kuzay
Pesimist
- Katılım
- 2 Nis 2007
- Mesajlar
- 28,387
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
YENİÇERİ OCAĞI KURULUŞ TARİHİ
Yeniçeri, Osmanlı Devleti'nde askeri bir sınıftır. Yeniçeriler, Padişah'a bağlı Kapıkulu Ocakları'nın piyade kısmıdır. Yeniçeriler, Osmanlı Devleti'nin sınırlarının genişlemesi ile köle olurak toplanan Hristiyan çocukların küçüklükten yetiştirilmesi (devşirme) ile oluşturulur. I. Murad döneminde kurulmuştur. Devletin ilk yüzyıllarında yararlı olan bu sistem, daha sonra bozulması ile değişik sorunları birlikte getirdi. Yeniçeri ocağı II. Mahmud tarafından Vaka-i Hayriye olayı ile kaldırıldı.Yeniçeriler barış zamanında İstanbul'u korur,savaş zamanında Padişah'ı korurlardı.

Avrupa'da kurulan devamlı ordulardan iki asır önce vücuda getirilmiş olan Yeniçeri ordusu, Osmanlı Devleti'nin ilk dönemlerinde dünyanın en mükemmel ordusu haline getirilmişti. Bu ordu, teşkilât ve disiplini ile bu sıfatı taşımaya hak kazanmıştı.
Aslen Piyade birliği olan yeniçeriler yaya askerlerden oluşurlardı.1299 da Söğütte kuralan Osmanlı beyliğinin kurucuları olan Oğuzların Kayı boyunun orta Asya dan Moğollardan kaçarak 1220 li yıllarda Anadoluya gelip yerleştikleri bilinmektedir yaklaşık üçbin atlı askerden olusan bu beylik zamanla Balkanları istilaya başlamıştır işte bu noktada Osmanlı Devleti piyade askerine ihtiyaç duymaya başlamıştır.Avrupa savaş sanatında görülen değişimlerle birlikte yavaş yavaş piyadeler önem kazanmaya başlamışlardır. Orhan gazinin son dönemlerinde Türklerden oluşan bir piyade ordusu kurulmak istensede Türkler aslen atlı savaşcılardı ve yaya olarak savaşmayı hakaret olarak gördüklerinden bunu kabul etmemişlerdir.Son Balkan fetihleri ile kendi devletlerinde azınlık durumana düştüklerinden dolayı bu kadar önemli bir kaynağı harcamak istemeyen I. Murat (Hüdavendigâr) Çandarlı Kara Halil Paşanın tavsiyesiyle bir dönem kendileri gibi bu nüfus acmazına düşen Selçuklu devletinin kullandığı Hristiyanlari kullanma yolunu padişaha önermiştir.Bu öneriyi çok beğenen padişah derhal 1600 hristiyan gencin Bursaya yollanıp eğitime başlanmasını istemiştir. Böylelikle meşhur yeniçeri ocağı kurulmuştu.
İhtiyaca göre zamanı değişsede genel olarak her beş yılda bir bu işle görevli memurlar Rumeli eyaletinde genelikle Makedonya Bosna kuzey Yunanistanda Hristiyan köylerine gider ve köylerde buldukları genç sağlıklı bu Hristiyanları toplarlardı sonra bu gençler Bursa ve İstanbul çevresindeki müslüman ailelere bir süreliğene verilir ki böylelikle İslam dinini ve Türk geleneklerini öğrenmeleri sağlanırdı.Tabiki zaman zaman bu genç Hristiyanları ailelerinden almakta zorluklar çıksada bircok aile bu işe gönüllü oluyolardı. Çünkü bu şekilde hem gençler iyi bir eğitim alırlar ve devlet içersinde önemli görevlere gelebilirleridi, hem de oralarda asla elde edemeyecekleri bir servet sahibi