Vay be Din sömürücülerine bak sen!

Vtnsvr

New member
Hani geçen yıl din sömürücüleri tarafından dolandırılan saf vatandaşlarımız Başbakan'dan yardım istediklerinde demişti "banamı sordunuz parayı verirken.." demişti adaleti saglama sözü verecegi yerde meger neler dönmüş oglunun bile parmagının oldugu Alman savcıları tarafından iddia ediliyor Hatta başka bazı medyamızda bile Başbakanımızın sorgulanmasını isteyeceklerini okudum.Ne günlere kaldık açıkça rezalet.Utanıyorum.



DENİZFENERİ BASKINI ANKARAYA UZANDI


"Frankfurt Idari Mahkemesinde devam eden Denizfeneri ve Kanal 7 davası Radyo Televizyon Ust kurumu Başkanı (RTUK) Başkanı Zahid Akman’a uzandı. On soruşturması yapılan davada Denizfeneri Avrupa Başkanı ve Kanal 7 Avrupa Genel Muduru Mehmet Gürhan’ın ve muhasebe sorumlusu Firdevsi Ermiş’in de ifadeleri alındı.

ZAHIT AKMAN KILIT ISIM

Onceleri taksicilik yapan Mehmet Gürhan’ın Frankfurt şehrinde 17 taneden oluşan taksi filosunu nasıl elde ettiği ve Frankfurt yakınlarındaki Dietzenbach kasabasındakı daire ve villa gibi gayrımenkullerin kaynağı soruldu.



ERDOGAN’IN OGLU KURYE MI?

Frankfurt savcısının yaptığı araştırmaya gore Mehmet Gürhan ve Zahid Akman arasında para trafiğinin gerçekleştiği, aynı zamanda Recep Tayip Erdogan’ın oglu Ahmet Burak Erdogan’ın da çeşitli zamanlarda Frankfurt Denizfeneri ve Kanal 7’ye gelip gittiği belirlendi.[/COLOR]

Savcılık araştırmanın en az bir yıl

süreceğini, 2 kamyon dolusu dosyanın incelenmesinin oldukca zaman alacağını, açıkkladı. Ayrıca Izmir

limanında bulunan Atlas isimli gemiye el konulabileceğini, bunun için de Frankfurt savcılığı nezdinde ön

calışmaların tamamlandığını belirten savcılık, ileriki günlerde bir grup Alman avukatının Ankara Alman

Büyükelciliği ile işbirliğiyle gemiye el konulması için hareket edilecek.

Federal Kriminal Dairesi Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika, Avusturya, ve Ingiltere’nin yanı sıra Kosova,

Turkiye ve Endonezya’da topladıgı bilgilerle makbuzları karşılaştırdı.

Savcılık, Kosova’dan gelen ilk makbuzlarla Denizfeneri’nin kayıtlarında yeralan Kosova’da fakir köylere

dağıtıldığı iddia edilen makbuzların ilk karşılastırmasında sözkonusu Denizfeneri’nin hibe ettiği

miktarlar ve şahıslarin hayal ürünü olduğunun belirlendiğini açıkladı. Alman ve Kosova polisinin

işbirliğiyle Denizfeneri’nin makbuzlarda yer verdiği adres ve köylere gidildi. Buna göre 28 köyün muhtarı

ile yapılan görüşmelerde sözkonusu makbuzlarda yeralan bu isimlere ait kayıtlar bulunamadı. Kosova’daki

muhtarlar, Alman interpol yetkililerine “Hayatımızda ne Denizfeneri duyduk, ne de sözü edilen kişiler

köylerimizde var” dediler.
UNIVERSITE HAYAL URUNU CIKTI

Alman polisi, Kosova’nın yanı sıra Pakistan’da da araştırmalarını sürdürüyor. Pakistan’daki

araştırmalarda ise Denizfeneri’nin kayıtlarında yeralan universite yapımı da uydurma çıktı. Konu edilen

Universite ile ilgili universitenin ne temeline ne çatısına, ne kapısına ne de ismine rastlanılmadığı

ortaya çıktı.

Soruşturmanın Turkiye kanadında ise Istanbul Ziraat Bankasındaki hesap ve su anda RTUK’un başkanı Zahid

Akman’a ait oldugu belirlendi.

Fatih’te muhtarların düzenledikleri sahte yardıma muhtaç kişiler ve yardım edildiği şeklindeki belgeler

ayni zamanda araştırmanın diğer bir kanadını oluşturuyor.

AKP’DEN ADAY OLACAKTI
Mehmet Gurhan’ın Almanya’daki bütün hesaplarına el konulduğu, bütün mal varlığının satışının

durdurulduğunu belirten savcı, “Mehmet Gürhan aldığımız bilgilere göre Turkiye’de Temmuz ayında

yapılacak seçimlerde AKP’den milletvekilliğine aday gösterilecekti. Incelediğimiz telefon göruşmelerinde

şahsın sürekli Zahid Akman ile görüştüğünü, Turkiye Başbakanı Recep Tayip Erdoğan ile

görüşmelerini Ankara’ya giderek bizzat gerçeklestirdiğini tespit ettik. Erdoğan ailesi ile sıkı

ilişkilerde olan Mehmet Gürhan’ın
Izmir limanında demirleyen ve Italya’dan Turkiye’ye gurbetçi

taşımak için alınan geminin Denizfeneri’ne yapılan bağışlarla alındığını tespit ettik. Ayrıca

uluslar arası hukuksal yaptırımlardan faydalanarak Recep Tayip Erdoğan’ın ifadesinin alınmasını talep

edecegiz.

