BOP Camilerde

64general1

New member
Katılım
14 Haz 2007
Mesajlar
1,720
Reaction score
0
Puanları
0
Yanlış okumadınız BOP camilerde!



Son günlerde Cuma günleri gerek ferdi gerekse merkezi sistemde yapılan vaaz-ı nasihatlerin farklı bir nitelik arz etmeğe başladığını gözlemlemekteyiz.



Karşılaştığımız bu manzara karşısında tabiî ki bazı endişelere kapılmamak mümkün değil.


Peki, nedir endişelerimiz?

Camilerde yapılan cemaate yönelik sohbetlerde, BOP' çu ve Diyalogcu hoca efendiler türemeye başlamıştır.



Cuma namazımı eda etmek üzere gittiğimde camide; bir hafta ferdi, bir hafta da merkezi sistemde dinlediğim sohbetlerde, İsrail'in yaptığı insanlık dışı katliamlara karşı getirilen ilginç ve insafsızca yorumlarla karşılaştım.



Yapılan sohbetlerden bir kısmını arz edeyim;



"Bölgemizde cereyan eden kanlı olaylara şahit olmaktayız. Tabiî ki bunları tasvip etmek mümkün değildir. Dökülen kanlar mutlaka durdurulmalıdı r.


Ancak bir de olaya bizim açımızdan bakalım. Dünyadaki genel durumumuza bir bakmamız lazımdır. Suçu birazda kendimizde aramamız lazımdır. Neden bu hallere düştük, dememiz lazımdır. Ortadoğu'da zulüm görenlerin, herhalde bu zulme müstahak olduğunu düşünüyorum(!) Yaşantılarındaki yanlışlıkların cezasını çekmektedirler( !)



Peki, ABD dünyada neden hâkim güçtür, süper güçtür? Çünkü onlara Allah yardım etmektedir. Yaşantılarında, işlerinde alışverişlerinde, dürüst ilişkiler içerisindedirler.

Yani onlar "Ameli Salih" (!) işlemektedirler.

"Ameli Salih'den kastımız, güzel davranışlardır.

Bakın onların hayatlarına; alışverişleri, davranışları, sanatları, icatları düzgün olduğu için Allah onları süper güç yapmıştır."






Bir başka hoca efendi;(!)



"İslam'ın hoşgörüsü sayesinde bakın dünyanın her yerinde barış hâkimdir. Eskiden farklı mezhep sahipleri bir arada bile bulunamazken, batıda bir Protestan ile Katolik bile bir araya gelmezken şimdi farklı dinler birbiriyle aynı ortamda barışla bir arada yaşamaktadırlar( !)"

ifadelerini kullanmıştır.



Yapılan bu yorumlara bakınca yapılmak istenilenleri anlamamak fazla saflık olsa gerektir.

İslam din olarak gönderildiğinden bu yana, ilk defa ABD gibi tarihi kan ve işgal kokan, kurulmasından bu yana sadece sömürgecilikten başka bir fiili olmayan bir devlete "Ameli Salih" vasfı yakıştırılmıştır.(! )

İnsafsızca söylenen bu sözler olsa olsa yüklenen bir görevin ürünüdür. Yoksa iman ve vicdan sahibi birilerinin bu cümleleri kullanması mümkün değildir.



İşin acı tarafı vatandaşlar arasında bu görüş az da olsa destek bulmaktadır. İmanı ve vicdanı sürekli ifsat edilen vatandaşlarımız, yeni bir ifsat hareketi ile karşı karşıya kalmaktadır.



Yapılmak istenenler hakkında kaygılarımız şunlardır;



Dinler arası diyalog çalışmalarının zararlarını örtbas etmek,



Ülkemizde oluşan ABD karşıtlarının ikna edilmesine camilerde de başlamak,



Olası bir İsrail karşıtlığının tepkiye dönüşmesine engel olmak,



BOP kapsamında dinde reform, ılımlı İslam ve Müslüman'ın Protestanlaştı rılmasına hız kazandırmak,


Milli ve dini bütünlüğümüzü yok etmek,

Biz kaygılarımızı dile getirdik, inşallah korktuğumuz başımıza gelmez.
Kaynak: Uğur Kepekçi - Yeni Mesaj

Boşuna konuşmuyormuşuz.Hükümet ABD-israil-İngiltere merkezli emperyalizmin eseri diye,Türban hikaye,asıl amaç emperyalizme hizmet ve kölelik diye bakın bu yazı,Fethullah Gülen'in kontrolundaki ihanetin söyledigimiz boyutlara geldiginin bir yerde ispatı degil mi?Fethullah Gülen sıkı müslüman ya vaazlarında aglayabiliyor ya bu her şeye deger,hatta kölelige bile degilmi?
 
Yok artık hocalar bunları mı anlatıyor camilerde?
Allah'ın evinde bunlar konuşuluyorsa artık son yakındır.
 
Yanlış okumadınız BOP camilerde!
Boşuna konuşmuyormuşuz.Hükümet ABD-israil-İngiltere merkezli emperyalizmin eseri diye,Türban hikaye,asıl amaç emperyalizme hizmet ve kölelik diye bakın bu yazı,Fethullah Gülen'in kontrolundaki ihanetin söyledigimiz boyutlara geldiginin bir yerde ispatı degil mi?Fethullah Gülen sıkı müslüman ya vaazlarında aglayabiliyor ya bu her şeye deger,hatta kölelige bile degilmi?

Demokrat Parti iktidarının kol kola girdiği Said-i Nursi ile bugün AKP nin gönül gönüle olduğu Fetullah Örgütünün amacı ortadadır. Artık kendileri de çekinmiyor, son olarak Arnavutluk"da açılan adı Türk üniversiteye ABD den öğretim görevlilerinin geleceğini de belirtmişler. Bu görevliler (eğer yok edilmedi ise) Millî Eğitim bakanlığı kayıtlarında “resmi pasaportlu” olarak geçiyor.
Fetullah Gülen seçimde AKP yi destekleyen, destekten de öte muhaliflerini yerle bir etmeyi amaçlayan söylemlere girmişti. Türk Milliyetçilerini “eli kanlı katil” yapmaktan tutun, şehit cenazelerinde AKP ye aldıkları tavır sebebi ile İslam"dan çıktıkları söylemine kadar bir dizi fetva vermişti. SEÇ-AKP programı ile AKP tekrar iktidar olunca hemen ilk Amerikanvari demeci geldi.. “Demokrasi kazandı” diye.. Ardından mekanı olan gazeteye tam sayfa ilan vererek kutlama yaptı.
Fetullah Gülen Örgütünün kendilerini partiler üstü, bağımsız ilan etmesinin masaldan ibaret olduğunu 22 Temmuz seçimleri vesilesi ile açığa çıktı.
İngiltere- ABD yapımı olan Nurculuğun, bugün ki versiyonu Fetullah Gülen"e İngiltere"de “İngiliz Kültürüne” yaptığı hizmetten ötürü “Üstün Hizmet Ödülü” verilmişti. Bu törende Lord Rotherham, “'50'den fazla ülkede 500'den fazla okulumuz var” demişti. Türk Milletine, “Türk Okulu – Türk Bayrağı Dalgalanıyor” vitrini ile takdim edilen bu okulların dili İngilizcedir. Öncelikle Sovyetlerin dağılma aşamasında, ABD nin el atacağı yerlerde açılmıştır. Birçok fonksiyonu vardır. Sovyet Emperyalizmi ile geri bırakılmış o yörelerde, modern donanımlı olarak açılan bu okullarda, geleceğin devlet adamları yetiştirilir, ABD ye dost olarak.
Bulundukları yerde ki elit tabakanın çocuklarını ABD nin Dünya Hakimiyetini tanıma amaçlı yetiştiren ve İngiliz kültürü ağırlıklı derslere, Türk Bayrağı paravan olmaktadır.
“İslam'ın Martin Lutheri" olarak tanımlanan Fetullah Gülen için İngiltere"de Lordlar kamarasında, “Gülen Konferansı” yapılacak.
Bahsi geçen yerde, Churchill yaptığı konuşma ile ebedi düşman olarak Türkleri tanıtmıştı. Devamında: “. Eğer Türkler' in elinden Kur' an' ı alamazsanız, onları mümkün değil yenemezsiniz. “ diye devam etmişti.
İşte İngiltere"nin o Lordlar kamarası kapısını, Fetullah Gülen"e açıyor. Ayrıca London Scholl of Economics da salonlarını bu konferansa tahsis edilecekmiş”
Bu konferans 25-27 Ekim 2007 yapılacak ve “Gülen"in İslâm “ yorumu tartışılacak katılımcılarca.
“İslâm Dünyası Yenileniyor
“Gülen hareketi uluslararası bir eğitim programıyla Batı ve İslam arasındaki ilişkileri olumlu yönde geliştirmeyi hedefliyor….İslam dünyası değişim ve yenilenme içinde. Gülen"in İslam"ı yeniden yorumlayan fikirleri İslam dünyası ile Batı arasında bir köprü kurulmasına yardımcı olabilir.” ( Hürriyet – 17.9.2007)
Yani “Fetullah Gülen İslam"ı kalvenist eda ile rayından saptırıp, batı emperyalizminin kontrolüne sokuyor.”
Bakın bu konferansta neler ele alınacak?
“Gülen"in İslam ve Kuran yorumu; Gülen"in İslam ve demokrasi, küreselleşme”
Başka neler görüşülecek bu konferansta?
Bir tanesi çok önemli: AKP ve Fethullah Gülen maddesi. AKP iktidarının cemaatçi bakanları da, Lordlar kamarasına teşrif ederse daha anlamlı olacağına hiç şüphe yok. BOP"un siyasi ayağı AKP, dini boyutu Fetullah hareketi denmesi, böylelikle Lordlar kamarasında anlam kazanacaktır.
Konferansın düzenleyicileri arasında kimler var?
“Türkiye ve Kürtler konusunda uzman olan Profesör Henry Barkey, İslam Uzmanı, “Postmodern Dünyada Kıbleyi Bulmak” adlı eserin yazarı Cambridge Üniversitesi"nden Tim Winter, "Turkish Islam and The Secular State" adlı ücretsiz dağıtılan kitapta yazısı olan Londra Üniversitesinden İhsan Yılmaz bulunuyor. Bu adlar içinde şüphesiz dikkat edilmesi gereken diğer bir isim, Arap dilleri ve İslam üzerine doktorası olan ve Vatikan"a bağlı çalışan Rahip Profesör Thomas Michel (13 yıl Vatikan"ın Dinler Arası Diyalog Konseyi"nin İslam ofisini yönetti.)
Türkiye"den katılımcıları çok iyi tanıyoruz. Birisi “bu politikaların hedefi 'modern İslam' yaratmak değil, İslam'ın hiçbir rol oynamadığı bir toplum kurmaktır” diyen Mustafa Akyol, diğeri Bekir Çoşkun"u “çomar” ilan eden, Zaman gazetesi yazarı Mümtaz'er Türköne. Katılımcılar, İslam"ın Batı kontrolüne geçmesi yönünde faaliyetlere katkısı bulunan kimlikler. Bunu ne adına yaptıklarını kendileri eserlerinde zaten anlatıyor,
Bu konferansı, orada sunulan tebliğleri ve sonuç bildirgesini yakından takip etmek gerekir.

