- Katılım
- 6 Mar 2007
- Mesajlar
- 5,674
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Geçtiğimiz Salı akşamı TBMM’nde yaşanan olayların tartışmaları halen devam ediyor.
Bu olaylar ve AKP’nin tutumu bir kez daha göstermiştir ki, AKP iktidarı kadar siyasi yalana, sahtekârlığa başvuran başka bir iktidar bugüne kadar görülmemiştir.
Türk milletinin gözleri önünde yaşanan olayları ve konuşmaları bu derecede saptırabilmek için ahlaktan nasiplenmemiş olmak gerekmektedir.
Ahlak erozyonu içindeki AKP, maskelerini düşüren MHP’yi kamuoyu önünde suçlu çıkarabilmek için özellikle yandaş medyasını kullanarak yalan habere dayalı adeta seferberlik başlatmıştır.
Kırıkkale milletvekili Prof.Dr. Osman Durmuş’un TBMM kürsüsünden hakikatleri dile getirmesinden sonra yüzlerindeki maske boyaları dökülen, tüm siyasi malzemeleri deşifre olan AKP’liler o andan itibaren başlattıkları siyasi yalanlarına, sahtekârlıklarına ara vermeden devam ediyorlar.
Cahilleri etkiliyor olabilirler ama akıllı insanlar nazarında acınacak bir halde göründüklerinden herhalde haberleri yoktur.
Osman Durmuş meclisteki konuşmasında, Recep Tayyip Erdoğan’ın TRT’de katıldığı bir programda açıkladığı, 3 yıl önce eşi Emine Erdoğan’ın Gata’ya alınmadığı yönündeki başörtü istismarına ve kendi parti yöneticilerinin Recep Tayyip Erdoğan’ı “peygamber” olarak gördüğüne dair konulara getirdiği eleştiriler sonrası, AKP’nin olayı asli mecrasından çıkarıp, MHP’yi insafsızca ve vicdansızca başörtüsü düşmanı ve peygamber efendimize hakaret etmekle suçlaması, yaşadıkları ahlak erozyonunun en büyük delilidir. Gelin olayları ana başlıklar halinde irdeleyelim.
“PEYGAMBER” DİYEN KİM?
2008 yılında “Tayyip Erdoğan’a biz o kadar bağlıyız ve aşığız ki bizim için adeta ikinci peygamberdir” diyen AKP Aydın eski İl başkanı İsmail Hakkı Eserdir ve bu sözlerinden sonra AKP il Genel Meclis üyesi yapılmıştır. Bu şahsın ölçüsüz bu hitabı sonrası, Aydın ilinde bütün yerel gazeteler bu konuya yoğun bir ilgi göstermiş, genel medyada bile yer bulmuş, MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural da bu konu ile ilgili mecliste basın toplantısı düzenlemişti.
Yani meclis kayıtlarına bile girmiş “Peygamber” konusundan AKP’nin habersiz olmasının imkânı yoktur.
Osman Durmuş’a cevap vermek için kürsüye çıkan AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ’ın “Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına ne AKP Grubunun içerisinde ne AKP’ye gönül vermiş insanların içerisinde bugüne kadar "Peygamber" diyen bir densiz çıkmamıştır.” sözünden ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kürsüden olayı inkâr ederek “Benim partimde bu şekilde bir yakıştırmayı yapan barınamaz.” şeklindeki sözlerinden bir gün sonra “Arkadaşlarıma gerekli talimatı verdim, bana bu ifadeyi kullanan partilinin istifasını vermesi ya da partiden ihracı yönünde...." diyerek AKP içinde kendisine “Peygamber” diye hitap edenlerin varlığını kabullenmesi de yeni tirajı-komik hallerinden birisi olmuştur.
Yani neymiş,Tayyip Erdoğan’a peygamber diye hitap ederek,peygamberimize hakaret eden kişi AKP’nin bilgisi dahilinde yükselen, İl Genel Meclis üyesi yapılan İsmail Hakkı Eserdir isimli kişiymiş!
O halde Osman Durmuş’un peygamberimize hakaret ettiği yönündeki iftiralar nasıl çıkarılmaktadır?
Hangi ahlaksız, hangi vicdansız, hangi alçak, Osman Durmuş’un peygamberimize hakaret ettiğini tüm bunlara rağmen söyleyebilmektedir?
Osman Durmuş, peygamberimize yapılan hakarete dikkat çektiği ve AKP’nin istismar kaynaklarını işaret ettiği halde onun üzerinden MHP’ye yapılan saldırılar, AKP’nin elinde patlayacak ve AKP’nin daha çok rezil olmasını sağlayacaktır.
Can verecek kadar İslam’a bağlı olan MHP’ye ‘İslam ve peygamber sevgisi’ dersi vermeye kalkan AKP’nin İslam’a ve şanlı peygamberimize yapmış olduğu ihanetler daha çok tartışılacak ve bu konuda propaganda dinamikleri harekete geçecektir.
