Türküm, Laikim, Müslümanım

türban Türkiye'ye ve islam dünyasına batıdan geçmiştir.eğer eski iran'ı ve afganistan'ı incelerseniz gayet modern giyindiklerini göreceksiniz.
 
Yok sen Laiksin Yok ben laikim diyenlere kıl oluyorum.. Arkadaşlar İnsan laik olamaz. Laiklik bir yönetim şeklidir. Devletler laik olabilir. Din ve Devlet işini ayrı tutarak.. İnsan din ve devlet işini ayrı tutamaz. İsteyen camiyede gider vergi dairesinede isteyen vergi dairesine gitmez vergi vermez yada camiyede gitmez. bunun bir rejim tartışması şeklinde algılanması insanımızın bir çoğunun cahil olduğunu gösteriyor. Sokaktaki 1408 kişi Tüm Türkiyenin aynası olamaz. velev ki araştırmayı yapanların ne kadar dürüst olduklarıda belirsiz. işlerine geldiği gibi yazıp yazmadıklarınıda bilmiyoruz.
 
yorumları okudum ve gerçekten çok güldüm sizin nasıl bir müslümanlık anlayışınız var müslümanlıkta misyonerlik yoktur din baskısı yoktur sen eğerki şeriatı bu ülkeye getirirsen işte o zaman bu ülkede yaşayan hristyanlara ya git yada zulüm gör demek istiyorsun kutsal kitabımızda bilgisayar internet yok diye onları bir kenara atamassın bu bağnazlıktır kimse laik olamayacağı gibi modernize olmuş bir ülkede hristyan devlet veya müslüman devlet olamaz devletlerin dini yoktur milletlerin dini vardır bunu anlamak niçin zor geliyor ki ispanyada oruç tutan adam dövülmüyorsa burdada tutmayan dövülemez arkadaşlar demiş teokrasi varken içki yoktu fuhuş yoktu ama bir adamın kaç karısı vardı kutsal kitabımızın türkçeye çevrilmesini bile yanlış olarak gören zihniyete zaten söylenecek laf yoktur şöyle bir söz var
 
yorumları okudum ve gerçekten çok güldüm sizin nasıl bir müslümanlık anlayışınız var müslümanlıkta misyonerlik yoktur din baskısı yoktur sen eğerki şeriatı bu ülkeye getirirsen işte o zaman bu ülkede yaşayan hristyanlara ya git yada zulüm gör demek istiyorsun kutsal kitabımızda bilgisayar internet yok diye onları bir kenara atamassın bu bağnazlıktır kimse laik olamayacağı gibi modernize olmuş bir ülkede hristyan devlet veya müslüman devlet olamaz devletlerin dini yoktur milletlerin dini vardır bunu anlamak niçin zor geliyor ki ispanyada oruç tutan adam dövülmüyorsa burdada tutmayan dövülemez arkadaşlar demiş teokrasi varken içki yoktu fuhuş yoktu ama bir adamın kaç karısı vardı kutsal kitabımızın türkçeye çevrilmesini bile yanlış olarak gören zihniyete zaten söylenecek laf yoktur şöyle bir söz var

Arkadaşım Yıllardır bu terennümleri duyarız.. " ŞERİAT GELİYOR " yada " LAİKLİK ELDEN GİDİYOR " diye.. ama yıllardır nr şeriat geldi bu ülkeye nede laiklik alıp başını gitti.. Bugün Türkiyede misyonerlik yapıldığını düşünenin aklından şüphe ederim. Kimse dinin kurallarını yerine getirmediği için zulüm görmez. Ama maalesef Dinin kurallarını kendince yaşamak isteyen insanlar yıllarca zulüm gördü. Başı açık gezenlere devlet görevlilerince hiçbir yaptırım uygulanmazken ,Sadece inancından dolayı başını kapatan yüzbinlerce kızımızın Devlete bağlı Rektörler , dekanlar , Yök yada polis tarafından tahsil hayatı sona erdirildi. Bu zulümü Devletten maaş alan insanların yapması acaba Türkiye Cumhuriyeti Devleti Laik değil mi? sorusunu aklımıma getirdi. Devlet biryerde insanların dini işlerine karışmış oldu. İslam dininde dört eşe kadar müsaade edilmesi demek , zorla dört kadınla evleneceksin demek değildir. Sadece Tek eş ile mutlu olamayan insanlara birkaç eş alma hakkı tanınmıştır. Zaten günümüzde Eşi ile mutlu olamadığı için gidip başka insanlarla gizli kapaklı ilişki yaşayanların var olduğunu hepimiz biliyoruz. İslam dini bu ilişkilerinde nikah ile düzenlenmesini ve gizli saklı yapılmamasını istemektedir. İslamda Başkalarıyla nikahlı iken ilişki yaşayan insanlara verilecek ceza en ağır olanıdır ki ; Günümüzde Başkalarıyla evli insanların ilişki yaşaması hiçkimse tarafından kabul edilememektedir. Aslında islam dininin kuralları doğru yorumlandığında Türk örf adet ve gelenekleriyle bir paralellik gösterir.
 
Kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, işte onlar kafirlerin ta kendileridir (Maide Sûresi, 44)
 
maide 44 dedinde aklıma geldi orada şöyle bir şey daha vardı "Ayetlerimi az bir bedel karşılığında satmayın." Bakınız siyasetçiler.

Şap da beyaz şeker de kavlinden bir yazı yazmışsın

Senin yazdığın ayetle konunun ve benim yazdığım ayetin ne ilgisi var?

Senin dediğin ayeti uygulayan da olabilir nefsine uyup yapmayan da.Yani izafidir

Ama benim gösterdiğim ayet gayet net bir hükümdür ve hüküm Allah'ındır.

Birisi ahkam ayeti öbürü itikadi manada.

Yani senin daha alakalı bir şeri delil getirmen lazım...
 
Şap da beyaz şeker de kavlinden bir yazı yazmışsın

Senin yazdığın ayetle konunun ve benim yazdığım ayetin ne ilgisi var?

Senin dediğin ayeti uygulayan da olabilir nefsine uyup yapmayan da.Yani izafidir

Ama benim gösterdiğim ayet gayet net bir hükümdür ve hüküm Allah'ındır.

Birisi ahkam ayeti öbürü itikadi manada.

Yani senin daha alakalı bir şeri delil getirmen lazım...

aynı ayetten bahsediyoruz.sen ordaki bir cümleyi aldın.ben de aynı ayetteki başka bir cümleyi aldım.aslında ayet bir bütündür.ayrı ayrı değerlendirilmemesi gerekir.bu arada "ayetler hükümdür ve hüküm Allah'ındır." demişsin kesinlikle doğru ama bu hepsi için geçerli sadece bir kısmı için değil.
 
aynı ayetten bahsediyoruz.sen ordaki bir cümleyi aldın.ben de aynı ayetteki başka bir cümleyi aldım.aslında ayet bir bütündür.ayrı ayrı değerlendirilmemesi gerekir."bu arada bütün ayetler hükümdür ve hüküm Allah'ındır." demişsin kesinlikle doğru ama bu hepsi için geçerli sadece bir kısmı için değil.

Ayetin bir kısmını yazmak ayetin ağırlığını maksadını mı azaltıyor?

Senin yazdığınla konunun ne alakası var ben onu soruyorum..

Yani senin yazdığın ayet laikliğin hak olduğunu söylüyor bunu mu demek istiyorsun?
 
Ayetin bir kısmını yazmak ayetin ağırlığını maksadını mı azaltıyor?

Senin yazdığınla konunun ne alakası var ben onu soruyorum..

Yani senin yazdığın ayet laikliğin hak olduğunu söylüyor bunu mu demek istiyorsun?
sen maide 44 deyince aklıma geldi.ben de yazdım.
benim bahsettiğim kendi çıkarları için dini kullanan insanların olabileceği.aslında bunu söyleyen ben değilim.ALLAH, Kur'an-ı Kerim de bizzat kendisi söylüyor.
 
sen maide 44 deyince aklıma geldi.ben de yazdım.
benim bahsettiğim kendi çıkarları için dini kullanan insanların olabileceği.aslında bunu söyleyen ben değilim.ALLAH, Kur'an-ı Kerim de bizzat kendisi söylüyor.

Yani laiklik kendi çıkarları için dini kullananları mı önlüyor?Bunu mu diyorsun?Daha açık yazarsan sevinirim

E peki ya laikliği kendi çıkarı için kullananlar olursa ne olacak peki?Et kokarsa tuzlanır da tuz kokarsa ne olacak?

Hilafet bu sebeble ilga edildi.Peki laiklikte de böyle olursa ilga mı edilecek?
 
Yani laiklik kendi çıkarları için dini kullananları mı önlüyor?Bunu mu diyorsun?Daha açık yazarsan sevinirim

tamamen olamasa da büyük oranda engelliyor.en azından ben böyle düşünüyorum

E peki ya laikliği kendi çıkarı için kullananlar olursa ne olacak peki?Et kokarsa tuzlanır da tuz kokarsa ne olacak?

eşitlik herkes için eşit demektir.kim ki insanları kendi çıkarları için kullanmak isterse o kişi cezalandırılmalıdır.

Hilafet bu sebeble ilga edildi.Peki laiklikte de böyle olursa ilga mı edilecek?