Kimbilir belki biraz dikkat edersek Vatikanın dinler arası diyalog çalışmaları adı altında yürüttüğü misyonerlik faaliyetlerinde görevli 4 kardinalden ismi gizlenen dördüncüyüde bulabiliriz.

KAYNAK.;NEVAL NACAR
 
Bu Mesaja Çok Uzun Bİr Mesaj Gerekİrdİ Ama Bu Sefer DeĞmez.sadece Laf Olsun Torba Dolsun,Çamur Atayim Da İzİ Kalsin Makalesİne En GÜzel Cevap Şu Olabİlİr;
Hade Ordan
 
ülkemizde

siyaseti camiye sokanlar bu ülkede prim yapar. bu ülkede prim yapan zenginleride o camide siyaset dinleyipte galeyana gelen bir kısım provakatörlere inananlar tarafından seçilir ve başüstüne konur.

diğer siyaseti camiye sokmak istemeyen vatandaş ise taşlanır.
 
Sedapınarından alıntı,
"Kimbilir belki biraz dikkat edersek Vatikanın dinler arası diyalog çalışmaları adı altında yürüttüğü misyonerlik faaliyetlerinde görevli 4 kardinalden ismi gizlenen dördüncüyüde bulabiliriz."

Burada illaki muhalefet yapacagız diye gerçekleri karartmaya çalışanlar şöyle bir düşünsünler;Vatikan
neden kardinal gizleme geregi duyar diye düşünmelidirler.Hala daha bu kadar işarette beyinlerinde bir kıvılcım yakmıyorsa,yazık hemde çok yazık.Bu gaflet,dinimizede,Vatanımızada,namusumuzada uzanabilecek bir gaflet,Ben illaki bunlar kesin dogrudur demiyorum(Kimse de diyemez tabi olayın karanlık kısımlarına,Herhalde Vatikan gizli kardinallerimizden biri F.G.diyecek hali yok)En azından araştırmalar yapalım bu konularda ve dogruyu bulmaya çalışalım.
 
64general1, her dem yorumunda cemaat ve tarikatlara laf sokup gene bir tarikata ait haber organının yazısını buraya koyarak insanların bu ne perhiz bu ne lahana turşusu kabilinden şaşkınlığına sebep oluyorsun.

Neval Nacar (sanırım neval kavcar olacaktı) adlı yazar çok derinlere inmiş, katıldığım noktalarda var ancak katılmadıklarımı izah etmek isterim. Öncelikle Saidi Nursi ile ilgili vatan haini safsatalarına inanarak onu örnek verip olayı fethullah gülene bağlaması üzücü.
Saidi Nursi hz.leri demokrat partiyi desteklemiş...yahu el insaf birazcık dini hassasiyeti olan herkes destekledi demokrat partiyi, milli şef diktatoryasından haberi yok galiba yazarın. O dönemde MHP vardıda saidi nursi hz lerimi desteklemedi?
Her neyse yazıyı bir bütün olarak değerlendiriyorum şöyle bir tablo çiziliyor; Ülke aslında hür ve bağımsız ancak akp ve gülen hareketi ülkeyi abd bağımlısı yapmaya çalışıyor, emperyalizmi ülkemize hakim oluyor v.s..
Sayın yazar veya onun gibi düşünenler burada hata yapıyor ülkenin daha önceden bağımsız olduğu zannına kapılıyorlar, oysaki cumhuriyet tarihi boyunca milletimiz kültür emperyalizminin pençesindedir düşman ilan edilen batı,tüm yayın ve reklam organlarıyla ülkemize hücum etmektedir batılı yaşam tarzı desteklenmekte, yaygınlaştırılmasına gayret edilmektedir. Dini ve milli bütünlüğümüz tehlikededir. Bu bütünlüğün anlamına varamayan islama ve türklüğe düşman kesilen yöneticilerde ülkemizi yıllardır yönetmektedirler.
İşte bu kültür emperyalizmine karşı durarak Müslüman-Türkün öze dönüş mücadelesinde bir yapı taşıda Saidi Nursi Hz.leridir.
Şu dönemde vatan hainliğiyle eşedeğer tutulan nurculuk, nakşibendilik v.s gibi hareketler aslında özden kopuşa karşı verilen mücadele dergahlarıdır. Bütün bunları idrak edebilmek için evvela şu düstur anlaşılmalıdır: İmanını kaybeden Türklüğünüde kaybeder.
 
64general1, her dem yorumunda cemaat ve tarikatlara laf sokup gene bir tarikata ait haber organının yazısını buraya koyarak insanların bu ne perhiz bu ne lahana turşusu kabilinden şaşkınlığına sebep oluyorsun.

Neval Nacar (sanırım neval kavcar olacaktı) adlı yazar çok derinlere inmiş, katıldığım noktalarda var ancak katılmadıklarımı izah etmek isterim. Öncelikle Saidi Nursi ile ilgili vatan haini safsatalarına inanarak onu örnek verip olayı fethullah gülene bağlaması üzücü.
Saidi Nursi hz.leri demokrat partiyi desteklemiş...yahu el insaf birazcık dini hassasiyeti olan herkes destekledi demokrat partiyi, milli şef diktatoryasından haberi yok galiba yazarın. O dönemde MHP vardıda saidi nursi hz lerimi desteklemedi?
Her neyse yazıyı bir bütün olarak değerlendiriyorum şöyle bir tablo çiziliyor; Ülke aslında hür ve bağımsız ancak akp ve gülen hareketi ülkeyi abd bağımlısı yapmaya çalışıyor, emperyalizmi ülkemize hakim oluyor v.s..
Sayın yazar veya onun gibi düşünenler burada hata yapıyor ülkenin daha önceden bağımsız olduğu zannına kapılıyorlar, oysaki cumhuriyet tarihi boyunca milletimiz kültür emperyalizminin pençesindedir düşman ilan edilen batı,tüm yayın ve reklam organlarıyla ülkemize hücum etmektedir batılı yaşam tarzı desteklenmekte, yaygınlaştırılmasına gayret edilmektedir. Dini ve milli bütünlüğümüz tehlikededir. Bu bütünlüğün anlamına varamayan islama ve türklüğe düşman kesilen yöneticilerde ülkemizi yıllardır yönetmektedirler.
İşte bu kültür emperyalizmine karşı durarak Müslüman-Türkün öze dönüş mücadelesinde bir yapı taşıda Saidi Nursi Hz.leridir.
Şu dönemde vatan hainliğiyle eşedeğer tutulan nurculuk, nakşibendilik v.s gibi hareketler aslında özden kopuşa karşı verilen mücadele dergahlarıdır. Bütün bunları idrak edebilmek için evvela şu düstur anlaşılmalıdır: İmanını kaybeden Türklüğünüde kaybeder.

Kardeş seninle,bu forumda bir çok platformda karşılaştık.Anlaşamıyoruz.Anlaşamayacagımız da kesin.Olabilir bazı insanlar ve özellikle ben her şeyi bilmiyebilir.Bende inan çok az şey bilirim,bilinmeyenlerin yanında.O nedenle kusura bakma yardımını istiyecegim.Hangi tarikatın yazısını buraya koymuşum bilgilendirirsen sevinirim.Gerçi öyle bile olsa ,Bir Atatürk idialisti olarak,Atatürk'ün din sömürüsü nedeniyle dinimize ve Ulusal birligimize verdigi zararlardan dolayı,Tarikatları kapapmasının bilincinde olan biri olmamla birlikte,varsa tarikatlar arası çatışmanın bir ürününü,buraya taşımam sizin bilinçsiz körü körüne amaçlarınıza engel olmaktan ve benim tezlerime katkısından başka nezararı olabilir.En azından belki haksız rekabet olabilir.(espri yaptım gülebilirsiniz.)
Varsa yaptıgım alıntı hakkında şu yalan,şu yanlış demeniz ve mümkünse var olan bir yanlışı,bu kadar polemik yapmak yerine düzeltmeniz sizler için daha hayırlı olmazmıydı?Hep böyle yapıyorsunuz?Toptan karşı çıkıp işi bitirmek istiyorsunuz.Ama olmuyor.Bilinçli insanlara,cahil insanlara oldugu gibi,Allah deyip hemen kandıramıyorsunuz.Bilinçli insanlar,biraz ortaya bir şeyler koymanızı bekliyor tabi tıkanıyorsunuz.
 
