'Deniz Feneri'nden Erdoğan çıktı!'

ѕσηυη¢υ

кιℓℓ ƒσя &#
Ah şu dokunulmazlıklar kalksa da temiz elleri bir görsek.Yazık bu din simsarlarına inanan cahillere...
 

ramo46

New member
Memleketinizi çoluk çocuğunuzu biraz düşünüyorsanız
Tamam bunlar iftira, yalan, karalama,öyle olsun ama bunları
biraz inceleyin şüpheci olun ya doğruysa o zaman ne olacak
en azından bunu yapın vicdanınızı rahatlatın.Böylesine yüce
bir amaçla kurulmuş bir derneği karalamak öyle kolay olmasa
gerek.
 

lanet_zebani

New member
yahu memlekette satılmadık şey bırakmadılar kalkıp bide almanyada dolandırıcılık yapıyolar ve bunu göz göre göre savunan insanlar var toprak doyursun sizi daha nedenebilir ki?

Tüyü bitmemiş yetim in hakkını yedirmem diyipte paraları cebe atanlar utansın yazık size acıyorum. dokunulmazlık zırhı kalksa millet bunları tükürüğüyle boğar ama bunlar yarabbi şükür der. oyle yüzsüzdürler yani :hhmanD:hhmanD
 

shamur_80

New member
yaw dostlar merak etmeyin oranın mahkemelerii türkiyedekilere benzemez adamın donunu alırlarr orda yetimin hakkını yedirmezler onlar hristiyanda olsalar herkese eşit davranıyorlar o yüzden rahat olmakta yarar var.. saçmalık diyen arkadaş ateş olmayan yerden duman çıkmaz. habere yalan diyorsan sende göster , koy haberini gerçeginide bizde diyek saçma diye.
 

emrah1607

Banned
almanyada heriflerin burdan topladığı paralarla ne halt yedikleri belli değil davaları var ,bürolarına operasyonlar yapılıyor kanal 7 ye ve başka yerlere bağışlar örtülü olarak yollanıyor yalan diyorsunuz .

yani biri katolik bile olsa göstermelik müslümanım dedimi parayı götürüyor bu ülkede ki ben bu tayfanın müslümanlıkla ön plana çıkmış olmasına rağmen müslüman olduğundan bile şüphe duyuyorum .bizim saf insanımızın paralarıyla göstermelik bir kaç kişiye yardım ediliyor ana para başkalarının cebine . bizim paramızla bizi vuruyorlar .ne kadar cahiliz yaw . aysun kayacıya gelde hak verme arkadaşşş
 

OrHUN_BEY

New member
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, 12 Eylül 2007 tarihi itibariyle mal varlığı açıklandı.

Başbakanlık Basın Merkezi'nin internet sitesinde 12 Eylül 2007 tarihi itibariyle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yenilenen mal beyanında en büyük değişiklik, dolar hesabını bozup YTL'ye geçmesi ve 312 bin 500 YTL borç vermesi oldu.

- Arnavutköy-Bolluca Köyü 376 metrekare arsa (40 bin YTL), Güneysu-Dumankaya Köyü 2.000 metrekare arsa (10 bin YTL).

- Banka ve menkul değerler: Banka hesaplarında 1. 803.854 YTL ile 9.890 Euro (Şirket hisselerinin satış geliri, emekli ikramiyesi, emekli maaşı ve milletvekili maaşlarının toplamı),

- Alacaklar: 312.500 YTL

- Eşine ait taşınır mal bilgileri: 2006 model Wolkswagen Passat araba


Villa değeri 1 000 000 YTL ( 1 000 000 000 000 TL) Bir Trilyon Türk Lirası...

Sahipleri

Ahmet Burak Erdoğan

Necmettin Bilal Erdoğan



Değeri 2 500 000 YTL ( 2 500 000 000 000 TL) İki Trilyon Beş Yüz Milyar Türk Lirası

Sahibi

Necmettin Bilal Erdoğan

Yıl 1984. Özal`ın ANAP Hükümeti ekonomiyi libere ederken et ithalâtına da izin çıkarıyor..
Bazıları ayağa kalkıyor ve "bu ithalât serbestisi hayvancılığımızı öldürür" diye haykırıyor ama bu haykırışlara rağmen ithalât başlıyor..

Kopuzlar Gıda`ya (Mustafa Kopuz merhum) ait Elif Sucukları`nın muhasebe ve fabrika müdürü, (Fabrika Kağıthane`de) futbolculuktan gelme ve aynı zamanda Erbakan`ın genç bir müridi.. Çevresinde "Lâik Devlete düşmanlığı" ile tanınıp biliniyor..

Bu genç İslâmcı aynı zamanda Elif sucuklarının küçük bir hissedarı da…

Ve; adı: Recep Tayip Erdoğan..

İşte bu genç adam bir gün, yanında patronu Mustafa Kopuz da olduğu halde, ülkenin en büyük et ithalâtçısına gidiyor.

