Bir arkadaşıyla sinemaya gitmek üzere sözleşmişler.
Bizimkisi biraz gecikmiş. Filmin başlamasına saniyeler kala girmiş içeri ve
ortalarda bir yerde oturan arkadaşını bulup soluna oturmuş. O ara
arkadaşının sağ tarafında oturan biraz tuhaf görünümlü biri dikkatini
çekmiş:
- Oturacak başka yer bulamadın mı yaa? Kim o yanındaki karı kılıklı herif?
Arkadaşının verdiği cevap bizim arkadaşı resmen mahvetmiş:
- Kızkardeşim! O da gelmek istedi de! Gel de orada otur artık. Arada bir
bahane bulup kaçmış hemen.
Bazıları pot kırar ama kırdığının farkında da olmaz. Yurtdışındaki
okuyucularımızdan Abidin Acar hoş bir anısını şöyle anlatmıştı:
Almanya''dan tatil için Türkiye''ye gelmiştik. Köye amcamlara uğradık.
Amcamın eşi neredeyse bir sepet "yeşillik" koydu önümüze; tere roka köylerde
kırlardan yenmek için toplanan çeşitli otlar falan. Biz de hanım çoluk çocuk
Almanya''da pek bulamadığımız bu "yeşillikleri" tuz serpip serpip
götürüyoruz. Bizim kendimize çektiğimiz bu ziyafetten hoşnut kalan yengem
sofrayı toplarken bize bir övgü göndermeyi de ihmal etmedi tabii:
"Dün ineklerin önüne koydum yememişlerdi. Maşallah siz iyi yediniz!"
Bazısı sırf ilgili görünmek için üzerine vazife olmayan konularda konuşmayı
sever. Bir tanıdık anlatmıştı: Parasızlık nedeniyle nişanlılığı bayağı uzun
sürmüş. Bu durumdan çok da mahcubiyet duyuyormuş aslında. Bir gün müstakbel
kayınpederiyle dükkanda otururken epeydir görmediği bir arkadaşı dükkana
girmiş. Daha tanıştırmaya fırsat bırakmadan damdan düşer gibi sormuş:
- Düğün ne oldu Mustafa? Sen hâlâ evlenmedin mi? - Hayır kısmetse..
- Bırak palavrayı. Sen galiba o kızı ekip başkasıyla evleneceksin.
Yaşıtların 3-5 çocuk babası oldu lan.
- Saçmalama ulan ilhami kardeşim! (bu nası bi cümledir ALLAH'IM sana geliyorum )
- Oğlum sen nişanlanalı 2 seneye yaklaştı. Hangi aile bu kadar nişanlılığa
izin verir? Senin kız tarafı da biraz keriz galiba.
- Kes ilhami? Kess? Tanıştırayım kayınpederim.
- şey öyle mi heh he şey yani Mustafa''yı çok severim takılırım böyle heh
he. Nasılsınız amca? Ben ilhami. Sizin ismi aliniz?
Evlenme demişken bir de boşanma potu anlatalım bari:
Bir arkadaş eşinden ayrılmıştı. çocuklar son derece zor bir dönem geçiriyorlarmış tabii. Arkadaş
"Bir baba olarak onların psikolojilerini sağlam tutmak için çırpınıp
durduğum günlerdi" diyor "Yağışlı bir Pazar günü çocuklarla evde oturmaya
onlarla bol bol sohbet etmeye kararlıyım. Derken epeydir görmediğim bir
arkadaş telefonla aradı ve ziyaret etmek istediğini söyledi. Gel dedim.
Biraz sonra elinde film CD''leri ile geldi. Gelir gelmez de ''çok şahane bir
film'' diyerek VCD''ye bir film koydu. Film tam da boşanmaya karar veren bir
Amerikan ailesinin dramını anlatıyor. Filmdeki çocuklar sürekli ağlıyorlar
babalarına ''Sen melek annemizi hep üzdün. Sen mutluluğumuzun katilisin''
türünden laflar ediyorlar. Bir şey desem vatandaş bozulacak. çocukların
yanında ''Biz boşandık'' mevzusuna da girmek istemiyorum. O bir ara lavaboya
gidince çocukları öteki odaya aldım ve ''Siz burada biraz oyun oynayın belki
biz biraz özel konuşuruz'' dedim. Bizimki lavabodan gelir gelmez ilk lafı ne
olsa iyi: - Hey çocuklar nerdesiniz yoksa filmi beğenmediniz mi? Gelin gelin
esas bundan sonrası çok heyecanlı!.." ?
Bazen de iltifat etmeye çalışırken pot kırarız. Bir gün çok yaşlı sandığım
birine
"Maşallah hiç yaşınızı göstermiyorsunuz. inanın sizi gören ancak 50-55 der"
dedikten sonra sormuştum:
" Sahi yaşınız kaç?" Verdiği cevap sanki cevap değil bir kazan kaynar suydu:
- 42 yaşındayım!
