Cumhuriyeti kuran gizli komite

mtn1905

New member
Katılım
18 Eki 2006
Mesajlar
76
Reaction score
0
Puanları
0
Tarihimizde bu kadar büyük etki yapmış başka bir oylama var mıdır bilmiyorum ama 4 Mart 1925 tarihli Takrir-i Sükûn Kanunu, toplam üye sayısı 287 olan bir TBMM’de sadece ve sadece 122 oyla kabul edilmişti dersem sanırım ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Bırakın 367’yi, üye tam sayısının yarıdan bir fazlası demek olan salt çoğunluk bile yoktu ortada. Hem de ne için? Trafik Kanunu için değil, Türkiye’nin kaderini değiştiren bir oylama için.

Sordunuz, biliyorum: Peki bu kanun nasıl meşru kabul edilmişti?

Vallahi orasını pek karıştırmayın, zira o zamanlar Sabih Kanadoğlu olmak biraz cesaret isterdi.

İlk TBMM en sert tartışmaların yaşandığı ve bu yüzden zapt edilmesi çok çok zor olan bir meclisti. Oradan kanun geçirmek, tabiri caizse deveye hendek atlatmak gibiydi. Her üye başlı başına bir devlet organı gibi çalışıyor; mecliste çok ilginç tartışmalar, hatta kavgalar yaşanıyor; savaş yıllarında herkesin beli silahlı olduğu için ateşli tartışmalar sırasında tabancaların çekildiği bile oluyordu.

Milletvekilleri, kelimenin gerçek anlamında milletin vekilleriydi, yani bir partinin kıyağı sayesinde değil, kendi özellikleri ve güvenilirlikleriyle oraya gelmişlerdi ve seçmenlerine karşı derin bir sorumluluk duygusuyla hareket ediyorlardı. Müzakereler uzayınca kanunların çıkması gecikiyor, bu da sistemde aksamalara yol açıyordu.

İşte bu aşamada inkılap tarihi kitaplarımızda sözü edilmeyen gizli bir komite kurulacaktı. Selamet-i Umumiye Komitesi denilen bu gizli örgütün 1922-1923 döneminde demokratik hayatımızı nasıl biçimlendirdiğini ve ardından gelen yine bir gizli komite işi olduğu anlaşılan Takrir-i Sükun Kanunu’yla Türkiye’de çok sesliliğin nasıl bıçak gibi kesilip Metin Toker’in deyişiyle bir ‘mezar sessizliği’nin nasıl hakim olduğunu yeni nesle anlatmak lazım ki, tarihin tek bir çizgi halinde değil, uzaktan düzmüş gibi görünen eğri büğrü çizgilerden oluştuğunu görebilsinler.

Peki birinci meclisin bu iş bitirici gizli komitesinin mahiyeti neydi? Kimlerden oluşuyordu? Ve daha önemlisi, neler yapmıştı?

Ahmet Demirel “Birinci Mecliste Muhalefet” adlı değerli incelemesinde komitenin işlevini, önemli meseleleri meclisten geçirmek ve meclis çoğunluğunu denetim altına almak şeklinde özetliyor. Bu komite gizli görüşmeler yoluyla diğer milletvekili arkadaşlarının güvenlerini kötüye kullanarak bir “azınlık tahakkümü” meydana getirmekteydi. 1922 baharında faaliyete geçen komitenin ilk sınavı, Mustafa Kemal Paşa’ya başkomutanlık verilmesi müzakereleriydi. Öyle bir meclis vardı ki karşılarında, Mersin mebusu Selahattin [Köseoğlu] şöyle kükreyebiliyordu Mustafa Kemal’in talepleri karşısında:

“Yüksek Meclis görüşme ve tartışma makamıdır, onay makamı değildir. Buradan millete emrolunmaz. Millet, buradan isteklerini beyan eder. Böyle şeyler görüşme yapılmaksızın geçerse, o zaman Meclis yok demektir. Meclisin şahsına hürmet edilmelidir.”

İsmet İnönü hatıralarında Mustafa Kemal’in bu sıkı muhalefet yüzünden iki defa meclisi kapatmayı düşündüğünü ve “Bu iş böyle olmayacak. En iyisi meclisi kapatmak” dediğini aktarır. İşte Selamet-i Umumiye Komitesi çetin meclis denetimini aşmanın bir yolu olarak devreye sokulmuş ve millî iradeyi bazen ikna, bazen baskı ve bazen de tehditle yönlendirmiş görünüyor.