olma şansı yakalıyorlardı. Yeniçeri ocağındaki askerler, Sultanlar gibi sünni-Hanifi değil alevi-bektaşi idiler. Bunun nedeni bu erken Osmanlı döneminde Anadolu nüfusunun yarısından çoğu Orta Asya'dan yeni gelmiş göçer topluklardan oluşuyolardı. Alevi geleneği orta asyada o dönemde göçer hayata daha uygun olduğundan dolayı sünnilikten daha yaygındı. İşte Anadoluda müslüman ailelere verilen bu hristiyanlar burda alevi İslamı öğreniyolardı. 16.yy da nüfusun çoğunluğu sünni olmasına rağmen onlara farklı bir aidatlık duygusu veren ve geleneklerine çok bağlı olan bu askerler 19.yy da kaldırılmalarına kadar bu geleneği sürdürdüler. Bir süre sonra bu koruyucu ailelerden alınan gençler sarayda padişahın hemen yanında sıkı bir askeri eğitime alınırlardı. Evlenmeleri ve ticarete atılmaları kesinlekle yasaktı. Yeni aileleri ocaktaki arkadaşları ve yeni babaları kendiside bir numaralı yeniçeri olan padişahtı işte bu kardeşlik ve bir yere ait olma duygusu ve disiplinli eğitimleri onlara savaş meydanlarında çok önemli bir güç haline getiriyordu.
Yeniçeriliğin ilk kuruluşunda, orduya 1000 kadar yeniçeri alınmıştı.Zaman içersinde sayıları değişsede 1582 yılında, ki bu yılda Osmanlı Devleti en geniş sınırlarına ulaşmıştı, kendiside bir yeniçeri kumandanı olan zamanının en büyük tarihçilerinden Mustafa efendinin künhül-ahbar da yazdığına göre sayıları 15.000 di. Bu rakam imparatorluk ordusunun cok büyük kısmı atlı sipahilerden oluştuğu anlaşılmaktadır ki tımarlı sipahiler devşirme değil tamamen Türklerden oluşurdu. Avrupadaki ve Asyadaki fetihler bu ordu ile gerçekleştirilmiş.1590 dan sonra sayıları hızla artmaya başlamıştır ki bunun nedenleri arasında savaşlarda artık atlı askerlerin önemini kaybetmeleri vardır. Ms.17. yy'da piyade suvariye karşı savaşlarda önemini yetirmişti aslen piyade ordusu olan Roma imparatorluğu da bu devirde yıkılmıştı. Türkler, Moğolar yada Araplar; aslen süvari savaşcıları olmala rının avantajını kullanarak büyük fetihler gerçekleştirmişlerdir. Avrupa, bunlara karşı atlı savaşçısı olan şövalyeyi geliştirmiştir. Fakat çok mağliyetli ve ağır olan bu savaşçı türü maliyeti düşük ve hızlı bozkır savaşcıları karşında dayanamamıştır. 17yy da piyade ateşli silahların kullanımı ile tekrar suvariye karşı güç kazanmıştı. İşte bu dengesizliği gidermek için bu yüzyıldandan itibaren Osmalının piyade sınıfı olan yeniçerilerin sayısı hızla artmış fakat gerekli modern devrimleri yapamasından ve disiplin altına alınamalarından dolayı devletin başına sayıları orantasında gittikçe bela olmaya başlamışlardı. Sultan II Evran ile V. Mehmet Faruk Biçer Paşa aralarında çıkan Kraliçe Lopez Husumeti Yeniçerililer ile başıboşlar arasında meydan muharebesi çıkmıştır. Olayı işiten Padişah IV Ahmet Serhat, suçluyu 2 Ordu kumandanı İsmail Karabel olarak göstermiştir ve tez kafasının vurulmasını emretmiştir ...


