MARCUSX
New member
Hani analar ağlamayacaktı?
Samsun’daki yumruk olayından sonra “Bizim tepkimiz CHP’nin Van’daki saldırıya tepkisi gibi olmaz” demişlerdi, arkasından Samsun’da iki polis teröristler tarafından şehit edildi. Birkaç gün sonra Hakkari’de PKK teröristleriyle saldırıda 2 askerimiz daha şehit oldu. Son olarak Cuma gecesi Tunceli’de Sarıyayla Jandarma Karakolu’na kalabalık bir terörist grubunun saldırısında 4 şehit verdik, 2’si ağır 7 yaralı var.
Gün geçmiyor ki terör örgütünün askerî araçlara saldırmasıyla, mayın döşemesiyle arka arkaya şehitler vermeyelim.
Öte yanda ses sanatçılarıyla, tiyatro-sinema sanatçılarıyla, edebiyatçılarla çaylı “açılım partileri” düzenleniyor, sanki çözümü sanatçılar bulacakmış gibi gösterişli sohbetler yapılıyor.
3 şehit daha, 1 sohbet daha...
2 şehit daha, 1 çay partisi daha...
Bu gidişle yakında mutlaka çözümü bulurlar ve artık analar ağlamaz!!
Terörün bulunduğu hangi ülkede bugüne kadar teröre böyle çözüm arandığı görülmüştür. Gerçekten varsa açıklasınlar, nerede görüldü?
Ülkenin gencecik evlatları kundakta bebeklerini, arkalarında gözyaşları hayat boyu dinmeyecek analarını, babalarını, kardeşlerini bırakarak, hayatlarının ilkbaharında kahpe kurşunlarla yaşamlarını yitiriyorlar.
Öte yanda, kendi çocukları refah içinde, dizinin dibinde yaşayan, bir ihtişamlı davetten, seyahatten diğerine koşanlar acil önlem peşinde filan değil.
Onlar için varsa yoksa; elde kalan son özgürlük kırıntılarıyla kendini avutanlara, hâlâ “bugünkü şartların devam edeceği” gafletine düşenlere de yakında gerçeği gösterecek Anayasa değişikliklerini “ne pahasına olursa olsun” bitirmek...
Hani PKK liderlerinden Karayılan’a bile bakan gönderilip “açılım” konuşulmuştu? Hani ABD uyduyla bize saldırıları önceden haber verecek, işbirliği yapacaktı? Hani karanlıkta görebilecek kızıl ötesi dürbünler verilecekti karakollara? Hani karakollar daha iyi korunacaktı?
HAYDİ LAĞVEDİN!
Bir önceki karakol saldırısından bu yana hangi yeni imkânlar sağlandı? Neden yine yardım “aradan bir uzun ve çatışmalı gece geçtikten sonra” ulaşıyor?
Ve tabii öte yanda hayatını terör mücadelesine adamış, bir karakoldan diğerine koşarak yokluk içinde mücadele etmiş komutanları “darbeci, terörist” muamelesi gören, cezaevlerinde süründürülen, morali sıfırlanmış bir orduyla (onlar aksini söyleyip dik duruşlarını bozmasalar da) ne kadar terör mücadelesi yapılabileceği meselesi var.
Kim olduğu, ne olduğu belirsiz, vaat karşılığı, para karşılığı ifade değiştirdiği ortada olan sözüm ona gizli tanık, ihbarcı ifadeleriyle orgenerallerinin, komutanlarının hapse tıkıldığı, görevini yapamaması için her şartın bulunduğu bir ordu terör mücadelesini eskisi gibi yapabilir mi?
Geçen akşam yine iktidara göbeğinden bağlı biri TV’de bir öğrencinin sorusuna karşılık; sanki iddialarla ilgili kesinleşmiş mahkeme kararı varmış gibi, daha önce de söylediğini tekrarlıyor “Elbette ordunun lağvedilmesini istiyorum. Darbe plânlamaktan başka bir şey düşünmeyen ordu lağvedilmeli” diyordu.
Ama işte terör saldırıları arttı, orduya ihtiyaç doğdu yine... Haydi lağvedilsin de onların yerine oturdukları köşelerden orduya hakaret yağdıran bu beyler gitsin sınıra, operasyona (onu da istemez bunlar, operasyon masum teröristlere (!) zarar veriyordur).
Aylardır, yıllardır TSK ile düşmanlaşılıp boğuşulacağına oturup “terörün nasıl önleneceğine dair” taktikler, yöntemler geliştirilseydi belki o zaman analar, babalar ağlamazdı.
Şimdi ağlıyorlar, hem de feryat figan yeri göğü inleterek! Bakalım ne zamana kadar?
