Yargıya karşı cihat kararı ve Ankara’nın şanlı hakimleri! Sabahattin Önkibar

harbikiz

New member
Katılım
23 Haz 2007
Mesajlar
1,473
Reaction score
0
Puanları
0
7 Nisan 2010

Adı: Nihat Ergün.
Sanayi Bakanı.
Önceki gün aynen şu sözü ediyor:
- “Çetenin nöbetçi hakimleri ve savcıları var.”
Kastettiği isim, hakim Oktay Kuban’dır.
Peki Bakan Ergün, hakim Kuban’ı çete ile niçin mi özdeşleştiriyor?
Balyoz soruşturmasında tahliye kararlarını verdiği için!
Koca bir bakanın ettiği şu dehşet söze bakar mısınız?
Askerleri tutuklayan hakim onlara göre mücahit!
Serbest bırakan ise çeteci!
Dava dosyasından haberi yok, suçlamaları ve delilleri bilmiyor ama yine de bu sözleri ediyor!
Evet bugün ülkeyi işte böyle bir kadro yönetiyor!
Savcı-hakim AKP’nin işine geldiği gibi hareket ediyorsa o yargı ve yargıçlar mübarek!
Tersi yapılıyorsa yargı melanet yuvası!
Evet yargıyı ele geçirmek AKP için bir kaç bakımdan önemli.
Hayır öncelik, kendilerine Yüce Divan Mahkemesinde hakim ayarlamak değil!
Kuşkusuz amaçları arasında o da var ama öncelik o değil!
Yargıyı topyekün ele geçirmek istiyorlar çünkü bunu yaptıkları an iktidardan zaten gitmeyecekler!
Nasıl gitmezler demeyin, gitmeyecekler işte!
Anayasa Mahkemesi’nden, HSYK ve hatta YSK’ya kadar kilit merkezleri ele geçiren AKP’ye kim artık yan bakabilir!
Bugün bu kurumlar AKP denetimde değilken bakılamıyorsa yarın hiç bakılamaz!
Peki bakılamayınca ne mi olacak?
Her şey!
Bugün AKP aleyhtarı yayın yapan televizyon kanallarının sahipleri nasıl hapishanede ise yarın Erdoğan’a banyoda bile söz eden zindana atılacak!
Dahası, bilgisayar ve sandık oyunları ile seçim sonuçları ters-yüz edilecek!
Bu kadar da olmaz demeyin, bakın Tayyip Erdoğan kendine göre bunları yapmaya mecbur zira biliyor ki Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne sığınamazsa iktidarı kaybettiği gün hesap verecek! Dolayısı ile de oraya sığınmak için zerre kuşkunuz olmasın akla gelen ve gelmeyen her şeye tevessül edilecek.
Görmüyor musunuz koca Başbakan işi gücü bıraktı istisnasız her gün Yargı’yı dövüyor!
İşsizlik, yoksulluk, Kürt-Ermeni açılımı fiyaskoları, Kıbrıs-K.Irak-Kerkük felaketi şu bu umurunda değil!
Varsa yoksa, yargı da yargı!
Referanduma gidecek ya, amacı heyüla yaratmak ve milleti onunla korkutmak!
Bu işten yargı kurumu ve Türkiye zarar görürmüş umurunda değil!
Onun tek gündemi yeni bir düşmanı hedefe oturtabilmek!
Bu noktada bir parantez açalım ve hiçbir kurumun yapamadığını yapan Yüksek Yargı’yı coşkuyla ve takdirle gelin hep beraber alkışlayalım…
KUŞKU…
10 milyar dolar getiren eroinci mi, dinci mi?