Gerçekçi olmak lazım hilafet ömrünü tamamlamıştı.Ama bu boş bir söz değil.Kanıtta olması lazım.bende sana kanıt göstereceğim.1. Dünya savaşı sırasında İngilizler Ve Almanlar bizim ülkemiz üzerinden savaşıyorlardı.İngilizler Arapları kışkırtıyorlardı.Almanlar ise Halifeliği kullanmamızı istiyorlardı.Tabi bizimkilerde Almanları dinlediler.Ama başarılı olamadılar.İngilizler oyunlarını iyi oynuyorlardı.Araplar yani Müslümanlar Osmanlı ya karşı ayaklandılar.Halifenin ingilizlere karşı savaşın çağrılarını dinlemediler.üstüne bir de Osmanlıya karşı ayaklandılar.Eğer gerçekten halifeyi kabul etselerdi bunlar olmazdı.bu da şu anlama gelir.Halifelik ömrünü tamamlamıştır.Ayrıca Çanakkale savaşı sırasında Osmanlı genelkurmay başkanı bir almandı.Canlarını Veren Müslümanlardı.Ama Osmanlı ordusunu yöneten bir almandı.Dün neyse bugün de aynı. ülkemiz üzerinden karşıt kutuplar savaşıyor.pek bahsedilmez ama senden rica ediyorum internette kurtuluş savaşı sırasında kurulan Halife ordusunu araştır.Orada padişah tbmm'ye karşı milleti ayaklandırmaya çalışıyor.ve halife ordusuyla meclisin ordusu çarpışıyor.meclisin ordusu kazanıyor.ya meclis ordusu kazanamasaydı, bugün kurtuluş savaşı yapılmasaydı bu ülkede ezan sesleri yerine çan sesleri duyulacaktı.şu bir gerçek ki halife ordusu meclis ordusunu yenemiyorsa düşman ordusunu da yenemezdi.işte bu sebeplerden dolayı bu ülkede laiklik kabul edildi.insanlar kullanılmasın diye.
 
tamamen olamasa da büyük oranda engelliyor.en azından ben böyle düşünüyorum

Engellediği tek şey ahkamı İslamiyenin tenfizidir.80 senelik icraat bunun delilidir.Şahsların hatası ile sistemin hatasını ayırd etmek lazım.Laiklik menşei itibarı ile Batı aleminde olan kilisenin kurduğu teokratik düzende dinin değil bu kilise hakimiyeti ile devletin ayrılmasıdır.İslamiyet de kilise gibi bir düzen olmadığına ve en önemlisi teokratik bir nüve zuhura gelmediğine göre laiklik İslamiyet için galat olur.Bu salt mantıktır.Senin fikrine saygı duyarım.Benim inancımda kimseyi zorla fikrinden döndürme yoktur.Biz istiyoruz ki isteyen laik olsun isteyen olmasın.Ama laik olmak zorunluğunu devlet dayatmasın.Senin fikrin sana benimki bana

eşitlik herkes için eşit demektir.kim ki insanları kendi çıkarları için kullanmak isterse o kişi cezalandırılmalıdır.

Madem eşitlikse laikliği kullanan başta darbeci paşalar,siyasiler,bürokratlar en ağır şekilde cezalandırılsın.Çünkü laikliği istemeyenler en ağır şekilde cezalandırıldı bu memlekette.Bir şeyi reddetmek,onu sever gibi görünmekten daha asil bir davranıştır.Reddedenler idam olduysa kullananlar da olsun.Var mı öyle babayiğit?


Gerçekçi olmak lazım hilafet ömrünü tamamlamıştı.Ama bu boş bir söz değil.Kanıtta olması lazım.bende sana kanıt göstereceğim.1. Dünya savaşı sırasında İngilizler Ve Almanlar bizim ülkemiz üzerinden savaşıyorlardı.İngilizler Arapları kışkırtıyorlardı.Almanlar ise Halifeliği kullanmamızı istiyorlardı.Tabi bizimkilerde Almanları dinlediler.Ama başarılı olamadılar.İngilizler oyunlarını iyi oynuyorlardı.Araplar yani Müslümanlar Osmanlı ya karşı ayaklandılar.Halifenin ingilizlere karşı savaşın çağrılarını dinlemediler.üstüne bir de Osmanlıya karşı ayaklandılar.Eğer gerçekten halifeyi kabul etselerdi bunlar olmazdı.bu da şu anlama gelir.Halifelik ömrünü tamamlamıştır.Ayrıca Çanakkale savaşı sırasında Osmanlı genelkurmay başkanı bir almandı.Canlarını Veren Müslümanlardı.Ama Osmanlı ordusunu yöneten bir almandı.Dün neyse bugün de aynı. ülkemiz üzerinden karşıt kutuplar savaşıyor.pek bahsedilmez ama senden rica ediyorum internette kurtuluş savaşı sırasında kurulan Halife ordusunu araştır.Orada padişah tbmm'ye karşı milleti ayaklandırmaya çalışıyor.ve halife ordusuyla meclisin ordusu çarpışıyor.meclisin ordusu kazanıyor.ya meclis ordusu kazanamasaydı, bugün kurtuluş savaşı yapılmasaydı bu ülkede ezan sesleri yerine çan sesleri duyulacaktı.şu bir gerçek ki halife ordusu meclis ordusunu yenemiyorsa düşman ordusunu da yenemezdi.işte bu sebeplerden dolayı bu ülkede laiklik kabul edildi.insanlar kullanılmasın diye.