1992 yılında 2000 Mark karşılğı taksi şoforluğu yapan Gurhan’ın 1.5 milyon Euro değerindeki

filosuna nasıl sahip olduğunu, bir villa ve 4 daireden olusan 4.5 milyon Euro’nun mulkiyeti nasıl ve hangi

parayla aldığını Gürhan’dan sorduk. Gürhan gibi Avukatları da celişkili açıklamalarda bulundular.”

dedi.

Uzmanlar Mehmet Gürhan ve muhasebecisi Firdevsi Ermiş’in Almanya’da dernekler yasasını ihlal etmek,

hesaplarına para geçirmek, vergi kaçakçılığı şuclarından 4.5 yıldan fazla ceza alacaklarını

belirtiyorlar. Savcılık, Avrupa’da yaşayan vatandaşlarımızı uyararak Yimpaş, Kombassan, Jetpa ve

Denizfeneri gibi kuruluşlara para kaptırmamalarını önemle hatırlatıyorlar.

Ileten Filiz Topaloglu"

Deniz Feneri Söndü mü ?


Haber başlıkları vardır hani, şok şok şok diye başlayan… Bu okuyacağınız yazı da bir şok etkisinde, sizi temin edebilirim !



Küresel ısınmanın sonucundaki aşırı sıcak bir alman sabahında, Frankfurt’ta merkezi bulunan Kanal 7 Televizyonunda çalışan bir arkadaşımı ziyarete gidiyordum, binanın bulunduğu caddeyi baştan aşağı kapatmış polis ve kimseyi bırakmıyor caddeye, uzun aramalar sonucunda bir park yeri buldum, uzağında kaldım binanın ama hava da güzel ya hani, yürüdüm de yürüdüm, kanala yaklaştıkça yeşil kıyafetlerinin içindeki polis kalabalığını farkediyordum, henüz bir gün önce açıklanmış Cumhurbaşkanlığı Adaylığıyla ilgili bir durumdan dolayı kanalı koruma altına filan aldılar sandım önce, hani “hükümetimiz ile aynı dili konuşan bir TV Kanalı olunca böyle oluyor” diye de içimden söylendim… Kapıda kameralar, fotoğraf makinaları ile dolaşan muhabirler, polis kalabalığı, tedirgin bir beklenti…

Ben hiçbirşey olmamış gibi içeri girdim, polisler almanca bir şeyler söylüyorlar ama ben “ingilizce sorun” diye direterek yürümeye devam ediyorum, “ne sorun olabilir ki” diye de kendi kendime soruyorum ? İçeri girdiğim andan itibaren fark ettiğim ya da şahit olduğum durumdan burada yazı ile nasıl bahsederim bilemiyorum şimdi…



Amerikan filmlerinde izlediğim uyuşturucu baskınlarını andıran ya da mafya hesaplaşmalarındaki mafya kadrosunun yakalanma anları gibi bir tablo hakimdi ortalığa, polisler çelik yelekler giyinmiş, garip tavırlarla bana bakıyorlardı, “neden buradasın” sorgusu başladı sonra, bendeki rahat tavır, onların tedirgin bakışlarına karşı geliyordu, “hayırdır inşallah” demek istedim, Hz. İsa’nın memleketinde pek de işe yaramaz diye ingilizce konuşmaya devam ettim, “neler oluyor ?”



Garip şeyler oluyordu, evet…

Kapıda bir kalem bıyıklı ve elinde alman kimliği olan Anadolu Bey’ine sordum, “hocam hayırdır inşallah ?” “ich weis nicht” dedi de ben bu almanca cümleyi biliyordum, “bilmiyorum” demekti… Elinde Alman Kimliği olduğundan mı yoksa kendinin nereye ait olduğuna karar veremediğinden mi anlayamadım ama ben tekrar Türkçe sordum, o almanca konuştu, pes ettim… Bende başladım İngilizce konuşmaya, ikimizde yabancıydık ya ! Bende yabancı dilde konuşmak istedim, ingilizceye devam ! Polisler de konuşmuyor ama herkesi alıkoyuyorlardı, herkesi sorguluyorlardı, herkes korkmuş ve susmuştu, “ben neden girmiştim içeri”, “işim neydi” onu bile unuttum, çünkü artık bende bu işin içindeydim bilmeden… Pasaportumu istediler ki, yanıma tesadüfen almıştım, hiçbir Avrupa ülkesinde pasaport taşımam aslında ama o gün sanki şansım yolunda gitmişti…



“Benim burayla ilgim yok, arkadaşımı ziyarete geldim, anlayamadım neler olduğunu ve içeri girmiş bulundum, ben gidiyorum” diyorum, bırakmıyorlar ! Detaya girersem çıkmam zor olur… Uzun soruşturma sonucunda beni bırakmaya karar verdiler, suçsuz bulundum, çünkü ortada suç yoktu, bi de benimle alakası olan bir şey yoktu, hani -masum sınıfından- olanlardandım, “ben masumum hakim bey” olanlardan…



Dışarı çıktığımda hala pasaportum bir minibüsün içinde inceleniyordu, neden uzun İngiliz ve Amerikan-Canada vizelerim varmış onu araştırmaya başladılar, yine kurtulamamıştım, kameralar üzerime gelmeye başladı, almanca bir mikrofon uzatıyorlar, ben İngilizce konuşuyorum, fotoğraf makinalarının deklanşör sesleri kulağımda çınlıyor, “ben hala masumum hakim bey !” Pasaportumun da masum olduğuna karar verdiklerinde bana teşekkür etmeye başladılar, sanırım sabrımdan dolayı bir teşekkür seramonisi yaşadım… Kurtuldum, kameralar peşimden geliyordu, muhabirler yanımdan yürüyordu, “iyi de ben kimdim !?” Onlarda onu soruyordu işte, meslektaşlarım olduğundan ne kızabildim ne de konuşabildim, her konuştuğum için bir yorum duyabilirdim akşam haber bültenlerinde…



