Yazıcıoğlu’nun partisine lider olmak!____

LOOPUSED

Altın Üye
Altın Üye
Katılım
6 Haz 2008
Mesajlar
12,048
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
54
Konum
€z€Ld€n €b€d€
Yazıcıoğlu’nun partisine lider olmak!



Kimileri bunu eleştirebilir. Yazıcıoğlu’ndan sonra Büyük Birlik Partisi’nin lideri olabilir mi diye. Elbette ki olabilir. Zira kişiler fanidir, baki olan davadır. O dava da Merhum Yazıcıoğlu’nun “Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum” diyerek özetlediği Allah davasıdır…

Büyük Birlik Partisi’ni bilenler ve yakından tanıyanlar, onun ve başındaki Muhsin Yazıcıoğlu’nun her dönemde sağduyuyu, doğruyu, gerçeği haykırmış olduğunu da bilir.

Sistemin bütün çirkinliklerine inat, her dönemde iktidar ve muhalefet ayırımı yapmaksızın doğru eleştirilerle istikamet belirlemede öncü olmuştur BBP.

Yazıcıoğlu, inançlar üzerindeki yasakların karşısında dururken, darbe ve darbe sevdalılarının da korkulu rüyası olmayı bilmiştir her zaman. Onu en çok ön plana çıkaran özelliği ise sözünü hiçbir korkunun gölgesinde kalarak sakınmamış olmasıdır.

Kimden ve nereden gelirse gelsin darbelere, darbe zihniyetine karşı bir kale olmuştur adeta.

Şimdi onun ardından bir gelecek arıyor Büyük Birlik Partisi…

Türk siyasi yaşamında yeri doldurulamayacak bir lider olan Muhsin Yazıcıoğlu’nu en iyi temsil edecek, onu yakından bilen, onun dava arkadaşlığını sonuna kadar yapmış, misyonu ve vizyonuyla Türkiye’ye ve hatta Yazıcıoğlu gibi dünyaya hitap edebilecek, geniş bilgi birikimi, derin siyasi kültürü, yakın tarihin üzücü olaylarına bizzat tanıklık etmiş, geçmişte yaşananlardan alınan derslerle geleceğe sağlam bir merdiven dayayabilecek bir lider…

Elbette ki herkesin aklında, “kim olmalı?” sorusu var.

Bu sorunun cevabını vermek de öyle kolay olmasa gerek. Zira BBP’nin gerçek emektarları, Yazıcıoğlu’nun ardından partinin eriyip gitmesine ve bir sistem partisi haline gelmesine asla razı olmayacaklardır…

Adında türlü şaibeler bulunan simaların, geçmişlerini ve sağlıksız bağlantılarını bir kenara bırakarak ve sırf isimlerini kullanarak liderliğe soyunmuş olmasının yarattığı rahatsızlık artık saklanamayacak boyuttayken, Büyük Birlik Partisi bu süreçten yara almadan geçmenin hesaplarını iyi yapmalıdır.

Belki daha önce de dile getirilmiştir. Büyük Birlik Partisi’ni en iyi bilen, Muhsin Yazıcıoğlu’nun en yakın dava arkadaşlarıdır.

Yakın geçmişte yaşanan sıcak ve riskli olaylar karşısında Merhum Yazıcıoğlu’nun takındığı tutumu, izlediği politikayı, verdiği demeçleri en iyi bilen isimler var BBP’de.

Aynı zamanda BBP’nin beyin takımını oluşturduğuna da inandığım isimlerden en çok ön plana çıkan kişi ise Yard. Doç. Dr. Selçuk Özdağ’dır.

Selçuk Özdağ’ı yakından tanıma fırsatı bulduğum 4 yıllık bir zaman zarfında liderlik vasıflarının yanı sıra, sorgulayıcılığı, geniş ufku, olaylara bakışındaki sağduyulu anlayışı, müthiş analiz yeteneği, yakın tarihin buhranlı olaylarına hâkimiyeti, dik duruşu, cesareti, tehditlere boyun eğmeyen yapısı, gerek siyaset gerekse akademik yaşamındaki haklı mücadelesi, bilgi birikimi ve siyasi özgeçmişi ile bir siyasi partiyi taşıyacak kapasiteye sahip olduğunu gördüm.

