Vtnsvr
New member
Hani geçen yıl din sömürücüleri tarafından dolandırılan saf vatandaşlarımız Başbakan'dan yardım istediklerinde demişti "banamı sordunuz parayı verirken.." demişti adaleti saglama sözü verecegi yerde meger neler dönmüş oglunun bile parmagının oldugu Alman savcıları tarafından iddia ediliyor Hatta başka bazı medyamızda bile Başbakanımızın sorgulanmasını isteyeceklerini okudum.Ne günlere kaldık açıkça rezalet.Utanıyorum.
DENİZFENERİ BASKINI ANKARAYA UZANDI
"Frankfurt Idari Mahkemesinde devam eden Denizfeneri ve Kanal 7 davası Radyo Televizyon Ust kurumu Başkanı (RTUK) Başkanı Zahid Akman’a uzandı. On soruşturması yapılan davada Denizfeneri Avrupa Başkanı ve Kanal 7 Avrupa Genel Muduru Mehmet Gürhan’ın ve muhasebe sorumlusu Firdevsi Ermiş’in de ifadeleri alındı.
ZAHIT AKMAN KILIT ISIM
Onceleri taksicilik yapan Mehmet Gürhan’ın Frankfurt şehrinde 17 taneden oluşan taksi filosunu nasıl elde ettiği ve Frankfurt yakınlarındaki Dietzenbach kasabasındakı daire ve villa gibi gayrımenkullerin kaynağı soruldu.
ERDOGAN’IN OGLU KURYE MI?
Frankfurt savcısının yaptığı araştırmaya gore Mehmet Gürhan ve Zahid Akman arasında para trafiğinin gerçekleştiği, aynı zamanda Recep Tayip Erdogan’ın oglu Ahmet Burak Erdogan’ın da çeşitli zamanlarda Frankfurt Denizfeneri ve Kanal 7’ye gelip gittiği belirlendi.[/COLOR]
Savcılık araştırmanın en az bir yıl
süreceğini, 2 kamyon dolusu dosyanın incelenmesinin oldukca zaman alacağını, açıkkladı. Ayrıca Izmir
limanında bulunan Atlas isimli gemiye el konulabileceğini, bunun için de Frankfurt savcılığı nezdinde ön
calışmaların tamamlandığını belirten savcılık, ileriki günlerde bir grup Alman avukatının Ankara Alman
Büyükelciliği ile işbirliğiyle gemiye el konulması için hareket edilecek.
Federal Kriminal Dairesi Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika, Avusturya, ve Ingiltere’nin yanı sıra Kosova,
Turkiye ve Endonezya’da topladıgı bilgilerle makbuzları karşılaştırdı.
Savcılık, Kosova’dan gelen ilk makbuzlarla Denizfeneri’nin kayıtlarında yeralan Kosova’da fakir köylere
dağıtıldığı iddia edilen makbuzların ilk karşılastırmasında sözkonusu Denizfeneri’nin hibe ettiği
miktarlar ve şahıslarin hayal ürünü olduğunun belirlendiğini açıkladı. Alman ve Kosova polisinin
işbirliğiyle Denizfeneri’nin makbuzlarda yer verdiği adres ve köylere gidildi. Buna göre 28 köyün muhtarı
ile yapılan görüşmelerde sözkonusu makbuzlarda yeralan bu isimlere ait kayıtlar bulunamadı. Kosova’daki
muhtarlar, Alman interpol yetkililerine “Hayatımızda ne Denizfeneri duyduk, ne de sözü edilen kişiler
köylerimizde var” dediler. UNIVERSITE HAYAL URUNU CIKTI
Alman polisi, Kosova’nın yanı sıra Pakistan’da da araştırmalarını sürdürüyor. Pakistan’daki
araştırmalarda ise Denizfeneri’nin kayıtlarında yeralan universite yapımı da uydurma çıktı. Konu edilen
Universite ile ilgili universitenin ne temeline ne çatısına, ne kapısına ne de ismine rastlanılmadığı
ortaya çıktı.
Soruşturmanın Turkiye kanadında ise Istanbul Ziraat Bankasındaki hesap ve su anda RTUK’un başkanı Zahid
Akman’a ait oldugu belirlendi.
Fatih’te muhtarların düzenledikleri sahte yardıma muhtaç kişiler ve yardım edildiği şeklindeki belgeler
ayni zamanda araştırmanın diğer bir kanadını oluşturuyor.
