Yüksek Makamın Alçak Vekiline (osman yüksel serdengeçti)

desingby

New member
Katılım
3 May 2006
Mesajlar
109
Reaction score
0
Puanları
0
Yakın tarihde yaşamış bir insan olan merhum Osman Yüksel Serden Geçtininin nette dolaşırken not aldıgım hatıraları sizlerle paylaşmak istedim. henüz öğrenci iken milli eğitim bakanına yazdığı "yüksek makamın alçak vekiline" ifadesi ile mektup yazan bi şahsiyet kendisi. doğru bildiğini sölemekten asla çekinmez imiş





Meclis'e ilk kez geliyor. Dönen kapı görmemiş Osman abi. Dönen kapıdan girecek, daha doğrusu girmeye çalışıyor. Kapı dönüyor Osman Serdengeçti de dönüyor. Nereden çıkacağını bilememiş. Oradan adamın biri “yahu ne yapıyorsun” demiş. “Eee dönüyorum” demiş; “Allah belasını versin, kapısına geldik döneklik başladı buranın.”
Osman Yüksel Serdengeçti’ye “Senin hastalığının adı ne?”diye sormuşlar. O da; “Vallahi araba markası gibi bir şey . insanın benim de bir parkinsonum olsa diyesi geliyor.”demiş.






Abdurrahim KARAKOÇ anlatıyor: Dil Tarihte iken yaşanan o kravat meselesini herkes başka türlü anlatırdı. Bir gün anlat şu olayı, nasıl oldu dedim. Anlattı. “Dil Tarih'te okuyoruz” diyor, “talebeyiz”. “Beni herkes bilir” diyor. “Dağınık saçlı Osman derler” diyor. (Gülüyor). Kravat takmıyor ya, bir gün kızlar ısrar ediyor, ille kravatla gel okula diye. “Tamam” diyor, “Söz yarın kravatlı gelirim”. Kusura bakmayın, laf lafı açtı anlatıyorum. Sansürsüz anlatıyorum.(Gülüyor) “Sabah çıktım evden okula gidiyorum” diyor, “Allah yaklaşınca kapıda ne görsün, okulun önü dolmuş beni bekliyorlar.” Dağınık saçlı Osman kravat takıp gelecek diye. Tabi kravat mıravak yok yakada. Kızlar öyle görünce “Osman sen yalan söylemezdin de mi yalancı oldun” diyor; “Hani kravat takacaktın?” “Yoo” diyor; “Niye yalancı olayım, taktım valla, aha kravat belimde” diyor.(Gülüyor) Belinde ama neresinde(Gülüyor). Uçkur gibi beline bağlamış kravatı.
Osman abi gitmiş memlekete, üzüm kurusu, elma kurusu, kayısı kurusu filan getirmiş. Arkadaşları iştirak etmişler yiyorlar. Mehmet Şevket Eygi geliyor ve “Ooo Osman abi, dünyanın kurusunu yiyorsunuz, biz acımızdan ölek” filan diyor. Osman abi hazır cevap, “Olmaz mı eksik diyor, bir eksik vardı şimdi tamam oldu. Bir … kurusu yoktu sen de geldin tamamlandı” diyor.



Kalabalık bir yürüyüşün ardından tutuklanırlar. Siyasi Şube Müdürü sert ve asabi bir şekilde Serdengeçti’nin her cümlesi için ayrı bir zabıt tutturuyor, mühür v.s. Serdengeçti, adamın haline gülmeye başlıyor. O:

- Ne gülüyorsun be! Burada komedi mi oynuyoruz, deyince Serdengeçti:

- Ben ileride bu olayın romanını yazacağım. Sizin tipinizi bu olayın kahramanı olarak tesbit ettim. Romana çok uyuyorsunuz, onun için sevincimden gülüyorum, diyor. Tabi ki adam daha da zıvanadan çıkıyor.

Kendisi lider konumunda olduğu için ayrıca bizzat Vali Nevzat Tandoğan ifadesini almaya başlıyor.

- Gel bakalım isyanın elebaşısı, Ankara kazan, sen kepçe, karıştır bakalım ne çıkaracaksın? Ama hesabın yanlış, burada vali olarak ben varım, sana bunu yaptıracağımı mı sanıyorsun? Söyle bakalım nümayiş esnasında:

- Neden Dil Tarih’te gençleri kışkırttın?

- Neden Hukuk Fakültesi’de ayaklanma çıkarttın?

- Neden Mülkiye’de, Ziraat Fakültesi’nde ordu bozanlık yaptın? diye sual yağmuruna tutuyor. Hepsini reddedince, bu defa; sen hareketin başındaymışsın, nağralar atıyormuşun, deyince onu da reddetmiş. Bu sefer çekilmiş fotoğrafları çıkartmış:

- Pekala bu resimler de mi yalan söylüyor, bunlar da mı sahte diye çıkışmış. Bu kez felsefe bölümü talebesi olduğunu isbat eden şu cevabı veriyor:

- Vali Bey! Siz elbette ki, ciddi bir devlet adamısınız. Kesinlikle yalan söylemeniz mümkün değil. İthamlarınızın hepsini aynen kabul ediyorum. Felsefede bir cevher-suret nazariyesi vardır. Bir insanın cevheri bir mekanda olduğu halde, onun birden fazla nüshası (yani sureti) olabilir; bir sureti başka başka yerde gözükebilir.





Osman Yüksel milletvekili olduğu dönemlerde bir mesele ile alakalı meclis kürsüsünde konuşurken CHP milletvekilleri sıra kapaklarına vurarak protesto eder ve konuşmasını engellemeye çalışırlar. Bunun üzerine Osman Yüksel SERDENGEÇTİ” Bu meclisin yarısı hıyar.”deyip kürsüden iner. Bunun üzerine CHP’li vekiller meclisin şahs-ı manevisine hakaret söz konusudur. Lütfen sözünü geri al, diye itirazda bulunurlar. Bunun üzerine Serdengeçti yeniden kürsüye gelip şöyle der:

-Tamam sözümü geri alıyorum. Bu meclisin yarısı hıyar değil.



malatya suikasti soruşturması kapsamında osman yüksel'in bürosu basılır. polis eller havaya der, yazar yapar. polis ceplerini aramaya başlar. gömlek ceplerinden çul, çaput benzeri şeyler çıkar. pantolon ceplerine daldırır elini polis. elini soktuğu cep tamamen deliktir ve polisin eli aşağıya gittikçe gitmektedir. bunun üzerine osman yüksel serdengeçti espriyi patlatır;

'memur bey biraz daha aşağıya inerseniz, suç aletini bulacaksınız'




40’lı yıllarda trt radyosunda konuşurken içinde allah geçen bir cümle kurduğu için mahkemenin yolunu tutar.

duruşma sırasında hakim serdengeçti’nin savunmasını ister.

o’da anlatmaya başlar.

“efendim, halk arasında “allah selamet versin, allah’a ısmarladık” gibi dil alışkanlığı cümleler kurulur. ben de olsa olsa böyle bir şey söylemişimdir.”

bu izahatın ardından hakim tekrar sorar.

“evladım sen bu ülkede allah demenin yasak olduğunu bilmiyor musun?”

serdengeçti “yutkunmadan” cevap verir.

“allah allah...!”
 
değişik bi adamç.gzl hikayeleri var..
tşkrler...ama yüksek makamın alçak vekili sözü..
çok gzzlll
 
Geri
Üst