiş olurdum ellerine, gemidekiler de zor durumda kalırdı. İkinci sebep ise benim açımdan çok önemli. İslami kesim, 70’li, 80’li yıllarda Filistin’e gidenler hakkında ’Bunlar teröristtir’ diye karalama kampanyaları bile yaptı. Sırf FKÖ Marksist, solcu diye bizi asla desteklemediler. Ne zaman ki Hamas ortaya çıktı, Filistin sorununu sahiplendiler. Ben bu riyakârlığı hazmedemezdim!” Zaten düzenleyiciler de onu çağırmamış! Ama biz onun anılarından ve araştırmalarından sonuna kadar yararlandık. İşte size kanıyla canıyla masaya yatırılmış Filistin trajedisi...
GAZETEVATAN.COM