Yumurtlayın, Rahatlayın!

icemen

New member
Katılım
7 Şub 2007
Mesajlar
20,136
Reaction score
0
Puanları
0
Hiç sevmem diplomasiyi… Elektrik düğmesiyle ampulünkine benzer onda ilişkiler. “Nasılsın” denir önce, yalandan gülümsenir ve otomatikman “iyiyim” denir sonra. Sadece “mış” gibi yaparsın; seviyor-muş gibi, beğeniyor-muş gibi, özlüyor-muş gibi, anlattıklarına keyiften ölüyor-muş gibi, katıla katıla gülüyor-muş gibi…


Tıpkı bir “kayıt” altına alınıyor-muş gibidir. Nasılsın?, İyiyim. Nasılsın?, iyiyim. “Dur yeniden başla, bu olmadı gülümsemedin!. Gülümse ve başla; ”Nasılsın?, iyiyim. Nasılsın?, iyiyim.. “Oldu, tamam. Diğer sahneye geç…” Rahat- hazrolll..Rahat- hazrolll… Rahat… “Hadi şimdi defol”, deniyor-muş gibi falan.

Yani oldukça otomatikman ve oldukça yalan.

*****

“Otomatikman ve yalandan”ın sebebini bulmak için şimdi oturup samimiyetle düşünelim mi? Ama samimiyetle. “Samimiyetle”in anlamını tekrar edelim önce; “olduğu gibi, içinden geldiği gibi, yapmacık değil, belki öylesine ama ‘sadece öyle gerektiği için’ hiç değil”.

Mesela ben çocukken bir ara hani yatılı misafirden bıkmıştım da… Hani kapıdan girene ilk sorum; “yatacak mısınız, gidecek misiniz?” olurdu ya, öyle… O zaman bizimkiler “çocuk işte bakmayın” derdi de, hoşlandıklarımı yada hoşlanmadıklarımı belli etmeyi büyüyünce de sürdürdüm ya… İşte öyle.

Çocuk sahidir. Çocuk, “başbakan” olsan sevmediyse yerden taşı alıp atar mı? Atar. Çocuk, çöpçü olsan, sevdiyse koşup kucağına atlar mı? Atlar. Ve sonuçta kucağına da atlasa, ardından taşla da kovalasa, yaptığı şey “sadece ve sadece içinden öyle gelmesinden” değil midir? Elbette, çocuk yaptığı her şeyi kendisi için yapar.

O zaman çocuk eşittir samimiyet diyelim ve sonraki bölüme geçelim mi?

*****

Şimdi birer günlüğüne “samimiyet”le davrandığımızı düşünün. Çocuk gibi, sahi ve dürüst. Dolambaçsız ve net. Terfi için- zam için- hoş görünmek için- hoş tutmak için- popülerlik için- yaranmak- yaltaklanmak- kaybetmemek- kazanmak için hiç değil… Sadece içinden öyle geldiği için işte ve bir günlüğüne sadece.

Sonra dün ne yaptıysanız aynısının üstünden geçin “çocuk” halinizle. Dün “seni seviyorum” deyip çıkmıştınız ya evden karınıza/ kocanıza… Yalandı. Bu gün sadece “hoşça kal” dediniz. Dünkü kadar parlak olmadı ama “sahi” oldu.

Dün nezaketen “saçın çok yakışmış” demiştiniz ya yan komşuya, “günaydın” dedikten hemen sonra… Hani içinizden “daha berbat sarı yok muydu” dediğiniz anda... O da yalandı. Bu gün sadece” güle güle kullan, ama ben eskisini daha çok severdim” dediniz. Kadın dünkü kadar mutlu olmadı, köşeyi dönünceye kadar el de sallamadı ama “sahi” oldu.

Ve bunu akşama kadar her gerektiğinde yaptınız, belki hep yapmak istediğiniz de buydu. İyi oldu.

*****

“Sahi”likten kasıt ne üzmek ne kırmak aslında. Bir şeyi kaybetmek pahasına “sevgiliyi- eşi- işi- parayı- arabayı- evi”; dürüstlükten ve “kendi”likten taviz vermemek sadece. Giden zaten gider. O ilişki bu gün bitmezse sonraki pürüzde yine biter. Para kazanılır- kaybedilir- kazanılır- kaybedilir bu böyle sürer.. Arkadaş, seni “sen” olduğun için sevmemişse kendi kaybeder.

Arkadaş yine bulunur, eş- sevgili yine bulunur, para zaten karın tokluğudur- gözün tokluğudur- fazlası belanın çokluğudur.. Ama “kişilik” tam terk eder. Dedim ya “sahi”likten kasıt ne üzmek ne kırmak aslında. Biraz daha kendimiz olmak... Arada bir kendimize ait fikirlerimizin de olması demek.

Kafa sallarken, onaylarken, aslında içimiz tam aksini söylerken yumurtaların iç şişirmesi yerine, arada bir herkesin yumurtlaması demek. Öyleyse siz de, önce zararsız miktarda çocuklaşıp- yumurtanızın nasıl görüneceğini boşlayıp- birkaç yumurtanın da kazara kırılmasına hiç mi hiç takılmayıp,

Yumurtlayın, rahatlayın ;)



Hatice Olgun
 
Geri
Üst