Peki Bu İşin Sonu Ne Olacak ?
Çok partili sisteme geçtiğimizden beri, milli ve dini hassasiyetleri yüksek, geleneklerine bağlı olan Türk milleti, “sağ partiler” olarak tarif edilen siyasal partileri bir çok kez iktidara getirmiştir. İktidarın solda olduğu dönemlerde ise, sayıca soldan daha fazla olan ve oyları paylaştığı için iktidara gelemeyen sağ partilerin toplam oy oranı sol partilerinkinden yine fazla olmuştur ama biz iktidardaki sağ partileri dikkate alarak bir değerlendirme yapacağız.
Menderes iktidarları, Demirel İktidarları, Özal İktidarları, Çiller ve Erbakan dönemleri ve son olarak Tayyip Erdoğan dönemlerinde bir çok parametre farklı olmasına karşın, belli kesimlerin memnuniyetsizliklerindeki değişiklik yalnızca yoğunluk oranları kadardır. Bu iktidarların tamamında, az yahut çok, irtica tehlikesi gündeme getirilmiş, bu iktidarların tamamında Atatürkçülük bir değnek olarak kullanılmış ve milli iradenin tecellisinden rahatsızlık dile getirilmiştir. Bu rahatsızlıklar sonucunda Menderes ve arkadaşları asılmış, henüz dönüşmemiş Demirel ihtilal yemiş, Özal ölünceye kadar meşru görülmemiş ve şüpheli bir şekilde vefat etmiş, Çiller ve Erbakan devrilmiştir. Şimdi R. Tayyip Erdoğan hükümeti eleştirilmeyi hak edecek bir çok menfi icraatıyla birlikte iki dönemdir işbaşındadır. Hükümetin idaresindeki kimi birimlerin milli hassasiyetlerden yoksun eylem ve söylemleri, kontrolsüz küreselleşme hamleleri, iktisat politikalarındaki kaygı verici gelişmeler ve ülkede bir dönemlerin ANAP’lı profiline benzer bir AKP’li profilinin zuhur etmesi gibi eleştirilebilecek ve karşı çıkılacak onca konu varken, bir takım güçleri elinde bulunduran odakların bu iktidarı da laiklik endişeleri ile eleştirmesi artık kabak tadı vermiştir.
Öyle ki, son dönemde gündemi işgal eden meşhur iddianame adeta AKP propaganda kitapçığı olarak işlev görmekte ve AKP’nin gücüne güç katmaktadır. Bir kısım medya ve muhtelif güç merkezlerince AKP adeta değer yargılarımızın, yerliliğin, bu toprağın insanlarının kalesi haline getirilmiştir. AKP’nin bunu hak edip etmediği kamuoyunun takdiridir. Fakat AKP kadrolarını vura vura güçlendirenlerin mantığını ve niyetini henüz tam olarak anlayabilmek mümkün olmamıştır. Bu tazyikler AKP’nin işine öyle yaramaktadır ki, kimi kulislerde komplo teorileri üretilmektedir. Fakat herhalde en doğru izah, tek parti zihniyetinin 60 yıldır halen Türkiye’yi ve Türk milletini doğru okuyamaması, halen 1930’larda kalmış olduğudur.
AKP’nin kapatılması, kadrolarına siyaset yasağı konması acaba “problemi”(!) çözecek midir ? Acaba bu millet Cuma namazına gitmekten, başını örtmekten, çocuğunu Kur’an kursuna göndermekten, oruç tutmaktan, bir işe başlarken besmele çekmekten vazgeçecek midir ? Acaba evlerinde rahatlamak için Mezzo kanalını açıp, klasik müzik eşliğinde arkadaşlarıyla dans edecek midir ? Boğazı kuruduğunda bir yudum şarap içip, Cumhuriyet gazetesi okumaya kaldığı yerden devam edecek midir ? Birden hidayete erip, Chp’ye oy vermeye başlayacak mıdır ?
Hayır. AKP de, BBP de, MHP de, mukaddesata önem veren tüm partiler ve kuruluşlar da kapatılsa, camiler açık kalacaktır. Dindarlara müspet gelen her şeye yasakçı bir şekilde yaklaşıldığı dönemlerde bile birilerinin arzu ettiği “başarı” sağlanamamış ve bu milletin ruhundan İslam sökülüp atılamamıştır. Boşu boşuna AKP’yi yükseltmenin, o kadroları kahramanlaştırmanın alemi yoktur.
Bunların dertleri dün Demokrat Parti, AP, ANAP, DYP, RP değildi. Vaktiyle 163. Maddeden yargıladıkları MHP değildi. Bugün de AKP değildir. Bunların derdi Türk milletinin mukaddesatıyladır. Ama milletin imanını, mukaddesatını yok etmek, yüreğini kapatmak kolay değildir. Artık birileri anlamalıdır. Türkiye Müslüman’dır, Müslüman kalacaktır.
Alperen Ocakları