Yürüdüm, uzaklaştığımı anladığım an, derdimi anlayabilecek burada yaşayan bir arkadaşımı aradım, heyecan ve korku içerisinde paylaştım onunla, bilmeli herkes duymalıydı, burada ne oluyordu ? Kanal 7 ve Alman Polisi ! Ve kocaman bir baskın… Aradan yarım saat geçtikten sonra telefonuma bir msj geldi; 2 savcı ve 340 Alman Polisinin katıldığı bir baskın sonucunda tutuklanan ve gözaltına alınan yöneticiler ve havaya uçtuğu söylenen milyonlarca EURO…



Kara para aklaması diye alman basınında yer aldı sonra haber…



Deniz Feneri Derneği, Kanal 7 Televizyonuna milyonlarca EURO para aktarmış ve bundan dolayı alman polisi araştırma yapmak üzere binayı basmış… Ama ne basmak…



Deniz Feneri Merkez bir açıklama yaptı; “bizim almanyada ya da avrupanın herhangi bir yerinde büromuz ve temsilciliğimiz yok” dediler… Haydaaa… Şimdi bu nasıl bir iş ? Deniz Feneri zaten Kanal 7 Televizyonunda yayın yapan bir program sonucu kurulmadı mı ? Bu programın yaptığı duygu sömürüleriyle ve saatlerce süren beyin yıkama programlarıyla toplanmadı mı bu paralar ? Deniz Fenerinin Almanya ofisi hala bu binanın içinde dğil mi ? Siz garibanın duygusuyla ve ekmeğiyle oynayıp biriktirmediniz mi bu paraları ?



Yaktığınız Fenerin gazı için mi kullandınız şimdi bu paraların hepsini !



Ne zaman ve nasıl bir açıklama yapıldı bugüne kadar !? Kaç para toplandığını ve bu paraların ne kadarının harcandığını hiç duyduk mu ? Gördük mü ? Bildik mi ? HAYIR HAYIR HAYIR…



Bana bir arkadaşım sormuştu, “bu deniz feneri doğru mu” diye, tabi doğru demiştim masumca, belki de doğrudur, yani orda çalışanlar ya da deniz fenerine gönül verenler, destek verenler doğru sanıyorlar, doğrudur da ! Ama demek ki birileri bir yerlere bu paraları aktardı ve yok etti, ya da bu paraların bir kısmını ! Yoksa Avrupanın göbeğinde Alman Polisi, bizim TMSF baskınlarını andıran bir şekilde ve benim şahitliğimde böyle bir şey yapar mı ?



Şimdi, Deniz Feneri mi canavarı mı ? diye sorgulamamak ayıp olmaz mı ? Yine ben bütün masumluğum ve iyi niyetimle kimsenin bir şey yapmamış ve yanlış anlaşılmış bir sonucun mağduriyeti olarak anımsamak istiyorum bu hayırlara vesile olan derneği ama eğer bu paralar gerçekten Kara iken Ak’laştırıldıysa, YAZIKLAR OLSUN size, o inandığınız dini değerlere ve Allah’a havale eder bu millet sizi…



Yolunuz açık olsun…


Yorumlar
Gönderen: m.hakan aydin
E Mail: [email protected]
Yorumu: HELAL OLSUN ALMAN POLISINE !

Evet gercekten helal olsun Alman polisine.Kanal 7 Avrupa da uzun süre calisan birisi olarak Alman polisine hak veriyorum.Cünkü gercekten bircok oyunlar cevirdiklerini bizzat gördüm.En basit bir örnek vermek istiyorum.Deniz Feneri Avrupa dernegi Avrupa nin bircok bölgesinde eglenceli geceler düzenliyor ve bu geceleri Kanal 7 int ekranlarinda yayimliyorlar.Peki sizce bu yapilan gecelerin masraflari kimler tarafindan karsilaniyor dersiniz?

Kendi programlarindada acikladiklari gibi sponsorlarindan karsilaniyor! Peki sizce o gecelerin organizesinde yer alan sponsor firmalar kimler?Dahasi; Deniz Feneri adiyla bir dergi cikartiyorlar,peki sizce bu derginin künyesinde (bütün giderlerimiz sponsorlarimiz tarafindan karsilaniyor)ki aciklamaya görede derginin sponsorlari kimler sizce?

Evet tüm bu sorularin cevabi su; bütün programlarin ve derginin sponsorlari 1.Atlas Pazarlama 2.Atlas Turizm 3.Kanal 7int 4.TVT....

Peki bu sponsorlar! kimlere ait?

Deniz Fenerininde icinde bulundugu Kanal 7 grubuna ait.....

Deniz Feneri Programlarini yayinlayan kurum hangisi?Kanal 7....Peki Kanal 7 bu isten para aliyor mu,yoksa hayir ! icin mi yapiyor?
Evet aliyor,hemde binlerce Eurolar.....Yani kisaca sag gösterip SOL vuruyorlar!

Özellikle Kanal 7int yönetimini cok yakindan taniyorum.Bu insanlar bircok kisinin hakkini,alin terini yemis olan insanlar....Herkesin bir hesabi oldugu gibi Allah inda hesabi var elbette.Iste Allah böyle bir bela verir hak hukuk tanimayan insanlarin basina.

Bunlari müslüman olarak degerlendirmek cok yanlis olur.Cünkü müslümanlikla uzaktan yakindan ilgileri yok!inanin bana yok....