Vadeli çek verecekler ve ithâl et satın alıp, sucuk üretecekler..

Ancak ithalâtçı firma, ilkeleri gereği bu genç adamın ve patronunun taleplerini geri çeviriyor.. Vadeli çekle mal verseler bile mutlaka bir banka teminat mektubu istediklerini söylüyorlar..

Aradan birkaç gün geçtikten sonra Mustafa Kopuz, yanında Ankaralı ünlü bir müteahhit (aslen Rizeli) de olduğu halde et ithalâtı yapan firmanın yetkililerini ziyarete geliyor..

Ankara`dan gelen bu müteahhit konuk, et ithalâtı yapan firmanın bağlı olduğu holdingin bir başka inşaat malzemesi şirketinin iyi bir müşterisi.. Kendi çalıştığı bankalardan birinden teminat mektubu vermeyi öneriyor…

Et ihtilâtçısı firma yetkilileri de Elif Gıda lehine olmak şartıyla bu teklifi kabul ediyorlar..

Teminat mektubu ile birlikte çekler tanzim edilip ithalâtçı firmaya teslim ediliyor ve Danimarka`dan gelen (İslâmi Kurallara uygun kesilmiş olması mümkün değil) ithal etlerin sevkıyatı da başlıyor..

Çekleri, genç muhasebeci Recep Tayip imzalıyor..

Ve..

Günü geldiğinde çekler bir türlü ödenmiyor..

Recep Tayip alacaklı firmaya gidip karşılıksız çıkan çekleri yeni çeklerle değiştirmeyi, nasıl olsa banka teminat mektuplarının olduğunu söylüyor..

Talebi bir sefere mahsus olmak üzere kabul ediliyor…

Ve..

O yeni çekler de ödenmiyor..

Teminat mektubu nakde çevriliyor.. Ankara`da iş yapan Rizeli müteahhit ile Elif Gıda`nın arasına kara kedi giriyor..

Buraya kadar her şey normal çünkü çekler karşılıksız çıksa da teminat mektubunun paraya çevrilmesi sonucu tahsil edilmiş oluyor…

Ama asıl olaylar ondan sonra gelişiyor..

Aynı firma, o büyük et ithalâtçısından mal alamayınca bu kez piyasadaki başka küçük firmalara yöneliyor..

Ve bir sabah…

Tercüman Gazetesi şu başlıkla çıkıyor:

"Skandal.. Vicdansızlar!.. Eşek etinden sucuk üretip halka satıyorlar"..

Gazetede, Recep Tayip beyin bir fotoğrafı yer alıyor..

Tutuklanıp götürülmüş..

Birkaç geceyi nezarethanede geçiriyor. Dava açılıyor. Sonuç: Yanlışlıkla karışmış birkaç parça eşek eti..

İlerleyen günlerde Mustafa Kopuz ölünce Elif Sucukları (gizli olarak) Tayip beyin oluyor..

Ve Allah`ın; "Yürü ya Tayip" emrini bu genç adam nasıl algılıyor bilinmez çünkü yürümektense, yürütmeye başlıyor..

İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı oluyor..

İstanbul Büyük Şehir Belediyesi çalışanlarına satılan bütün sucukları Elif Sucuklarından almaya başlıyor ve o satın alma halen devam ediyor..

Elif Sucukları günümüzde kapalı devre çalışıyor..

Yani sadece İstanbul Belediyesi Büyük şehrin ihtiyaçlarını karşılıyor..

Ve elbette firma, Recep beyin üstüne kayıtlı değil..

Gazetelerin birinde Tayip Bey`in Kısıklı`da toplam 6 milyon YTL değerinde 3 adet villâsı olduğunu ve ilk villâya büyük oğlu Burak`ın taşınmak üzere olduğunu okuyunca bunlar hatırladım..

Nazlı Hanım (Ilıcak) şu haberin yer aldığı Tercüman Gazetesi`nin (eğer o günkü nüsha kaybolmadıysa) arşivden çıkarıp medyaya verse de biraz eğlensek..

---------------------------------------------------------------

AKP’nin 13 adayı
yolsuzluktan yargılanıyor!

