Avrupa Birliği Üyeliği Bir Tezgâhtır!

Vtnsvr

New member


Avrupa Birliği üyeliği hedefinin bir ‘Devlet Politikası’ olarak kabulü doğru bir şey midir? Milli menfaatlerimize uygun mudur? Türkiye AB’ye üye olabilecek mi? Avrupa Birliği Türkiye’yi gerçekten üye yapmak istiyor mu? Yoksa AB üyeliği, ülkemizin tam anlamıyla Batı’nın kontrolüne girmesi için bir tezgâh mı?

Alman Dışişleri Bakanı Fischer’in Danimarka Dışişleri Bakanı ile mikrofonun açık unutulduğu bir sırada yaptığı konuşmayı hatırlayalım. Ne demişti Alman Bakan “Türkiye hiçbir zaman üye olamayacak... Onları önce uyutalım sonra da unutalım!” Hatta bu konuşmayı yakalayan gazeteci ödül bile almıştı!

Ülkemizdeki AB lobisine göre İngiltere Avrupa Birliği’ne girmemizden yanadır! Acaba öyle mi? 2005 yılında Dönem Başkanı olan Avusturya’nın Türkiye’ye karşı takındığı menfi tavır üzerine İngiltere Avusturya’ya şu telkinde bulunur: “Ayının derisini yüzmek istiyorsan evvela tuzağa girmesini sağlamalısın!” Ayı’dan kasıt tabii ki Türkiye’dir! İşte İngiltere’nin gerçek yüzü budur!

Hâlbuki bizim AB lobicilerine bakılacak olursa, İngiltere AB sürecinde bizi destekliyormuş! Peki, İngiltere’nin gerçek düşüncesinden bizim lobicilerin haberi yok mu? Böyle bir şey mümkün mü?

Fransa Dışişleri Bakanlarından Hubert Verdine “Türkleri üyelik anlaşmasının onaylanabileceğine inandırmak dürüstçe ve doğru değil” diyor. Bizim AB lobicileri Verdine kadar bile mert değil! Çünkü bu devletin bağımsızlığı bunların birçoğunun umurunda bile değil. Onların tek düşüncesi nasıl olursa olsun yeter ki, mevcut yüksek hayat standartları sürsün, kendi yakınlarının gelecekleri garanti altında olsun! Türkiye sömürge olmuş ne gam!

Fakat eskiden olduğu gibi AB yalanlarına milleti artık kolaylıkla inandıramıyorlar. Nitekim geçenlerde Ali Kırca’nın Siyaset Meydanı programında, Türk kökenli Alman milletvekili, Avrupa Parlamentosu üyesi Vural Öger ve TÜSİAD AB temsilcisi Bahadır Kaleağası’nı izledik. Bu ikili, Avrupa Birliği’nin ikiyüzlü tavrı konusunda üniversite gençliğini ikna edemediler. Yapılan oylama gençlerin %86’sının onlara inanmadığını ortaya koydu!

Evet, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olması söz konusu bile değil. Varsayalım ki, istedikleri kriterleri yerine getirdiğimiz takdirde bizi üye yapacaklar; biz buna rağmen AB’ye üye olunmasına karşıyız çünkü biliyoruz ki, Türk ve Müslüman kimliğimizden vazgeçmedikçe bizi AB’ye üye yapmazlar. Bunların amacı, AB üyeliği uğrunda bizden alacakları tavizlerle Türkiye’yi parçalamaktır. Kemalizm’den tamamen vazgeçmemizi ve Ordumuzun Hollanda Ordusu gibi bir konuma getirilmesini istiyorlar bizden! Bunlar herhalde sebepsiz değil. Adamlar devlet dairelerindeki Atatürk resimlerinden bile rahatsızlar ve bunu dile getirmekten çekinmiyorlar! Kıbrıs’ta ve Ermeni Soykırımı iddialarının kabulü konusundaki küstah talepleri, Kürtçü harekete verdikleri destek bilinmeyen bir şey mi?