AKP’DEN ADAY OLACAKTI
Mehmet Gurhan’ın Almanya’daki bütün hesaplarına el konulduğu, bütün mal varlığının satışının
durdurulduğunu belirten savcı, “Mehmet Gürhan aldığımız bilgilere göre Turkiye’de Temmuz ayında
yapılacak seçimlerde AKP’den milletvekilliğine aday gösterilecekti. Incelediğimiz telefon göruşmelerinde
şahsın sürekli Zahid Akman ile görüştüğünü, Turkiye Başbakanı Recep Tayip Erdoğan ile
görüşmelerini Ankara’ya giderek bizzat gerçeklestirdiğini tespit ettik. Erdoğan ailesi ile sıkı
ilişkilerde olan Mehmet Gürhan’ın Izmir limanında demirleyen ve Italya’dan Turkiye’ye gurbetçi
taşımak için alınan geminin Denizfeneri’ne yapılan bağışlarla alındığını tespit ettik. Ayrıca
uluslar arası hukuksal yaptırımlardan faydalanarak Recep Tayip Erdoğan’ın ifadesinin alınmasını talep
edecegiz.
1992 yılında 2000 Mark karşılğı taksi şoforluğu yapan Gurhan’ın 1.5 milyon Euro değerindeki
filosuna nasıl sahip olduğunu, bir villa ve 4 daireden olusan 4.5 milyon Euro’nun mulkiyeti nasıl ve hangi
parayla aldığını Gürhan’dan sorduk. Gürhan gibi Avukatları da celişkili açıklamalarda bulundular.”
dedi.
Uzmanlar Mehmet Gürhan ve muhasebecisi Firdevsi Ermiş’in Almanya’da dernekler yasasını ihlal etmek,
hesaplarına para geçirmek, vergi kaçakçılığı şuclarından 4.5 yıldan fazla ceza alacaklarını
belirtiyorlar. Savcılık, Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızı uyararak Yimpaş, Kombassan, Jetpa ve
Denizfeneri gibi kuruluşlara para kaptırmamalarını önemle hatırlatıyorlar.
Ileten Filiz Topaloglu"
Deniz Feneri Söndü mü ?
Haber başlıkları vardır hani, şok şok şok diye başlayan… Bu okuyacağınız yazı da bir şok etkisinde, sizi temin edebilirim !
Küresel ısınmanın sonucundaki aşırı sıcak bir alman sabahında, Frankfurt’ta merkezi bulunan Kanal 7 Televizyonunda çalışan bir arkadaşımı ziyarete gidiyordum, binanın bulunduğu caddeyi baştan aşağı kapatmış polis ve kimseyi bırakmıyor caddeye, uzun aramalar sonucunda bir park yeri buldum, uzağında kaldım binanın ama hava da güzel ya hani, yürüdüm de yürüdüm, kanala yaklaştıkça yeşil kıyafetlerinin içindeki polis kalabalığını farkediyordum, henüz bir gün önce açıklanmış Cumhurbaşkanlığı Adaylığıyla ilgili bir durumdan dolayı kanalı koruma altına filan aldılar sandım önce, hani “hükümetimiz ile aynı dili konuşan bir TV Kanalı olunca böyle oluyor” diye de içimden söylendim… Kapıda kameralar, fotoğraf makinaları ile dolaşan muhabirler, polis kalabalığı, tedirgin bir beklenti…
Ben hiçbirşey olmamış gibi içeri girdim, polisler almanca bir şeyler söylüyorlar ama ben “ingilizce sorun” diye direterek yürümeye devam ediyorum, “ne sorun olabilir ki” diye de kendi kendime soruyorum ? İçeri girdiğim andan itibaren fark ettiğim ya da şahit olduğum durumdan burada yazı ile nasıl bahsederim bilemiyorum şimdi…
Amerikan filmlerinde izlediğim uyuşturucu baskınlarını andıran ya da mafya hesaplaşmalarındaki mafya kadrosunun yakalanma anları gibi bir tablo hakimdi ortalığa, polisler çelik yelekler giyinmiş, garip tavırlarla bana bakıyorlardı, “neden buradasın” sorgusu başladı sonra, bendeki rahat tavır, onların tedirgin bakışlarına karşı geliyordu, “hayırdır inşallah” demek istedim, Hz. İsa’nın memleketinde pek de işe yaramaz diye ingilizce konuşmaya devam ettim, “neler oluyor ?”
