Şeriata giden yol

turboo

New member
Bu rakamları yorumsuz olarak sizlerle paylaşmak istiyorum:

***Türkiye'de kaç okul var ?....................67.000

***Kaç hastane var ?................................1.22! 0

***Kaç sağlık ocağı var ?...........................6.300

***Peki kaç cami var ?.............................85.000

Her 60 bin kişiye 1 hastane düşerken, 350 kişiye 1 cami düşüyor.


Eğitim-Sen'e göre Türkiye'nin 200 bin öğretmen açığı var.

***Türkiye'de kaç kütüphane var?.................................1.435

***Almanya'! da kaç kütüphane var?..............................11.000

***T ürkiye'nin kaç kentinde devlet tiyatrosu var ?................13

*** Kaç kentte kuran kursu var?.........................................81

***Bu kursların toplam sayısı kaç ?.................................3.852

Türkiye'de 1 opera derneği var, 11 bale, 10 heykel, 18 resim, 18 sinema, 38 tiyatro derneği var.

***Peki, kaç tane 'cami yaptırma derneği' var ?..........................35.000

***İçişleri Bakanlığı'nın bütçesi ne kadar ?..........................783 trilyon...

***Ulaştırma Bakanlığı'nın ?...................678 trilyon

***Bayındırlık ve İskân Bakanlığı'nın ?........................677 trilyon..! .

***Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın ?............................632 trilyon...

***Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın ?...........................280 trilyon..

***Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın ?................249 trilyon...

***Çevre ve Orman Bakanlığı'nın ?............................404 trilyon...

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bütçesi nekadar ? 1.3 katrilyon...8 bakanlığın bütçesi kadar...

22 üniversitenin toplam bütçesine denk...

Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinin yıldan yıla büyümesine bakalım:

1997'de 66 trilyon.

1998'de 119...

1999'da 180...

2000'de270...

2001'de 302...

2002'de 553...

2003'te 771...

2004'te 1 katrilyon...

2005'te 1 katrilyon...

2006'da 1,3 katrilyon...

2007'de 2,7 katrilyon...



Bir ülke,Diyanet'e, bütün üniversitelerine ayırdığı bütçe kadar pay ayırıyor,bunu son bir yılda ikiye katlıyorsa,doktordan, öğretmenden fazla imam yetiştiriyorsa,hastane değil cami yaptırıyor, kütüphaneden çok Kuran kursu açıyorsa,o ülkenin durup bir daha düşünmesi gerekmez mi?
!
ŞERİAT GELECEK Mİ DİYE ARTIK DAHA FAZLA DÜŞÜNMEYİNİZ

( Eğer uyumaya ve bu pasif edilgen tavrımızı sürdürürsek mutlaka gelir....)

İşin esası budur; gerisi laf-ı güzaftır...
 

111111

New member
dinde onemlı tabi camide olucak ama oluler camiye gidemez dimi? hastane okul da lazım.

belkide okul yapmamalarınıns ebebi bu düzeni gormemelerini istemesidir halkın?

hee bide:D

kac tane klise avr cok emrak ediyorum?

Cumhurieytle yonetilen ülke ne akdar ozgur acaba merak ediyorum?

herkez dinini aysıyabiliyormu?
 

klavuz13

Banned
türkiyenin doğusunda 10 bin imam açığı bulunduğu için terör örgütü dini kullanarak sahte imamlarla provakasyon yapmaya devam ediyor...
 

algoritmaA

New member
Rabbime şükürler olsun müslümanım ancak bukadar caminin olmasını bende anlamıyorum...inanın birçok yerdeki camilerde cemaat yok sadece imam ve 1 2 kişi var..işte bu noktada durmak lazım çünkü yapılan israf dır ki buda günanhtır sevap işleyelim derken günaha girmemek lazım..tabiki ihtiyçar olan yere açılmalı ancak küçük ilçelere bile büyük şehilerde olmayan camiler yapılıyor ve bunlar bana grçkten yanls geliyor...

111111 ben samsunluyum ve 4 5 tane kilise var kilise evleri saymıyorum sence bu kadar kilise gereklimi?kilseye giden kaç insan var?inan yarısı misyonerlik faaliyetleri için açlıyor...

tüm bunlar bir yana hala ŞERİAT gelecek diyen arkadaşlar takiyyeci diye nitelendirdiğiniz kesimin:diyanetin:gücünü sizler hergün burda haber yapmıyormusunuz madem bnlar bukadar güçlü nerde şeriat ozaman niye gelmedi..lütfen bu vatanı başka ülkelerle karıştırmayın...
 