Müslüman zannedilen bu kanalda sekretere tacizlermi, yardim dagitim icin gidilen yerlerde kadinlarla eglenmelermi dersiniz......Neler yok ki?

Bu söylediklerim kesinlikle iftira degil sadece gercek kesitlerden sadece bir kaci....

Deniz Feneri adina toplanan yardimlar Kanal 7 ye aktigi apacik ortada.....Diger taraftan gecmistede Yimpas Holding adina toplanan paralarda ayni sekilde kanal 7 ye aktarildi...

Türkiye de istedikleri oyunlarini ceviriyorlar,Almanyadada ayni ayak oyunlarini yapmaya calisiyorlar ama cekirge bir sicrar iki sicrar ücüncüde......


Söyle haber portallarina bir göz attim.Gördümki hem Deniz Feneri Türkiye ,hem de Kanal 7 Türkiye aciklama yaparak Almanya daki kurumlarin kendileriyle ilgilerinin bulunmadigini aciklamislar !

Gülüyorum bunlara sadece.....

RTÜK Baskani olmadan önce Zahit Akman dahi Kanal 7 int (Euro 7 Fernseh GmbH ) sirketinin müdürüydü.Allah islah etsin!

Not: Meraklilar benimle irtibata gecebilir.CEp telefonum 0049(0)157 723 48 375 (Mesai saatleri icinde cevap veremedigimden lütfen SMS gönderin.

Selamlar
M.Hakan Aydin
http://www.8eylul1922.com/8eylul-Deniz-Feneri-Sondumu.htm
 

metalic

New member
sen yanlış biliyon onlar Allah adamı hiç insanları dolandırırlar! mı:) iftira bunlar...
paylaşım için teşekkürler...
 

Vtnsvr

New member
sen yanlış biliyon onlar Allah adamı hiç insanları dolandırırlar! mı:) iftira bunlar...
paylaşım için teşekkürler...
Dogru söylüyon Din sömürücülerine her şey mübahmış ispatlanıyor böylece,adamlar hırsızlık yapıyorlar ülkenin içini boşaltıyorlar ama harşeyi mübah görenlerden bu hırsızlıkları görmelerini beklememiz biraz bizim saflıgımız olsa gerek.
 

Vtnsvr

New member
Ertuğrul ÖZKÖK


Vah Diyarbakır’ım

TÜRKİYE’de yerel seçim siyaseti nereye mi gidiyor?İşte size ilk fotoğraf.

Görmeyenlerinize ayrıntılarıyla anlatayım.

Yer Diyarbakır.

Tarih: 26 Şubat 2008.

Yani geçen pazartesi günü.

Demokratik Toplum Partisi (DTP), Diyarbakır’da miting yapıyor.

Leyla Zana konuşacak.

Ama kürsüye ondan önce bir imam çıkarılıyor.

Başında sarık, elinde Kuran.

Müthiş bir öfke belagatiyle elindeki Kuran’ı aşağıdaki kalabalığa doğru sallıyor.

Bu fotoğraf, DTP’nin önümüzdeki belediye seçimindeki stratejisini de ortaya koyuyor.

Belli ki DTP’yi, Diyarbakır Belediyesi’ni AKP’ye kaptırma telaşı sarmış.

Yine belli ki, mantıkları şu:

AKP din faktörünü kullanacağına göre, biz daha erken davranıp o kozu elinden alalım.

Anlayacağınız, iş yine malum "siyasi hasat" meselesine geliyor.

Yeni siyasi ahlakımızın, daha doğrusu ahlaksızlığımızın özeti de şu:

"Hasat kaldırmak için her şey meşrudur..."

Ve artık hasadın adı, İslam dinidir.

Türbandır.

Kuran’dır.

21’inci yüzyıl Türkiye’sinin icat ettiği dini Makyavelizmin de hülasası.

* * *

İlk işaret, türban için Anayasa’nın değiştirilmesi sırasında geldi.

DTP durup dururken bu değişikliğe destek verdi.

İkinci işaret, Diyarbakır meydanında verildi.

Biz daha "Bu türbana destek nereden çıktı" sorusuna cevap ararken, Kuran kürsüye çıktı.

Vah zavallı Diyarbakır’ım.

Kanalizasyon meselen bir başka bahara kaldı.

Yollarda akan lağım, trafik keşmekeşin, işsizlik, çocukların sefaleti, çerçöp, pislik, zevksizlik, şehirde iyi gitmeyen her şey başka mevsime.

Bu seçim meselemiz "din".

Sağ partiler dini istismar yarışında startı aldı.

Bir zamanların Marksist PKK’sı ve DTP de depara kalktı.

Dini kim daha fazla sömürürse, kim daha fazla "türbandan", "camiden", "hocadan, imamdan" bahsederse; kimin vaaz üslubu ötekinden daha etkileyici; kimin nefesi, belagati daha güçlü, öfkeli; kimin hançeresi daha çatlamışsa o kazanacak.

Duyduk duymadık demeyin, Diyarbakır, belediye seçimine hazırlanıyor.

Şehri 2015 yılına kadar yönetecek insanlar bu seçimle işbaşına gelecek.

Kafada sarık, elde Kuran.

Ağızlarda şehvetli, öfkeli belagat...

Bakın "kaos" dememize kızanların açtığı yol Türkiye’yi nerelere götürüyor.

* * *

Çok umutlu olmasam da Diyarbakırlı kardeşlerime seslenmek istiyorum.

Dinin böylesine kötü biçimde istismarına izin vermeyin.

Diyarbakır’ın çok ciddi sorunları var.

Mevcut yöneticiler bunlarla uğraşmak yerine, durmadan etnik siyaset yaptılar.

