Türküm, Laikim, Müslümanım

sistem bozuksa tabi ki atarım.haktır ama güç olmadan bir şey yapılamaz.bak iran a ayaklandılar ama deviremediler.devimeyi bırak herhangi kayda değer bir zarar bile veremediler.oturduğun yerden bunları yazman kolay.

Hah sistem bozuktu Ebussuud Efendi,Yavuz a baş kaldıran Zembilli Ali gibi allameler göremedi de sen gördün tebrik ediyorum seni.Arkadaşım bu İran siz de amma takıntı olmuş.Boşuna bu kemalistlerin kahır ekseriyeti obsesyondur demedim.Sağolasın sen de beni haksız çıkarmadın.Osmanlı yönetimi ne zaman İrana benzemiş?Ne zaman İran daki gibi sahabeye sövmüş,mutayı caiz kılmış?

sakın benim imanımı sorgulamaya kalkma.benim dinimi sorgulama hakkını sana kim veriyor.imanımın ne durumda olduğunu bilebilecek bir tek ALLLAH'tır.Ve ben ALLAH'tan başka kimseye hesap vermem.ben gösteriş müslümanı değilim.gösteriş yaparak kendime herhangi bir çıkar da sağlamıyorum.ben dini kendi çıkarları için kullananlardan iğreniyorum,tiksiniyorum.

Senin imanını sorguladığım yok.Ama İslam ahkamını bile bile inkar edenin de dinden çıktığı sabittir.Dini vicdana hapsedenler sığındığı kapıdır bu.Ben seni dostça uyarıyorum.Eğer bile bile İslamın emrettiği temel hükümleri inkar edersen ne olursun sen söyle.Bu senin imanını sorgulamak değildir.Sadece hatırlatmadır


hilafet yıkılalı çok oldu.tarih oldu.Peygamber bir sözünde şöyle demiştir: "Benden sonra hilafet 30 yıldır. Sonra hanedanlık başlar." İbn-i Kesir bunu şu şekilde yorumlar: "Hasan bin Ali bin Ebu Talib ile halifelik 30 yıla tamamlanmış oldu. Hasan, Muaviye'ye ölümünden sonra halifeliğin Hüseyin'e geçmesi şartıyla halifeliği bıraktı.Muhammed'in ölümü ile bu tarih arasında geçen süre tam 30 yıldır." Nitekim Muaviye'den sonra hilafet babadan oğula geçmiştir. Bahsi geçen hadis nedeni ile ilk dört halife diğerlerinden hep ayrı tutulmuştur ve Hulefa-i Raşidin (Yetkin Vekiller) olarak adlandırılır.

KAYNAK: http://tr.wikipedia.org/wiki/Hilafet

Yani anlayacağın hilafet 30 senede bitmiştir.1924'te kaldırılan hanedanlıktır.

Hadisin yarısını demişsin,tıpkı Seyyid Bey gibi.Ama öbür yarısında da yeniden hilafetin kurulacağı yazıyor.

Bilginize.....


...Sonra sünnet sistemi üzere bir hilafet.
 
Osmanlı yönetimi ne zaman İrana benzemiş?Ne zaman İran daki gibi sahabeye sövmüş,mutayı caiz kılmış?

sövmek yok.ama alt tarafı şeyhülislamlar padişahların istediği kararı vermezlerse şeyhülislamları astırıyorlardı.şimdi şeyhülislamları astıran padişahlar dinsiz mi?tabi ki hayır.demek ki neymiş.din konusunda istediği gibi davranan padişahlar ve şeyhülislamlar da varmış.

İslam ahkamını bile bile inkar edenin de dinden çıktığı sabittir

Bırakta benim dinden çıkıp çıkmadığıma ALLAH karar versin.sen değil
 
sövmek yok.ama alt tarafı şeyhülislamlar padişahların istediği kararı vermezlerse şeyhülislamları astırıyorlardı.şimdi şeyhülislamları astıran padişahlar dinsiz mi?tabi ki hayır.demek ki neymiş.din konusunda istediği gibi davranan padişahlar ve şeyhülislamlar da varmış.



Bırakta benim dinden çıkıp çıkmadığıma ALLAH karar versin.sen değil

Kanıt lütfen..Kuru sıkı sallama yok...Osmanlı tarihinde kaç şeyhülislam idam olmuş,kaç sadrazam idam olmuş eminim vikipedia ya bakmadan söyleyemezsin.Çünkü dediğim gibi obsesyon sizlerin alameti farikasıdır.