111111

New member
türkiyenin doğusunda 10 bin imam açığı bulunduğu için terör örgütü dini kullanarak sahte imamlarla provakasyon yapmaya devam ediyor...
afzla cami az imam hımmm:D hiç sanmıyorum imam acıgı oldugunu bizi burda 2-3 lü cıkıyorlar:D acık osla devlet oraya sürer:D bu hukumet donemınde hele birde imam acıgı imkansız :D
 

1.Tim

New member
doğuya Peygamberde gönderseniz orası iflah olmaz.
şafinin ne olduğunu az çok bilen bilir.
 

turboo

New member
doğuya Peygamberde gönderseniz orası iflah olmaz.
şafinin ne olduğunu az çok bilen bilir.

Şafiiler köpeğe dokunmuyorlar abdestleri bozuluyor oraya peygamber-tanrı yerine başka bir şey göndermek gerek ....

aklıma fetoş geliyo FETOŞA DOKUNAMAZLAR ama güvenemiyorum bu herife mazzallah halifeliğini ilan eder felan:D
 

klavuz13

Banned
afzla cami az imam hımmm:D hiç sanmıyorum imam acıgı oldugunu bizi burda 2-3 lü cıkıyorlar:D acık osla devlet oraya sürer:D bu hukumet donemınde hele birde imam acıgı imkansız :D
Devlet Bakanı Sait Yazıcıoğlu, bu yıl sonuna kadar 10 bin imam atanacağını söyledi

Diyanetten sorumlu Devlet Bakanı Sait Yazıcıoğlu, gazetemize, “imam kadrosunun yetersizliği sebebiyle ‘Diyanet camilerinde tarikat ve cemaatler tarafından illegal örgütlenmenin olduğu yönündeki iddiaları” değerlendirdi. Camilerdeki yapılanma ile ilgili raporların kendilerine her ay ulaştığını bildiren Yazıcıoğlu, “Bu yıllardır çözmeye çalıştığımız bir problem. İmkanlar dahilinde tedbir almaya çalışıyoruz” dedi. Yazıcıoğlu, kendilerini ‘gerekli tedbir almıyorlar’ şeklinde eleştirilenlerle ‘yeni imam kadrolarına ihtiyaç var’ denildiği zaman feryad edenlerin aynı kişiler olduğunu açıkladı.

EĞİTİM VERİLİYOR

Bakan Yazıcıoğlu, 10 bin yeni imam kadrosu için kanun hazırlandığını belirterek, “Bu talebimiz bütçeye takıldı. Ancak bunun için formül bulduk. Seneye kalmadan çözeceğiz” diye konuştu. Sadece imam bulunmayan camilere kadro vermekle kalmadıklarını, hizmet içi eğitimi konusunda da çok önemli çalışmalar başlattıklarını anlatan Yazıcıoğlu, şöyle devam etti: “İmamlar, açık öğretim aracılığı ile 2 yıllık ön lisans eğitime tabi tutuluyor. İsteyen lisans eğitimini de tamamlıyor. İmamlar aydın insanlar olarak toplumda önemli görevler üstlenecek. Bu maksatla eğitimlerine büyük önem veriyoruz. Hizmet içi eğitim de bunun bir parçası.”

Türkiye
 

algoritmaA

New member
Şafiiler köpeğe dokunmuyorlar abdestleri bozuluyor oraya peygamber-tanrı yerine başka bir şey göndermek gerek ....

aklıma fetoş geliyo FETOŞA DOKUNAMAZLAR ama güvenemiyorum bu herife mazzallah halifeliğini ilan eder felan:D
seni yollayalım arkadaşım:durdurun baksana kimin yollanıp yollanmıyacğını bildiğine gore çozumude biliyorsundur:durdurun
 

1.Tim

New member
Şafiiler köpeğe dokunmuyorlar abdestleri bozuluyor oraya peygamber-tanrı yerine başka bir şey göndermek gerek ....

aklıma fetoş geliyo FETOŞA DOKUNAMAZLAR ama güvenemiyorum bu herife mazzallah halifeliğini ilan eder felan:D
O köpeklere kurban olsun onlar,
...ya sanki köpeği Allah yaratmadı.