Avrupa Birliği, asıl amacını perdeleyip, içimizdeki Batı hayranı gafiller ve işbirlikçiler vasıtasıyla milletimizin aklını çelmeye çalışıyor. “Yok, efendim Atatürk’ün hedefi de Avrupa Birliğiymiş (sanki Atatürk’ün sağlığında böyle bir birlik varmış gibi!), Avrupa Birliği bir çağdaşlaşma projesiymiş, kriterler yerine getirilirse bizi üye yapacaklarmış, 2020’de ya da 2030’da mutlaka üyeliğimiz kabul edilecekmiş, fakat ah şu ev ödevlerimizi bir aksatmasak ne güzel olacakmış!” gibi bir sürü boş laf.

Avrupa Birliği’nin istiskalleri bizi isyan ettiriyor fakat şu ‘Ev Ödevi’ tanımı yok mu, bu kelimeleri duyunca adeta ifrit oluyoruz. Kim bunlar da bizden ev ödevi istiyorlar? Evet, kim bunlar? Ve bunların bu şekilde konuşmasına fırsat verenler hiç mi ıstırap duymuyorlar? Bir milletin haysiyeti ile oynanmasına nasıl izin verebiliyorlar?

Geçtiğimiz günlerde Ruşen Çakır da nerede ise ağlamaklı bir üslupla Vatan gazetesinde yazıyordu. Efendim Türkiye’nin AB’ye üyeliği için çok etkili çalışmalar yapmış olan ‘Bağımsız Türkiye Komisyonu’ sonunda pes etmiş ve çalışmalarını süresiz olarak askıya almış! 2004 başında “Açık Toplum Enstitüsü” tarafından kurulan komisyonun, Eylül 2004’de altı dilde ve 30 bin kopya basılan Türkiye raporu, Avrupa’daki tüm karar vericilere ulaştırılmış ve 2004 Aralık ayında müzakerelere başlanması kararının alınmasında epey katkı sağlanmış! Ancak yetkililerin özellikle ‘301. madde ve özgürlükçü yeni Anayasa’ konusunda sürekli olarak ‘önümüzdeki hafta’ demeleri ve hiçbir gelişmenin yaşanmaması üzerine, Komisyon bizden umudunu kesmiş ve çalışmalarını süresiz olarak askıya almış!

Gördünüz mü başımıza geleni? Ne olacak şimdi? AB’li ‘dostlarımız’ bile bizim uyuşukluğumuzdan illallah demişler? Ama bu kadar da olmaz ki canım! Hem ne kadar ayıp, eniştemiz Lajendijk hakkında bile 301. maddeden dava açılmış! Hiç olacak şey mi? Kaldırın artık şu maddeyi de şu bizim psikopat Türk düşmanları Türklüğe özgürce küfredebilsinler! (“Fransa’da ‘Soykırımı yapılmamıştır’ demenin suç kabul edilmesi düşünce özgürlüğüne sığıyor mu?” diye sakın sormayın!)

Ne ise ki, iktidar ‘kararlılık’ göstererek işe ciddiyetle sarıldı da 301. madde değiştirilebildi! Cezanın 3 yıl olan üst sınırı 2 yıla indirildi ve artık bu maddeden, Adalet Bakanı izin verir de dava açılırsa mahkûm olanlar para cezası ile kurtulacaklar! Böylece kimliksizleşme, pardon ‘Avrupalı olma’ yolunda önemli bir adım daha atıldı!

Evet, ‘Özgürlükçü’ ve de ‘Sivil’ anayasayı da artık bir an önce çıkaralım artık. Batılı dostlarımız bizim için bu kadar çaba harcarken, biz de biraz gayret gösterelim canım. Kürtçü kardeşlerimizin demokratik haklarını da verelim artık değil mi? Onları da çok üzdük yani! Bizim anlayışsızlığımız yüzünden dağa çıkmak zorunda kaldılar! Kim bilir, Mehmetçiklerimize kurşun sıkarken vicdanları nasıl da sızlıyordur!

Soros’un Açık Toplum Enstitüsü bile bizim için çalışıyormuş! İyi ki Ruşen Çakır yazmış, yoksa haberimiz olmayacaktı. Biliyorsunuz, bu Açık Toplum Enstitüsü TESEV’le beberaber çalışır; geçenlerde TESEV’in Başkanı Can Paker açıklamıştı ya, SOROS’un, ‘Demokrasi Projesi’ için onlara yılda 2 milyon dolar yardım yaptığını! Ülkemizin demokratikleşmesi için yırtınan ne kadar dost var görüyor musunuz? Bu ilgi insanın gözlerini yaşartıyor!