Bunun kanıtını, eski Başbakan Rauf Orbay’ın 1926 tarihli bir mektubunda ve asıl geniş bilgiyi, komitenin kurucularından Dr. Emin Erkul’un 2-3 Mart 1954 tarihli “Vakit” gazetesinde yayınlanan hatıralarında buluyoruz. Erkul, bu gizli komitenin nasıl bir derin devlet gibi çalıştığını içeriden şöyle anlatıyor:

“Birinci Millet Meclisi’nin sonlarına kadar gerek Meclis’e ve gerekse birinci gruba hakim ve nâzım rolünü ifa etmiş olan bu zümreye ancak 35 kişi iştirak etmişti. Bu 35’ler tam bir tesanüt halinde hareket ediyor ve evlerde gizli oturumlar tertip ederek Meclis ruznamesindeki maddeleri müzakereye ve neticeye bağlıyordu. Zümrede verilen kararlar birinci grup müzakerelerinden evvel yakın arkadaşlara telkin ediliyor ve grup içtimalarında müdafaa edilerek grup ekseriyetinin kararına iktiran ettiriliyordu. Bir kere grubun ekseriyeti tarafından kabul edilen herhangi bir mevzu grup toplantılarında muhalif veya müstenkif kalanlar dahi olsa disiplin kavaidi mucibince ekseriyet kararına uyarak Meclis’te ekseriyet temin ediliyordu.”

Dr. Emin Erkul’un söylediklerinden çıkardıklarımız şunlar:

1) Gizli komite 1922 baharından 1923 Ağustos’una kadar gerek Meclis’e, gerekse sonradan CHP adını alacak olan Birinci Grup’a hakim olmuş ve onu yönetmiştir. 2) Bu komite 35 kişiden oluşmaktaydı. 3) Tam bir dayanışma içerisinde önemli gündem maddeleri görüşülmeden önce evlerde gizli gizli toplanıyor, kendilerini Meclis yerine koyarak müzakerelerde bulunuyor ve Birinci Grup üyelerine telkinde bulunduktan sonra Meclis’e giriyor ve oturumlarda önceden belirlenmiş taktikleri uygulayarak istedikleri kanunu çıkartıyorlardı.

Bu gizli komitenin Meclis’te zaman zaman terör havası estirdiğini, bazı çatışma ve kavgalarda rol oynadığını ve gerekirse şiddete başvurduğunu, hem organizatörlük, hem de tetikçilik yaptığını söyleyebiliriz. Ne var ki bu ikna veya şiddet eylemleri de bir yerde işe yaramaz olunca, özellikle de Lozan’ı kabul etmeyecekleri anlaşılınca yine bu gizli komitenin baskısıyla Meclis’in kendini feshi ve seçimlere gitmesi gerçekleşecektir. İşte Mustafa Kemal Paşa’nın Çankaya Köşkü’nde İsmail Habib Sevük’e söylediği “Kız gibi bir Meclis yapalım” sözü tam da bu ortamda dillendirilmişti.

İkinci Meclis gerçekten “kız gibi” oldu mu, olmadı mı tartışmalı. Ancak Türkiye’de demokrasinin kesintiye uğramasında en büyük dönüm noktalarından birini teşkil eden Takrir-i Sükûn Kanunu’nun bu Meclis tarafından zoraki kabul edilmesi olayına baktığımızda bu gizli komitenin Tek Parti Dönemi boyunca bir hayalet gibi başımızın üzerinde gezindiğini söyleyebiliriz.

Kim bilir belki hâlâ o hayaleti kovamadık evimizden. Kovulacağına aklınız kesiyor mu?

Alıntıdır:Mustafa Armağan
 
seviyen bu kadar mı?3 kelime kıç sıç bok
bu beklediğim cevaptı ama bir kerede şaşırmak istiyorum.
 
Vatana ihanet ettiğimi sen söylüyorsan kapı gıcırdamasından öteye gitmessin merak etme
 
yazı sana ait değil sanırım kaynak eklermisin lütfen
 
Meclis kimin eseri ?Meclisi Kuran kim????

Milli Mücadeleye Önderlik eden kimmm?????