Kardeş seninle,bu forumda bir çok platformda karşılaştık.Anlaşamıyoruz.Anlaşamayacagımız da kesin.Olabilir bazı insanlar ve özellikle ben her şeyi bilmiyebilir.Bende inan çok az şey bilirim,bilinmeyenlerin yanında.O nedenle kusura bakma yardımını istiyecegim.Hangi tarikatın yazısını buraya koymuşum bilgilendirirsen sevinirim.Gerçi öyle bile olsa ,Bir Atatürk idialisti olarak,Atatürk'ün din sömürüsü nedeniyle dinimize ve Ulusal birligimize verdigi zararlardan dolayı,Tarikatları kapapmasının bilincinde olan biri olmamla birlikte,varsa tarikatlar arası çatışmanın bir ürününü,buraya taşımam sizin bilinçsiz körü körüne amaçlarınıza engel olmaktan ve benim tezlerime katkısından başka nezararı olabilir.En azından belki haksız rekabet olabilir.(espri yaptım gülebilirsiniz.)
Varsa yaptıgım alıntı hakkında şu yalan,şu yanlış demeniz ve mümkünse var olan bir yanlışı,bu kadar polemik yapmak yerine düzeltmeniz sizler için daha hayırlı olmazmıydı?Hep böyle yapıyorsunuz?Toptan karşı çıkıp işi bitirmek istiyorsunuz.Ama olmuyor.Bilinçli insanlara,cahil insanlara oldugu gibi,Allah deyip hemen kandıramıyorsunuz.Bilinçli insanlar,biraz ortaya bir şeyler koymanızı bekliyor tabi tıkanıyorsunuz.

Yeni Mesaj gazetesi, kadiri tarikatının yayın organıdır. Son zamanlarda kuşandığı ulusalcı söylemleri anlayabilmek mümkün değildir. Ayrı parti kurunca siyasi rekabet, islam kardeşliğinin önüne geçiyormuş demekki. Her neyse Atatürkün tarikatları kapatması yerinde bir karar, daha sonra açılanlar zaten yobaz yatağı olmadığı için özelliğini yitirmeyenlerdir.
Yaptığın alıntıyla ilgili yorum yapmadım dinler arası diyalog düşüncesine karşı olduğumu belirtirim. Destekleyen hocalarada güler geçerim, Ceddim kanuni sultan süleymanın yahudilere ülke topraklarını açmasını kıyasıya eleştiririm. O hoşgörü fazla hoşgörüdür. Dünyanın dibine atılan dinamite gebe olmuştur. Mevcut dönemde de yapılan hoşgörü ve diyalog çabalarının yeni dinamitlere zemin hazırlamayacağı ne malum?
Allah diyip kandırmaktan Allaha sığınırım. Kandırılmaktan korkacağına birazda anlayabilmeyi denesen? Hükmün peşin " anlaşamayacağız" Halbuki daha düne kadar belki bende senin gibi bir dünya görüşüne sahiptim.
 
Ya kardeşim gerçekten ilginçsin.Bir tarftan Atatürk'ün tarikatları kapatmasını dogal buluyorsun.Öbür taraftan bugünkü tarikatlar yobaz yatagı olmadıgının garantisini verebiliyorsun.En ilgincide,Dinler arası diyaloga şiddetle karşı oldugunu belirtip,Dinler arası diyalogun yaratıcısı ve destekçisi tarikatı savunuyor ve düşüncelerini destekliyorken.Dinler arası Diyologu şiddetle yeren tarikatlar aleyhinde konuşuyorsun.Bana hani bugün lahana-turşu esprisi yapmıştın ya aha ondan da sana,böylece böyle bir kafa yapısıyla lahana-turşu esprinin bir alakası olmadıgı bir kez daha kanıtlandı.
Ayrıca kardeş bana iftirada bulunma," Halbuki daha düne kadar belki bende senin gibi bir dünya görüşüne sahiptim"diyerek.Çünkü hiç bir zaman,bu tür saglıksız orijinal beyinsel ürünler üretemedim.O nedenle biz bir araya gelemeyiz kusura bakma...
 
Kısa ve öz açıklıyorum, karşıtmış gibi görünenler senin konunun derinlemesine inmemendir.
Din yobazlarının miskin tekkesi olan tekkeler kapatıldı, bunun yanısıra dini bir medrese görevi görenlerde kapatıldı, ayrım yapmak zahmetine katlanılmadı, çünkü bu ayrımı yapacak din alimlerinin yokluğunu izah etmeme gerek yok.
Tarihimize akşemseddinler, mevlanalar, hacı bektaşlar yetiştiren dergah ve ocaklarımız ise tütmeye devam etmektedir. Din yobazlığının önü kesilmiştir. Kurunun yanında, yaşta yanmıştır o ayrı.
Siz ise geçmişte kapanan bu miskin tekkesi dergahlarla bugünümüzde yaşanan tarikatları eşdeğer tutuyor hepsini toptan yargılıyorsunuz halbuki bakın bir tarikata ait yayın organından faydalanabiliyor kendinizce fikri anlamda uyuşabiliyorsunuz.
Nurculuk sadece fethullah Gülen grubundan ibaret değildir. Ayrıca her nurcu dinler arası diyaloğu savunacak diye de bir durum söz konusu değildir. Lider yeri gelir hata yapar, yaparsa tepkiside gelir. Zafiyet körü körüne desteklemekte. Misal sayın bahçeli, şahsım adına kıyasıya eleştiririm ancak MHP camiasında ülküdaşlarım vardır. Onlar kardeşimdir, hasmım değil. Keza yenimesaj grubu dinler arası diyaloğu eleştirmekte haklıdır, ancak bütün nurculara cephe almaklada yanlış yapar. Ben bu grubu(yenimesaj) bu yazısıyla savunurum ancak genelkurmay muhtırasına verdiği desteği hazmedemem. Eleştiririm ama hasım olmam. İnce nuanslar. Bu tür sağlıklı düşüncelere vakıf olabilmen için Türkiyede cemaat ve tarikatlara ve dahi tüm sağ hareketlerle ilgili yeterli bilgiye sağlam elden sahip olman gerekiyor.
Sağcıların solcu deyince aklına komünist geldiği gibi, sizinde tarikat deyince aklınıza yobazlık v.s gelirse iki taraf içinde olaya bu denli yaklaşanların sağlam fikirlerle gelmesi mümkün olmaz.
 
Kısa ve öz açıklıyorum, karşıtmış gibi görünenler senin konunun derinlemesine inmemendir.
Din yobazlarının miskin tekkesi olan tekkeler kapatıldı, bunun yanısıra dini bir medrese görevi görenlerde kapatıldı, ayrım yapmak zahmetine katlanılmadı, çünkü bu ayrımı yapacak din alimlerinin yokluğunu izah etmeme gerek yok.
Tarihimize akşemseddinler, mevlanalar, hacı bektaşlar yetiştiren dergah ve ocaklarımız ise tütmeye devam etmektedir. Din yobazlığının önü kesilmiştir. Kurunun yanında, yaşta yanmıştır o ayrı.
Siz ise geçmişte kapanan bu miskin tekkesi dergahlarla bugünümüzde yaşanan tarikatları eşdeğer tutuyor hepsini toptan yargılıyorsunuz halbuki bakın bir tarikata ait yayın organından faydalanabiliyor kendinizce fikri anlamda uyuşabiliyorsunuz.
Nurculuk sadece fethullah Gülen grubundan ibaret değildir. Ayrıca her nurcu dinler arası diyaloğu savunacak diye de bir durum söz konusu değildir. Lider yeri gelir hata yapar, yaparsa tepkiside gelir. Zafiyet körü körüne desteklemekte. Misal sayın bahçeli, şahsım adına kıyasıya eleştiririm ancak MHP camiasında ülküdaşlarım vardır. Onlar kardeşimdir, hasmım değil. Keza yenimesaj grubu dinler arası diyaloğu eleştirmekte haklıdır, ancak bütün nurculara cephe almaklada yanlış yapar. Ben bu grubu(yenimesaj) bu yazısıyla savunurum ancak genelkurmay muhtırasına verdiği desteği hazmedemem. Eleştiririm ama hasım olmam. İnce nuanslar. Bu tür sağlıklı düşüncelere vakıf olabilmen için Türkiyede cemaat ve tarikatlara ve dahi tüm sağ hareketlerle ilgili yeterli bilgiye sağlam elden sahip olman gerekiyor.
Sağcıların solcu deyince aklına komünist geldiği gibi, sizinde tarikat deyince aklınıza yobazlık v.s gelirse iki taraf içinde olaya bu denli yaklaşanların sağlam fikirlerle gelmesi mümkün olmaz.
Meraketme kardeş;Hiç bir şekilde bir konuyu araştırmayı yeterli görmek gibi bir huyum olmamakla beraber,baya inceledim tarikatları ve din sömürülerini.akşemseddinler, mevlanalar, hacı bektaşlardan bahsediyorsunuz ve bunlarıda yetiştiren Tarikatlar demeye getiriyorsunuz.Hayır degil.Bunlar degerli,ilim ve bilim adamlarıdır.Ve bunların hiçbirisi Kur-an varken tarikat kurmaya kalkmamışlardır.Tarikat kurup,çıkar saglama çabasına giren binlerce şarlatanla bu degerli bilim adamlarımızı aynı kefeye koyamazsınız.Atatürk o dehasıyla,tarihi incelemiş ve tarikatların ne kadar zararlı oluşumlar olduguna karar vermiş ve kapatmış ve yepyeni bir çagdaş devlet olmanın eşigine getirmiştir.Yepyeni egitim kurumları teşkil etmeye çalışmıştır ama ne yazık ki,onu anlamaktan uzak bu toplum,her zaman bu tür dini sömürücülere kanmışlardır.Bence Allahla kul arasına girmeye çalışan her tür oluşum kapatılmalı ve her türlü egitim,Milli okullarımızda verilmelidir.
Nurculuk,Fethullah Gülen'in genel olarak etkisi altındadır.
http://atsiz.org/makaleler/goster.a.php?tab=articles&articleid=1061 adlı kısayoldaki 1964 yılındaki Fethullah Gülen,öncesi bir nurculuk yorumunu okuyabilirsiniz.Daha sonra Fethullah Gülen bir çok siyasetle paslaşmasından sonra kendi oluşumunu,Nur risalelerine sarılarak oluşturmuş ve bugün tarikatlar arasında,en güçlü ve en etkili olanıdır.Fethullah Gülen sinsiligi ve din sömürücülügündeki uzmanlıgıyla,artık işi iyice ilerletmiş,Vatikanla,ABD ile dini ve siyasi konularda el sıkışır durumdadır.Oysa Abd ve Vatikan bu zatla,arkasındaki kandırılmış topluluktan faydalanmak ve Ülkemiz üzerindeki emellerine ulaşmak amacıyla ilşki kurmaktadır.Zamanı geldiginde de bir mendil gibi pisligini temizleyip çöpe atmayı bilecektir.O zaman nasıl olacak,Türkiye gibi bir ülke ortada kalacakmıdır o ayrı bir konudur.Tarikatlar ve F.G hakkında daha ayrıntılı bilgiler istersen,http://www.fortunecity.co.uk/boozers/bob/251/index.html bu siteden yararlanabilirsin.
Bak her ne kadar belli etmesende,araştırdıkça bir şeyleri ortaya çıkartabiliyorsun.Daha önceleri girmedigin ve yorum yapmadıgın ve üstelik bu konudaki yazılara "ne alaka "gibi,konuyla alakasız tepkiler verebildigin bir konuda,şimdi sizi biraz alt yapınızı hazırlamış gördüm.Ama çok eksiginiz var.Tabi zamanla giderecegiz bu eksikligi sana güveniyorum.
 