Dün Habertürk gazetesinin sürmanşetinde varlık barışı ambalajı ile Türkiye’de aklanan kara paraların 10 milyar dolarlık bölümü sadece bir kişiyi aitmiş. 10 milyar dolar deyip geçmeyin bu para Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşlarından Koç ve Sabancı’nın varlıklarından bile ötede bir rakam. 10 milyar dolar sadece şirketler için değil, ülkeler için bile büyük bir meblağ. Tam bu noktada soralım, böylesine büyük bir para nasıl kazanılabilir? Akla gelen ilk şey kaçakçılık ya da eroin tüccarlığı ama o işten bu kadar para kazanılabilir mi ve bu para bir kişiye ait olabilir mi onu kavrayamıyorum. Bir başka ihtimal, yolsuzluk ekonomisi ile çelik kasalarda istiflenen paraların aklanması ihtimalidir ki bu daha akla yakındır. Olmaz demeyin, işte İstanbul’daki çelik kasalar olayı sıcaklığını korumaktadır. İstanbul belediyesinde görevli üst düzey bir bürokratın evine giren hırsızların evde karşılaştıkları ikisi büyük biri küçük kasa olayı, hırsızlık bağlamında yargıya da intikal etmiştir. Hırsızlar küçük kasayı evden çıkarmış ama diğer dev kasaları yerinden bile kıpırdatamamıştır. Küçük kasada ise milyon dolara yakın dolar, euro ve altın çıkmıştı… Büyük kasalarda kimbilir bunun kaç misli bir servet vardı. Bu örneğe bakarak aklanan paraların bu türden olabileceği yönünde ciddi kuşkularımız vardır.
TUZAK…
Tayyip’e laf atana zindan
Baykal’a taş atana taltif!
Tayyip Erdoğan’a laf atanları hatırlayın, tamamı karakollara alınıyor ve hapse atılıyor. İşini kaybeden bir babanın 13 yaşındaki çocuğu bile bu zulümden nasibini almış ve çocuk yargı cenderesine sokulmuştur. Bırakın laf atmayı, Tayyip’in bir toplantısında pankart açmak bile hapse girmeye yetiyor. Ama heyhat Tayyip için bu titizliği gösteren kolluk kuvvetleri, Ana Muhalefet Partisi lideri için tam tersine davranıyor. İşte Van örneği ortada. Deniz Baykal, Van’da kendine polis tarafından tuzak kurulduğunu açıklıyor ki sorumlu kişiliği ile bildiğimiz Sayın Baykal olmayan bir şeyi söylemez, yani durduk yerde polisi hedefe koymaz. Düşünebiliyor musunuz devletin polisi, taşlansın ya da protesto edilsin diye Ana Muhalefet önderini yanıltmaya kalkıyor. Emin olun böyle şeyler, polisin kamplara bölündüğü 12 Eylül günlerinde bile olmamıştır… Türkiye dehşet verici bir sürece yelken açmıştır.
SANAL…
Stalin, Hitler ve Saddam da
münazara düşmanıydı!
“Biz lise (İmamhatip) yıllarımızda münazara hevesimizi giderdik, şimdi ekranda hiç kimseyle tartışmayız” buyuruyor Tayyip Erdoğan hazretleri… İyi de münazara hadisesi hobi olacak bir şey değil düstur ya da karşı fikre değer verme hadisesi yani demokrasinin gereği değil midir? Bir kez daha görülüyor ki Tayyip’in demokrasisinde böyle evrensel kural ve haklar yoktur. Tayyip Bey’in münazara sevmeyen bu özelliği Stalin, Hitler ve Saddam için de geçerliydi. Tarih onların da karşıtları ile münazara yaptıklarını hiç kaydetmemiştir… Peki Erdoğan onlar gibi davranacağına, güya girmeye çırpındığı AB’ye ve siyasi kıble yaptığı ABD’ye baksa daha iyi olmaz mı? Bakın ABD’de ekranda tartışma yapılmaksızın Başkanlık seçimleri olamaz, bu olgu bugün yazılı olmayan kural halindedir. Görüyorsunuz AKP’nin her şeyi çakma ya da sanal! Gerçek olan şudur: Tayyip Erdoğan çok iyi biliyor ki ekrana çıktığı an kaybedecek, zira mızrak çuvala sığmıyor, oysa şimdi fethettiği medya ile siyahı ak diye sunabiliyor!


kaynak
 
Geri
Üst