Atatürk hazmedemeyenlerden böylesi saçma sapan iddeaların çıkması normaldir

Allah tan Atatürke ergenekon örgütü demediniz ,şaşırdınız iyice ...

doğada şaşkın halde varlığını sürdüren hayvanlar bile daha şereflidir
 
Meclis kimin eseri ?Meclisi Kuran kim????

Milli Mücadeleye Önderlik eden kimmm?????

Atatürk hazmedemeyenlerden böylesi saçma sapan iddeaların çıkması normaldir

Allah tan Atatürke ergenekon örgütü demediniz ,şaşırdınız iyice ...

doğada şaşkın halde varlığını sürdüren hayvanlar bile daha şereflidir

Allah tan Atatürke ergenekon örgütü demediniz derken birkez daha düşün

http://www.hackhell.com/showthread.php?t=442784
 
Herşeyi Atatürk tek başına yaptı biliyorum...
Bu rejimi halka dikta etmek için ölen insanların sayısı Kurtuluş savaşında can veren şehidlerimizden çok daha fazladır.Bence Cehaletini bir kenara bırak bunlara göz at.Tarih oku..Lise kitaplarında öğrendiklerin sana öğretilmek istenenler birde öğrenilmesi gerekenler var. Atatürke saygı duymak herkesin boynunun borcu memlekete hizmeti vardır.Ama hatalarını görmezden gelip O'nu ilahlaştırmak aciz ve fakir insan düşüncesidir.Atatürk'ü sevmemek vatana ihanet değildir.Asıl ihanet vatanı yalnızca Atatürk'ten ibaret görmektir.Ben Türklüğümle ve bu ülkenin vatandaşı olmaktan gurur duyuyorum.Ve bir Osmanlı Torunu olmaktanda gurur duyuyorum.Olayı saptırarak bir tarafa hain demek şerefsiz demek 15 yaşında ergen bir çocuk söylemi gibi. Milli mücadelenin daha nasıl başladığından haberin yok kinaye yapmışsın.

Körü körüne bağlanan dincilere nasıl karşıysam böyle körü körüne Atatürkçü geçinenlerede öyle karşıyım.
 
o hayalet hala milletin başının üzerinde boza bpişirmeye devam ediyor .iktidarlar değişiyor hkümetler kuruluyor ama milletin gerçekten 1950 lerde sandığa gömdüğü zihniyet el'an hazır hala kendisini tahakküm ve muktedir zannnederek meclis çatısından olmasada bürokrat ve asker kanadıyla şimdilerde yargıyada sızmış haliyle gerçekte milleti yönetme gayretinden vazgeçmiyor,ilkokoulda köy enstitülü öğretmenimizin ağzından solakların hala uzatarak söylediği ve o zamnalrda güya yüceltmek için sonunu uzatarak buyurduğu''demokraaasii'' adlı gelinin ırzına şimdi aynı enstitü eskisi sosyalist kırması yenilerin uluscusu elit tabaka millete rağmen halkçılık edip darbe çağırmaktan zevk alıyor görünüyor.demokrasiii ve cumhursuz cumhuriyet habire üsrtünden geçilen sokak yosması pozisyonunda kalmadı sizce:::::::::::???

Bu yazıya ancak :clap
 
Benim Atam Bu Cumhuriyeti Kurdu ve Aynı Cumhuriyet Devam Edecektir. Atatürk'ün Yolundan Şaşmam.. Bu Toprak Uğruna Ölmüş, Çocuklarını Yetim Bırakmış Şehitlerimede İhanet Etmem. Hepsi Bu Cumhuriyet için Savaştı...
BENCE YANILIYORSUN EĞER ŞEHİTLERİMİZ BU TOPRAKLARDA BİRGÜN KURAN KURSLARININ JANDARMA ELİYLE BASILACAĞINI EZANIN TÜRKÇE OKUTULCAĞINI DAĞ BAYIR DEMEDEN HOCA AVINA ÇIKILACAĞINI CAMİLERİN EŞEK AHIRI SAMANLIK DEPO EDİLECEĞİNİ DİNDARLARA CÜZZAMLI GİBİ SAVAŞ AÇILACAĞINI HALKIN VERGİLERLE BUNALTILIP SAVARANOLARDA DOLMABAHÇELERDE BALO DÜZENLETYENLERİN DARAĞAÇLARI KURUP İNANMIŞ HAKİKİ İNSANLARI ASACAĞINI,İSLAMDAN BAŞKA HER İNANIŞIN BU TOPRAKLARDA HÜR OLACAĞINI BİLSELERDİ SANIRIM DÜŞÜNÜRLERDİ..AMA YİNEDE ÖLMEKTEN VAZGEÇMEZLERDİ ÇÜNKÜ ONLAR ŞEHİD OLURKEN YEŞİL SARIKLILARI GÖRMÜŞLERDİ,VE TESLİM ETTİKLERİ VATANIN SİZ DEĞİL GERÇEK EVLATALRI OLDUĞUNA İNANIYORLARDI....
 