TBMM’de 81 akp millet vekili hakkında

AKP’nin İstanbul kökenli adaylarından 13’ü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki yolsuzluk davalarında yargılanıyor. AKP, 3 Kasım sonrasında “bu kadrolarla” nasıl iktidar olacak?
Yargılanan 13 adayın AKP’deki görevleri şunlar:
İDRİS NAİM ŞAHİN- AKP Kurucular Kurulu Üyesi. Eski Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri. İstanbul 3. Bölge 3. sıradan aday. AKBİL ve Albayraklar davaları sanığı.
MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN- Eski Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri. İstanbul 3. Bölge adayı. Akbil, Albayrak ve İGDAŞ davaları adayı.
AKİF GÜLLE- AKP Genel Başkan Yardımcısı. Eski büyükşehir Personel Daire Başkanı. Amasya 1. sıra adayı. Bilboard sanığı.
MUSTAFA HİLMİ GÜLER- AKP Genel Başkan Yardımcısı. Eski Büyükşehir Danışmanı. İGDAŞ eski murahhas azası. Ordu 1. sıra adayı. İGDAŞ davası sanığı.
ADEM BAŞTÜRK- Eski Büyükşehir Genel Sekreteri. Kayseri 5. sıra adayı. Albayrak ve İGDAŞ sanığı.
HÜSEYİN BESLİ- Eski Büyükşehir Basın Danışmanı. İstanbul 1. bölge adayı. İGDAŞ davası sanığı.
MİKAİL ARSLAN- Eski Büyükşehir Mesken Gecekondu Müdürü. Kırşehir 2. sıra adayı. Akbil davası sanığı.
ZÜLFİ DEMİRBAĞ- Eski Büyükşehir Yol Bakım Müdürü. Elazığ 3. sıra adayı. Albayrak davası sanığı.
MUSTAFA ILICALI- Eski Büyükşehir APK başkanı. Erzurum 4. sıra adayı. Albaysak davası sanığı.
SELAMİ UZUN- Eski Büyükşehir Kontrol Daire Başkanı. Sivas 2. sıra adayı. Albaysak davası sanığı.
MEHMET SEKMEN- Eski Kartal Belediye Başkanı. İstanbul 1. bölge adayı. Birçok yolsuzluktan yargılanıyor.
NURETTİN CANİKLİ- AKP Kurucular Kurulu üyesi. Albayraklar grubu mali koordinatörü. Giresun 1. sıra adayı.
EMİN ŞİRİN- Nazlı Ilıcak’ın eşi. Büyükşehir’in peyzaj ihalelerinde usulsüz gül sattığı gerekçesiyle DGM Savcılığı hakkında fezleke düzenledi. İstanbul 1’inci bölge adayı.

Milletvekili olarak dokunulmazlık zırhına bürünen vekillerimiz, başbakanımız, cumhurbaşkanımız... SAYGI İLE SELAMLIYORUZ SİZLERİ
 

kostak

New member
İddianın içeriği doğru mu yanlış mı bunu zaman gösterecek. Şu bir gerçek ki bu tür olaylar geçmişte de günümüzde de yaşandı ve yaşanmaya da devam edecek maalesef.. İnsanlar, din adına kimin hüküm vereceğini düşünüp taşınıp öğrendikleri zaman bu tür din sömürücülüğünün önü kesilmiş olacak. Birilerine değil de Kur-an'a sordukları zaman...
 

serhat53

New member
İki gündür Kartel gazetelerinde çıkan “Deniz Fener Derneği'nde yolsuzluk” haberlerine kanal 7'den açıklama geldi. Haberlerin Kanal 7'i yıpratmak amacıyla hazırlandığının belirtildiği açıklamada, Almanya'da devam etmekte olan dava ile ilgili olarak, bir süredir Aydın Doğan'ın yayın organlarında, kurumlarımızı ve şahıslarımızı hedef alan asılsız ve çarpıtılmış haberler yapılmaktadır” denildi.

Firdevsi Ermiş'in iddialarına dayanılarak hazırlanan haberlere sert tepki gösteren açıklamada şöyle denildi: “ İşbirlikçi bir muhbirin yalan ve hezeyanlarına dayandırılan suçlamalarının asılsız olduğu, yargı süreci sonunda ortaya çıkacaktır. Dava aşamasında ortaya konulan bu iddialar, maalesef gerçek gibi yansıtılmıştır. Her şeyden önce bu art niyetli yaklaşımı esefle kınıyoruz. Doğan Grubu, kurumlarımıza ve şahıslarımıza yönelik yaptığı yalan ve iftiraların altında kalacaktır.
yıllarca yardım yapmadıgı fakır yardım goturmedıgı ulke kalmadı
aklandıkları zaman bakalım bu sözlerinizin arkasında durabılcekmısınız
 

resittemiz

New member
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, adının Almanya'daki Deniz Feneri davasına karıştırılmasına sert tepki gösterdi. Aydın Doğan'ı suçlayan Erdoğan, "Başbakan Erdoğan Deniz Feneri'nden para mı almıştır? Eğer bunu ispat edemezseniz ahlaki değerler noktasında nasibini almamış birisisiniz." dedi.
Erdoğan, Aydın Doğan'ın Hilton Oteli konusunda kendisinden ve belediye başkanından isteklerde bulunduğunu, bu isteklerin yerine getirilmemesi üzerine iftira kampanyası başlattığını söyledi

