Zübeyde Hanım'a büyük ayıp

~silent scЯeam~;5085299' Alıntı:
atatürkçü olacağım diye soysuzlaşmaya gerek yok arkadaşlar alparslan'dan, fatih'e, fatih'ten, atatürk'e hepsi bizim atamız.
Bazılarının soytarı dediği o mübarek insanlar çağ açıp çağ kapatmıştır. Neyse cahilliklerine verelim.
Konuya dönecek olursak zübeyde hanım'ın isminin verilmesi güzel olurdu tabi fakat detaylara fazla takılmamak lazım.
Başka bir üniversiteye veya önemli bir yere bu isim verilip izmir halkının gönlü alınırsa konu kapanır.

büyüsün baba iyi söyledin.unutmayalım ki atatürk filistin cepesi vs vs osmanlı toprakları parçalanmasın die osmanlı için çarpışmıştır.gerçekten cahilliklerine verelim.
 
Birader osmanlı olmasaydı senin okadar çok toprağın olmazdı belkide ATATÜR dediğin adam türk olarak yunanistanda doğmazdı başkaları için çalışır çabalardı.Bence sen bu düşüncelerinle atatürkün yolundan gitme çünçü ATAM dünyada olsa yüzüne bile tükürmeye tenezül etmezdi.

Sundan emin ol ki ATATURK sen ve senin gibileri gorseydi migdesi bulanirdi..
 
Bazı arkadaşalar yazmış Akp osmanlıyı istiyormuş buda AKP nin hedefinin ne olduğunu gerici olduğunu gösteriyormuş töbe yarabbim ya.
İster Zübeyde Hanım olsun İster Katip Çelebi benim için hiç farkemez.
O arkadaşların kafadan gidersek Zübeyde Hanımda Katip Çelebi'de gerici oluyor =)
Yani yapmayın böyle şeyler.
 
Bi Ekleme Yapmak İstiyorum Bende

Bugün Milliyetçiyiz Atatürkçüyüz Diyenlerin Bazıları Geçmişini İnkar Ediyor. Milliyetçiler 3 Hilali Osmanlıdan Aldı. Atatürk Osmanlı Sayesinde Türk.
 
Zübeyde Hanım gibi pek muhtereme bir hanımefendinin ismi bir üniversiteye verilebilir tabi. Peki amaç ne? Acaba, yıllar önce İzmir' de defnedildikten sonra uğramış olduğu bir zalimliğin, bazılarına vermiş olduğu vicdan azabını bir nebze olsun dindirebilmek olabilir mi? Yani, günümüz Osmanlı düşmanlarının (fazla uzağa gitmeyin, bizim gibi Türk'tür bunlar) o zamanki atalarının, Zübeyde Hanım' ın Osmanlı sanat eseri olan mezarını bozmaları sebebiyle kemiklerinin sızlamasına sebep olmalarından ötürü, bugün günah çıkarırcasına böyle bir güzellik düşünmüş olabilirler mi diye inanmak istiyorum ama ayaklarım beni geri geri itiyor. Yahu, yıllar önce kadına yapmadığınızı bırakmamışsınız, mezarında bile rahat ettirmemişsiniz, bugün kalkmışsınız ismi üniversiteye verilmedi diye yaygara koparıyorsunuz. Madem bu kadar çok seviyorsunuz, hadi bakalım bu konuya da bi el atıverin. Zübeyde Hanım' ın vasiyetine uygun yapılan, ama sonradan İsmet İnönü tarafından bozulan mezarını geri onarın, ondan sonra ismini mi bi yere verirsiniz, bronz heykelini mi bi yere dikersiniz, söz ben de giyerim bi iş tulumu ırgat gibi çalışırım o projede...

Aşağıdaki yazıyı yazan: Mustafa Armağan
Bu da linki
Osmanlı düşmanları sonuna kadar okusun !