Garip şeyler oluyordu, evet…
Kapıda bir kalem bıyıklı ve elinde alman kimliği olan Anadolu Bey’ine sordum, “hocam hayırdır inşallah ?” “ich weis nicht” dedi de ben bu almanca cümleyi biliyordum, “bilmiyorum” demekti… Elinde Alman Kimliği olduğundan mı yoksa kendinin nereye ait olduğuna karar veremediğinden mi anlayamadım ama ben tekrar Türkçe sordum, o almanca konuştu, pes ettim… Bende başladım İngilizce konuşmaya, ikimizde yabancıydık ya ! Bende yabancı dilde konuşmak istedim, ingilizceye devam ! Polisler de konuşmuyor ama herkesi alıkoyuyorlardı, herkesi sorguluyorlardı, herkes korkmuş ve susmuştu, “ben neden girmiştim içeri”, “işim neydi” onu bile unuttum, çünkü artık bende bu işin içindeydim bilmeden… Pasaportumu istediler ki, yanıma tesadüfen almıştım, hiçbir Avrupa ülkesinde pasaport taşımam aslında ama o gün sanki şansım yolunda gitmişti…
“Benim burayla ilgim yok, arkadaşımı ziyarete geldim, anlayamadım neler olduğunu ve içeri girmiş bulundum, ben gidiyorum” diyorum, bırakmıyorlar ! Detaya girersem çıkmam zor olur… Uzun soruşturma sonucunda beni bırakmaya karar verdiler, suçsuz bulundum, çünkü ortada suç yoktu, bi de benimle alakası olan bir şey yoktu, hani -masum sınıfından- olanlardandım, “ben masumum hakim bey” olanlardan…
Dışarı çıktığımda hala pasaportum bir minibüsün içinde inceleniyordu, neden uzun İngiliz ve Amerikan-Canada vizelerim varmış onu araştırmaya başladılar, yine kurtulamamıştım, kameralar üzerime gelmeye başladı, almanca bir mikrofon uzatıyorlar, ben İngilizce konuşuyorum, fotoğraf makinalarının deklanşör sesleri kulağımda çınlıyor, “ben hala masumum hakim bey !” Pasaportumun da masum olduğuna karar verdiklerinde bana teşekkür etmeye başladılar, sanırım sabrımdan dolayı bir teşekkür seramonisi yaşadım… Kurtuldum, kameralar peşimden geliyordu, muhabirler yanımdan yürüyordu, “iyi de ben kimdim !?” Onlarda onu soruyordu işte, meslektaşlarım olduğundan ne kızabildim ne de konuşabildim, her konuştuğum için bir yorum duyabilirdim akşam haber bültenlerinde…
Yürüdüm, uzaklaştığımı anladığım an, derdimi anlayabilecek burada yaşayan bir arkadaşımı aradım, heyecan ve korku içerisinde paylaştım onunla, bilmeli herkes duymalıydı, burada ne oluyordu ? Kanal 7 ve Alman Polisi ! Ve kocaman bir baskın… Aradan yarım saat geçtikten sonra telefonuma bir msj geldi; 2 savcı ve 340 Alman Polisinin katıldığı bir baskın sonucunda tutuklanan ve gözaltına alınan yöneticiler ve havaya uçtuğu söylenen milyonlarca EURO…
Kara para aklaması diye alman basınında yer aldı sonra haber…
Deniz Feneri Derneği, Kanal 7 Televizyonuna milyonlarca EURO para aktarmış ve bundan dolayı alman polisi araştırma yapmak üzere binayı basmış… Ama ne basmak…
Deniz Feneri Merkez bir açıklama yaptı; “bizim almanyada ya da avrupanın herhangi bir yerinde büromuz ve temsilciliğimiz yok” dediler… Haydaaa… Şimdi bu nasıl bir iş ? Deniz Feneri zaten Kanal 7 Televizyonunda yayın yapan bir program sonucu kurulmadı mı ? Bu programın yaptığı duygu sömürüleriyle ve saatlerce süren beyin yıkama programlarıyla toplanmadı mı bu paralar ? Deniz Fenerinin Almanya ofisi hala bu binanın içinde dğil mi ? Siz garibanın duygusuyla ve ekmeğiyle oynayıp biriktirmediniz mi bu paraları ?
Yaktığınız Fenerin gazı için mi kullandınız şimdi bu paraların hepsini !
Ne zaman ve nasıl bir açıklama yapıldı bugüne kadar !? Kaç para toplandığını ve bu paraların ne kadarının harcandığını hiç duyduk mu ? Gördük mü ? Bildik mi ? HAYIR HAYIR HAYIR…
Bana bir arkadaşım sormuştu, “bu deniz feneri doğru mu” diye, tabi doğru demiştim masumca, belki de doğrudur, yani orda çalışanlar ya da deniz fenerine gönül verenler, destek verenler doğru sanıyorlar, doğrudur da ! Ama demek ki birileri bir yerlere bu paraları aktardı ve yok etti, ya da bu paraların bir kısmını ! Yoksa Avrupanın göbeğinde Alman Polisi, bizim TMSF baskınlarını andıran bir şekilde ve benim şahitliğimde böyle bir şey yapar mı ?
