Yetti,Kabak tadı verdi !

Sh0ck

∂σğαℓ αƒяσ∂ιzуαк
Katılım
6 Mar 2006
Mesajlar
4,248
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
always here..
Senaryo hiç değişmez. Her yıl vakti gelince, Washington'dan Ankara'ya aba altından sopa gösterilir.

Denir ki:
"Ayağını denk al, yoksa Ermeni soykırımı tasarısı Kongre'den geçer."

Bu arada İsrail devrededir.
Yahudi lobileri çalışır. Onların mesajı da benzer havadadır:

"İsrail'le iyi geçinin, yoksa Washington'da size yardımcı olmayız."

Bu arada Türkiye Washington'da lobi şirketleri tutar. Dünyanın parasını harcar.
Diplomatlarımız, Amerika gibi bir süper gücün başkentinde enerjilerinin çok büyük bir bölümünü soykırım kararını engellemek için harcarlar.

Her yıl böyledir bu.

Yılan hikâyesidir yani.
Zamanı gelince, Amerikan Başkanı kimse, çıkar bir konuşma yapar. Soykırım sözcüğünü kullanmaz ama ağırlık açısından hiç de ondan aşağı kalmayan deyimleri konuşmasının içine yerleştirir.

Sonra ortaklık durulur.

Bir dahaki yıla kadar yine aynı oyunun hazırlıkları yapılır.

Amerikan yönetimleri, Cumhuriyetçi olsun, Demokrat olsun hiç değişmez, soykırım tasarısını Türkiye'ye karşı bir koz olarak kullanmayı sürdürürler.

Kapalı kapılar arkasında, " Meraklanmayın, Kongre'de engellenir bu iş ama siz de şunu şunu yapsanız" telkinleri kulaklara çalınır. Ya da her zaman çalınmasa bile, Amerikan yönetiminin elindeki ağırlıklı kozlardan birinin bu olduğu malumdur.

Bir de şu vardır:

Amerikan Kongresi'nden soykırım kararı çıkmasa da, Amerikan yönetimleri böyle bir karara karşı olduklarını açıklasalar da, Washington'da çoğunluk Osmanlı Ermenilerinin başına gelenleri soykırım olarak niteler.

Bunu da bilirsiniz.
Şimdi bu oyuna Amerika'daki en etkin Yahudi örgütlerinden birinin katıldığı anlaşılıyor. ADL'nin 'Ermeni soykırımı'nı tanıma kararı almasının, malum tasarının ABD Kongresi'nden geçmesi ihtimalini güçlendirdiği belirtiliyor.

Bu yüzden Ankara medyayla birlikte hop oturup hop kalkmaya başladı.
Durup düşünmekte yarar var.

Bu oyun her yıl oynanacak mı? Yoksa kesip atmak daha iyi olmaz mı?

Böylece Türk-Amerikan ilişkileri, Türkiye'yle İsrail arasındaki ilişkiler daha gerçekçi, daha sahici bir raya oturmaz mı?

Evet, düşünmekte yarar var.

Amerika'nın bu ülkedeki imajı zaten yerlerde sürünüyor. İsrail'inki de farklı sayılmaz. Soykırım tasarısının Kongre'den geçmesiyle birlikte bu imaj iyice dibe vurur; Türkiye'nin Amerika ve İsrail'le ilişkileri de büyük darbe yer.

Sonra herkes şapkasını önüne koyup düşünür, taşınır, doğru yolu veya sahici olanı bulmaya çalışır.

Yanlış anlaşılmasın.
Amerika ve İsrail'le ilişkileri önemsiyorum. Her alanda daha da geliştirilmeleri gerektiği kanısındayım. Müttefikliğin, dostluğun yararına inanıyorum.

Ayrıca soykırım konusunun Kongre'lerde, parlamentolarda ele alınmasına, böylesine trajik tarih sayfalarına siyaset kurumlarının karışmasına kesinlikle taraftar değilim.

Bu arada, Türkiye'nin kendi dış politika çıkarlarıyla Amerika ve İsrail'in çıkarlarının her zaman uyumlu olamayacağının altını çizmek gerekir diye düşünüyorum.