Partisinin Güngören İlçe Kongresi'ne katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kendisi ve partisi hakkında medyada çıkan haberlere sert tepki gösterdi. AK Parti hakkında karalama Doğan Grubu'nun CHP ile birlikte karalama kampanyası yürüttüğünü söyleyen Erdoğan, "Son zamanlarda AK Partiyi yaralayamayanlar, AK Parti'yi geriletemeyenler AK Parti üzerinde yalan yanlış iftira kampanyalarıyla bir şeyler yapmanın gayreti içerisine girdiler. Şu ana kadar bunu sessizlikle takip ettim, hala da sessizlikle takip ediyorum. Ama artık yetti! Bunu görüldüğü gibi bir medya grubu- Doğan Medya Grubu- yani açık söylüyorum Aydın Doğan Grubu üstlenmiş vaziyette. Cumhuriyet Halk Partisi ile beraber bu kampanyayı sürdürüyor. Ben bu kadar açık söyledikten sonra diyecek ki; 'Başbakan bene hedef gösterdi' veya 'Başbakan benim grubumu hedef gösterdi.' Sen AK Parti'yi hedef göstereceksin olacak, Başbakan partisine saldıran bu gazeteyi hedef gösterdiği zaman olmayacak. Bal gibi de olur. Kimse AK Parti'ye yolsuzluk çamurunu atamaz. Yolsuzluk çamurunu atanlar kendileri o çamurun içinde boğulurlar. Bugüne kadar atanlar da aynen bu şekilde boğulmuşlardır. Şu anda iki gündür Gaziantep ile uğraşıyor Doğan Grubu. Gaziantep'te yolsuzluklar varmış. Bizzat kendim inceledim. İncelemelerim neticesinde olayın hiç de kendi gazetelerinde anlatıldığı gibi olmadığını belgeleriyle belediye başkanımdan aldım." şeklinde konuştu.

"AYDIN DOĞAN, BİZDEN İSTEDİĞİNİ ALAMADIĞI İÇİN HAKKIMIZDA İFTİRA KAMPANYASI YÜRÜTÜYOR"

Başbakan Erdoğan, Aydın Doğan ile ilgili eleştirilerini şöyle sürdürdü; "Bir taraftan bana iyi niyet elçileri göndereceksin, 'görüşelim, barışalım' diyeceksin, ondan sonra da her türlü iftiralarını gazetelerinde televizyonlarında şahsıma, aileme ve partime yapacaksın. Kusura bakma! Ondan sonra da 'Tayyip Erdoğan çok sinirli, asabi' diyeceksin. Bu kervan yola aynı kararlılıkla yürür. Açık ve net bir şekilde söylüyorum; AK Parti bundan önceki alışılmış siyasi partilerden değildir. Tayyip Erdoğan da o alışılmış Başbakanlardan biri değil. Onlar Aydın Doğan ile pazarlığa oturmuş olabilirler, ama Tayyip Erdoğan'ı bu pazarlığa oturtamadığın için bu çılgınlıkları yapıyorsun. Şu ana kadar olan bütün kampanyalarının arkasında yatan gerçek budur. Açık söylüyorum şimdi; Hilton'dur. Hilton Oteli'nde istediği plan tadilatlarını bana ve belediye başkanıma yaptıramadığı için bu adımları atmaktadır. Bizzat bana bunu teklif etmiştir, bizzat belediye başkanıma bunu teklif etmiştir. İstediğini alamadığı için de bu kampanyaları sürdürmektedir. Sadece bu değil, daha önce desteklediği gazeteleri hangi metod ile destekliyor? onları da duyacaksınız. Ve onda sonra o gazeteler ileride nasıl kendisine tetikçilik yapıyor? onları da duyacaksınız. Bundan sonra artık 'saygılı götürelim, gizli götürelim' yok. Her şeyi açık bir şekilde millete duyuracağız."

Erdoğan, Deniz Feneri Derneği davasına ilişkin kendisi ve AK Parti hakkında çıkan iddiaları da, "Başbakan Erdoğan Deniz Feneri'nden para mı almıştır? Eğer bunu ispat edemezseniz ahlaki değerler noktasında nasibini almamış birisisiniz. Tayyip Erdoğan ne böyle bir para almıştır, ne böyle bir paranın sahibiyle tanışmıştır. Asla! Tusunami alakalı Tayyip Erdoğan'ın eli akçeli paraya dokunmamıştır. Başbakanlığın hesabı vardır, Başbakanlığın hesabına paralarını yatırmak isteyenler paralarını yatırmışlardır. Ve oradan da Kızılay'a gitmiştir, Kızılay eliyle yardım Açe'ye ulaştırılmıştır." şeklinde cevapladı.
 