zaten fettoş onların toprağından tamda oraya o yakışır :)
 

VolkaN

Altın Üye
diyanete aktarılan paradan rahatsız olan insanların 4 büyük mezhepten biri olan şafiilikle dalga gecmelerini anlıyorum din düşmanlıgı bu olsa gerek dinden bi haber olanlar tabiki Peygamber Efendimizle(sav) dalga gecenide savunur İmam- safii hz lerinin mezhebiylede dalga gecer . şafiiliği doguya has bişey sanalardan başka bişey beklenmez zati yorum yapmaya bile değmez tek yorumum Allah affetsin

1.tim daha seviyeli yorum yaparsan sevinirim mesajını editledim bir dakine uyarmam sen koskaca doguya hakaret edemessin orda milyonlarca safii mezhebine baglı insan var
 

1.Tim

New member
diyanete aktarılan paradan rahatsız olan insanların 4 büyük mezhepten biri olan şafiilikle dalga gecmelerini anlıyorum din düşmanlıgı bu olsa gerek dinden bi haber olanlar tabiki Peygamber Efendimizle(sav) dalga gecenide savunur İmam- safii hz lerinin mezhebiylede dalga gecer . şafiiliği doguya has bişey sanalardan başka bişey beklenmez zati yorum yapmaya bile değmez tek yorumum Allah affetsin

1.tim daha seviyeli yorum yaparsan sevinirim mesajını editledim bir dakine uyarmam sen koskaca doguya hakaret edemessin orda milyonlarca safii mezhebine baglı insan var
ama bu böyle olmazki.
her mesajım değişiyor.
eğer tarafsız olmuycaksan bi daha girmeyelim bu bölümede forumada.

sana yöneticilik verdiler diye mesajları kesip biçmen çok yanlış.
 

VolkaN

Altın Üye
ama bu böyle olmazki.
her mesajım değişiyor.
eğer tarafsız olmuycaksan bi daha girmeyelim bu bölümede forumada.

sana yöneticilik verdiler diye mesajları kesip biçmen çok yanlış.
arkadsım edepli konusursan mesajın değişmez hakaret etmeden bi mesajın yok ben napayım ayrıca her mesajını ben değiştirmiyorum dogru tarafsız değilim normalde senın suan banlanmıs olman lazım bütün bölüm kurallarını çiğnedin nerdeyse ama ben iyi niyetimden mesajını editledim. bu bölümde yönetici olmasın demi sen istedigine istediğin gibi küfür et öyle mi ben burda sagcısınında solcusunuda mesajlarını editliyorum artık bundan sonra editleme devri bitti küfür eden hakaret eden direk banlanıcak iyi niyet yarmıyor arkads ben napıyım:goz:
 

klavuz13

Banned
şafi neymiş sen söyle bılmıyoruz
MUHAMMED B. İDRÎS EŞ-ŞAFİÎ (150-204 H.)

Şafiî mezhebinin öncüsü ve müctehid imamlardan biri.

Hicrî 150/Miladî 767 yılında Filistin'in Gazze şehrinde doğdu. Babası İdris bir iş için Gazze'ye gitmiş, orada iken vefat etmişti. Dedelerinden biri olan Şafiî İbn es-Sâib'e nisbeten Şafiî olarak bilinir. Soyu Abd-i Menâf'ta Hz. Peygamber'in soyuyla birleşir.

Henüz küçük yaşta iken babasını kaybeder. Fakir bir şekilde yaşayan annesi, oğlunu alıp Mekke'ye gitmeğe karar verir. Mekke'de, daha küçük yaşta kendisini ilme veren İmam Şafiî, yedi yaşında Kur'ân-ı Kerim'i; on yaşında da İmam Mâlik'in el-Muvatta' adlı hadis kitabını ezberlemiş ve on beş yaşına geldiğinde, fetva verebilecek bir seviyeye ulaşmıştı.

Bundan sonra yirmi yıla yakın bir süre çölde, Huzeyl kabilesi içinde yaşayarak fasih Arapça'yı ve câhiliye şiirlerini öğrendi. Hatta Asmaî, onun hakkında; "Huzayl'in şiirlerini Kureyş'ten Muhammed b. İdris denen bir genç ile düzelttim" demiştir. Böylece edip ve Arapçada söz sahibi olmuştur.

