MG_eVİL
New member
- Katılım
- 20 May 2008
- Mesajlar
- 3,623
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, dinleme olaylarını siyasi partiler hukuku açısından incelemeye başladıklarını açıklamıştı ya... Bu sözler, “AKP hakkında, yeni bir kapatma davası açılacağı” şeklinde yorumlandı.
Eğer; böyleyse...
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, AKP hakkında yeni bir “kapatma” davası açma olasılığı gerçekten varsa...
Ben bundan sadece rahatsız olurum.
Çünkü:
***
AKP; zaten, “mazlum rolü” nü iyi oynayan siyasetçilerin kurduğu bir parti...
“En Büyük Devlet Büyüğü” nü koltuğuna oturtan süreç de “Bir şiir okudu, cezaevine düştü” edebiyatıyla başlamadı mı?
“Mazlumsever” halkımız, sırf şiir okuyup cezaevine düştüğü için oyunu onun partisine vermedi mi?
Bu rolün prim yaptığını o anda anlayan AKP yöneticileri de; başları her sıkıştığında benzer durumlar yaratabilmek için can atar hale gelmedi mi?
Anayasa Mahkemesi’nin partileri hakkında açtığı ilk davada “suçlu” bulundukları halde, bunu “duygu sömürüsüyle” lehlerine çevirmeyi başarmadılar mı?
Sonra; Meclis çatısı altında “dayattıkları” adayı cumhurbaşkanı seçtiremediklerini bahane edip, bir kez daha “mazlum edebiyatı” yapmadılar mı?
Ve AKP aleyhindeki eylemlerin çığ gibi büyüdüğü bir dönemde, yaşadıkları sıkıntıyı Dolmabahçe’nin suskun bülbülü sayesinde atlatmadılar mı?
O bülbül, 27 Nisan 2007’de internette yayınladığı bir bildiriyle “şakıyıp”; AKP’nin ekmeğine yağ sürmedi mi?
Bu partinin yöneticilerine, “mazlum” kontenjanını bir kez daha kullanma fırsatı sunmadı mı?
Böylece; halkın bir kez daha, üstelik yüzde 47 gibi ezici bir oyla AKP’ye yönelmesine zemin hazırlamadı mı?
***
AKP için bugün rüzgârlar, yine tersten esmeye başladı...
İktidar partisi; hızlı bir erime sürecine girdi.
Yapılan son kamuoyu araştırmalarına göre; ana muhalefet partisiyle arasındaki oy farkı, yüzde 3’lere kadar düştü...
İşte; böyle bir dönemde açılacak yeni bir kapatma davası, bu partiye yapılacak en büyük iyilik olur...
“Mazlum” edebiyatı yapması ve “mazlumsever” halkımızı tavlaması için yeni bir “malzeme” yaratır...
Halkımızın önemli bir bölümünün gözünde onları “ezen” pozisyonundan çıkartıp, “ezilen” haline getirir!
***
Hukuk devletine ve hukukun üstünlüğüne gönülden inanan biri olarak elbette devletin savcısına, “Aman ha, sakın dava açmayın” diyemem...
Zaten; hiçbir hukukçu böylesine “duygusal” bir uyarıyı dikkate almaz...
Ama gönlümle, gözümle, kulağımla Ankara’ya kilitlenmiş durumdayım...
Ülkeyi gerenler, önümüzü tıkayanlar ve sorunları içinden çıkılmaz hale getirenler; umarım bir kez daha “mazlum” rolünü oynama şansını elde etmezler...
İktidarda kalacaklarsa, destekleneceklerse; bu, “gerçekten beğenildikleri” için olur...
***
Yoksa...
Bir kez daha... “Yandı gülüm keten helva” günleri başlar!
***
GÜNÜN SORUSU
En Büyük Devlet Büyüğü dün bir kez daha, “Kimse altında siyasi bir gerekçe aramasın: Ben de ailem de domuz gribi aşısı olmayacağız” dedi...
İyi de o zaman bu “kesin kararın” nedenini de açıklaması gerekmez mi?
***
‘Sivil’ görünümlü provokasyon!
Dün 46 baroya mensup binlerce avukat, İstanbul Barosu’nun İstiklal Caddesi’nde düzenlediği yürüyüşe katıldı.
Yargıdaki dinlemelere tepki olarak gerçekleştirilen bu yürüyüşün teması, “Yargıya ve Ülkene Sahip Çık”tı...
Avukatlar tam Taksim’e ulaşmışlardı ki; meydandaki bir otelin penceresinden sarkıtılan, “Darbeci Baro Taksim’e hoşgeldin” pankartını gördüler... Polis, 10 dakika sonra pankartı indirdi. Odayı kiralayan iki kişiyi gözaltına aldı.
Peki; o pankartın amacı neydi?
Basit: Provokasyon!
Çağdaşlığı, laikliği, sosyal ve demokrat hukuk devletin savunan herkesi “darbeci” ilan edenler, bu kez hukukçuları hedef gösterdiler!
İktidarın baskıcı politikalarına destek veren bu sahte demokratlar; kendileri gibi düşünmeyenleri bir kez daha sindirmeye, yıldırmaya çalıştılar!
