Vtnsvr
New member
Avrupa Birliği üyeliği hedefinin bir ‘Devlet Politikası’ olarak kabulü doğru bir şey midir? Milli menfaatlerimize uygun mudur? Türkiye AB’ye üye olabilecek mi? Avrupa Birliği Türkiye’yi gerçekten üye yapmak istiyor mu? Yoksa AB üyeliği, ülkemizin tam anlamıyla Batı’nın kontrolüne girmesi için bir tezgâh mı?
Alman Dışişleri Bakanı Fischer’in Danimarka Dışişleri Bakanı ile mikrofonun açık unutulduğu bir sırada yaptığı konuşmayı hatırlayalım. Ne demişti Alman Bakan “Türkiye hiçbir zaman üye olamayacak... Onları önce uyutalım sonra da unutalım!” Hatta bu konuşmayı yakalayan gazeteci ödül bile almıştı!
Ülkemizdeki AB lobisine göre İngiltere Avrupa Birliği’ne girmemizden yanadır! Acaba öyle mi? 2005 yılında Dönem Başkanı olan Avusturya’nın Türkiye’ye karşı takındığı menfi tavır üzerine İngiltere Avusturya’ya şu telkinde bulunur: “Ayının derisini yüzmek istiyorsan evvela tuzağa girmesini sağlamalısın!” Ayı’dan kasıt tabii ki Türkiye’dir! İşte İngiltere’nin gerçek yüzü budur!
Hâlbuki bizim AB lobicilerine bakılacak olursa, İngiltere AB sürecinde bizi destekliyormuş! Peki, İngiltere’nin gerçek düşüncesinden bizim lobicilerin haberi yok mu? Böyle bir şey mümkün mü?
Fransa Dışişleri Bakanlarından Hubert Verdine “Türkleri üyelik anlaşmasının onaylanabileceğine inandırmak dürüstçe ve doğru değil” diyor. Bizim AB lobicileri Verdine kadar bile mert değil! Çünkü bu devletin bağımsızlığı bunların birçoğunun umurunda bile değil. Onların tek düşüncesi nasıl olursa olsun yeter ki, mevcut yüksek hayat standartları sürsün, kendi yakınlarının gelecekleri garanti altında olsun! Türkiye sömürge olmuş ne gam!
Fakat eskiden olduğu gibi AB yalanlarına milleti artık kolaylıkla inandıramıyorlar. Nitekim geçenlerde Ali Kırca’nın Siyaset Meydanı programında, Türk kökenli Alman milletvekili, Avrupa Parlamentosu üyesi Vural Öger ve TÜSİAD AB temsilcisi Bahadır Kaleağası’nı izledik. Bu ikili, Avrupa Birliği’nin ikiyüzlü tavrı konusunda üniversite gençliğini ikna edemediler. Yapılan oylama gençlerin %86’sının onlara inanmadığını ortaya koydu!
Evet, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olması söz konusu bile değil. Varsayalım ki, istedikleri kriterleri yerine getirdiğimiz takdirde bizi üye yapacaklar; biz buna rağmen AB’ye üye olunmasına karşıyız çünkü biliyoruz ki, Türk ve Müslüman kimliğimizden vazgeçmedikçe bizi AB’ye üye yapmazlar. Bunların amacı, AB üyeliği uğrunda bizden alacakları tavizlerle Türkiye’yi parçalamaktır. Kemalizm’den tamamen vazgeçmemizi ve Ordumuzun Hollanda Ordusu gibi bir konuma getirilmesini istiyorlar bizden! Bunlar herhalde sebepsiz değil. Adamlar devlet dairelerindeki Atatürk resimlerinden bile rahatsızlar ve bunu dile getirmekten çekinmiyorlar! Kıbrıs’ta ve Ermeni Soykırımı iddialarının kabulü konusundaki küstah talepleri, Kürtçü harekete verdikleri destek bilinmeyen bir şey mi?
Avrupa Birliği, asıl amacını perdeleyip, içimizdeki Batı hayranı gafiller ve işbirlikçiler vasıtasıyla milletimizin aklını çelmeye çalışıyor. “Yok, efendim Atatürk’ün hedefi de Avrupa Birliğiymiş (sanki Atatürk’ün sağlığında böyle bir birlik varmış gibi!), Avrupa Birliği bir çağdaşlaşma projesiymiş, kriterler yerine getirilirse bizi üye yapacaklarmış, 2020’de ya da 2030’da mutlaka üyeliğimiz kabul edilecekmiş, fakat ah şu ev ödevlerimizi bir aksatmasak ne güzel olacakmış!” gibi bir sürü boş laf.
Avrupa Birliği’nin istiskalleri bizi isyan ettiriyor fakat şu ‘Ev Ödevi’ tanımı yok mu, bu kelimeleri duyunca adeta ifrit oluyoruz. Kim bunlar da bizden ev ödevi istiyorlar? Evet, kim bunlar? Ve bunların bu şekilde konuşmasına fırsat verenler hiç mi ıstırap duymuyorlar? Bir milletin haysiyeti ile oynanmasına nasıl izin verebiliyorlar?
Geçtiğimiz günlerde Ruşen Çakır da nerede ise ağlamaklı bir üslupla Vatan gazetesinde yazıyordu. Efendim Türkiye’nin AB’ye üyeliği için çok etkili çalışmalar yapmış olan ‘Bağımsız Türkiye Komisyonu’ sonunda pes etmiş ve çalışmalarını süresiz olarak askıya almış! 2004 başında “Açık Toplum Enstitüsü” tarafından kurulan komisyonun, Eylül 2004’de altı dilde ve 30 bin kopya basılan Türkiye raporu, Avrupa’daki tüm karar vericilere ulaştırılmış ve 2004 Aralık ayında müzakerelere başlanması kararının alınmasında epey katkı sağlanmış! Ancak yetkililerin özellikle ‘301. madde ve özgürlükçü yeni Anayasa’ konusunda sürekli olarak ‘önümüzdeki hafta’ demeleri ve hiçbir gelişmenin yaşanmaması üzerine, Komisyon bizden umudunu kesmiş ve çalışmalarını süresiz olarak askıya almış!