Akabinde birçok alimden hadis okudu. Mekke valisinin bir tavsiye mektubu ile Medine'ye gitti. Burada İmam Mâlik'e el-Muvatta adlı eserinin tamamını arzetti. Daha sonra tamamen fıkha yönelerek İmam Mâlik'ten Hicaz fıkhını öğrendi. Şafiî'nin eşsiz kavrayış ve üstün zekâsını müşahede eden İmam Mâlik, ona şu anlamlı tavsiyede bulundu: "Muhammed! Allah'tan kork, günahtan sakın; çünkü ben senin büyük bir şahsiyet olacağını ümid ediyorum. Gönlüne Allah'ın koymuş olduğu bu nuru günahla söndürme."

Medine'de İmam Mâlik'ten fıkıh ve hadis ilmi aldı. Süfyan b. Uyeyne'den, Fudayl b. İyâz ve amcası Muhammed b. Şâfi' ve diğerlerinden hadis rivayet etti.

İmam Şâfiî, bu arada çalışmak zorunda olduğu için bir süre Yemen'e gitti. Yemen kâdısı Mus'ab b. Abdillah el-Kureşî orada kendisine resmî bir iş bulmuştu. Bu arada, Halîfe Hârun er-Raşîd Hz. Ali taraftarlarının bir harekâtından korkuyordu. Yemen tarafından yakalanıp getirilen Şiîler arasında -Şiî olmadığı halde- Şâfiî de Medîne'de Halîfe'nin huzuruna çıkarıldı. Suçsuzluğu anlaşılınca Halife onu serbest bıraktırdı ve maddî yardımda bulundu. Sonra H.183 ve 195'te Bağdat'a gitti. Orada Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî'den Irak fakihlerinin kitaplarını okudu. Onunla fikir alış verişinde bulundu.

İmam Şâfiî bundan sonra H. 187'de Mekke'de ve 195'te Bağdat'ta İmam Ahmed b. Hanbel (Ö. 241/855) ile buluştu. Ondan Hanbelî fıkhını ve usulünü, Kur'an'ın nâsih ve mensuhunu öğrendi. Bağdad'ta onun eski mezhebinin esaslarını ihtiva eden "el-Hucce" adlı eserini yazdı. Sonra H. 200'de görüşlerinin en çok yaygınlaşacağı Mısır'a gitti. 204/819'da Receb'in son cuma günü Mısır'da vefat etti ve orada defnedildi (el-Hudarî, Tarihu't-Teşrîi'l-İslâmî, Kahire 1358/1939, s. 254 vd.; Muhammed Ebû Zehra, Usulü'l-Fıkh, Kahire, t.y., s.12 vd.; ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l İslâmî ve Edilletüh, Dimaşk 1405/1985, I, 35, 36; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm Hukuku, İstanbul 1983, 9, 78 vd).

İmam Şâfiî'nin "er-Risâle" adlı eseri fıkıh usulünde ilk kaleme alınan usul kitabıdır. Hanefilerde, usul müctehid imamlar devrinde yazılı bir eser haline getirilmemiş daha sonra fürûdan hareket edilerek usûl kaideleri belirlenmiştir. İmam Şâfî, işin başında er-Risâle'yi yazarak sonraki Şâfiî bilginlerini bu külfetten kurtarmıştır. İmam Şâfii'nin "el-Ümm" adlı eseri ise Mısır'da mezhep görüşlerini kapsayan bir fıkıh eseridir.

Onun ilmî ve edebî şahsiyeti yanında, takvâsı, olgun karakteri ve güzel ahlâkı da zikredilmesi gereken hususlardandır. Kendisine Sıffın meselesi, sorulunca şu anlamlı cevabı vermişti: "Ömer b. Abdülazîz'e Sıffîn'da ölenler sorulunca o; "Allah'ın elimi bulaşmaktan koruduğu kanlardır" demişti. Şimdi ben de dilimi bu kana bulaştırmak istemiyorum."

Öğrencileri onun hakkında, "Şafiî Hz'leri bir âyeti tefsir etmeye başlayınca, sanki o âyetin indirilişini görmüş gibi büyük bir vukufla konuşurdu" derler.