Biz zaten demiyoruz Osmanlı hiç hata yapmaz.İnsan hayatında 6.5 yıl hatasız geçmezken, 6.5 asır hatasız olur mu?Ama biz artılar mı fazla eksiler mi fazla buna bakıyoruz.Şeksiz şüphesiz artılar Osmanlı hilafetinde fazladır.

Biz o uslubu kemalistlere bıraktık.M.Kemal Paşa hiç hata yapmaz.

Sadece diyoruz ki pire için yorgan yakılmaz.Kötü olan halife iyisi ile değiştirilir.Bu hem mantıki hem dini bir zarurettir.Ama sistemle oynanmaz.Sen baban kötü davrandı diye babalıktan mı kovuyorsun?

Allah buyuruyor ki bir hükmü inkar eden tamamını inkar etmiş gibidir.Dini hükmleri kafana göre değerlendirme hakkı kimse de yoktur ve hükmler gayet açıktır.



....Sonra sünnet yolu üzere bir hilafet.
 
Kanıt lütfen..Kuru sıkı sallama yok...Osmanlı tarihinde kaç şeyhülislam idam olmuş,kaç sadrazam idam olmuş eminim vikipedia ya bakmadan söyleyemezsin.Çünkü dediğim gibi obsesyon sizlerin alameti farikasıdır.

wikipedia ya bakmıyorum.bunu murat bardakçı ve ilber ortaylı dan biliyorum.ikiside son derece büyük tarihçilerimizden.aynı zamanda ilber ortaylı topkapı müzesi başkanıdır.bütün arşivler elinin altında.

Biz o uslubu kemalistlere bıraktık.M.Kemal Paşa hiç hata yapmaz.

ATATÜRK'e laf etme.O olmasaydı.yeryüzünde ne sen olurdun ne ben ne de İslam.

Sadece diyoruz ki pire için yorgan yakılmaz.Kötü olan halife iyisi ile değiştirilir.Bu hem mantıki hem dini bir zarurettir.Ama sistemle oynanmaz.Sen baban kötü davrandı diye babalıktan mı kovuyorsun?

evet mantıklıdır ama bunu için güç gerekir.sana somut örnek iranı gösteriyorum.kaç yıl oldu onları değiştiremiyorlar.seçimlerde hile yapıyorlar.verdiğin örnek ise saçma.bir şeyi örnek gösterebilmek için benzeri olması gerekir.konuyla tamamen alakasız.


Allah buyuruyor ki bir hükmü inkar eden tamamını inkar etmiş gibidir.Dini hükmleri kafana göre değerlendirme hakkı kimse de yoktur ve hükmler gayet açıktır.

hükümleri kafama göre değerlendirmiyorum.gerçeklere, aklıma ve mantığıma göre değerlendiriyorum.Bir şeyin bedelinin ne olacağına ALLAH karar verir.Sen değil.
 
Çocukça cevaplar vermişsin..

Neyse senin görüşün sana benimki bana....

Görelim Mevlam neyler neylerse güzel eyler...

....Sonra sünnet yolu üzere bir hilafet.
 
işine gelmeyince çocukça cevaplar mı oldu?iki büyük tarihçiden bahsettim.ilber ortaylı ve murat bardakçı.

Ne işime gelmiyecek be?

Daha şii İranla ehli sünnet Türkiyeyi kıyaslamanın yanlış olduğunu bilmiyorsun.Ne konuşacağım senle?

Sana bir hikaye anlatayım:

Einsteina sormuşlar:Bize şu izafiyet teorisini anlatırmısın?

Einstein şöyle cevaplamış:Size bir hikaye anlatayım.Birgün bir ama ile beraberdim."Canım bir bardak süt istedi" dedim.Bana "süt nedir" diye sordu."Beyaz renkli bir sıvıdır" dedim."Sıvıyı biliyorum ama beyaz nedir" dedi."Kuğunun rengidir" şeklinde cevapladım."Tamam ama kuğu nedir".Boynu bükük bir kuştur dedim."Kuşu biliyorum ama boynu bükük nedir" diye sordu.Artık canım sıkılmıştı.Kolunu ikiye katladım işte bu boynu bükük olmaktır dedim.Ama o zaman:"Şimdi sütün ne olduğunu anladım"

Seninki de aynı bu amanın durumu gibi.Önce kalp gözünü aç ki sütle kireç suyunun arasındaki farkı göresin


Bardakçı,Ortaylının feriştahları gelse bir Kadir Mısıroğlu etmez...