Sana sadece iki hadisi şerif söyliyeceğim:

"Kim boynunda biat olmadan ölürse cahiliye ölümü ile ölmüştür." (Müslim; H. No: 1851)

Biat; kadın olsun erkek olsun, her müslümanın hakkıdır ve farzdır. Biatın farz oluşunun hadisten bir çok delili vardır. Bunlardan birisi Rasul (s.a.v)'in yukarıdaki sözüdür

Biatın müslümanlar için bir hak oluşuna gelince: Biatın içeriği buna delildir. Çünkü biat, müslümanlar tarafından Halife’ye yapılır.


Nübüvvet içinizde Allah’ın dilediği kadar devam eder; sonra dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra, nübüvvet sisteminde bir hilafet olacaktır. Bu da Allah’ın dilediği kadar devam eder; ardından Allah onu da –dilediği zaman- ortadan kaldırır. Sonra zorlu bir melikiyet olur. O da Allah’ın dilediği kadar devam eder; sonra Allah dilediğinde onu ortadan kaldırır. Daha sonra ceberut bir zorbalık olur; o da Allah’ın dilediği kadar devam eder, ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra, sünnet sisteminde bir hilafet olur.”(bk. Ahmed b. Hanbel, 4/273).

Hadisin aslı:El hilafetül badi selasüne senetün.Badi melikul aduda.Bade cebabire.Bade el hilafetül ala min haacü süne.


Melikul aduda ısırıcı saltanat olarak geçer.Bu hilafeti suriyeyi temsil eder.Birşeyin kemal sıfatındaki noksanlık onun yok edilmesini gerektirmez.Kirli su da sudur.Su olmaktan çıkmaz kirlendi diye.

Cebabire ise zorbalar olarak geçer.Peygamber(s.a.v) hilafeti suriyeden sonra gelen devlet reislerini zorbalar olarak tanımlıyor.

 
biat Hz. Muhammede biattır.bugün dini kendi çıkarları için kullanan kişilere değil.Laiklik vardır ve gereklidir.darbe 2 türlüdür.biri askeri diğeri sivil.hitler ve mussolini sivildir.ve ikiside ülkesini felakete sürüklemiştir.iran da yapılan da öyledir.iran dinine çok mu bağlı zannediyorsun.bütün yöneticileri paragöz ve çıkarcı.önce irandakilerin dini nasıl kullanıp zenginleştiklerini öğren.Türkiye'de de var böyleleri dini kullanıp zengin olanlar.Sen onları gerçekten dine bağlı mı zannediyorsun.onların istekleri para ve güç.millet ve din umurlarıda değil.

İran’ı kim kontrol ediyor?

İran’da neler oluyor? Son zamanlarda dünya siyasetinde en çok merak edilen soru herhalde bu...
Kimi uzmanlar İran İslam Devrimi’nin baş aktörü olan mollaların artık sona yaklaştığını, kimileri ise daha önce Tahran Üniversitesi merkezli öğrenci olayları gibi reformcu lider Hüseyin Musavi’ye destek veren “yeşil isyancıların” da zamanla evlerine döneceklerini ve rejimin eskisi gibi devam edeceğini söylüyor. 2003 yılında Forbes dergisinde yayınlanan “Milyoner Mollalar” adlı makale, şu anda İran’da sokaklara dökülenlerin aslında bir şeyi değiştiremeyeceklerini kanıtlar nitelikte.


