Aşağıdakileride üşenmeden okumanı rica ediyorum
Refaha ulaşmış Batı ülkelerinde eski cazibesini az çok kaybettiği iddia edilse bile, sosyalizm, Asya'da, Afrika'da, Güney Amerika'da, tek kurtuluş yolu olarak hızla gelişiyor. Hindistan, Küba, Mısır, Cezayir gibi, “sosyalistim" diyen memleketlerin sayısı günden güne çoğalıyor. Azgelişmiş ülkelerde sosyalizm, hürriyet ve demokrasi gibi, yeryüzünün en cazip kavramlarından biri haline geliyor. O kadar ki, toprak reformu ve bazı kamulaştırma hareketlerini durdurmak için Suriye'de kazan kaldıran toprak ağları ve sermayedarlar bile, "Biz de sosyalistiz!" demek zorunda kalıyor!
Memleketimizde ise sosyalizmi bir umacı şeklinde göstermek için bugüne kadar hiçbir çaba esirgenmemiş. Bir engizisyon havası yaratılmasına çalışılmış... En ağır baskı yollarına gidilmiş. Daha da gidilebilir.
Bu durum, hürriyet anlayışımızın ne kadar sahte ve riyakârane olduğunu ortaya koyuyor. Bununla beraber, Türkiye'de de bir sosyalist ortam hızla gelişiyor. Hiç değilse fikir alanında... Motor rolünü, bugün sosyalist düşünce oynuyor. Eski düzenin avukatları savunmada.
Sosyalizmin dünya çapındaki başarısı, sosyalist düşüncenin vuzuhtan uzaklaşmasına ve çeşitlenmesine yol açmıştır. Bizde de sosyalistim diyenler, bu kelimeye çok farklı manalar veriyorlar. Bu sebeple, sosyalizm konusunda fazla vuzuha kavuşmaya çalışmak faydalı olacaktır.
Sosyalizm Tektir
inanıyoruz ki, prensip itibarıyla sosyalizm tektir. Bütün sosyalist akımlar, kaynağını aynı sosyalist idealden alırlar. Bu ideal, en geniş şekliyle bütün insanların hürriyet, eşitlik ve kardeşlik ilkelerinin ışığı altında, en iyi şekilde yaşamalarına ve gelişmelerine imkan veren bir toplum düzenine ulaşma çabası şeklinde özetlenebilir. Sosyalistler, bu idealin, sınıfsız bir toplum kurmakla gerçekleşebileceğine inanırlar. Sınıfsız bir toplum düzeninin kurulması da istihsal araçlarının kamulaştırılması ile mümkündür. Sosyalist, özel mülkiyete ve kâra dayanan bir iktisat sistemini,sadece sosyal bakımdan israflı olduğu için değil, ahlâki bakımdan da reddeder.İnsana bir ticaret metası gibi bakan böyle bir sistemin insan haysiyetiyle bağdaşamayacağına inanır.
Bu noktaya kadar sosyalistler arasında bir görüş ayrılığı çıkacağını sanmıyoruz.Yukarıdaki ilkeleri kabul etmeden sosyalistim diyenlerin, sosyalisti olmadıkları kesin şekilde söylenebilir.
Sosyalistler arasındaki farklılaşma, sosyalist toplum düzeninin nasıl kurulacağı konusunda ortaya çıkmaktadır. Bu bakımdan sosyalizmin çeşitli ve birbirinden çok farklı uygulama şekillerine rastlanmaktadır. Bu farklılaşmaya rağmen, uygulama alanında sosyalizmi üç ana grupta toplamak mümkündür:
1)Doğu Sosyalizmi: Azgelişmiş memleketlerin hızla kalkınmasını sağlamak bakımından başarısını kesin şekilde ispat etmiş bulunan bu tip sosyalizmin maliyeti, birçok sosyalisti sosyalizmden vazgeçirecek kadar pahalı olmuştur.. Sovyetler Birliği'nde, milyonların ölümü pahasına girilen kolektifleştirme hareketi, kanlı tasfiyeler hâlâ hatırlardadır. Bu sebeple, Doğu sosyalizmi ancak totaliter bir idare altında yürütülebilmiştir!
