Demokratik Açılım [ Tek Başlık ]

yani bencede o kadar abartmaya gerek yok ..evet zaten mecliste bulunmaları bile bir hata ama meclisteseler de yapacak birşey yok..iyice demokratikleşiyoruz zaten nereye gidiyor bu işin sonu merak ediyorum..
 
Pamukoğlu : 15 Ağustos Tarihi Bile Meydan Okuma

Hak ve Eşitlik Partisi Genel Başkanı Osman Pamukoğlu, Abdullah Öcalan’ın 15 Ağustos’ta açıklaması beklenen Kürt sorunu için çözüm planına tepki göstererek,

“Açıklamanın tarihinin 15 Ağustos olarak seçilmesi bile Türkiye Cumhuriyeti Devletine hala meydan okumaya devam etmesinden başka bir şey değildir. Aklınca, yarın bu starihi ‘bağımsızlığımızın ilk adımı veya mücadelenin başlangıcı’ diye bayram olarak kutlamayı da düşünmektedir”

dedi.

Pamukoğlu, yaptığı açıklamada adına resmi olarak “terör” denilen, aslında “silahlı bir kalkışma” olan PKK ile sürdürülen mücadelenin gelmiş olduğu noktaya dikkat çekerek

“Her mücadelede her şey güçlüden yana iken, gelin görün ki beceriksiz insanların kaba ve günlük siyasetle yürüttükleri hatalı politikalar, stratejiler ve taktikler sonunda, zayıf güçlüye eşitlenmiş, denk hale getirilmiştir”

dedi.

Halkın muhakeme yeteneğini bulandırıp, görüş mesafesini azaltmak için planlı, yoğun bir propagandayı tüm iletişim araçlarıyla yürütüldüğünü ifade eden Pamukoğlu,

“Bunun sonunda da bir kısım insanlar, etrafta olup bitenlere ‘Yorgun manda gibi’ boş bakar hale geldiler”

değerlendirmesinde bulundu.

-“BUNUN ADI ‘MİSAFİR OLARAK GİT EVSAHİBİ OLARAK DÖN’DÜR”

Öcalan’ın çözüm planına ilişkin yapılan yorumları da eleştiren Pamukoğlu, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Açıklamanın tarihinin 15 Ağustos olarak seçilmesi bile Türkiye Cumhuriyeti Devletine hala meydan okumaya devam etmesinden başka bir şey değildir. Aklınca, yarın bu tarihi “bağımsızlığımızın ilk adımı veya mücadelenin başlangıcı” diye bayram olarak kutlamayı da düşünmektedir. Safsataları uzatmanın alemi yok. Pes, bin defa pes. Bunun adı: ‘Misafir olarak git, ev sahibi olarak dön’dür. Bu ulusal meselenin ‘kargaların kılavuzluk misyonu’ ile bir yere ulaşacağını sananlara şaşarım. Mücadelenin nasıl sonuçlanacağına, kalbinde kurşun deliği olan bebeğin annesiyle babası karar verecektir.”

kaynak

http://www.acikistihbarat.com/Haberler.asp?haber=8058
 
Dünya neler yapıyo ! Çin'in kardeşlerimize yaptıklarına kimsenin sesi çıkmazken bizim kürt meselemiz tüm dünyayı sardı.Çözüm için terörist başıyla muhattap olucaz nerdeyse.Asıcaksın o ŞEREFSİZİ bi Allah'ın kulunun sesi çıkarsa aynısını onada yapıcaksın.Dünya ne diyebilirki ? Türk'e yapılırken iyide Kürt'e yapıldığındamı borunuz ötüyo.Türkiye Türklerindir bizim kurallarımız geçer eğer işinize gelmiyosa Kürt Yönetimi Irak'ta defolun gidin !
 
Ne olmuş yani, yoksa laiklik!!! elden mi gidiyor?

Ne gerek var bu gereksiz sözlerin.
Konu da Laiklik mi geçiyor.
Ne gereksiz muhabbetlerin adamlarısınız.
Sizin gibilerin muhattabı ben değilim. Siz gidin İmralı' da bekçilik yapın. öcalan kaçmasın diye değil, öcalana zarar gelmesin diye. hadiii...
 
“DEMOKRATİKLEŞMEYE EVET AMA BÖLÜCÜLÜĞE HAYIR.


Büyük Birlik Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hakkı ÖZNUR, BBP İstanbul İl Başkanlığında bir Basın Toplantısı düzenledi. ÖZNUR, toplantıda gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.



“İçişleri Bakanı Beşir Atalay hükümetin “Demokratik Açılım” dediği basının ise ‘’Kürt Açılımı’’ dediği konuda bilgiler verdi ama içeriğine değinmedi. Sözde ‘’ Demokratik açılımı’’ devlet politikası olarak değerlendirdi. Genelkurmay ile MİT’in de bu sürece dâhil olduğu İçişleri bakanı tarafından ifade edildi. Atalay’ın çerçevesini çizdiği konuşmasında dile getirdiği, Başbakan Erdoğan’ın 12 Ağustos 2005 tarihinde Diyarbakır’da yaptığı “Kürt sorunu önce benim sorunumdur” söylemi yanlış bir söylemdir.

Hükümet bölücü grupların taleplerinin taşeronluğuna soyunmaktadır. Hükümet işbirlikçi mandacı ve bölücü çevrelerin sözlerini dikkate almaktadır. ‘’Etnik ayrımcılık’’ yapanların Türk- Kürt kardeşliğini bozmak isteyenlerin ağzıyla konuşmaktadır. Son derece tehlikeli ve üniter devleti yıkmaya yönelik ihanet dolu politikalar izleniyor.

Biz BBP olarak hükümetin ve yandaşlarının demokrasiyle alakası olmayan bölücü fikirlerin yaygınlaşmasına zemin hazırlayan sözde “Demokratik Açılım” adı verilen politikaları doğru bulmuyoruz.“Kürt açılımı”, “Alevi açılımı” şeklinde lanse edilen sözde açılımlar tamamen ülkeyi etnik ve mezhep çatışmalarına sürüklemektir. Bunlar ancak ihanet açılımlarıdır. Türk- Kürt, Alevi-Sünni çatışmasını ve ayrışmasını tezgâhlamaktır.