İktidara geldikleri günden bu yana Müslümanlara her türlü zararı veren, İslam düşmanlarının hizmetkârı gibi çalışan AKP’nin “İslam ve peygamber” adına ahkâm kesecek en son kişiler olduğunu Türkiye’de ve dünyada yaşanan olayları yakından takip eden herkes çok iyi bilmektedir.
MHP’ye akıllarınca siyasi sicil çıkarıp dini konularda eleştirmeye kalkan ve MHP’ye “Peygambere hakaret etti” diye özür çağrısı yapan alçaklara, sadece peygamberimize hakaret eden ve hakaret edenlere sahip çıkan Papa 16. Benedikt ve AKP iktidarının desteği ile NATO Genel Sekreterliğine getirilen Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen’in adı herhalde yeterli olacaktır.
Papa 16. Benedikt “Muhammed’in getirdiği hiçbir yenilik yok. Sadece kötü ve insanlık dışı şeyler getirdi” ve buna benzer sözlerle alçakça Peygamberimize saldırdığı halde onu Türkiye’ye davet eden ve uçağın kapısında karşılayan ve Danimarka’da peygamberimize hakaret eden karikatürlerin yayınlanmasına destek vererek, o karikatürleri “ifade özgürlüğü olarak” değerlendiren Rasmussen’i Nato Genel Sekreterliği için destekleyen ve kendi yöneticilerin “Bizim için adeta ikinci peygamberdir” diye hitap ettiği Recep Tayyip Erdoğan ve avenesi bu ülkede MHP’ye İslam ve peygamber ölçülerinde en son akıl verecek kişilerdir.
Kıblesi Washington olanların, dinleri-imanları para ve makam olanların ve bunları korumak için her şeye müsait olanların, ABD eski Başkanı Bush’un “Yeni Haçlı Seferleri Başlıyor” dediği İslam dünyasına saldırı emri verdiği projelerin Eşbaşkanlığını yapanların İslam’a ihanetlerini göremeyen ahmaklara da ne söylense boştur.
Cenab-ı Allah(c.c) bile kullarını “Aldatıcılar da sizi Allah ile aldatmasınlar.” (35 / FÂTIR – 5) uyarmaktadır.
Bu aldatıcılara, İslam adına sahip çıkan ahmaklar yüzünden başımıza büyük felaketler gelmeden milletçe uyanmalıyız.
Bugün oynanan oyunlar karşısında uyanmazsak, yarınlarda İslam dünyası da, Türkiye’de Hristiyanların, Yahudilerin projelerine hizmet eden Truva atları ile dolup taşacaktır.
Türkiye’deki ‘Truva atlarını’ daha göremeyenler varsa sekiz yıldır ülkede yaşananları göz önüne getirsin…
EMİNE ERDOĞAN’IN ÜZERİNDEN BAŞÖRTÜSÜ İSTİSMARI
Mazlumu ve mağduru oynama konusunda sürekli bir arayış içinde olan ve malzeme bulamadığı zamanlarda siyasi dengesini kaybeden AKP iktidarı, şimdi TBMM’nde yaşanan olaylar sonrası MHP üzerinden mazlum ve mağdur rollerini sergilemeye çalışıyor.
Tartışmaları siyasi yalana dayalı sürdüren Recep Tayyip Erdoğan bu durumu gittiği Osmaniye’de de sürdürerek şeklinde konuşmalar yapmaya devam etmektedir.
Başbakan Erdoğan bunları söylerken aynaya bakıp mı konuşuyor bilmiyoruz ama bu sözlerin muhatabı bizzat AKP’nin kendisidir.
Başörtüsü yasağını sürekli istismar ederek, iktidar olmadan önce de sonra da kullanmaya devam eden, bu yasağın kalkması için hiçbir şey yapmayan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu cümleleri MHP’ye karşı kullanabilmesi kendisi adına bir siyasi utanç durumudur.
Eşi Emine Erdoğan’ı siyasi malzeme olarak kullanan ve 3 yıl önce yaşandığı söylenen Gata’ya giriş yasağını malzeme sıkıntısı çektiği için geçtiğimiz hafta gündeme getiren kendisi olduğu halde,”Kimse eşime dil uzatamaz” diyerek aile mahremiyeti vurgusu yapması Başbakan Erdoğan’ın bir düşünce tedavisine ihtiyaç duyduğunu göstermektedir.
3 yıl önce yaşandığı söylenen ve GATA’ya gelse muhakkak rahatça girebileceği bir durumu duygusal bir şekilde paylaşan ve “Bu duruma eşim sadece ağladı” diyerek, mağdur ve mazlumu oynayan Recep Tayyip Erdoğan’a sormak lazımdır.
Eşiniz Gata’da ziyaret gerçekleştirmek için resmi bir başvuru yaptı mı? Eğer yaptıysa eşinize resmi ağızdan Gata’ya giremezsiniz diyen yetkili kimdir? Hele ki o dönem muhalefet partilerinden MHP ve CHP’ye, AKP’yi korumak için “vatan hainlerinden daha tehlikeli” benzetmesi yaparak AKP Genel Başkan yardımcısı gibi davranan, yayınladığı e-muhtıra ile yüzde 26’lara düşmüş AKP’nin oyunu %47’lere çıkaran,Dolmabahçe buluşmasının şaibesi hala aydınlanmayan ve AKP hükümetinin trilyonluk araba hediyesi ile emekliye ayrılan Genelkurmay Başkanı varken, GATA’ya girişinin engellenmesi mümkün müdür?