2)Batı Sosyalizmi: Uyanık ve teşkilatlanmış geniş emekçi kütlelerine ve gelişmiş bir ekonomiye sahip bulunan Batı memleketlerinde sosyalizm, çok büyük değişikliklere ihtiyaç göstermeden yumuşak metotlarla gerçekleştirilebilir.Azgelişmiş memleketler bakımından en güç iş olan sermaye birikimi meselesi bu ekonomilerde çözülmüş, Orta Çağ düzeni çoktan tasfiye edilmiş ve emekçi yığınlar büyük teşkilâtlı kuvvetler haline gelmişlerdir. Bütün bunlar Batıda sosyalizmin uygulanmasını çok kolaylaştırmakta ve Batı sosyalizmini Orta Çağ düzeninden en kısa zamanda kurtulup çağdaş uygarla seviyesine erişmek isteyen memleketlerdeki uygulamalardan ayırmaktadır.
3)Azgelişmiş Ülkeler Sosyalizmi: Batı ekonomilerinin birkaç yüzyıldı aldığı mesafeyi hızla kapayıp, en kısa zamanda ileri toplum düzenlerin: ulaşma zarureti, azgelişmiş ülkeleri sosyalizme itmektedir. Bu memleketlerde sosyalizm, köklü reformlarla Orta Çağ kalıntılarını tasfiye etmek, yen: bir insan tipi yaratmak ve hızlı kalkınmayı sağlamak zorundadır. O haldi azgelişmiş ülkelerde sosyalizm, çok köklü değişikliklere ihtiyaç gösteren bir cins beyaz ihtilâl şeklinde düşünülmelidir.
Bu durum, onu Batı Sosyalizminden geniş ölçüde ayırmaktadır: Bir defi Batıda sermaye yaratılmıştır, yaratılan sermayenin kamuya mal edilme-bahis konusudur. Halbuki azgelişmiş ülkeler, mevcut olmayan sermaye}, yaratmak durumundadır. Batıda milli gelirin dağılışındaki adaletsizlikle: düzeltmek ilk meseledir. Azgelişmiş ülkelerde ise adaletsizliklerin giderilmesi kadar, millî gelirin arttırılması da önemli bir dâvadır.
Bu ülkelerde, Batıda olduğu gibi, kalkınmayı gerçekleştirebilecek güçte bir burjuva sınıfının mevcut bulunmayışı, en liberal görüşlerden hareke: edilse dahi ister istemez geniş bir devletçilik tatbikatına yol açmaktadır. Bu zoraki devletçiliği, kütlelerin refahını arttırmaya yönelmiş rasyonel bir kalkınma vasıtası haline getirmek sosyalizmin görevidir.
Diğer taraftan Orta Çağı çoktan tasfiye eden Batıda akılcı görüş hâkimdir. Azgelişmiş ülkeler ise, akılcı görüşü yerleştirmek ve Batılı insan tipin yaratmak zorundadır.
Türk sosyalizmi
O halde Türkiye için nasıl bir sosyalizm istiyoruz? Yukarıdaki açıklamalar Batı Sosyalizminin memleketimize örnek olamayacağını göstermektedir. Az gelişmiş ülke olan Türkiye’de Sosyalizm radikal olacak, kısa zamanda yeni bir toplum düzeni kurmaya yönelecektir.
Doğu Sosyalizmi de Türkiye’ye örnek teşkil edemez. Asıl gayenin insanın gelişmesi olduğunu unutabilecek kadar insafsız metodlara yönelmek, arzu edilecek bir şey olmadığı gibi zaruri de değildir. Böyle bir sosyalizm anlayışına, kalkınma konusundaki müesseriyetine rağmen karşıyız. Radikal, fakat insani bir Sosyalizmden yanayız.
Burada bir noktayı iyice belirtmek ve iftiraları cevaplandırmak lazım: Türk Halkının refah ve saadeti için mücadele eden Sosyalistlerin, gerçek milliyetçiler olduğuna inanıyoruz. Sosyalizmin milliyetçi anlayışı, milli bağımsızlık konusunda da görülmektedir. Sosyalist, Amerikan boyunduruğuna da, Rus boyunduruğuna da karşıdır. Ekonomik bağımsızlıkla tamamlanmadıkça, 20. yüzyılda siyasi bağımsızlığın fazla bir mana taşımayacağına inanır.