Türkiye'nin bir İran'la, bir Suriye'yle, bir Irak ya da Filistin'le, genel olarak Arap dünyasıyla ilişkilerinin Amerika ve İsrail'le her zaman aynı çizgide olamayacağını bilmekte de yarar var.

Amerika ve İsrail'deki bazı neo-con çevrelerin uçuk projelerine Türkiye'nin sıcak bakmak gibi bir mecburiyeti de yoktur.

Amerika'yla İsrail'in Ortadoğu'da yaptıkları, yapabilecekleri bazı büyük yanlışların bedelini ödemek zorunda da değildir Türkiye...

Ne yapmalı?

Bu sorunun karşılığını ilgili tüm tarafların soğukkanlı düşünmesinde yarar var. Çünkü, ABD Kongresi'nde soykırım tasarısı kabak tadı vermiş durumda...

Ankara, hakikaten kabak tadı vermiş olan bu oyunun artık Türkiye'nin manevra alanını daha fazla daraltmasına karşı gerekli adımları, -başta Ermenistan'la ilişkileri normalleştirme olmak üzere- bir an önce atmalıdır.

Yetti artık!

Hasan CEMAL
 
\\\\\Amerika'yla İsrail'in Ortadoğu'da yaptıkları, yapabilecekleri bazı büyük yanlışların bedelini ödemek zorunda da değildir Türkiye...////

ama bu oyunlara dur demek zorundadır.tarihin ve insanlığın türklere yüklemiş olduğu misyon hep aynıdır.zulme karşı dik durmak.yeryüzünde adaleti ve barışı dağıtmak.hakka özen göstermek.bu misyon asla değişmemiştir değişmezde.şimdi bazı kesimler diyebilirki bunu bu hükümet mi yapacak bu yöneticilermi yapacak.olaya böyle bakılmamalı.bunu biz millet olarak yapacaz.yani sorumluluktan kaçarak en kolay olanı seçmekten vazgeçecez.topu sürekli siyasetçilere atıp biz kenarda durmayacagz.zaten cumhuriyetin gereklerinden biridir bu..
 
KIRMIZI çizgileriyle meşhur Dışişleri Bakanımız Abdullah Gül daha Çankaya’ya çıkmadan, Amerika’daki Yahudi cemaatine ait "Anti Defamation League" (İftira ve İnkárla Mücadele Birliği) isimli lobi kuruluşu, kendisine muhteşem bir hediye sundu:

Yıllardır bizim "Onlar trajik olaylardır. Türkler ve Ermeniler karşılıklı olarak birbirini öldürmüştür. Ama bu hiçbir zaman soykırım değildir" dediğimiz olaylara ABD’deki bu kuruluş da bundan böyle "soykırım" diyecekmiş.

Neyse ki bu Anti Defamation League’e ağır bir mektup yazıp "Nasıl böyle bir açıklama yaparsınız?" diye soran bir Jak Kamhi’miz var. Jak Bey sormakla kalmadı onlara:

"Almanya’daki bir Musevi ne ayaklandı, ne toprak istedi, ne de kimseleri yaraladı. Yalnızca kökenlerinden dolayı, "genlerinden" dolayı yok edildiler. Türkiye’de ise öyle bir şey olmadı. Bunlar ayaklanıp toprak istediler. Savaştılar. İnsan öldürdüler. Elbetteki bunun karşılığında da direnç gördüler. (O nedenle) buna ’soykırım’ denemez" dedi.

Dedi ama bilelim ki "bilim adamı" kisveli bir "tetikçi"nin Amerika’daki en güçlü savunucularımızdan Holdwater’ı devre dışı bırakmasının ardından bu ikinci darbe, Türkiye açısından en önemli bir kalenin daha yıkılması anlamına gelmektedir.

ABD Temsilciler Meclisi’ne verilen ve düne kadar 225 imzaya ulaşan bir öneri "Kongre’nin, Ermenilerin maruz kaldığı olayları soykırım olarak tanıdığını" ilan edecekleri günü bekliyor.

Öyle tahmin ediyoruz ki, Sayın Gül Çankaya’ya çıkar çıkmaz Kongre kendisine bu hediyeyi sunacaktır.