MG_eVİL

New member
ne oldu erdoğan bey daha geçen seneye kadar bi yerini yaladığın aydın doğanın partinin propagandasını yapsın diye bütün tv ve gazete ihalelerinde başrol oynattığın aydın doğan... şimdi zıtlığını yapınca ters mi oldu bırak sen ne konuştuğunuda bilmiyorsn....


vatan gazetesinin yazısından kısa bi alıntı... http://w9.gazetevatan.com/haberdetay.asp?detay=Alman_savcI_LOTZ_SIYASI_baskI_IddIalarIna_kIzdI__197487_1&Newsid=197487

'Siyasi baskı yok'

Deniz Feneri davasının Alman Savcısı Lotz, Vatan'a konuştu

Burası Almanya, bize kimse baskı yapamaz
Deniz Feneri davasına bakan Alman Savcı Lotz “Türk hükümeti ile hiçbir temasımız olmadı. Ne bana ne de arkadaşlarıma baskı yapılmadı” dedi

Almanya’daki Deniz Feneri davasını açan Alman Savcı Kerstin Lotz, Türk hükümetinden baskı yapıldığına ilişkin iddialara sert tepki gösterdi. Lotz “Burası Almanya baskı yapamazlar” dedi. Alman Savcı iddianamesiyle ilgili Türkiye’de öne çıkan soruları VATAN’a yanıtladı.

* “BURADA BASKI YAPILAMAZ”: Sanıklardan Firdevsi Ermiş’in ifadesinde “Türk hükümetinin siyasi baskı yapmaya çalıştığı” iddiası da yeralmıştı. Bu iddianın Türkiye’de çok tartışıldığını hatırlattığımızda Alman Savcı Lotz, sert tepki göstererek “Türk hükümetiyle hiçbir temasımız olmadı. Ne ben ne de arkadaşlarıma böyle bir siyasi baskı yapılmadı. Böyle birşey nasıl mümkün olabilir. Baskı yapılamaz zaten, burası Almanya” yanıtını verdi.



* AKMAN SORUŞTURULUYOR: Savcı Lotz, RTÜK Başkanı Zahid Akman’la ilgili iddialar konusunda da açıklama yaptı. Lotz, soruşturma sürdüğü için ayrıntılı konuşamayacağını belirterek “Zahid Akman iddianamemde yer almıyor. Çünkü onunla ilgili soruşturma henüz tamamlanmadı. Benim iddianamem Firdevsi Ermiş, Mehmet Gürkan ve Mehmet Taşkan hakkında. Akman’la ilgili soruşturma sürdüğü için iddianamede yer verilmedi” dedi. Savcı Lotz, Akman’ın Almanya’ya giriş yasağı olduğu haberlerini ise doğrulamadı.

* GEMİ KAÇIRILDI: Savcı Lotz, bağış paralarıyla 1 milyon 114 bin euro’ya alınan geminin, soruşturma başlar başlamaz satıldığını doğrulayarak, “Artık gemi için yapabileceğimiz bir şey yok” dedi.



* DOSYALAR GÖNDERİLEBİLİR: Soruşturmada Zahid Akman dışında, Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman, Genel Müdür Yardımcı İsmail Karahan, Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Çelik ile Mali İşler Sorumlusu Harun Kapuyoldaş’ın da yer aldığını belirten Alman Savcı, bu kişilerin davanın Türkiye ayağını oluşturduğunu belirtti. Savcı Lotz “Dosyanın Türk Adalet Bakanlığı’na gönderilip gönderilmeyeceği üzerinde çalışıyoruz. Soruşturmanın Türkiye ayağı var ve bu konu önümüzdeki hafta salı günü yapılacak duruşmada görüşülecek. Olaylar arasındaki bağlantı kuruldu. Bu kişilerle ilgili bizim soruşturma yapma yetkimiz yok. Ancak kesin karar verildiğinde dosya Türk Adalet Bakanlığı’na gönderilecek” dedi.



Para kuryelerle taşındı

İddİanamede, bankalarda toplanan bağışların para kuryeleri aracılığıyla Türkiye’ye götürüldüği anlatılıyor. Bu kuryeler kimi zaman sanıklar Mehmet Gürhan, Firdevsi Ermiş ve Mehmet Taşkan’dı. Para kuryeleri aracılığıyla Türkiye’ye gönderiliyor ya da ortak oldukları firmalara aktarılıyordu. Sadece 2003-2006 yılları arasında “teslim alındı belge”lerine göre, para kuryeliği yapan kişilere teslim edilen paranın miktarı 14 milyon euro’yu buluyor.
 

matra

New member
Sn. Başbakan Bugün Ki Konuşmasında Bu Konuyla Ilgili Açıklamasını Yapmıştır. Bir şey Bilmeden Sadede Iftira Atacaklar Varsa Forum Onlara Emanet Kendi Küfürlerinizi Kendiniz Okursunuz .
 

mrzsngr

New member
Almanya'da 43 milyon € toplayıp , yarısından fazlasını cebe indirenlere ne denir ?
Durun bakalım '' Hırsız '' denebilir mi ?