Bugün ABD ve AB’nin tezgâhıyla hükümete “Kürt açılımı” adı altında Türkiye’yi bölme ve parçalama planları yaptırılıyor. Söz konusu açılımların demokratikleşme ile sivilleşme ile uzaktan yakından alakası olmadığını aklıselim herkes bilmektedir. Hükümetin sözde demokratik açılımın mimarı Washington, Brüksel ve Londra’dır. Bin yıldır bu topraklar üzerinde birlikte yaşamış insanları ayrıştırmak ihanetten başka bir şey değildir.

İç ve dış odakların desteklediği ve hükümetin de destek verdiği bu ihanet açılımı ülkemizi kaosa sürüklemekten başka bir şey değildir. Yeni büyük kamplaşmalar, cepheleşmeler, ayrılıklar körüklenmektir. Küresel Emperyalizm Türkiye’de etnik ve mezhep çatışmalarını körüklemeye çalışırken AKP iktidarı da ihanetin taşeronluğunu yapmaktadır.



“HÜKÜMET BÖLÜCÜLERİN TAŞERONLUĞUNA SOYUNUYOR”



Hükümet kapalı kapılar ardında gizli kapaklı işler çeviriyor. Devleti küçük düşüren, zaaf içerisinde gösteren politikalar izleniyor. İngiltere’de, İspanya’da terör örgütleriyle masaya oturulmuş Türkiye’de oturabilir yaklaşımları tamamen yanlış akıl ve izan dışı yaklaşımlardır. Bu bölücü fikirleri ortaya atanlar Amerikancı ve AB’ci işbirlikçilerdir. Marksist solcular, AB’ci liberaller, stratejik maşa PKK terör örgütü ve diğer bölücü Kürtçü çevreler bu ihanet açılımına destek vermekteler.

İçişleri bakanı İspanya, İngiltere gibi ülkelerdeki modeli incelediklerini vurguladı. Bakan hala ne söylediğinin farkında değil, devletin İçişleri bakanına şu bilgiyi verelim. İspanya ve İngiltere modeli zaman zaman PKK/DTP tarafından gündeme getirilmiştir. Devleti yönetenler ne söylediklerini bilmelidir.

Emperyalizmin uşağı PKK terör örgütü ile aynı dili konuşan beşinci kol çetelere mensup işbirlikçi hainler devlet DTP/PKK yı “muhatap almalı” diyor. İmralı Palas’ta rahatça kitaplar yazan, sağa sola mesajlar gönderen, Kandil’deki terör örgütünün merkezine talimatlar veren, PKK eylemlerini yönlendiren, avukatları vasıtasıyla her türlü gelişmeden haberi olan terörist başı 15 Ağustos’ta İmralı’da sözde “Kürt açılımı” üzerine konuşacakmış.

Bundan 25 yıl önce Eruh ve Şemdinli ilçelerinde jandarma karakollarımızı basan birçok vatan evladını şehit eden ve 15 Ağustos gününü PKK’nın “atılım” yılı olarak ilan eden terör örgütünün başının İmralı’da yapacağı açıklama devlet ve millet düşmanları tarafından sözde Kürt sorununa katkı olarak duyuruluyor.

Vay halimize! Ülkenin içinde olduğu duruma bak! Terör örgütünün elebaşı katil daha da ileri giderek ‘hükümet ve devletin çeşitli kurumlarının başındakilerden bana mesajlar geliyor’ diyor.

Terörist başının sözlerine Köşkten ve devletin çeşitli birimlerinden anında yalanlama geliyor. Fakat şu bir gerçek askeri ve istihbarat çevrelerinin terörist başıyla görüştüğü kamuoyunda hep konuşuldu, yazıldı çizildi. Çoğuna da tekzip gelmedi. Kim ne adına hangi yetki ve sıfatla bütün hayatı devleti ve millete ihanetle geçmiş binlerce vatan evladının şehit edilmesinde başrolü oynayan karanlık bir maşayla görüşür.



“TERÖRİST BAŞI GLADİO’NUN ÖZ ELEMANIDIR”



PKK terör örgütünü büyüten ve besleyen 12 Eylül faşist darbesi olmuştur. Terör örgütü 12 Eylülün kanatları altında büyümüştür. Ve cunta rejimi sağı ve solu ezerken, imha etmeye çalışırken terörist başı Öcalan ve PKK’lı militanlar, kimileri 12 Eylülden kısa bir süre önce kimleri de daha sonra ellerini kollarını sallayarak Ortadoğu’da ki terör kamplarına gitmişlerdir.

Öcalan’ın Nato’nun öz örgütü Gladio’nun elemanlarından biri olduğu bugün herkes tarafından kabul edilmektedir. Birçok istihbarat servisleriyle yatıp kalkan içli dışlı olan Gladio’nun elemanı terörist başı her zaman küresel güçlere hizmet etmiştir.

ABD ve İsrail’in gizli servislerinin kürsel bir plan dâhilinde paketleyip idam edilmemek şartıyla Türkiye’ye teslim ettiği elemanı terörist başı yine 10 yıl sonra aynı güçlerin yeni bir konseptiyle büyük oyunun bir parçası olarak tekrar gündeme getirilmektedir.

İşte temel açmaz burada. Bir devletin kanlı bir terör örgütünü ve onun eli kanlı liderini muhatap aldığı nerede görülmüş? Hangi demokratik ülkede terör örgütleriyle masaya oturulmuş.