Gördüğünüz gibi bu iktidarın "çok başarılı" dış politikası sayesinde 7 milyon kadar masum Yahudiyi fırınlara doldurup yakan, gaz odalarında boğan Almanlar’la aynı hizaya geldik.

Yeri gelmişken bir parantez açıp soralım:

Onlara neden Alman yerine Naziler deniyor da, bize gelince suçlu tüm Türkler oluyor?

Gördüğünüz gibi, biz yıllardır "her türlü tedbir alınmıştır" benzeri boş laflarla vakit öldürürken Ermeni lobisi tek tek bütün kaleleri zapt etti.

İyi anımsarız... Son olarak Sayın Abdullah Gül’e "Doğan Medya Grubu mensuplarına özel bilgi vermek" amacıyla geçen yıl İstanbul’da yaptığı konuşma üzerine, bu gelişmeleri işaret ederek "Hükümet olarak ne yapmakta olduklarını" sormuş, aynı boş yanıtlardan birini almıştık.

Son olarak somut bir adımı geride kalan mart ayında atacaklardı. Artık siyasi yoldan sonuç alamayacağımızı onlar da görmüş olmalılar ki, tek çare olarak Türkiye’nin Uluslararası Adalet Divanı’na başvurma hazırlığını tamamlanmak üzere olduğunu, 23 Mart 2007 tarihinde bizzat Abdullah Gül ilan etmişti. Hatta "kararın yakında kamuoyuna duyurulacağını" söylemişti.

Ne oldu?

Belli ki bir karar veremediler. Yani oradaki kırmızı çizgi de kağıda düşmeden uçtu gitti.

Hele bir ABD Kongresi de "soykırım"ı kabul etsin... Sıra "tazminat" taleplerine, "AB’ye kabul için, siz de soykırımı kabul edin" dayatmalarına gelince biz göreceğiz kırmızı ışıkları...


Oktay Ekşi


Çok Güzel Yazılmış bir yazıyıda ben sunuyorum . Yorum Yok .
 
iki yazı tam olarak birbiriniz zıttı.tamda ermenisi-rumu-YAHUDİSİ için en güzel ortam.işte böyle sözde gündemlerle bizleri oyalıyorlar.ABD nin soykırımı kabul edeceği falan yok.kimse kırmızı çizgilerdende vazgeçmedi.ama oynanan oyun büyük olmasına rağmen her zmanki oyun.
BÜYÜK İSRAİL OYUNU....tekrar söylüyorum artık bunlar kabak tadınıda geçti ......
 
Milli bir konuda bile bir araya gelemeyen,böyle bir durumdan bile siyasi gelir elde etmeye
çalışan insanlarımız oldukça biz arpa boyu yol alamayız.
AB ye alınmama sebebimiz sadece ermeni olaylarınamı kaldı yada soykırım meselesi
karşımıza sadece abd şerefsizleriylemi çıktı,tanıyan devletler var biz neleri tartışıyoruz.
Dost görünenlerin nekadar dost,müttefik saydıklarımızın nekadar müttefik olduğunu
anlama durumundayız ve hareketlerimizi buna göre çıkar üstüne kurmayı bizde becermeliyiz.Önce içimizdeki kavgayı bitirip ortak birşeylerde,biryerlerde buluşup,
dışarıdan bakanlara tek olduğumuzu göstermeliyiz.Şu iki yazıyı okuyan bir yabancının
düşünceleri nasıl olurdu acaba,düşünmeye bile gerek yok.
Soykırımı tanıyan fransa hakkında ne yaptık, unutmaktan başka,seçkinlerimizin tatil denince
ilk soluğu PARİSTE alması normalmi,yada hala TOTAL gibi istasyonlardan depo dolduran
araç sahipleri olmalımı,biz ne yapacağımızı yada yapabileceğimizi tartmaktan aciz oldukca
bu şerefsiz daim düşmanlarımız bize sağdan soldan vurmaya devam edeceklerdir.
Nerde üniversitelerimiz,nerde tarihçilerimiz,büyükelçilerimiz,devlet adamları,iş adamları
kültür elçileri,sanatçılar,milli yazarlar NERDE derdimizi anlatacak olanlar.
BİR VE BİRLİK OLMALIYIZ , BARİ DŞARIDAN BAKANLARA.
SAYGILAR.
 
Geri
Üst