İnsan Hakları Derneği eski Genel Başkanı Akın Birdal'a yapılan suikastın planlayıcısı ve azmettiricisi olarak emekli Binbaşı Namık Zihni Ozansoy'un evinde 2 Haziran 1998'de yakalandı.
Gülaltay'ın adı Ankara'da Samime Sanay'ın bürosuna yapılan silahlı baskın olayına ve Kasım 1997'de Musevi asıllı tekstilci Hayati Vensiyon'un vurulması olayına karıştı. Gülaltay, polise verdiği ifadede Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'la tanışmasını şöyle anlattı: "1987'de Sincan'da bilardo salonu işleten Kirman Gilan, beni Asker Mustafa lakaplı kişiyle o da Duran Fırat'la tanıştırdı. Yeşil'le görüşmeme Fırat aracı oldu."
Birdal'a silahlı saldırıda bulunulmasıyla ilgili olarak 'suç işlemek için Türk İntikam Tugayı (TİT) adlı silahlı çeteyi oluşturdukları, siyasi amaçla Birdal'ı öldürmeye tam teşebbüste bulundukları ve bu suça iştirak ettikleri' gerekçesiyle Gülaltay'la birlikte Cengiz Ersever'in de aralarında bulunduğu 11 kişinin 24yıla kadar hapsi istendi.
Bu davadan 4,5 yıl hapis cezasına çarptırılan Gülaltay, cezasını çekip tahliye olduktan sonra 2007 yılında Ulusal Birlik Haraketi Platformu adlı grubun başkanlığını üstlendi. Platformun tanıtım toplantısında konuşan Gülaltay, "Bugünden sonra Ulusal Birlik Hareketi Platformu olarak birer Kuvay-ı Milliyeci olacağız. Platform olarak temsil ettiğimiz halk kitlesi adına politikacılara bu sivil ikazı en baştan yapmayı ve derhal hatalarından dönmelerini ikaz ederiz" dedi.
SEMİH TUFAN GÜLALTAY VE 32 KİŞİ HAKKINDA YÜRÜTÜLEN SORUŞTURMA TAMAMLANDI
Piyon operasyonu kapsamında gözaltına alınan Semih Tufan Gülaltay hakkında yürütülen soruşturma tamamlandı. İnsan Hakları Derneği Eski Başkanı Akın Birdal suikastına ilişkin de yargılanan Gülaltay'ın "örgüt kurmak ve yönetmek, 6 farklı tehdit ile üç ayrı gaspa teşebbüs etmek" suçlarından 42 yıldan 72 yıla kadar hapis cezası istendi.
Piyon operasyonu kapsamında gözaltına alınan Semih Tufan Gülaltay hakkında yürütülen soruşturma tamamlandı. İnsan Hakları Derneği Eski Başkanı Akın Birdal suikastına ilişkin de yargılanan Gülaltay'ın "örgüt kurmak ve yönetmek, 6 farklı tehdit ile üç ayrı gaspa teşebbüs etmek" suçlarından 42 yıldan 72 yıla kadar hapis cezası istendi.
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Cuma Özdemir tarafından hazırlanan 175 sayfalık iddiananmede, Semih Tufan Gülaltay ve annesi Solmaz Gülaltay'ın da aralarında bulunduğu 14'ü tutuklu 32 sanığın yanısıra 17 müştekiye yer verildi. 13 ayrı eyleme yer verilen iddianamede Gülaltay'ın 42 yıldan 76.5 yıla kadar, annesi Solmaz Gülaltay'ın ise "tehdit ve gaspa teşebbüs etmek" suçlarından 3 yıldan 7.5 yıla kadar hapis cezası istendi. İddianamede yer alan diğer sanıkların ise 1 ıldan 26 yıla kadar hapis cezası talep edildi.