Mevcut Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşinin ve MHP eski milletvekili Nesrin Ünal’ın GATA’ya rahatça girdiği tartışmalara konu olurken, GATA’ya sizin eşinizin giremediği nasıl bir durumdur?
Hadi diyelim almadılar, 3 yıl önce yaşanmış bir olayı niye bugün gündeme getiriyorsunuz ve Osman Durmuş’un bunu eleştirmesine neden kıpkırmızı patlıcan surat halini alıp, bağırıp-çağırıyorsunuz?
Eşinizi siyasi malzeme konusu yapıp başörtüsü istismarı yapmaya devam eden sizsiniz?
3 Kasım 2002 seçimlerinden önce “başörtü meselesini çözmek bizim namus borcumuzdur” diye propaganda yaptığınız halde, iktidar koltuğuna oturduktan sonra katıldığınız bir televizyon programında size sorulan “Başörtüsü konusunu siyasî malzeme yapmakla eleştiriliyordunuz. Seçim beyannamenizde de başörtüsü konusunu koymadığınız için seçmeninize gammazlanmak durumuyla karşı karşıya kaldınız. Üniversitede öğrencilerin okullarına istedikleri gibi gitmeleri konusunda AK Parti geri adım mı attı?” sorusuna “2002 seçimlerinde benim vatandaşlarıma böyle bir sözüm yok. Ben böyle bir söz vermedim. Kimse kalkıp da ne televizyon, ne yazılı medya, ne basın bunu söyleyemez, bunu ispat edemez. Yok böyle bir şey.” diye cevap vermeniz hala hafızalarda yerini korumaktadır. İktidar değil misin niye çözmüyor
sürekli bu konu üzerinden siyasi rant toplamaya çalışıyorsun?
ABD’nin, AB’nin, PKK’nın, Barzani’nin, Talabani’nin bir dediğini iki etmezken,onların taleplerinizi gerçekleştirmede önünüze hiçbir engel çıkmazken, Türk milletinin kendi içindeki problemlerini çözmede neden hep bir bahane üretiyorsunuz?
Habur Sınır kapısından adeta kahramanlar gibi ,şov yaparak giriş yapan eli kanlı PKK’lı katillere seyyar sözde mahkemeler kurup,onları serbest bırakırken hiçbir engelle karşılaşmayanlar,başörtüsü meselesinin çözümünde önlerine nasıl bir engel çıkmaktadır?
MHP başörtüsü yasağını akla, mantığa, hukuka ve vicdana uygun bir şekilde çözmek için size yol gösterdi, destek verdi ama siz bu meselenin çözülmemesi için, bu meselenin yanından teğet geçtiniz. Sonra da utanmadan, sıkılmadan MHP’yi “başörtüsü yasağını savunuyor” diye suçlamaya çalışıyorsunuz. Bu mesele çözülürse AKP kamuoyunda neyin istismarını yapacak, mazlumu ve mağduru nasıl oynayacak değil mi Tayyip Bey?
3 yıl önce yaşandığı iddia edilen bir olayın tozlu raflardan indirilip, mazlumu ve mağduru oynamak için gündeme taşıması Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi kurnazlığı idi.
Osman Durmuş bu kurnazlığı mecliste yaptığı konuşma ile Türk milletinin huzurunda deşifre etmiştir. AKP yandaşı medyanın kudurmuş gibi Osman Durmuş üzerinden MHP’ye saldırmasının tek sebebi budur.
HEM SALDIRIP, HEM SUÇLUYORLAR
MHP ve AKP arasında geçtiğimiz hafta Salı akşamı TBMM’nde yaşanan kavganın boyutlarını tüm Türkiye Meclis Tv ekranlarından canlı yayında izledi ve diğer tüm televizyonlar da yaşananları defalarca gösterdi.
Yaşanan olay neydi?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan cevap vermek için çıktığı kürsüde MHP grubuna doğru bağırıp-çağırırken, kimi gözlüğünü, kimi çeketini çıkartan AKP’li bakan ve milletvekilleri de sürü halinde yavaş yavaş MHP sıralarına doğru ilerlemeye başlıyor ve MHP grubunda bulunan milletvekillerine saldırıyordu.
Saldırıya geçen ama hasarlı çıkan AKP’liler milyonların gördüğü görüntülere rağmen hala “MHP’liler bize saldırdı, MHP mecliste kavga çıkardı” diye yalanlarına devam ediyorlar.
Meclisteki kavganın zemin hazırlayıcısı Recep Tayyip Erdoğan’ın bizzat kendisi olmuştur.