Şimdi, Deniz Feneri mi canavarı mı ? diye sorgulamamak ayıp olmaz mı ? Yine ben bütün masumluğum ve iyi niyetimle kimsenin bir şey yapmamış ve yanlış anlaşılmış bir sonucun mağduriyeti olarak anımsamak istiyorum bu hayırlara vesile olan derneği ama eğer bu paralar gerçekten Kara iken Ak’laştırıldıysa, YAZIKLAR OLSUN size, o inandığınız dini değerlere ve Allah’a havale eder bu millet sizi…
Yolunuz açık olsun…
Yorumlar
Gönderen: m.hakan aydin
E Mail: [email protected]
Yorumu: HELAL OLSUN ALMAN POLISINE !
Evet gercekten helal olsun Alman polisine.Kanal 7 Avrupa da uzun süre calisan birisi olarak Alman polisine hak veriyorum.Cünkü gercekten bircok oyunlar cevirdiklerini bizzat gördüm.En basit bir örnek vermek istiyorum.Deniz Feneri Avrupa dernegi Avrupa nin bircok bölgesinde eglenceli geceler düzenliyor ve bu geceleri Kanal 7 int ekranlarinda yayimliyorlar.Peki sizce bu yapilan gecelerin masraflari kimler tarafindan karsilaniyor dersiniz?
Kendi programlarindada acikladiklari gibi sponsorlarindan karsilaniyor! Peki sizce o gecelerin organizesinde yer alan sponsor firmalar kimler?Dahasi; Deniz Feneri adiyla bir dergi cikartiyorlar,peki sizce bu derginin künyesinde (bütün giderlerimiz sponsorlarimiz tarafindan karsilaniyor)ki aciklamaya görede derginin sponsorlari kimler sizce?
Evet tüm bu sorularin cevabi su; bütün programlarin ve derginin sponsorlari 1.Atlas Pazarlama 2.Atlas Turizm 3.Kanal 7int 4.TVT....
Peki bu sponsorlar! kimlere ait?
Deniz Fenerininde icinde bulundugu Kanal 7 grubuna ait.....
Deniz Feneri Programlarini yayinlayan kurum hangisi?Kanal 7....Peki Kanal 7 bu isten para aliyor mu,yoksa hayir ! icin mi yapiyor?
Evet aliyor,hemde binlerce Eurolar.....Yani kisaca sag gösterip SOL vuruyorlar!
Özellikle Kanal 7int yönetimini cok yakindan taniyorum.Bu insanlar bircok kisinin hakkini,alin terini yemis olan insanlar....Herkesin bir hesabi oldugu gibi Allah inda hesabi var elbette.Iste Allah böyle bir bela verir hak hukuk tanimayan insanlarin basina.
Bunlari müslüman olarak degerlendirmek cok yanlis olur.Cünkü müslümanlikla uzaktan yakindan ilgileri yok!inanin bana yok....
Müslüman zannedilen bu kanalda sekretere tacizlermi, yardim dagitim icin gidilen yerlerde kadinlarla eglenmelermi dersiniz......Neler yok ki?
Bu söylediklerim kesinlikle iftira degil sadece gercek kesitlerden sadece bir kaci....
Deniz Feneri adina toplanan yardimlar Kanal 7 ye aktigi apacik ortada.....Diger taraftan gecmistede Yimpas Holding adina toplanan paralarda ayni sekilde kanal 7 ye aktarildi...
Türkiye de istedikleri oyunlarini ceviriyorlar,Almanyadada ayni ayak oyunlarini yapmaya calisiyorlar ama cekirge bir sicrar iki sicrar ücüncüde......
Söyle haber portallarina bir göz attim.Gördümki hem Deniz Feneri Türkiye ,hem de Kanal 7 Türkiye aciklama yaparak Almanya daki kurumlarin kendileriyle ilgilerinin bulunmadigini aciklamislar !
Gülüyorum bunlara sadece.....
RTÜK Baskani olmadan önce Zahit Akman dahi Kanal 7 int (Euro 7 Fernseh GmbH ) sirketinin müdürüydü.Allah islah etsin!