....Sonra sünnet yolu üzere bir hilafet
 
Ne işime gelmiyecek be?

Daha şii İranla ehli sünnet Türkiyeyi kıyaslamanın yanlış olduğunu bilmiyorsun.Ne konuşacağım senle?

eğer eski yazılara dönüp bakarsan benim kıyaslamam sadece her iki tarafında dini kullanmasıydı.aynı şeye inandıkları değil.

Sana bir hikaye anlatayım:

Einsteina sormuşlar:Bize şu izafiyet teorisini anlatırmısın?

Einstein şöyle cevaplamış:Size bir hikaye anlatayım.Birgün bir ama ile beraberdim."Canım bir bardak süt istedi" dedim.Bana "süt nedir" diye sordu."Beyaz renkli bir sıvıdır" dedim."Sıvıyı biliyorum ama beyaz nedir" dedi."Kuğunun rengidir" şeklinde cevapladım."Tamam ama kuğu nedir".Boynu bükük bir kuştur dedim."Kuşu biliyorum ama boynu bükük nedir" diye sordu.Artık canım sıkılmıştı.Kolunu ikiye katladım işte bu boynu bükük olmaktır dedim.Ama o zaman:"Şimdi sütün ne olduğunu anladım"

Seninki de aynı bu amanın durumu gibi.Önce kalp gözünü aç ki sütle kireç suyunun arasındaki farkı göresin


Bardakçı,Ortaylının feriştahları gelse bir Kadir Mısıroğlu etmez...

....Sonra sünnet yolu üzere bir hilafet

bence sen bardakçı ve ortaylı tanımıyorsun onları dinlemiyorsun ve öyle konuşuyorsun.İlber Ortaylı, Türkçe, Osmanlıca, Kırım Tatarca, Arapça, Farsça, Almanca, İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Latince, Yunanca, Rusça, Slovakça, Romence, Sırpça, Hırvatça ve Boşnakça bilmektedir.senin mısıroğlu bu kadar dili biliyor mu?
 
eğer eski yazılara dönüp bakarsan benim kıyaslamam sadece her iki tarafında dini kullanmasıydı.aynı şeye inandıkları değil.



bence sen bardakçı ve ortaylı tanımıyorsun onları dinlemiyorsun ve öyle konuşuyorsun.İlber Ortaylı, Türkçe, Osmanlıca, Kırım Tatarca, Arapça, Farsça, Almanca, İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Latince, Yunanca, Rusça, Slovakça, Romence, Sırpça, Hırvatça ve Boşnakça bilmektedir.senin mısıroğlu bu kadar dili biliyor mu?

Ya sen Osmanlıya düşmanlığını açıkça söylesene.Dinin gereklerini yerine getirmeyen adamlar Osmanlıya ifitra atıyorlar.Morrison Sülo,Mesut Yılmaz ilh de laikliği kullandı.Sinan Aygün de M.Kemali kullandı tutuklanmadan evvel.Tek suçum Atatürkü sevmek demek kullanmak değildir de nedir?Ne yapalım şimdi?

Tarih bilmek dil bilmek değildir.Tarih bilmek problem bilmektir,vaka bilmek değildir.

İlber Ortaylı bu kadar dil bilmesini sen iyi tarihçilik olarak görüyorsan,o zaman iyi tercümanın da çimentodan anlaması mı gerekekir.
 
Ya sen Osmanlıya düşmanlığını açıkça söylesene.Dinin gereklerini yerine getirmeyen adamlar Osmanlıya ifitra atıyorlar.Morrison Sülo,Mesut Yılmaz ilh de laikliği kullandı.Sinan Aygün de M.Kemali kullandı tutuklanmadan evvel.Tek suçum Atatürkü sevmek demek kullanmak değildir de nedir?Ne yapalım şimdi?

Tarih bilmek dil bilmek değildir.Tarih bilmek problem bilmektir,vaka bilmek değildir.

