İslam'da Örtünmek

simge3C

New member
Örtünmek Allah´a Peygambere, Kur´an´a ve İslam´a inanan mümin kadınlar için mukaddes bir emir, açıklık ise bu emre apaçık bir isyandır.

***

Örtünmek Allah'a Peygambere, Kur'an'a ve İslam'a inanan mümin kadınlar için mukaddes bir emir, açıklık ise bu emre apaçık bir isyandır. Kainatta hiçbir varlık gösteremezsiniz ki, zarfsız, kabuksuz, yapraksız olsun. Şu halde Müslüman hanımı da zarfsız, kabuksuz, örtüsüz olamaz. Onun örtünmesi imanının ve hâyâsının açık bir ifadesidir. İmanının dedik. Evet tesettür bir iman bir itikad ve bir inanç meselesidir.


Bilindiği gibi, dinimizin hükümleri: İtikadî, amelî ve ahlakî olmak üzere üçe ayrılır. Tesettür konusu, namaz ve hac ibadetleri göz önünde bulundurulduğu takdirde kısmen ameli hükümlere, müslümanın aile ve cemiyet hayatı düşünüldüğü takdirde de ahlâkî hükümlere girer. İlk bakışta, bu konunun, itikadi hükümlerle bir ilgisi yok gibi gelir insana. Ancak İslâm dini'nin tebliğcisi Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem vahiy mahsulü tebligatı içinde kıyafet ve örtünme ile ilgili nasslar mevcutsa –ki biraz sonra isbat etmeye çalışacağımız üzere mevcuttur – konu, dinin aslî hükümlerinden birini teşkil ediyor demektir. O takdirde, şu veya bu şekilde yorumlanması bir yana, kıyafet ve örtünmenin mevcudiyetini zarurat–ı diniyyeden kabul edeceğiz.


Konuya biraz daha açıklık getirmek için başka örnekler verelim: İnsanları gıyabında çekiştirmek (gıybet) kötü huylardan, alçak gönüllü (mütevazı) olmak da iyi huylardandır. Bu konuların her ikisi de ahlaki hükümler içinde yer alır. Binaenaleyh gıybetten kaçınmayan veya mütevazi olmayan, insanlar, sadece ahlak kurallarını çiğnemiş olurlar. Bu davranışları onların imanlarına doğrudan bir zarar getirmez. Fakat, her müslümanın, gıybetin kötü huylardan, tevazuun da iyi ahlaktan olduğuna inanması gerekir. Bunlardan birine dahi inanmadığı takdirde, Kur'an'ı Kerim'deki bazı ayetlere; Hucûrât süresi 12. ayet–i kerimeye inanmamış olur ki bu da imanının yok olmasına sebeb olur.


Kur'an–ı Kerim'de hem umumi hayat kaidesi olarak elbise ve örtünmeden bahsedilmekte, hem de namaz ve hac ibadetleri sırasında örtünme emredilmektedir.



Şöyle ki:
"Ey Ademoğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takva elbisesi... İşte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah'ın ayetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar (diye onları indirdi.)(1)


Ayet–i kerime'de geçen Takva elbisesi, bazı alimler tarafından haya, salih amel, yüzdeki hoş çehre, tevâzu belirtisi olan sert ve yün elbise, harbte giyilen zırh ve miğfer, Allah korkusu, emrettiği ve yasakladığı konularda Allah'tan sakınmayı şiar edinme şekillerinde yorumlanmıştır. Buna, takvayı hatırlatan ve takvanın gereği olan elbisedir, yorumunu da ekleyebiliriz.


Ey Adem oğulları! Şeytan, ana–babanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık."(2)


Şeytan da cinlerden olduğu için insanların göremeyeceği bir şekilde insana yaklaşır ve ona vesvese verir.


"Ey Adem oğulları! Her namaz ve tavaf anında güzel elbiselerinizi giyin. Yeyin için. Fakat israf etmeyin. Çünkü Allah Teâlâ israf edenleri sevmez." (3) Cahiliyyette Arab kabileleri Beyti çıplak tavaf ederlerdi. Gündüz erkekler, gece kadınlar gelirler tavaflarını anadan doğma yaparlar ve "İçinde günah işlediğimiz elbisemizle tavaf edemeyiz" derlerdi! Bu ayetin iniş sebebi budur. İslâm dininde temizlik ve güzelliğine önem verilmiştir. İnsanların avret mahallerini örtecek derecede bir elbise giymeleri şarttır. Fakat israfa kaçmamak kaydıyla her müslümanın ibadet esnasında en güzel ve temiz elbisesini giymesi ile sünnettir.


"Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı. Dağlarda da sizin için barınaklar yarattı. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak zırhlar yarattı. İşte böylece Allah, müslüman olmanız için üzerinize nimetini tamamlıyor."(4)


Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem de çıplak gezmeyi kesin bir dille yasaklamıştır. Misver b. Mahreme Radıyallahu Anh diyor ki:
Taşımakta olduğum ağır bir taşı getirdim. Üzerimde hafif bir elbise vardı. Taş üzerimde iken elbisem çözülüverdi. Taşı bırakamadım ve (o vaziyette) yerine kadar götürdüm. Bunun üzerine Resûlüllah:
–"Dön elbiseni al. Çıplak gezmeyin! Buyurdular"(5)


Bu hususta daha çok sahih hadis–i şerifler mevcuttur. Ayrıca şunu da belirtelim ki İslam'ın özellikle kadınlara mahsus olmak üzere, kendine has bir kıyafet ve örtünme nizamı getirdiği asırlar boyu bütün İslam alimleri tarafından kabul edilmiştir. Bu yönüyle de icma hasıl olmuştur.


Buraya kadar belirttiğimiz, Kitap, sünnet ve icma'da yer aldığını ifade ettiğimiz husus şudur: İslam'ın kendine has bir kıyafet nizamı, adabı vardır. Bu, şüphe götürmez bir gerçek, bir zarurettir.


İslam'ın kıyafet sahasında getirdiği nizamın içinde kadının örtünmesi özel bir yer işgal eder. Mahrem olmayan kadın ve erkeklerin birbirlerine kem nazarla bakmamaları ve vücutlarının belirli yerlerini göstermemelerini emreden ayet ve hadislerde bunun, psikolojik ve sosyal sebeplerine de temas eder. İslamiyet'in bu konu ile ilgili tebliğatında, kadına daha çok itina gösterilmekte, onun hak ve hürriyetlerinin korunması, şahsiyet ve ince duygularının rencide edilmemesi ön planda tutulmaktadır. Konu ile ilgili ayetlerin birinde: "Bu, (ey erkekler), hem sizin kalbleriniz, hem de onların (yani hanımların) kalbleri için daha nezih bir harekettir".(6) buyurdular. Bu ayetteki "Ethar" kelimesi "daha temiz, daha nezih" manasına geldiği gibi "kayıtlardan sıyrılmaya, hürriyete kavuşmaya daha uygun" manasına da alınabilir. Doğrusu boynuna şehvet boyunduruğu geçirilmiş insan, psikolojik olarak hürriyetsizliğin en kötüsünü yaşar.


Kur'an–ı Kerim'de on kadar ayet–i celilede(7) ve bir çok sahih hadis–i şeriflerde:
"Namahremlerin birbirine bakmamaları, örtülmesi gereken yerlerin örtülmesi, hem erkek, hem kadına "ğadd–ı basar" '(gözünün karşısındakine dikip bakmamak, önüne bakmak) emredilmektedir. Ayrıca kadınlara, başlarına koydukları örtüleri yakalarının üzerini örtecek kadar uzatmaları; sokağa çıkaracakları zaman, dış elbiselerini üstlerine almaları buyruğu verilmekte; ilk cahiliyye devrinde olduğu gibi teberrücde bulunmaları yasaklanmaktadır. Teberrüc:
"Bir kadının, kendisini süsledikten sonra dışarıya çıkması, endam ve süslerini erkeklere göstermesi demektir. Dinimiz İslam, iffet ve namus hususunda büyük hassasiyet göstermiştir. Kadınları en büyük değerinin ırz ve namusları olduğunu bildirmiş ve bu paha biçilmez değerlerini muhafaza etmenin de haya duygusunun kuvvetli olmasıyla mümkün olacağı esasını ortaya koymuştur. Haya da ancak islami ölçülere şuurla uyulduğu zaman korunur. Bu korunmanın en mühim unsurlarından birisi; hiç şüphesiz Kur'an ölçülerine göre örtünmektir.


Müslümanlara zelil ve
perişan durumdadır
Kur'an–ı Kerim'de Resûlullah'ın yüksek bir ahlâka sahip bulunduğu ve O'nun insanlar için güzel bir örnek ve model olduğu beyan ediliyor. Allah'ü Teâlâ şöyle buyuruyor:
"Şüphesiz sen, yüce bir ahlâka sahipsin."(
"Andolsun ki, Resûlullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir."(9) Âyette, Hz. Peygamber'in, Allah'ın hoşnutluğunu kazandıracak davranışlarda bulunmak isteyenler için mükemmel ve canlı bir örnek, en büyük fazilet numûnesi olduğu anlatılmaktadır.


Bugün İslâm dünyası başta olmak üzere insanlık âlemi dehşetli krizler içindedir. Bunlardan kurtulmanın tek çaresi Yüce Yaratan'a itaat etmek, O'nun emir ve yasaklarını hayata uygulamaktır. Yüce Yaratan'a itaat etmek, Son Peygamber'e itaat ile olur. Peygamber'in Allah katında getirdiği Kutsal Kitab'ta, yine ilahî vahye ve ilhama dayanan Sünnet'inde selâmet için gerekli bütün bilgiler mevcuttur.