Nurculuk nedir?


--------------------------------------------------------------------------------







Said-i Nursi kimdir?
1877 yılında Bitlis'in Hizan ilçesine bağlı Nurs köyünde doğan ve 24 mart 1960 tarihinde ölen ve bidayette Saidi Kürdi diye anılan bir şahsın esas gayesi, Türklüğü tahrif ederek ayrı bir Kürt devleti kurmaktır. Nitekim yaşamı boyunca bu amacını gerçekleştirmek için etkinlik göstermiştir.

Doğduğu bölgeden İstanbul'a gelen Said-i Kürdi, 31 Mart ayaklanmasına katılmış, Milli mücadele döneminde Kürt Teali Cemiyeti kurucuları arasında yer almıştır.

(kaynak Marmara Brifingi: Orgeneral turgut Sunalp, Korgeneral Abdurrahman Ergeç, Tümgeneral Recai Engin, Tümgeneral, Memduh Ünlütürk, Tümgeneral Fazıl Polat, Kur. Alb. Fikret Küpeli...) Bu zamandan 1950'ye kadar risaleleri yaymaya ve cemaatini büyütmeye devam etmiştir.

1950 sonrasında yazmış olduğu risalelere dayanan cemaatini iyice güçlendirmiş ve bu dönemki DP hükümeti le işbirliğine girmiştir. Atatürk'ün başlatıığı toprak reformunu yarıda bırakarak bölgesinin ağalara ve şeyhlerin elinde kalmasında büyük pay sahibi olan Said-i Nursi zamanın iktidarı Adnan Menderes tarafından eli öpülerek el üstünde tutulmuştur.

1960 ihtilaliyle birlikte Adnan Menderes ve diğerleri asılmıştır. Said-i Nursi'nin cesedi de İhtilal subayları tarafından ortadan kaldırılmıştır.



Volkan Gazetesi
Şeriat devleti isteyenlerin bütün hareketlerinin gerisinde emperyalizmin çirkin yüzü sırıtmaktadır. 31 Mart irtica olayında da Derviş Vahdeti'nin ve Melanzade Rıfat'ların iplerini elinde tutan gerçek güç emperyalizmdir.

15 Aralık 1908 tarihli Volkan, İngilizlerin adem-i merkeziyetçiliği sayesinde Kıbrıs'ın "küçük bir İsviçre" haline geldiğini ileri sürmektedirler. Oysa ki Kıbrıs İngiltere hükümetinin Osmanlı'dan alacaklarına akrşılık rehin aldığı fakat ilk bahaneyle el koyduğu veişgal ettiği, nüfusunun da Yarıya yakınının Türk olduğu bir topraktır. İngilizlerin burayı tek kurşun bile sıkmadan dalavereyle ele geçirmesini ve sömürge kurmasını Volkan gazetesi alkışlamaktadır.

8 Nisan 1909 tarihli Volkan: "İngiliz Hükümetinden, kuvvetli, mütefennin, her surette müterakki, hami-i insaniyet bir hükümetin mevcudiyetini hala mutasavver mir?" diyerek bugünkü Amerikan dalkavukluğuna andırır biçimde İngiltere'nin her yönden propagandasını yapmaktadır.

İşta 31 Mart olayının başkahramanı Derviş Vahdeti dahi, günümüz Amerikan şeriatçılarına benzer biçimde koyu bir İngliz İngiliz şeriatçısıdır. 31 Mart yobazları önlerine çıkan ilerici subayları şehit ettikleri halde hristiyan kafirlere karşı davranışlarında son derece "centilmen"dirler. Yobazlara 31 Mart günü yollarda rastladıkları hristiyanlara korkmamaları için teminat vermişler, yabancı elçiliklerin kapılarına da nöbetçiler dikmişlerdir.

İsyandan sonra hükümet 31 Mart olayında ünlü "Intelligence Service"e mensup İngiltere elçiliği baştercümanı Fitz Maurice ile onun ihzmetindeki yerli işbirlikçilerin marifetlerini saptamışlar ama bu konuyu kurcalamaktan kaçınmışlardır.



31 Mart Ayaklanması
Halkın temsil edildiği parlamentonun kaldırılarak, Padişahın mutlak egemenliğinin geri getirilmesi için çıkan ve sloganı: "Halk burada çoban nerede?!" olan bu ayaklanma Mustafa Kemal Atatürk'ün komuta ettiği Yıldırım Orduları tarafından bastırılmıştır.

Bu ayaklanmada önemli rol oynayan Volkan gazetesi'nde de yazıları çıkan Said-i Kürdi Isparta'ya sürülmüştür.



Kürt Teali Cemiyeti
1. Dünya savaşında yenilince yurd emperyalistler tarafından daha önce yapılmış anlaşmaya uygun olarak işgale başlandı. Ülkenin her yerinde Yunan ayrılıkçısı, Ermeni ayrılıkçısı Kürt ayrılıkçısı cemiyetler türemeye başladı.

Isparta'daki sürgünden memleketine dönen Said-i Kürdi yine İngilizlerin işgal planına uygun olarak Doğu'da ve güneydoğuda İngiliz hükümeti destekli bir Kürdistan kurulması amacıyla "Kürt Teali Cemiyeti" kurucuları arasında yerini aldı.(kaynak: Marmara brifingi, 1971)

Bir yandan işgalcilerle mücadele eden Ankara hükümeti bir yandan da İngiliz destekli gerici isyanları bastırmakta başarılı olunca Said-i Kürdi bu sefer M. Kemal'le görüşmek için Ankara'ya gitti. Amacın şeriat devleti kurmak olmadığını, ulusal temele dayanan devlet kurmak olduğunu anlayınca bundan vazgeçti.

Bugün dahi Nurculukta cuma namazı kılınması farz kabul edilmez. Çünkü Said-i Kürdi'nin anlayışına göre ülke hala "müslüman" değildir. "Dar-ül harp"tir. Yani şeriatı getirmek için savaşılması geren topraklardır.

Bu anlayışa uygun olarak çıkan ve arkasında İngiliz desteği olduğu resmi belgelerle kanıtlanmış olan Şeyh Sait isyanına katıldığı için İstiklal Mahkemesince yargılandı ve birçok ilde sürgün yaşadı. İngiliz destekli bağımsız Kürdistan isteyen bu ayaklanma birçok şehrin yıkımına, ordunun büyük ölçüde kayıp vermesine ve misak-ı Milli sınırlarımız içinde olan Musul ve Kerkük'ün İngilizlere kalması ile sonuçlandı.

Nur cemaati'nde Atatürk'ün "Öküz aleyhisselam", "Beton Kemal", "Deccal" gibi isimlerle anılmasınınn arkasında bu şeriatçı ayaklanmaların uğradığı hezimetler yatmaktadır.





Risaleleri ve fikirleri
Said-i Nursi'nin yaşamı boyunca yazmış olduğu risalelerin tümüne "Risale-i Nur Külliyatı" denir.