İran yönetiminde çok da etkili bir pozisyon olmayan Cumhurbaşkanlığı ve iki kez cumhurbaşkanlığı yapan Rafsancani, İran’ı İslam Devrimi’nden beri tek başına yöneten gölge lider. Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’ın TV ekranlarında Musavi ile kapışması sırasında “Rafsancani’nin yolsuzluklarına sen de karıştın” diyerek reformcu lideri suçlamasının kopardığı kıyamet de işten bundan. Rafsancani öyle güçlü ki Hamaney bile seçim sonrasında verdiği Cuma vaazında Ahmedinecad’ı seçimin kesin galibi ilan ederken, İran liderinin yüzündeki gülümsemeyi donduran, “Cumhurbaşkanı galip ama Rafsancani’nin yolsuzluk yapması gibi bir şey de söz konusu olamaz” sözleri olmuştu. Peki Rafsancani’yi bu kadar güçlü kılan ne? İşte bu sorunun yanıtını yaptığı haberlerle ülke siyasetlerini sarsan Forbes dergisinin ünlü yazarı Paul Klebnikov araştırıp yazdığında İran’dan çok sert tepki görmüş, uslanmayıp Rusya’daki yolsuzlukları da köşesine taşıyınca faili meçhul bir cinayetle hayatını kaybetmişti.
Klebnikov’un “Milyoner Mollalar” makalesi halen İran rejimi konusunda şimdiye dek yapılmış en önemli araştırma yazısı olma özelliğini taşıyor. İran rejiminin iç yüzünü göstermesi açısından birçok uzmanca kaynak alınıyor. “Molla kafası”, “İşte gericiler” diye eleştirilen İran’ın dini lider kadrosu aslında dolar milyarderi isimlerden oluşuyor. Bu isimlerin başında da dini lideri seçme ve görevden alma yetkisine sahip ulema heyetinin başındaki Rafsancani geliyor. İşte Klebnikov’un makalesinden çarpıcı bölümler:
Ekonomiyi yöneten gölge liderlerin hanedanlığı
Din adamlarının neden bu kadar güçlü ve zengin olduğunu anlamak için önce İslam Devrimi’nin İran’a ne getirdiğini iyi tahlil etmek gerek. Şah’ın ülkeden kaçması ve Humeyni’nin dönüşü ile İran 1979’da tamamen bir başka sistemle yönetilmeye başlandı. Tüm yabancı yatırımcıların ve Şah döneminde zenginleşen iş adamlarının mallarına el konuldu. Banka, otel, kimya ve ilaç fabrikaları, otomobil üretim tesisleri, aklınıza ne gelirse bir gün içinde dini yönetimin kontrol ettiği vakıfların kontrolüne geçti. Bu vakıfların başında ise ülkenin en güçlü din adamları vardı. Bu şirketler bugün de aynı derneklerin kontrolünde ve molla rejiminin sürmesi için en büyük finansmanı onlar sağlıyor. Kısacası İran ekonomisi bu gölge liderler tarafından yönetiliyor.

Ülkenin en zengini Rafsancani ve ailesi

Bu güç odağının en tepesindeki isim ise Haşimi Rafsancani. 1980’lerde Humeyni’nin sağ kolu olan Rafsancani, 1989 ile 1997 arasında iki dönem Cumhurbaşkanlığı yaptıktan sonra şimdi Hamaney’e danışmanlık yapan ve onu görevden alma yetkisine sahip x kişilik dini konseyin başında. Konseyin görevi parlamento ile dini kadro arasındaki uyuşmazlıkları çözmek... Ancak herkes biliyor ki İran 30 yıldır aslında Rafsancani tarafından perde arkasından yönetiliyor. 1960’larda Humeyni’nin yanında yer alarak geleceğe yatırım yapan Rafsancani, sert ancak pragmatik bir isim olarak biliniyor. Humeyni’yi İran-Irak savaşını bitirmeye ikna eden isim olan Rafsancani, İran’ın dış politikasının da uzun yıllardan beri mimarı. Aynı zamanda İran ekonomisini kalkındıran, Tahran borsasının kurulmasını, petrol sektörünün yabancı firmalara açılmasını sağlayan isim. Tabii bu kalkınma ve özelleştirme hamleleri sırasında gücüne güç, servetine servet kattığı da herkesin bildiği bir gerçek. Babası bir fıstık tüccarı olan Rafsancani, üniversite yıllarında kardeşiyle birlikte özel ders vererek hayatını kazanmıştı. İslam Devrimi, Rafsancani’nin bu mütevazı ailesini “paşalar” haline getirdi.