Bugünkü İslâm dünyası Peygamber'e gereği gibi uymakta mıdır? Bu soruya evet cevabını vermek mümkün değildir. Çünkü Müslümanlar O'na gereği gibi uymuş, Şeriat'ını ve Sünnet'ini hakkıyla anlamış ve hayata tatbik etmiş olsalardı şu perişan, zelil, feci durumda bulunmazlardı.


Müslümanlık; ahlâka pek büyük bir kıymet, bir ehemmiyet vermiştir. Zaten Müslümanlık; bir ahlâk, bir fazilet, bir hikmet dinidir. Hattâ Peygamber Efendimiz:
"Ben ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim." buyurmuştur.
İslam dininde insanların manevî kıymetleri, sahip oldukları ahlâk ile ölçülüdür. Bir hadîsi şerîfte:
"Sizin imanca en güzeliniz, ahlâkça en güzel olanınızdır" diye buyurulmuştur. Diğer bir hadîsi şerif de:
"Allah Tealâya kullarının en sevgilisi, ahlâkça en güzel olanıdır." meâlindedir.
Resulü Ekrem Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimiz:
"Yarabbi! Ben senden sıhhat, afiyet ve güzel ahlâk dilerim" diye dua buyururdu.
İnsanların ahlâkı değişebilir. Çirkin huyları güzel huylara değiştirmeye "tehzibi ahlâk" denir. Bu değiştirme, her halde mümkündür. Mümkün olmasaydı Nebiyyi Zişan Efendimiz: "Ahlâkınızı güzelleştiriniz" diye emretmezdi.

Dipnotlar:
1– A'raf süresi: 26
2–A'raf süresi: 27
3– A'raf süresi: 31
4– Nahl süresi: 81
5– Müslim, Hayz: 78, Ebû Davud, Hammam: 2
6– Ahzab Süresi: 53
7– Meselâ bak: Nur süresi:27–31,60, Ahzab süresi: 53,54,59,60
8–Kalem Sûresi: 4
9–Ahzab Sûresi: 21
 

bosver

New member
Alıntı:'Örtünmek Allah´a Peygambere, Kur´an´a ve İslam´a inanan mümin kadınlar için mukaddes bir emir, açıklık ise bu emre apaçık bir isyandır.'

Ne yapmaya çalışıyorsun kardeşim. Bu yazının kime , ne faydası dokunacak. yazılanlara sen inanıyor musun. Kapanmayan haşa Allah'a isyan ediyor öyle mi? haklı bir davayı haksız duruma sokuyorsun. Allah'a isyan ayrı şeydir , günah işlemek ayrı şey. Bizim derdimiz kapalıların haklarını savunmak, açıklara çamur atmak değil. Konunu kapattır bence. çünkü az sonra başkaları benim yazdıklarımdan 10 kat fazlasını yazacaktır......
 
L

lighter

Guest
Allah kapanın deyince tesettürlü mü kapanın diyor?Örtünün diyor.Örtünmekten kastınız kafayı örtmek mi?Örtünmeyenler dinsiz imansız mı?Toplumda ayrıcalık yaratıyorsunuz.Mantıklı düşünün biraz.Çıkarın şu kafanızdaki AT GÖZLÜKLERİ'ni
 

alp5

New member
BAŞÖRTÜSÜ VE KAPANMA
Peygamberimiz’in vefatından sonra din adına yapılan saptırma ve ilavelerde, kadınlarla ilgili konuların özel bir yeri olduğunu bir evvelki bölümde gördük. Kadınların kapanması ise kadınlarla ilgili uydurulanlar içinde özel bir yere sahiptir. Bu yüzden kitabımızda bu konuyu ayrı bir başlık altında inceliyoruz. İnsan memeli canlılar içinde tek çıplak doğan ve tek giyinendir. 7 Araf suresi 22. ayetten insanların giyinmesinin insanlık tarihi kadar eski olduğunu öğreniyoruz. Kıyafet, zamana, toplumun geleneklerine, iklimin şartlarına, meslek gruplarına, makama, mevkiye, yaşa ve birçok faktöre göre hem toplumlar arası hem de toplum içi çeşitlilik göstermiştir. Bazı toplumlar, Hint-Avrupa ırkında olduğu gibi tarih boyunca kıyafetlerinde birçok kere değişiklikler yapmışlardır. Bazı toplumlar ise, Asya toplumlarında olduğu gibi tarih boyunca kıyafetlerinde çok daha az değişiklikler yapmışlardır. Toplum içi kıyafet farklılıklarınınsa en iyi örneklerinden birisi Osmanlı’dır. Osmanlı’da padişah üç sorguçlu sarık takarken, veziri azam iki sorguçlu, halk ise tek sorguçlu takabilirdi. İki veya üç sorguç halka yasaktı. Saraylının, esnafın, tekkecinin, ayrı din mensubu kadın ve erkeklerin başlıkları, kıyafetleri, renkleri Osmanlı’da hep farklıydı. Bu kıyafetlerin farklılığı kanunlar ile korunurdu. Görüldüğü gibi hem toplumlar arası, hem toplum içi kıyafetlerin farklılığı, gelenek ve şartların bu kıyafetleri oluşturması, zengin malzemeli bir tarih ve sosyoloji konusudur.

SORUN GELENEĞİN DİNSELLEŞMESİDİR
Daha önce değindiğimiz gibi din adına uydurulanları incelersek; toplumun belli bir dönemindeki bakış açısının ve geleneklerinin dinselleştirilmesinin bunlarda önemli bir yeri olduğunu görürüz. Bu gelenekleri dinden ayırmanın yolu Kuran’dan anlaşılan kapanmanın din olduğunu; Kuran’dan çıkmayan kapanma şekillerinin, izahların din adına uydurma, geleneklerin dine sokulması olduğunu bilmektir. Şunu bir daha belirtelim ki geleneklerin bir kıyafet oluşturmasının bir mahsuru yoktur. Yanlış olan, tarihin belli bir anının ihtiyaçlarından doğan ve o toplumu ilgilendiren kıyafetlerin, evrensel olan ve binlerce yıllık zaman dilimine inmiş olan dine maledilmesidir. Örneğin, sarığı belli bir dönemde erkeklerin kıyafetini tamamlayan bir aksesuar, sıcaktan koruyan bir başlık olarak erkeklerin tümüne yakınının giymesi yanlış değildir. Yanlış olan, sarığın dinen kutsal bir giyecek olarak giyilmesi, başkalarına dîni kıyafet diye empoze edilmesi ve Kuran’da hiç bahsedilmeyen bir uygulamanın sevap diye dine sokulmasıdır. Görüldüğü gibi sorun belli bir toplumun geleneği sonucu sarığın takılması değil, o geleneğin din olarak takdimidir. Bu temel mantığı iyice kavramamız çarşaf, peçe, başörtüsünün nasıl dinselleştirildiğini anlamamızda ve bu kıyafet şekillerini gereği gibi değerlendirmemizde faydalı olacaktır. İlk önce yapmamız gerekeni yapalım ve Kuran’da kapanmayla ilgili geçen tüm ayetleri inceleyip Kuran’ın yani dinin istediği ölçüyü bulalım.

Ey ademoğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek giysi ve süs kıyafeti indirdik.

7- Araf Suresi 26

Araf 26’dan ve Araf 22’den avret yerlerini örtmenin ilk insandan beri hem erkek, hem kadın için örtünmenin minimumu olduğunu anlarız. Kadınlara özel giyinme ile ilgili ise Kuran’da 3 ayet vardır. Bu 3 ayeti incelemek kadının kıyafetinin nasıl olması gerektiğini, İslam’ın neyi söyleyip, neyi söylemediğini anlamamızı sağlar.

KURAN’DA BAŞI KAPAMAK GEÇMİYOR
Mümin kadınlara da söyle: Bakışları ölçülü olsun ve cinsel organlarını korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünenler hariç açmasınlar. Örtülerini yaka açıklarına koysunlar. Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları, yahut babaları, yahut kocalarının babaları, yahut oğulları, yahut kocalarının oğulları, yahut kardeşleri, yahut kardeşlerinin oğulları, yahut kendi kadınları, yahut ellerinin altında bulunanlar, yahut kadına ihtiyaç duymaz olmuş erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar, yahut kadınların mahrem yerlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, hepiniz topluca Allah’a tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz.

24- Nur Suresi 31

Kadını kendi zihniyetine göre yaşatmak isteyen zihniyetin çarpıttığı ayetlerin başında bu ayet gelir. Bu ayetteki “hımar” kelimesi geniş manalı bir kelime olup örtü manasına gelir. Eski Arap yazılarına bakılırsa hımarın yere konulan, masaya örtülen veya herhangi bir örtüyü tarif edebileceğini görürüz. Hımar, başı örterse başörtüsü olur, masaya konursa masa örtüsü olur. Allah eğer “hımar” kelimesi ile başın örtülmesini isteseydi “hımarürres” gibi bir vurgulama ile başörtüsü diyebilirdi: Böylece “res” kelimesi ile baş bölgesi vurgulanır ve örtü kelimesi olan “hımar” ile beraber başörtüsü net bir şekilde anlaşılırdı. Nitekim abdest alınmasıyla ilgili ayette başın sıvazlanması söyenirken, baş kelimesi Arapça karşılığı ‘res’ ile vurgulanır.