Not: Meraklilar benimle irtibata gecebilir.CEp telefonum 0049(0)157 723 48 375 (Mesai saatleri icinde cevap veremedigimden lütfen SMS gönderin.
Selamlar
M.Hakan Aydin
http://www.8eylul1922.com/8eylul-Deniz-Feneri-Sondumu.htm
DENİZFENERİ BASKINI ANKARAYA UZANDI
"Frankfurt Idari Mahkemesinde devam eden Denizfeneri ve Kanal 7 davası Radyo Televizyon Ust kurumu Başkanı (RTUK) Başkanı Zahid Akman’a uzandı. On soruşturması yapılan davada Denizfeneri Avrupa Başkanı ve Kanal 7 Avrupa Genel Muduru Mehmet Gürhan’ın ve muhasebe sorumlusu Firdevsi Ermiş’in de ifadeleri alındı.
ZAHIT AKMAN KILIT ISIM
Onceleri taksicilik yapan Mehmet Gürhan’ın Frankfurt şehrinde 17 taneden oluşan taksi filosunu nasıl elde ettiği ve Frankfurt yakınlarındaki Dietzenbach kasabasındakı daire ve villa gibi gayrımenkullerin kaynağı soruldu.
ERDOGAN’IN OGLU KURYE MI?
Frankfurt savcısının yaptığı araştırmaya gore Mehmet Gürhan ve Zahid Akman arasında para trafiğinin gerçekleştiği, aynı zamanda Recep Tayip Erdogan’ın oglu Ahmet Burak Erdogan’ın da çeşitli zamanlarda Frankfurt Denizfeneri ve Kanal 7’ye gelip gittiği belirlendi.[/COLOR]
Savcılık araştırmanın en az bir yıl
süreceğini, 2 kamyon dolusu dosyanın incelenmesinin oldukca zaman alacağını, açıkkladı. Ayrıca Izmir
limanında bulunan Atlas isimli gemiye el konulabileceğini, bunun için de Frankfurt savcılığı nezdinde ön
calışmaların tamamlandığını belirten savcılık, ileriki günlerde bir grup Alman avukatının Ankara Alman
Büyükelciliği ile işbirliğiyle gemiye el konulması için hareket edilecek.
Federal Kriminal Dairesi Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika, Avusturya, ve Ingiltere’nin yanı sıra Kosova,
Turkiye ve Endonezya’da topladıgı bilgilerle makbuzları karşılaştırdı.
Savcılık, Kosova’dan gelen ilk makbuzlarla Denizfeneri’nin kayıtlarında yeralan Kosova’da fakir köylere
dağıtıldığı iddia edilen makbuzların ilk karşılastırmasında sözkonusu Denizfeneri’nin hibe ettiği
miktarlar ve şahıslarin hayal ürünü olduğunun belirlendiğini açıkladı. Alman ve Kosova polisinin
işbirliğiyle Denizfeneri’nin makbuzlarda yer verdiği adres ve köylere gidildi. Buna göre 28 köyün muhtarı
ile yapılan görüşmelerde sözkonusu makbuzlarda yeralan bu isimlere ait kayıtlar bulunamadı. Kosova’daki
muhtarlar, Alman interpol yetkililerine “Hayatımızda ne Denizfeneri duyduk, ne de sözü edilen kişiler
köylerimizde var” dediler. UNIVERSITE HAYAL URUNU CIKTI
Alman polisi, Kosova’nın yanı sıra Pakistan’da da araştırmalarını sürdürüyor. Pakistan’daki
araştırmalarda ise Denizfeneri’nin kayıtlarında yeralan universite yapımı da uydurma çıktı. Konu edilen
Universite ile ilgili universitenin ne temeline ne çatısına, ne kapısına ne de ismine rastlanılmadığı
ortaya çıktı.
Soruşturmanın Turkiye kanadında ise Istanbul Ziraat Bankasındaki hesap ve su anda RTUK’un başkanı Zahid
Akman’a ait oldugu belirlendi.
Fatih’te muhtarların düzenledikleri sahte yardıma muhtaç kişiler ve yardım edildiği şeklindeki belgeler
ayni zamanda araştırmanın diğer bir kanadını oluşturuyor.