Etnik istismar yüzünden geçmişi kaybettiniz.

Geleceği de dini istismar yüzünden kaybetmeyin.

Türbanla, sarıkla sizi avlamaya çalışan bu siyaset erbabına, yolsuzlukları, şehrinizin kanalizasyonlarını, çöpünü, trafiğini hatırlatın.

* * *

İçim parçalanarak izliyorum.

Türban artık belediyelerdeki yolsuzlukları, yönetimdeki beceriksizlikleri gözlerden saklayan bir perde haline getiriliyor.

Din istismarı, siyasetin her alanına bulaşıyor.

Sizce Müslümanların buna karşı çıkma zamanı gelmedi mi?..
 

ecstasy

Süper Moderatör
Süper Moderatör
Hele bi dava sonuçlansın. O kamyon dolusu dosyalar incelensin.
O zaman konuşuruz.
Hemen oldu da bittiyle olmuyor bu işler.
 

algoritmaA

New member
yazı güzel olmuş ama nasıl karşı çıkcan ki.. türban olsun diyorum resmen beni gerici ilan ediyor.. sormuyor bile hiç neden olsun diyorsun diye.. hemen yarglılıyor.. ben her türbanlı iyidir her açıkta kotudur demiyorum ama bu dini kullanamk yada karalamak isteyenlere baksaydık gerçkten din elden gitmişti... inşallah vatanımız ve milletimizi için en güzeli olur...
 

Kara Kartal

Banned
Ertuğrul ÖZKÖK

Vah Diyarbakır’ım
TÜRKİYE’de yerel seçim siyaseti nereye mi gidiyor?İşte size ilk fotoğraf.
Görmeyenlerinize ayrıntılarıyla anlatayım.

Yer Diyarbakır.
Tarih: 26 Şubat 2008.
Yani geçen pazartesi günü.

Demokratik Toplum Partisi (DTP), Diyarbakır’da miting yapıyor.

Leyla Zana konuşacak.

Ama kürsüye ondan önce bir imam çıkarılıyor.

Başında sarık, elinde Kuran.

Müthiş bir öfke belagatiyle elindeki Kuran’ı aşağıdaki kalabalığa doğru sallıyor.

Bu fotoğraf, DTP’nin önümüzdeki belediye seçimindeki stratejisini de ortaya koyuyor.

Belli ki DTP’yi, Diyarbakır Belediyesi’ni AKP’ye kaptırma telaşı sarmış.

Yine belli ki, mantıkları şu:
AKP din faktörünü kullanacağına göre, biz daha erken davranıp o kozu elinden alalım.
Anlayacağınız, iş yine malum "siyasi hasat" meselesine geliyor.
Yeni siyasi ahlakımızın, daha doğrusu ahlaksızlığımızın özeti de şu:
"Hasat kaldırmak için her şey meşrudur..."

Ve artık hasadın adı, İslam dinidir.

Türbandır.

Kuran’dır.

21’inci yüzyıl Türkiye’sinin icat ettiği dini Makyavelizmin de hülasası.
* * *
İlk işaret, türban için Anayasa’nın değiştirilmesi sırasında geldi.
DTP durup dururken bu değişikliğe destek verdi.
İkinci işaret, Diyarbakır meydanında verildi.
Biz daha "Bu türbana destek nereden çıktı" sorusuna cevap ararken, Kuran kürsüye çıktı.

Vah zavallı Diyarbakır’ım.
Kanalizasyon meselen bir başka bahara kaldı.
Yollarda akan lağım, trafik keşmekeşin, işsizlik, çocukların sefaleti, çerçöp, pislik, zevksizlik, şehirde iyi gitmeyen her şey başka mevsime.
Bu seçim meselemiz "din".
Sağ partiler dini istismar yarışında startı aldı.
Bir zamanların Marksist PKK’sı ve DTP de depara kalktı.

Dini kim daha fazla sömürürse, kim daha fazla "türbandan", "camiden", "hocadan, imamdan" bahsederse; kimin vaaz üslubu ötekinden daha etkileyici; kimin nefesi, belagati daha güçlü, öfkeli; kimin hançeresi daha çatlamışsa o kazanacak.
Duyduk duymadık demeyin, Diyarbakır, belediye seçimine hazırlanıyor.
Şehri 2015 yılına kadar yönetecek insanlar bu seçimle işbaşına gelecek.

Kafada sarık, elde Kuran.

Ağızlarda şehvetli, öfkeli belagat...

Bakın "kaos" dememize kızanların açtığı yol Türkiye’yi nerelere götürüyor.
* * *
Çok umutlu olmasam da Diyarbakırlı kardeşlerime seslenmek istiyorum.
Dinin böylesine kötü biçimde istismarına izin vermeyin.
Diyarbakır’ın çok ciddi sorunları var.

Mevcut yöneticiler bunlarla uğraşmak yerine, durmadan etnik siyaset yaptılar.

Etnik istismar yüzünden geçmişi kaybettiniz.

Geleceği de dini istismar yüzünden kaybetmeyin.
Türbanla, sarıkla sizi avlamaya çalışan bu siyaset erbabına, yolsuzlukları, şehrinizin kanalizasyonlarını, çöpünü, trafiğini hatırlatın.
* * *
İçim parçalanarak izliyorum.
Türban artık belediyelerdeki yolsuzlukları, yönetimdeki beceriksizlikleri gözlerden saklayan bir perde haline getiriliyor.
Din istismarı, siyasetin her alanına bulaşıyor.
Sizce Müslümanların buna karşı çıkma zamanı gelmedi mi?..

Ama kürsüye ondan önce bir imam çıkarılıyor.