İşte Zübeyde Hanım'ın kayıp mezar taşı

Zübeyde Hanım, tarihin kaydettiği en büyük anaların biri ve hakikatte o anaların en büyüğüdür... O kendinden doğan "dehâ"yı -babasız kalmasına rağmen- canlı ve heyecanlı tutmayı, kuvvetlendirmeyi ve kemale erdirdikten sonra yüce bir armağan olarak milletine vermeyi başaran ulu bir kadındır. Türk kadınlarının yüz suyudur."

Benzerini binlerce defa duyduğunuz klişelerden biri daha.

Nutuk atmaya gelince birisine 'en büyük' demek iyidir hoştur da, o "en büyük"e layık olduğu muameleyi neden göstermediğiniz daha önemli değil midir?

Geçen hafta Zübeyde Hanım'ın vasiyetini gündeme getirmiş ve ona neden sahip çıkılmadığını sormuştum. Tabii hakaretler, zaten kim olduğum belliymişler, hangi gazetede yazıyormuşumlar hiç gecikir mi?

Daha ne yapalım, nasıl ikna edelim bu nazlı zevatı? Altına Zübeyde Hanım'ın bizzat mührünü bastığı vasiyetnamenin Osmanlıcasını yayınlıyorsunuz, sanki tek satırını okuyabilmişler gibi "Bunun kaynağı ne?" diye hesap soruyorlar. Kaynağını verince itirazlar eksilecek sanmayın. Ona da evlere şenlik bir kulp takacaklarından adım kadar eminim.

İstediniz, o zaman buyurun kaynak: Vasiyetname ilkin Atatürk'ün anne tarafından akrabası olan Cemal Bolayır'ın arşivinden alınıp 10 ciltlik Kemal Zeki Gençosman ve Niyazi Ahmet Banoğlu'nun birlikte hazırladıkları "Atatürk Ansiklopedisi"nde (May Yayınları, 1971), son olarak Cemil Sönmez'in Atatürk Araştırma Merkezi gibi resmî bir kurum tarafından "Atatürk'ün Annesi Zübeyde Hanım" (2007) adlı derlemesinde basılmıştır.

20gjf68.jpg


Şimdi. Birileri yine hoşlanmayacak olsa da soruyorum:

1) Zübeyde Hanım'ı çok sevdiklerini söyleyenler neden vasiyetine uygun yapılan eski mezarını kaldırdılar?

2) Onun gibi dini bütün bir kadının, ancak putperestlere layık bu 'laik' mezarda kemikleri sızlamadan uyuyabileceğine inanıyor musunuz?

3) Hadi o kaya parçasını getirip başına diktiniz; peki Latife Hanım'ın yaptırdığı sanat değeri taşıyan talik yazılı kitabeyi neden bir hatıra olarak muhafaza etmediniz de depolara attınız? "Zübeyde Ana"nın mezar taşının nazarınızda bir müzede sergilenecek kadar olsun değeri yok mudur?

Atatürk'ün Çankaya'daki son Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak, annesinin mezarına kaya koyma fikrinin Atatürk'ten çıktığına inandırmaya çalışır bizi.

Buna göre Atatürk "yıllar sonra" annesinin mezar taşının bir fotoğrafını görmüş ve üzerinde "TBMM Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin valide-i muhteremeleri Zübeyde Hanımefendi'nin..." yazılı mezar taşından hiç mi hiç hoşlanmamış ve şu ilginç emri vermiş:

"İlk fırsatta İzmir'e gidersin, bu sandukayı ve kitabeyi kaldırtırsın, dağdan iki büyük ve uzun taş getirtirsin, birini olduğu gibi bir temel üzerine tespit ettirir; diğerini baş tarafına diktirirsin ve bunun bir yerini biraz düzelttirerek (üzerine) "Atatürk'ün anası Zübeyde burada gömülüdür." diye yazdırırsın, altına da ölüm tarihini koydurursun, yeter."