Üstelik ayette kapatılacak yerin yaka açığı olduğu geçer. Yani hımarın başı kapatması değil, ayette açıkça yaka dekoltesini örtmesi istenir. (Yaka açığı manasına gelen ‘cuub’ kelimesi hem bu ayette kapanılacak bölgeyi belirtmek için, hem Hz. Musa’nın yaka açığına elini soktuğunu belirten ayetlerde geçer.) “Hımar” kelimesi sırf başörtüsü manasına gelse bile bu ayetten başı örtmek değil, yine yaka dekoltesini kapatmak anlaşılacaktı. Üstelik başörtüsünü Kuran’a maletmek isteyen zihniyet, açık bir saptırma yaparak “felyedribne” Fiilini “salsınlar” diye tercüme etmeye kalkmıştır. Böylece ayeti okuyan “başörtüsünü yaka açıklarına salsınlar” şeklinde okuyacaktır. Oysa hiçbir şekilde “darabe” kökünden türeyen “felyedribne” Şili “salsınlar” manasına gelmez. Bu Şille örtünün yaka açığına konulması yani kapatılması anlatılır. Kuran’da salsınlar, indirsinler manasında “felyüdnine” kelimesi kullanılır. Allah böyle bir ifade kullanmak isteseydi “felyedribne” Şili yerine “felyüdnine” Fiilini kullanabilirdi. Bu örnek bize gelenekçi zihniyetin, kendi fikirlerini doğru çıkartmak uğruna gereğinde Kuran’daki kelimelerin manasını kaydırmaktan çekinmediğini göstermektedir.

Ayette diğer dikkat etmemiz gereken nokta “süsler” kelimesi ile neyin kastedildiğidir. Bizim kanaatimize göre “süsler” kelimesi ile özellikle “göğüsler” kastedilmektedir. Çünkü ayetteki tüm noktalarla mantıklı bir şekilde göğüs bölgesinin uyum sağladığı kanaatindeyiz. Birincisi, ayette yaka açıklarının kapatılması geçiyor, yaka açıklarından ise göğüsler gözükür. İkincisi, ayette gizlenen süslerin belli edilmesi için ayakların yere vurulmaması geçiyor. Ayaklar yere vurulduğunda vücutta belli olacak yer özellikle göğüslerdir. (sütyenin o dönemde icad edilmediğini düşünürsek bu daha da iyi anlaşılır.) Üçüncüsü, ayetten kendiliğinden görünenler hariç süslerin kapanması söylenmektedir. Ne kadar kapatılmaya çalışılırsa çalışılsın özellikle iri göğüsler, çeşitli Şziksel hareketlerde, hatta rüzgarın esmesiyle elbise yapışınca bile kendini belli edebilir. Ayetten bunun doğal olduğu anlaşılır. Dördüncüsü, ayette süslerin kimlerin yanında açılabileceği söylenir. Kuran’daki diğer ayetlerden kadınların bir kısmının iki yıl gibi uzun bir süre çocuklarını emzirdiğini görüyoruz. Kadının, babası gibi yakınlarının yanında, çocuğu acıktığında ve ağladığında onu emzirmesi gerekebilir. Ayetteki bu açıklamanın özellikle bu konuda kadınlara büyük kolaylık sağlayacağı kanaatindeyiz. Tüm bu izahlara göğüs gibi uyan başka bir bölge bulunmadığı için süslerle özellikle göğüslerin kastedildiği sonucuna varabiliriz. Süsler kelimesinden ziynet, takı gibi maddelerin anlaşılamayacağı ayetin bütünsel olarak ele alınmasıyla açığa çıkar. Çünkü ayette kadınların süslerini kendi kadınları yanında açabileceği geçiyor. Takı gibi maddeler tahrik unsurundan daha çok hava atma unsuru olabilir. Eğer bu hava atma olayı engellenilmeye çalışılsaydı, buna ilk karşı cins erkekler yerine, aynı cinsten olan kadınlar dahil edilirdi. Ayrıca ayakları yere vurunca hangi ziynet, takı eşyası belli olur? Kendiliğinden gözüken ziynet, takı ne olabilir? Araf suresi 31’de ziynet eşyalarının mescid yanında giyilebileceğinin söylenmesi, takıların cami yanı gibi en kalabalık yerlerde de teşhir edilebildiğini, yani saklanmasına gerek olmadığını gösterir. Görüldüğü gibi mantıksal bir elemeyle gidildiğinde ayetin özellikle göğüs bölgesinin kapanmasını vurguladığı anlaşılır.

KURAN’DA TESETTÜR KELİMESİ YOK
Günümüzde kadının kapanması için kullanılan “tesettür” ifadesi de Kuran’da geçmez. İslam adına etrafında bu kadar büyük fırtınalar koparılan bir kavramın, yani “tesettür” ifadesinin İslam’ın temel kaynağı olan Kuran-ı Kerim’de bulunmaması önemlidir. Demek ki “tesettür” kelimesi dîni bir kavram olarak sonradan oluşturulmuştur.

“Ayette geçen “humur” ve onun tekili olan “hımar” kelimesi kadınların başlarına örttükleri beze verilen özel isim değildir. Herhangi bir örtüdür. Bir şeyi örten şeye “hımar” yani o şeyin örtüsü denir.” Arapça sözlükler El- Mucem ul Vasıf, El Müncid, Lisan-ı Arap, Tacul Arus’dan “hımar”ın temel manasının “örtmek” olduğunu göstermektedir. Anlaşılıyor ki mezheplerin yorumundan sonra “hımar” kelimesi ile sırf başörtüsünün anlaşılmaya çalışılması, bu sözlüklerde bu kelimenin bir manasının “başörtüsü” olmasını sağlamıştır. Fakat kelimenin temel manası mezheplerin kelimeleri tahrif etmesine rağmen bu sözlüklerden bile bellidir. Daha evvel açıkladığımız gibi ayette kapatılacak yerin yaka açığı olduğu söylenir, baştan bahsedilmez. “Arapça’da kadınların başlarına örttükleri şeyin özel adı “hımar” değil “mikna” ve “nasıyf”tır. Hangi Arapça sözlüğe bakılırsa bakılsın “mikna(çoğulu mekani)” ve “nasıyfın” hanımların başlarını örttükleri kumaşın adı olduğu yazılıdır.”

KURAN’DA ÜNİFORMA YOK
Kadınların kapanması konusunun daha da iyi anlaşılması için ikinci olarak Ahzab suresinin 59. ayetini de inceleyelim:

Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle cilbablarını(elbiselerini) üzerlerine giysinler. Bilinip incitilmemeleri için bu daha uygundur.

33-Ahzab Suresi 59

Bu ayetin anlaşılmasında kilit kelime “cilbab”dır. “Cilbab” Arapça’da gömlek, elbise gibi üste giyilen giysileri ifade eden bir kelimedir. Fakat hiçbir şekilde cilbab; belli bir yerden belli bir yere kadar örten giysi manasına gelmez. Gelenekçi İslamcıların kimisi kadının yüzü de dahil vücudunun tümünün örtülmesinin farz olduğunu, kimisi iki gözü, kimisi tek gözü dışındaki her yerini örtmesinin farz olduğunu, en ılımlıları ise yüz, eller ve ayaklar dışında her yerini örtmesinin farz olduğunu savunurlar. Oysa kadınların kapanmasıyla ilgili dinin tek kaynağı olan Kuran’da açıklananlar bu iki ayetle sınırlıdır. Yani kadınların başını örtmesi, peçe giymesi ve diğer anlatılan sınırlar Kuran’ın değil geleneklerin ve şahsi görüşlerin dine sokulmasının sonucudur. Eğer Allah böyle katı sınırlar çizmek isteseydi, bir ayette “Cilbabla; yüzünüz ve elleriniz dışında her yerinizi örtün” şeklinde bir sınırla kapanmanın sınırlarını çizebilirdi. Örneğin abdest ile ilgili ayette Allah, yıkanacak yerleri tek tek saymış ve “Dirseklere kadar ellerinizi yıkayın” gibi ifadelerle kesin sınırları koymuştur. Eğer Allah kapanmada da kesin sınırlar koymak isteseydi, bunu en azından bir cümleyle belirtebilirdi. Geçmiş kavimlerin başına gelenleri bile detaylarıyla anlatan Kuran, her şeyi açıkladığını kendisi söyleyen Kuran, eğer kapanmada sınırları belirlenmiş bir ölçü olacaksa ve bu bir tek cümleyle bile açıklanabilecekse, niye bu cümleyi içermesin? Bu açıklamanın olmaması, haşa Allah’ın unutmuş olmasından değil, bilakis bu tarzda kesin bir sınır koymak istememesindendir. Yukarıdaki 33-Ahzab suresi 59. ayeti ele alırsak, ayette kesin hatları olmayan esnek bir ölçünün olduğunu görürüz. Ayetten, üzere alınan elbiseyle kadının bilineceğini, böylece incitilmeyeceğini anlarız. Kadın namuslu bilinirse, bilinmemeden dolayı bir incitilmeye uğramaz. Bazı insanlar namussuz, fahişe sandıkları kadınlara takılıp onları incitebilir. Ayet kadının üzerine elbise alıp bunu önlemesini sağlıyor.