“DEMOKRATİKLEŞME ADI ALTINDA TERÖR ÖRGÜTÜ MEŞRULAŞTIRILMAYA ÇALIŞILIYOR”



1990’lardan beri bazı cumhurbaşkanları, başbakanlar, siyasiler bölücü terör ve çözümleriyle ilgili yanlış toplumsal mesajlar vermişlerdir. 1989 da SHP ‘’Kürt Raporu’’ hazırlamıştır. Şimdiki CHP Lideri Deniz Baykal o zaman SHP’nin Genel sekreteri idi. Aynı SHP 1991 seçimlerinde bölücü HEP’i meclise taşımıştır. Turgut Özal da Süleyman Demirel de Mesut Yılmaz da birçok konuşmalarda popülizm yaparak ‘’Kürt sorunu’’ var diyerek en büyük yanlışı yapmışlardır. Kürt sorunu yok, terör sorunu vardır. Kürt sorunu ancak etnik ayrımcılığa hizmet eder. Bu gerçekler ortadayken diğer devlet yetkililerinin yaptığı yanlışı şimdi de Başbakan Erdoğan yapmaktadır. “Kürt sorunundan ” bahsederek meseleyi daha da çıkmaza sokmaktadır.

Tekrar söylüyoruz. Türkiye’de Kürt meselesi yok bölücülük meselesi var. Kürt kardeşimizdir. Demokrasi ve Türkiye düşmanı terör örgütü PKK ise düşmanımızdır.

Neofeodal zihniyete sahip PKK ve benzeri bölücü grupların yıllardır seslendirdikleri “özerklik”, “eyalet”, “federasyon” gibi Türkiye’yi parçalamaya yönelik karanlık planlar tamamen dış odaklıdır. Şimdi hükümet bu noktada çok dikkatli olmalıdır. Kürt açılımı derken karşımıza bölücülerin istedikleri talepler çıkmaktadır.

DTP ve PKK Kürtçe eğitim dili olmalı, PKK’ya genel af ilan edilmeli, özerklik verilmeli diyor. Bu üniter devleti yıkmaya yönelik hain emeller bölücülüğün hangi boyutlara geldiğini göstermektedir. Bu bölücü hain emellerle toplumsal barış bozulmak istenmektedir.

Milli mücadelede karşımıza çıkartılan sözde “Kürt sorunu” bugün de yine özellikle Washington ve Londra’nın dayatmasıyla bir kez daha karşımıza çıkartılmaktadır. Değişen işbirlikçileridir.



“İŞBİRLİKÇİLER DEĞİŞSE DE BÜYÜK OYUN DEĞİŞMİYOR”



Emperyalizmle işbirliği yapan hainlerin adı değişse de oynanan oyun hiç değişmiyor.

ABD ve İngiltere Orta Doğu’da “ileri bir karakol “olarak gördükleri Türkiye üzerinden küresel oyunlarını devam ettiriyor. Bir tarafta Orta Doğu petrolleri öte taraftan jeostratejik ve jeopolitik bir konuma sahip olan Türkiye onlar için önemli bir kilit noktasıdır.

Hükümet Kürt açılımının yol haritası belli oldu diyor. Daha fazla demokrasi daha fazla özgürlük diyor. Peki demokrasi ve özgürlükle Kürt açılımının ne alakası var? Türkiye’de temel hak ve özgürlüklerle ilgili genel problem var. Türk de Kürt de anti demokratik uygulamalardan ve faşist yasalardan şikâyetçi. Herkes cunta anayasanın değiştirilmesi, temel hak ve hürriyetlerin özgürlüğünden yana. Ama bunun sözde Kürt sorunu ile alakası yok.

Özgürlük ve demokrasi düşmanlarına asla taviz verilmez. Dolayısıyla demokrasi ve özgürlük düşmanı terör örgütüyle ancak mücadele verilir. Silahlı mücadeleyi ve şiddeti benimseyen terör örgütüne özgürlük ve demokrasi adına hoşgörümü göstereceğiz? Böyle şey olmaz.

Bunu bir devlet politikası olarak söyleyenler devlete ve millete ihanet derler.



“PATRONLAR KULÜBÜ TÜSİAD BÖLÜCÜLER KOL KOLA”



Terör örgütü egemen sınıflarca da meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Terör örgütünün meclisteki uzantısı DTP birbiri ardına bölücü emeller taşıyan yıkıcı toplantılar yapmakta. Son olarak Diyarbakır’da yapılan toplantıda DTP’liler PKK’ nın ve terörist başının muhatap alınmasını istediler. Toplantıda aldıkları kararları İmralı Palastaki caniye “DTP Çalıştay Bildirisi” diye gönderdiler. Güney Doğu’dan Kürt coğrafyası diye bahsettiler. Terör örgütünü demokratik bir örgüt olarak sundular.

DTP lideri Ahmet Türk TÜSİAD başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ ile yaptığı konuşmadan sonra her yerde söylediği bölücü sözleri bir kez daha dile getirerek ‘’hükümet Abdullah Öcalan’ı muhatap almalı’’ diyordu.

Yine bir başka DTP’li Emine Ayna ise Tunceli de yaptığı konuşmada ‘’Kürt sorunun çözümü için muhatap Öcalan ve PKK’’ diyor.

Her iki DTP’li ve diğer DTP’liler terörist başı Öcalan’ın 15 Ağustos’ta açıklayacağı sözde ‘’yol haritasının’’ barışa hizmet edeceğini söylüyor. Zaten terör örgütünün baş destekçisi Ahmet Türk, Emine Ayna gibilerinden ağzından ancak böyle bölücü, akıl ve izandan uzak sözler çıkar.

Hükümet ve bölücü çevreler birçok noktada ortak hareket ediyorlar. Bir avuç mutlu azınlığın temsilcisi TÜSİAD ve egemen sınıflar da çıkarları ve menfaatleri gereği sözde Kürt açılımına destek veriyor. Patronlar kulübünün temsilcileri terör örgütü ile aynı dili kullanan DTP’yi mecliste ziyaret ederek “çözüme” katkı sunmasını bekliyor.