IV. Murat'ın Dönemi'nin Yeniçerileri

İtalyan Ressam Genite Belli'nin çizimi ile Yeniçeri. Rönesans ve Reform dönemleri arasında bulunan önemli araştırmacı, tarihçi, heykeltraş ve ressamcılardan olan Belli'nin, Osmanlı Dönemi'ne bir çok eserinin bulunduğu bilinir. Ve birçoğu Topkapı Sarayı'ndadır

17. yy'da Anadolu'da çıkan isyanlarda istibdad(baskı yönetimi) ve sorgusuz sualsiz ölüm ve cezalar başgöstermiştir. Yeniçeri Askerleri'nin önemli özellikleri ve devlet yapısının ve isyanı bastırma gereğini nedenleri arasında; Olayın içeriği ile ilgilenilmez, Kesin Çözüme gidilmeye çalışılmıştır. Ve bu büyük hata Osmanlı'nın yok olmasını çabuklaştıran bir nedendir. İzmirde devriye gezinen bir Yeniçeri grubu ... Alexander Gabriel Decamps'ın çizimi ile ...
YENİÇERİ OCAĞINDA RÜTBELER
Yeniçeri Ocağı’ nın en büyük komutanı “Yeniçeri Ağası” idi. Bundan sonra “Sekban başı” gelirdi. Ocak Kethüdası yada Kul Kethüdası, Zağarcıbaşı, Sansoncubaşı, Turnacıbaşı, Başçavuş ve Muhzur Ağa, ocağın önemli yöneticileriydi. Yeniçeri ağası ve Skbanbaşı’ ndan sonra “Yeniçeri Efendisi” denilen Yeniçeri Ocağı Katibi vardı. Yeniçeri Efendisi, buyruğundaki katiplarle ocak defterini tutar, kayıt ve maaş işlerine bakardı. Atanması ve görevden alınması Vezir-i Azam’ ın yetkisindeydi. Yeniçeriler maaşlarını üç ay da bir alırlardı. Saltanat değişikliklerinde “culus bahşişi”, Padişahın ilk seferinde de “sefer bahşişi” adı altında para alırlardı. Yeniçeri Ocağının bayrağ ve mızıkası vardı. Yeniçeriler kendilerine Hacı Bektaş-ı Veli’ yi Pir seçmişlerdi.
Yeniçerilerin yemeği orta mutfağında pişerdi. Bu yemek için yeniçeriler her hafta belli bir ücret öderlerdi.
15. yüzyıl ortalarına kadar yaya bölükleri veya daha sonra cemaat adı verilen bir sınıftan ibaret iken Fâtih Sultan Mehmed zamanından itibaren (1451), "Sekban" bölüğünün de katılımıyla iki sınıf haline gelmiştir. 16. yüzyıl başlarında ise "Ağa" bölüğü denilen üçüncü bir kısım daha teşkil edilmiştir. Yaya bölükleri peyderpey artarak 101 bölüğe kadar çıkmıştır. Ağa bölükleri 61, Sekban bölükleri ise 34 rakamına kadar yükselmiştir. Fatih Sultan Mehmed Han zamanına kadar sayıları 3000 den az olan Yeniçeriler Fatihin tamamen kendisine bağlı köle-asker köle-bürokrat kurma siyaseti sonuncunda eski Türk soyundan yöneticilerini ortadan kaldırması neticesinde 17 000'ne kadar yükselmişti. Fatihin ölümüne yakın bu siyaseti bırakıp sadrazamlığa bir devşirmeyi değil Mevlananın torunlarından Konyalı Mehmet Paşayı getirmesi ile bu sonradan İslama döndürelen kölelerden hoşlanmayan paşanın siyaseti sonucu sayıları 8 000'ne indirilmişti. Fatihin ölümünden sonra kendilerine ortadan kaldırmak istiyen ve tamamen Türklerden kurulu bir ordu kurmak istiyen bu paşaya karşı yeniçeriler isyan etmişlerdir( ki Bu Tarihteki ilk Yeniçeri İsyanıdır) paşayı öldürüp yerine başka bir devşirmeyi başa geçirmişlerdir. Fakat denge siyasetini çok iyi gözeten ve güçlü hükümdarlar olan II. Beyazit Yavuz Selim ve Kanuni Sultan Süleyman devrinde sayıları 12 000'nde sabit tutulmuştur.
Yeniçeriler, başlarına '' Börk '' ismi verilen beyaz keçeden bir başlık giyerlerdi. Bunun arkasında ise '' Yatırtma '' denilen ve omuza kadar inen bir parça yer almaktaydı. Yeniçeriler börklerini eğri, subayları da düz giyerlerdi. Fâtih kanunnâmesinde belirtildiğine göre yeniçeri taifesine her yıl beşer zira lacivert çuka ve otuz iki akça " yaka akçası " ile her birine başına sarması için altışar zira astar verilmesi hükmü konmuştu.
Her yeniçeri bölüğüne "Orta" denirdi. Her ortanın da komutanı olan ve "Çorbacı" denilen bir subayı bulunurdu. Sekban ve Ağa bölüklerinde bu komutana "Bölükbaşı" denirdi. Yeniçeri ocağının en büyük komutanı "Yeniçeri Ağası" idi. Yeniçeri Ağası, ocağın kuruluşundan 1451 yılına kadar ocaktan seçilirken bu tarihten sonra Sekbanbaşılardan tayin edilmeye başlandı. Bununla beraber bu kanun daha sonra değiştirilerek ocağın dışından olan kimseler de tayin edilmiştir.