Peygamber’in döneminde kadınların bir kısmının çırılçıplağa yakın, göğüsleri açıkta dolaştığı, hatta İslam’ın hakimiyetinden önce putperestlerin Kabe’de haccı çıplak yaptığı söylenir. (Kurtubi, el Cami-il Ahkamil Kuran 7/189) 33-Ahzab suresi 33. ayetten de İslam’dan önceki cahiliye döneminde kadınların süslerini açığa vurduğunu anlayabiliriz. Kendi dönemindeki ölçüyü ve fahişe kadınların açıklığının derecesini bilen kadınlar, elbiselerini ona göre ayarlayıp bu tacizden kurtulurlar. Günümüzde de eğer böyle bir durum olursa; kadınlar, kendi yörelerini, geleneklerini, şartlarını gözönünde bulundurup, kendilerini fahişe tipli kadınlardan ayırıp tacizden kurtulurlar. Burada şuna dikkat edelim; kadınlar elbise giyip tanınmamaktan dolayı oluşan tacizden korunur. Toplumda kadın nasıl giyinirse giyinsin taciz edecek adamlar da olabilir. Ayet namuslu bilinmemeden dolayı oluşan tacizi önlüyor ve bunu önlerken “daha uygundur” tarzında yumuşak ifadeler kullanıyor. Yoksa bazı erkeklerin beğendiği bir kadını terbiyesizce taciz etmesi bu ayetin konusu değildir. Ayetin esnek ve şartlara göre ayarlanacak ifadesinden anlaşılmaktadır ki kadın cilbabını (elbisesini) öyle giyecektir ki; çıplaklığıyla fahişe mesajı verenlerden ayrılacak, tanınacak ve böylece tacizden korunup, daha uygun bir hareket tarzında bulunacaktır. Kıyafet nasıl olmalıdır sorusu görüldüğü gibi ayetin içinde gizlidir; kıyafet ayetin amacına uygun olmalıdır. Eğer ki amaç yerine sınırlar önemli olsaydı ve bunda katılık gerekseydi, Allah ayeti ona göre indirirdi. Kapanmayı temel olarak bu iki ayet tarif etmektedir. Kapanmayı tarif etmemesine rağmen, kadınların giyimine değinen son ayetse 24-Nur suresi 60. ayettir:

Nikah arzuları kalmamış, hayızdan kesilen kadınların süslerini göstermeye çalışmadan siyablarını (giysilerini) çıkarmalarında kendilerine bir günah yoktur. Sakınmak için iffetli davranmaları onlar için daha hayırlıdır. Allah İşitendir, Bilendir.

24-Nur suresi 60

Bu ayette geçen “siyab” kelimesi de hiçbir şekilde belli bir yerden belli bir yere kadar olan bölgeyi kapatan bir elbise manasına gelmez. Bu ayetten, belli bir yaşa gelmiş kadınların, kıyafetlerine daha az dikkat edebileceğini anlıyoruz.

SICAKTA BAŞIN ÖRTÜLMESİ KÜLTÜRELDİR
Görüldüğü gibi Kuran’ın tarif ettiği kapanmada, İslam adına bugün uygulanan kapanma şekillerinin, peçelerin, çarŞafi arın, başörtülerinin tariŞ yoktur. Yani bunların temeli dinimiz değil, örşerin, geleneklerin dinselleştirilmesidir. Peygamberimiz’in döneminde erkek, kadın birçok kişinin gelenek olarak başını örttüğü söylenir. Kıyafetlerin giyilişindeki temel sebeplerden birinin sıcaktan korunma olduğunu 16 Nahl suresi 81. ayette söylemektedir. Sıcak yörelerde başı örtmek, böylece güneşin etkilerinden, güneş çarpmalarından korunmak birçok sıcak iklimli bölgenin kültüründe vardır. Fakat ne yazık ki dinimizde kadının başının kapanması geleneği farzlaştırılmış, erkeğin başına sarık takması da sarıklı namaz kılanın 70 kat daha fazla sevap alacağı izahlarıyla dîni bir kıyafete dönüştürülmüştür. Oysa ne erkeğin sarığının, ne kadının başını örtmesinin Kuran’da geçmemesi, bunların dinsel bir nitelikleri olmadığının delilidir. Allah isteseydi “Erkekler sarıkla namaz kılsın” veya “Kadınlar saçlarının tek teli gözükmeyecek şekilde başörtüsü taksın” izahlarıyla konuya açıklık getirirdi.

Günümüzde başörtüsü için yapılan şamatayı ve eylemleri görenler Kuran’da geçmeyen bu hükmün İslam’ın en temel hükümlerinden biri olduğunu, Kuran’da ısrarla üzerinde durulduğunu sanmaktadırlar. Geleneğin savunulması, radikal hareketlerin karşı radikalizmi artırması, başörtüsünü birçok kere gündemin birinci maddesi yapmıştır. Başörtüsünü ısrarla savunup eylemler yapanlara, her eylemin, zıtlaşmanın sonunda, uğrunda bu kadar zahmete katlandıkları şeyin, din değil de gelenek olduğunu anlatmak daha da zorlaşmaktadır. Yapılan her eylem akıllı düşünmeyi, objektişiği kenara bıraktırıp, akılcılık, Kuran’ı samimi değerlendirme yerine örfe sahip çıkmayı, inadı ön plana aldırmaktadır. Başörtüsü yüzünden okulundan ayrılan bir kıza, “Başörtüsü diye, pardesülü kapanma diye bir şey dinde yok, sen din adına Arap örf ve adetlerine, Emevi ve Abbasi döneminin uydurmalarına sahip çıkıyorsun” deyince o kız sizi ne kadar objektif değerlendirebilir? Bu yüzden hepimiz dinci yobazlık kadar, kişisel hak ve özgürlükleri kısıtlayan; başörtüsü, kıyafet yasağı gibi gereksiz uygulamalarla insanları radikal çizgilere iten yasaklamacı kafalarla da mücadele etmek zorundayız. Çünkü bu kafalar ancak dinci yobazlığın ve radikalizmin artmasına sebep olurlar.

KADINLARI POŞETE SOKMA
Kuran’da gerekli malzemeyi bulamayan gelenekçilik , uydurma hadislerle, uydurma yorumlarla, mezhep izahlarıyla kadınları poşete sokulmuş şekilde kapatacak malzemeyi türetmiştir. Kuran’da 33-Ahzab suresi 52. ayette Peygamber’in, bu ayetin inişinden itibaren güzelliği hoşuna giden bir kadın dahi olsa, artık evlenmesinin helal olmadığı söylenir. Demek ki Peygamber’in döneminde kadınların kıyafetleri kimin ne kadar güzel olduğunu bilmeyi engellemiyordu. Oysa mezheplerin izahlarındaki çarşaftan, peçeden, başörtüsünden hangi hanımın ne kadar güzel olduğu nasıl anlaşılabilir? Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da Kuran’ın gözardı edildiğini görüyoruz.

Her zaman olduğu gibi uydurma hadislerle dolu kitaplardan ise, işe gelen hadis alınmış, işe gelmeyen hadis görmezlikten gelinmiştir. Oysa hadis külliyatında Peygamber döneminde kadın ve erkeklerin aynı kaptan abdest aldıkları da geçer.(Bakın Buhari, vudu 43Ebu Davud, taharet 39- İbni Mace, taharet 36-Nesai, taharet 56) Abdeste konu yerler ayak, dirseklere kadar eller, yüz ve baş olduğuna göre bu hadisten kadınların erkeklerle karışık ve başı açık oldukları anlaşılır. Oysa gelenekçi İslamcılık bu hadisi yorumlayarak atar ve kendi kafasına uygun diğer malzemelere sarılır. Peki madem kadının sizin söylediğiniz şekilde kapanmasının açık bir hüküm olduğunu söylüyorsunuz, niye ayrı ayrı kapanma şekillerini savunuyorsunuz? Neden kiminiz peçe farzdır, kiminiz ise değildir diyor? Neden kiminiz kadınların elleri gözükemez deyip yaz-kış kadınlara eldiven giydiriyor da, kiminiz kadınların elleri gözükebilir diyor? Neden kiminiz çarşaf dışında hiçbir şeyle kapanılamaz diyor da, kiminiz pardesü ile de olabilir diyor? Hiç şüphesiz kesin sınırlı bir hüküm olsa, böyle ayrı ölçüler çıkmazdı. Tüm bu ayrı ölçüler, hükümler kapanma konusunda geleneklerin, örfün, Emevi, Abbasi döneminin kadına bakış açısının dinselleşmesinin neticeleridir. Her bir ayrı kapanma modeli de “Allah’ın isteği tam budur.” diye savunulup sanki Allah’ın aynı konuda beş-on tane ayrı görüşü varmış gibi bir komedi ortaya konulmuştur. Allah’ın kadınların giyinmesi konusundaki hükmü yukarıdaki 3 ayette bellidir ve bunlardan anlaşılan neyse kadının giyim tarzı öyle olmalıdır. Verilen esneklik de, tam bir sınırın olmaması da muhakkak hikmetlidir. Çünkü Kuran’ı indiren hikmetli olan Allah’tır ve Allah bu dini yüzlerce yıllık zaman dilimine, apayrı kültürlere, apayrı adetlere, apayrı iklimlere indirmiştir. Ayetlerdeki esneklikler dinimizin her şart ve zaman dilimine uyumunu sağlayan Allah’ın rahmet ve hikmetleridirler. Emeviler’in, Abbasiler’in kendi görüşlerini dondurup, Allah’ın görüşünü kendi bakış açılarına hapsetmeye çalışmalarından dinimizi kurtarmak hepimizin Allah’a karşı borcudur.