29malch.jpg


Atatürk bir şeyi emredecek de yapılmayacak, öyle mi? Siz öyle sanın. Koskoca Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri emri ne yapmış biliyor musunuz? Resmen unutmuş veya ihmal etmiş!.. Şöyle diyor kendisi "Atatürk'ün Hususiyetleri" adlı kitapta:

"Hem üzülerek, hem de utanarak itiraf edeyim ki aradan uzun zaman geçtiği halde ben bir türlü bu emri yerine getirememiştim."

Ya... Bunların Atatürkçülüğü de bu kadar işte. Ekmeğini yediğin adamın emrini yerine getirmiyorsun, sonra de pudralanmış yüzünle hatıralarını yazmaya kalkıyorsun.

İşin bundan sonrası başka bir âlem.

1938 yazında, hasta yatağındaki Atatürk biraz avunsun diye İzmir Belediye Başkanı Behçet Uz, Zübeyde Hanım'a bir 'türbe' yaptırma teklifiyle gelir Dolmabahçe Sarayı'na. Atatürk'ün cevabı "Hayır"dır. Nasıl bir mezar yaptırılması gerektiğini yeniden hatırlatır Hasan Rıza Soyak'a. Zaten birkaç ay sonra da Atatürk ölür ve mesele kapanır.

Bilindiği kadarıyla Zübeyde Hanım'ın bugünkü mezarı 1940 yılında İsmet İnönü'nün cumhurbaşkanlığı döneminde yaptırılır. Yani Atatürk'ün 15 yıllık cumhurbaşkanlığı sırasında taş gibi yerinde duran güzelim mezar taşı kaldırılıp atılır ve yerine o kaya parçası konulur. Üzerine de bütün dinî veya geleneksel değerlere sırt çevirmiş o tatsız ve garip yazı yazdırılır.

Şimdi benden belge isteyenlere soruyorum:

Bu bilgileri bize servis eden Soyak'ın elinde belgesi var mıdır? Yok. Peki onca yıl Ata'nın emrini savsaklamış birisine nasıl inanıyorsunuz? Dahası, Atatürk'ün kendisi için bu denli önemli bir kararı (annesinin mezarını) başkasının keyfine bıraktığına inanacak kadar saf mısınız?

Ben burada bir fırıldağın döndüğü ve Zübeyde Hanım'ın her şeyiyle 'Osmanlı' kokan bir mezarda yatmasından rahatsız olanların el çabukluğu marifetiyle karşı karşıya olduğumuz kanaatindeyim. Bunu anlamak için eski yazılı mezar taşına şöyle bir bakmanız yeterli olacaktır.

İşte size Zübeyde Hanım'ın depolara attırılarak unutturulmaya çalışılan mezar taşının fotoğrafı. Değerli dostum Yaşar Aksoy'un özel gayretleriyle bulduğumuz ve fotoğrafı, uzun zamandan beri ilk defa yayınlanan Zübeyde Hanım'ın kayıp mezar taşı nerden çıktı biliyor musunuz? İzmir Arkeoloji Müzesi'nin deposundan...

Fotoğraftan okuduğumuz kadarıyla Genel Sekreter Soyak yazıyı dahi yanlış hatırlamış. Mezar taşı yaptırıldığında Atatürk Meclis başkanı değil, cumhurbaşkanıymış. Demek ki en azından Kasım 1923'ten sonra hazırlanmış.

Latife Hanım'ın yazdırdığı kitabe, kelimesi kelimesine şöyle diyor:

"Hüve'l-bâki. Türkiye Reis-i Cumhuru Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinin vâlide-i muhteremeleri Zübeyde Hanım'ın ruhuna rızâen lillâhi'l-Fâtihâ. Sene 1338 (1923)."

Geçen hafta okuduğunuz vasiyete de böylesine "gerici" bir kitabe yakışırdı zaten. Belki bu yazıdan sonra birileri harekete geçer de en azından teşhire konulur. Ama bana sorarsanız ancak Zübeyde Hanım'ın baş ucunda sızısı dinecektir.



He unutmadan, maksadı saçı örtmek olan ve dini bir emir olan bir bez parçasına, sırf muhalefet olsun diye eşarp, türban, yazma, başörtüsü gibi endüstriyel yorumlar yapan komedisyenleri de huzurlarınızda ayrıca alkışlamak istiyorum müsadenizle, çok harikaydılar...
 