Gelinen noktaya bakın. Bebek katilinden, terör örgütünden, terör örgütünün meclisteki temsilcisinden çözüm bekleniyor. Türkü Kürde, Kürdü Türk’e düşman etmek isteyen, Türk Kürt çatışması çıkartmak isteyenler şimdi sözde ‘’demokratik çözüm’’ adı altında ülkeyi daha da çözümsüzlüğe kaosa sürüklemek istiyorlar.

Bir taraftan iç ihanet diğer taraftan dışarıda oyunlar devam ediyor. Kuzey Irak’ta KDP ve KYB’yi himaye eden, besleyen, büyüten ABD bir taraftan Barzani ve Talabani’yi öte taraftan Kandil’de PKK’yı içerde de İmralı Palası kontrol altında tutarak yönlendirerek Türkiye’yi karıştırmaya devam ediyor.



“WASHİNGTON’UN BİR ELİ IRAK’TA BİR ELİ TÜRKİYE’DE”



ABD Savunma Bakanı Robert Gates Irak’ı ziyaret ederek Erbil’de Mesud Barzani ile görüşüyor. Celal Talabani ile de sürekli temas halinde. ABD ve Avrupa ülkeleri petrol kuyularının üzerine oturmak istiyor. Yeni dönemde Irak’ta şartların eskisi gibi olmayacağını gören Washington ipleri elinden kaçırmamak için işbirlikçileri Barzani ve Talabani ile yeni planlar hazırlarken Türkiye üzerinden de mimarı olduğu sözde Kürt açılımını Türkiye’ye dayatmak istiyor. Bir zamanlar işbirlikçi Mustafa Barzani kuracakları bir Kürt devletinin ‘’ABD’nin 51. eyaleti’’ olacağını, Kürt devletinin ancak ABD ve İngiltere sayesinde kurulacağını belirtiyordu. ABD’ye büyük bağlılığı olan Mustafa Barzani’nin rüyasını şimdi oğlu Mesud Barzani ve yetiştirmesi Celal Talabani gerçekleştirmeye çalışmaktadır.

ABD sadece Irak’ı değil Türkiye’yi de bir eyaleti olarak görüyor. Türkiye’nin iç işlerine 60 yıldır müdahale eden, darbeler yaptıran ve işbirlikçileri vasıtasıyla ülkemizi yarı sömürge haline getiren ABD, Türkiye’yi tam anlamıyla parçalamak ve bölmek için Kürtlerle ilgili karanlık plan ve senaryolar hazırlamakta. ABD gibi AB’nin de Kürt açılımı var. Her iki küresel emperyalist yapılanma da Türkiye’nin bölünmesine yönelik plan ve projeler yapıyor. ABD ve AB’nin sözde Kürt sorunu çözümü ile ilgili talepleri bölücü PKK terör örgütü ile aynı.



“DEMOKRATİKLEŞMEYE EVET AMA BÖLÜCÜLÜĞE HAYIR. İKİSİ BİRBİRİNDEN FARKLIDIR”




Biz BBP olarak bir kez daha söylüyoruz. Demokratikleşmeye sivilleşmeye evet ama sözde demokratikleşme adı altında terör örgütünü meşrulaştırmaya hayır diyoruz. Demokratikleşme ile terör örgütünü net bir şekilde ayırmak lazım. Çare ve çözüm çatışma, etnik ayrımcılık, üniter devleti ortadan kaldırmak değil demokrasiyi güçlendirmek, terör örgütünü besleyen iç ve dış odaklarla mücadele etmek, lojistik desteklerini kesmek, ülkeyi kaosa sürüklemek isteyen her türlü provokasyonlara karşı barışı ve kardeşliği güçlendirmek, tesis etmektir.

Ülkeyi yeniden gerilimlere, çatışmalara sürüklemeyelim. Sözde Kürt açılımı emperyalizmin bir dayatmasıdır. Bu oyuna gelmeyelim. Ülkeyi germeyelim.”
 
bir de akıllarınca uyanıklık yapıyorlar.başbakan değil akp başkanı olarak görüşecek diye.çocuk kandırıyorlar sanki.
 
Türk'leri Katledince Sesi Çıkmaz.. Ama Oy Kaygısı Varya En Önde Koşar Talabani Barzani'nin Köpeklerinin Yanına..:goz: Bana Bi Kişi Dahi Diyemez Bunun Doğru Bişey Olduğunu... O.ç Pkk'nın Başıyla Bile Çatışıyor DTP o O.ç Bile Akp'ye Güvenmiyor Vay Bizim Güvenenlerin Haline... Hani Başbakan Görüşmücektin.. Sıfatlada Görüşmese İktidar Partisi Başkanı Değil mi...Şimdide Kalkmış Aynı Kefede Değil Diyor..
 
DTP'yi PKK ile aynı kefeye koymuyorum

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Kürt Açılımı” konusunda DTP ile yapacağı görüşmeyle ilgili olarak, “DTP'yi PKK ile aynı kefede değerlendirmek istemiyorum” değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, Kürt açılımı konusunda MHP'nin kapıları kapattığını, bu nedenle onlarla bir görüşme yapmayacağı mesajını da verdi. Erdoğan Meclis'e gelişinde gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, bir gazetecinin DTP Eş Başkanı Ahmet Türk ile yapacağı görüşmenin neden Hükümet Başkanı sıfatıyla değil de Genel Başkan sıfatıyla olacağını sorması üzerine şöyle dedi:

“Genel Başkan olarak genel başkanlık odamda, genel başkanla görüşeceğim. Ve aynı zamanda grup başkanı sıfatıyla görüşmemi burada yapacağım. Bu tür görüşmeler yapmam, İçişleri Bakanımın koordinesinde yapılan, yürüyen çalışmayla alakalı bir görüşme değil. O ayrı bir konu. O konuda ise zaten İçişleri Bakanım gerekli çalışmaları yapıyor. Nitekim bu görüşmeye İçişleri Bakanımı da davet ettim. Olur ki onunla ilgili de gündeme bazı şeyler gelirse, bunların notu da arada alınır.”
Erdoğan, “MHP ile bir görüşme yapacak mısınız” sorusu üzerine, MHP'nin “Kürt Açılımı” konusunda kapıları kapattığını, MHP'nin böyle bir görüşmeye gerek görmediğini söyledi. Erdoğan, “Başlatılan çalışmayı, vatana ihanet olarak vasıflandırıyor. Şimdi olaya böyle yaklaşan bir anlayışla, bir zihniyetle bu kadar kabaca, daha ne olduğunu bilmeden, içinden ne çıkacak, onu bilmeden böyle bir yaklaşım içinde olanlarla neyi görüşeceksiniz” diye konuştu.