İlber Ortaylı bu kadar dil bilmesini sen iyi tarihçilik olarak görüyorsan,o zaman iyi tercümanın da çimentodan anlaması mı gerekekir.

ben osmanlı düşmanlığı yapmıyorum.ben özüme düşmanlık yapmam.ama sen Laik Türkiye Cumhuriyeti düşmanlığı yapıyorsun.sadece dil bilmiyor ben aradaki farkı göstermek için söyledim.ne kadar çok dil bilirsen o kadar çok tarihi belgeyi inceleyebilirsin.sen"Bardakçı,Ortaylının feriştahları gelse bir Kadir Mısıroğlu etmez..."demiştin.İlber ortaylı topkapı müzesi başkanı istediği zaman istediği belgeye ulaşıyor.İlber Ortaylı'nın bildiğim eserleri

* Tanzimat'tan Sonra Mahalli İdareler (1974)
* Türkiye'de Belediyeciliğin Evrimi (İlhan Tekeli ile birlikte, 1978)
* Türkiye İdare Tarihi (1979)
* Osmanlı İmparatorluğunda Alman Nüfusu (1980)
* Gelenekten Geleceğe (1982)
* İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı (1983)
* Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Yerel Yönetim Geleneği (1985)
* İstanbul'dan Sayfalar (1986)
* Studies on Ottoman Transformation (1994)
* Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devletinde Kadı (1994)
* Türkiye İdare Tarihine Giriş (1996)
* Osmanlı Aile Yapısı (2000)
* Tarihin Sınırlarına Yolculuk (2001)
* Osmanlı İmparatorluğu'nda İktisadi ve Sosyal Değişim (2001)
* Osmanlı Mirasından Cumhuriyet Türkiye'sine (Taha Akyol ile birlikte, 2002)
* Osmanlı Barışı (kitap)|Osmanlı Barışı (2004)
* Barış Köprüleri Dünyaya Açılan Türk Okulları (2005)
* Osmanlı’yı Yeniden Keşfetmek-1 (2006)
* Kırk Ambar Sohbetleri (2006)
* Osmanlı’yı Yeniden Keşfetmek-2 (2006)
* Eski Dünya Seyahatnamesi (2007)
* Avrupa ve Biz (2007)
* Batılılaşma yolunda (2007)
* Osmanlı’yı Yeniden Keşfetmek-3 (2007)
* Mekan Ve Olaylarıyla Topkapı Sarayı (2007)
* Tarihimiz ve Biz (2008)
* Tarihin İzinde (2008)
* Tarihin Işığında (2009)

Ve dikkat edersen kitaplarının çoğu Osmanlı ile ilgili.
 
Sana daha evvel de dedim tarih bilmek vaka bilmek değildir...

Tarih bilmek problem bilmektir,vukuatın oluşumundaki hakim mantığı kavramaktır..

Madem o kadar belge var,o zaman neden "Lozan Zafer mi Hezimet mi" kitabını tekzip eden veya tevsik eden bir kitabı yok?Sırf belgelerle bile bu yapılabilirdi...

Bende de belge çok.Mesele belgenin olup olmamasından ziyade,hangi belgelerin ifşasına izin vardır hangisine izin yoktur meselesidir.

Mesela M.Kemalin katır yüküyle nutku var.Hiç padişahın kendisini gönderdiğine diar bir fermanını gördün mü nutukta?Ben onu üstaddan güç bela fotokopisini aldım.Bu kadar mühim bir vesika söylenmez mi?Ama söylese davasını çürütecek.O beni gönderdi dese Vahdeddin haindir sözünü kendisi çürütecek.İster kabul edelim,ister tenkid edelim bunun gibi bazen siyasiler bazı şeyleri söylemezler...
 
Sana daha evvel de dedim tarih bilmek vaka bilmek değildir...

Tarih bilmek problem bilmektir,vukuatın oluşumundaki hakim mantığı kavramaktır..

Madem o kadar belge var,o zaman neden "Lozan Zafer mi Hezimet mi" kitabını tekzip eden veya tevsik eden bir kitabı yok?Sırf belgelerle bile bu yapılabilirdi...

Bende de belge çok.Mesele belgenin olup olmamasından ziyade,hangi belgelerin ifşasına izin vardır hangisine izin yoktur meselesidir.

Mesela M.Kemalin katır yüküyle nutku var.Hiç padişahın kendisini gönderdiğine diar bir fermanını gördün mü nutukta?Ben onu üstaddan güç bela fotokopisini aldım.Bu kadar mühim bir vesika söylenmez mi?Ama söylese davasını çürütecek.O beni gönderdi dese Vahdeddin haindir sözünü kendisi çürütecek.İster kabul edelim,ister tenkid edelim bunun gibi bazen siyasiler bazı şeyleri söylemezler...