Açtıkları üni lerin isimlerine bakın,bunların ne olduğunu anlarsınız..
 
eyvallah dost bunların işi laf salatası tavukmu yumurtadan çıktı yumurtamı tavuktan hesabı.önceden memleketin kaymağını yiyip yatıyorlardı şimdi iş değişti bu yüzden kuyruk muhabbetti.
 
referandumu çok sevenler hadi bu meseleyide sunun...madem izmirliler bu konuya tepkili sizlerde hak yemeyin ve izmirlilerin fikrini alın..hani demokrasi havaları atarsınız ya...
 
" DÜZCELİ MEHMET" bu yazısını atlamışım, teşekkürler; vesile oldun ! Son noktada bu olmuş. Yalnız metnin altındaki "bez parçası" ifaden biraz yakışıksız kaçmış, lütfen düzeltiver; şimdiden teşekkürler !

Bir düşünür de öyle demiş ya; Göz herşeyi görür ama kendini asla !..
 
....... metnin altındaki "bez parçası" ifaden biraz yakışıksız kaçmış, lütfen düzeltiver; şimdiden teşekkürler ! ...........



lever kardeşim,
"Bez parçası" ifadesinden dolayı sanırım kırıldın bana. Belli ki ince fikirlisin, hep öyle kalırsın inşallah, teşekkür ederim.
Şöyle ki;
Anlatacağım şey, buradaki en az %90' lık kesim için hiçbir şey ifade etmez ama bunu anlayabilecek geri kalanlar için önem arzeder ve aslında büyük bir ihtimalle bu azınlığın hepsi de biliyordur bu olayı. Hocaefendi "Fasıldan Fasıla" kitabında der ki;


Hz. Ömer (r.a), Hudeybiye anlaşması esnasında, altında Efendimiz’e (s.a.s) biat edilen Rıdvan ağacını, daha sonraları bazı kimseler tarafından saygı ve hürmet gösterildiği için kestirmiştir. Vakıa Allah Resûlü’nün (s.a.s) her hatırasına sahip çıkmak ve onlara saygı duymak güzel bir duygudur. Hatta O’nun gül kokulu mübarek ayaklarının bastığı tozu-toprağı, bir Kuddûsî edâsıyla: Ol Medine izi-tozu bu Kuddûsî yüzüne tûtiyâdır.’ deyip koklamak isteriz. Başlangıçta hâlis duygu ve düşüncelerden kaynaklandığı hâlde, daha sonraları suiistimal edilebilen bu türlü hareketlerin, zamanla ibadete dönüşmesi endişesine karşı önceden tedbir almak lâzımdır ki Hz. Ömer de bunu yapmıştır. Evet Hz. Ömer’in, altında Allah Resûlü’ne (s.a.s) biat edilen ağacı bu türlü endişelerden dolayı kestirmiş olması engin bir basiret ve firaset ifadesidir.
Ama, ne acıdır ki bizler, hiçbir zaman bu dengeyi tam koruyamamışızdır. Ya, şöyle-böyle büyüklerle alâkalı eserleri, yerleri takdis eder şekilde ifratlara sapmış ya da sözde tevhît adına veya bidatlere karşı tavır alma mülâhazasıyla tefritlere saparak tarihi tahrip etmiş, evliyâ, asfiyâ ve enbiyâyı hafife almışızdır.
Bu konuda orta yol, Allah (c.c) indindeki kıymetli yerler ve büyükler mutlaka ta’zim edilip büyük kabul edilmeli, ama büyüklüklerine esas teşkil eden nispeti görmezlikten gelerek bizzat bir takdis ve tazime de gidilmemelidir.