-HEDEFLERİ SAPTIRIYORSUNUZ-

“DTP ile görüşme gündeme daha önce de gelmişti. Ama siz randevu vermediniz. Bu süreçte neden veriyorsunuz?” şeklindeki soruya Erdoğan, “Bakın hedefleri saptırıyorsunuz. Buralarda dürüst olun, samimi olun. O görüşmenin talebinin bize geldiği günün ertesi günü 10 tane şehidim oldu. Kalkıp da böyle bir cevabı veremezdim” karşılığını verdi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ben DTP'yi PKK ile aynı kefede değerlendirmek istemiyorum. Çünkü, Prlamentonun içinde olan bir siyasi parti. Eylemleri filleri, şu bu bunlar ayrı konular. Bunları ayrı konuşuruz. Ama Parlamentonun içinde olması sebebiyle olayı böyle değerlendirmek durumundayım.”Başbakan Erdoğan, “Kürt Açılımı konusunda hala bir ayrıntı yok” sorusunu ise cevaplandırmadan Genel Kurul salonuna doğru yürüdü.


Kaynak
 
Deniz Baykal'dan açıklamalar

Baykal, Kürt Çalıştayı' için "Böyle milli bir meselinin Polis Akademisi'nde yapılması garip" dedi.


97950.jpg


CHP Lideri Deniz Baykal partisinin grup toplantısında konuştu...

İşte Deniz Baykal'ın konuşmasından satır başları...

MECLİS BAŞKANLIĞI SEÇİMİ: Meclis Başkanı’nı bir mutabakatla seçmiştik. Şimdi bu kararı Başbakan kendi iradesiyle alıyor. Kimseye hiçbir şey söylemeden bekletiyor.

- Son anda tebliğ ediliyor, falan kişi diye. TBMM kimi başkan seçeceğini Başbakan’ın son andaki tebliğine kadar bilemez halde bekliyor.

- Başbakan kişisel hegemonya anlayışını Meclis Başkanlığı kürsüsüne kadar taşıyor. Bu seçim Meclis’in kendisine yakışır yöntemlerle gerçekleştireceğiz seçim olmayacaktır.

- AKP’li vekiller seçecek ve o da AKP’li bir başkan olarak ortaya çıkacaktır.

KÜRT AÇILIMI: Uzun süreden beri Kürt sorunuyla ilgili bir açılımın yapılmakta olduğu izlenimi verildi.

- Hala ne yapılmak istendiğine dair somut hiçbir şey söylenmedi. Açıklama yapılmamış olması kafalarında yapmak istedikleri hiçbir şey olmadığı anlamına gelmiyor. Herhalde kafalarında bir şey var. Ama söylemeye telaffuz edemiyorlar.

- Herhalde bu Türkiye’nin iç dinamiklerinin ötesinden kaynaklanan bir taleple ilgili olabilir.

- Birileri bir şey yapın demişse ve o doğrultuda hareket ediyorlar demektir

- Kendilerinin dahi kuşkusu olan bir çözümü Türkiye’ye kabul ettirme gayreti içindeler.

12 GAZETECİ İLE KONUŞULMASI İYİNİYETLİ DEĞİL

- İmralı çıkıp konuşacak. 15 Ağustos İmralı açıklaması kafasının arkasında Erdoğan’ın. Onu temel alan bir arayışın içinde. Sakıncalı bir yöntem izliyorlar.

- Hepimiz çok ciddi bir kaygıyla izliyoruz.

- 12 gazeteci ile bir araya gelmiş olmaları iyiniyetli ve sorumlu bir yaklaşım olarak görülmemelidir.

POLİS AKADEMİSİ'NDE TARTIŞILMASI GARİP

- Türkiye’nin milli bütünlüğünü sarsmaya yönelik tartışmanın polis akademisinde tartışılması garip.

- Herkesin kendi etnik kimliğini ifade etmesi, anadilinde yayın yapması herkesin temel hakkıdır.

- Etnik kimlik ile milli kimlik birbiriyle çatışır değildir.

- 30 yıl önce bu konudaki düşüncemizi söyledik. Türkiye bir siyasi bilinç devleti dedik.

- Bizim şimdi etnik temelde milleti ayrıştırabilecek mekanizmaları devreye sokmaktan kaçınmamız gerekiyor. Niyet kaynaştırma değil ayrıştırma.

- Türkiye’de siyaset-yargı ekseninde yerine oturmamış o kadar çok eksiklik var ki.

- Türkiye’de siyasetçi daha hesabını verebilir hale gelmiş durumda değildir. Siyasetçi yargıdan kaçan insandır

- Bu nitelikte bir siyasi kadroya siz diyeceksiniz ki ‘seni de yargılayacak kurumlara kimlerin tayin edileceğini sen seç’, HSYK’yı sen seç. Niye? Çünkü falan ülkede bu böyle.

- O falan ülkede yaptığının hesabını vermekten kaçınmış bir tek siyasetçi var mı? Hükümete yetki verilirse nasıl kullanılacağını biliyoruz.

- Siyasetçi opsiyonu ne için kullanıyor? Kendi çıkarı için kullanıyor.