Başında sarık, elinde Kuran.

Müthiş bir öfke belagatiyle elindeki Kuran’ı aşağıdaki kalabalığa doğru sallıyor.



sert tedbirler olmazsaa eline Kuran-ı alan ne kadar sapık meczup varsa piasaya çıkacaktırr
Kuranın sayfalarını mızraklara takıp siyaset yapan put perestler neyse bu günde aynı şekilde Kuran kullanılıyorr din kullanılıyorr Allah kullanılıyor peygamber kullanılıyor siyaset için

cumhuriyete karşı çıkan şeriatı isteyen ümmetçi yobazları
Atatürk gibi toplatıp 15 dönümlük araziye gömmek gerek ...yoksa eline kitabı alan cumhuriyetin nimetlerini kullanarak Cumhuriyemize saldırıyorrr
çok dişlendiler ..sert tedbirler alınmazsa ülkemizin geleceği çok karanlık olur

öncelik milli eğitim kurumlarındaki milli olmayan kadrolardan izole edilmelii
milli eğitim kurumlarının milli istikamette eğitim yapıp yapamadığı denetlenmelii
milli eğitim kurumları her türlü siyasi dini görüşten arındırılmalı..hiçbir siyasi görüşün arka bahçesi olmamalı...tamamen milli olmalııı tamamen Atatürk ilke ve inklaplarına bağlı olmalı

sırasıyla devletimizin tüm kurumları siyasi-dini görüşlerden arındırılmalı..virüsler temizlenmeli en tepedeki koltuğa kadar bu temizlik yapılmalı

hükümetlerin icraatlarını denetleyen kurumlar oluşturulmalıı....
devleti siyasi partiye çevirenlere hesap soracak kurumlar oluşturulmalı
namusları üzerine yemin edenlerin namus yeminine bağlı kalıp kalmadığını denetleyecek kurumlar oluşturulmalı
 

Vtnsvr

New member
Elma, armut, kel Mahmut

Özdemir İNCE


Elma, armut, kel Mahmut

CHP Genel Başkanı, hava durumu hakkında bir şey söylese bile eleştirecekler var bu ülkede. Bunun son örneğine türbanın dinsel kökenlerini didiklediği grup konuşmasından sonra tanık olduk.

Kimisi "şeyhülislamlık" yapmakla, kimisi de fakihliğe özenmekle suçlamaya kalkıştı onu. Deniz Baykal, AKP’nin referanslarını laik hukukun verilerinden vazgeçerek eleştirmedi. AKP’nin türbanla ilgili girişimlerini yıllardır laik yasalar ve Anayasa bağlamında eleştiriyordu zaten. Ne dedi? "Sizin dinsel dayanaklarınız yalana dayanmaktadır!" dedi. Demesin mi? Böyle bir kanıt ileri sürdüğü zaman dini siyasete alet mi etmiş oldu? Böyle bir iddiada bulunanların aklından ve düşünce yeteneğinden kuşku duyarım.

SAYGILARI YOK

Şimdi Deniz Baykal’ı yazımızın dışında bırakalım ve kendisine yöneltilen ipe sapa gelmez iddiaları değerlendirelim. Laik, demokratik ve sosyal hukuk devletinin ilkelerine inanan bir birey, AKP ve yandaşlarının "türbana özgürlük" dogmalarını nasıl eleştirecek? Bunun iki yöntemi var:

1. Dogmayı Cumhuriyet’in ilkeleri, Anayasası ve yasaları ekseninde eleştirmek.

2. Dogmayı, oturduğu dinsel bağlam içinde çürütmek.

Bu nasıl yapılacak?

Türban, üniversitede ve kamusal alanda hangi dayanaklardan yola çıkılarak sınırlandırılmıştı? Neden, "yasaklanmıştı" demiyorum da "sınırlandırılmıştı" diyorum? Sınırlandırmanın gerisinde Anayasa, yasalar ve yargı kararları vardı. Danıştay’ın, Anayasa Mahkemesi’nin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları vardı. AKP + MHP koalisyonu, sözünü ettiğim hukuksal doğruların hiçbirine saygı duymadığını, Anayasa’yı rafa kaldırdığını her vesileyle kanıtlamış bulunuyor. Yaptığı değişiklikle bunu iyice kanıtladı.

GÜLEN’İN SÖZLERİ

M.Fethullah Gülen’in (Zaman, 06.02.08) işe aceleyle karışmak zorunda kalması, türbana tapanların içinde bulundukları bozgunun en çarpıcı örneğini oluşturmaktaydı.

"Tesettür gerçi dinin esasını teşkil eden imani meselelerden değildir: İslam’ın beş şartı arasında da yer almaz. Fakat Kur’an’ın açık emridir. Farziyeti, hem Kur’an’la, hem sünnet-i sahiha ile hem de 14 asırlık İslam tarihindeki uygulamalarla sabittir. Nur Suresi 31. ayette mü’min kadınların başlarını, boyunlarından ve göğüslerinden açık bir yer bırakmayacak şekilde örtmeleri emredilmektedir" diye yazıyordu.