Kişisel serveti milyar dolarlarla ifade ediliyor
Rafsancani’nin ağabeyi İran’ın en büyük bakır madenini aldı. Bir diğer kardeşi İran televizyonunu ele geçirdi. Kayınbiraderi Kerman bölgesinin valisi oldu, kuzeni İran’ın 400 milyon dolarlık fıstık ihracatını kontrol etmeye başladı. Yeğenini ve küçük oğlunu ise Petrol Bakanlığı’na yerleştirdi. 1 milyar doları aşan Tahran metrosu ihalesi de Rafsancani’nin büyük oğluna verildi. Rafsancani ailesinin kontrol ettiği ekonomi bununla da bitmiyor. İnkâr etse de dini liderin İran’ın en büyük petrol işleme fabrikasına, bir büyük otomobil üretim tesisine ve İran’ın en iyi özel havayolu şirketine sahip olduğu belirtiliyor. Buradan gelen paraları ise İsviçre ve Lüksemburg’daki banka hesaplarına aktardığı, Dubai ve Tayland’da tatil merkezlerine ve Körfez’deki serbest ekonomik bölgelere yatırım yaptığı söyleniyor. Rafsancani’nin kişisel servetinin milyar dolarlarla ifade edildiği belirtiliyor. Ancak kimse net rakamı tahmin bile edemiyor. Rafsancani’nin endüstri makinesi ve şişe su üreticisi küçük oğlu Yaser’in Tahran’ın kuzeyinde zenginler bölgesi olarak bilinen Lavasan’da sahip olduğu 12 hektarlık dev çiftlik evinin değerinin 120 milyon dolar olduğu belirtiliyor. Rafsancani’nin sahip olduğu malvarlığını araştıran bir gazeteci işkence altında sorgulandıktan sonra girdiği hapisten hâlâ kurtulabilmiş değil.
İran’da 400 milyon dolar servete sahip olan Yahudi dönmesi Asgaroladis ailesinin dışında, ekonomi tamamen İslami derneklerin kontrolünde. Bu derneklerin İran milli gelirinin yüzde 1520’sine sahip olduğu belirtiliyor. “Bonyad” olarak bilinen bu dernekler daha önce belirttiğimiz gibi İslam Devrimi ile el konulan malvarlıklarını işletiyor. Humeyni tarafından “kan emici kapitalistlerin yarattığı adaletsizliği düzeltmek” amacıyla devreye sokulan dernekler artık tamamen kâr amacı güden şirketler haline geldi. Kısa bir süre öncesine kadar vergiden ve her türlü hükümet kontrolünden bağımsız hale geldiler. Şimdi Merkez Bankası ve Maliye Bakanlığı bile bu derneklere karışamaz, denetlemeyemez durumda... Derneklerin kontrolü tamamen dini lider Hamaney’e teslim edildi. Yani derneklerin dini lidere ve onun aracılığıyla Allah’a hesap vermesi yönünde bir sistem oluşturuldu.

Haraç vermeyen iş adamına hapis cezası
Şii geleneğine göre dindar iş adamları gelirlerinin yüzde 20’sini, yerel camilere bağışlara ve fakirlere yardım için ayrılırdı. Ancak zekat bugünlerde farklı bir amaca hizmet ediyor. Ulemalar İran’da iş yapan herkesi haraca bağladılar. Hatta İran’ın dört bir yanında dini liderlerin kontrolünde farklı farklı bonyad’lar kuruldu. Artık ne zaman bir İranlı para kazanmaya başlasa hemen o kentteki bonyad’ın dini lideri o kişinin kapısını çalıp kârının büyük bir kısmına el koyuyor. Aksi halde, o dini liderin, iş adamını “iyi bir Müslüman olmadığı için” şeriat mahkemesine verip, “Peygambere hakaret etti” suçlamasıyla senelerce hapis yatmasını sağladığı çok rastlanan bir durum.

Humeyni’nin şoförlüğünden 11 milyar dolarlık servete
Ülkenin en büyük “hayır” derneklerinden biri de Mostazafan & Jambazan Derneği. Hatta bu dernek, İran ihracatının yüzde 80’ini yöneten Ulusal İran Petrol şirketinden sonra ülkedeki en büyük ekonomik kurum. Başındaki isim ise Muhsin Rafiqdoost. O da kim diyecek olursanız, bir pazarcının oğlu olan Muhsin, Humeyni’yi Paris’ten dönüşünde Tahran’a götüren arabanın şoförüydü! Humeyni, çok sevdiği bu adamı Devrim Muhafızları Bakanı yaptı ve Rafsancani’nin gözüne giren eski şoför, onun cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte ülkenin en büyük hayır derneğinin kuruluşuna da imza attı. Şimdi 400 bin kişiye iş veriyor, 11 milyar doları aşkın serveti var. Muhsin ayrıca Nur Derneği adlı başka bir hayır kurumunun da başı... Bu derneğin, apartman bloklarından oluşan sayısız gayrimenkulü ile ilaç, şeker ve inşaat malzemesi ihracatından tahmini 200 milyon dolarlık geliri bulunuyor. Kimse bu derneklerin tam olarak ne tür hayırlar yaptığını söyleyemiyor, ama bilinen tek bir gerçek var ki dini liderler ne zaman paraya sıkışsa Muhsin yardımlarına koşuyor. Muhsin’in İslam Devrimi’nin tehdit altında kalması durumunda rejimi ve din adamlarını savunmak için ülke dışında saklanan bir gizli fonun da anahtarına sahip olduğu kulaktan kulağa fısıldanan bir söylenti.
Derneğe yakın isimlerden biri işleyişi şöyle anlatıyor: “Bir yabancı gelir ve yatırım yapmak istediğini söyler, dernek ‘Tamam yapalım ama burada bir de kayıtdışı ekonomi var. Kayıtdışı ekonomiyi beslemezsen para kazanamazsın. Şimdi şu yurtdışındaki banka hesabına şu kadar para yatır ondan sonra görüşelim’der ve mollaların cebi doldurulur.