Bunlar işin şakası, yahu adamlar bize tezgâh kuruyor tezgâh! Uyanın artık, aklınızı başınıza alın! Avrupa Birliği de bu tezgâhın bir parçası. Devlet adamının feraseti işte bu tezgâhları görebilmesidir. Tabii bunun için önce hiç komplekse kapılmadan, “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” diyebileceksiniz, sonra tarihinizi çok iyi bileceksiniz ve emperyalizmi çok iyi tanıyacaksınız.

E.Korgeneral Atıf Erçıkan’ın 1961 yılında NATO görevi sırasında, eline geçen “Sovyetler dağıldıktan sonra kurulacak olan Türk devletlerinin Türkiye ile irtibatlarını kesmek” başlıklı dosyanın içinde neler vardı?

“Türk devletlerinin işgal edecekleri coğrafya stratejik yönden çok değerli ve tabii kaynaklar bakımından çok zengindir. Bu devletler Batı’daki Türkiye Cumhuriyeti ile birleşirlerse o zaman, Hitler Almanya’sı veya Stalin Rusya’sından daha tehlikeli bir kuvvet olarak Batılıların karşısına çıkarlar. Türkiye Cumhuriyeti ile Doğu Türklerini birleştirmemek için elden gelen yapılmalı, Türkiye ile bu devletler arasında tampon devletler kurulmalı, Türkiye’nin lider devlet olmasını engellemek için siyasi ve ekonomik bütün tedbirler alınmalıdır.” Evet, işte AB’de bu tedbirlerden sadece biridir!

1990 yılında Lozan Üniversitesi’nde düzenlenen bir seminerde Avrupa Birliği’nin iki kuruluş amacından bahsedilmiş ve bunlar tutanaklara da geçmiştir. Bu amaçlardan birinin “Türkleri Ural Dağları’nın doğusuna itmek” olduğunu hatırlatalım! Bunun için de önce Türk Milletinde milli şuurun, milli dayanışmanın yok edilmesi gerekmekteydi ki, bu doğrultuda çok önemli başarılar sağladıkları meydandadır. Batı, Türk Dünyası’nın birliğini nükleer silahtan daha tehlikeli görmektedir.


“Yok canım, bu kadarı da artık paranoya” diyenler, dönüp tarihe baksınlar. Batı Türk’e düşmandır. Çünkü emperyalizme karşı baş eğmeyenler yalnız Türklerdi! Haçlı ordularına karşı İslam’ın bayrağını yükselten Türklerdi! Emperyalizme karşı ilk şanlı direnişi Türkler gösterdi ve bu direniş tüm mazlum milletler tarafından örnek alındı. Hala daha direnen Türklerdir. İçeriden ve dışarıdan Türk’e yapılan saldırıların sebebi işte budur! İsmail Şefik AYDIN
 

algoritmaA

New member
biz bize yeteriz ab ye filan ihtiyacımız yok bizin...onlar bizlere muhtaçken bizler onlara muhtaçmışız gibi gosterilmekte..inşallah ab nin bize sadece kostek olacağını yakın zamanda herkez anlar artık...
 

ozkan370

Software Engineering
güldürmeyin beni ya başka zaman olsa avrupayı özenirsiniz şimdi kötülüyonuz
 

MORE

New member
ab ye girsek ne olcak ki...daha a yı b yi bilmeyenler olduktan sonra bu ülkede....
 

SAGDUYU

New member
Demek istediğim şu bizim ülkede ya külli karşıyız ya da hepten tarafındayız.
Bugün AB dediğimiz kuruluş dünyanın dümeninde olan olan güçlerden biri.Ayrıca dediğin gibi AB ye muhtaç değiliz,anlayışı da doğru sayılmaz bugün türkiye dış ticaretini %70 ni muhtaç değiliz dediğiniz bu ülkelerle yapıyor.

Devletten tut ta sokaktaki vatandaşa kadar Avrupanın etkisindeyiz.
Ayrıca AB nin ikiyüzlülğü karşısında ben size küstüm demek, oynamıyorum demek ülke menfaatlerine uygun düşmez.