BENCE YANILIYORSUN EĞER ŞEHİTLERİMİZ BU TOPRAKLARDA BİRGÜN KURAN KURSLARININ JANDARMA ELİYLE BASILACAĞINI EZANIN TÜRKÇE OKUTULCAĞINI DAĞ BAYIR DEMEDEN HOCA AVINA ÇIKILACAĞINI CAMİLERİN EŞEK AHIRI SAMANLIK DEPO EDİLECEĞİNİ DİNDARLARA CÜZZAMLI GİBİ SAVAŞ AÇILACAĞINI HALKIN VERGİLERLE BUNALTILIP SAVARANOLARDA DOLMABAHÇELERDE BALO DÜZENLETYENLERİN DARAĞAÇLARI KURUP İNANMIŞ HAKİKİ İNSANLARI ASACAĞINI,İSLAMDAN BAŞKA HER İNANIŞIN BU TOPRAKLARDA HÜR OLACAĞINI BİLSELERDİ SANIRIM DÜŞÜNÜRLERDİ..AMA YİNEDE ÖLMEKTEN VAZGEÇMEZLERDİ ÇÜNKÜ ONLAR ŞEHİD OLURKEN YEŞİL SARIKLILARI GÖRMÜŞLERDİ,VE TESLİM ETTİKLERİ VATANIN SİZ DEĞİL GERÇEK EVLATALRI OLDUĞUNA İNANIYORLARDI....

Loopused bugün taktığın kapakların sayısı çok fazla. Yarınada sakla :durdurun
 
Loopused bugün taktığın kapakların sayısı çok fazla. Yarınada sakla :durdurun
YA BUNALR AÇIYOR BEN YAZMADAN DURAMIYORUM BURDAN YILDILARMI BAŞKA TELDEN SARIYORLAR MAKARAYI HABİRE İPLİK EĞİRİYORLAR, MEYDANI BOŞ BULDULARMI BİŞEY UYDURUYOLAR.HANGİSİNE YETİŞEYİM,KURTLAR VADİSİNDEKİ ŞAHİN AĞA GİBİ VUR VUR BİTMİYORLARKİ..
 
Osmanlının kuruluşundan tanzimata kadar, merkez yönetime karşı gelip ayaklananlardan idam edilenlerin sayısı tanzimat ve cumhuriyet öncesi ve sonrasında meydana gelen idamların yarısı bile değil.Kimse sütten çıkmış ak kaşık değil.Deli gibi savunmanın manası yok onu anlatmaya çalışıyorum.
***Beniim atam cumhuriyeti kurdu vs gibi laflar altı boş şeyler..Benim de atam şehid oldu bu dava için bağımsızlık için savaştılar.Dini için savaştılar.Zaten Şehid diyorssanız bu şart gerekiyor.Herneyse iki kere düşünmekte fayda var.
 
Arkadaşım dediklerinin hepsi asılsız. Nerde askeriye kuran kurslarını basmış ? Ezan nerde türkçe okunuyor. Egolarınızı tatmin etmeyin burada. Kapak falan olunduğu yok. Hiç birşey bilmediği belli. Muhatap olmuyorum. Konu hakkında son postum. Yazık ya. Gerçekten cahil bir gençliğimiz var. Asılsız haberlere inanıyor. Ataya ve Şehitlere saygısızlık yapıyor. Bana yoksa onlara olsaydı bari...
 