(Cihan Haber Ajansı) 11.06.2007
kın Birdal tetikçisi Semih Tufan Gülaltay cezaevinde yazdığı 'Tanrı'nın Türkleri' kitabında ırk teorisini geliştirdi
Beyaz olan herkes Türk'tür
'İngilizcenin kökünde Altay Türkçesi yatıyor. Orhun Kitabeleri'nin tüm çevirileri yanlış. Türk budun aslında 'Ateş Tanrı' demektir. Hazar Kaanlığı neden Yahudi Devleti? Ermenilerin Türk olduğunu ispatlıyorum! Zenciler hariç bütün insan ırkı Türk'tür!'
Türkçülüğün yeni kalemşörlüğüne soyunan Semih Tufan Gülaltay, röportaj talebimizi kabul etse de ısrarlarımıza rağmen yüzünün fotoğrafının çekilmesini istemedi.
Türkçülüğün yeni kalemşörlüğüne soyunan Semih Tufan Gülaltay, röportaj talebimizi kabul etse de ısrarlarımıza rağmen yüzünün fotoğrafının çekilmesini istemedi. Göster
PKK'nın ve Apo'nun gündemin birinci sırasında olduğu bir dönemde İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın Birdal'a suikast girişiminde bulunarak adı gündeme gelen bir isim Semih Tufan Gülaltay. 4.5 yıldır cezaevindeydi. Ekim ayında tahliye oldu. Şimdiyse 6 ciltlik bir kitap serisi yazarak gündeme geldi. 'Tanrı'nın Türkleri' adlı serinin ilk cildi piyasada. Gülaltay, cezaevi günlerinde yoğun biçimde çalışarak dünyada Türklerden başka bir ırk olmadığını ispatlamaya çalışıyor. Ona göre zenciler dışında tüm uluslar Türk ırkından oluştu. Hatta kesin konuşuyor: "Bir gün herkes Türk olduğunun bilincine varacak ve bütün dünyada Türkçe konuşulacak."
Akın Birdal'a suikastından dolayı 4.5 yıl cezaevinde kaldınız. Nasıl geçti?
Akın Birdal olayı farklı boyutlarda basına yansıdı. Birdal olayının boyutları aslında göründüğü gibi değil.
Neydi peki?
Bölücülük hadisesini destekleyen dış güçlerin legalize ettiği bir temsilci, bir büyükelçi sıfatında faaliyet gösteren biriydi Akın Birdal. Bu kişi İnsan Hakları Derneği gibi insani bir kuruluşu iğfal ederek, dış güçlerin hizmetinde faaliyet gösteriyordu. O günlerde Türkiye'de her gün 5-6 tane şehit cenazesi kalkıyordu. Zaten amaç Türk ulusunu tahrik etmek, Türklüğün bir şubesi olan Kürt Türklüğüne karşı ulusu tahrik etmekten ibaretti. Akın Birdal da bu misyonu layıkıyla icra ediyordu. Vurulması hadisesinden sonra, Ankara'nın göbeğinde devlet içine sızmış bölücülerin korumasında olsa bile bu tip hainlerin infaz edileceği anlaşıldı. Dış güçler bu ihtarı gayet net algıladılar. Bu olay Apo'nun teslim edilmesine kadar vardı. Anlaşıldı ki hadiseler büyüyecek. Türkiye'de ABD gibi emperyal güçlerin temsilciliğini yapan, bölücülük yapan hainler, kimliği ne olursa olsun, yazar olabilir, gazeteci olabilir, milletvekili olabilir, Ankara'nın göbeğinde de olsa cezasını bulacağı anlaşıldığı için herhalde, o dış güçler kendi elemanlarını kaybetmek istemediklerinden, Apo'yu feda etme yoluna gittiler. Zaten Apo'nun Suriye'den çıkarılma hadisesi de Birda'ın vurulmasından bir iki ay sonra oldu. Nasıl oldu? Biz ceza aldık.
Siz bu işin içinde misiniz? Nasıl planladınız?