İmam Şâfiî, müstakil mutlak müctehid idi. Hicazlılar'ın ve Iraklıların fıkhını kendinde toplamıştı. Ahmed b. Hanbel onun için; "Allah'ın kitabı ve Rasûlünün sünnetinde insanların en fakîhi idi"; "Eli hokka ve kalem tutup da, boynunda Şâfi'nin minneti olmayan kimse yoktur" demiştir. Taşköprülüzâde, Miftahu's-Saâde'sinde onun için şöyle der: "Ehli fıkıh usûl, hadîs, dil ve nahiv âlimleri, İmam Şâfiî'nin; emânet, adâlet ve zühdünde, vera, takvâ ve cömertliğinde, güzel ahlâkında, kıymetinin yüceliğinde birleşmiştir. Onu gerektiği şekilde anlatmak zordur" (ez-Zühaylî, a.g.e., I, 26).

Şâfiî mezhebinin usûlü kitap, Sünnet, icma ve kıyasa dayanmaktadır.

Hanefî ve Mâlikîlerin kabul ettiği istihsanla ameli terketti ve "istihsanı kullanan kendisi şeriat koymuştur" görüşünü ileri sürdü. İstihsanı geçersiz kılmak ve tenkid etmek için "İbtalü'l-İstihsân"isimli risâlesini kaleme almıştır (bk. "İstihsan" mad.).

İmam Şâfiî, râvisi sikâ, zabt ve hadis muttasıl olunca âhâd haberle amel etmenin gerekli olduğunu savunur. O, İmam Mâlik'in şart koştuğu gibi, âhâd haberin amelle desteklenmesini, Irak ekolünün gerekli gördüğü râvinin fakih ve ameli haber-i vâhide uygun olma gibi şartları aramaz (Ebû Zehra, a.g.e., s.12 vd.). O'nun haberi vâhidin delil olmasıyla ilgili, dayandığı çeşitli deliller vardır. Bunlardan birinde Hz. Peygamber (s.a.s)'in şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Benim sözümü dinleyip belleyerek ezberleyen ve olduğu gibi başkasına duyuran kimsenin Allah yüzünü ağartsın. Bazan fıkıh hâmili, fakih olmayana nakleder, niceleri de kendisinden daha fakih olan kimseye nakleder..." (Ebû Dâvud, İlm, 10; Tirmizî, İlm, 7; İbn Mâce, Mukaddime,18). Bu hadisi aktardıktan sonra İmam Şâfiî görüşünü şöyle açıklar: "Madem ki Hz. Peygamber, sözlerini dinleyip bellemeğe ve onları başkalarına duyurmağa davet etmiştir. Bunu yerine getiren kimse ister bir kişi olsun, ister cemaat olsun, O'nun davetine icabet etmiş sayılır. Hz. Peygamber'den rivayet eden kimse bir kişi de olsa güvenilir ve âdil olmak şartıyla rivayeti makbuldür."

Diğer yandan İmam Şâfiî istihsanı ve Mâlikîlerin mesâlih-i mürsele delilini reddederken, kendisi bunlara benzer "istidlâl" adını verdiği bir aklî delil kullanır.

Şfiîlerde, çeşitli konularda fetvâ, İmam Şâfiî'nin yeni mezhebine göredir, İmam Şafiî, eski mezhebini temsil eden el-Hucce'den dönmüş ve; "Onu benden rivayet edene hakkımı helâl etmiyorum" demiştir. Ancak on yedi kadar meselede eskiye göre fetva verilmiştir. Meselâ; eski görüşü, muarızı olmayan bir hadisle desteklenirse onunla fetva verilir. Onun şöyle dediği nakledilir: "Hadis sahih olunca, o benim görüşümdür. Benim böyle bir hadisle çelişen sözümü de duvara çarpın".

İmam Şâfiî Hicaz, Irak, Mısır ve diğer İslam beldelerinde çeşitli talebeler yetiştirmiştir. Yeni mezhebini Şâfiî'den alan Mısırlı beş öğrencisi şunlardır:

1) Ebû Ya'kub Yûsuf b. Yahyâ el-Büveydî (Ö. H. 231). Halîfe Me'mun'un çıkardığı "Halku'l-Kur'an" fitnesi yüzünden Bağdat'ta bir süre hapsedildi (bk. "Halku'l-Kur'an" mad.). Şâfiî, onu ders halkasına vekil olarak bırakmıştır. Şâfiî'nin sözlerinden derlediği ünlü bir özet eseri vardır.

2) Ebû İbrahim İsmail b. Yahyâ el-Müzenî (Ö. H. 266): Şâfiî mezhebine göre yazılmış çeşitli eserleri vardır. Mebsût adı verilen "el-Muhtasaru'l Kebîr" ve "el-Muhtasaru's-Sağîr" bunlardandır. Irak, Şam ve Horasan'dan pek çok ilim talibi ondan yararlanmıştır.