Bu sebeple Amerika’dan fazla Amerikanlık taslayan ağaların ve ağalara uşaklık eden sözde milliyetçilerin, vatanseverliklerinden şüphe ediyoruz. Türk ekonomisini dilencilikle yaşar hale getirerek yeni bir “Düyunu Umumiye” devri açan ve zengin amcalarımızı kızdırmak endişesi ile milli kurtuluş hareketlerini desteklemekten korkan idarecilerin milliyetçiliğine inanmakta güçlük çekiyoruz.
Sosyalizmin temel hedeflerinden biri, en kısa zamanda ekonomik bağımsızlığın gerçekleştirilmesi ve dış kredilerin eşit şartlarda alınmasının sağlanması olacaktır. Sosyalizm, bu anlamada milliyetçidir. Milliyetçilik babında, Sosyalistlere toz kondurabilecek fazla sayıda babayiğit mevcut olmasa gerekir.
Esasen sosyalizmi, Halkçılık, Devletçilik, Devrimcilik, Laiklik, Cumhuriyetçilik ve Milliyetçilik ilkelerine dayanan Atatürkçülüğün en tabi sonucu ve devamı sayıyoruz. Sosyalizmin, Atatürk Devrimlerini geliştirme ve ileri götürme yolu olduğuna inanıyoruz.
Sosyalizm, Atatürkçülük kadar, demokrasinin de tabii sonucudur. Demokrasi, Sosyalizmin ikiz kardeşidir. Bu hedefe, ya ihtilalci ya da klasik demokrasinin sağladığı imkanlardan faydalanılarak varılabilir. Biz, Sosyalizme ikinci yoldan ulaşılmasını tercih ediyoruz. Gerçek bir söz ve teşkilatlanma hürriyeti tanındığı takdirde, Sosyalizmin normal yollardan başarıya ulaşacağına güveniyoruz.
Anayasanın tanıdığı hürriyetlerin gerçekleştirilmesi, korunması ve antidemokratik kanunların tasfiyesi için ön safta mücadele edecek olanlar , hiç şüphe edilmesin, Sosyalistlerdir. Yalnız bu noktada çok aşırı hayallere kapılmamak ve mevcut düzenden faydalananların mukavemetlerini küçümsememek lazım. Bugün açık rejim adı altında mutlu azınlığın diktasını yürütmeye çabalayanların nerelere kadar gidebilecekleri iyi bilinmeli. Daha düne kadar hürriyet şampiyonluğunu kimseye vermek istemeyenlerin çıkarlarına dokunulur dokunulmaz, faşist usullere rahatça başvurdukları unutulmamalı.
Dünkü hürriyet şampiyonları şimdiden klasik demokrasiye gerçekten inanmış insanlara yakışmayacak tehditler savuruyorlar. Antidemokratik kanunlara el atmaktan kaçınıyorlar. Bu sebeple, bugün Türkiye’de demokrasi imtihanını Sosyalistler değil, iktisadi ve siyasi gücü ellerinde tutanlar vermekteler. Sosyalist mücadelenin şeklini, iktidarların davranışı tayin edecektir. Demokratik yollardan demokrasiye ulaşmak isteyen sosyalistler, bunu önlemeye çalışacak demokrasi düşmanlarıyla sonuna kadar savaşmaya hazır olmalıdırlar.
Sosyalizm bu mücadeleden başarıyla çıkacaktır. Zira Ota Çağı ve tahammülü gittikçe güçleşen istismar düzenini tasfiye edemeyen, iktisadi kalkınmayı gerçekleştirmek yerine dilencilikle yaşamaya yönelen, bugünkü Atatürkçülüğe aykırı gidiş, daha çok uzun müddet sürüp gidemez. Sosyalizm tek kurtuluş yolu olduğu, çok geçmeden anlaşılacaktır. Yalnız Sosyalizm, Alaaddin’in sihirli lambası gibi, kendiliğinden her derde deva olacak değildir. Bu sebeple Sosyalistler klişelerden kurtulup, Sosyalizmin memleketimizde uygulanış şartları ve bunun ortaya çıkardığı müşahhas meseleler üzerinde açık ve kesin görüşler ortaya koymak zorundadır.
Doğan Avcıoğlu
Yön, Sayı 36, 22 Ağustos 1962