Duygularımızla değil aklımızla hareket etmek durumunda olmalıyız.
Bir de bu AB yi yerin dibine vuralım ama ekonomisiyle ve hak ve özgürlükleriyle Dünyanın merkezindedir.Bunu nasıl yaptıklarını iyi etüt etmek gerek.

Kızmayla sırt dönmeyle ancak ucuz kahramanlık yapmış oluruz gibi geliyor bana
 

sedapinar

New member
AB’ye üyelik demek, egemenliğin Brüksel’e devredilmesi, ulusal bağımsızlığın yerini bağımlılığın alması değil midir ?
Türkiye AB üyesi olduğunda, sadece birçok ulusal meselede geri adım atmakla; Ege’de, Kıbrıs’ta, Güneydoğu’da ülkemizi aydınlık bir geleceğe götürmeyecek ödünler vermekle, açılımlar yapmakla sınırlı kalmayacak .. Varoluşunun ön şartı ve “olmazsa olmazı” kimi niteliklerinden vazgeçecek : ULUSAL EGEMENLİK ve BAĞIMSIZLIKLIK, AB’ye terk edilecek !..
İşte bunu gayet iyi bildiği için, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, TBMM’de, o dönem İstanbul bağımsız milletvekili olan Emin Şirin tarafından kendisine yöneltilen soru önergesini yanıtlarken, “özellikle yetki devri açısından Türkiye’nin AB’ye katılıma hazır hale gelebilmesi için” Anayasa’nın, başta “egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu” güvence altına alan 6’ıncı ve “yasama, yürütme ve yargının” yetkilerini düzenleyen 7, 8 ve 9’uncu maddeleri olmak üzere, 10 maddesinin değiştirilmesi gerekt iğini söylüyordu. (Cumhuriyet, 16.2.2005)
Oysa değiştirilmesi gerektiği söylenen Anayasa’nın 6. maddesi, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir… Egemenliğin kullanılması hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye ya da sınıfa bırakılamaz” diyor .
DSP, MHP ve ANAP’tan oluşan koalisyon tarafından ABD’den transfer edilip Türkiye’ye umut olarak sunulan Kemal Derviş de, İzmirli işadamları ile yaptığı bir toplantıda, “Ulus devletin egemenliğine de bakmak lazım. Artık ulus egemenliği paylaşılacaktır. XXI. yüzyılda egemenlik paylaşımına hazır olmalıyız…” (Cumhuriyet, 19.2.2004) demiyor muydu .
“Ulus egemenliği paylaşılacaktır” diyen Kemal Derviş, Türkiye’deki görevini tamamladı ve tekrar Dünya Bankası memurluğuna döndü ..
Türk ulusu egemenliğini ve bağımsızlığını, 80 yıl önce verdiği bir ulusal bağımsızlık savaşında zorla, güçle, erkle kazandı. Onun için, müzakere masalarında, egemenliğine el konulmasına ve bağımsızlıktan mahrum kılınmaya göz yummamalıdır.İşte bu yüzden AB'ye girmemeliyiz...
 

merhaba_-

New member
Osmanlıya matbaayı ülkeye sokmadı diye kızanlar, şimdilerde Abye,, d8e karşılar.. :) Çağa ayak uydurmak lazım biraz da öyle geçmişte hata yapanlara kızıpta şimdi aynısını yapmak olmaz.
 