AKP’DEN ADAY OLACAKTI
Mehmet Gurhan’ın Almanya’daki bütün hesaplarına el konulduğu, bütün mal varlığının satışının
durdurulduğunu belirten savcı, “Mehmet Gürhan aldığımız bilgilere göre Turkiye’de Temmuz ayında
yapılacak seçimlerde AKP’den milletvekilliğine aday gösterilecekti. Incelediğimiz telefon göruşmelerinde
şahsın sürekli Zahid Akman ile görüştüğünü, Turkiye Başbakanı Recep Tayip Erdoğan ile
görüşmelerini Ankara’ya giderek bizzat gerçeklestirdiğini tespit ettik. Erdoğan ailesi ile sıkı
ilişkilerde olan Mehmet Gürhan’ın Izmir limanında demirleyen ve Italya’dan Turkiye’ye gurbetçi
taşımak için alınan geminin Denizfeneri’ne yapılan bağışlarla alındığını tespit ettik. Ayrıca
uluslar arası hukuksal yaptırımlardan faydalanarak Recep Tayip Erdoğan’ın ifadesinin alınmasını talep
edecegiz.
1992 yılında 2000 Mark karşılğı taksi şoforluğu yapan Gurhan’ın 1.5 milyon Euro değerindeki
filosuna nasıl sahip olduğunu, bir villa ve 4 daireden olusan 4.5 milyon Euro’nun mulkiyeti nasıl ve hangi
parayla aldığını Gürhan’dan sorduk. Gürhan gibi Avukatları da celişkili açıklamalarda bulundular.”
dedi.
Uzmanlar Mehmet Gürhan ve muhasebecisi Firdevsi Ermiş’in Almanya’da dernekler yasasını ihlal etmek,
hesaplarına para geçirmek, vergi kaçakçılığı şuclarından 4.5 yıldan fazla ceza alacaklarını
belirtiyorlar. Savcılık, Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızı uyararak Yimpaş, Kombassan, Jetpa ve
Denizfeneri gibi kuruluşlara para kaptırmamalarını önemle hatırlatıyorlar.
Ileten Filiz Topaloglu"
Deniz Feneri Söndü mü ?
Haber başlıkları vardır hani, şok şok şok diye başlayan… Bu okuyacağınız yazı da bir şok etkisinde, sizi temin edebilirim !
Küresel ısınmanın sonucundaki aşırı sıcak bir alman sabahında, Frankfurt’ta merkezi bulunan Kanal 7 Televizyonunda çalışan bir arkadaşımı ziyarete gidiyordum, binanın bulunduğu caddeyi baştan aşağı kapatmış polis ve kimseyi bırakmıyor caddeye, uzun aramalar sonucunda bir park yeri buldum, uzağında kaldım binanın ama hava da güzel ya hani, yürüdüm de yürüdüm, kanala yaklaştıkça yeşil kıyafetlerinin içindeki polis kalabalığını farkediyordum, henüz bir gün önce açıklanmış Cumhurbaşkanlığı Adaylığıyla ilgili bir durumdan dolayı kanalı koruma altına filan aldılar sandım önce, hani “hükümetimiz ile aynı dili konuşan bir TV Kanalı olunca böyle oluyor” diye de içimden söylendim… Kapıda kameralar, fotoğraf makinaları ile dolaşan muhabirler, polis kalabalığı, tedirgin bir beklenti…
Ben hiçbirşey olmamış gibi içeri girdim, polisler almanca bir şeyler söylüyorlar ama ben “ingilizce sorun” diye direterek yürümeye devam ediyorum, “ne sorun olabilir ki” diye de kendi kendime soruyorum ? İçeri girdiğim andan itibaren fark ettiğim ya da şahit olduğum durumdan burada yazı ile nasıl bahsederim bilemiyorum şimdi…
Amerikan filmlerinde izlediğim uyuşturucu baskınlarını andıran ya da mafya hesaplaşmalarındaki mafya kadrosunun yakalanma anları gibi bir tablo hakimdi ortalığa, polisler çelik yelekler giyinmiş, garip tavırlarla bana bakıyorlardı, “neden buradasın” sorgusu başladı sonra, bendeki rahat tavır, onların tedirgin bakışlarına karşı geliyordu, “hayırdır inşallah” demek istedim, Hz. İsa’nın memleketinde pek de işe yaramaz diye ingilizce konuşmaya devam ettim, “neler oluyor ?”