- Kendi anlayışındaki insanları tayin etmenin dışında ne yapmışlar ki bunu onlara söyleyeceğiz

ERDOĞAN, HSYK’NIN FİİLİ BAŞKANI

- Aylarca Akman’ın soruşturmasını engelleyenlere Anayasa Mahkemesi için sen adam seç mi diyeceğiz

- Tayyip Erdoğan vesayetinin önemli bir hedefidir yargı. Ergenekon davasının savcısıyım diyordu şimdi HSYK’nın fiili başkanı haline dönüşmüştür. Orada seçilmiş üyeleri etkisizleştirmeye yönelik her türlü baskıyı bizzat başbakan orkestra etmiştir. Son krizin arkasında o vardır. HSYK ile Adalet Bakanlığı kamuoyu önünde karşılıklı çatışır hale geldiği bir manzara görüldü. Bunu normal saymak mümkün mü?

Ergenekon davasındaki savcılarla ilgili yüzlerce şikayet var. Kaç tane şikayet olduğunu arkadaşalrım öğrenemedi. Soruşturma talebi var. Bir tek soruşturma açılmadı.

Bu hakimler, savcılar çok ciddi hukuk ihlalleri yapıyorlar. Bunun engellenmesi lazım dendiğinde ‘niye alalım bunları. Bunların hakkında soruşturma yok’ diyorlar. Hem soruşturma açtırmıyorlar, hem de ‘almamız için soruşturma olması lazım. Yok’ diyorlar

Hiçbir dava savcı ve hakime endeksli olmaz.

‘Türkiye’deki onbinlerce hakimin ve savcının arasında yalnızca bir tek savcı ve hakim var’ demek Türk adaletine saygısızlıktır

‘Biz onu bizim istediğimiz gibi taşıyacak birini bulduk, onu ordan oynatmayız’ demek hukuka saygının mı ifadesidir.

Şu yaşanan olaylara bir baksanıza, gizli tanıklarla dava açıyorlar. 3 gün sonra gizli tanıklar ‘vazgeçtik’ diye ortaya çıkıyorlar

Rüşvetle çıkar sağlayarak dava dosyası tanzim edilir mi?

Son günlerin tartışması ilk kez hukukun ne kadar siyasallaştığını gösterdi. Buna direnen hukukçuların hangi baskılara maruz kaldığını göstermiştir

Başbakan Erdoğan’ın yargıyı vesayet altına alma anlayışının bir parçasıdır bu.

KAYNAK
 
ülke sevr'den bu yana bu kadar rezil bir hal almamaştı.

hay eline sağlık nekadar doğru bir tespit nekadar aciz ve çaresiziz ..nasıl bu hale geldik Allah sonumuzu hayır etsin, yardımcımız olsun Türk' ü ve Türklüğü korusun...
 
Tepemizdekiler böyle oıldukça sıçanlar çok aslan boğar.
 
TürK ve KürT Harfler bir şeyi çağırıştırıyor mu?... 4/8/2009

Tartışıla gelen yüzlerce düşünce arasında gördüğüm düşünceler çok ama çok ırkçı bir yaklaşım içeriyor
Kürt açılımı dedikleri konuyla ilgili olarak istekleri göz önünde bulundurduğumuz zaman Sn. Yiğit Bulut'un sunduğu Sansürsüz adlı tartışma programında gerçektende sansürsüz bir takım istekler söylendi. Söyleyenimizin ismi Ümit FIRAT(Altında sıfat olarak ise araştırmacı-yazar yazmaktadır.)

İstekler sıralandı. Denildi ki;
1. Anayasada belirtilen Türkiye Cumhuriyeti içinde yaşayan herkes Türk'tür ibaresi kaldırılmalı.
2. Kürtçe eğitim hakkı tanınacak.
3. Dağların üzerinde yazan "Ne Mutlu Türk'üm Diyene" yazıları kaldırılacak.
4. Bölgedeki yer isimleri eski isimlerine çevrilecek.

Konuşmasının devamında şu ve benzeri kelimeler kullandı. "Bu bölge isimlerinin Türkçeleştirilmesi Türklerin Kürlere karşı bir asimilasyonist bir yaklaşımıdır. Ayrıca dağlardaki bu yazılar bizi kırmaktadır üzmektedir..." Daha nicesi...

Aynı programdaki insanların bu konuda ki bilgi eksikliğinden mi kaynaklı bilmem ama Türkiye'de bulunan yer isimlerin %70'i Türkçe değildir.
Zira orta asyadan göç ederek geldiğimiz bu memlekette yeni yerleşim yerleri açtığımız pek az vilayet bulunmaktadır.
Birde belirtilen ibare çok gülünç ve komiktir arkadaşlar. Asimilasyonist Türkler.
Kıyametleri koparıyorlar Kürtler asimilasyona uğruyor diye. Hemen belirtmek istiyorum.
Türkiyede Lazca bilmeyen Lazların (Aslen kendilerini Türk kabul ederler) sayısı her geçengün artmakla beraber; Türkçeyi anadili gibi konuşmayan Laz yoktur(Kastım hiç lazca konuşamamakla ilgilidir. Zira bölgede ciddi bir Türkçe hakimdir.).

Gelelim Kürt vatandaşlarımıza(Aslında bu ayrımı yapmayı hiç sevmiyorum). Türkiye'de Türkçe bilmeyen bir milyondan fazla kürt vatandaşın olduğu herkesçe biliniyor. Aklı selim okuyuculara sorarım: "Kim daha çok asimilasyona uğramıştır?"

Kürtçe eğitim dili denilmekte;
Saygı değer yurttaşlarım Federasyon harici yönetilen hangi devlette çoğunluk dili dışında bir dille eğitim yapılmaktadır. Mantığa uymayan noktada şurası değerli yurttaşlar:
Çoğunluk Türkçe konuşurken çoğunlukla anlaşamayan ve Türkçe bilmeyen bir topluluk yetişecek. Bu demek oluyor ki oranın çoğunlukla anlaşması istenmiyor. Yani gerçektende bunun bir kültürel koparma adımı olduğu belli oluyor. Zira taşımış olduğumuz mevcut kültürün aynılığı milletimizden koparılamayan bir topluluk yaratıyor. Bu kültürlerin birbirinden koparılabilmesi için öncelikle iletişimi kesilmelidir. İşte bu iletişimi kesmek için oynanan bir oyun.