Konuşma stratejisini ‘kavga çıkması’ üzerine şekillendiren, MHP grubunu hedef gösteren ve MHP grubuna doğru sürü halinde saldırıya geçen bakan ve milletvekillerini uyarmayan ve olay başlar başlamaz salondan kaçan Recep Tayyip Erdoğan’ın başını çektiği ekip, MHP korkusundan ne yapacağını bilemez bir haldedir.
MHP grubuna saldıranların AKP’li bakan ve milletvekilleri olmasına rağmen, AKP’li yöneticilerin ve yandaş medyanın MHP’yi suçlamaya çalışması hasta ruh hallerini göstermektedir.
AKP’nin yandaş medyası ile servise sürdüğü yalanları ve gerçekleri saptırmak için küçüldükçe küçülmelerini izleyince Nasrettin Hoca’nın yalan üzerine bir fıkrası aklıma geldi:
Köylünün birisi, diğer bir köylüden “10 kile buğday alacağı olduğunu” iddia ediyormuş. Aslında böyle bir alacağı yokmuş ama adam bir yalancı şahit bularak mahkemeyi aldatıp on kile buğdayı almayı planlıyormuş. Yalancı şahit ararken Nasreddin Hoca “ben şahitlik yaparım” deyince adam pek sevinmiş. Öyle ya Hoca şahit olunca, Kadı efendi kolaylıkla karar verebilir.
Mahkemede Kadı efendi Hoca’ya sormuş :
- “Bu adamın şu adamdan on kile buğday alacağı varmış. Ne diyorsun ?”
Nasreddin Hoca ;
- “Evet Kadı Efendi. Bu adamın bu adamdan on kile arpa alacağı vardır” deyince adam atılmış;
- “On kile buğday diyecekti, dili sürçtü herhalde” demiş.
- “Yalan olduktan sonra ha buğday, ha arpa . Ne fark eder?” demiş Hoca.
AKP iktidarı da kendi yalanları üzerine yalancı şahitleri bulmuş onları bol bol konuşturuyor ve yazdırıyor. AKP yandaşı medyada çıkan haberleri ve yazılan köşe yazılarını okuyunca “ahlak, erdem, şeref” gibi kavramların bunlara pek uğramadığını rahatlıkla anlıyoruz.
MHP grubuna “Haçlı Seferleri” düzenliyor gibi saldırıya geçen ve bir hayli hasar alan AKP’liler Tv ekranlarından arzı endam ediyorlar, ağlaşarak “MHP’liler bize saldırdı” diye mazlum edebiyatı yapıyorlar.
Ekrandaki hiç kimse de sormuyor nedense “MHP’liler mi size saldırdı, siz mi MHP’lilere, sizin topluca MHP grubunun oturduğu yerde ne işiniz vardı?” diye…
Bilindiği üzere Yunanlı, İngiliz, Fransız kendi aralarında dertleşiyormuş.”
“Bu Türkler çok barbar, benim dedemi İzmir’de öldürmüşler.”
“Bu Türkler katil, benim dedemi Maraş’ta öldürmüşler.”
“Bu Türkler çok vahşi. Benim dedemi Antep’te öldürmüşler.”
Bu dertleşmelere kulak misafiri olan bir vicdan sahibi sormuş.
“İyi de, sizin dedenizin İzmir’de, Maraş’ta, Antep’de ne işi vardı?”
Recep Tayyip Erdoğan’ın kürsüden “İzansızlarrrr, vicdansızlarrr” sözleri ve parmağı ile hedef gösterdiği MHP’nin bulunduğu bölüme, 100-150 kadar AKP’li gözlüklerini, ceketlerini çıkartıp bağıra- çağıra sohbet etmek için koşuşturmadılar herhalde?
Mahalle karıları gibi ağlaşıp, “MHP’liler kafamızı gözümüzü kırdılar” diye sızlanacağınıza, orada ne işiniz vardı, siz onu söyleyin hele?
SONUÇ
AKP iktidarı, yüzde 25 oy oranını geçen ve günden güne oyunu artıran MHP’’nin korkusundan kendini dağıtmış durumdadır. AKP iktidarı sayesinde zenginleşen yandaş medya da bunun farkında olduğu için, MHP’ye saldırarak AKP’nin yaşadığı korkuyu bastırmaya çalışmaktadır.
AKP’nin sağladığı devletin imkânları ile büyüdükçe büyüyen yandaş medya patronları AKP’nin her oyununu bozan MHP’nin halk desteğini zedelemek için yalan ve iftiralarla bezenmiş senaryolar yazıp halkı da bunu inandırmaya çalışmaktadır.
Fakat bu oyunlara inanacak bir avuç cahil dışında kimse kalmamıştır. Bu cahillerde bilgilendirilerek AKP’nin Türk-İslam düşmanı odaklara yapmış olduğu taşeronluk hakkında uyanış safına geçecektir.
AKP bugüne kadar siyasi yalanlarla, sahtekârlıklarla ayakta durdu ama artık uyanan milletimiz nazarında yine aynı özellikleri sebebiyle yıkılacaktır.