SAGDUYU

New member
AB’ye üyelik demek, egemenliğin Brüksel’e devredilmesi, ulusal bağımsızlığın yerini bağımlılığın alması değil midir ?
Türkiye AB üyesi olduğunda, sadece birçok ulusal meselede geri adım atmakla; Ege’de, Kıbrıs’ta, Güneydoğu’da ülkemizi aydınlık bir geleceğe götürmeyecek ödünler vermekle, açılımlar yapmakla sınırlı kalmayacak .. Varoluşunun ön şartı ve “olmazsa olmazı” kimi niteliklerinden vazgeçecek : ULUSAL EGEMENLİK ve BAĞIMSIZLIKLIK, AB’ye terk edilecek !..
İşte bunu gayet iyi bildiği için, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, TBMM’de, o dönem İstanbul bağımsız milletvekili olan Emin Şirin tarafından kendisine yöneltilen soru önergesini yanıtlarken, “özellikle yetki devri açısından Türkiye’nin AB’ye katılıma hazır hale gelebilmesi için” Anayasa’nın, başta “egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu” güvence altına alan 6’ıncı ve “yasama, yürütme ve yargının” yetkilerini düzenleyen 7, 8 ve 9’uncu maddeleri olmak üzere, 10 maddesinin değiştirilmesi gerekt iğini söylüyordu. (Cumhuriyet, 16.2.2005)
Oysa değiştirilmesi gerektiği söylenen Anayasa’nın 6. maddesi, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir… Egemenliğin kullanılması hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye ya da sınıfa bırakılamaz” diyor .
DSP, MHP ve ANAP’tan oluşan koalisyon tarafından ABD’den transfer edilip Türkiye’ye umut olarak sunulan Kemal Derviş de, İzmirli işadamları ile yaptığı bir toplantıda, “Ulus devletin egemenliğine de bakmak lazım. Artık ulus egemenliği paylaşılacaktır. XXI. yüzyılda egemenlik paylaşımına hazır olmalıyız…” (Cumhuriyet, 19.2.2004) demiyor muydu .
“Ulus egemenliği paylaşılacaktır” diyen Kemal Derviş, Türkiye’deki görevini tamamladı ve tekrar Dünya Bankası memurluğuna döndü ..
Türk ulusu egemenliğini ve bağımsızlığını, 80 yıl önce verdiği bir ulusal bağımsızlık savaşında zorla, güçle, erkle kazandı. Onun için, müzakere masalarında, egemenliğine el konulmasına ve bağımsızlıktan mahrum kılınmaya göz yummamalıdır.İşte bu yüzden AB'ye girmemeliyiz...

sözler çok şık. katılmamak mümkün değil.heyecan verici
Bir de uygulanabilirliği ve tedavülü olsa...
 

bbxvv

New member
Osmanlıya matbaayı ülkeye sokmadı diye kızanlar, şimdilerde Abye,, d8e karşılar.. :) Çağa ayak uydurmak lazım biraz da öyle geçmişte hata yapanlara kızıpta şimdi aynısını yapmak olmaz.
Kardeşim avrupa çağın önüne geçmiş bi ülke değilki. tamam teknolojisi bizden yüksek. Fakat dibimizde İran ve Ruya var daha doğuda Japonya var bunların teknolojiside avrupa ülkeleriyle yarışacak kadar fazla.

Ab bir hristiyan topluluğudur. Orta doğunun bel kemiği Türkiye'yi kimseye kaptırmak istemeyen ama kendi içinede sokmak istemeyen bir topluluk.
 

sedapinar

New member
sözler çok şık. katılmamak mümkün değil.heyecan verici
Bir de uygulanabilirliği ve tedavülü olsa...
Bir milletin bağımsızlığı ve egemenliği uygulanabilirlikle değil varlığıyla ilgili kavramlardır kardeşim.Bu kavramlar varsa ortada bir millet vardır.
AB üyesi olan ülkelerin bağlı olduğu kurallar zaten kendilerine ait olan kurallardır.Bu ülkeler G-7 lerin hakimiyetinde bir hristiyan birliği.Kurallarıda ilk kuruluş aşamasında kendi varlık ve çıkarlarına göre oluşturulmuş.Yani onlar için bir özveri sözkonusu değil.Asıl kapısında her değerimizi bırakmak zorunda kalacak olan biziz.

AB'ye üye olunursa, millete ait olan egemenliğin bir bölümünü Türk milletinden alır, AB'ye verirsiniz. Kimse bunun aksini söyleyemez. Bu ise Türkiye'de mevcut olan her şeyin ortak meşruiyetinden ciddi bir sapma demektir. Bunun da aksini kimse söyleyemez. AB'ye üye olunursa istense de istenmese de meşruiyetin kaynağı değişmiş olacaktır. Tam bağımsızlık ve milli egemenlikteki daralmanın meydana getireceği meşruiyet boşluğunu bizatihi AB toplumsal bir üst değer olarak dolduracaktır. AB'nin bizim üzerimizdeki etkisi bir üye olarak sadece onun karar aldığı hususlara uymakla kalmayacaktır. Ekonomimiz, iç ve dış siyasetimizin yanı sıra bütün kültürel hayatımız ve değerlerimiz de AB'ye endekslenecektir. Giderek Türkiyede iyinin doğrunun ve güzelin tek referansı AB'nin bu konudaki değerleri olacaktır. AB'de ne varsa mübah, meşru ve hatta zorunlu hale gelecek, olmayanlarsa toplumsal hayatımızdan silinip gidecektir
Böyle bir tehlikeninde tedavülü modası olabilir mi kardeşim???
 