Ben o konuda bir şey söylemek istemiyorum. Yargı yargıladı bizi, belli bir ceza verdi. Yargılanmamız da zaten değişik bir şey oldu. Yargıtay Savcılığı beraat istediği halde 19 sene 8 ay ceza aldım. Yani Türk hukuk sisteminde görülmemiş bir şekilde bir yargısız infaza maruz kaldık.
Sizin geçmişiniz ilginç. Ahmet Cem Ersever'le bile Ankara'daki Rüzgar Güvenlik günlerinden bir ilişkiniz var. Devletin belli bir kanadıyla irtibatınız olmuş. Semih Tufan Gülaltay hangi dengelerdeydi de Akın Birdal olayıyla gündeme geldi?
Bizim kulvarımız hep aynı yönde gitti. Bizim hayat çizgimiz, dünya görüşümüz ailemizden aldığımız belli bir görüş doğrultusunda. Ben rahmetli Cem Ersever'i tanımam. Ben devletin hiçbir kurumuyla hiçbir zaman da ilişkide olmadım. Olsaydım gençlik yıllarımın en aktif günlerini hapishanede geçirmezdim. 19 yaşından beri hapishanelerde çok sıkıntılara maruz kaldım. Ya da devletin adamı olsaydım, polisler tarafından vurulmazdım. Vücudumda polislerin kurşununu taşıyorum. Her zaman şuna dikkat ettik, devletimize, ülkemize sadakatle, sevgiyle bağlılıktan şaşmadık, ne kadar çile çeksek de, ne kadar haksızlık görsek de. Ama hiçbir zaman bir birlikteliğimiz olmadı. Rüzgar Güvenlik'le de hiçbir bağım olmadığı gibi yerini de bilmiyorum.
Akın Birdal olayı kapandı artık. O olaya ilişkin söylemek istediğiniz, söylenmedik, yarım kalan bir şey var mı?
Benim o konuda söyleyecek bir şeyim yok. Yaşanan hadiselerden herkes bir şeyler çıkarmıştır. Türkiye'de birtakım ulusal güçler vardır. Türkiye'nin güvenliği sadece devlete endeksli değil. Türkiye'yi oluşturan Türk ulusu vardır. Bunun da potansiyel güçleri vardır. Bu güç sağ kanada mensup olur, sol kanada mensup olur, ülke bekası gündeme geldiği zaman sol ve sağ kanat siyasi tercihlerine bakmaksızın aynı şeyleri yapar. Bir Türkçü olarak benim yapacaklarımdan emin olduğum gibi, geleceğe dair Türk solunun yapacaklarından da eminim.
Kendinize bir misyon biçmişsiniz. Ziya Gökalp sonrası yeni bir Türk önder gibi. Bu misyon nereden çıktı?
Misyon kendini Türk olarak tanımlayan herkesin. İnsanlığın buz çağından çıktığı ilk devrede Tanrı'ya verdiği ilk isim Türk'tür. Tur diyorlar, Tanrı'nın cismini güneş olarak anlıyorlar. Tur'a Tanrı'ya inanan herkese tur kişi diyorlar, Altay Türkçesi. Kendini Türk olarak tarif eden herkes. Alt kimliği hiç önemli değil, bütün bu herkesin misyonu doğuştan vardır. Kimisi kaçak oynar, görevlerini üstlenmek istemez. Kimisi de ne çile olursa olsun yoluna devam eder. Ben bu birikimi kolay kazanmadım. Ben ilkokul üçüncü sınıftan beri hep tarih kitabı okurdum. Benim okuduğum okullarda tarih hocaları beni asla unutmazlar. Diğer derslere girmezdim, yazılılarda kâğıt bile yazmazdım. O misyona kendimi çocukluğumdan beri hazırlamıştım zaten. Neysek oyuz. Sonradan hapishaneye girince ilham gelmedi. Bu, zaten roman değil. Ben zaruretten tarih felsefesine girdim. Tarihin felsefesinin işlenmediğini, Türkiye'de felsefe alanında ciddi eksiklikler olduğunu gördüm. Tarih sadece kronolojik vakıalar değildir. Biz öyle bir ulusuz ki, zenciler hariç bütün beyaz insan ırkının türediği, Altay Dağları'nın sahibi olan tek ulusuz biz. Bu kitapta İngilizlerin Türklüğünü ispatlıyoruz. Arkeolojik ispatı da var, etimolojik ispatı da var. İngilizcedeki kök kelimelerinin tamamı Türkçe, Altay Türkçesi olduğunu ispatlıyoruz. Bu iş bana mı düşerdi? Türkiye'nin bu kadar üniversiteleri var. Neden şimdiye kadar yapılmadı?