Erken seçim, bu yalan şebekesinden erken kurtuluşumuz olacaktır.
YILDIRAY ÇİÇEK
Bu olaylar ve AKP’nin tutumu bir kez daha göstermiştir ki, AKP iktidarı kadar siyasi yalana, sahtekârlığa başvuran başka bir iktidar bugüne kadar görülmemiştir.
Türk milletinin gözleri önünde yaşanan olayları ve konuşmaları bu derecede saptırabilmek için ahlaktan nasiplenmemiş olmak gerekmektedir.
Ahlak erozyonu içindeki AKP, maskelerini düşüren MHP’yi kamuoyu önünde suçlu çıkarabilmek için özellikle yandaş medyasını kullanarak yalan habere dayalı adeta seferberlik başlatmıştır.
Kırıkkale milletvekili Prof.Dr. Osman Durmuş’un TBMM kürsüsünden hakikatleri dile getirmesinden sonra yüzlerindeki maske boyaları dökülen, tüm siyasi malzemeleri deşifre olan AKP’liler o andan itibaren başlattıkları siyasi yalanlarına, sahtekârlıklarına ara vermeden devam ediyorlar.
Cahilleri etkiliyor olabilirler ama akıllı insanlar nazarında acınacak bir halde göründüklerinden herhalde haberleri yoktur.
Osman Durmuş meclisteki konuşmasında, Recep Tayyip Erdoğan’ın TRT’de katıldığı bir programda açıkladığı, 3 yıl önce eşi Emine Erdoğan’ın Gata’ya alınmadığı yönündeki başörtü istismarına ve kendi parti yöneticilerinin Recep Tayyip Erdoğan’ı “peygamber” olarak gördüğüne dair konulara getirdiği eleştiriler sonrası, AKP’nin olayı asli mecrasından çıkarıp, MHP’yi insafsızca ve vicdansızca başörtüsü düşmanı ve peygamber efendimize hakaret etmekle suçlaması, yaşadıkları ahlak erozyonunun en büyük delilidir. Gelin olayları ana başlıklar halinde irdeleyelim.
“PEYGAMBER” DİYEN KİM?
2008 yılında “Tayyip Erdoğan’a biz o kadar bağlıyız ve aşığız ki bizim için adeta ikinci peygamberdir” diyen AKP Aydın eski İl başkanı İsmail Hakkı Eserdir ve bu sözlerinden sonra AKP il Genel Meclis üyesi yapılmıştır. Bu şahsın ölçüsüz bu hitabı sonrası, Aydın ilinde bütün yerel gazeteler bu konuya yoğun bir ilgi göstermiş, genel medyada bile yer bulmuş, MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural da bu konu ile ilgili mecliste basın toplantısı düzenlemişti.
Yani meclis kayıtlarına bile girmiş “Peygamber” konusundan AKP’nin habersiz olmasının imkânı yoktur.
Osman Durmuş’a cevap vermek için kürsüye çıkan AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ’ın “Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına ne AKP Grubunun içerisinde ne AKP’ye gönül vermiş insanların içerisinde bugüne kadar "Peygamber" diyen bir densiz çıkmamıştır.” sözünden ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kürsüden olayı inkâr ederek “Benim partimde bu şekilde bir yakıştırmayı yapan barınamaz.” şeklindeki sözlerinden bir gün sonra “Arkadaşlarıma gerekli talimatı verdim, bana bu ifadeyi kullanan partilinin istifasını vermesi ya da partiden ihracı yönünde...." diyerek AKP içinde kendisine “Peygamber” diye hitap edenlerin varlığını kabullenmesi de yeni tirajı-komik hallerinden birisi olmuştur.
Yani neymiş,Tayyip Erdoğan’a peygamber diye hitap ederek,peygamberimize hakaret eden kişi AKP’nin bilgisi dahilinde yükselen, İl Genel Meclis üyesi yapılan İsmail Hakkı Eserdir isimli kişiymiş!
O halde Osman Durmuş’un peygamberimize hakaret ettiği yönündeki iftiralar nasıl çıkarılmaktadır?
Hangi ahlaksız, hangi vicdansız, hangi alçak, Osman Durmuş’un peygamberimize hakaret ettiğini tüm bunlara rağmen söyleyebilmektedir?
Osman Durmuş, peygamberimize yapılan hakarete dikkat çektiği ve AKP’nin istismar kaynaklarını işaret ettiği halde onun üzerinden MHP’ye yapılan saldırılar, AKP’nin elinde patlayacak ve AKP’nin daha çok rezil olmasını sağlayacaktır.
Can verecek kadar İslam’a bağlı olan MHP’ye ‘İslam ve peygamber sevgisi’ dersi vermeye kalkan AKP’nin İslam’a ve şanlı peygamberimize yapmış olduğu ihanetler daha çok tartışılacak ve bu konuda propaganda dinamikleri harekete geçecektir.
İktidara geldikleri günden bu yana Müslümanlara her türlü zararı veren, İslam düşmanlarının hizmetkârı gibi çalışan AKP’nin “İslam ve peygamber” adına ahkâm kesecek en son kişiler olduğunu Türkiye’de ve dünyada yaşanan olayları yakından takip eden herkes çok iyi bilmektedir.
