ArkadasLar... Ergenekon örgütü bi gercek... bunu kabuL etmeyenLer benimsese iyi oLur...
oLay sudur ki;
bu 10. daLga tamamen gündemi değiştirmk içindir... bazı arkadasLar bu dediğime karsı da cıkabilir...
bundan önceki son 5 daLga da neLer oLdu? bazı seyLer teğet geçti, sonra piskolojıq gecti, üni.lerde türban olayı vs. seyLer...
şimdi ise gündem de ne var? fiListin - israiL savası...
Neden 10. daLga?
Türkiye bu savasa müdahaLe edemiyor... neden mi? müdahaLe etse israiL destekçisi emperyaList amerikaya karsı cephe aLmıs durumda olucak... diğer yandan MüsLümanLardan karşı cephe aLıcak ve ortada kaLıcak...
bu demek deiLdir ki Türkiye ve Erdoğan yönetimi bu savasa soquq... soquq deiLdir... sadece suanda mudahaLe edemiyor...
Filistin'e yardım etse; amerikayLa ara acılacak...
israile yardım etse Müslümanlardan tepki aLıcak; doğaL gaz kesilicek, İran tehditi bize sıçrayacak...
Suanda caLısmaLarı var hükümetin yok deiL... sadece biraz daha zaman bekleniyor... AnLaşma zemini ortaya sunucaqLar ve bu anLasma Türkiye'nin sayesinde oLucak... Bundan bir kaç hafta sonra Zebani demişti dersiniz
Buraya kadar iLk defa akepe hükümetini korudum
ama doğruya doğru şimdi
Hükümet haLktan yani bizLerden caLısmaLarını yaparken baskı görüyor neden bu anlaşma zemini için eLinizi cabuq tutmuyorsunuz diye...
İşte bu 10. ergenekon daLgası da burdan cıqtı... sadece gündemi deiştirmek için... ha bu daLga zamanından erken geLdi.. normaLde Filistin savası bittikten sonra geLmesi lazımdı... işte oLayın kısa özeti bu...
Hükümetin bu daLgayı gercekLeştirmesinin tek sebebi üstünde ki baskıyı azaLtmak...
ergenekon diye bir örgüt veya bir örgütlenme yok varsa başkadır bu ismi veren zaten hükümettir ve hükümet bir intikam operasyonun içinde ve yönetmektedir tutuklananlara bir bakalım %60'ı asker,%30'u siyasi sol görüşlü siyasetçiler ve geri kalanda %10 ise sol görüşlü gazetecilerdir.
bu tutuklamaların içinde bir tane bile ne refah ne fazilet nede akp den veya bu partilere hizmeti dokunmuş kimse yoktur
12 Eylül 1980 Darbesinin gerekçeleri
Siyasi iktidarsızlık
12 Eylül 1980 askeri darbesinin gerekçeleri arasında ülkede yaygınlaşan siyasi cinayetler, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin birçok tur ardından Cumhurbaşkanı'nı seçememesi ve 6 Eylül günü Konya'da Necmettin Erbakan önderliğinde yapılan ve darbe liderlerinin şerîat amaçlı bir kalkışma girişimi olarak nitelediği Kudüs Mitingi gösterildi.
Ekonomik iktidarsızlık
12 Eylül öncesi dönemin son Başbakanı Süleyman Demirel'in "70 sente muhtacız" sözü ile özetlenen dış ticaret açığındaki artış ve döviz darboğazı ve işsizlik, kıtlık ve işyeri anlaşmazlıkları ile yoğunlaştı.
Siyasal ve toplumsal şiddet olayları
Sağ - sol gerginliği bireysel ve kitlesel siyasi cinayetleri besledi.Emniyet Teşkilatı bile mensupları arasında kurulmuş olan Pol-Bir ve Pol-Der dernekleri diye ikiye bölünmüştü. Sağ ve sol siyasi hareketin önde gelen temsilcileri ve tanınmış birçok kişi sağ ve sol gruplara mensup militanlar tarafından öldürüldü. Darbe öncesinde siyasi cinayetlerin sayısı her gün 30'a yaklaşıyordu.
Dış siyaset etkenleri
28 Şubat 1997 postmodern darbe diye isimlendirilen darbenin nedenleri
okuyun nerdeyse her satırında refah partisinin icraatlarını göreceksiniz
Başbakanlıkta Devlet Bakanı Fehim Adak, Fethullah Erbaş, İsmail Nacar Güneydoğu sorununu görüştüler. HADEP'ten Ahmet Türk ile görüşüldü, HADEP genel başkanı Murat Bozlak ve eski DEP'li milletvekilleri cezaevinde ziyaret edildi.
RP Van milletvekili Fethullah Erbaş, PKK'nın elinde rehin tutulan askerler için Kuzey Irak'a Zap kampına gitti. Bu gelişmeler, Refahyol ile Genelkurmay arasında gerginlik meydana getirdi. [3]
2 Ekim - 7 Ekim 1996 tarihleri arasında Başbakan Necmettin Erbakan sırasıyla Mısır, Libya, Nijerya'yı ziyaret etti. Libya'da, Kaddafi'nin bir çadırda Erbakan ile yaptığı görüşmede sarfettiği sözler muhalefet ve basın tarafından ağır bir şekilde eleştirildi.[4]
YAŞ kararları ile orduyla ilişiği kesilenler, Refahlı belediyelerde işe girdi. Erbakan ile ordu arasında soğukluk başladı.