Bu ne kadar saçma bir durumdur arkadaşlar. Ülke toplumu içindeki kültürel bağı koparmak ülkeyi parçalamak demektir. İşte burada çakma ırkçılık yapılmaktadır. Yani akraba milletler bir birinden ayırılmaya çalışılıyor. Sebep farklı dil konuşmaları! Tıpkı Kazakistanlıların Türk değilde Kazakmış gibi tanıtılması gibi. Aynı milletin iki ayrı kolu gibi değil mi Türkler ve Kürtler. Kimse kabullenemiyor nedense...

Son olarakta şu anayasadaki ibare çakma Kürt ırkçılığının en ileri seviyeye kadar ilerlemesinin bir örneği olarak göze çarpmaktadır. Kimse burada Türk ırkçılığı yaptığı yokken birilerin çakma Kürt ırkçılığı yapıyor olması son derece iğrençtir. Anayasadaki o ibare tamamen bütünleyicidir. Üstelik akraba milletleri bütünleme isteği içindedir. Şimdi komik olan durum şu:
Ermeni kökenli, Rum kökenli vatandaşlar değilde akraba millet olduğumuz Kürt kökenli vatandaşlar bize karşı yaygara koparıyor. Bence birileri milletimi bölmek için sözde köken araştırması yapıp, sanki temsilciliğini üstleniyor.

Bu temsilciliği üstlenenlere bakıyoruz da ne kadar komik olduklarını görüyoruz. Bize çakma Kürt ırkçılığı yapan ve sözde temsilci olarak mecliste bulunan değerli siyasetçinin soyisminde K ve T harfleri yer değiştirmiş. "Ahmet KÜRT" değilde "Ahmet TÜRK".
Ne kadar komik olduğuna bir bakar mısınız?

Dağdaki taştaki yazılara gelince. Çakma Kürt ırkçısı arkadaş bu yazılardan kırılıyormuş. Birde aziz milletimin bir parçası olan Kürtlerin sözcülüğünü üstlenip bunu bütün Kürtlere mal ediyor. Bre insan evladı bu kadarda olmaz yani...

Aziz milletim sağ-sol diye, Alevi-Sünni diye, laik-dindar diye bölünmediği gibi Türk-Kürt diye asla bölünmeyecektir.

Osman Can KARAMAN

Kaynak
 
doğu illeri ve varto tarihi kitabı nı bulursanız ona bakın derim....kürt ırkı sonradan oluşma....ama bundan hiç bahsedilmiyor....
 
Peki PKK sorunu, kürt sorunu masaya yatırıldığında bitecek mi? Sizce PKK kürt haklarını temsil eden veya etmek için çabalayan bir örgütmüdür?

İkincisi kürt sorunuyla ilgili mhp nin vebali nedir? Resmi ideolojinin doğu bölgesine bakış açısı ve tavrının yanlışlığı husumetinin vebali neden MHP ye yüklenmek istenmekte?

Komünizm tehditi biterse mhp de biter demişlerdi vakti zamanında. Siz merak etmeyin ne milletin düşmanı biter nede mhp biter. MHP biterse ancak kendi özünü temsil eden fikirle çözüm üretmeyip resmi erkanın ağzıyla siyaset yaparsa bitecektir.

Korkarım set açıklamalar yapan Bahçelinin aslında böyle bir sorun yok demesi gene ülkücü iradenin bu konuda da sergilenmediğinin bir göstergesi. Sorun yok demek resmen çözümsüzlük demektir. Ülkeyi kana boğan bir meseleyi tartışmaktan korkmak, yok saymak sürece dahil olmamak tarihi bir hatadır. MHP için demiyorum ancak türk milliyetçilerinin, Türk-İslam Ülkücülerinin de konuyla ilgili çözüm üretmesi fikir beyan etmesi şarttır.

Ülkücü çözümü ne dış kaynaklı kalemlere nede kemalist burjuvaya bırakmamalı önerisini dile getirmelidir. Bu hususta MHP ye büyük bir yük düşmekte. Bu ana kadar sergilediği menfi tavrı tasvip etmiyorum. MHP veya BBP yi bekleyemeyeceğim kendi çözüm önerilerimi madde madde sıralıyorum:

http://www.hackhell.net/serbest-kursu/602190-bbpden-kurt-acilimina-sert-tepki.html#post4522618

Güzel kardeşim benim,aslanların aslanı,
gönüldaşlığımızın parti ile birleşmeyeceği ve siyasetin üstünde yer alacağı yegane insan...

Bu seferki yorumunu çok ilginç ve manalı buldum doğrusu.Fikirler ve beyanları eleştirmek bizim ne hakkımız nede vazifemizdir ama burada öyle bir şey yapmışsın ki;
adeta ne suya nede sabuna dokunmuşsun.Belkide alınganlığımız artacak diye düşündüğünü sanıyorum ama asla öyle olmayacaktır.
Mhp nin bitmeyeceği sözüne katılıyorum ama arkasından Sn.Bahçeli'yi eleştirmeni beklerdim.Ancak bunun karşılığında (sadece sitemimdir),Bahçeli'nin bu açılıma çıkışına Alperenlerin gerekli desteğini esirgediğinide yazmanı beklerdim.
İşin;
Bahçeli,Yazıcıoğlu,şu yada bu kişi meselesi olmadığını cümlelerin içinde gizlice durmakta olduğunun farkına varılması zor olmasa gerek.Amaç tek ve parçalanmamış bir TÜRKİYE ve bu amaç için yıllardır mücadele veren kişiler mevcuttur.Kimileri milliyetçi kanat olarak tabir edilen partilerde,kimileri sağ ve sol partilerde görev yapmışlardır.
Ancak günümüzde gelinen durum,
Sn.Özal'ın alıştırma politikalarının devamı niteliğindedir.
Bir parti,bebek katilini lider olarak gösterip,sorunlarının çözümü için masabaşı konferans talep etmekte,bir lider 2 yıldır reddettiği bu toplantıyı birdenbire kabul etmektedir.Ekonomik sorunların yaşandığı dünyada,satılacak her hangi bir şeyi kalmamış olan T.C. Devletinin,sırf dış yardımlar uğruna abilerinin baskısınamı maruz kalmaktadır?