Sadece bir siyasetçi olarak değil, bir akademisyen, bir aile reisi, bir vatansever olarak, kısacası her yönüyle bir lider profili çizdiğini sanırım kimse inkâr etmeyecektir.

Her zaman için en iyisini aramak bütün sistemlerin olduğu gibi bütün insanların da tercihidir.

En iyisini bulmanın mümkün olmadığı durumlarda en iyiye yakın olanı tercih etmek de mantıklı düşünenlerin tercihidir.

Birilerinin Büyük Birlik Partisi’nin, Muhsin Yazıcıoğlu’nun mirası adı altında kullanmasına izin verilmemeli.

Yazıcıoğlu’nun siyasi mücadelesini yakından bilen isimlerin bir şekilde tasfiye edilmesi, yönetimden uzak tutulması ya da küstürülmesi bu partinin sonu demektir.

Yazıcıoğlu ve davasına gönül vermiş herkes bu noktada üzerine düşeni yerine getirmeli.




http://habervaktim.com/yazar/13816/yazicioglunun_partisine_lider_olmak.html
 
Sayın Selçuk Özdağ değerli bir insan. Ancak ben kendisini fikri ve aksiyoner anlamda genel başkanlığa layık görmüyorum.

Bir yazısında şöyle diyor selçuk özdağ:

Son iki üç yıl BBP ilkeleriyle bağdaşmayan felaket bir politika izledi. Kıbrıs meselesinde Denktaş'ın peşine düştü,Demokratikleşme hamlelerinin ancak AB dinamiğiyle gerçekleşebileceğini göremediği için AB karşıtı bir siyaset izledi. Perinçek'in Ulusal TV si bazı BBP yöneticilerinin ikinci adresi oldu.Hiç bir toplumsal karşılığı olmayan sert, radikal fikirler siyaset diye takdim edildi.Seçim dönemlerinde BBP'ye gelenler BBP'nin siyasetini belirler oldular.Yazıcıoğlu nazik bir kişiliğe sahip olmasına rağmen, hiçbir zaman ekip çalışması yapamadı, kendisiyle birlikte olanları muhafaza edemedi. Neticede başarısızlık kaçınılmaz oldu. BBP için yakın bir gelecekte de başarı ihtimali gözükmüyor.

Felaket poliitkayı birlikte inceleyelim:

Denktaşa kıbrıs konusunda sahip çıkmak, dolayısıyla kıbrısa sahip çıkmak nasıl bir felaket olabilir? AB için kıbrısı feda edebilecek en son kişi merhum Yazıcıoğlu ve BBP dir.

Demokratikleşmeyi AB de görenler ilerde nasıl yanıldıklarını anlayacaklardır ancak ülkemiz için geç kalınmış olacak. Batıya güvenmek ve ülkeyi kemalizmden batının kurtaracağına inanmak, denize düşüp yılana sarılmak demektir. Halbuki BBP kıyıya yüzmeyi teklif eder. yönünü Türk-İslam Alemine dönmeyi ve bu birliği tesis etmeyi amaçlar. Bu ülkede giya milliyetçi, güya islamcı çevreler ise kolaycıdır, biz beceremedik batı becersin bizi demokratikleştirsin havasındalar. Batıya bu denli güvenmek nasıl izah edilebilir? Ülkeyi ateşe attıklarını ne zaman anlayacak bu beyler?

Ulusal tv de bbp linin işi yok, biraz abartmış selçuk bey.