Türkçe konuşan insanların %90'ının anlayamayacağı bir dil kullanan(ve kişisel düşünceme göre hiç de derin anlamı olmayan ve birbirinin tekrarı niteliğinde olan) bu eser, başlarda cifir'in İslam dışı olduğunu söylediği halde("cifir..., gaybı Allah'tan başkası bilmez ayetine karşı edep dışı bir davranıştır")(bkz. Lem'alar s. 39(yazıldığı tarih 1957) daha sonraki kitaplarında sık sık cifir kullanarak kendisinin ve yazdıklarının ne kadar yüce olduğunu anlatır. Buna örnek vermek gerekirse:
"-... İçlerinde bedbaht olanlar da said olanlar da vardır- anlamındaki ayetin cifir yyönünden sayı değeri 1303 eder. Hud Suresinde -Emrolunduğu gibi hareket et-, anlamında bir ayet olduğu gibi Şura suresinin 2. ayetinde de aynı anlamda bir ayet vardır. -Vav-la başlayan Şura suresindeki ayetin cifir yönünden sayı değeri de 1309 eder. Bu tarihte bütün muhataplar içinde özellikle birine Kur'an adına iltifat ediliyor, doğru olmak yolunda buyruk veriliyor. Birinci tarih(1303)de ise, Risale-i Nurlar müellifi(Said-i Nursi)nin ilim tahsiline başladığı tarihtir. İkinci ayetin tarihi ise O müellif(Said-i Nursi)nin harika bir şekilde pek az bir zamanda ilimce en son noktaya ulaştığı(!), tahsili bitirdikten sonra ders vermeğe başladığı ve 3 ayda, bir kış içinde, 15 senede ancak okunabilen 100'den çok kitap okuduğu ve o zamanın o muhitte en ünlü alimlerinin yanında o 3 ayın mahsulu fakat 15 yılın mahsulü kadar olan ilimleri kazandığı, ne kadar büyük bir alim olduğunu; hangi ilimden olursa olsun sorulan her soruya en doğru cevabı vermekle ispat ettiği tarihe rastlar."(Tasdik-i Gaybi, s. 61-62, yıl 1958)

Ayrıca Hz. Ali'nin vbg. İslam Dünyası'ndaki ünlü kişilerin sözlerinden cifir yaparak kendisini haber verdikleri anlamını çıkartır. Oysa İslam'da gelecekten haber vermek yasaktır!...

Said-i Nursi bir yerde de kendisini şöyle tanıtır:
"İngiltere'nin en yüksek bilim kurulu, Şeyhülislamlık'a 6 soru sorup cevabını istediği zaman; o 6 soruya 6 kelimeyle cevap veren;
Yabancıların en çok önem verdikleri ve bilginlerinin en esaslı düstur saydıkları ilkelerine, gerçek ilim ve marifetle karşılık verip üstün çıkan;
.... Gerek Avrupa filozoflarına, gerek ülemasına ve gerek okullarda yetişmiş olanlara meydan okuyan, kendisi hiç soru sormadan sorulan soruları eksiksiz cevaplandıran..."(Lem'alar Risalesi)

İşte Said-i Nursi böyle üstün bir kişi olduğunu kendisi anlatıyor...

Ayrıca İzmir ve Erzincan Depremleri için şöyle dediğini F. Gülen kendisi naklediyor:"Ya oralarda hiç hizmet eden yoktu(dine hizmet eden) veya onlar yenik durumda idiler ki bu bela başlarına geldi.". Yani müslümanı varsa bile azınlıktıaydı. Depremler bu yüzden olmuştu.

Fethullah Gülen de bu söze dayanrak şunu ekliyor( Prizma 2 sf 66): " -Devlet bu belayı hazrıladı, altyapı hazır değildi, inşaat ruhsatı verilmemeliydi vs.- diyorlar. Halbuki İslam inancına göre maziye ve musibetlere kader açısından bakılır. Artık bu safhada bize Allah'a tevekkül etmek düşer. Yoksa böyle bir bakış açısı, musibeti Üstad'ın ifadesiyle ikileştirir."



Adnan Menderes ve Said-i Nursi
"Ben kütüğü aday göstersem milletvekili seçtiririm.", "İstersem hilafeti geri getiririm" söylemlerinde bulunan ve Anaaysayı ihal ederek diktatörlük yolunda giden Adnan Menderes Doğu'daki ve Güneydoğu'daki şeyh, ağalık oluşumu düzeltmek için Atatürk döneminde başlatılan toprak reformunu sürdürmek bir yana oranın sömürücüleri olan ağalarla ve şeyhlerle işbirliğine girmiştir. Said-i Nursi'nin de elini öpmek seviyesine kadar düşerek cemaate hoş görünmeye çalışmış ve başarılı da olmuştur.

Yetiştirilmiş beyinleri ülkeye kazandırmak için Atatürk tarafından kurulmuş olan köy enstitülerini kapatan ve yerine imam hatip okuları açan, demiryollarını "komünist işi!" diye bırakan ve ulaşımda, sanayide, ticarette ülkenin geri kalmasına yol açan Adnan Menderes ülkeyi Amerikan benzinine bağımlı kılmayı tercih etmiş, ABD'nin isteği üzerine uçak fabrikasını kapatmıştır.

Demiryollarına halen bir çivi bile çakılmamış olması ülkemizin Mobil, BP gibi AB güdümlü sermayenin bir nuamralı sömürgesi yapmakta, Avrupa2nın toplamında daha çok kamyona sahip olmamıza neden olmakta ve trafik kazalarını bir katliam boyutuna çevirmektedir. Bütün bunların sorumlusu halka gerçekleri anlatmak yerine cemaat bilinci aşılayıp uyutanlardır.

Nurculuk Cereyani (*)

Dinci, gelenekçi çevrenin bir temsilcisi olduğu "$akirtleri" tarafindan belirtilmi$ olan Said-i Nursi (31 Mart Olaylarindan Said-i Kurdi) ye baglanan cereyan Nurculuk adini almi$tir. Said-i Nursi taraftarlari, Nursi'yi "misilsiz, muellif, hakikat kahramani, Butun islam aleminin muhtac oldugu bir filozof" olarak tanimlami$lardir. Ilmi degeri bakimindan "Aristo'yu, Ibni Sina'yi, Ibnirrust'u, Farabi'yi" geride biraktigi da muritlerince iddia edilmi$tir. Manevi sahada Turkiye'nin Gandisi oldugu belirtilmi$tir. Eseri "Risale-i Nur" Kuran-i kerim'in yirminci asirdaki tefsiri sayilmi$tir.(115) Bu hukmu, eseri hakkinda bizzat Said-i Nursi de tekrarlami$tir. Risale-i Nur'a kimsenin mani olamayacagini, onun manevi bir polis oldugunu, dunya bari$ini saglayacak kudretini kendisi de belirtmi$tir. Bu bakimdan iktidar partisi (DP) ve eski iktidar partisi (CHP), Risale-i Nur'a minnettar olmalidir, cunku o belalari defeder. O'na hucum edilirse mutlaka bir bela ile kar$ila$ilir. Nitekim bir eseri ile ilgili yapilan bir arama sirasinda sifirin altinda 18 derece soguk olmu$tur. (116)

Said-i Nursi'nin Kuran'i yorumlayan yazilari yaninda siyasi ve sosyal fikirlerini içerenler incelendiginde bu alandaki fikirlerinin ilmi açidan zayif olduklari gorulmektedir. Genel olarak Said-i Nursi'nin fikirleriyle dinci çevrenin savundugu fikirler arasinda birlik vardir.

Said-i Nursi ve talebeleri, Cumhuriyet'in 1950 senesine kadar olan devresini mutlak bir istibdat (dikta) saymi$lardir. Bu zaman içinde pek çok tekliflerinin sonuçsuz kaldigini da uzuntuyle kaydetmi$lerdir. Said-i Nursi 1950 genel seçimlerinden sonra ba$layan devreyi fikirleri için bir kabul ve gerçekle$me devri saymi$tir.

Said-i Nursi genel olarak teokratik bir devlet $eklinin taraftarligini yapmi$tir. Bu fikrini El Hutbei $amiye ba$likli 31 Mart olayini konu edinmi$ bir risalesinde ileri surmu$tur. (117) Bu suretle laiklik prensibini de tamamen reddetmi$ olmaktadir.Mesela $apka giyimi ona gore islam'in geleneksel kanunlarina muhaliftir, çar$afa gelince, kadinlar için bir " kale ve siper" anlamindadir. (118) Açik bacak ve yarim çiplak kadinlar iman ehline saldirmaktadirlar. Çiplak bacaklar, "cehennem odunlari" dir. Cehennemde yilan suretinde gorunurler. Tesetture uymayan kadinlar cehennemde azap çekeceklerdir.(119)

Çok kadinla evlenmeye gelince, bir erkek birden çok nikah altina alinamayacagi gibi, ba$ka kadinlari da nikah edebilir. (120) Kadinlarin bo$anmak için mahkemeye ba$vurmalari "islam onuruna ve milli $erefe" yaki$mamaktadir. (121)

Ogretim alaninda da Said-i Nursi'nin bazi fikirleri ve teklifleri vardir. Bir anne çocugunu hafiz mektebinden alip Avrupa'ya gondermekle çocugunun ebedi hayatini tehlikeye koydugunu du$unmemektedir. (122) Yuksek ogretim alaninda Said-i Nursi'nin dikkat çeken teklifi "dogu universitesinin" kuruşu$udur. Bu universite Kahire'deki "camiulezher" in kizkarde$i olacaktir. Ogretim dili bakimindan "Arap vacip, Kurt caiz, Turk lazim" (123) $ark universitesi geleneklere dayanmalidir. "Batilila$maya ve medeniyete muhtaciz" tezi bu universiteye uygulanamaz. (124) Istanbul Universitesinde ileride bir "Nur medresesi" açilmalidir. (125)

Said-i Nursi "Ba$bakan ve dindar milletvekillerine" hitaben yazdigi bir mektupta laiklik prensibinin uygulanma $ekli hakkindaki fikirlerini açiklami$tir. Siyaset gizli dinsizlige degil, dine alet edilmelidir. Bu goru$ bizi Said-i Nursi'nin natilila$ma meselesi uzerindeki du$unceleriyle kar$ila$tirmaktadir. Islamiyet milliyetinden faydalanacak yerde , batilila$mak dalalete, sefahate, yabanci politikaya dayali bir ya$ayi$ $ekli sayilmi$tir. Gizli munafik ve zindiklar, batilila$mak bahanesiyle, dini siyasete alet etmi$lerdir. Avrupa, kulturuyle maddeten islam alemini yenmi$ olabilir. Fakat dinen yenememi$tir.Islam dunyasinda Avrupa kulturuyle iyile$tirme (islahat) yapilamaz.(126) Avrupa medeniyeti artik "kurtlanmi$ bir agaç" halindedir ve Asya medeniyetine yenilecektir. Cumhuriyet rejimini kurmak için "Avrupa'ya dilencilik etmek, islama buyuk cinayettir" Zira islam bu rejimi 13 asir once getirmi$tir.(127)

Nurculuk hareketi bir aksiyon cephesine de sahip olmu$tur. Said-i Nursi propaganda gezilerine çikmi$, genel ortami oldukça me$gul etmi$tir. Zamanin iktidari bu hareketi desteklemi$tir.