Vahdettin meclis ordusunu yok etmek için halife ordusu kurdu demiştim önce.ama sen sadece kendi kafandakine şartlandığın için bir kulağından giriyor diğer kulağından çıkıyor.
"Madem o kadar belge var,o zaman neden "Lozan Zafer mi Hezimet mi" kitabını tekzip eden veya tevsik eden bir kitabı yok?Sırf belgelerle bile bu yapılabilirdi..."demişsin demek ki öyle bir belge yok ki yapmadı.Lozan'ın hezimet olup olmadığını öğrenmek istiyorsan osmanlının imzaladığı sevr antlaşmasına bak.Lozan Sevr'den çok daha iyi.o günkü koşullar içinde yapılabilen en iyisi bu.

SEVR HARİTASI

v5ekp1.jpg


LOZAN HARİTASI

vo62dh.gif


KARŞILAŞTIRILMALI SEVR VE LOZAN ANTLAŞMALARI

Türkiye de belli guruplar tarafından sürekli gündeme getirilen LOZAN antlaşması yerden yere vurulurken SEVR antlaşması göklere çıkarılmaktadır.

LOZAN ANTLAŞMASI

Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre’nin Lausanne (Lozan) şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi
temsilcileriyle
Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika, SSCB ve Yugoslavya
temsilcileri tarafından, Lozan Üniversitesi salonunda imzalanmış barış antlaşmasıdır.

SEVR ANTLAŞMASI (10 AĞUSTOS 1920)

• I. Dünya savaşı bittiğinde itilaf devletleri diğer devletlerle barış antlaşmalarını hemen imzalamalarına
rağmen Osmanlı Devleti’ni nasıl paylaşacaklarına karar veremedikleri için kesin barışı geciktirdiler.
Ve 10 Ağustos 1920’de Osmanlı Devleti adına Dar-ı Şura-yı Saltanat (Mebuslar Meclisi dağıtıldığı için)
Sevr Antlaşması’nı imzalamıştır.

SEVR ANTLAŞMASIN DA OSMANLI DEVLETİ'NİN PAYLAŞILMASI

SEVR ANTLAŞMASI MADDELERİ:


1.) İstanbul dışında bütün Trakya, Yunanistan'a bırakılacak
2.) Suriye ve Lübnan, Fransa'ya terk edilecek.
3.) Arabistan ve Irak, İngiltere'ye bırakılacCAk
4.)İstanbul, Osmanlı Devletinin başkenti olarak kalacak, fakat azınlıkların hakları korunmazsa,
burası Türklerin elinden alınacaktı.
5.) Doğu Anadolu'nda iki yeni devlet kurulack.
6.) Boğazlar, savaşta ve barışta bütün devletlerin gemilerine açık bulundurulacak.
7.) İzmir, Türklerde kalacak, fakat yönetimi Yunanlılara bırakılacak.
8.) Azınlıklara çok geniş haklar verilecek

LOZAN ANTLAŞMASI

· Türkiye-Suriye Sınırı: Fransızlarla imzalanan Ankara Anlaşması'na göre kabul edilmiştir.
· Irak Sınırı: Musul üzerinde antlaşma sağlanamadığı için, bu konuda İngiltere ve Türk Hükümeti kendi aralarında
görüşüp anlaşacaklardı.
· Türk-Yunan Sınırı: Mudanya Ateşkes Antlaşması'nda belirlenen şekliyle kabul edildi.
Meriç Nehri'nin batısındaki Karaağaç istasyonu ve Bosnaköy, Yunanistan'ın Batı Anadolu'da yaptığı tahribata karşılık,
savaş tazminatı olarak Türkiye'ye verildi. Ayrıca Gökçeada ile Bozcaada Türkiye'de,
diğer Ege Adaları Yunanistan'da kaldı. Yunanistan'ın Türk sınırına yakın adaları silahsızlandırması kararlaştırıldı.

SEVR ANTLAŞMASI

9.) Osmanlı Devletinin bütün gelir kaynakları, İtilaf Devletlerinin işgal masfarlarına ve savaş tazminatını
ödemeye harcanacak. Osmanlı Devletinin maliyesi, İtilaf Devletlerinin tayin edeceği bir komisyonun elinde olacaktı.