Ruhat Mengi
Samsun’daki yumruk olayından sonra “Bizim tepkimiz CHP’nin Van’daki saldırıya tepkisi gibi olmaz” demişlerdi, arkasından Samsun’da iki polis teröristler tarafından şehit edildi. Birkaç gün sonra Hakkari’de PKK teröristleriyle saldırıda 2 askerimiz daha şehit oldu. Son olarak Cuma gecesi Tunceli’de Sarıyayla Jandarma Karakolu’na kalabalık bir terörist grubunun saldırısında 4 şehit verdik, 2’si ağır 7 yaralı var.
Gün geçmiyor ki terör örgütünün askerî araçlara saldırmasıyla, mayın döşemesiyle arka arkaya şehitler vermeyelim.
Öte yanda ses sanatçılarıyla, tiyatro-sinema sanatçılarıyla, edebiyatçılarla çaylı “açılım partileri” düzenleniyor, sanki çözümü sanatçılar bulacakmış gibi gösterişli sohbetler yapılıyor.
3 şehit daha, 1 sohbet daha...
2 şehit daha, 1 çay partisi daha...
Bu gidişle yakında mutlaka çözümü bulurlar ve artık analar ağlamaz!!
Terörün bulunduğu hangi ülkede bugüne kadar teröre böyle çözüm arandığı görülmüştür. Gerçekten varsa açıklasınlar, nerede görüldü?
Ülkenin gencecik evlatları kundakta bebeklerini, arkalarında gözyaşları hayat boyu dinmeyecek analarını, babalarını, kardeşlerini bırakarak, hayatlarının ilkbaharında kahpe kurşunlarla yaşamlarını yitiriyorlar.
Öte yanda, kendi çocukları refah içinde, dizinin dibinde yaşayan, bir ihtişamlı davetten, seyahatten diğerine koşanlar acil önlem peşinde filan değil.
Onlar için varsa yoksa; elde kalan son özgürlük kırıntılarıyla kendini avutanlara, hâlâ “bugünkü şartların devam edeceği” gafletine düşenlere de yakında gerçeği gösterecek Anayasa değişikliklerini “ne pahasına olursa olsun” bitirmek...
Hani PKK liderlerinden Karayılan’a bile bakan gönderilip “açılım” konuşulmuştu? Hani ABD uyduyla bize saldırıları önceden haber verecek, işbirliği yapacaktı? Hani karanlıkta görebilecek kızıl ötesi dürbünler verilecekti karakollara? Hani karakollar daha iyi korunacaktı?
HAYDİ LAĞVEDİN!
Bir önceki karakol saldırısından bu yana hangi yeni imkânlar sağlandı? Neden yine yardım “aradan bir uzun ve çatışmalı gece geçtikten sonra” ulaşıyor?
Ve tabii öte yanda hayatını terör mücadelesine adamış, bir karakoldan diğerine koşarak yokluk içinde mücadele etmiş komutanları “darbeci, terörist” muamelesi gören, cezaevlerinde süründürülen, morali sıfırlanmış bir orduyla (onlar aksini söyleyip dik duruşlarını bozmasalar da) ne kadar terör mücadelesi yapılabileceği meselesi var.
Kim olduğu, ne olduğu belirsiz, vaat karşılığı, para karşılığı ifade değiştirdiği ortada olan sözüm ona gizli tanık, ihbarcı ifadeleriyle orgenerallerinin, komutanlarının hapse tıkıldığı, görevini yapamaması için her şartın bulunduğu bir ordu terör mücadelesini eskisi gibi yapabilir mi?
Geçen akşam yine iktidara göbeğinden bağlı biri TV’de bir öğrencinin sorusuna karşılık; sanki iddialarla ilgili kesinleşmiş mahkeme kararı varmış gibi, daha önce de söylediğini tekrarlıyor “Elbette ordunun lağvedilmesini istiyorum. Darbe plânlamaktan başka bir şey düşünmeyen ordu lağvedilmeli” diyordu.
Ama işte terör saldırıları arttı, orduya ihtiyaç doğdu yine... Haydi lağvedilsin de onların yerine oturdukları köşelerden orduya hakaret yağdıran bu beyler gitsin sınıra, operasyona (onu da istemez bunlar, operasyon masum teröristlere (!) zarar veriyordur).
Aylardır, yıllardır TSK ile düşmanlaşılıp boğuşulacağına oturup “terörün nasıl önleneceğine dair” taktikler, yöntemler geliştirilseydi belki o zaman analar, babalar ağlamazdı.
Şimdi ağlıyorlar, hem de feryat figan yeri göğü inleterek! Bakalım ne zamana kadar?
Ruhat Mengi