Ermenilerin Türk olduğunu söylüyorsunuz. Tarih bilimi bugüne kadar bunların farkında değil miydi de, siz bunları kendiniz ispatlamaya çalıştınız?
Kaynakların hepsi kitapta var. Mevcut tarih tezi Osmanlı, Viyana kapılarına dayandığı döneme gidersek, Türk tehlikesine karşı bir doktrin geliştirilecek, yeniden bir Haçlı uyanışı organize edilecek ve Türkler püskürtülecek, bununla da kalmayacak, ellerindeki yurtları da alınacak. Projenin sahibi Fransa kralı. Destekçisi Almanya kralı, İngilizler, Ruslar.
Siz ne demek istiyorsunuz bunlarla? Dünyadaki bütün ulusların Türk olduğunu mu söylemeye çalışıyorsunuz?
Ben söylemiyorum. Bu Atatürk'ün tarih tezidir. Zenciler hariç dünyadaki bütün insan ırkı Türk'tür. Bizim elimizdeki Orhun Kitabeleri'nin çevirileri tamamıyla yanlıştır. Türk kabilesi yoktur. Türk Budun, Ateş Tanrı demektir. Prof. Thompson'un çevirdiği kitabelerin tamamı büyük bir yanılgıyla çevrilmiştir. Kazım Mirşan'ın tezleri tamamıyla doğrudur. MÖ 9000 yılında Altayların 4500 metre yükseklikteki Sümer Dağı'ndan kopan Sümer Türk kabilesi Türkmenistan'a geliyor. Aşkabat yakınlarında Anon medeniyetini kuruyor. Çatalhöyük yok daha. Sonra göçebelerin saldırılarına MÖ 4500'e kadar dayanabiliyor. Oradan Mezopotamya'ya göçüp Sümer devletini kuruyorlar. Sümer devletinin içinden çıkan unsurlar Sümer hanedanının çocukları Hitit devletini kuruyor. 2000'de Sümer yıkılıyor, Hitit kuruluyor. Mısır kuruluyor. Aynı şekilde Sümerler Ekvator kuşağına yakın olduğu için aynı zaman içerisinde Hindistan'da diğer bir Sümer devleti kuruldu. Yani medeniyetin başı da sonu da Türklerden oluşuyor. Bu yalan tarih tezini yıkmak için, 4.5 sene cezaevinde kimi zaman günde 15 saat çalıştım, bu yalan tarih tezi mutlaka yıkılacak. Atatürk'ün güneş dil teorisi mutlaka bütün dünya dilbilimcileri tarafından kabul görecek. Ve gelecekte insanlığın dili Türkçe olacak. Ben buna gönülden inanıyorum. Bütün dünya Türkçe konuşacak.
Yani siz bir Arap'ın da Türk olduğunun bilincine varacağına inanıyorsunuz öyle mi?
Ben inanıyorum. Yahudiler Avar Türk'ü olduklarını kabul ederlerse, ki edeceklerdirler de. Bilim adamları bu konuyu çok iyi biliyorlar. Musevilerin idarecileri, aristokratları çok iyi biliyorlar Türk soylu olduklarını. Hazar Kaanlığı niye Yahudi devletiydi? Yani gerçek ortaya çıkacak.