***
Sözü dolandırmaya gerek yok:
Siz siz olun; “sivil” maskesi takan o tarikatçı “demokratlar”ın oyununa gelmeyin!
..::MUSTAFA MUTLU::..
Eğer; böyleyse...
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, AKP hakkında yeni bir “kapatma” davası açma olasılığı gerçekten varsa...
Ben bundan sadece rahatsız olurum.
Çünkü:
***
AKP; zaten, “mazlum rolü” nü iyi oynayan siyasetçilerin kurduğu bir parti...
“En Büyük Devlet Büyüğü” nü koltuğuna oturtan süreç de “Bir şiir okudu, cezaevine düştü” edebiyatıyla başlamadı mı?
“Mazlumsever” halkımız, sırf şiir okuyup cezaevine düştüğü için oyunu onun partisine vermedi mi?
Bu rolün prim yaptığını o anda anlayan AKP yöneticileri de; başları her sıkıştığında benzer durumlar yaratabilmek için can atar hale gelmedi mi?
Anayasa Mahkemesi’nin partileri hakkında açtığı ilk davada “suçlu” bulundukları halde, bunu “duygu sömürüsüyle” lehlerine çevirmeyi başarmadılar mı?
Sonra; Meclis çatısı altında “dayattıkları” adayı cumhurbaşkanı seçtiremediklerini bahane edip, bir kez daha “mazlum edebiyatı” yapmadılar mı?
Ve AKP aleyhindeki eylemlerin çığ gibi büyüdüğü bir dönemde, yaşadıkları sıkıntıyı Dolmabahçe’nin suskun bülbülü sayesinde atlatmadılar mı?
O bülbül, 27 Nisan 2007’de internette yayınladığı bir bildiriyle “şakıyıp”; AKP’nin ekmeğine yağ sürmedi mi?
Bu partinin yöneticilerine, “mazlum” kontenjanını bir kez daha kullanma fırsatı sunmadı mı?
Böylece; halkın bir kez daha, üstelik yüzde 47 gibi ezici bir oyla AKP’ye yönelmesine zemin hazırlamadı mı?
***
AKP için bugün rüzgârlar, yine tersten esmeye başladı...
İktidar partisi; hızlı bir erime sürecine girdi.
Yapılan son kamuoyu araştırmalarına göre; ana muhalefet partisiyle arasındaki oy farkı, yüzde 3’lere kadar düştü...
İşte; böyle bir dönemde açılacak yeni bir kapatma davası, bu partiye yapılacak en büyük iyilik olur...
“Mazlum” edebiyatı yapması ve “mazlumsever” halkımızı tavlaması için yeni bir “malzeme” yaratır...
Halkımızın önemli bir bölümünün gözünde onları “ezen” pozisyonundan çıkartıp, “ezilen” haline getirir!
***
Hukuk devletine ve hukukun üstünlüğüne gönülden inanan biri olarak elbette devletin savcısına, “Aman ha, sakın dava açmayın” diyemem...
Zaten; hiçbir hukukçu böylesine “duygusal” bir uyarıyı dikkate almaz...
Ama gönlümle, gözümle, kulağımla Ankara’ya kilitlenmiş durumdayım...
Ülkeyi gerenler, önümüzü tıkayanlar ve sorunları içinden çıkılmaz hale getirenler; umarım bir kez daha “mazlum” rolünü oynama şansını elde etmezler...
İktidarda kalacaklarsa, destekleneceklerse; bu, “gerçekten beğenildikleri” için olur...
***
Yoksa...
Bir kez daha... “Yandı gülüm keten helva” günleri başlar!
***
GÜNÜN SORUSU
En Büyük Devlet Büyüğü dün bir kez daha, “Kimse altında siyasi bir gerekçe aramasın: Ben de ailem de domuz gribi aşısı olmayacağız” dedi...
İyi de o zaman bu “kesin kararın” nedenini de açıklaması gerekmez mi?
***
‘Sivil’ görünümlü provokasyon!
Dün 46 baroya mensup binlerce avukat, İstanbul Barosu’nun İstiklal Caddesi’nde düzenlediği yürüyüşe katıldı.
Yargıdaki dinlemelere tepki olarak gerçekleştirilen bu yürüyüşün teması, “Yargıya ve Ülkene Sahip Çık”tı...
Avukatlar tam Taksim’e ulaşmışlardı ki; meydandaki bir otelin penceresinden sarkıtılan, “Darbeci Baro Taksim’e hoşgeldin” pankartını gördüler... Polis, 10 dakika sonra pankartı indirdi. Odayı kiralayan iki kişiyi gözaltına aldı.
Peki; o pankartın amacı neydi?
Basit: Provokasyon!
Çağdaşlığı, laikliği, sosyal ve demokrat hukuk devletin savunan herkesi “darbeci” ilan edenler, bu kez hukukçuları hedef gösterdiler!
İktidarın baskıcı politikalarına destek veren bu sahte demokratlar; kendileri gibi düşünmeyenleri bir kez daha sindirmeye, yıldırmaya çalıştılar!
***
Sözü dolandırmaya gerek yok:
Siz siz olun; “sivil” maskesi takan o tarikatçı “demokratlar”ın oyununa gelmeyin!
..::MUSTAFA MUTLU::..