Başbakan Necmettin Erbakan 11 Ocak 1997 Cumartesi günü Başbakanlık Konutunda tarikat liderleri ve şeyhlere iftar yemeği verdi.[5]
Taksim ve Çankaya'ya cami yapılması, Ayasofya'nın camiye çevrilmesi tartışmaları yaşandı. Başörtüsü (türban) tartışmaları, kurban derilerinin toplanması tartışmaları, kadrolaşma tartışmaları yapıldı. Din ve laiklik, irtica tartışmaları medyada yoğun bir şekilde verildi.
İstanbul'da RP'li Sultanbeyli Belediye Başkanı Nabi Koçak ile ilçeye Atatürk heykeli dikilmesi isteyen 2. Mekanize Piyade Tugayı Komutanı Tuğgeneral Doğu Silahçıoğlu arasında polemik yaşandı. Tuğgeneral Doğu Silahçıoğlu, belediyeye rağmen Sultanbeyli'ye Atatürk heykeli dikti. [6]
Kayseri'nin RP'li Belediye Başkanı Şükrü Karatepe, 10 Kasım 1996 tarihli RP İl Divan Toplantısı'ndaki konuşmasında, Türkiye'de henüz gerçek demokrasinin olmadığını, hâkim güçlerin herkesi kendi görüşleri doğrultusunda hareket etmeye zorladığını öne sürdü. Karatepe konuşmasında şunları söylemişti: "Süslü püslü göründüğüme bakıp da laik olduğumu sakın sanmayın. Resmi görevim nedeniyle bugün bir törene katıldım. Belki başbakanın, bakanların, milletvekillerinin bazı mecburiyetleri vardır. Ancak, sizin hiçbir mecburiyetiniz yok. RP'li olarak yeryüzünde tek başıma da kalsam, bu zulüm düzeni değişmelidir. İnsanları köle gibi gören, çağdışı bu düzen mutlaka değişmelidir. Ey Müslümanlar sakın ha içinizden bu hırsı, bu kini, nefreti ve bu inancı eksik etmeyin. Bu bizim boynumuzun borcudur...". Bu konuşması nedeniyle 1 yıl hapis ve 420 bin lira ağır para cezasına mahkûm edildi. [7]
30 Ocak 1997'de Sincan belediyesi Kudüs gecesi düzenledi. Belediye başkanı Bekir Yıldız, İran büyükelçisinin misafir olduğu gecede sahneye konulan cihad oyunu basında tepki oluşturdu. Star muhabiri Işın Gürel saldırıya maruz kaldı. Bekir Yıldız tutuklandı, mahkum edildi. 4 Şubatta Sincan'da askerler tankla geçiş yaptı.
Genelkurmay ile hükümet arasında, sınırötesi harekatların ödeneği için kriz çıktı.
3 Kasım 1996'da Susurluk'ta meydana gelen bir trafik kazasında mafya, siyasetçi, polis ilişkileri açığa çıktı. Başbakan Erbakan 'fasa fiso' dedi, Adalet Bakanı Şevket Kazan ise, aydınlık için bir dakika karanlık toplumsal eylemi için 'mumsöndü oynuyorlar' dedi.
Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Bülent Orakoğlu ile İçişleri Bakanı Meral Akşener hakkında, istihbarat bilgi ve belgeleriyle ilgili olarak soruşturma başlatıldı.
Yüksek rütbeli subaylar 22 Ocak 1997 tarihinde Gölcük'te toplanarak irticanın iktidarda olduğunu tartıştılar. [8]
5 Şubatta Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, başbakan Erbakan'a birkaç mektup gönderdi. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya 'irtica, PKK'dan daha tehlikeli' dedi.
İşveren ve işçi örgütleri, TİSK, Türk-İş, DİSK, odalar ve birlikler, TOBB, TESK iktidara karşı eleştiriye başladılar. Kadın örgütleri, 'şeriata karşı laiklik yürüyüşü' yaptı. Refik Baydur, 'en büyük tehlike siyasal İslam' dedi.
28 Şubat 1997'deki MGK kararları hükümete bildirildi. Kararlarda, laiklik için yasaların uygulanması istendi, tarikatlara bağlı okullar denetlenmeli ve MEB'e devredilmeli, 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmeli, Kuran Kursları denetlenmeli, Tevhidi Tedrisat uygulanmalı, tarikatlar kapatılmalı, irtica nedeniyle ordudan atılanları savunan ve orduyu din düşmanıymış gibi gösteren medya kontrol altına alınmalı, kıyafet kanununa riayet edilmeli, kurban derileri köktencilere verilmemeli, Atatürk aleyhindeki eylemler cezalandırılmalı, deniliyordu.
Şevket Kazan, rantiyeci sermayeyi engelledikleri için darbeye çanak tuttuklarını söyledi.
Genelkurmay Başkanlığı 29 Nisan 1997'de Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay üyeleri ile Üniversite Rektörlerini Karargah'a çağırarak kendilerine ve gazetecilere "irtica brifingleri" verdi.
ve arkadaslar bu nedendendir ki bu hükümet bunların intikamını almak için ergenekon isimli operasyona başlamıştır kimse bana adam ortaya gercekleri çıkarıyor diye erdogan ve hükümeti savunmasın belki ortya cıkarılan silahlar ortaya atılan iddialar gercek olabilir ama bunu hükümet bir İNTİKAM için yapıyor
tek dileğim yakın zamanda ordunun bu işe el atmasıdır