TEK GÖZ İZAHI
Buraya kadar Kuran’ın kapanma ile ilgili ayetlerini gördük. Şimdi de gelenekçilerin vardığı uçuk sonuçları görelim: Şafii ve Hanbeli mezheplerinde kadının istisnasız tüm vücudu her zaman kapanması gereken bölgedir (yüz ve eller de dahil). Hanefi ve Maliki mezheplerinde ise bir tek eller ve yüz, o da Ştne olmayan koşullarda açık olabilir.(Sabuni Tefsirul Ayatil Ahkam 2/154,155) Es Suddi: “Kadın gözlerinden birini ve yüzünün açık kalan göz kısmındaki tarafını kapatır. Sadece bir göz açıkta kalır.” Ebu Hayyan: “Endülüs’te adet böyle idi. Kadının bir gözünden başka hiçbir yeri görünmezdi.”( Ebu Hayyan, El Bahrul Muhit) Şafii imamları kadının kesilmiş olan tırnaklarına dahi bakmayı yasaklamışlardır.(İbni Hacer el Heytemi, İslam’da Helal ve Haramlar 2Ğ13) İslam’ın kadına farz kıldığı örtünme kadının yüzünü de içine almaktadır.(Fıkhus
siyre sf:240) Kadının, yabancı erkeğin göğsüne, sırtına, bacağına lezzet korkusu olmasa bile bakması caiz değildir. Yüz ise Ştne açısından ayaktan, saçtan ve bacaklardan daha ileridedir. Bu kısımlara bakmak ittifakla haram olduğuna göre, yüze bakmak da evveliyetle haram olması gereken bir fiildir. (Sabuni, Revai 2/156)

Gelenekçilikte varılan uçuk sonuçlar saymakla bitmeyecek kadar çoktur. Yukarıda gördüğümüz gibi bırakın kadının komple kapanması gerektiği, kadının kesilen tırnağının bile görülemeyeceği iddialar arasındadır. Tüm bu izahları yapan gelenekçilerin sanki dinin tek kaynağının Kuran olduğunu kabul ediyorlarmış gibi “hımar” kelimesini ve ayetleri çekiştirip, Kuran’ı kendi kafalarındaki modele örnek gösterme çabaları Şafi ılacak bir tutumdur. Asıl sorun kadının kalktığı yere oturulamayacağını, hiçbir yönetici vasfı olmadığını, erkeğin kölesi gibi olması gerektiğini, kadınların çoğunun cehennemlik olduğunu zanneden zihniyette olmaktır. Başörtüsü ve diğer kapanma çeşitleri kitabın 21. bölümünde gördüğümüz zihniyetin sonucudur. Fakat günümüzde başörtüsünün özel bir yer kazanması mevcut gösteri ve eylemlerin neticesidir. Yoksa başörtüsünün kadının kalktığı yere oturulamayacağı izahından bir farkı yoktur. Başörtüsünün bu kadar tartışılması çağımıza mahsustur. Çünkü uydurmaların ortaya atıldığı ilk dönemlerde tartışma konusu “Kadının hangi bölgelerinin dışındaki yerler gözükebilir?” şeklindeydi. Tartışma “Tek göz mü, çift göz mü, tamamen peçe ile mi?” şeklindeydi. Bu dönemde kadınları tamamen kapatanların çoğu başörtüsü değil, çarşaf gibi tepeden tırnağa örtüleri kullanıyorlardı. Görüldüğü gibi başörtüsünü “hımar” kelimesiyle açıklamaya kalkmak yeni bir gayrettir. Daha eski yıllarda “hımar”ı peçe şeklinde tanımlama gayretleri, bugünkü başörtüsü gayretlerinin önündeydi! Aslında Kuran bu izahların hiçbirine geçit verecek izahlar içermez. Yoksa Kuran kesilen tırnağınızı göstermeyin mi diyor? Kuran peçe ile yüzünüzü örtün mü diyor? Kuran’da saçınızın tek telini göstermeyin deniyor mu? Saçın kapanmasına dair bir açıklama var mı? Peki, başınızı örtün diye hiçbir ifade var mı? Madem ki Kuran’da tüm bu izahlar yok samimi bir şekilde Kuran dışı kaynakları kullanıp bu uygulamaları çıkardığınızı itiraf edin. Kuran’ın kadınların giyimiyle alakalı 3 ayeti de, diğer izahlar da ortadadır. Hiç olmazsa kendi fikriniz içinde samimi olun, Kuran’ı çekiştirmeyin. Ayrıca şunu da belirtelim ki Kuran’da namaz kıyafeti diye ayrı bir kıyafet yoktur. Başörtüsü, peçe, çarşaf diye dinimizde bir şey olmadığına göre, elbette ki namazda da bunları giymenin bir mecburiyeti yoktur.

FUTBOL OYNAYAN ERKEKLER SEYREDİLEBİLİR Mİ?
Gelenekçiler kadınların kapanması ile ilgili bu izahları yaparken, erkekler için de Kuran’da olmayan birçok zorluk getirmişlerdir. Erkeğin diz ile göbek arasını örtmesinin farz olduğu kimi mezheplerin uydurmasıdır. Gerçi Peygamber’in baldırının gözüktüğüne dair de hadis vardır ama, bazı mezhep imamları öbür hadisi beğenip erkeğin baldırı ile dizinin arası gözükemez demişlerdir. Üstelik erkeklerin birbirinin diz ile göbek arasına bakmasının da haram olduğuna kanaat getirilmiştir. Bu izaha göre futbol, basketbol gibi erkeklerin şortla oynadığı oyunları da seyretmek haram olur. Türkiye’de yaygın olan Hanefi mezhebinin koyu savunucusu televizyonlar, kendi mezheplerine göre haram olmasına rağmen; futbol, basketbol gibi sporların maçlarını hiç çekinmeden göstermektedirler. Bu da bizce bu grupların kendi inançlarında ne kadar samimi olduklarının bir göstergesidir! Erkeklerin sarı ve kırmızı giyemeyeceği de yine mezheplerin İslam’ının uydurmalarından birisidir.(Bakın Müslim libas 27 ve Mişkat 2/1247) Erkeklerin parlak olanlarının peçe giymesi gerektiği izahı da gelenekçi eserlerdeki bir
izahtır. Sakal konusunda yapılan izahlar ise tam bir felakettir. Diyebiliriz ki kadında nasıl başörtüsü uydurma bir dîni sembole dönüştürülmüşse, erkekte bu sembolün bir karşılığı varsa o da sakaldır.

Sakal bırakmak sünnet, başörtüsü farzdır izahları yapılabilir, ama sakalı bırakmaya sünnet diyenler garip bir mantıkla kesmeye haram demişlerdir. Türkiye’ye hakim olan en büyük mezhep Hanefiliğe ve diğer mezhepler Maliki’ye, Hanbeli’ye göre sakalı kesmek haram görülmüştür. (Halil Günenç, İslam’da Kılık Kıyafet ve Örtünme sf:177) Tabi ki diğer uydurmalar gibi erkeklerin sakal bırakması gerektiğine dair bir izah Kuran’da yer almaz. Fakat mezheplerin İslam’ını savunanlar: “Allah sakal çıkarıyor, sen kesiyorsun. Sonra Allah yine sakal çıkarıyor, sen Allah’la savaşıp bir daha kesiyorsun...” gibi enteresan açıklamalarla sakalı kesmenin, Allah’la savaşmak anlamına geldiğini halka anlatmaktadırlar. Allah’a şükür ki Allah kitabı Kuran’da her türlü detayı verdi ve böyle saçma uygulamaları savunan fıkıh ve hadis kitaplarına bizi muhtaç etmedi. Ne mutlu Kuran’ın yeterliliğini anlayanlara. Ne mutlu Kuran’a güvenenlere.

Kendilerine okunmakta olan kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu?

29-Ankebut Suresi 51
 

klavuz13

Banned


NUR SÜRESİ 31. AYET

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut, kocalarının babalarından yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü'minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!


AYETİ KERİMENİN ALINDIĞI ADRES:

http://kuran.gen.tr/?x=s_main&y=s_middle&kid=1&sid=24

BAŞÖRTÜ
Nur Sûresi'nin 30 ve 31. ayetlerindeki hitap tarzı, insan fıtratına dikkatimizi çekmektedir. İstenenler de 'Bakışlarını yere indirmeleri', 'süslerini (zinetlerini), el yüz hariç göstermemeleri', 'başörtülerini, baş-boyunlarını kapatacak biçimde koymaları' şeklinde yapılan bir sıralama önemlidir. Bakışların etkisizliği veya bakışların tekrarlanmaması, karşı cinsin süslerini göstermemesi ve örtünmesi ile bağlantılı olması gerekir.


-------------------


Ahzab Süresi 59. ayet meali

59- Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına hep söyle de cilbablarından (dış elbiselerinden) üzerlerini sımsıkı örtsünler. Bu onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

Ayetin Kelimenin Mealinin alındığı adres: Hak Dini Kur'an Dili -
http://www.fecr.gen.tr/kitaplar/hak_dini_kuran_dili/elmalili_hamdi_yazir.htm
http://www.fecr.gen.tr/kitaplar/hak_dini_kuran_dili/sureler/33.htm
-------------------------

BAŞÖRTÜ

Nur Sûresi'nin 30 ve 31. ayetlerindeki hitap tarzı, insan fıtratına dikkatimizi çekmektedir. İstenenler de 'Bakışlarını yere indirmeleri', 'süslerini (zinetlerini), el yüz hariç göstermemeleri', 'başörtülerini, baş-boyunlarını kapatacak biçimde koymaları' şeklinde yapılan bir sıralama önemlidir. Bakışların etkisizliği veya bakışların tekrarlanmaması, karşı cinsin süslerini göstermemesi ve örtünmesi ile bağlantılı olması gerekir.

Örtünme ile ilgili giysiler için, Ahzab 59'da Cilbab, Nur 31'de Hımar (humur) kavramları kullanılmaktadır. Ayrı kavramlar kullanılması bunların gördüğü fonksiyonlar açısından önemlidir. Bu kavramlardan Hımar'ın asıl fonksiyonu baş ve boynu örtmesidir.5.6.8 Her iki giysiden beklenen özellik ise Nur 31'de geçen kadının zinetlerini göstermemesidir. Dolayısıyla farklı coğrafyada, farklı toplumlarda farklı giysiler giyilebilir. Önemli olan örtünmeden arzu edilen, beklenen güvenlik kuşağını oluşturabilmesidir.

Gerek Ahzab 59, gerekse Nur 30-31 örtünme (cilbab ve hımarın kuşattığı anlamındaki bir örtünme) ile ilgili hitabın müminlere olması, bu anlamdaki örtüyü, müminin kimliğinin bir parçası haline getirir. Bu bağlamda tesettür mümin bir kadının sembolü olur.

Hitabın mümin diye yapılması, tesettürün bir iç değişim, kalbi bir dönüşümden sonra gerçekleştirilebileceği anlamına da gelir. Nitekim tesettüre ilişkin yukarıdaki ayetler, hicretten sonra gelmiştir. Toplumun imani değişimi; toplumun tutum, davranış, hal ve hareketlerine, örtünmesine ve ihtiyaçlarını tatmin şekline yansıyacaktır.