Bakın;
burada daha önce defalarca yazdık,satılacak bir şey kalmadıktan sonra sıra toprağa gelir diye,
ve bu saatten sonra Atatürk'ü bile mezarından kaldırıp,çizmelerini giydirecek gelişmeler yaşanmaktadır.Bu vahim durumu endişe ile takip etmekteyiz.
İçinde,bölünmez bütünlüğün tek amaç olduğunu bilenler,Milliyetçilik duygusunu atasından alanlar,parti gözetmeksizin,milli menfaat ve çıkarlar doğrultusunda omuz-omuza vermeleri gerekirken,
bizler birbirimizin gözünü oymaya çalışmaktayız.
Bebek katilini bir gün başbakan olarak gördüğünüzde şaşırmayın cümlelerimizin geçmişi 2 yıl öncesine dayanır.Ve yazılan senaryonun provaları bitmiş,film çekilmeye başlanmıştır.
Gösterime girdiğinde ise elinizde zaten bir şey kalmayacaktır.
Bu vatanda TÜRK'ÜM demek bir gün suç sayılacaktır.Ama;
inadına
inadına
inadına

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE.....
 
Erdoğan Kürt açılımı yapamaz!

Samimiyetle yanıt vermemiz gereken soru şudur..

Türkiye Kürt meselesini çözerse

mi bölünür, yıllarca sürüncemede

bırakırsa mı?

Bence ikincisi..

Çünkü zaman geçtikçe köprünün ayaklarını birbirine bağlayan zincirin halkaları açılmaya başlıyor..

Böyle giderse kopar!.

Zincirin halkalarını birleştirmek lazım, bütünleştirmek lazım, güçlendirmek lazım..

Peki, Başbakan Erdoğan Kürt meselesini çözebilir mi?

Açılım yapabilir mi?

Hayır..

Ama çalıştaylar?. Bugün yapılacak Erdoğan-Türk görüşmesi?.

Hepsi şov..

Açılım yapıyormuş gibi yapıp yapmamanın tiyatrosu..

Ermeni meselesinde ne oldu?

Görüşmeler bir yıl kapalı kapılar ardında sürdü, ABD Başkanı Obama bile heyecanlandı.. Ankara’ya gelip iyi niyet nutukları attı..

Ne oldu?

Hiç..

Niye?

Erdoğan’ın cesareti de yok niyeti de.. Olsaydı yüzde 47 oy aldığı gün kolları sıvardı.. Türbanı daha önemli gördü..


*

Görürsünüz.. Kürt meselesinde de aynısı olacak.. Erdoğan bir süre sonra üstüne yatacak, yandaş medyası üstünü örtecek, ağzına almayacak, unutturulacak..

Ermenistan kapısını yazıyorlar mı, yazabiliyorlar mı?

*

Sadece cesaretsizlik değil.. Başka engel de var..

Seçim haritasını önünüze koyun, görün.. AKP bozkır partisi oldu.. Yerel seçimde batı CHP’ye, Güneydoğu DTP’ye gitti.. Denizle kara arasındaki birçok ile MHP yerleşti..

Ee..

Şu.. Erdoğan’ın Kürt meselesi konusunda yapacağı her hamle AKP’ye Orta Anadolu’da, Karadeniz’de oy kaybettirir..

Buna karşı Güneydoğu’dan da..

Sahil şeridinden de oy getirmez..

Çünkü Güneydoğu’nun partisi var.. Sahil kesimi ise AKP’den korkuyor!

*

Kürt meselesi çözmek uzun, zorlu bir süreç.. Yıllar alır.. Zaman sıkışık.. Erdoğan seçime iki yıl kala risk almaz..

Elini taşın altına koymaz.. Bu yüzden açılımla uğraşmayı İçişleri Bakanı’na devretti..

Sonuç..

İmralılı Apo’nun üfürdüğü havanın rüzgârı dinsin, Kürt dosyası yine dolaba kaldırılır..

Gördüğüm bu..

*****

Açılımı Öcalan dinamitleyecek..

PKK’nın müebbete mahkûm lideri Öcalan 15 Ağustos günü plan açıklayacak..

Niye 15 Ağustos?

PKK’nın 25 yıl önce şiddete başladığı gün.. Avukatlarından sızan bilgilere göre Öcalan, bu işi üzerime yıkmayın diye şikâyet ediyormuş. Planımı açıklarım, aradan çekilirim falan diyormuş..

Hangi aradansa!

Neyse..

Öcalan öyle bir plan açıklayacak ki, DTP’nin de, hükümetin de elini kolunu bağlayacak..

Niye mi?

Söyledikleri makul olsa bile, kabul edilir olsa bile iktidar, Apo ile aynı kulvarda görünmemek için kale almayacak..

Aklına yatsa bile.. Gündeminde olsa bile mecburen ‘ı-ıh’ diyecek.. İktidar, Apo ne derse tersini yapmaya çalışacak.. Hele bir aynı dilden konuşsunlar, MHP bekliyor.. Bahçeli sert çıkışıyla sinyali verdi..

Mevzu dinamitlendi bile..

*****

AKP’den Hat-trick..

Bunun için yedi yıldır beklediler..

Devlet protokolünün bir, iki, üç numaralı koltukları artık özbeöz AKP’lilerin elinde..

Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan..

Üçü de milli görüş geleneğinden geliyor.. Üçünün de eşi türbanı tercih ediyor..

Buna ne diyorlar?

Hat-trick mi!

Gerçi bu imkân 2007’de ellerine geçmişti ama kullanmadılar.. Herhalde önce Gül’le alıştıralım diye düşündüler.. Demek ki vakti gelmiş!

..::MEHMET TEZKAN::..
 
Geri
Üst