Said-i Nursi'nin olumunden sonra Nuculugun durakladigi ve "ittihadi muhammedi firkasi" hakkinda soyledigi gibi bir tunele girdigi soylenebilir. Bu hareketin Turk devrim prensiplerine muhalefetleri kayda deger ozelliktedir.

(*) : 1996 Tarik Z. Tunaya, Turkiye'nin siyasi Hayatinda BATILILASMA HAREKETLERI, sf 190-194

115- Risale-i Nur hakkinda Ankara Universitesinde verilen konferans (Ankara 1957)- E$ref Edip : Risale-i Nur muellifi Bediuzzaman Said-i Nursi (ıstanbul 1952- 1317)

116-Bediuzzaman Hz. Said-i Nursi nihayet konu$tu. (Hur Adam No. 344- 20 $ubat 1959, s 1-4) Ankara'da Nurcular hakkinda devam eden mahkeme safhalari ve Avk. Bekir Berk'in savunmasi için Bkz Hur Adam No 311 den itibaren Said-i Nursi'nin Tesettur Risalesi hakkinda uyesi bulundugumuz bilirki$i heyeti , verdigi rapor dolayisiyla dokuz imzali bir tehdit mektubu almi$tir. (1952) Bu raporda da Risale-i Nur'un tedrisati sayesinde on be$ haftada islah olduklari da belirtilmi$tir.

117-Bu kitabin çe$itli baskilari vardir. 1953 senesinde elimize geçen bir nushasiyla , 1957'de basilan nusha arasinda yazilarin ba$liklari ve yazilar bakimindan farklar vardir. Bu kitabin son baskisi $u ba$ligi ta$imaktadir: Hutbe-i $amiye namindaki Arabi Risale'nin Tercumesi (Antalya-1957)

118-Bediuzzaman , Yirmidorduncu Lem'a (Hanimlar rehberi, Istanbul 1958, sf 24-27)

119-Birden ihtar edilen mesele-i muhimme (Gençlik rehberi, Istanbul 1951, sf 14-15)

120-Bediuzzaman , Yirmidorduncu Lem'a sf 24

121- Bediuzzaman : Ehli iman ahiret taifesi olan kadinlar taifesi ile bir muhaveredir . (Hanimlar rehberi, sf 5-6)

122-123 Ayni yazi

124-Bediuzzaman Said-i Nursi'nin $ark universitesi açilmasina giri$ildigi sirada cumhurba$kani ve ba$bakan'a gonderdigi dilekçeden bir parça (Hur Adam No 33- 26 Aralik1958) s 2 Ayni mektup metni için Bkz Risale-i Nur hakkinda Ankara Universitesi'nde verilen bir konferans s 75-78

125-Bediuzzaman gençlik rehberi s 77

126-Said-i Nursi'nin 1923 tarihinde Millet Meclisi'ne hitaben yazdigi bir hutbe:(Hur Adam No 320- 12 Eylul 1958, s 1)

127- Badiuzzaman: Hutbei $amiye (bkz 117)
 
Nurculuk nedir?

Said-i Nursi kimdir?
1877 yılında Bitlis'in Hizan ilçesine bağlı Nurs köyünde doğan ve 24 mart 1960 tarihinde ölen ve bidayette Saidi Kürdi diye anılan bir şahsın esas gayesi, Türklüğü tahrif ederek ayrı bir Kürt devleti kurmaktır. Nitekim yaşamı boyunca bu amacını gerçekleştirmek için etkinlik göstermiştir.

İftira1: Saidi Nursi hz.leri Kürt devleti kurmak istese kürtçü hareketlerin içinde olurdu, milli mücadeleye bizzat iştirak etmezdi, ayrıca o günden bu yana nurcular kürtçü hareketler içinde olurdu, hangisi oldu bunların? hiçbirisi...

Doğduğu bölgeden İstanbul'a gelen Said-i Kürdi, 31 Mart ayaklanmasına katılmış, Milli mücadele döneminde Kürt Teali Cemiyeti kurucuları arasında yer almıştır.

İftira2: Bu gibi oluşumlara asla tenezzül etmemiş şiddetle karşı çıkmıştır.

1950 sonrasında yazmış olduğu risalelere dayanan cemaatini iyice güçlendirmiş ve bu dönemki DP hükümeti le işbirliğine girmiştir. Atatürk'ün başlatıığı toprak reformunu yarıda bırakarak bölgesinin ağalara ve şeyhlerin elinde kalmasında büyük pay sahibi olan Said-i Nursi zamanın iktidarı Adnan Menderes tarafından eli öpülerek el üstünde tutulmuştur.

Ağalarla işi olsaydı zengin olurdu, yoksulluk içinde bir hayat geçirmezdi.

Bugün dahi Nurculukta cuma namazı kılınması farz kabul edilmez. Çünkü Said-i Kürdi'nin anlayışına göre ülke hala "müslüman" değildir. "Dar-ül harp"tir. Yani şeriatı getirmek için savaşılması geren topraklardır.

Pes doğrusu iftira bu kadar olur cuma namazını her nurcu kılar hemde en ön safta..

Said-i Nursi genel olarak teokratik bir devlet $eklinin taraftarligini yapmi$tir. Bu fikrini El Hutbei $amiye ba$likli 31 Mart olayini konu edinmi$ bir risalesinde ileri surmu$tur. (117) Bu suretle laiklik prensibini de tamamen reddetmi$ olmaktadir.Mesela $apka giyimi ona gore islam'in geleneksel kanunlarina muhaliftir, çar$afa gelince, kadinlar için bir " kale ve siper" anlamindadir. (118) Açik bacak ve yarim çiplak kadinlar iman ehline saldirmaktadirlar. Çiplak bacaklar, "cehennem odunlari" dir. Cehennemde yilan suretinde gorunurler. Tesetture uymayan kadinlar cehennemde azap çekeceklerdir.(119)

Bunda ne var herkes laikliği savunmak zorundamı laikliği savunmayan vatan hainimi? Hadi ordan.

Ogretim alaninda da Said-i Nursi'nin bazi fikirleri ve teklifleri vardir. Bir anne çocugunu hafiz mektebinden alip Avrupa'ya gondermekle çocugunun ebedi hayatini tehlikeye koydugunu du$unmemektedir. (122) Yuksek ogretim alaninda Said-i Nursi'nin dikkat çeken teklifi "dogu universitesinin" kuruşu$udur. Bu universite Kahire'deki "camiulezher" in kizkarde$i olacaktir. Ogretim dili bakimindan "Arap vacip, Kurt caiz, Turk lazim" (123) $ark universitesi geleneklere dayanmalidir. "Batilila$maya ve medeniyete muhtaciz" tezi bu universiteye uygulanamaz. (124) Istanbul Universitesinde ileride bir "Nur medresesi" açilmalidir. (125)

"Batilila$maya ve medeniyete muhtaciz" tezi bu universiteye uygulanamaz.. İnşallah tüm üniversitelerimizin başına, medeniyet demek İslam demektir.

Said-i Nursi "Ba$bakan ve dindar milletvekillerine" hitaben yazdigi bir mektupta laiklik prensibinin uygulanma $ekli hakkindaki fikirlerini açiklami$tir. Siyaset gizli dinsizlige degil, dine alet edilmelidir. Bu goru$ bizi Said-i Nursi'nin natilila$ma meselesi uzerindeki du$unceleriyle kar$ila$tirmaktadir. Islamiyet milliyetinden faydalanacak yerde , batilila$mak dalalete, sefahate, yabanci politikaya dayali bir ya$ayi$ $ekli sayilmi$tir. Gizli munafik ve zindiklar, batilila$mak bahanesiyle, dini siyasete alet etmi$lerdir. Avrupa, kulturuyle maddeten islam alemini yenmi$ olabilir. Fakat dinen yenememi$tir.Islam dunyasinda Avrupa kulturuyle iyile$tirme (islahat) yapilamaz.(126) Avrupa medeniyeti artik "kurtlanmi$ bir agaç" halindedir ve Asya medeniyetine yenilecektir. Cumhuriyet rejimini kurmak için "Avrupa'ya dilencilik etmek, islama buyuk cinayettir" Zira islam bu rejimi 13 asir once getirmi$tir.(127)

İmza..
 
Aklınca cevapladıgın yazı Nihal Adsız'ın yazısıydı.Al bir yazı daha bakalım bunlara ne uyduracaksın?

Said-i nursi (kürdi) nin türk düşmanlığı..
..11.kasım 1938 gününden itibaren,TÜRK Milleti ATA sına ağlarken,işte anglo-sakson işbirlikçisi TÜRK düşmanları sinsi sinsi geliştiler ve bugün ABD de deki çiftlikte "yan gelip yatıyor"lar..
01 Ekim 2006 Pazar 00:13
Said-i Nursi"nin Türk düşmanlığı


“Özgür bir Kürdistan tohumu ekiyorum. Onu geliştirip büyütün”

Yalnızca bir dakika durup düşünün. Yukarıdaki tümceyi kim söylemiş olabilir? Apo mu? Aklınıza hemen Apo geldiyse, aslında bir bakıma başarılı oldular demektir. Görünen düşmana karşı Türk"ün savaşması zor olmaz.