Yatırım bankaları, oteller çiftlikler, gayrimenkuller...
Mostazafan&Jambazan Derneği kadar etkili bir başka dernek ise Şiilerce kutsal sayılan türbe ve dini mekanların onarılması için kurulan Razavi Derneği. Başında İran’ın en sert mollalarından biri olan Ayetullah VaezTabasi var. Derneğin İran genelinde dev gayrimenkul yatırımları, otel ve çiftlikleri bulunuyor.
Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde yatırım bankaları da kuran derneğin varlığının ise 15 milyar dolar dolayında olduğu sanılıyor. Ülkenin en büyük uluslararası havalimanı da Razavi tarafından inşa edildi. Aynı dernek her yıl Mashad Türbesi’ne ziyarete gelen milyonlarca hacıdan da bağış adı altında para topluyor.

Ekonomi, Devrim öncesine göre çok daha vahim
Dünya petrol rezervlerinin yüzde 9’una, doğalgaz rezervlerinin ise yüzde 15’ine sahip olan İran’ın şimdiye kadar çoktan zengin ülkeler arasındaki yerini almış olması gerekirdi. Ancak kişi başına düşen milli gelir (4 bin 700 dolar) İslam Devrimi’ndeki önceki seviyenin bile altında seyrediyor. Devlete giden paralar halkın cebine değil mollatokratların kesesine giriyor. Dışarı kaçan (Dubai, İsviçre ve diğer vergi cenneti ülkelere) paranın ise yılda en az 3 milyar dolar olduğu söyleniyor. Bu milyarder mollaların sokaklarda yürüyen birkaç bin reformcu genç tarafından devrilebileceğini hâlâ düşünüyor musunuz?


Suikaste kurban gitti..
.
Forbes dergisinin Rusya baskısı Yayın Yönetmeni olan yazar Paul Klebnikov, uzun yıllarını İran’ı araştırmaya verdi. Bu araştırması sonrasında da 2003 yılında dergide kapsamlı bir İran makalesi yayınladı. Bu yazıdan sonra İran’da ölüm fermanı çıktı. Sürekli tehdit edilen Klebnikov, daha sonra başka bir makale kaleme aldı.. Bu kez Rusya’da Putin dönemindeki yolsuzlukları bir bir anlatıyordu. Klebnikov bu yazılardan sonra Moskova’daki iş yerinin önünde dört kurşunla öldürüldü. Kimin öldürdüğü asla bulunamadı. 41 yaşında hayatına son verilen Klebnikov’un ”Milyoner Mollalar“ makalesi İran rejimi konusunda şimdiye kadar yapılmış en önemli araştırma...

Sayılarla İran
Nüfus 70 milyon
Kişi başına düşen milli gelir 4.700 dolar
25 yaş altındaki nüfus Yüzde 30
Enflasyon Yüzde 25.3
İşsizlik oranı Yüzde 12
Uğur Koçbaş
PAZAR VATAN - 28.06.2009

KAYNAK:http://bizimkahve.gazetevatan.com/haberdetay.asp?hkat=51&hid=14039
 
Biat devrin siyasi otoritesine olur.Siyasi otorite olmadan İslamın tenfizi mümkün değildir.Hülafai raşidine,Hz.Muaviyeye ve sair halifeye ümmet,dini kendi çıkarları için kullandıkları için mi biat ettiler? Ya yalan söylüyorsun ya iftira atıyorsun.Yani kendi kendini yalancı veya müfteri çıkardın.

Ya Allah aşkına bana örnek vermek için bula bula İran'ı mı buldun?

İranla bizim ne alakamız var?

Biz ehli sünnet çizgisindeyiz adamlar şia....Şianın daha ne olduğunu bilmiyorsunuz sanki İslam devletiymiş de onun hatasını İslama teşmil ediyorsunuz.

Ya cehaletin bu kadarına da pes..

Neyse Efendimiz(s.a.v) ne demiş de olmamış? Yazdığım son hadisi sana ithaf ediyorum.

.....Sonra sünnet programı üzere bir hilafet
 
Biat devrin siyasi otoritesine olur.Siyasi otorite olmadan İslamın tenfizi mümkün değildir.Hülafai raşidine,Hz.Muaviyeye ve sair halifeye ümmet,dini kendi çıkarları için kullandıkları için mi biat ettiler? Ya yalan söylüyorsun ya iftira atıyorsun.Yani kendi kendini yalancı veya müfteri çıkardın.