Gördünüz mü başımıza geleni? Ne olacak şimdi? AB’li ‘dostlarımız’ bile bizim uyuşukluğumuzdan illallah demişler? Ama bu kadar da olmaz ki canım! Hem ne kadar ayıp, eniştemiz Lajendijk hakkında bile 301. maddeden dava açılmış! Hiç olacak şey mi? Kaldırın artık şu maddeyi de şu bizim psikopat Türk düşmanları Türklüğe özgürce küfredebilsinler! (“Fransa’da ‘Soykırımı yapılmamıştır’ demenin suç kabul edilmesi düşünce özgürlüğüne sığıyor mu?” diye sakın sormayın!)
Ne ise ki, iktidar ‘kararlılık’ göstererek işe ciddiyetle sarıldı da 301. madde değiştirilebildi! Cezanın 3 yıl olan üst sınırı 2 yıla indirildi ve artık bu maddeden, Adalet Bakanı izin verir de dava açılırsa mahkûm olanlar para cezası ile kurtulacaklar! Böylece kimliksizleşme, pardon ‘Avrupalı olma’ yolunda önemli bir adım daha atıldı!
Evet, ‘Özgürlükçü’ ve de ‘Sivil’ anayasayı da artık bir an önce çıkaralım artık. Batılı dostlarımız bizim için bu kadar çaba harcarken, biz de biraz gayret gösterelim canım. Kürtçü kardeşlerimizin demokratik haklarını da verelim artık değil mi? Onları da çok üzdük yani! Bizim anlayışsızlığımız yüzünden dağa çıkmak zorunda kaldılar! Kim bilir, Mehmetçiklerimize kurşun sıkarken vicdanları nasıl da sızlıyordur!
Soros’un Açık Toplum Enstitüsü bile bizim için çalışıyormuş! İyi ki Ruşen Çakır yazmış, yoksa haberimiz olmayacaktı. Biliyorsunuz, bu Açık Toplum Enstitüsü TESEV’le beberaber çalışır; geçenlerde TESEV’in Başkanı Can Paker açıklamıştı ya, SOROS’un, ‘Demokrasi Projesi’ için onlara yılda 2 milyon dolar yardım yaptığını! Ülkemizin demokratikleşmesi için yırtınan ne kadar dost var görüyor musunuz? Bu ilgi insanın gözlerini yaşartıyor!
Bunlar işin şakası, yahu adamlar bize tezgâh kuruyor tezgâh! Uyanın artık, aklınızı başınıza alın! Avrupa Birliği de bu tezgâhın bir parçası. Devlet adamının feraseti işte bu tezgâhları görebilmesidir. Tabii bunun için önce hiç komplekse kapılmadan, “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” diyebileceksiniz, sonra tarihinizi çok iyi bileceksiniz ve emperyalizmi çok iyi tanıyacaksınız.
E.Korgeneral Atıf Erçıkan’ın 1961 yılında NATO görevi sırasında, eline geçen “Sovyetler dağıldıktan sonra kurulacak olan Türk devletlerinin Türkiye ile irtibatlarını kesmek” başlıklı dosyanın içinde neler vardı?
“Türk devletlerinin işgal edecekleri coğrafya stratejik yönden çok değerli ve tabii kaynaklar bakımından çok zengindir. Bu devletler Batı’daki Türkiye Cumhuriyeti ile birleşirlerse o zaman, Hitler Almanya’sı veya Stalin Rusya’sından daha tehlikeli bir kuvvet olarak Batılıların karşısına çıkarlar. Türkiye Cumhuriyeti ile Doğu Türklerini birleştirmemek için elden gelen yapılmalı, Türkiye ile bu devletler arasında tampon devletler kurulmalı, Türkiye’nin lider devlet olmasını engellemek için siyasi ve ekonomik bütün tedbirler alınmalıdır.” Evet, işte AB’de bu tedbirlerden sadece biridir!
1990 yılında Lozan Üniversitesi’nde düzenlenen bir seminerde Avrupa Birliği’nin iki kuruluş amacından bahsedilmiş ve bunlar tutanaklara da geçmiştir. Bu amaçlardan birinin “Türkleri Ural Dağları’nın doğusuna itmek” olduğunu hatırlatalım! Bunun için de önce Türk Milletinde milli şuurun, milli dayanışmanın yok edilmesi gerekmekteydi ki, bu doğrultuda çok önemli başarılar sağladıkları meydandadır. Batı, Türk Dünyası’nın birliğini nükleer silahtan daha tehlikeli görmektedir.
“Yok canım, bu kadarı da artık paranoya” diyenler, dönüp tarihe baksınlar. Batı Türk’e düşmandır. Çünkü emperyalizme karşı baş eğmeyenler yalnız Türklerdi! Haçlı ordularına karşı İslam’ın bayrağını yükselten Türklerdi! Emperyalizme karşı ilk şanlı direnişi Türkler gösterdi ve bu direniş tüm mazlum milletler tarafından örnek alındı. Hala daha direnen Türklerdir. İçeriden ve dışarıdan Türk’e yapılan saldırıların sebebi işte budur! İsmail Şefik AYDIN