Sanırım bu yazıdan sonra mesele anlaşılmıştır. Yani, Allah' ın (CC) kadınlara emri başını örtmeleridir. Önemli olan bu işin yapılmasıdır. Zor olan budur. Bu emri sırtlanıp yüklenebilmek çok büyük fedakârlıklar gerektirir. Aileni, toplumu, medyayı karşına alırsın. İş bulma imkânın azalır, üçüncü sınıf insan muamelesi görürsün. Evet, bu iş çok kutsaldır ama aslında bu emri yerine getirmek için kullandığın nesne sonuçta 1 metreye 1 metre ebatlarında gerçekte bir bez parçasıdır. Kalitesinin ve markasının bir önemi var mıdır? Fiyatının ahiret gününde bir önemi olacak mıdır? Sadece sonuca bakacaklar, bunu nasıl yaptığınla ilgilenmeyecekler değil mi? Vücudumuzda 220 kibrit çöpünün başını kaplayacak kadar fosfor, 6 kalıp sabuna yetecek kadar yağ, yaklaşık 380 gramlık kok kömüründeki kadar karbon, 2,5 cm'lik bir çivideki kadar demir vardır diye anlatılır. Ne kadar basit ve ucuz bir yapımız var aslında değil mi? Tartıp satsan 20 TL etmez. Ama ruhumuzun ve güzel ahlâkımızın değerini hangi cihaz ölçebilir. İşte Hz. Ömer' in ağacı kestirtmesinin hikmeti burada. Bir nesnenin ruhundan daha çok cismine değer verilmeye başlanınca, madde gitgide daha çok ön plana çıkmaya başlıyor. Sahabenin başlarına sardıkları sarıklarının bir amacının da savaşta şehit olduktan sonra kefen yerine kullanılmak olduğunu biliyor muydun? Allah Rasulü' nün sünneti olan sarığın kanlı bir bedene kefen olmasının onu küçülttüğünü söyleyebilir miyiz? Kur'an, içinde yazılanlar, emirler-yasaklar ve öğütlerdir. Elimizde tuttuğumuz kitap ise "MUSHAF" tır. Yani Allah kelamı olan Kur'an' ın içinde saklandığı nesneye mushaf denir ve gerçekte kâğıttan yapraklardan oluşur. Duvarda yıllarca boşyere asılı kalsa onun bir değeri var mıdır, yoksa eline alıp okuyup anladığınla amel ettiğinde mi işe yarar. Altın varaklarla ciltlense sahibine bir faydası olur mu?
İşte bunun gibi. Tüm bunlardan sonra diyebilirim ki; bez parçası bir küçümseme ifadesi değildi. Gerçekten de bezden olduğu içindi. Eğer bir ablam ya da bacım, maddi imkânsızlıklardan dolayı eskiyen bir çarşafı kesip başına türban diye bağlasa, ben o kişinin önünde saygıyla eğilir, hatta yere kapanırım. Emri yerine getirmek uğruna gösterdiği bu yüce davranışa benim tepkim bu olur? Başında 100 TL' lik falan marka ipek türban ama hakkını veremeyen bir başkasına sadece acırım o kadar!!!
Kardeş, Allah (CC) işlerini rast getirsin, sağlıcakla kal.
 
Cumhuriyeti ve demokrasiyi sindiremiyorlar,gerici zihniyeti!!!
 
kendı ısımlerını vermeyı bılıyorlar uni lere
 
Birader sen bitmişsin çürümüş senin düşüncelerin yazık sadece acıyorum sana.
şunuda aklına sok
hakkıdır HAKKA tapan milletimindir istiklal.



EY MİLLET ! ALLAH BİRDİR, ŞANI BÜYÜKTÜR..


"Ey millet! Allah birdir, şanı büyüktür. Allah'ın selâmeti, sevgi ve iyiliği üzerinize olsun. Peygamber Efendimiz Hazretleri, Cenâb-i Hak tarafından insanlara dinî hakikatleri tebliğe memur edilmiş ve resul olmuştur. Temel nizami, hepimizin bildiği Kur'ân-ı Azimuşşan'daki açık ve kesin hükümlerdir.