Üstelik yanlış olarak gördüğü işlere müdalahe etmesi için partiyi bırakıp gitmemesi gerekirdi. Hayırlısı olsun..
 
birsürü tali yolun yanında 2 esas yoıl görünüyor BBP nin geleceği husunda;

1- halk nezdinde statüko sanılsa bile küçük olsun bizim olsun mantığıyla dar çerçevede siyaset yapması üstüne planlanan bir küçük birlik..
2- derinlere kaydırılarak güya merkeze oynaması ve dolayısıyla herkese kapısını açarken, çekirdek merkezede aynı minvaldeki ekilerden yenilerden toplama bir yönetimle iktidar yolunu gözleyen bir çizgi..

ve 3.cü yol;ve bencede olması gereken merhum başkanın çevresinde olan biteni en yakından görüp bunca zamandır ufacık bir partiyken işin çilesini çekenlerle samimiyet sınavını çok iyi veren esas gönllülerin oluşturduğu ama hiçbir zaman dışarda kalmışta olsa samimiliğinden ve partinin vazgeçilmez çizgisinden uzak durmayan sapmamaış kişileride bünyeye alarak derinlere paslaşma içine girmeyen ,akademik-siyasi- serdengeçti hüviyetli alperen yüreklilerle yola devam edilmeli diyorum.. ne global kafa nede ulusalcı kafalarla bir yere varılmaz. biz ne dar çerçevenin adamı nede yuvarlak dünyanın yuvarlak siyasetçisi olmaya aday değiliz. bizi biz yapan değerler bellidir. TC nnin çizgileri vazgeçilmezlerinin tersyüz yapıldığı bir coğrafyada asıl çizgisi sapmayan tek düşünce olarark HERŞEY BÜYÜK BİRLİK HAREKETİNDE canlanacak zamana gebedir...
 
Kesinlikle katılıyorum. Türkiyede en yerliyi savunmak zor, en yerliyi bütün problemlerin çözümü kılmak daha zor. Bugüne kadar savunduk ama çözüm bulmada etkisiz kaldık diyebilirim.

Bu mihvalde seksende darbeyle yere düşürülen sancağı devralıp, ve geçen otuz senenin muhasebesini yaparak 3. yolu nihayi çözüm olarak memlekete sunmak amacımızın temelini oluşturmalı.

Seksen öncesi fikir adamlarıyla, partili, ocaklı tam inanmış neferleriyle, akademisyen kadrosuyla üstadın deyimiyle pırlanta yüzüğün ana taşlarına kenetlenmiş bir disiplin içerisinde hedefine sağlam adımlarla yürüyen bir hareketten bu kadar cılız bir ses yükselmemeli.

Tüm dünyayı etkisi altına alan küreselleşme milli ve dini olan herşeye savaş açarken, küreselleşmeye boyun eğen milliyetçi ve islamcılarımız bir yanda, onlara karşı çıkarak, küreselleşmeyi ulusalcılıkla bertaraf edeceğine inanan sol- sağ devlet milliyetçiliği ve kemalizm ekseni arasında kalan bir millet için kurtuluş; Kendi değerlerine, öz benliğine, tarihine, dinine ve töresine yeniden dönüşle mümkündür, AB, ABD veya kendi içine dönük değil, adriyatikten çin seddine kadar Türk dünyası ve İslam alemiyle bir büyük birlik, diyebilen ve ömrünün sonuna kadar bu uğurdan zerre taviz vermeyerek şerefli bir hayat yaşayarak şahadet şerbeti içerek aramızdan ayrılan MUHSİN BAŞKANIMIZ bizlere tertemiz, şaibesiz, yerli, bir parti ve hareketi emanet etmiştir.

Bugün Türk-İslam Davasına gönül vermiş ne küreselci ne ulusalcıyım Hak yolda Ülkücüyüm diyebilen ve Başkanımızın işaret ettiği 3. yola başkoyan herkesin bu çerçevede elele vermesi gerekmektedir.

Geçmişte kalan o muhteşem kadroyu yeniden tesis etmek için yeni lidere büyük bir yük düşmekte. İnşallah yurdun bir köşesinde vazifenin omuzlarına verileceği anı bekleyen bir kahramanımız vardır.
 
çok yerinde sözler türkoacağı kardeşim.. azına yüreğine sağlık...inşallah o lider o kadro emin eller olarak mıkaddes emaneti omuzlamayı bilecek ve davayı gediğine oturtacaktır.
 
Geri
Üst