Ya Allah aşkına bana örnek vermek için bula bula İran'ı mı buldun?

İranla bizim ne alakamız var?

Biz ehli sünnet çizgisindeyiz adamlar şia....Şianın daha ne olduğunu bilmiyorsunuz sanki İslam devletiymiş de onun hatasını İslama teşmil ediyorsunuz.

Ya cehaletin bu kadarına da pes..

Neyse Efendimiz(s.a.v) ne demiş de olmamış? Yazdığım son hadisi sana ithaf ediyorum.

.....Sonra sünnet programı üzere bir hilafet

ben sana dini kullananlardan ve nasıl zenginleştiklerinden bahsediyorum. sünni şii alevi fark etmez.dini kullanıyorlar mı kullanıyorlar.bizde de var bu tip insanlar.ne diyeyim senin düşüncen sana benim düşüncem bana.
 
ben sana dini kullananlardan ve nasıl zenginleştiklerinden bahsediyorum. sünni şii alevi fark etmez.dini kullanıyorlar mı kullanıyorlar.bizde de var bu tip insanlar.ne diyeyim senin düşüncen sana benim düşüncem bana.

Varsa bu tip adamlar ayıkla o zaman..

Sen adamların kabahatini sisteme atıyorsun.Ben bu yanlış diyorum.Bir şeyin kemal sıfatındaki noksanlık onu yok etmeyi gerektirmez demiştim hatırlarsan.Kirli su da sudur.Kirlendi diye su olmaktan çıkmaz.

Kötü halife varsa iyisi ile değiştir kaldı ki bu ümmete verilmiş bir haktır.Huruc ala sulta ve seyf (kılıç)hakkını bilip de bunları söylüyorsan sen yeniden imanını tazele kelimei şehadet getir.

Sen bunun yerine hilafeti yıkıyorsun.Yani pire için yorgan yakıyorsun ve bunu meşru göstermeğe çalışıyorsun.Ben bunun yanlış olduğunu söylüyorum.

Tabi ki herkesin görüşü kendine....

.....Sonra sünnet programı üzere bir hilafet
 
Varsa bu tip adamlar ayıkla o zaman..

Sen adamların kabahatini sisteme atıyorsun.Ben bu yanlış diyorum.Bir şeyin kemal sıfatındaki noksanlık onu yok etmeyi gerektirmez demiştim hatırlarsan.Kirli su da sudur.Kirlendi diye su olmaktan çıkmaz.

Kötü halife varsa iyisi ile değiştir kaldı ki bu ümmete verilmiş bir haktır.

sistem bozuksa tabi ki atarım.haktır ama güç olmadan bir şey yapılamaz.bak iran a ayaklandılar ama deviremediler.devimeyi bırak herhangi kayda değer bir zarar bile veremediler.oturduğun yerden bunları yazman kolay.

Huruc ala sulta ve seyf (kılıç)hakkını bilip de bunları söylüyorsan sen yeniden imanını tazele kelimei şehadet getir.

sakın benim imanımı sorgulamaya kalkma.benim dinimi sorgulama hakkını sana kim veriyor.imanımın ne durumda olduğunu bilebilecek bir tek ALLLAH'tır.Ve ben ALLAH'tan başka kimseye hesap vermem.ben gösteriş müslümanı değilim.gösteriş yaparak kendime herhangi bir çıkar da sağlamıyorum.ben dini kendi çıkarları için kullananlardan iğreniyorum,tiksiniyorum.

Sen bunun yerine hilafeti yıkıyorsun.Yani pire için yorgan yakıyorsun ve bunu meşru göstermeğe çalışıyorsun.Ben bunun yanlış olduğunu söylüyorum.

hilafet yıkılalı çok oldu.tarih oldu.Peygamber bir sözünde şöyle demiştir: "Benden sonra hilafet 30 yıldır. Sonra hanedanlık başlar." İbn-i Kesir bunu şu şekilde yorumlar: "Hasan bin Ali bin Ebu Talib ile halifelik 30 yıla tamamlanmış oldu. Hasan, Muaviye'ye ölümünden sonra halifeliğin Hüseyin'e geçmesi şartıyla halifeliği bıraktı.Muhammed'in ölümü ile bu tarih arasında geçen süre tam 30 yıldır." Nitekim Muaviye'den sonra hilafet babadan oğula geçmiştir. Bahsi geçen hadis nedeni ile ilk dört halife diğerlerinden hep ayrı tutulmuştur ve Hulefa-i Raşidin (Yetkin Vekiller) olarak adlandırılır.

KAYNAK: http://tr.wikipedia.org/wiki/Hilafet

Yani anlayacağın hilafet 30 senede bitmiştir.1924'te kaldırılan hanedanlıktır.
 
Geri
Üst