Gene bu bağlamda başörtüsü, mümin kadının Rabbi olan Allah'a bağlılığının ve itaatinin bir ifadesidir. Kutsal ve kutsallığa karşı duyulan saygının bir sembolüdür.

Hıristiyan kadınların kiliseye giderken başlarını örtmeleri, Allah'a karşı duyulan bir saygının ifadesi olsa gerekir. Keza ölümle ilgili olarak ölü sahiplerinin başlarını kapatmaları, yaratıcı olan Allah'ın affediciliğine, merhametine sığınma anlamında bir teslimiyetin göstergesidir. Demek ki çok farklı kültür ve inanç sistemlerinde örtü, Allah'a sığınmanın O'ndan af ve merhamet dilemenin bir işareti olarak kullanılmaktadır.

Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta da; müslüman olmanın gerek şartını yerine getirenlerin, başörtüsü veya örtünme konusundaki eksikliklerinin onları İslam dairesi dışına çıkarmadığı gerçeğidir. Bunların İslami terminolojideki karşılığı kafir değil, günahkârdır. Öyleyse yapılması gereken bu kardeşlerimizi dışlamamak, bunları kucaklamaktır. Toplumu kamplaştırmak isteyenlerin arzusunun bunun tersi olduğu unutulmamalıdır. O açıdan böyle bir oyuna gelinmemelidir.
Müminin kimliği durumundaki kılık ve kıyafet, beşeri mantıkla bakılarak değiştirilemez, tanzim edilemez. Örtünmeyi Kur'an ve sünnetin tanımladığı bir çerçevenin dışına çekmeye çalışmak bu ülkeye sadece zaman ve imkan kaybettirir.

Bir toplum, yukarıdan cebri yöntemlerle şekillendirilemez. Toplumu yukarıdan 'cebren ve kanunen' mantığıyla şekillendirmeye çalışan tüm toplumsal mühendislik girişimleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Aksini iddia edenler, III. Selim'den bu yana toplumu yukarıdan zorla yapılandırma çalışmalarının sonuçlarını incelesinler. Her işi 'cebren ve kanunen' halka rağmen yapacağını sananların tümü toprak olmuş; ama din ve örtü varlığını her geçen gün güçlendirerek devam ettirmiştir.

O açıdan bugün yasalar çıkararak arzuladıkları toplumsal mühendisliğin gerçekleşebileceğini sananların, tarihe tekrar tekrar bakmalarında fayda vardır.

Bu toplumun bu kadar tahrik ve aşağılanmayı uzun süre kaldırması mümkün değildir. Toplumu; Hz. Yusuf gibi, 'Rabbim, zindan da, ölüm de bunların bizi kendisine çağırdıkları şeylerden daha sevimlidir', deme noktasına getirmeden toplum mühendisliğine soyunanlar akıllarını başlarına toplamalıdırlar.


ARKADAŞLAR....

LÜTFEN YARADANIN EMRETTİĞİ HUSUSU, DİNİMİZİN KURALI DEĞİLMİŞ GİBİ GÖSTERMEYELİM...

BAŞÖRTÜ DİNİMİZİN EMRİDİR... MÜSLÜMAN BAYAN TAKAR TAKMAZ O MÜSLÜMAN BAYANIN BİLECEĞİ, YAPACAĞI VEYA UYGULAYACAĞI BİR HUSUSTUR. İSTER ÖRTÜNÜR İSTER ÖRTÜNMEZ...

ÖRTÜNMEDİ DİYE KAFİR OLMAZ... EMRE İTAAT ETMEDİĞİ İÇİN GÜNAH İŞLEMİŞ OLUR. TIPKI NAMAZ KILINMAMASI GİBİ, TIPKI KEYFİ OLARAK ORUÇ TUTULMAMASI GİBİ, İÇKİ İÇMEK GİBİ....

LÜTFEN BUNLARI BİLELİM... MÜSLÜMAN OLUPTA BAŞI AÇIK OLAN BİR BAYANA KAFİR DEMEK HAKKI BİR BAŞKA MÜSLÜMANA YAKIŞMAZ...

ALLAH'IN SELAMI ÜZERİNİZE OLSUN...
 

Banu Cicek

New member
Kisa bir cevap mahiyetinde...

Selamlar...

Bu konu hakkinda Simge3c isimli yazi gercekten hos kendisine tesekkür ediyorum ama tabii ortunmeyi tam gerceklestir(e)memenin gunah olsa da dinden cikarmadigini hepimiz biliyoruz. Zaten o da direk oyle demiyor: Allah a isyan gibidir diyor. Her gunah bir boyutuyla Allah in kurallarini cignemektir bir nevi ona isyandir diyebiliriz ama günahlar insani dinden cikarmaz.
Sayet bir insan isledigi herhangi bir gunahla dinden cikiverseydi isimiz o zaman cok zor olurdu...

Kalbinda iman, dilinde sehadet hakim olan herkesin müslüman oldugu kanaatimizdir. Islenilen gunahlarin amel defterlerinde yer alacaklarina inancimiz da sabittir tabii ki...

Klavuz13 e de vurgusu ve aciklamasindan dolayi tesekkür ederim.

Ama benim esas belirtmek istedigim Alp5 nickli kullanicinin bir yerde alinti yaptigi makalesi hakkindadir...

Makale bastan asagi sacmalik desem yeridir... Her kurulan paragraf ayri bir uydurma... Makaleyi kopyaladigi siteye baktim sitenin de herhangi bir kunyesini bulamadim. Yani makaleyi kimin yazdigini da maalesef ogrenemedim. Eger Alp5 yardimci olursa sevinirim.
Ama sitenin en altinda makalenin telif haklarinin o siteye ait oldugu ve kimsenin kaynak gostermeden yayinlayamayacagi da yazilmis. Bence sayet bir daha yazacaksan kaynak goster. Sonra mahkemelik falan olma... : )

O makaleye benzer sacmaligin 3 kati kadar yazi yazar ve sacmaliklari ortaya dokebiliriz ama o makaleyi yazanlar, saatler icerisinde, genis arastirmalar, derlemeler... sonucu boyle bir makaleye ulasmislardir benim o kadar zamanim yok ama illa sacmaliklari desifre et diyorsan ve ya bir samimiyetle ogrenmek istiyorsan orada tek cumlelik paragraflari saymazsak 20 yi askin paragraf var. Onlarin hepsiyle ugrasamam o kadar zamanim yok cunku hata ve ya kasitli uydurma bir iki degil, cok fazla ama 10-15 satir ve ya 3-4 tane icerisinde herhangi bir gorus belirten paragrafi sec. Sectigin paragraflar en saglamlari olsun ben onlardaki sacmaliklari ortaya doküvereyim.... : )

Neyse Makalenin Tümüne yonelik tek birsey yazip ugrasmaya degmeyecek su konuyu bitireyim:

Dinin kaynagi sadece Kuran degildir -makalede tesettür konusunda dinin kaynaginin sadece kuran oldugu da yazili- Din bir bütündür.

Dinin Kaynagi 4 tür. Ilk ikisi temel son ikisi ilk ikisine bagli devamdir.
1- Kitap (Kuran)
2- Sünnet
3- Icma
4- Kiyas

Dinin en temel kaynagi Kurandir. Sonrasinda bunun aciklayicisi ve tatbikcisi hükmünde peygamberimiz vardir.
Yani Allah tüm dini hükümleri Kuranda belirtip meseleyi baglamamis. Onun yaninda bir de Kuran ahlakiyla ahlaklanmis peygamber gondermis. O anlasin, yasasin, anlatsin, bildirsin, uygulasin, uygulatsin... diye.

Kuran Efendimizin yasami ve aciklamasi olmadan daha da devamiyla kiyas ve icma olmadan bizim icin anlasilir bir bicimde bütün hükümleri kapsamaz. Sayet mesele makalenin tahmin ettigi gibi olsaydi. Yani her hukum kuranda gecseydi ve en ince ayrintisiyla acikca belirtilmis olsaydi o kitap icin 60.000 sayfa da yetmezdi...

Tesettür gibi dinin tatbiki kismina da giren bir hususta yukarida belirttigim 2. kaynaga basvururuz. Yani efendimizin zamaninda ortünme nasildi, o nasil ve ne sekilde emretti, hanimlarina, kizlarina nasil uygulatti ve kendisi nelere dikkat cekti, neleri takva ile sinirladi...

Yani efendimizi hasa yok sayarak kuranin ayetlerini o makalede gectigi gibi kendi kafamiza gore yorumlayamayiz. Yoksa mesele DaVinci koduna doner sonrasinda herkesin kendi mantigina gore binbir türlü anlayis ve yorumlar ortaya cikar... Ilk planda Kurani Kuranin diger ayetleri ile yorumlariz, o da yetmediginde hadislere bas vururuz. O da yetmezse icma ve kiyasa gecilir. Neyse uzun hikaye sIkmayayim.

Kisacasi bu olaylarin hicbirisi Efendimiz ve onun sünneti hice sayilarak olmaz. Sayet ortunme ayetlerinin nasil anlasilmasi ve uygulanmasi gerekiyorsa bunlari Efendimizin sunnetlerinde aramaliyiz. Yani kelimleri teker teker cikartip kendi anlayisimiza gore yorumlayamayiz....
Bir de tabii ki ortunme ayetlerini anlamak icin efendimizin hayatinin ortunme ayetleri indikten sonraki donemine bakmaliyiz. : )

Insallah Alp5 kizmamistir. Benim soyledigim her sey makaleye (yani yaptigin alintiya) hitabendi. : )

Neyse vaktim bu kadarina elveriyor: Selam ve Hürmetlerimle -6-
 

ByPaRaDoX

New member
Başını örtmemeyi zina ile bir tutmak mı Aynı günah derecesinde mi

Allah affedicidir bağışlayıcıdır fakat. Adam öldürme ve zina Allah katında Dinimizde büyük suçtur ve bu suçlarda diğer günahlarda ki gibi affetmek söz konusu değildir (Yine Allah bilir ama.)

