Sh0ck
∂σğαℓ αƒяσ∂ιzуαк
BU kavgaya çok dikkat etmemiz ve iyi hazırlanmamız lazım. Bu kavgada merhamet yoktur.
Bu kavgada sendeleyen düşer, düşen ezilir. Bu kavga çok sinsidir üstelik, ilk bakışta kolayca göze çarpmayan incelikleri vardır.
Hangi kavga? Şu kavga:
Amerikan ekonomisinde çalışan bir kişi bir saatte 40 birim üretim yapıyor, Türk ekonomisinde çalışan bir kişi ise bir saatte 13 birim üretim yapıyor.
Bu rakamları CNN TÜRK'te yaptığımız programda Devlet Bakanı Mehmet Şimşek verdi.
Avrupa ekonomisi 30-35 birim civarında olsa gerek.
Çin ve Hindistan ekonomilerindeki büyüme dünyayı sarsıyor. Fakat henüz yüksek verimlilikle değil, büyük nüfusuyla... Saat başına üretim olarak Çin ve Hint verimliliği bizden çok geridedir.
Ama kişi başına tüketim 100 dolar arttığında toplam olarak 100 milyar artmış oluyor; fırlayan petrol tüketimi dünya fiyatlarını da füze gibi fırlatıyor mesela...
Ders almak
Sorunlarımızın, aramızdaki kavgalarımızın en önemli kaynağı 13 rakamının 'uğursuz' gelişme aşamasını yansıtmasıdır:
Bir lokmaya şükreden geleneksel ve mütevekkil bir fukara toplumu değiliz, ama 'doymuş' bir gelişmiş toplum da değiliz!
Saat başına 13 birim üretimle, 23 veya 33 birim üretim arasındaki farkı bir düşünün: Evvela ona göre mühendis, işletmeci, hukukçu falan demek!
Şehirleşmiş bir nüfus demek, nüfusun yüzde 90'ının ekmeğini tarladan değil, işyerlerinden kazandığı bir toplum demek.
Bu da yetmiyor... Sovyet ekonomisi bu bakımlardan Amerika'nın bile ilerisindeydi! 1980 yılında 10 bin çalışan nüfusa düşen araştırmacı sayısı Sovyetler'de 85 iken, ABD'de 65, Almanya'da 53 idi!
Buna rağmen Sovyet imparatorluğunu çöken Sovyet ekonomisi batırdı! Çünkü Sovyetler'de mühendisler, bilim adamları, teknisyenler 'memur'du, teşebbüs ruhu ve yaratıcılıkları yoktu.
Bunların bilgi ve tecrübesini ekonominin kılcal damarlarına taşıyacak piyasa yoktu, rekabet yoktu.
Ekonomik akıl?
1965 yılında Sovyetler'de reform yapmak isteyen Başbakan Kossigin'in programındaki maddelerden biri, eğitimde Marksizm-Leninizm derslerini azaltıp vasıflı işgücü yetiştirmeye yarayacak temel bilgiler ve mesleki dersleri artırmaktı.
Ama piyasa ve teşebbüs ruhu olmadığı için ne yapsalar çöküşü durduramadılar.
Buradan çıkarılan ders, ideolojik ve felsefi değerleri, bu arada dini değerleri serbest bırakıp yani demokrasiyi olgunlaştırmak, bunları kavga konusu olmaktan çıkararak bütün toplumsal enerjimizi 13 rakamını 23'e, 33'e çıkarmaya yöneltmek gerektiğidir.
Hâlâ soyut terimlerin kavgasını yapıyoruz, hâlâ yeterince "ekonomi konuşan toplum" ve "ekonomik akıl toplumu" olamadık.
En okumuşlarımız bile mitinglerde çıkıp "Ekonomi uğruna cumhuriyet değerlerinden ödün vermeyiz" diye nutuk atabiliyor!
Bu lafın neresinde "ekonomik akılcılık" var?!
Komünist Çin bile "Kedinin rengi değil, fareyi yakalaması önemlidir" diye konuşuyor çağımızda!
13 rakamını 23'e, 33'e çıkarmayı bir dava haline getirmeyen, bunun dilini kullanmayan, bunun politikalarını ortaya koymayan bir anlayış topluma ne ölçüde rehberlik edebilir?
Tabii ille de üniversite... 13 rakamını yukarılara çekmek için nasıl bir üniversite sistemi?