SAGDUYU

New member
Bir milletin bağımsızlığı ve egemenliği uygulanabilirlikle değil varlığıyla ilgili kavramlardır kardeşim.Bu kavramlar varsa ortada bir millet vardır.
AB üyesi olan ülkelerin bağlı olduğu kurallar zaten kendilerine ait olan kurallardır.Bu ülkeler G-7 lerin hakimiyetinde bir hristiyan birliği.Kurallarıda ilk kuruluş aşamasında kendi varlık ve çıkarlarına göre oluşturulmuş.Yani onlar için bir özveri sözkonusu değil.Asıl kapısında her değerimizi bırakmak zorunda kalacak olan biziz.

AB'ye üye olunursa, millete ait olan egemenliğin bir bölümünü Türk milletinden alır, AB'ye verirsiniz. Kimse bunun aksini söyleyemez. Bu ise Türkiye'de mevcut olan her şeyin ortak meşruiyetinden ciddi bir sapma demektir. Bunun da aksini kimse söyleyemez. AB'ye üye olunursa istense de istenmese de meşruiyetin kaynağı değişmiş olacaktır. Tam bağımsızlık ve milli egemenlikteki daralmanın meydana getireceği meşruiyet boşluğunu bizatihi AB toplumsal bir üst değer olarak dolduracaktır. AB'nin bizim üzerimizdeki etkisi bir üye olarak sadece onun karar aldığı hususlara uymakla kalmayacaktır. Ekonomimiz, iç ve dış siyasetimizin yanı sıra bütün kültürel hayatımız ve değerlerimiz de AB'ye endekslenecektir. Giderek Türkiyede iyinin doğrunun ve güzelin tek referansı AB'nin bu konudaki değerleri olacaktır. AB'de ne varsa mübah, meşru ve hatta zorunlu hale gelecek, olmayanlarsa toplumsal hayatımızdan silinip gidecektir
Böyle bir tehlikeninde tedavülü modası olabilir mi kardeşim???
Seda arkadaşım senin o AB ye girmekle elimizden gideceğini söylediğin değerlere bugün Avrupa bizim devletimizden daha çok sahip çıkıyor.
Milletin değerlerine bu ülkede her türlü hakaret yapılırken beğenmediğiniz Avrupa daha saygılı.
Ülkemizde eğitim görmelerine izin verilemdiği için sadece Avusturyada binin üzerinde öğrenci okuyor.
 

sedapinar

New member
Seda arkadaşım senin o AB ye girmekle elimizden gideceğini söylediğin değerlere bugün Avrupa bizim devletimizden daha çok sahip çıkıyor.
Milletin değerlerine bu ülkede her türlü hakaret yapılırken beğenmediğiniz Avrupa daha saygılı.
Ülkemizde eğitim görmelerine izin verilemdiği için sadece Avusturyada binin üzerinde öğrenci okuyor.
O yuzden mi sevgili ab 301.maddenin kaldırılışı için bu kadar diretti.Türkkiye'de Türk olmaktan rahatsız ve hakaret için fırsat kollayan kaç kişi vardıda ab bu kişilerin hislerine tercüman oldu?
Lütfen bu ab dayatması değildi diye bir savunmaya girmeyin buyrun konunun çok net bir kanıtı.
Euronews 301'in AB dayatması olduğunu itiraf etti..


Tüm dünyada çok çeşitli dillerde yayın yapan ve özellikle Türkiye hakkında yaptığı haberlerde taraflı yaklaşımı ile dikkatleri çeken Euronews kanalı 301. maddenin meclisden geçmesi ile gün boyu Türkiye haberlerini vermeyi sürdürdü.