Garip şeyler oluyordu, evet…
Kapıda bir kalem bıyıklı ve elinde alman kimliği olan Anadolu Bey’ine sordum, “hocam hayırdır inşallah ?” “ich weis nicht” dedi de ben bu almanca cümleyi biliyordum, “bilmiyorum” demekti… Elinde Alman Kimliği olduğundan mı yoksa kendinin nereye ait olduğuna karar veremediğinden mi anlayamadım ama ben tekrar Türkçe sordum, o almanca konuştu, pes ettim… Bende başladım İngilizce konuşmaya, ikimizde yabancıydık ya ! Bende yabancı dilde konuşmak istedim, ingilizceye devam ! Polisler de konuşmuyor ama herkesi alıkoyuyorlardı, herkesi sorguluyorlardı, herkes korkmuş ve susmuştu, “ben neden girmiştim içeri”, “işim neydi” onu bile unuttum, çünkü artık bende bu işin içindeydim bilmeden… Pasaportumu istediler ki, yanıma tesadüfen almıştım, hiçbir Avrupa ülkesinde pasaport taşımam aslında ama o gün sanki şansım yolunda gitmişti…
“Benim burayla ilgim yok, arkadaşımı ziyarete geldim, anlayamadım neler olduğunu ve içeri girmiş bulundum, ben gidiyorum” diyorum, bırakmıyorlar ! Detaya girersem çıkmam zor olur… Uzun soruşturma sonucunda beni bırakmaya karar verdiler, suçsuz bulundum, çünkü ortada suç yoktu, bi de benimle alakası olan bir şey yoktu, hani -masum sınıfından- olanlardandım, “ben masumum hakim bey” olanlardan…
Dışarı çıktığımda hala pasaportum bir minibüsün içinde inceleniyordu, neden uzun İngiliz ve Amerikan-Canada vizelerim varmış onu araştırmaya başladılar, yine kurtulamamıştım, kameralar üzerime gelmeye başladı, almanca bir mikrofon uzatıyorlar, ben İngilizce konuşuyorum, fotoğraf makinalarının deklanşör sesleri kulağımda çınlıyor, “ben hala masumum hakim bey !” Pasaportumun da masum olduğuna karar verdiklerinde bana teşekkür etmeye başladılar, sanırım sabrımdan dolayı bir teşekkür seramonisi yaşadım… Kurtuldum, kameralar peşimden geliyordu, muhabirler yanımdan yürüyordu, “iyi de ben kimdim !?” Onlarda onu soruyordu işte, meslektaşlarım olduğundan ne kızabildim ne de konuşabildim, her konuştuğum için bir yorum duyabilirdim akşam haber bültenlerinde…
Yürüdüm, uzaklaştığımı anladığım an, derdimi anlayabilecek burada yaşayan bir arkadaşımı aradım, heyecan ve korku içerisinde paylaştım onunla, bilmeli herkes duymalıydı, burada ne oluyordu ? Kanal 7 ve Alman Polisi ! Ve kocaman bir baskın… Aradan yarım saat geçtikten sonra telefonuma bir msj geldi; 2 savcı ve 340 Alman Polisinin katıldığı bir baskın sonucunda tutuklanan ve gözaltına alınan yöneticiler ve havaya uçtuğu söylenen milyonlarca EURO…
Kara para aklaması diye alman basınında yer aldı sonra haber…
Deniz Feneri Derneği, Kanal 7 Televizyonuna milyonlarca EURO para aktarmış ve bundan dolayı alman polisi araştırma yapmak üzere binayı basmış… Ama ne basmak…
Deniz Feneri Merkez bir açıklama yaptı; “bizim almanyada ya da avrupanın herhangi bir yerinde büromuz ve temsilciliğimiz yok” dediler… Haydaaa… Şimdi bu nasıl bir iş ? Deniz Feneri zaten Kanal 7 Televizyonunda yayın yapan bir program sonucu kurulmadı mı ? Bu programın yaptığı duygu sömürüleriyle ve saatlerce süren beyin yıkama programlarıyla toplanmadı mı bu paralar ? Deniz Fenerinin Almanya ofisi hala bu binanın içinde dğil mi ? Siz garibanın duygusuyla ve ekmeğiyle oynayıp biriktirmediniz mi bu paraları ?
Yaktığınız Fenerin gazı için mi kullandınız şimdi bu paraların hepsini !
Ne zaman ve nasıl bir açıklama yapıldı bugüne kadar !? Kaç para toplandığını ve bu paraların ne kadarının harcandığını hiç duyduk mu ? Gördük mü ? Bildik mi ? HAYIR HAYIR HAYIR…
Bana bir arkadaşım sormuştu, “bu deniz feneri doğru mu” diye, tabi doğru demiştim masumca, belki de doğrudur, yani orda çalışanlar ya da deniz fenerine gönül verenler, destek verenler doğru sanıyorlar, doğrudur da ! Ama demek ki birileri bir yerlere bu paraları aktardı ve yok etti, ya da bu paraların bir kısmını ! Yoksa Avrupanın göbeğinde Alman Polisi, bizim TMSF baskınlarını andıran bir şekilde ve benim şahitliğimde böyle bir şey yapar mı ?