tarih öğreten adama bak osmanlı torunuymuşmuş yerim lan senin osmanlını,osmanlının şu topraklarda bi çeşmesi bile yok başlatma osmanlından,osmanlı dediğin anadolu halkını kene gibi kemirip kırıp dökmekten başka ne yapmış,ışık evinde abilerinin öğrettiği zırvalarla gelme,atatürkü sevmemek vatana ihanet değil diyorsun senin gibi hainleri kazığa oturtmak farz bize,bu topraklarda ki tek gerçek kemalist devrimdir bu devrim tamamlanacak çünkü bu devrim bu halkın tek ideolojisidir gün gelecek dinle uyutamayacaklar bu halkı, o gün senin gibi zavallılar kimin haklı olduğunu görecek,hadi ufaklık yolu kapama istediğin zaman bana gel sana gerçek tarihi anlatayım
 
Takrir-i Sükun Kanunu, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Şeyh Sait isyanının yarattığı tehlikelerin ve olağanüstü şartların ortaya koyduğu engelleri önlemek amacıyla,çıkarılmıştır.

Atatürk’ün Söylev’de, Takrir-i Sükûn Kanunu ve İstiklâl Mahkemeleri ile ilgili açıklamalarından


Politika dünyasında birçok oyunlar görülür. Fakat, kutsal bir ülkünün belirtisi olan Cumhuriyet yönetimine karşı, çağdaşlaşmaya karşı, cahillik, bağnazlık ve her türlü düşmanlık ayağa kalktığı zaman; özellikle ilerici ve cumhuriyetçi olanların yeri, gerçek ilerici ve cumhuriyetçi olanların yanıdır; yoksa gericilerin umut ve çalışma kaynağı olan yer değil…

Ne oldu baylar? Hükümet ve Meclis olağanüstü tedbirler almayı gerekli gördü. Takrir-i Sükûn Kanunu çıkardı. İstiklâl Mahkemelerini kurdu. Ordunun savaşa hazır sekiz-dokuz tümenini, ayaklananları yola getirmek için uzun süre görevlendirdi. “Terakkiperver Cumhuriyet Partisi” denilen zararlı siyasal kuruluşu kapattı.

Sonunda, doğallıkla Cumhuriyet başarı kazandı. Ayaklananlar yok edildi. Ama Cumhuriyet düşmanları, büyük komplonun bittiğini kabul etmediler. Alçakça, son bir girişim yaptılar. Bu da İzmir’de düzenlenen cana kıyma girişimidir. Cumhuriyet mahkemelerinin ezici eli, bu kez de cumhuriyeti cana kıyıcıların elinden kurtarmayı başardı.

Sayın Baylar, durumun ağırlaşması üzerine, hükümetçe olağanüstü önlemler alınması gerektiği yolundaki görüşümüzü ilk belirttiğimiz zaman, bunu iyi karşılamayanlar vardı. Takrir-i Sükûn Kanununu ve İstiklâl Mahkemelerini zorbalık aracı olarak kullanacağımız düşüncesini ortaya atanlar ve bu düşünceyi aşılamaya çalışanlar oldu.

Kuşkusuz, zaman ve olaylar, bu tiksinti verici düşünceyi aşılamaya çalışanları, utanacak duruma düşürmüştür. Biz, alınan olağanüstü, ama yasaya uygun önlemleri, hiçbir zaman ve hiçbir biçimde, yasa dışına çıkmak için araç olarak kullanmadık, tersine, yurtta dirlik ve düzeni kurmak için uyguladık. Biz, o önlemleri, ulusun uygarlaşmasına ve toplumsal gelişmesine yararlı kıldık.

Baylar, aldığımız olağanüstü önlemlerin uygulanmasına gerekseme kalmadığı görüldükçe, onların uygulanmasından vazgeçilmekte duraksanmamıştır. Nitekim İstiklâl Mahkemeleri, iş bitince kaldırıldığı gibi, Takrir-i Sükûn Kanunu da, yürürlük süresi sonunda yeniden Büyük Millet Meclisinin incelemesine sunuldu. Meclis yasanın bir süre daha yürürlükte kalmasını gerekli görmüş ise, kuşkusuz bu, ulusun ve Cumhuriyetin yüksek yararları içindir. Yüksek Meclisin, bize zorbalık aracı vermek için bu kararı aldığı düşünülebilir mi?