Başını örtmeyemeyi zina ile aynı kefeye koyanlara bir çift lafım var ;

Ya kendinize gelin yada bu tür Dini zorlaştıracak gölge düşürecek hareketlerinizle insanlara bir şeyler enjekte etmeye onları günahkar eylemeye çalışmayın !


"Gene bu bağlamda başörtüsü, mümin kadının Rabbi olan Allah'a bağlılığının ve itaatinin bir ifadesidir. Kutsal ve kutsallığa karşı duyulan saygının bir sembolüdür. "

İslam dininde Hristiyanlıkta ki gibi bağlılığın simgesi olan haç takma zorunluluğu gibi yada sembolleştirme gibi kavramlar çok uzaktır.

Bu sözü okuyunca Sayın Başbakan aklıma geldi.Var sayın ki Türban Siyasi bir simgedir... Tehlikeli sularda yüzdüğümüzün farkındayız



İslamiyette ki kişi Yaradana Bağlılığını Gönülden itiatini ibadeti ile belirtir Hiç bir sembole ihtiyaç duymaz



Eğer Örtünmeden kasıt saçı örtmek değildir ! Kuranda saçı örtmeyi emreden bir ayet yoktur. Örtünme bedenin örtünmesidir(Avret(Cinsel uzuvlar)).

Kuran-ı Kerim Tüm insanlığa inmeden önce Araplara inmiştir. Ozaman ki arap toplumundaki yozlaşma zina o kadar açık seçik yaşanıyor du ki kız cocuklarının bu duruma düşmemesi için cocuklar öldürülüyor idi. Tüm kadınlar zinanın ta kendileri olmuş artık giyinmiyorlardı bile.

Yukarıda iri puntolarla arkadaşın yazdığı şeylerde bahsi geçen şey bunu anlatmaktadır. Arap toplumundaki insan yozlaşmasının durdurulması ve edep sahibi olmarıdır.


ama bunu birileri iri puntolarla nasılda şekil değiştirip birilerinin istediği gibi bize sunuyorlar ve beni hayrete düşürüyorlar
 

ikRa

Banned
iLmihaL biLe okumaaktan acz duyan kişiLer
GeLip burda ayet meaLi bir cümLeye nasıL karşıLık veriyorLar hayret..

iri puntoLarLa şekLi değişen birşey yok
Allah´ın keLamını görmezden geLip
okumadan etmeden böyLe birşey yoktur demek
Şirk ´in ta kendisidir uyarmak isterim..

İslamiyette ki kişi Yaradana Bağlılığını Gönülden itiatini ibadeti ile belirtirse
HanımLar o ibadeti tesettürLü yapmak durumundaLar müsade edersen..

E buna da yok dersen..
 

bosver

New member



ARKADAŞLAR....

ÖRTÜNMEDİ DİYE KAFİR OLMAZ... EMRE İTAAT ETMEDİĞİ İÇİN GÜNAH İŞLEMİŞ OLUR. TIPKI NAMAZ KILINMAMASI GİBİ, TIPKI KEYFİ OLARAK ORUÇ TUTULMAMASI GİBİ, TIPKI ZİNA YAPMAK VEYA İÇKİ İÇMEK GİBİ....

LÜTFEN BUNLARI BİLELİM... MÜSLÜMAN OLUPTA BAŞI AÇIK OLAN BİR BAYANA KAFİR DEMEK HAKKI BİR BAŞKA MÜSLÜMANA YAKIŞMAZ...

ALLAH'IN SELAMI ÜZERİNİZE OLSUN...


Buraya kadar herşey tamam, ama islam dini hakkında bilgi sahibi olduğunu düşündüğüm birinden bu hatayı beklemezdim. tabi ki genel olarak hepsi günahtır. Ama bu PKKlı da suçludur , kırmızı ışıkta geçen de suçludur gibi bir şey olur. Günahlar büyük ve küçük olarak ikiye ayrıldığına göre bu saydıkların içinde en az günah başörtüsü takmamaktır. sebebi:
1-Kazası yoktur
2-Fıkıhta, İslam şeriatinde , bu dünyada bir cezası yoktur.
3-Kuran'da en az vurgulanan emirdir. Kuran'da en çok namaz emri vurgulanmıştır. (Kuran'da emirler ve yasaklar önem sırasına göre tekrar edilir ki büyük ve küçük günah kavramı burdan doğmuştur)
4-İslamın 5 büyük şartından değildir.
5-Kul hakkı ihtiva etmez, Allah'ın rahmetine kalmıştır.

Sonuç: Namaz ve oruçla bu dünyada cezaları olmadığı için bir görebilirsin ama zinanın ve içki içmenin dinimize göre cezası hayattayken uygulanır, ola ki ahirette kefaret kabul edile....(hatta evlilerde zinanın cezası ölümdür) Başörtüsü hakkında dinimizde bu dünyada belirlenen bir ceza yoktur varsa söyle bilelim.Ya da başörtüsü takmayanları taşlayarak öldürelim diyorsan .....yok böyle demediğini ben biliyorum ama herkes anlamayabilir.....

Umarım yanlış anlaşılmamak için yazının belirttiğim kısmını editlersin.....
 

Banu Cicek

New member
Biraz dikkat lütfen.

Selamlar

Ya arkadaslar bu tartismalar bosuna... Once sayet okumadiysak bu mesele hakkinda en azindan diyanet tavsiyeli bir kitap okuyalim. Ben simdi kitap tavsiye ederim ama begenmezsiniz. O yuzden en azindan orta yola sahip diyanete güvenin.
Bir de dinden cikmak oyuncak degil...

Galiba bazi arkadaslar nelerin dinden cikardigi konusunda supheli. Basi aciklar dinden cikar mi falan diyorlar. Olur mu oyle sey? Bakin ben size siralayayim:

Dinden fiille(günah islemekle) cikilmaz, inkar ile cikilir. KIsaca dinden su uc durumda cikilir.

1- Insan Allahi, Melekleri, Kitaplari, Peygamberi, Ahiret gününü, Kaderi, Hayrin ve Serrin Allah tan geldigini inkar ederse dinden cikar.

Bunlarin birini inkar etse yine dinden cikar:
Ornek:
Ben hepsine inaniyorum da meleklere inanmiyorum dese insan yine dinden cikar.

Ve ya bir maddenin bir kismini inkar etse yine dinden cikar.
Ornek:
Tüm peygamberlere inaniyorum ama Hz. Musa ya inanmiyorum dese yine dinden cikar.

Bunlar imani mesele onemli...

2- Farzlara ve Haramlara inanmayan insan dinden cikar.
Ornek:
Bir insan dese ki: Allah insandan bu dunyada hicbirsey istemiyor, sadece yiyelim, icelim, eglenelim. Bu insan farzlari inkar etmistir ve dinden cikar.

Ve ya sadece bir farzi ve ya harami inkar etse dinden cikar.
Ornek:
Biri dese ki farzlara inaniyorum ama Namaza inanmiyorum. Namaz dinde yoktur.Dinden cikar . Ama namaz kilmayan günahkar olur da dinden cikmaz.

Tekrar ediyorum. Dinden cikmak icin inkar gerekli. Yani bu inanc meselesi. Fiil meselesi degil.


3- Bir de dinle alay edenlerin durumu. Muslumanim dese de dinle ve ya siar-i islam olan birseyle (ezan gibi) alay etse insan yine dinden cikar. Dini meselelerle alay etmemek lazim. Bu isin espirisini de yapmamayi tavsiye ederim.
Ornek:
Mesela HASA Muhammet de cobanin tekiydi. dese insan dinden cikar.

Bu yuzden basortusu takmayan dinden cikar mi gibi sorulari birakalim artik. Gunah islemek ayridir. Inanmamak ayridir.


Bununla baglantili soylemek istedigim diger meseleyse:
Kuran Kelamullahtir. Her bir ayeti ona aittir. Ayrim olmaz. Bir insan dese ki ben tum ayetlere inaniyorum ama su bilmem kacinci surenin bilmem kacinci ayeti olmaz, onu kabul etmiyorum. Yukarida anlattigimiz gibi dinden cikar.

Iste bu yuzden Kuran in ayetleri oyle oyuncak gibi yorumlanmaz.
Din hakkinda ciddi bilgisi olmayan, hatta arapcayi bile bilmeyen tercumeye muhtac olan bizler; kurani sozlukten avret kelimesine bakip aaaa bu su demekmis diye tercume edemeyiz, yorum getiremeyiz.

Efendimiz bu ayetlerin hepsini ayetler iner inmez ashabina aciklamis ve bizzat uygulamis, uygulatmis. Bizim yapacagimiz o aciklamalar dogrultusunda hareket etmek ve hayatimizi duzenlemek.

Illa yorumla istigal edecem diyorsaniz ben bu ayetleri ogrenecem diyorsaniz. Harika bir hedef, hemen gerceklestirilmesi gereken bir düsünce, her müslümana tavsiye edilen bir ugras... Hic vakit kaybetmeden alin güzel bir tefsir, onu okuyun. Kendiniz oturup yorumlamaya kalkmayin. Gidin herkesin kabul ettigi Elmalilinin tefsirini alin okuyun. Onu da mi beyenmiyorsunuz gidin diyanet tavsiyeli bir tefsir alin okuyun.