Şimdi, Deniz Feneri mi canavarı mı ? diye sorgulamamak ayıp olmaz mı ? Yine ben bütün masumluğum ve iyi niyetimle kimsenin bir şey yapmamış ve yanlış anlaşılmış bir sonucun mağduriyeti olarak anımsamak istiyorum bu hayırlara vesile olan derneği ama eğer bu paralar gerçekten Kara iken Ak’laştırıldıysa, YAZIKLAR OLSUN size, o inandığınız dini değerlere ve Allah’a havale eder bu millet sizi…
Yolunuz açık olsun…
Yorumlar
Gönderen: m.hakan aydin
E Mail: [email protected]
Yorumu: HELAL OLSUN ALMAN POLISINE !
Evet gercekten helal olsun Alman polisine.Kanal 7 Avrupa da uzun süre calisan birisi olarak Alman polisine hak veriyorum.Cünkü gercekten bircok oyunlar cevirdiklerini bizzat gördüm.En basit bir örnek vermek istiyorum.Deniz Feneri Avrupa dernegi Avrupa nin bircok bölgesinde eglenceli geceler düzenliyor ve bu geceleri Kanal 7 int ekranlarinda yayimliyorlar.Peki sizce bu yapilan gecelerin masraflari kimler tarafindan karsilaniyor dersiniz?
Kendi programlarindada acikladiklari gibi sponsorlarindan karsilaniyor! Peki sizce o gecelerin organizesinde yer alan sponsor firmalar kimler?Dahasi; Deniz Feneri adiyla bir dergi cikartiyorlar,peki sizce bu derginin künyesinde (bütün giderlerimiz sponsorlarimiz tarafindan karsilaniyor)ki aciklamaya görede derginin sponsorlari kimler sizce?
Evet tüm bu sorularin cevabi su; bütün programlarin ve derginin sponsorlari 1.Atlas Pazarlama 2.Atlas Turizm 3.Kanal 7int 4.TVT....
Peki bu sponsorlar! kimlere ait?
Deniz Fenerininde icinde bulundugu Kanal 7 grubuna ait.....
Deniz Feneri Programlarini yayinlayan kurum hangisi?Kanal 7....Peki Kanal 7 bu isten para aliyor mu,yoksa hayir ! icin mi yapiyor?
Evet aliyor,hemde binlerce Eurolar.....Yani kisaca sag gösterip SOL vuruyorlar!
Özellikle Kanal 7int yönetimini cok yakindan taniyorum.Bu insanlar bircok kisinin hakkini,alin terini yemis olan insanlar....Herkesin bir hesabi oldugu gibi Allah inda hesabi var elbette.Iste Allah böyle bir bela verir hak hukuk tanimayan insanlarin basina.
Bunlari müslüman olarak degerlendirmek cok yanlis olur.Cünkü müslümanlikla uzaktan yakindan ilgileri yok!inanin bana yok....
Müslüman zannedilen bu kanalda sekretere tacizlermi, yardim dagitim icin gidilen yerlerde kadinlarla eglenmelermi dersiniz......Neler yok ki?
Bu söylediklerim kesinlikle iftira degil sadece gercek kesitlerden sadece bir kaci....
Deniz Feneri adina toplanan yardimlar Kanal 7 ye aktigi apacik ortada.....Diger taraftan gecmistede Yimpas Holding adina toplanan paralarda ayni sekilde kanal 7 ye aktarildi...
Türkiye de istedikleri oyunlarini ceviriyorlar,Almanyadada ayni ayak oyunlarini yapmaya calisiyorlar ama cekirge bir sicrar iki sicrar ücüncüde......
Söyle haber portallarina bir göz attim.Gördümki hem Deniz Feneri Türkiye ,hem de Kanal 7 Türkiye aciklama yaparak Almanya daki kurumlarin kendileriyle ilgilerinin bulunmadigini aciklamislar !
Gülüyorum bunlara sadece.....
RTÜK Baskani olmadan önce Zahit Akman dahi Kanal 7 int (Euro 7 Fernseh GmbH ) sirketinin müdürüydü.Allah islah etsin!
Not: Meraklilar benimle irtibata gecebilir.CEp telefonum 0049(0)157 723 48 375 (Mesai saatleri icinde cevap veremedigimden lütfen SMS gönderin.
Selamlar
M.Hakan Aydin
http://www.8eylul1922.com/8eylul-Deniz-Feneri-Sondumu.htm