YALAN SÖYLÜYOR

Bir zamanlar "Türban teferruattır" diyen M.Fethullah Gülen, şimdi kimden emir aldı da düşünce değiştirdi? Doğru söylemiyor, dahası yalan söylüyordu. Söz konusu ayette "baş" ve "boyun" sözcükleri yoktur. Bundan önceki yazılarımda, Kuran’ın 15. yüzyılda yapılmış Türkçe çevirisinden, Fransızca, İngilizce, Almanca ve İtalyanca çevirilerinden örnekler vererek bunu kanıtlamış bulunuyorum. Doç. Dr. Şahin Filiz, bundan önceki yazılarımda adını verdiğim kitabında M.Fethullah Gülen’in iddialarının gerçek dışı olduğunu kanıtladı. Yaşar Nuri Öztürk dostum, "İslam Nasıl Yozlaştırıldı" (Yeni Boyut) ile din sömürgenlerinin ipliğini pazara çıkartıyor. Prof. Dr. Zekeriya Beyaz "İslam ve Giyim Kuşam" (Sancak Yayınları) kitabında M.Fethullah Gülen’in iddialarını bozguna uğratıyor. Yetmez mi?

Peki, Cumhuriyet’i yok etmek için yapılan girişimler karşısında, ileri sürülen dinsel kanıtların geçersizliğini kanıtlamak neden fakihliğe özenmek olsun?
 

algoritmaA

New member
bakın arkadaşlar ben 8 yıldan beri fetocu dediğiniz kişilerle beraberim... ve onlardan öğrendiğimi en büyük şey vatanına milletine dinine sahip çıktır... asla kendi dışında olan insanlara saygızılıklarını gormedim hatta gerçkten saygı nedir onlardan öğrendim diyebilirim.. en basidinden Peygamberimizin karikatürü çizilmişti ve o zaman ben nie hala susyoruz birşeyler yapalım gibi laflr derken onlar bana müslümanın diyorsan sabretmeyi bilceksin sen hoşgoruyle yaklşıcaksın haklısen olcaksın müslümanın anlayışlılını gosterickesin demişlri ve haklılardıda bazı yerlerde yapılan konsolslukları basmak gibi eylemeleri yapsak bizler için çok çok kotu olurdu...

Dmek istediğimi bunların içinde de dini suistimal eden bunlardı karalmk isteyen herşey bir yana vatana laf atmk isteyen insanlar tabiki vardır .. Ama lütfen genelleme yapmayalım..ve kimleri kabul etmesede bu insanlar yurt dışında binlerce okul açtılar Bayrağımızı Milli marşımızı Dilimizi öğretiyorlar... Bunlarıda gormezden gelmeyin..
 

Vtnsvr

New member
[
bakın arkadaşlar ben 8 yıldan beri fetocu dediğiniz kişilerle beraberim... ve onlardan öğrendiğimi en büyük şey vatanına milletine dinine sahip çıktır... asla kendi dışında olan insanlara saygızılıklarını gormedim hatta gerçkten saygı nedir onlardan öğrendim diyebilirim.. en basidinden Peygamberimizin karikatürü çizilmişti ve o zaman ben nie hala susyoruz birşeyler yapalım gibi laflr derken onlar bana müslümanın diyorsan sabretmeyi bilceksin sen hoşgoruyle yaklşıcaksın haklısen olcaksın müslümanın anlayışlılını gosterickesin demişlri ve haklılardıda bazı yerlerde yapılan konsolslukları basmak gibi eylemeleri yapsak bizler için çok çok kotu olurdu...

Dmek istediğimi bunların içinde de dini suistimal eden bunlardı karalmk isteyen herşey bir yana vatana laf atmk isteyen insanlar tabiki vardır .. Ama lütfen genelleme yapmayalım..ve kimleri kabul etmesede bu insanlar yurt dışında binlerce okul açtılar Bayrağımızı Milli marşımızı Dilimizi öğretiyorlar... Bunlarıda gormezden gelmeyin..
Burada bu insanların propagandasını günlerce yapıyorsun sonrada,onlardan biri degilmiş gibi aynı insanları savunuyorsun.Fethullahçılıgın genel karekteristligi Takiyye ,alavera dalavera garip mehmet askere geçeceksin bu işleri.
 

DayWalkerr

ABDUSSABUR
[


Burada bu insanların propagandasını günlerce yapıyorsun sonrada,onlardan biri degilmiş gibi aynı insanları savunuyorsun.Fethullahçılıgın genel karekteristligi Takiyye ,alavera dalavera garip mehmet askere geçeceksin bu işleri.
Alavere dalavere demeyle olmaz...Dök bakalım alaverelerini dalaverelerini de görelim belgeleriyle...Değilse karalamak kolay iş...

Fetullah Güleni falanı filanı beni ilgilendirmez...Hepsi benim gözümde bir..Hepsi insan....Ancak bir husus var ki bu ve bunun gibi vatana faydası dokunan insanları dışlamaya çabalarsak bizi yere yıkmaya çalışanların ekmeğine bal sürmüş oluruz...Varsa bildiğiniz başka yurt dışında marşımızı, dilimiz söylettirecek bir kurum, kuruluş gösterin hele de onu destekleyelim....Haa yok bu kadar verimli ve büyüğü diyorsan saygıyla eğil ki asaletini görelim be kardeşim...Bak ben hiç de fetullahcıların içine girmeye yeltenmedim ve gerek de duymuyorum....Velakin bazı işleri o kadar vahim ve güzel ki takdir etmemek cahiliye dönemindeki kör inatlaşmalara benzer....

Yiğidi öldür ama hakkını yeme demişler...
 

Vtnsvr

New member


Alavere dalavere demeyle olmaz...Dök bakalım alaverelerini dalaverelerini de görelim belgeleriyle...Değilse karalamak kolay iş...