Lütfen rica ediyorum:
Tesettür hakkinda kafamiza gore yorum yapmayalim. Bunlar hadis ve ayetlerle sabit seyler. Bunlar hakkinda yok boyle birsey o zaman araplar cok acikmis ondan azcik kapansinlar diye oyle ayet gelmis falan denmez.

Son soz:

Dikkat edilmeli. Eger islamda boyle bir seyin olmadigini bile dusunuyorsak. Direk yok degip kesip atilmamali en azindan var diyenlerin kaynaklari okunmali arastirilmali sonra karar verilmeli.
 

klavuz13

Banned
Buraya kadar herşey tamam, ama islam dini hakkında bilgi sahibi olduğunu düşündüğüm birinden bu hatayı beklemezdim. tabi ki genel olarak hepsi günahtır. Ama bu PKKlı da suçludur , kırmızı ışıkta geçen de suçludur gibi bir şey olur. Günahlar büyük ve küçük olarak ikiye ayrıldığına göre bu saydıkların içinde en az günah başörtüsü takmamaktır. sebebi:
1-Kazası yoktur
2-Fıkıhta, İslam şeriatinde , bu dünyada bir cezası yoktur.
3-Kuran'da en az vurgulanan emirdir. Kuran'da en çok namaz emri vurgulanmıştır. (Kuran'da emirler ve yasaklar önem sırasına göre tekrar edilir ki büyük ve küçük günah kavramı burdan doğmuştur)
4-İslamın 5 büyük şartından değildir.
5-Kul hakkı ihtiva etmez, Allah'ın rahmetine kalmıştır.

Sonuç: Namaz ve oruçla bu dünyada cezaları olmadığı için bir görebilirsin ama zinanın ve içki içmenin dinimize göre cezası hayattayken uygulanır, ola ki ahirette kefaret kabul edile....(hatta evlilerde zinanın cezası ölümdür) Başörtüsü hakkında dinimizde bu dünyada belirlenen bir ceza yoktur varsa söyle bilelim.Ya da başörtüsü takmayanları taşlayarak öldürelim diyorsan .....yok böyle demediğini ben biliyorum ama herkes anlamayabilir.....

Umarım yanlış anlaşılmamak için yazının belirttiğim kısmını editlersin.....
boşver nickli arkadaşım, benim üzerinde durmak istediğim konu aynı dinden mensup olduğum arkadaşlarımız başörtüsü takmayan müslüman bayanlara "KAFİR" gözüyle baktıklarından dolayı bunu belirtmek istedim. Amacım ve anlatmak istediğim kişisel yazımda buydu...İnşallah yanlış anlaşılmamışımdır...

Allah'ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun...
 

bosver

New member
Amin cümlemizin.....
O arkadaşlara müslümana kafir demenin hükmünü de bildirmek gerek .... Zina benzetmesinde ise ısrarlıyım. başka örnekler bulunabilirdi..... Gene de sen bilirsin...


düzeltme için teşekkürler kardeş....
 

ikRa

Banned
[/B]1- Insan Allahi, Melekleri, Kitaplari, Peygamberi, Ahiret gününü, Kaderi inkar ederse dinden cikar.

Bunlarin birini reddetse yine dinden cikar:
Bu zikronuLan kavramLar inkar durumunda ŞİRK e sebebiyet verir
Dediğin gibi eyLeme yöneLiktir
Yalnız ŞİRK sadece bunLarLa sınırLı değiLdir
Amentüdeki en büyük kavramı katmayı unutmuşsun..

Hayrın ve Şerrin yaLnızca Allah´tan geLdiğine inanmak..

Bu ŞİRK eyLemindeki en önemLi hususLardan biridir
En basidinden akşam evine giderken arabanı kiLitLemedin
Sabah arabanın soyuLduğunu gördüğünde
Akşam arabayı kiLitLeseydim arabam soyuLmazdı diye hayıfLanmak
Bu biLe insanı ŞİRk e götürür
Keza bu oLayın aLtında biLe bir hayır gözetmek
HayıfLanmak yerine en azından arabanın yerinde durduğuna şükretmek esastır :)
 

RoCk'nCoke

New member
bunlar derin konular aicm fazla tartışmaya gelmez yani çünkü hep taraf konuşmalaar olur böylesi konularda.bi yaşam biçim seçimi
 

KuralBozan

New member
Baş örtmekle müslüman olunmuyo. Çevremdeki kızların % 90 ı aile zoruyla kapandığını söylüyo. İman insanın görüntüsünde değil içinde olmalı, İçinden gelmeli.
 

Banu Cicek

New member
أĸяα;2572719' Alıntı:
Bu zikronuLan kavramLar inkar durumunda ŞİRK e sebebiyet verir
Dediğin gibi eyLeme yöneLiktir
Yalnız ŞİRK sadece bunLarLa sınırLı değiLdir
Amentüdeki en büyük kavramı katmayı unutmuşsun..

Hayrın ve Şerrin yaLnızca Allah´tan geLdiğine inanmak..

Bu ŞİRK eyLemindeki en önemLi hususLardan biridir
En basidinden akşam evine giderken arabanı kiLitLemedin
Sabah arabanın soyuLduğunu gördüğünde
Akşam arabayı kiLitLeseydim arabam soyuLmazdı diye hayıfLanmak
Bu biLe insanı ŞİRk e götürür
Keza bu oLayın aLtında biLe bir hayır gözetmek
HayıfLanmak yerine en azından arabanın yerinde durduğuna şükretmek esastır :)
Uyardigin icin cok sagol...
Dogru o da imanin sarti ve yazmam gerekirdi ama ben onu kaderin icine giriyor diye yazmadim. (Ve bil kaderi, hayrihi ve serrihi min Allah-ü Teala) Yani sanki o kaderin aciklmasiymis gibi dusundum maalesef.
Kadere dogru inanan, hayrin ve serrin de Allahtan geldigine inanir diye dusundum ama olmaz oyle kafaya gore is, imanin bir tane sartini kafaya gore azaltamaz insan. : )
O zaman Allah a tam inan da digerlerine tam inanir : ) der imanin sartini kafamize gore bire indiririz.
Yazmaliydim yani.

Bir de verdigin ornek galiba kaderi tenkide ornek olarak verilebilir.

Hayrin ve Serrin Allah tan geldigini inkara ornek:
1- Bazi dinler var ki onlar iyiyi yaratan ve kötüyü yaratan iki tanriya inaniyorlar...
2- Ve ya bazi imani sakat olan müslümanlar ve yanlis mezhepler Allah hicbir kötülük yaratmaz diyorlar... Yani kötülükleri sanki insan yaratmis gibi bakiyorlar meseleye.

Aslinda Ser de Allah tarafindan yaratilmistir. Kötü olan Serrin yaratilmasi degil, o serrin islenmesidir. Allah biz istedik diye onu yaratiyor. .
Ve Allah hicbir zaman her hali ile kötü olan bir sey yaratmaz. Bize kotu gelen o seyin, hikmet berdesi arkasindan bakildiginda binbir türlü güzellikleri vardir.
Seytanin yaratilmasi bile gerekli ve cok hikmetli bir istir.

Tesekkür ile -6-
 

Aysar

New member
Baş örtmekle müslüman olunmuyo. Çevremdeki kızların % 90 ı aile zoruyla kapandığını söylüyo. İman insanın görüntüsünde değil içinde olmalı, İçinden gelmeli.
arkadasa katiliyorum .. ailelerinin yaptiriminin altinda kalan bircok genc kizlar veya eslerinin buyrugunda olan hanimlar var .. etrafiniza biraz baktinizma idrak edebilirsiniz ... ama arkadasin su dedigini katilamiyorum ... din sadece platonik bir ibadet tarzi degil daha cok eda edilmesi gereken bir ibadet ... icinde oldugu kadar olsun eger onu icraat etmezsen kuranin tabiriyle "Ciltlerle Kitap Taşıyan Eşeğin" durumuna düsülür ....
 

T

Banned
Tesettüre girmekler müslüman olunmaz
Başı açmaklada dinden çıkılmaz
Yalnız Allah'ın bir emrini görmezden gelerek bu devirde böyle şeymi olurmuş demek dinden çıkarır
Gayet açık ve net
İsteyen örtünür isteyen örtünmez kimse karışamazki Allah cc. belli bir zamana kadar serbestlikvermiş insana ister emirlerine uyarsın ister uymazsın.
Ne ekersen onu biçeceğin gün yakındır..!
 

ahmetaydan

New member
( Mümin kadınlara da söyle: Bakışları ölçülü olsun ve cinsel organlarını korusunlar. Süslerini, kendiliğinden görünenler hariç açmasınlar. Örtülerini yaka açıklarına koysunlar. Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları, yahut babaları, yahut kocalarının babaları, yahut oğulları, yahut kocalarının oğulları, yahut kardeşleri, yahut kardeşlerinin oğulları, yahut kendi kadınları, yahut ellerinin altında bulunanlar, yahut kadına ihtiyaç duymaz olmuş erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar, yahut kadınların mahrem yerlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, hepiniz topluca Allah’a tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz.)

Hadisi şerifte buyuruluyor ki '' kim Kur'anı keyfine göre mana verirse cehennemdeki yerine hazırlansın.''

Açıklamış olduğun ayette geçen süsün kadının göğsü olduğundan bahsediyorsun.
Tarifine göre ayetteki süs kelimesi yerine göğüs kelimesini yazsak manasının nereye varacağını bi düşündün mü?
Bu başörtüsünü asırlardır Havva anamızdan beri insanlar hep yanlış mı uygulamış. Kadınlar hep boş yere mi başını örtmüş. O insanlar hep aptaldı da siz mi akıllısınız.

İsteyen örter isteyen örtmez. Örtmeyen dinden çıkmaz ama örtünmenin farz olmadığını söyleyen Allah'ın emrini inkar etmekten dolayı küfre düşer.
 

HTML

Üst