301. maddenin meclisden geçmesini milliyetçi ve ulusalcı çevrelerin ´Tarihi bir hata´ olarak değerlendirdiğini bildiren kanal yazarların ise yapılan değişikliğini yeterli bulmadığını söyledi.
Kanal yaptığı yorumda 301. maddenin yazarları takip etmek için kullanıldığı saçmalığını öne sürerken herzaman olduğu gibi Orhan Pamuk ve Hrant Dink örneklerini verdi. Ankara´nın ´hala´ Ermeni soykırımını tanımadığını bildiren Euronews, HrantDink´in de bu yasadan yargılandıktan sonra da öldürüldüğünü bildirdi.




Televizyon kanalı 301 in, AB dayatması olduğunu bir anlamda itiraf etti. AB´nin 301´i Türkiye´yi test etmek için sunduğunu söyleyen kanal Brüksel´de ´İlk adım atıldı´ yorumlarının yapıldığını da bildirdi.



Kanal haberi gün boyunca tekrarlayarak sunduğu haber bültenlerinin ilk haberi olarak verdi.



301. maddenin AB dayatması ve AKP desteği ile meclisten geçirilmesinden sonra özellikle Orhan Pamuk ve Hrant Dink gibi iki isim üzerinde yoğunlaşan Batı kamuoyu, bazı gerçekleri bir kere daha vurgulamış oldu.




Türkiye´ye hakaret ettikten sonra Nobel´le ödüllendirilen Orhan Pamuk´un ve Hrant Dink´in ve arkasında pek çok gizli servisin bulunduğu bilinen cinayetinin aslında Türkiye´nin kimi konularda sıkıştırılmasında bir silah olarak kullanıldığı artık anlaşılmıştır.



Türklüğe hakareti serbest bırakan ve soykırım yalanı konusunda ki entrikaların önünü açacak olan 301 değişikliği batıda bayram havası yarattı. İleriki günlerde bu bayramın kimler tarafından ne kutlaması olarak düzenlendiği daha da açık ortaya çıkacaktır. Özellikle bütün ülkelerinde 301 benzeri maddeler bulunan Avrupa´nın neden Türkiye´ye bunu dayattığı sorusu ise artık herkesin malumu...

http://www.belturk.be/go.php?go=31c1817&do=details&return=last_news&pg=2

Bir kanıt daha bizden değil İngiliz gazetelerinden;

AB dayatmaları İngilizleri bile isyan ettirdi

İngiliz basını, Avrupa Komisyonu tarafından açıklanan Türkiye ile ilgili İlerleme Raporunu “zamansız vedayatmacı” olarak değerlendirdi. “Türkiye’nin savaşın eşiğinde olduğunu” iddia eden Independent gazetesi, “Rapor, bundan daha kötü bir zamanda açıklanamazdı. Raporun tonu da bundan uygunsuz olamazdı” diye yazdı.Gazetenin, “aslında raporun içeriğinin makul ve mantıklı olduğu” görüşünün de dile getirildiği yazısında, “Türkiye’de reformların yavaşladığı” öne sürüldü, “301. madde, Ermeni iddiaları ve Kıbrıs konusuyla ilgili tartışmalara” dikkat çekildi. “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başarılı bir seçimi geride bıraktığı ve Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçildiği” hatırlatılan yazıda, “PKK terörünün de sürdüğüne” dikkat çekilerek, “işte tam da bu nedenlerle AB’nin emredici tonla yazılmış dayatmacı raporunun uygun olmadığı” dile getirildi.

http://www.yenicaggazetesi.com.tr/haberdetay.php?hit=3292
 

SAGDUYU

New member
Bu güzel fikir alışverişi için çok teşekkürler kardeşim.Hayırlı akşamlar.
Bak bu kardeşim noktasında anlaşamayız senle.
Kardeşim olsaydı, senin gibi düşünmezdi.
Tabi aynı şekilde kardeşin olsa benim gibi düşünmezdi.dimi:)
mutlaka onların beyinlerini kendi görüşlerimiz doğrultusunda yıkardık gibi geliyor bana.

Bu kardeşlik bizi bozar.Arkadaşımsa uyar.kib
 

xfemdomx

New member
ömer seyfeddin'in dediği gibi tarih ezeli bir tekerrürdür kimse kimseyi kandırmasın Türk'ün Türkten baska DOSTU YOKTUR
 

HTML

Üst