Fetullah Güleni falanı filanı beni ilgilendirmez...Hepsi benim gözümde bir..Hepsi insan....Ancak bir husus var ki bu ve bunun gibi vatana faydası dokunan insanları dışlamaya çabalarsak bizi yere yıkmaya çalışanların ekmeğine bal sürmüş oluruz...Varsa bildiğiniz başka yurt dışında marşımızı, dilimiz söylettirecek bir kurum, kuruluş gösterin hele de onu destekleyelim....Haa yok bu kadar verimli ve büyüğü diyorsan saygıyla eğil ki asaletini görelim be kardeşim...Bak ben hiç de fetullahcıların içine girmeye yeltenmedim ve gerek de duymuyorum....Velakin bazı işleri o kadar vahim ve güzel ki takdir etmemek cahiliye dönemindeki kör inatlaşmalara benzer....

Yiğidi öldür ama hakkını yeme demişler...
Kardeş iz nerde yaşıyorsunuz?Belge istiyorsan gir bu forumda olsun google da olsun,Yaz Fethullah Gülen'in ihanetleti diye yaz ne kadar çok belge çıkacak karşına şaşıracaksın.Bu konuda bu forum da bile savcılık iddianameleri yayınlandı onuda mı göremediniz?Yoksa neden ABD'de yaşıyorda bir islam ülkesinde yada kendi ülkesinde yaşamıyor sanıyorsunuz.Kusura bakma yanlış oldu ABD'li oldugunu unuttum ve muhtemelende kardinal olduguda söyleniyor.
 

Albayrak

Can Feda
Özdemir İNCE



YALAN SÖYLÜYOR

Bir zamanlar "Türban teferruattır" diyen M.Fethullah Gülen, şimdi kimden emir aldı da düşünce değiştirdi? Doğru söylemiyor, dahası yalan söylüyordu. Söz konusu ayette "baş" ve "boyun" sözcükleri yoktur. Bundan önceki yazılarımda, Kuran’ın 15. yüzyılda yapılmış Türkçe çevirisinden, Fransızca, İngilizce, Almanca ve İtalyanca çevirilerinden örnekler vererek bunu kanıtlamış bulunuyorum. Doç. Dr. Şahin Filiz, bundan önceki yazılarımda adını verdiğim kitabında M.Fethullah Gülen’in iddialarının gerçek dışı olduğunu kanıtladı. Yaşar Nuri Öztürk dostum, "İslam Nasıl Yozlaştırıldı" (Yeni Boyut) ile din sömürgenlerinin ipliğini pazara çıkartıyor. Prof. Dr. Zekeriya Beyaz "İslam ve Giyim Kuşam" (Sancak Yayınları) kitabında M.Fethullah Gülen’in iddialarını bozguna uğratıyor. Yetmez mi?

Peki, Cumhuriyet’i yok etmek için yapılan girişimler karşısında, ileri sürülen dinsel kanıtların geçersizliğini kanıtlamak neden fakihliğe özenmek olsun?
Dinimizin çelişkili ellerde nasıl şekil zorluğu çektiğini içim acıyarak izliyorum.
 

algoritmaA

New member
sizler ne kadar laf derseniz fetoculara deyin ben onlarla yaşadım ve yanlışlarını gormedim..onların içinde bulunup yanlış yapanlar vardır buna lafım yok ama genele diyemzsiniz bunu...ve şunlarıda soylum asıl sizin gibi zihniyetlerden korkmalı...
 

Vtnsvr

New member
sizler ne kadar laf derseniz fetoculara deyin ben onlarla yaşadım ve yanlışlarını gormedim..onların içinde bulunup yanlış yapanlar vardır buna lafım yok ama genele diyemzsiniz bunu...ve şunlarıda soylum asıl sizin gibi zihniyetlerden korkmalı...
He kardeş he!Ne deseniz haklısınız.Bizim gibi zihniyetlerden korkulmalı biz gidiyoruz ülkenin can damarlarını peşkeş çekiyoruz.Biz kelimei şahadeti gereksiz görüyoruz.Biz vatikanla islamı ılımlaştıracagız diye papanın etegini öpüyoruz.Biz CİA tarafından korunuyoruz.Bizim zihniyetimiz hakkında devletin savcısı iddianame hazırlıyor.Bu kadar yolsuzluk,kelle,sayın,ananı alda git biz diyoruz.BİZ SUÇLUYUZ SİZDE VATANA MİLLETE SAHİP ÇIKIYORSUNUZ ATATÜRK'ÜN İZİNDEN GİDİYORSUNUZ.(BUNLARA İNANIYORMUSUNUZ GERÇEKTEN VE SAMİMİYET NASIL BİR DUYGU BİLİRMİSİNİZ?)
 
hacı amcalar öyle şey yapmaz.bu belgeler yalandır.
maliye bakanının naylon faturası gibi.
onun oğlunun dalavereyle mısır ithalatı gibi.
tayyip amcanın oğlunun gemileri gibi
ve burada sayamayacağım daha bir sürü yalan dolan gibi.
 

kaptan61ts

New member
Paraları verende de alan kadar suçlu.Peki Alman devleti Neden Almanyada yaşan Türk asıllı Vatandaşını Dolandırıcılığa karşı korumadı yada uyarmadı.Sebebi pek açık.Tıpkı Türk istihbaratının olduğu gibi alman istihbaratınında cia kurduğu için Türkiye zararına ne varsa Desdek oluyorlar.Almanların Pislikleri sadece Bu olaylara göz yummakla değil kurduğu vakıflarla de Türkiyeye saldırıyorlar.Bunları canı pahasına ortaya cıkaran Rahmetli DR.Necip Hablemitoğlunun Ruhu şad. olsun.Parayı verenler ne için verdiler.Türkiyede İslam Federe devleti kurulması için.Peki parayı alanlar kendi zevki sevafını yaptılar Bugunki AKP ye zemin hazırladılar....Zaten düne kadar Kapı kapı dolanım para topluyordular AVRUPa da....Verenler haklarını helal edecek..
 

HTML

Üst