Yarın bunu konuşalım isterseniz.
Taha AKYOL
-Milliyet
Bu kavgada sendeleyen düşer, düşen ezilir. Bu kavga çok sinsidir üstelik, ilk bakışta kolayca göze çarpmayan incelikleri vardır.
Hangi kavga? Şu kavga:
Amerikan ekonomisinde çalışan bir kişi bir saatte 40 birim üretim yapıyor, Türk ekonomisinde çalışan bir kişi ise bir saatte 13 birim üretim yapıyor.
Bu rakamları CNN TÜRK'te yaptığımız programda Devlet Bakanı Mehmet Şimşek verdi.
Avrupa ekonomisi 30-35 birim civarında olsa gerek.
Çin ve Hindistan ekonomilerindeki büyüme dünyayı sarsıyor. Fakat henüz yüksek verimlilikle değil, büyük nüfusuyla... Saat başına üretim olarak Çin ve Hint verimliliği bizden çok geridedir.
Ama kişi başına tüketim 100 dolar arttığında toplam olarak 100 milyar artmış oluyor; fırlayan petrol tüketimi dünya fiyatlarını da füze gibi fırlatıyor mesela...
Ders almak
Sorunlarımızın, aramızdaki kavgalarımızın en önemli kaynağı 13 rakamının 'uğursuz' gelişme aşamasını yansıtmasıdır:
Bir lokmaya şükreden geleneksel ve mütevekkil bir fukara toplumu değiliz, ama 'doymuş' bir gelişmiş toplum da değiliz!
Saat başına 13 birim üretimle, 23 veya 33 birim üretim arasındaki farkı bir düşünün: Evvela ona göre mühendis, işletmeci, hukukçu falan demek!
Şehirleşmiş bir nüfus demek, nüfusun yüzde 90'ının ekmeğini tarladan değil, işyerlerinden kazandığı bir toplum demek.
Bu da yetmiyor... Sovyet ekonomisi bu bakımlardan Amerika'nın bile ilerisindeydi! 1980 yılında 10 bin çalışan nüfusa düşen araştırmacı sayısı Sovyetler'de 85 iken, ABD'de 65, Almanya'da 53 idi!
Buna rağmen Sovyet imparatorluğunu çöken Sovyet ekonomisi batırdı! Çünkü Sovyetler'de mühendisler, bilim adamları, teknisyenler 'memur'du, teşebbüs ruhu ve yaratıcılıkları yoktu.
Bunların bilgi ve tecrübesini ekonominin kılcal damarlarına taşıyacak piyasa yoktu, rekabet yoktu.
Ekonomik akıl?
1965 yılında Sovyetler'de reform yapmak isteyen Başbakan Kossigin'in programındaki maddelerden biri, eğitimde Marksizm-Leninizm derslerini azaltıp vasıflı işgücü yetiştirmeye yarayacak temel bilgiler ve mesleki dersleri artırmaktı.
Ama piyasa ve teşebbüs ruhu olmadığı için ne yapsalar çöküşü durduramadılar.
Buradan çıkarılan ders, ideolojik ve felsefi değerleri, bu arada dini değerleri serbest bırakıp yani demokrasiyi olgunlaştırmak, bunları kavga konusu olmaktan çıkararak bütün toplumsal enerjimizi 13 rakamını 23'e, 33'e çıkarmaya yöneltmek gerektiğidir.
Hâlâ soyut terimlerin kavgasını yapıyoruz, hâlâ yeterince "ekonomi konuşan toplum" ve "ekonomik akıl toplumu" olamadık.
En okumuşlarımız bile mitinglerde çıkıp "Ekonomi uğruna cumhuriyet değerlerinden ödün vermeyiz" diye nutuk atabiliyor!
Bu lafın neresinde "ekonomik akılcılık" var?!
Komünist Çin bile "Kedinin rengi değil, fareyi yakalaması önemlidir" diye konuşuyor çağımızda!
13 rakamını 23'e, 33'e çıkarmayı bir dava haline getirmeyen, bunun dilini kullanmayan, bunun politikalarını ortaya koymayan bir anlayış topluma ne ölçüde rehberlik edebilir?
Tabii ille de üniversite... 13 rakamını yukarılara çekmek için nasıl bir üniversite sistemi?
Yarın bunu konuşalım isterseniz.
Taha AKYOL
-Milliyet