MHP’ye akıllarınca siyasi sicil çıkarıp dini konularda eleştirmeye kalkan ve MHP’ye “Peygambere hakaret etti” diye özür çağrısı yapan alçaklara, sadece peygamberimize hakaret eden ve hakaret edenlere sahip çıkan Papa 16. Benedikt ve AKP iktidarının desteği ile NATO Genel Sekreterliğine getirilen Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen’in adı herhalde yeterli olacaktır.
Papa 16. Benedikt “Muhammed’in getirdiği hiçbir yenilik yok. Sadece kötü ve insanlık dışı şeyler getirdi” ve buna benzer sözlerle alçakça Peygamberimize saldırdığı halde onu Türkiye’ye davet eden ve uçağın kapısında karşılayan ve Danimarka’da peygamberimize hakaret eden karikatürlerin yayınlanmasına destek vererek, o karikatürleri “ifade özgürlüğü olarak” değerlendiren Rasmussen’i Nato Genel Sekreterliği için destekleyen ve kendi yöneticilerin “Bizim için adeta ikinci peygamberdir” diye hitap ettiği Recep Tayyip Erdoğan ve avenesi bu ülkede MHP’ye İslam ve peygamber ölçülerinde en son akıl verecek kişilerdir.
Kıblesi Washington olanların, dinleri-imanları para ve makam olanların ve bunları korumak için her şeye müsait olanların, ABD eski Başkanı Bush’un “Yeni Haçlı Seferleri Başlıyor” dediği İslam dünyasına saldırı emri verdiği projelerin Eşbaşkanlığını yapanların İslam’a ihanetlerini göremeyen ahmaklara da ne söylense boştur.
Cenab-ı Allah(c.c) bile kullarını “Aldatıcılar da sizi Allah ile aldatmasınlar.” (35 / FÂTIR – 5) uyarmaktadır.
Bu aldatıcılara, İslam adına sahip çıkan ahmaklar yüzünden başımıza büyük felaketler gelmeden milletçe uyanmalıyız.
Bugün oynanan oyunlar karşısında uyanmazsak, yarınlarda İslam dünyası da, Türkiye’de Hristiyanların, Yahudilerin projelerine hizmet eden Truva atları ile dolup taşacaktır.
Türkiye’deki ‘Truva atlarını’ daha göremeyenler varsa sekiz yıldır ülkede yaşananları göz önüne getirsin…
EMİNE ERDOĞAN’IN ÜZERİNDEN BAŞÖRTÜSÜ İSTİSMARI
Mazlumu ve mağduru oynama konusunda sürekli bir arayış içinde olan ve malzeme bulamadığı zamanlarda siyasi dengesini kaybeden AKP iktidarı, şimdi TBMM’nde yaşanan olaylar sonrası MHP üzerinden mazlum ve mağdur rollerini sergilemeye çalışıyor.
Tartışmaları siyasi yalana dayalı sürdüren Recep Tayyip Erdoğan bu durumu gittiği Osmaniye’de de sürdürerek şeklinde konuşmalar yapmaya devam etmektedir.
Başbakan Erdoğan bunları söylerken aynaya bakıp mı konuşuyor bilmiyoruz ama bu sözlerin muhatabı bizzat AKP’nin kendisidir.
Başörtüsü yasağını sürekli istismar ederek, iktidar olmadan önce de sonra da kullanmaya devam eden, bu yasağın kalkması için hiçbir şey yapmayan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu cümleleri MHP’ye karşı kullanabilmesi kendisi adına bir siyasi utanç durumudur.
Eşi Emine Erdoğan’ı siyasi malzeme olarak kullanan ve 3 yıl önce yaşandığı söylenen Gata’ya giriş yasağını malzeme sıkıntısı çektiği için geçtiğimiz hafta gündeme getiren kendisi olduğu halde,”Kimse eşime dil uzatamaz” diyerek aile mahremiyeti vurgusu yapması Başbakan Erdoğan’ın bir düşünce tedavisine ihtiyaç duyduğunu göstermektedir.
3 yıl önce yaşandığı söylenen ve GATA’ya gelse muhakkak rahatça girebileceği bir durumu duygusal bir şekilde paylaşan ve “Bu duruma eşim sadece ağladı” diyerek, mağdur ve mazlumu oynayan Recep Tayyip Erdoğan’a sormak lazımdır.
Eşiniz Gata’da ziyaret gerçekleştirmek için resmi bir başvuru yaptı mı? Eğer yaptıysa eşinize resmi ağızdan Gata’ya giremezsiniz diyen yetkili kimdir? Hele ki o dönem muhalefet partilerinden MHP ve CHP’ye, AKP’yi korumak için “vatan hainlerinden daha tehlikeli” benzetmesi yaparak AKP Genel Başkan yardımcısı gibi davranan, yayınladığı e-muhtıra ile yüzde 26’lara düşmüş AKP’nin oyunu %47’lere çıkaran,Dolmabahçe buluşmasının şaibesi hala aydınlanmayan ve AKP hükümetinin trilyonluk araba hediyesi ile emekliye ayrılan Genelkurmay Başkanı varken, GATA’ya girişinin engellenmesi mümkün müdür?