Baylar, Takriri Sükûn yasasının yürürlükte ve İstiklâl Mahkemelerinin çalışmakta bulunduğu süre içinde yapılan işleri göz önüne getirecek olursanız, Meclisin ve ulusun güven ve inancının tam yerinde kullanıldığı kendiliğinden anlaşılır.

Yurtta yapılan büyük ayaklanma ve cana kıyma düzenleri ortadan kaldırılarak sağlanan dirlik ve düzenlik, kuşkusuz, kamuyu sevindirmiştir.

Baylar, tekke ve zaviyelerle türbelerin kapatılması ve bütün tarikatlarla, şeyhlik, dervişlik, müritlik, çelebilik, falcılık, büyücülük, türbe bekçiliği vb. gibi birtakım sanların kaldırılması ve yasak edilmesi de Takriri Sükûn Yasası yürürlükte iken yapılmış işlerdir. Bunlarla ilgili yürütüm ve uygulamaların, halkımızın, boş inanlara bağlı, ilkel bir topluluk olmadığını göstermesi bakımından, ne denli gerekli olduğunu çok iyi bilirsiniz.

Birtakım şeyhlerin, dedelerin, seyitlerin, çelebilerin, babaların, emirlerin arkasından sürüklenen ve alınyazılarını ve canlarını, falcıların, büyücülerin, üfürükçülerin, muskacıların ellerine bırakan insanlardan meydana gelmiş bir topluluğa, uygar bir ulus gözüyle bakılabilir mi? Ulusumuzun gerçek niteliğini, yanlış bir yolda gösterebilen ve yüzyıllarca göstermiş olan bu gibi adamların ve kurumların, Yeni Türkiye Devletinde, Türk Cumhuriyetinde daha da çalışmalarına göz yummalı mıydı? Buna önem vermemek, ilerleme ve yenileşme adına, en büyük ve düzeltilemez bir yanılgı olmaz mıydı? İşte biz, Takriri Sükûn Yasasının yürürlükte oluşundan yararlandıksa, bu tarihsel yanılgıyı işlememek için; ulusumuzun alnını, olduğu gibi açık ve temiz göstermek için; ulusumuzun bağnaz ve ortaçağ anlayışı olmadığını tanıtlamak için yararlandık.

Baylar, ulusumuzun toplumsal, tutumsal, kısacası, bütün uygarlıkla ilgili iş ve ilişkilerinde verimli sonuçlar sağlayan yeni yasalarımız da, kadın özgürlüğünü güven altına alan ve aileyi sağlamlaştıran Yurttaşlar Yasası da bu sözünü ettiğim zaman içinde yapılmıştır. Şunu söylemeliyim ki biz, her araçtan, yalnız ve ancak bir ülkü için yararlanırız. O ülkü şudur: Türk ulusunu, uygar toplumlar içinde yaraştığı kata yükseltmek ve Türk Cumhuriyetini sarsılmaz temelleri üzerinde, her gün daha çok güçlendirmek; bunun için de, zorbalık düşüncesini öldürmek.

Sayın baylar, sizi, günlerce işlerinizden alıkoyan uzun ve ayrıntılı sözlerim, en sonu tarihe mal olmuş bir çağın öyküsüdür. Bunda, ulusum için ve yarınki çocuklarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek kimi noktaları belirtebilmiş isem kendimi mutlu sayacağım.

Baylar, bu söylevimle, ulusal varlığı sona ermiş sayılan büyük bir ulusun, bağımsızlığını nasıl kazandığını; bilim ve tekniğin en son ilkelerine dayanan ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.

(Atatürk,Kemal; Söylev, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1978, C.II, s. 653)
 
antidepresan'a Teşekkürler.

Bu ülke kolay kurulmadı arkadaşlar. Devrim'in ne demek olduğunu bilmeyenler bu gün dervrimden bahsediyorlar. Tarihten anlamayan, milletin dolduruşuna gelenler (Bunlar cehalet sınıfına girenler) gelip yalan yanlış bilgi vererek insanların akıllarını karıştırıyorlar. Uzun lafın kısası "HER NE OLURSA OLSUN, AMAÇLARINA ULAŞMAK İSTEYEN KİŞİLER ULAŞAMAYACAKLARDIR". Biz daha Ölmedik. Türkiye Adına Canlar Feda. Kim suçluysa cezasını çeksin. 2 kişi tutuklandı diye ortalığı velveleye vermeyin.
 
Geri
Üst