LOZAN ANTLAŞMASI

· Savaş Tazminatları: İtilaf Devletleri, I.Dünya Savaşı nedeniyle istedikleri savaş tazminatlarından vazgeçtiler.
· Osmanlı'nın Borçları: Osmanlı borçları, Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılan devletler arasında paylaştırıldı. Türkler'e
düşen bölümün taksitlendirme ile kağıt para olarak ödenmesine karar verildi. Düyun-u Umumiye de böylece tarihe karıştı.

SEVR ANTLAŞMASI

10.) Osmanlı Devletinin en çok 50.000 kişilik bir ordusu olacak, ordunun ağır silahları, uçakları ve savaş
gemileri olmayacaktı.

LOZAN ANTLAŞMASI

Savaş Tazminatları: İtilaf Devletleri, I.Dünya Savaşı nedeniyle istedikleri savaş tazminatlarından vazgeçtiler.

SEVR ANTLAŞMASI

11.) Kapitülasyonlardan bütün devletler yararlanacaktı.

LOZAN ANTLAŞMASI

Kapitülasyonlar: Tamamı kaldırıldı.

( KAPİTİLASYON) Doğu ve Yakındoğu ülkelerinin, bir taraflı olarak Avrupa ve Amerika devletlerine tanıdıkları
birtakım imtiyazlar. Bu imtiyazlar bir devletin istiklalini ifade eden yasama, yürütme ve yargı erklerini
kayıtladığından kapitülasyon usulünü kabul eden devletler, hukuk anlamı ile tam bağımsız devlet sayılamazlar.
Osmanlı Devletinde ilk kapitilasyon Kanuni Sultan Süleyman tarafından Fransa ya verilmiş,
öbür padişahlar tarafından da bu kapitülasyon yenilenmiştir.
 
Sevr Ölüm, Lozan Hayat!…
Yüzü Batı’ya dönük olan “Yeni Türkiye”nin temel taşı olan Lozan Muâhedenâmesi, Millî Mücâdele nihâyetinde İsviçre’nin Lozan şehrinde 24 Temmuz 1923 tarihinde imza edilmiştir. Bir tarafta Türkiye diğer tarafta ise başta müttefikler yani İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan bulunmak üzere Romanya, Sırp-Hırvat-Slovenya (Yugoslavya) ve Polonya arasında cereyan eden müzâkereler, takriben 8 ay devam etmiş ve konferansın 4 Şubat 1923′te kesintiye uğramasıyla iki safhada gerçekleşmiştir. Bu müzâkerelere Amerika ve Rusya müşâhid sıfatıyla katılmış, Bulgaristan ise, Ege Denizi’ne bir mahreç (çıkış yeri) talebi dolayısıyla zaman zaman dahil olmuştur. Bu sûretle, Türkiye ve karşısındaki devletler arasında cereyan eden müzâkereler sonunda tâ 1911 Trablusgarp Harbi’nden beri ihtilâflı olan pek çok mes’ele hallüfasl edilmiş ve karara bağlanmıştır. Ama nasıl?.. Maâlesef tâviz üstüne tâviz verilerek!..

Yunan Harbi’nden sonra memleket dâhilinde tasavvur ettikleri inkılâp hareketlerine girişmek hususunda büyük bir acelesi bulunan ve bunlar için Baîılılar’ın fiilî ve hukukî tastik ve tasvibini almak lüzumunu hisseden yeni Türkiye liderleri ve onların propagandacıları bugüne kadar devam eden bir “Lozan medih edebiyatı” nı mektep kitaplarına kadar aksettirmeye muvaffak olmuşlardır. Bilhassa Şeflik Devri’nde “Takrîr-i Sükûn Kanunu” ile tedhiş resmîleştirilmiş ve talihsiz vatan çocukları “Sevr ölüm, Lozan hayat!..” sloganıyla yetiştirilmişlerdir. Fakat aradan belli bir zaman geçtikten sonra, Lozan Muâhedenâmesi’nin çarpıklıkları gizlenemez hâle gelmiş, Kıbrıs, Adalar ve Musul gibi küllenen kayıplarımız, arzu edilmeyen bir takım tesirlerle gizlenemez hâle gelmişlerdir. Böylece Lozan’ın mükemmelliği hususunda Türk umûmî efkârında beliren şüphe gelişen hâdiselerin yardımıyla gitgide kuvvetlenerek günümüze kadar gelmiştir.