Mevcut Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşinin ve MHP eski milletvekili Nesrin Ünal’ın GATA’ya rahatça girdiği tartışmalara konu olurken, GATA’ya sizin eşinizin giremediği nasıl bir durumdur?
Hadi diyelim almadılar, 3 yıl önce yaşanmış bir olayı niye bugün gündeme getiriyorsunuz ve Osman Durmuş’un bunu eleştirmesine neden kıpkırmızı patlıcan surat halini alıp, bağırıp-çağırıyorsunuz?
Eşinizi siyasi malzeme konusu yapıp başörtüsü istismarı yapmaya devam eden sizsiniz?
3 Kasım 2002 seçimlerinden önce “başörtü meselesini çözmek bizim namus borcumuzdur” diye propaganda yaptığınız halde, iktidar koltuğuna oturduktan sonra katıldığınız bir televizyon programında size sorulan “Başörtüsü konusunu siyasî malzeme yapmakla eleştiriliyordunuz. Seçim beyannamenizde de başörtüsü konusunu koymadığınız için seçmeninize gammazlanmak durumuyla karşı karşıya kaldınız. Üniversitede öğrencilerin okullarına istedikleri gibi gitmeleri konusunda AK Parti geri adım mı attı?” sorusuna “2002 seçimlerinde benim vatandaşlarıma böyle bir sözüm yok. Ben böyle bir söz vermedim. Kimse kalkıp da ne televizyon, ne yazılı medya, ne basın bunu söyleyemez, bunu ispat edemez. Yok böyle bir şey.” diye cevap vermeniz hala hafızalarda yerini korumaktadır. İktidar değil misin niye çözmüyor
sürekli bu konu üzerinden siyasi rant toplamaya çalışıyorsun?
ABD’nin, AB’nin, PKK’nın, Barzani’nin, Talabani’nin bir dediğini iki etmezken,onların taleplerinizi gerçekleştirmede önünüze hiçbir engel çıkmazken, Türk milletinin kendi içindeki problemlerini çözmede neden hep bir bahane üretiyorsunuz?
Habur Sınır kapısından adeta kahramanlar gibi ,şov yaparak giriş yapan eli kanlı PKK’lı katillere seyyar sözde mahkemeler kurup,onları serbest bırakırken hiçbir engelle karşılaşmayanlar,başörtüsü meselesinin çözümünde önlerine nasıl bir engel çıkmaktadır?
MHP başörtüsü yasağını akla, mantığa, hukuka ve vicdana uygun bir şekilde çözmek için size yol gösterdi, destek verdi ama siz bu meselenin çözülmemesi için, bu meselenin yanından teğet geçtiniz. Sonra da utanmadan, sıkılmadan MHP’yi “başörtüsü yasağını savunuyor” diye suçlamaya çalışıyorsunuz. Bu mesele çözülürse AKP kamuoyunda neyin istismarını yapacak, mazlumu ve mağduru nasıl oynayacak değil mi Tayyip Bey?
3 yıl önce yaşandığı iddia edilen bir olayın tozlu raflardan indirilip, mazlumu ve mağduru oynamak için gündeme taşıması Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi kurnazlığı idi.
Osman Durmuş bu kurnazlığı mecliste yaptığı konuşma ile Türk milletinin huzurunda deşifre etmiştir. AKP yandaşı medyanın kudurmuş gibi Osman Durmuş üzerinden MHP’ye saldırmasının tek sebebi budur.
HEM SALDIRIP, HEM SUÇLUYORLAR
MHP ve AKP arasında geçtiğimiz hafta Salı akşamı TBMM’nde yaşanan kavganın boyutlarını tüm Türkiye Meclis Tv ekranlarından canlı yayında izledi ve diğer tüm televizyonlar da yaşananları defalarca gösterdi.
Yaşanan olay neydi?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan cevap vermek için çıktığı kürsüde MHP grubuna doğru bağırıp-çağırırken, kimi gözlüğünü, kimi çeketini çıkartan AKP’li bakan ve milletvekilleri de sürü halinde yavaş yavaş MHP sıralarına doğru ilerlemeye başlıyor ve MHP grubunda bulunan milletvekillerine saldırıyordu.
Saldırıya geçen ama hasarlı çıkan AKP’liler milyonların gördüğü görüntülere rağmen hala “MHP’liler bize saldırdı, MHP mecliste kavga çıkardı” diye yalanlarına devam ediyorlar.
Meclisteki kavganın zemin hazırlayıcısı Recep Tayyip Erdoğan’ın bizzat kendisi olmuştur.