3) Ebû Muhammed er-Rabî' b. Süleyman b. Abdilcebbâr el-Murâdî (Ö.H. 270): İmam Şâfiî'nin kitaplarının ravisidir. Amr b. el-Âs Câmiinde (Fustat Câmii) müezzindi. Şafiî'nin er-Risâle, el-Ümm ve diğer kitapları, el-Murâdî kanalıyla bize ulaşmıştır.

4) Harmele b. Yahya b. Harmele (Ö.H. 266): İmam Şâfiî'den er-Rabî'in rivayet etmediği kitapları nakletti. Kitabü'ş-Şurût, Kitabü's-Sünen, Kitabü'n-Nikâh ve Kitâbü'l-İbil ve'l-Ganem ve Sıfatühâ ve Esnânühâ bunlar arasında sayılabilir.

5) Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem (Ö.H. 268): İmam Mâlik'in de öğrencilerinden idi. Mısırlılar onu diğer fakihlerden üstün kabul ediyordu. Daha sonra Şâfiî'nin görüşlerini bırakarak İmam Mâlik'in ictihadlarıyla amel etmeye başladı.

Şâfiî'nin mezhebi; Mısır, Güney Arabistan, Doğu Afrika, Doğu Anadolu, Seylan, Endonezya, Cava, Filipinler, Malaya, Mâveraü'n-Nehir ve Horasan gibi yerlerde yayılmıştır (ez-Zühaylî, a.g.e., I, 37 vd.; Hamdi Döndüren, a.g.e., s. 78 vd.).

İmam Şâfiî İctihad'da izlediği usûl:

Delillerden hüküm çıkarma ve ictihad'ta izlediği usulü "İhtilâfü'l-Hadis", "Cimâu'l-İlm" ve "er-Risâle" isimli eserlerinin çeşitli yerlerinde açıklamıştır. Özetle şöyle der: "Kitap ve ihtilafsız mütevatir sünnetle hükmolunur. Bu hüküm için "görünüşte ve gerçekte (zahir ve batında) hak ile hükmettik" deriz. Üzerinde ittifak edilmeyen ve âhâd yoldan gelen sünnetle hükmolunur. Bunun için, "görünüşte hak ile hükmettik", deriz. Fakat "gerçekte..." diyemeyiz. Çünkü hadisi rivayet eden yanılmış olabilir. İcma, daha sonra da kıyas ile hükmederiz. Bu, ondan da zayıftır, fakat zaruret bulunduğu yerde kullanılır. Çünkü haber varken kıyası kullanmak helal değildir. Nitekim teyemmüm de, seferde su bulunmayınca temizliği sağlar, fakat su bulununca teyemmüm bozulur (eş-Şafiî, er-Risâle, s. 512, 599, 600).

Şafiî, Kitap ve Sünnet'in te'vile muhtaç kısımlarını doğru tevil etmek için Arapçanın, yapılan te'vile müsait bulunmasını ve Kitap, Sünnet ve İcma kaynaklarında, anlaşılan manâyı takviye eden bir delilin bulunmasını şart koşar. Te'vilini de bu doğrultuda yapar. Sünnete göre hüküm vermesi için, mütevatir olmayan hadiste sika, doğru, ne dediğini ve hadisin anlamını değiştirecek sözleri bilen; hadisin anlamını tam olarak bilmiyorsa, onu manâ yoluyla değil, asıl lafızlarıyla rivayet eden; rivayetini hıfzetmiş, kitabını muhafaza etmiş, sika ravilere muhalefetten uzak ve hadisin ilk kaynağına kadar aynı şartları taşıyan raviler tarafından rivayet edilmiş bulunması şartını arar.

İstihsanı, mesnedsiz, keyfî hüküm olarak anladığı için reddeden İmam Şafiî, rey ictihadını kıyastan ibaret kabul etmiş, kıyası da delâlet yoluyla ilahî beyan çeşitlerinden biri saymıştır. Hakkında nass bulunan meselenin illeti ile nass bulunmayan meselenin illeti aynı olursa, yapılan kıyasta ihtilaf edilmez. Ancak, asıl mesele ile nass bulunmayan fer'î meselenin illeti aynı olmayıp benzer olursa, bu konuda yapılan kıyasta ihtilaf olur ve farklı hükümlere varılır.