Bu yeni durum muvâcehesinde Lozan’ın bir kere daha ele alınması ve değerlendirilmesi şarttır. Ancak bu değerlendirme yapılırken bugüne kadar kullanılageldiği üzere “Sevr Sulh Projesi “ni miyar olarak kullanmak yanlıştır. Asıl miyar, “Misak-ı Millî” olmalıdır!..

Sevr Sulh Projesi’nin Lozan’ın değerlendirmesinde kullanılmasının yanlışlığı şöylece hülâsa edilebilir: Lozan, usûlüne uygun olarak karşılıklı müzâkerelerle cereyan etmiş, ortaya çıkan muâhede metni murahhaslarca imza edildikten sonra iç hukuk kâidelerine göre alâkadar devletlerin parlamentolarında tekrar müzâkere ve kabul edilmiş ve devlet reisleri tarafından tasdik olunmuştur. Sevr ise, Türk murahhaslarına bilâ müzâkere müthiş bir cebir ve terör havası içinde zorla imzalattırılmış, Yunanistan hâriç hiçbir devletin parlamentosunda müzâkere ve devlet reislerince kabul olunmamıştır. Bu sûretle onu gayr-i mer’i kılan, sayısız itham ve iftiralara maruz bırakılmış son Osmanlı Padişahı Sultan Vahîdeddin ‘in vatanperverâne mukâvemeti olmuştur. (1) Bu sebeple proje hâlinde kalmış olan Sevr’i Lozan’ın değerlendirilmesinde esas almak abesle iştigalden başka bir şey değildir.(2)


(1) Bkz. Ahmed Reşid Rey (H. Nazım) Gördüklerim, Yaptıklarım, İst.1945 Sh. 199

(2) Gariptir ki, Sevr’den proje olarak bahsetmek bize mahsus değildir . Ondan Sevr-Lozan mukayesesi suretiyle Lozan’ı temize çıkarmak peşinde olan M. Kemal (Bkz. Nutuk An. 1927 Sh.403-404) ve hatta Lozan başmurahhası İnönü de (Bkz. İnönü’nün Hatıraları, Ulus gazetesi 24 Temmuz 1968 tarihli nüsha) “Proje” sıfatını kullanarak bahsetmektedirler.
 
Sevr'in proje halinde kalmasının tek sebebi Mustafa Kemal ATATÜRK ve ordusudur.Atatürk karşı koymasaydı zaten ülke işgal altındaydı.kim nasıl karşı koyacaktı.Misak-ı Milli zaten ATATÜRK'ün projesidir.İngilizler, kürtlere ayaklanma çıkartmasaydı.Musul kerkük, bugün Türkiye'nindi.elbette lozanla sevr i karşılaştıracağım.çünkü nerden nereye geldiğimizin belgesidir onlar.Kıbrıs'ı ingilizlere kiralayan,adaları italyanlara kaptıran,musul ve kerkük'ün ingilizlere geçmesi osmanlı zamanında olanlardır.kıbrıs ve adaları almak için gemiler gerekiyordu.meclisin gemisi mi vardı?ama osmanlının vardı.niye almadı vahdettin onları?demek ki neymiş onun da gücü buna yetmiyormuş.önce osmanlı topraklarını kaptırsın sonra da ATATÜRK neden oraları almadı deyin.olacak iş mi bu.osmanlının hatalarını ATATÜRK'e yükleyemezsiniz.
 
İslamda Başkalarıyla nikahlı iken ilişki yaşayan insanlara verilecek ceza en ağır olanıdır ki ; Günümüzde Başkalarıyla evli insanların ilişki yaşaması hiçkimse tarafından kabul edilememektedir. Aslında islam dininin kuralları doğru yorumlandığında Türk örf adet ve gelenekleriyle bir paralellik gösterir.