İnsanlara maneví mutluluk vermiş olan dinimiz, son dindir, mükemmel dindir. Çünkü dinimiz; akla, mantığa ve gerçeklere tamamen uymakta ve uygun gelmektedir. Eğer akla, mantığa ve gerçeklere uymamış olsa idi bununla diğer ilâhî tabiat kanunları arasında birbirine zıtlık olması gerekirdi. Çünkü bütün tabiat kanunlarını yapan Cenab-ı Hak'tır.

Arkadaşlar! Cenab-ı Peygamber çalışmalarında iki yere, iki eve sahipti. Biri kendi evi, diğeri Allah'in evi idi. Millet işlerini Allah'ın evinde yapardı. Hazret-i peygamber'in mübarek yollarını takip ederek bu dakikada milletimize ve milletimizin şimdiki ve geleceğine ait konuları görüşmek maksadıyla bu kutsal yerde, Allah'ın huzurunda bulunuyoruz. Beni bu şerefe kavuşturan Balıkesir'in dindar ve kahraman insanlarıdır. Bundan dolayı çok memnunum. Bu vesile ile büyük bir sevaba nail olacağımı ümit ediyorum.

Efendiler! Camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Camiler, söylenenleri dinleme ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılması lazım geldiğini düşünmek, yani birbirimizin görüş ve düşüncelerini almak için yapılmıştır. Millet işlerinde her ferdin zihninin başlı başına faaliyette bulunması lâzımdır. İşte biz de burada din ve dünya için, geleceğimiz için her şeyden önce hakimiyetimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım.

Ben yalnız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum. Hepinizin düşüncelerini anlamak istiyorum. Millî emeller, millî irade yalnız bir şahsın düşünmesinden değil, millet fertlerinin tamamının arzularının, emellerinin bileşkesinden ibarettir. Bundan dolayı benden ne öğrenmek, ne sormak istiyorsanız serbestçe sormanızı rica ederim."



MUSTAFA KEMAL ATATÜRK.


Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi​

Ey Türk Gençliği!​
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!​

Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927​

ata_imza.gif
 
hayırlısı ile eski iktidar muhalif akpliler bu konuya da türbanı alet etmeyi başarmışlar

olay reytingleri düşen tvlerin çareyi kavga çıkarmakta buldukları durum :thumbdown:

akp tarihine bir kara leke daha eklendi sadece
 
bu olaya son günlerde duyduğum en anlamlı sözle cevap vermek istedim...


insanları da para gibi ışığa tutun içinde atatürk yoksa sahtedir...


Saygılarımla
 
Bunu söyleyenler,
Üniversitenin ismi "Nene Hatun" olarak konulması uygun görülseydi,eminimki İrtica yaygaraları koparacaklardı.
Sonuç olarak; okulun ismi değil önemli olan, vermiş olduğu eğitim kalitesidir.
 
basi kapali kizlarin okuyamadigi bir okula kapali bir kadinin adinin verilmesi ne derece dogru?

muhim olan basi kapali olmasi degil ki... ben ilk bastan soyledim... yasanmis seyleri... sehit adlari uzun diye nimet cubukci kararname cikarttirdi ve sehit adlari okullardan silindi.... ic isleri mevzuatinda duzenleme yapti akp ve sehirlere cadde ve sokaklara pkk lilarin adlarinin verilmesi icin kanun cikarildi.. guneydoguda ve doguda suan bir cok cadde sokak ve park adlari pkk lilarin adlariyla degistirildi... kayseride universite yapildi abdullah gulun adi konuldu vs vs... yani bunlari toplarsan su sonucu cikarirsin.. ATATURK e olan kini nefreti gosterme taktigi bunlar.. cunki ATATURK osmanliyi bitirdi ve demokratik ozgur laik guclu bir TURKIYE kurdu... sonucta AKP dinci bir parti... basi kapali birinin adini koymak onlara onur verir.. ama bu kadin ZUBEYDE annemiz olamaz.. cunki o ATATURK u ATAMIZ i dogurdu... baska bir kapali kadin adi onerilseydi emin ol ki direk kabul gorurdu...
 
Geri
Üst