Ama saf Türk halkının görünmeyen sinsi düşmana karşı savaşması çok daha zordur. Yukarıdaki tümceyi söyleyen kişi amansız bir Türk düşmanı olan ve son soluğuna kadar Türkiye toprakları üzerinde bir Kürdistan kurma düşüyle ölen Kürt Said ya da çoğunun bildiği adıyla Nurculuğun kurucusu Said-i Nursi"dir.

Bu tümce, bir zamanlar çıkarılan ve kime hizmet ettiğini herkesin çok iyi bildiği Özgür Ülke gazetesinde yayınlanmıştır. Yine bu gazetenin ifadesinde ve diğer Kürtçü yayın organlarında Kürt Said için “devrim şehidi” ifadesinin kullanılması nurculuğun hangi ereğe hizmet ettiğinin en kesin kanıtıdır.

Nurculuk savaşla ulaşılamayan bir hedefin sinsi bir düşünce yapısı ile başarılması uğraşıdır. Bu uğraşın ana hedefini de Türkiye"nin doğusunda bağımsız bir Kürdistan kurmadır. Yukarda da anlattığımız gibi bu işi ilk başta savaş ile başarmaya çalışmışlar fakat devlet ve ordu gelenekleri olmadığından dolayı sonları hep bozgun, hezimet olmuştur.

1876 yılında Bitlis"in Nurs köyünde dünyaya gelen Said-i Nursi bağımsız Kürdistan çalışmalarına II. Abdülhamit zamanında başlar. Bu zamanlar, Türk topraklarının birer birer elden çıktığı zamanlardır. Said-i Nursi de bu durumdan yararlanmak için Abdülhamit"e bir dilekçe ile başvurur. Dilekçede Kürdistanın geleceği (!) için Kürdistan olarak adlandırdığı bölgede 3 tane medrese açılmasını ve bu burada Kürt gençlerinin eğitim görmesini ister. II. Abdülhamit bunun altındaki sinsi planı hemen fark eder. Her ne kadar Türklük akımlarını engellemekteyse de, Türk toprağını kendi eliyle teslim edecek kadar Vahdettinleşmemiştir. Bu dilekçeden sonra Said-i Nursi"yi önce sürgüne göndermeyi düşünür fakat akli dengesinin yerinde olmadığını anladığından tımarhaneye kapatılması kararlaştırılır. Said, “Zalimler için yaşasın cehennem!” sözünü Abdülhamit için söyler.

31 Mart ayaklanmasında da Kürt Said, Volkan gazetesi ile beraber yeniden sahneye çıkar. İngilizlerin tek bir kurşun atmadan bir Türk toprağı olan Kıbrıs"ı ele geçirmesinden büyük bir sevinç duyarlar. İnsanın midesini bulandıracak şekilde, Volkan gazetesinde İngiliz propagandası yaparlar. Çünkü umdukları şey Kürdistan için İngilizlerden görecekleri yardımdır. 31 Mart ayaklanmasında birçok Türk subayını vahşice katlettikleri halde Hıristiyanların kapısına birer nöbetçi koyarak onları korurlar. Yağmalanan Türkler ise umurlarında değildir. Fakat Mustafa Kemal"in kurmay başkanlığını yaptığı Yıldırım Orduları çok geçmeden bu isyanı bastırınca Isparta"ya sürülür. Bu andan itibaren Kürt Said Mustafa Kemal"i artık unutamayacak ve onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti"ne karşı tüm kinini kusacaktır.

Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı"ndan yenik çıkınca Said-i Nursi tekrar sahneye çıkar. İngilizlerin güdümünde Kürt Teali Cemiyeti"ni kurar ve İngilizlerin işgal planlarına uygun olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yeniden Kürdistan düşleri görmeye başlar. “Uyan ey Selahattin Eyyübi"nin torunları Kürtler!” diyerek Kürtleri ayaklanmaya çağırır. 16 Eylül 1919"da İkdam gazetesinde bir bildiri yayınlayarak, Türk Ulusunu Kuvayı Milliye"ye destek vermemeye, hatta onlara karşı mücadele etmeye çağırır.

Cumhuriyet"in ilanından sonra da Kürtlerin isyan dalgası devam eder. Said-i Nursi de bu isyanlara katılır. “Biraderi azamım” dediği Şeyh Sait"in isyanına katıldığından dolayı yeniden sürgüne gönderilir. Onun biraderinin, “Bir Türk öldürmek yetmiş gavur öldürmekten daha üstündür” sözü Said-i Nursi"nin düşünce yapısını dolaylı yoldan bize gösterir. Şeyh Sait Türk Ulusu"na karşı bu hainliğinin bedelini darağacında sallanarak öder. Said-i Nursi bunu asla unutmaz. Hasta yatağında yatarken şimdi Hakpar Başkanı olan Abdülmelik Fırat"a “Biraderi azamım Şeyh Sait"in öcünü alacağım.” der. Öcünü almak istediği kişi, yaşamını Türk"ü sırtından vurmakla geçiren, İngilizlere ruhunu satarak Musul ve Kerkük"ün Türklerin eline geçmesini engelleyen, Türkiye Cumhuriyeti"ni parçalayarak bir Kürdistan kurma düşü olan kişidir.

Sıkça hezeyanlara kapılan Said-i Nursi"nin bir hezeyanı ise Atatürk ile ilgilidir. Emirdağ Lahikası"ndaki “Ulusal Kurtuluş Savaşı"nın kahramanlığını Mustafa Kemal"e vermediğim için bana hücüm ediyorlar.” sözü, en koyu ikinci cumhuriyetçilerin bile akıllarına getiremeyecekleri ve kargaları bile güldürecek kadar komik bir laftır.



Said-i Nursi de bu isyanlara katılır. “Biraderi azamım” dediği Şeyh Sait"in isyanına katıldığından dolayı yeniden sürgüne gönderilir. Onun biraderinin, “Bir Türk öldürmek yetmiş gavur öldürmekten daha üstündür” sözü Said-i Nursi"nin düşünce yapısını dolaylı yoldan bize gösterir...

şeyh sait'in torunlarından bazıları:

Beş dönem milletvekilliği yapan, eski DYP'li, eski Meclis Başkanı Ali Rıza Septioğlu
AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat
AKP Diyarbakır Merkez İlçe Yöneticisi Muhammed Akar
Hak-Par Genel Başkanı Abdülmelik Fırat
Erzurum DEHAP İl Başkanı Biyadin Fırat
RP ve ANAP"ta milletvekilliği yapan Suat Fırat ve Abdülvillah Fırat


Tarihçi Murat Bardakçı, 1925 ilkbaharında çıkan şeyh sait ayaklanması esnasında isyancıların dağıttıkları bildiriyi kısaltarak, günümüz Türkçesi ile yayınlamış:

"Din yolunda şehid düşen, namus için can veren ve aşiretinin şerefi uğrunda kan döken şanlı dedelerimizin mukaddes ruhları göklerden size bakıyor. Emanet ve yadigár olarak terkettikleri Allah"ın kitabını, Muhammed"in şeriatını yakan Ankara mürtedlerine ve onların icra vasıtası olan hükümet memurlarına karşı ne yapacağınızı görmek istiyorlar.

...Milli namus ve dinin kutsal kabul ettikleri uğrunda tüfeğe sarılarak çarpışanları takdir; hayatını muhafaza için fişekliğini belinden açan, tüfeğini Türk"e teslim eden, karısını zorla boşamaya ...rıza gösteren ve hudud haricine çekildiği halde içerideki millettaşlarının imdadına koşmayan haysiyetsiz ve mayası kötü olanları da lánetliyorlar.

...Sağda-solda kanlı çarpışmalar devam ediyor, hükümet sizden saklıyor. Hiç beklemeyin, birbirinizle haberleşerek civarınızdaki askerleri teslim alın. Arslan gibi harbeden Kürt kardeşlerinizin imdadına yetişin. Lázistan, aylardan beri kan ve ateş içindedir. Dindar Türk neferleri din kardeşlerine kurşun atmıyor, teslim oluyorlar. Dinine bağlı Türk ahalisi, fikren ve kalben sizinle beraberdir.

... Zaptedeceğiniz Türk topları, Türk tüfenkleri, Türk mühimmatı, size káfidir. Rehberiniz Muhammed, yardımcınız Allah"tır. Kuvvetiniz, hükümet kuvvetinin kat kat üstündedir. Cesaretiniz ve yiğitliğiniz, bütün dünyada bilinmektedir. Gafletten kurtulun, elele vererek mukaddesatınızı kurtarın, ...kurtaracağınız İslámi mukaddesat ve milli haklar ile peygamberin ruhunu ve ...dedelerinizin ruhlarını şádedecek, onların soyundan gelmiş olduğunuzu isbat etmiş olacaksınız."