İmam Şafii'nin ictihad ve taklid konusundaki şu sözleri kayda değer: "Delilsiz ve hüccetsiz olarak bilgi toplayan kimse gece karanlığında odun toplayana benzer; topladığı bir arkalık odunu yüklenirken bunun içinde kendisini sokacak bir yılanın bulunduğunu bilmez."; "Sahih hadis bulununca benim mezhebim odur."; "Kıblenin hangi yönde olduğunu kestiren bir kimsenin bir başkasını taklid etmesi nasıl uygun olmazsa, mükellefin dininde, çağdaşı olan bir kimseyi taklit etmesi de öyle uygun değildir."

İctihadına örnek:

"Cuma günü yıkanmak vaciptir" hâdisini rivayet ettikten sonra Şafiî, şöyle der: "Hadiste geçen "vacip" ifadesinin "başkasına caiz değil, ahlaken gerekli, temizlik ve pis kokunun giderilmesi için tercih edilmeli." gibi manâya ihtimali vardır. Kur'an, abdesti abdestsiz olanlara; guslü, cünüplere tahsis ettiği göz önüne alınırsa, bu son manâ en uygun olanıdır. Şafiî burada te'vil ve anlayış ictihadı yapmıştır.

İmam Şafiî, annenin çocuğu emzireceğini, babanın da yiyecek ve giyeceğini temin etmesinin, süt anne tutulursa bunun da emzirme ücretini ödemesinin gerektiğini belirten el-Bakara 2/233. ayeti ile Hz. Peygamber'in (s.a.s) Hind'e, Ebu Süfyan'ın malından kendisi ve çocuğu için yetecek kadar malı habersiz olarak alabileceğini ifade eden hadisini naklettikten sonra; babadan olması nedeniyle, çocuğun emzirilme ve beslenme külfetinin babaya ait olduğu hükmünü çıkarır. Daha sonra da bu hükümden hareketle kıyas yaparak evlâdın da babaya bakması gerektiği hükmüne varır.

İctihadla kıyası aynı anlamda kullanan İmam Şafiî, yalancı şahidlikle bir kimsenin eşini üç talakla boşadığını iddia ederek hâkimin eşleri ayırmasına sebep olanların yalancılıkları anlaşılınca, mağdura eşinin mehri mislini vermeye mecbur kılınması ictihadında olduğu gibi, maslahat-ı mürsele delilini de kullanır.

Hikmetli sözleri ve şiirlerini ihtiva eden bir Dîvân'ın sahibi olan İmam Şâfiî, edebî yönüyle de eşsiz bir şahsiyet sayılır. Aşağıdaki dörtlük ona aittir.

"Hafızamın bozukluğunu (hocam) Vekî'e şikayet ettim.

Bana günahları terketmemi tavsiye etti.

Ve bana şunu bildirdi ki; ilim bir nurdur

Ve Allah'ın bu nuru âsilere verilmez. "
 

edonisx

New member
1.Tim düzgün konuş edepli ol

arkadaş bılıyoz ne olduğunu ama hala içinizde bılmeyen edepsizler var duzgun konuşsunlar yok peygamber gıtse iflah olmaz akıllı konuşsunlar dını bılmeden dını konuşmasınlar
 

numb_b

New member
cami sayısı fazla olabilir ,endişelenecek bir durum yok bence . 3.Selim döneminden itibaren modernleşme çabalarını günümüze kadar getirdiğimizde , Türkiye'nin tarihsel dokusunun şeriata artık imkan vermeyeceğini söylemek mümkündür. öğretmen atamalarına gelince durum gerçekten vahim eğitime önem verilmemesini de göçebe toplum yapımızın köklerinde aramak lazımdır. bir liste vermişsin güzel veriler var gerçekten , ama ben de şunu eklemek isterim ki ;
memleketimizde bu kadar birahane , bar, disko, milyonlarca litre rakı tüketimi , tikisi, taksimde cankisi ,bu kadar genelevi dururken hiçbirşey olmaz . önemli olan ülkemizi daha nasıl ileriye götürebileceğimiz , demokratik atılımları nasıl gerçekleştirebileceğimiz . Mustafa Kemal Atatürk bize bu yolu açmış , camiye , örtüye kafayı takmamak lazım . saygılar
 

HTML

Üst