Konuşma stratejisini ‘kavga çıkması’ üzerine şekillendiren, MHP grubunu hedef gösteren ve MHP grubuna doğru sürü halinde saldırıya geçen bakan ve milletvekillerini uyarmayan ve olay başlar başlamaz salondan kaçan Recep Tayyip Erdoğan’ın başını çektiği ekip, MHP korkusundan ne yapacağını bilemez bir haldedir.
MHP grubuna saldıranların AKP’li bakan ve milletvekilleri olmasına rağmen, AKP’li yöneticilerin ve yandaş medyanın MHP’yi suçlamaya çalışması hasta ruh hallerini göstermektedir.
AKP’nin yandaş medyası ile servise sürdüğü yalanları ve gerçekleri saptırmak için küçüldükçe küçülmelerini izleyince Nasrettin Hoca’nın yalan üzerine bir fıkrası aklıma geldi:
Köylünün birisi, diğer bir köylüden “10 kile buğday alacağı olduğunu” iddia ediyormuş. Aslında böyle bir alacağı yokmuş ama adam bir yalancı şahit bularak mahkemeyi aldatıp on kile buğdayı almayı planlıyormuş. Yalancı şahit ararken Nasreddin Hoca “ben şahitlik yaparım” deyince adam pek sevinmiş. Öyle ya Hoca şahit olunca, Kadı efendi kolaylıkla karar verebilir.
Mahkemede Kadı efendi Hoca’ya sormuş :
- “Bu adamın şu adamdan on kile buğday alacağı varmış. Ne diyorsun ?”
Nasreddin Hoca ;
- “Evet Kadı Efendi. Bu adamın bu adamdan on kile arpa alacağı vardır” deyince adam atılmış;
- “On kile buğday diyecekti, dili sürçtü herhalde” demiş.
- “Yalan olduktan sonra ha buğday, ha arpa . Ne fark eder?” demiş Hoca.
AKP iktidarı da kendi yalanları üzerine yalancı şahitleri bulmuş onları bol bol konuşturuyor ve yazdırıyor. AKP yandaşı medyada çıkan haberleri ve yazılan köşe yazılarını okuyunca “ahlak, erdem, şeref” gibi kavramların bunlara pek uğramadığını rahatlıkla anlıyoruz.
MHP grubuna “Haçlı Seferleri” düzenliyor gibi saldırıya geçen ve bir hayli hasar alan AKP’liler Tv ekranlarından arzı endam ediyorlar, ağlaşarak “MHP’liler bize saldırdı” diye mazlum edebiyatı yapıyorlar.
Ekrandaki hiç kimse de sormuyor nedense “MHP’liler mi size saldırdı, siz mi MHP’lilere, sizin topluca MHP grubunun oturduğu yerde ne işiniz vardı?” diye…
Bilindiği üzere Yunanlı, İngiliz, Fransız kendi aralarında dertleşiyormuş.”
“Bu Türkler çok barbar, benim dedemi İzmir’de öldürmüşler.”
“Bu Türkler katil, benim dedemi Maraş’ta öldürmüşler.”
“Bu Türkler çok vahşi. Benim dedemi Antep’te öldürmüşler.”
Bu dertleşmelere kulak misafiri olan bir vicdan sahibi sormuş.
“İyi de, sizin dedenizin İzmir’de, Maraş’ta, Antep’de ne işi vardı?”
Recep Tayyip Erdoğan’ın kürsüden “İzansızlarrrr, vicdansızlarrr” sözleri ve parmağı ile hedef gösterdiği MHP’nin bulunduğu bölüme, 100-150 kadar AKP’li gözlüklerini, ceketlerini çıkartıp bağıra- çağıra sohbet etmek için koşuşturmadılar herhalde?
Mahalle karıları gibi ağlaşıp, “MHP’liler kafamızı gözümüzü kırdılar” diye sızlanacağınıza, orada ne işiniz vardı, siz onu söyleyin hele?
SONUÇ
AKP iktidarı, yüzde 25 oy oranını geçen ve günden güne oyunu artıran MHP’’nin korkusundan kendini dağıtmış durumdadır. AKP iktidarı sayesinde zenginleşen yandaş medya da bunun farkında olduğu için, MHP’ye saldırarak AKP’nin yaşadığı korkuyu bastırmaya çalışmaktadır.
AKP’nin sağladığı devletin imkânları ile büyüdükçe büyüyen yandaş medya patronları AKP’nin her oyununu bozan MHP’nin halk desteğini zedelemek için yalan ve iftiralarla bezenmiş senaryolar yazıp halkı da bunu inandırmaya çalışmaktadır.
Fakat bu oyunlara inanacak bir avuç cahil dışında kimse kalmamıştır. Bu cahillerde bilgilendirilerek AKP’nin Türk-İslam düşmanı odaklara yapmış olduğu taşeronluk hakkında uyanış safına geçecektir.
AKP bugüne kadar siyasi yalanlarla, sahtekârlıklarla ayakta durdu ama artık uyanan milletimiz nazarında yine aynı özellikleri sebebiyle yıkılacaktır.
Erken seçim, bu yalan şebekesinden erken kurtuluşumuz olacaktır.
YILDIRAY ÇİÇEK