Bizimkisi biraz gecikmiş. Filmin başlamasına saniyeler kala girmiş içeri ve
ortalarda bir yerde oturan arkadaşını bulup soluna oturmuş. O ara
arkadaşının sağ tarafında oturan biraz tuhaf görünümlü biri dikkatini
çekmiş:
- Oturacak başka yer bulamadın mı yaa? Kim o yanındaki karı kılıklı herif?
Arkadaşının verdiği cevap bizim arkadaşı resmen mahvetmiş:
- Kızkardeşim! O da gelmek istedi de! Gel de orada otur artık. Arada bir
bahane bulup kaçmış hemen.
Bazıları pot kırar ama kırdığının farkında da olmaz. Yurtdışındaki
okuyucularımızdan Abidin Acar hoş bir anısını şöyle anlatmıştı:
Almanya''dan tatil için Türkiye''ye gelmiştik. Köye amcamlara uğradık.
Amcamın eşi neredeyse bir sepet "yeşillik" koydu önümüze; tere roka köylerde
kırlardan yenmek için toplanan çeşitli otlar falan. Biz de hanım çoluk çocuk
Almanya''da pek bulamadığımız bu "yeşillikleri" tuz serpip serpip
götürüyoruz. Bizim kendimize çektiğimiz bu ziyafetten hoşnut kalan yengem
sofrayı toplarken bize bir övgü göndermeyi de ihmal etmedi tabii:
"Dün ineklerin önüne koydum yememişlerdi. Maşallah siz iyi yediniz!"
Bazısı sırf ilgili görünmek için üzerine vazife olmayan konularda konuşmayı
sever. Bir tanıdık anlatmıştı: Parasızlık nedeniyle nişanlılığı bayağı uzun
sürmüş. Bu durumdan çok da mahcubiyet duyuyormuş aslında. Bir gün müstakbel
kayınpederiyle dükkanda otururken epeydir görmediği bir arkadaşı dükkana
girmiş. Daha tanıştırmaya fırsat bırakmadan damdan düşer gibi sormuş:
- Düğün ne oldu Mustafa? Sen hâlâ evlenmedin mi? - Hayır kısmetse..
- Bırak palavrayı. Sen galiba o kızı ekip başkasıyla evleneceksin.
Yaşıtların 3-5 çocuk babası oldu lan.
- Saçmalama ulan ilhami kardeşim! (bu nası bi cümledir ALLAH'IM sana geliyorum )
- Oğlum sen nişanlanalı 2 seneye yaklaştı. Hangi aile bu kadar nişanlılığa
izin verir? Senin kız tarafı da biraz keriz galiba.
- Kes ilhami? Kess? Tanıştırayım kayınpederim.
- şey öyle mi heh he şey yani Mustafa''yı çok severim takılırım böyle heh
he. Nasılsınız amca? Ben ilhami. Sizin ismi aliniz?
Evlenme demişken bir de boşanma potu anlatalım bari:
Bir arkadaş eşinden ayrılmıştı. çocuklar son derece zor bir dönem geçiriyorlarmış tabii. Arkadaş
"Bir baba olarak onların psikolojilerini sağlam tutmak için çırpınıp
durduğum günlerdi" diyor "Yağışlı bir Pazar günü çocuklarla evde oturmaya
onlarla bol bol sohbet etmeye kararlıyım. Derken epeydir görmediğim bir
arkadaş telefonla aradı ve ziyaret etmek istediğini söyledi. Gel dedim.
Biraz sonra elinde film CD''leri ile geldi. Gelir gelmez de ''çok şahane bir
film'' diyerek VCD''ye bir film koydu. Film tam da boşanmaya karar veren bir
Amerikan ailesinin dramını anlatıyor. Filmdeki çocuklar sürekli ağlıyorlar
babalarına ''Sen melek annemizi hep üzdün. Sen mutluluğumuzun katilisin''
türünden laflar ediyorlar. Bir şey desem vatandaş bozulacak. çocukların
yanında ''Biz boşandık'' mevzusuna da girmek istemiyorum. O bir ara lavaboya
gidince çocukları öteki odaya aldım ve ''Siz burada biraz oyun oynayın belki
biz biraz özel konuşuruz'' dedim. Bizimki lavabodan gelir gelmez ilk lafı ne
olsa iyi: - Hey çocuklar nerdesiniz yoksa filmi beğenmediniz mi? Gelin gelin
esas bundan sonrası çok heyecanlı!.." ?
Bazen de iltifat etmeye çalışırken pot kırarız. Bir gün çok yaşlı sandığım
birine
"Maşallah hiç yaşınızı göstermiyorsunuz. inanın sizi gören ancak 50-55 der"
dedikten sonra sormuştum:
" Sahi yaşınız kaç?" Verdiği cevap sanki cevap değil bir kazan kaynar suydu:
- 42 yaşındayım!