bu ülkede ben 5 kadınla beraber olurum

müslüman olanla da

olmayanlada

bu kimseyi ilgilendirmez

bunun kararını onlar ve ben veriririm

bu kimsenin aklının ucunda dahi olamaz

ben ister kapalı,ister açıkla beraber olurum



bu sadece

sadece


beni ilgilendirir
 
bu ülkede ben 5 kadınla beraber olurum

müslüman olanla da

olmayanlada

bu kimseyi ilgilendirmez

bunun kararını onlar ve ben veriririm

bu kimsenin aklının ucunda dahi olamaz

ben ister kapalı,ister açıkla beraber olurum



bu sadece

sadece


beni ilgilendirir

Bak güzel kardeşim. bir insan eşinden başka birisiyle nikahsız beraberlik yaşarsa bunun adına toplumca özgürlük değil , aldatma diyoruz. Adı üstünde aldatma. Ve günümüzde yıkılan yuvaların büyük çoğunluğunun ana sebebi aldatmadır. Aldatılan insan kendisini hep kötü hisseder. Aldatıldığı için hiç kimse mutlu olmaz. Dinimizde bu nikahsız beraberliklerin önüne geçebilmek için Bir erkeğe birden fazla eş hakkı tanımıştır. Ama meşru olmak şartıyla. Önce eşinin rızasını alıp Birkaç şahidin önünde nikahlanmak kaydıyla bir erkek dört kadına kadar nikahına alabilmektedir. Fakat bu demek değildir ki , kayıtsız şartsız her erkek dört kadın alacak. Eğer bir kadınla evlenip mutlu olduysa zaten o erkek gidip başka bir kadında mutluluk aramaz. Ama eğer arayacaksa bu gizli kapaklı ve kaçamakça olmayıp nikah adı altında meşru zeminde olmalıdır.
Bununla beraber sen istersen 5 istersen 25 kadınla beraber ol . Bu ne beni nede başka birini ilgilendirmez. Fakat eğer beraber olduğun kadınlar içerisinde evli olan varsa Bu olay o kadının eşini ilgilendirir ve sana böyle bir birlikteliğe girmemeni tavsiye ederim. Bu son yazışmamız olabilir.
 
Kim Allahın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir(Maide:44)

Summe cealnâke alâ şerîatin minel emri fettebi’ hâ ve lâ tettebi’ ehvâellezîne lâ ya’lemûn(ya’lemûne).
Sonra seni, emirde (Allah'ın emrinde) şeriat üzere kıldık. Öyleyse ona (o şeriate) tâbî ol! Ve bilmeyenlerin hevalarına uyma! (Casiye 18)


Zamanının imamını tanımadan (bazı rivayetlere göre biat etmeden) ölen, cahiliye ölümüyle ölmüştür(Hadis)


Newwave

İslamın laikliğe bakışını belirten bir videoyu koymak suç mu?

Bir Müslüman İslama göre yaşamak durumundaır o yüzden vukuatı yani herşeyi İslamla değerlendirmekle mükelleftir.Buna siyaset de dahildir.

Biz cumhuriyet öncesi,kurulurken ve şimdiye sen senin gibiler yüzünden geldik...kendinize faydanız olmadı ki bu ülkeye ve diğerlerine olsun.Ama unutma Türk milleti senin gibilerin hakkından gelmeyi bildi ve her zaman da gelecektir....
 
ben sana dini kullananlardan ve nasıl zenginleştiklerinden bahsediyorum. sünni şii alevi fark etmez.dini kullanıyorlar mı kullanıyorlar.bizde de var bu tip insanlar.ne diyeyim senin düşüncen sana benim düşüncem bana.

şiilik bir mezheptir aynı sünnilerdeki gibi çeşitli kolları vardır, alevilikte mezhep yoktur alevilik Türk Kültürüdür.

Allahın Dini İslam alemlere rahmettir ve rahmetin sınırı olmaz, mezhepler islama sınır getirmeye çalışan sapkınca bir ruhbanlıktan başka bir şey değildir.

Yok imanın şartı yok islamın şartı yok abdestin farzı yok bilmem neyin vacibi onun mekruhu bunun sevabı bir sürü hurafe vardır.
 
şiilik bir mezheptir aynı sünnilerdeki gibi çeşitli kolları vardır, alevilikte mezhep yoktur alevilik Türk Kültürüdür.

Allahın Dini İslam alemlere rahmettir ve rahmetin sınırı olmaz, mezhepler islama sınır getirmeye çalışan sapkınca bir ruhbanlıktan başka bir şey değildir.

Yok imanın şartı yok islamın şartı yok abdestin farzı yok bilmem neyin vacibi onun mekruhu bunun sevabı bir sürü hurafe vardır.

Biliyorsan konuş alim sansınlar , Bilmiyorsan sus ki biliyor sansınlar . sözü özellikle senin için söylenmiş olsa gerek. Bir yorum yapayım demişsin berbat etmişsin . Bence hiç sesini çıkarmadan sus .. sus ki hem günaha girme.. Hemde kimseyi günaha sokma..
 
Geri
Üst