Yok yok denmez , Onlar Hacı hoca takımından Dini , İmanı Yerinde kişiler onlar 25 Milyon € yu cebe atmaz canım .
:durdurun

Hala savunuyorlar bu derneği şaşıyorum .
Almanya Türkiye değil millet bunu iyi bilin .
Bir yolsuzluk varsa Alman Adaletide bunu ispatlarsa .
Türkiye'de ellerini kollarını sallayarak gezen bir takım Din Simsarları , Almanya'ya ve belkide bir karar aldırıp tüm avrupa birliği ülkelerine giriş yasağı koydurabilir .
Girdiği anda yakalama emri verebilir .

Şu anda zaten Rtük başkanı Zahid Akman , Almanya'da '' Sanık '' olarak aranıyor .
:goz:




Aranma durduruldu sanırsam..


Ve Zahid Akman masumluğunu kabul ettirdi


Bu durumda dediğin de geçersiz :goz:
 

yAkAm0z_

New member
aydın doğandan nefret edenlere bakıyorum da şimdi resmen onun avukatlığına soyunmuşlar. tabi nede olsa başbakana iftira var....
 

64general1

New member
Fener Işığında Yoksul Hakkı Dişleme !..



Herkesin hırsız olduğu bir ülke varmış. Gece olunca, insanlar maymuncuklarını, fenerlerini yanına alır ve komşusunun evini soymaya gidermiş.
Gün doğar. Geri döndüklerinde yüklerini alırlarmış. Her seferinde kendi evlerini de soyulmuş bulurlarmış.

Kimse kaybetmezmiş. Çünkü herkes birbirinden çalar ve bu dolaşım “son kişi ilk kişiden çalana kadar” sürermiş. Bir gün, nasıl olmuşsa, dürüst bir adam ortaya çıkmış. Gece olduğunda, çanta ve fenerle dışarı çıkmaktansa evinde kalıp çalışmayı tercih edermiş.

Hırsızlar geldiğinde evde ışık yandığını görüp soymak için içeri girmezlermiş. Ve bu durum bir süre devam edince, ahali bir
konunun açıklığa kavuşmasını istemiş:

“Çalmadan yaşamak senin tercihin, ama başkalarını bir şey yapmaktan alıkoymaya hakkın yok” demişler.

Bunun üzerine dürüst adam, geceleri evinden çıkmaya başlamış, fakat hiçbir şey çalmaz, döndüğü zaman evini hep soyulmuş bulurmuş. Adamın bir haftadan daha az bir sürede, yiyecek tek bir şeyi kalmamış ve ülkeyi terk etmek zorunda kalmış.

Daha iyi soygun yaparak zenginleşenler kendileri için soygun yapmak üzere maaşlı hırsızlar tutmaya başlamışlar.

Zengin daha zengin olmuş.
Fakir iyice fakir.
Ayrım çoğalmış.
Uçurum olmuş.

Zenginler mallarını korumak için polis teşkilatı ve hapishaneler kurmuşlar ve kendi mallarının çalınmasını yasa dışı ilan etmişler.
Zenginden çalmak yasak.
Yoksulu soymak serbest.

Bir süre geçtikten sonra, artık kimse soymaktan ve soyulmaktan söz etmez olmuş.
Çünkü yoksulların çoğu ya açlıktan ölmüş ya da ülkeyi terk etmiş. Zenginler ve maaşlı soyguncular ise soyacak kimse kalmadığı için servetlerini yitirmeye başlamışlar.
Sonunda zenginler eski düzeni yeniden sağlamak için dürüst adamı başa getirmeye karar vermişler. Ancak dürüst adamın evine gittiklerinde sadece üzeri yazılı bir kâğıt bulmuşlar.

Kağıtta şunlar yazıyormuş: “Bir insan sadece dürüst olduğu için aranıyorsa, her şey için çok geç olmuş demektir.”


Bu yazıyı bana Demet Erel adlı bir okurum gönderdi.
Sizinle paylaşmak istedim.

Görüyorsunuz “Deniz Feneri’ni bağış soyguncusu haline getirip yardımları da dişliyor ve yardımları dişlerken de ne kadar dini bütün, Allah’ını seven, milleti ve fakiri düşünen, garibin-gurebanın yanındaki adamlar” diye alkış alıyorlar.

Bizim Türkiye’de alkış alan fenercilerin Almanya uzantılarını Alman hanım savcılar Sybille Gottwald ile Kristin Lotz, hapse tıkıyor ve Türkiye’deki savcıların neden harekete geçmediklerine şaşırarak bakıyorlar.

Çünkü “Fener ışığında yoksul hakkı dişleme tezgâhının” altından yoksula dağıtacağım diye bağış toplayıp, şeytanın aklına bile gelmeyecek dalaveralarla, paranın büyük çoğunluğunu kişisel servetlere ve partidaşlara aktarma pislikleri çıkıyor.

Bir haber daha var.
Gaziantep’ten arsa haberi!