Referanslarınız, kaynaklarınız neler? Nasıl buldunuz onları?
Her iddianın altında kaynaklar vardır. Her iddiayı etimolojik, arkeolojik ve kronolojik olarak doğrulayacak kaynaklar koymuşuzdur. Ermenilerin Türklüğünü iddia ediyoruz. Neye dayanarak iddia ediyoruz? Ermeniler bölümüne bakarsak onlarca ispat vardır. ASALA üyesi kinlenmiş bir Ermeni yurttaşımızın bile bu olguları okuduktan sonra ikna olması için yaptım. Kürtlerin Türklüğünü ispat etmek için. Yani Abdullah Öcalan bile bu kitabı cezaevinden okuduğu zaman "Biz büyük bir hata yapmışız, biz kendi soyumuza ihanet etmişiz" deyip kendi kendisini yargılaması için yaptım.
Bu kaynakları nereden buldunuz? Kitabı cezaevinde mi yazdınız?
Ben cezaevinde 3 metreye 2 metre bir hücrede kalıyordum. Hapishanenin kitaplığından istifa ediyordum. Hapishanenin kitaplığında Türk Tarih Kurumu'nun Belleten ciltlerinin tamamı vardı. Türkiye'deki bütün arkeolojik kazı sonuçları, kazı raporları, bütün tebliğler, bütün Türkologlar kongresi gibi... Bir de benim liseden beri biriktirdiğim kitaplarım vardı. Osmanlı el yazması kitaplar da vardır bende. Her hafta ziyaretime Yozgat Cezaevi'ne yakınlarım da gelirdi. Gelenlerden ben elbise değil 2 -3 koli kitap istedim. Okuduklarımı geri verirdim. O vaziyet çalıştım. Kaynaklarımızın içinde yerli ve yabancı kaynaklar vardır. Özellikle Türk kaynaklardan Prof. Şemsettin Günaltay'ın kitapları, Prof. Bahattin Ögel'in çalışmaları. Bunlardan da istifade ettik. Ama Japonya'dan Amerika'ya kadar Türk tarihiyle ilgilenen ne kadar bilim adamının çalışması varsa hepsini takip ettim.
İngilizce ya da Osmanlıca var mı sizde?
Osmanlıca öğrenmeye başladım. Biliyorum, yalnız yazısını okuyamıyorum. İngilizcem var. İki yıl da İngiltere'de kalmıştım zaten. Dil sorunum yok.
Yaşınız kaç oldu?
1968 doğumluyum.
Kaç yılınız cezaevinde geçti?
Ben İngiltere'de de cezaevinde kalmıştım.
Oradaki mesele neydi?
Orada ASALA'yı finanse eden bir vatandaşla ilgili meseleden hapishanede kaldım. Beraat ettim. Zaten bir suçum yoktu.
Kendinizi bir görevli olarak tanımlıyorsunuz kitabınızda. Bu görevi kendi kendinize mi edindiniz? Amaç ileride bütün Türk düşmanlarına karşı bir savaş mı vermek? Nereye varmak istiyorsunuz?
Bizim Türklük tarifimiz bir kere ırkçı bir tarif değildir. Bizim içim Abdullah Öcalan da Türk'tür, gaflette, delalette, hıyanette olan bir Türk'tür. Dolayısıyla Türklüğün düşmanı insanlığın düşmanıdır. İnsanlığa düşman olanlarla tabii ki sonuna kadar mücadele edeceğiz. İnsanlığa kasteden insanlık soyunun geleceğine kasteden insanlarla, iblislerle mücadele etmek herkesin hem ulusuna hem de Tanrı'ya borcudur. Bizim kendi kendimize biçtiğimiz bir misyon yoktur. Ayrıca kimsenin de bize bir görevlendirmesi yoktur. Zaten öyle bir şeyi biz kabul etmeyiz, kimse de bizi görevlendiremez.