Fetullahın okullarından birinden (Azerbaycanda) mezunum. O okulda okumamın en büyük nedeni ailemin türkiye türklerine olan sonsuz sempatisiyidi. bunların deli bir kürdün saçmasapan kitaplarını her sabah aç karına 11 sayfa okuyupta bi b.. anlamayan hipnoz edilimiş bir topluluk olduğunu bilseydiler hiç bir zaman o okullarda okumuş olmazdım. bunu fetullahcılar da iyi bilir dolaysıyle her yerde ne mal olduklarını "tedbir" yaparak saklarlar. 6 yıl o okulda okudum, türkiyeye geldikten sonra 3 yıl onların evinde kaldım, maddi durumum bir az zor olduğu için buna mecbur idim. 3 yıl sonra islamiyetten nefret ederek o evden çıktım ve bir dinsiz oldum. her sabah 5 te kalkıp zorla namaz kıldırmaları yetmiyormuş gibi birde türkçe olduğunu idda ettikleri hangi dilde yazıldı belli olmayan ne üdüğü belirisiz, cümlesinin başiyla sonu uyuşmayan deli saçmasını okumaya mecbur ederlerdi. çok tartıştım, yaptıklarının mantıksız olduğunu anltamaya çalıştım ama aldığım cevap mantıkla bir yere varılamayacağı oldu. bu nebiçim saçmalıktır anlamadım gitti. sonunda ne oldu? ben hiç bir zaman fetullahcı olmadım, kürtlere hep nefret ettim bu nefretim hep içimde yaşadı, sayelerinde dinsiz dahi oldum. sonradan bidaha içim rahat etsin diye müslüman oldum gerçi.
Borçu bey kardeşim, uzun lafın kısası bence hiç endişe etme, onlar sadece kendileri gibi aptalları kandıra bilirler. aklı az da olsa çalışan ve damarlarında o asil kanı taşıyan eninde sonunda onların ne b olduğunu görecektir.



Ey Asurîler ve Keyânîlerin cihangirlik zamanından pişdar, kahraman askerleri olan arslan Kürtler!... Beşyüz sene yattınız. Yeter artık. Uyanınız. Sabahtır. Yoksa sahrâ-i vahşette vahşet ve gaflet sizi vahşet sahrasında yağma edecektir. Hikmet-i ilâhî denilen makine-î alemin nizamı ve telgraf hattı gibi umum âleme mümted ve müteşa'ib kanun-i nûrân-î ilâhînin müessisi olan hikmet-i ilâhî ufk-i ezelden engüşt-i kaderi kaldırmış, size emrediyor ki, tefrika ile katre katre müteferrik su gibi zayi olan hamiyet ve kuvvetinizi fikr-i milliyetle tevhit ve mezcederek zerrâtın câzibe-i cüz'iyyeleri gibi gibi bir câzibe-i umum-î millî teşkili ile Kürt gibi bir kütle- ''azîmi küre gibi tedvir ederek şems-i şevket-i islâmiyye Osmâniyyenîn mevkibinde bir kevgeb-i münevver gibi câzibesini ittiba ile muvazene ve âheng-i umumiyyeyi muhafaza ediniz.
...........................................

Kaynak:turansavaşcısı

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE
 
Cuma hutbeleri bildiğiniz gibi merkezi sistemle okunuyor. Yani hiçbir İmamın kalkıp kendi insiyatifiyle bir hutbe hazırlaması mümkün değildir.Her hafta Cuma Namazına gidiyoruz İmamlarımızın ellerindeki yazılı metine harfiyyen sadık kaldıkları Hutbeyi dinliyoruz ve İddia edilenlerin hiçbir kelimesine şahit olmadık.Hutbeler Diyanetin sorumluluğundadır varsa bi suç unsuru Hukuk devletinde gereği yapılır.Ama bunların hepsi uydurma ve iftiralardan ibaret.
 
Cuma hutbeleri bildiğiniz gibi merkezi sistemle okunuyor. Yani hiçbir İmamın kalkıp kendi insiyatifiyle bir hutbe hazırlaması mümkün değildir.Her hafta Cuma Namazına gidiyoruz İmamlarımızın ellerindeki yazılı metine harfiyyen sadık kaldıkları Hutbeyi dinliyoruz ve İddia edilenlerin hiçbir kelimesine şahit olmadık.Hutbeler Diyanetin sorumluluğundadır varsa bi suç unsuru Hukuk devletinde gereği yapılır.Ama bunların hepsi uydurma ve iftiralardan ibaret.
Cuma hutbeleri mutlaka merkezi sistem ama biliyorsunuzbunu iddia eden de Yeni Şafak gazetesinin bir yazarı ve yanlışsa bir iktidarı karalıyor demektir.İktidarın başındaki Başbakan ise Avukat ordusuyla,şöyle bir iftira atan olsada dava açsam diye bekledigini açtıgı bir çok davadan belli ki bu yazar herhalde ispat edemeyecegi şeyi yazamaz.
Bakın şimdi bu konuda interneti taraken neye rastladım.Paylaşıyorum;

İktidarın, AB ve ABD istediği için hutbelerden çıkardığı ayet:

Allah katında din İSLAM’dır

AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Kretschmer’in bizzat, ABD Büyükelçisi Edelman’ın ise mektup yazarak rahatsızlığını dile getirdiği ayeti kerime, AKP hükümetinin gayretleriyle hutbeden çıkartılarak yerine hadisi şerif konuldu.

Hutbelere müdahale

AB ve ABD istedi… ABD Büyükelçisi Edelman bu ayeti okumayın diye Hükümete mektup yazdı. Ve her Cuma camilerde okunan “Allah Katında Din İslam’dır” ayeti hutbelerden çıkarıldı. Skandal düzenleme Din İşleri Yüksek Kurulu’nun hazırladığı yeni “Hutbe Değerlendirme Kılavuzu” ile ortaya çıktı. Bugüne kadar her Cuma namazında okunan Ali İmran suresi 19. Ayeti, “Allah Katında Din İslam’dır” ayetine yer verilmedi. Kılavuza göre bu ayetin yerine artık “Tövbe eden hiç günah işlememiş gibidir” Hadis-i Şerif’i okunacak.
Türkiye her geçen gün yeni bir skandal gelişmeyle sarsılıyor. Son olarak Diyanet’in Cuma Hutbelerinde okunan “Allah katında din İslam’dır” ayetinin hutbeden çıkarılması gündeme bomba gibi düştü. Ayetten AB ve ABD ülkelerinin yetkilileri rahatsız oluyordu. Eski ABD Büyükelçisi Eric Edelman’ın, geçen yıl Diyanetten sorumlu Bakan Mehmet Aydın’a bir mektup yazıp, söz konusu ayetin hutbeden çıkarılmasını istemiş olması skandalı daha da büyüttü. Söz konusu gelişme Ekonomi, Dış politikadan sonra camilerde okunan hutbelerin bile ABD tarafından belirlendiği eleştirilerine neden oldu. Skandal düzenleme Din İşleri Yüksek Kurulu’nun hazırladığı yeni “Hutbe Değerlendirme Kılavuzu” ile ortaya çıktı. Bütün müftülüklere gönderilen ve hutbe dualarının yeniden düzenlenmesine ilişkin kararları içeren Kılavuzda, bugüne kadar her Cuma namazından okunan Ali İmran suresi 19 Ayeti, “Allah Katında Din İslam’dır” ayetine yer verilmedi. Yeni düzenleme doğrultusunda artık imamlar Cuma Hutbelerinde söz konusu ayeti okuyamayacak. Kılavuzda bu ayetin yerine “Tövbe eden hiç günah işlememiş gibidir” Hadis-i Şerif’i okunacak.

Bir AB bir de ABD rahatsızdı

Cuma Hutbelerinde söz konusu ayetin okunmasından ABD ve AB’li yetkililer rahatsızlık duyuyordu. Hatta eski ABD Büyükelçisi Eric Edelman geçen yıl bu konuda Diyanet’den sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Aydın’a bir mektup yazmış ve bu mektupta söz konusu ayetin Hıristiyanlara tehdit olarak algılandığını belirterek Ayet-i Kerime’nin hutbeden çıkarılmasını istemişti. Aynı şekilde AB Yetkilileri de “Allah katında din İslam’dır” ayetinin diğer dinlere baskı olduğu ve laikliğe aykırı olduğu gerekçesiyle hutbeden çıkarılmasını istemişti. Geçen yıl AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Kretschmer bu konudaki rahatsızlığını bizzat iletmişti.

Diyanet uygulamayı savundu

Hazırlanan yeni Hutbe Kılavuzu’nda, Âl-i İmran Suresi’nin “Allah Katında Din İslam’dır” mealindeki 19. ayetinin bulunmadığını doğrulayan Diyanet yetkilileri, düzenlemenin AB ve ABD eleştirileriyle alakasının olmadığını iddia etti. Bir Diyanet yetkilisi, “Bu ayetin hutbenin sonunda okunması gibi bir şart zaten yoktu” diyerek düzenlemeyi savunmaya çalıştı. Ancak söz konusu düzenlemenin AB ve ABD’li yetkililerin baskısı nedeniyle gerçekleştirildiği belirtiliyor. Site kısayol;http://www.yeniklasor.com/q-6226-AB...kat%FDnda-din-%DDSLAM&%238217%3Bd%FDr....html

Zaten Fethullah Gülen'in oynadıgı oyunların bilincinde olanlar,zaten bu tür haberleri bekliyordu.Ateş olmayan yerden kolay kolay duman çıkmıyor.
 
İslamiyetin insana referansı Peygamberimiz Hazreti Muhammed'le bitmiştir.Sevgili Peygamberimizden sonra dinimizin tek referansı Kuran-ı Kerim'dir.Bu nedenlede dinimizde tarikatlara,şeyhlere ,şıhlara yer yoktur olmasıda mümkün değildir.Çünkü Kitabımızda bir müslümana dünya ve ahireti ile ilgili her bilgi verilmiştir.Bunlar uygulayıp uygulamama noktasında her kul yüce Rabbine karşı sorumludur.Dinimiz Allah ile kul arasında bir girecek bir ruhbanı asla kabul etmez.Bu da zaten İslamiyetin diğer dinler arsında bir üstünlüğü ve ayrıcalığıdır.Başka türlü düşünmek Allah esirgesin ''Şirk''e girer.
 
çok güzel bir yazı sedapınar..:goz:


arkadaşlar yorumlarınız konuyla alakalı olursa sevinirim..!
 
Geri
Üst