Devrin zihniyetini yansıtan kupon haber. Bu tip “arsa dişleme haberlerini” yurdun her yanından daha çok okuyacağız.

Antep’teki fıstıklı dişleme.
Hem de kaymaklı.

14 milyon YTL’ye sahiplerinden toplanan arazi, Gaziantep AKP Büyükşehir Belediyesi’nden “yüksek emsalli yapı yapılacak imar durumu çıkartmak” şartıyla 87.5 milyon YTL’ye satıldı.

Fener ışığında
Yoksul hakkı dişleme.

Yoksula dağıtacağım diye bağış toplayıp, şeytanın aklına bile gelmeyecek dalaveralarla, paranın büyük çoğunluğunu kişisel servetlere ve partidaşlara aktarma.

Antep fıstıklığında
Kaymaklı arsa dişleme.

Necati DOĞRU
 

Vtnsvr

New member
Artık Avrupa adaletine muhtacız!


Sonunda Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin de çıkıp resmen “soygun yapmış bir kuruluşu” korudu... Şahin, Bakanlar Kurulu kararıyla “kamu yararına çalışan kuruluş” haline getirilen ve özel haklarla donatılan Deniz Feneri Derneği’nin denetlendiğini, alınan yardımların, banka hesaplarının incelendiğini açıklarken hükümetle ilişkisi nedeniyle kendilerini de çok zor duruma düşüren bu büyük yolsuzluğun ve diğerlerinin utanç verici olduğuna, bundan sonra ayrıcalık tanırken daha iyi inceleyeceklerini ve soygunculara arka çıkmayacaklarına hiç değinmedi.

Diğer tarafta ise Frankfurt’taki savcılığın mahkemeye sunduğu iddianamede “bazı sanık ve tanıkların Deniz Feneri Derneği yöneticileriyle AKP’nin yakınlığı konusunda verdikleri bilgiler” yer alıyor, şirket sahiplerinin Türkiye’deki iktidarla iç içe olduğu, milli görüş ve AKP siyasetine sıkı sıkıya bağlı olduğu bildiriliyor.

Buna ilaveten “Türk hükümeti tarafından Almanya’daki soruşturmalara siyasi etki yapılmaya çalışıldığı” da anlatılıyor.

Deniz Feneri ve benzeri bazı kuruluşlara özel haklar tanındığı, din ve duygu sömürüsüyle ve iktidarın himayesinde son yıllarda aşırı zenginleştikleri hep söyleniyordu ama gelin görün ki ortaya çıkması için Almanya mahkemelerinin el atması ve elbette korkusuzca gerçekleri yüzlerine vurması gerekiyormuş.

KİME İNANSIN BU MİLLET?

AKP’nin iktidar olma nedeni “insanların dinî duygularından siyasi olarak yararlanması” dışında halkın daha önceki iktidarların hatalarından bıkmış olması ve yeni bir ümit ışığı araması idi. Belki artık yolsuzluklar bitecek, işsizlik, yoksulluk azalacak, bu iktidar yalnızca ülkenin, toplumun çıkarlarını gözetecekti.

Oysa AKP iktidarının her söylemi ve her icraatı Türkiye’yi kendi istediği yönde “dönüştürmeye” yönelik olduğu gibi hiçbir olumsuzlukta eksilme olmadı, tam aksine ülke eskisinden beter hale geldi.

Son yıllarda “kadrolaşma ve yargı dahil tüm kurumları ele geçirme çılgınlığı” öyle boyutlarda ve öyle fütursuzca yürütülüyor ki artık Türkiye’de yasa dışı, ahlak dışı bir şey olup olmadığını anlamak imkansız... Anlaşılsa bile (kanunda yaptıkları değişiklikle) Adalet Bakanlığı tarafından seçilen, iktidar baskısı altında rehin durumundaki hakim ve savcılarla suçluların cezalandırılması çok zor.

Denetlemelerin ve haklarındaki tüm kararların da aynı Bakanlığa ait olması yargının elini iyice bağlıyor.

Nitekim Almanya’daki soruşturmaya bile hükümet tarafından yapılmak istenen siyasi baskının Türkiye içinde nasıl olacağı ortadadır.

Bu nedenle, halkın kanını emen benzer yolsuzlukların, suçların ortaya çıkarılması, Türk toplumunu dinle, Allah’la aldatan “şirket” maskeli çetelerin yakalanması, KOMBASSAN, YİMPAŞ, Deniz Feneri olaylarında görüldüğü gibi Avrupa yargısına, adaletine kalmıştır. Bundan daha acı bir durum olabilir mi?

Türkiye’nin Adalet Bakanı’nın “denetlendi” dediği şirketin “denetlenmediğini ve o süre içinde soygun yaptığını” Almanya Mahkemesi’nin ortaya çıkarmasından daha acı ve onur kırıcı bir durum olabilir mi?