Siz kısaca Tanrı insan olarak tek bir ırk yarattı. Başka bir ırk yoktur mu diyorsunuz?
Evet. Tek ulus vardır, tek dil vardır.
Fethullah Gülen'e neden bu kadar karşısınız? Onun Müslümanlığını bile sorguluyorsunuz.
Fethullah Gülen dış güçlerle birlikte hareket ediyor.
Dış güçler kimdir?
ABD'dir, İsrail'dir, İngiltere'dir, Almanya'dır. Bu ülkelerin Hizbullah'tan Fethullahçı akıma kadar Öcalan'ın PKK hareketine kadar hepsini destekledikleri bunlara, kendi ülkelerinde uyuşturucu sattırdıklarını, uyuşturucu ticareti karşılığında, bu taviz karşılığında da bizim ülkemizi bölmek parçalamak için bunlara eylemler yaptırdıklarını artık Türkiye'de herkes biliyor. Fethullah Gülen bu güçlerle çok güzel hareket eden, İslam'ın içerisine girmiş, İslam'ın içerisinde faaliyet gösteren bir Siyonist kliğin üyesidir. Çünkü Fethullah Gülen Bahai'dir. Müslüman değildir. Fethullah Gülen'in peygamberi Bahaullah'tır. Gerçek kitabı da El-Beyan'dır. Risale-i Nur dedikleri Nur risaleleri El-Beyan'ın bir kopyasıdır. Biz "Fethullah Gülen Müslüman mı?" adlı kitapta Nurculuk akımının gerçek yüzünü anlattık. Bu doktrini ortaya koyan İngilizlerdir. Fethullah Gülen benim davamın düşmanıdır, dünya Türklüğünün düşmanıdır.
Kendisi dünya Türklüğünün hasmıdır. Dünya Türklüğüne karşı dış güçlerin bir maşasıdır. Biz zaten gerçek yüzünü ortaya döktük. Kendi cemaati içinde bile bizi arayıp onaylayan arkadaşlar oldu. Kendi cemaatinin içinde bile uyanış var. Ben bir kitap yazarak misyonumu tamamladım. Kitap yazamayacak kadar aciz olsaydım misyonumu başka türlü yerine getirme yolunu seçerdim.Bizim gözümüzde Fethullah Gülen kâğıttan bir kaplandır.
Normalde ne iş yapıyorsunuz?
Bizim inşaat firmamız var, aile şirketi. Babamız da müteahhitti. 25 yıldır inşaat sektöründeyiz. Kadıköy yakasında inşaatlar yapıyoruz. Başka firmalarımız da var. Kardeşlerimiz işin başındalar.
Eğitim durumunuz nedir?
Lise mezunuyum. Daha fazla okuyamadım.
Gündeme suikastçı olarak geldiniz. Bir mafya, karanlık adam, eli silahlı adam duruşunuz var. Bu devam edecek mi?
Ulusal meselelerde içinden çıkılmaz bir durum olduğunda, her zaman elimizden geleni yaparız.
Silahı elinize alırsınız yani.
Hiç tereddüt etmeyiz.
Bunu kendi kendinize bir görev olarak mı addediyorsunuz? Başka bir yönlendirme yok değil mi?
Tanrı'nı Türk'ü olan herkesin bir misyonudur bu.
O zaman herkes bu misyonla eline silah alsın.
Kendi çıkarımız için demiyorum, ulusal davalarda Türk solu da sağı da gözünü kırpmadan canını verir. Benim tanıdığım insanlar öyle. Sol yelpazenin en ucundan arkadaşlarım var, onlar da benim gibi hapishanede yatmışlar.
Haber: Tutkun Akbaş Tempoonline
12 3 2003