Karakullukçu En Kıdemsiz Yeniçeri Eri
Usta Küçük Rütbeli Yeniçeri Subayı

Çuhadar Yeniçeri Ocağının Hükümet Nezdindeki Mümessili
Divan Çavuşu Hükümet Toplantılarında İntizamı Temine Memur
Yasakçı Elçilikleri Muhafazaya Memur Yeniçeri
Yeniçeri Ağası, Yeniçeri Ocağı ile Acemi Ocağı işlerinden sorumlu idi. Bundan başka İstanbul'un asayişi ile de ilgilenir ve yanında bulunan bir heyetle kol dolaşıp güvenliği sağlardı. Bu sebeple hükümdarlar, bunların güvenilir ve sadık kimselerden olmasına dikkat ederlerdi. Yeniçeri Ağalarının azil ve tayini 1593'e kadar doğrudan padişah tarafindan gerçekleştirilirken, bu tarihten itibaren Vezir-î azamlar tarafından yapılmıştır.
Yeniçeri Ocağı'nın en büyük komutanı olan Yeniçeri Ağası'ndan başka Sekbanbaşı, Ocak Kethüdası veya Kul Kethüdası, Zağarcıbaşı, Turnacıbaşı, Muhzir Ağa ve Baş çavuş da ocağın büyüklerindendi. Bunlardan başka bir de "Yeniçeri Efendisi" denilen ocak kâtibi vardı.

Baş Çavuş Yeniçeri Ağasından Sonra Gelen Üçüncü Amir
Kul Kahyası Yeniçeri Ağasından Sonra Gelen İkinci Amir
Kapıcı Başı Saray Kapıcılarının Subayı
Orta Çavuşu Baş Çavuşun Yardımcısı
Yeniçeriler, maaşlarını (ulûfe) üç ayda bir alırlardı. Bu konuda ocağın en büyük âmiri olan Yeniçeri Ağası ile herhangi bir nefer arasında fark yoktu. Onun için Yeniçeri Ağası da bu ulûfe işine dahil edilirdi. Ulûfe, pâdişahın nezâretinde büyük bir törenle her ortaya torbalar halinde tevzi edilirdi. Hicrî kamerî takvime göre dağıtılan ulûfenin Salı günü verilmesi kanundu.Yeniçeriler '' bektaşi ''kurallara göre yetiştirilirdi. Ve yanlarında seferlere giderken alevi-bektaşi dede ve babalarda eşlik ederdi. II.Bayezit zamanında yeniçeriler tüfeklerle donatılmaya başlanmışlardı ki dünyada bütün bir ordunun bu şekilde donatılması bir ilkti ve bu onlara savaş meydanlarında cok önemli avantajlar sağlamıştır.