Artık Türkiye’de iktidarı, gücü ele geçirenlerin belediyesinden siyasetçisine, bu gücü yalnızca kendi ceplerini doldurmak, mantar gibi “yandaş zengin” türetmek için kullandıklarını düşünüyoruz.

Acaba AKP’nin oyları hâlâ artıyor mu anketlerde?

Ne demişler “Her millet hak ettiği gibi yönetilir”...

Sen hakkını aramaz, hesabını sormaz, 1 torba bulgura, 1 çuval kömüre fit olursan bundan fazlasını da bekleyemezsin işte!



Ruhat Mengi
http://w9.gazetevatan.com/haberdetay.asp?tarih=06.09.2008&Newsid=197460&Categoryid=4&wid=4
 

TuğяuL

Banned
Bakıyorumda aydın doğanın kalemşörleri iş başında.

vaybe kapitalist Aydın doğanın maaşlı solcu elemanları can pahasına Aydın doğanı savunuyor.

sahi bu bodrolu solcu kalemler bunca yıldır Doğanın kaçtane vurgunu nu yazdılar

skıysa yazsınlar
 

Leke

Altın Üye
Aranma durduruldu sanırsam..

Ve Zahid Akman masumluğunu kabul ettirdi

Bu durumda dediğin de geçersiz :goz:
Zahid Akman , Almanya'ya gidemez diyenler oldu , Oda Almanya'ya giriş yapamam diye bir geçerli belge yok dedi .
:goz:

Yani Almanya'ya rahatça gidebilir .
Tabi yargılanmayı Göze alıyorsa .
:goz:
 

Vtnsvr

New member
Müslüman Müslümanı Soyarken...

İLHAN SELÇUK




Müslüman Müslümanı Soyarken...

Bir ayağı Türkiye’de, bir ayağı Almanya’da; öteki ayakları çeşitli İslam ülkelerinde...

Adı ne?..

Deniz Feneri mi?..

Yimpaş mı?..

Kombassan mı?..

Jet-Pa mı?..

Adı neyse ne..

Şirket mi?..

Dernek mi?..

Neyse ne...

Açıkgöz Müslümanların zavallı ve saf Müslümanları kim vurduya getirmesi için kurulmuş örgütler...

Bir elleri Müslümanın cebinde...

Öteki elleri AKP iktidarında...

*

Cumhuriyet bu kumpası yıllardan beri sergiliyor, ama kimin umurundaydı?.. En sonunda iş Alman mahkemelerine düştü...

Sonunda Hıristiyan bile dayanamadı...

Türkiye’de iktidar sus pus...

Müslüman geçinip de tezgâhı iktidarla birlikte kuranlardan ses seda yok...

Ama Almanya’daki Hıristiyan soygunun bu kadarına dayanamadı, garip Müslümanın İslamcı Müslüman karşısındaki hakkını mahkemede soruyor...

*

CHP Genel Başkan Yardımcısı Bihlun Tamaylıgil Başbakan RTE’ye soruyor:

“- Yoksa Almanya’daki davanın ucu yakın çalışma arkadaşlarınıza, koruyup kolladıklarınıza uzandığı için mi bu önemli yolsuzluk ve dolandırıcılık olayının Türkiye ayağını görmezden geliyorsunuz?..”

CHP’liler de nedense saf oluyorlar...

RTE en yakınındaki AKP Genel Başkan Yardımcısı Dişli’nin müdellel rüşvet suçlamasını es geçiyor...

*

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, RTE’ye önermişti:

“- Dokunulmazlıklarımızı kaldıralım...”

RTE duymazlıktan geldi...

Dokunulmazlık kalktığı zaman AKP’nin tüm kodamanları topun ağzındadır...

RTE’nin en yakını Abdullah Gül “Evrakta sahtecilik yapmak” suçundan zanlı değil mi..

RTE’nin yakını Şaban Dişli rüşvet şaibesi altında değil mi..

İslamcıların çetelesini tuttuğumuz zaman ortaya inanılmaz bir yolsuzluklar tablosu çıkıyor...

*

Bugün piyasada adı sanı olan patronlardan biriyle konuşuyorduk, Fethullah’ın yönlendirdiği parayı sordum...

- O, dedi, kayıt dışı para...

“Kayıt dışı para” ne demek?..

Piyasada tozdan dumandan ferman okunmuyor... “Kimin eli kimin cebinde belli değil” diye bir deyiş vardır; artık kimin eli kimin cebinde belli...

Öyle ki Müslümanların zavallılığına Hıristiyan Almanlar bile dayanamadılar...

Müslüman Müslümanı soyuyor...

Ve iktidarda oturuyor...

Yaşanan olaylar artık bir devlet ve ülke sorununa dönüştü, hesabı muhakkak sorulmalı...



http://erdem43.blogcu.com/musluman-muslumani-soyarken-ilhan-selcuk_23500871.html
 

HTML

Üst