WikiLeaks'ten Yeni Belgeler (Tek Başlık)(Tüm Konular Burdan)

  • Konbuyu başlatan WoLF
  • Başlangıç tarihi
DAVUTOĞLU BU AMERİKALI'NIN DA ALNINI KARIŞLAYACAK MI

davutoglu-bu-amerikalinin-da-alnini-karislayacak-mi-0412101200_l.jpg


ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un Wikileaks belgeleriyle ilgili olarak Ahmet Davutoğlu’ndan özür dileyip dilemediği tartışmasına son noktayı ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Philip Crowley koydu: “Bakan üzüntüsünü ifade etti!”
Olayı önce Radikal Ankara Temsilcisi Murat Yetkin Dışişleri kaynaklarına sormuş ve onlardan şu yanıtı almıştı: “Clinton, ABD belgelerinin yasadışı yollardan açığa çıkmış olmasından dolayı ‘profoundly sorry’, yani derinden üzüntü duyduğunu söyledi. Belgelerin Türkiye’de yarattığı tepki için de ‘regret’ ifadesini kullandı.” (bakınız: CLINTON ÖZÜR DİLEMEDİ)
Ardından Dışileri Bakanı Davutoğlu "Açıkça özür dilendi bizden. Birileri karşımıza çıkar, aksini söylerse alnını karışlarım” dedi (bakınız: DAVUTOĞLU MURAT YETKİN'İN ALNINI MI KARIŞLAYACAK?)
Son olarak Philip Crowley de Clinton’ın “özür dilemediğini, üzüntü bildirdiğini” açıkladı.
Bugünkü Cumhuriyet gazetesinde Elçin Poyrazlar’ın haberi şöyleydi:

"ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın WikiLeaks internet sitesinin yayımladığı gizli belgelerle ilgili Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na yalnızca üzüntülerini ilettiği öğrenildi. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Philip Crowley’ye günlük basın toplantısında, Clinton’un Davutoğlu’ndan özür mü dilediği yoksa kendisine üzüntülerini mi ilettiği şeklinde bir soru soruldu. Crowley, “Bakan, Davutoğlu ile pazartesi günü birebir görüşmesinde Pakistan Cumhurbaşkanı Asıf Ali Zerdari’ye ve Arjantin Devlet Başkanı Cristina Fernandez de Kircher’e yaptığı gibi üzüntüsünü ifade etti” dedi. Crowley, ABD yönetiminin diplomatik yazışmalardaki bilgilerin arkasında durup durmadığı yönündeki bir soruyu ise “Büyükelçilerimiz ve konsoloslarımızın yaptığı mükemmel işi inkâr etmiyoruz” dedi.

Odatv.com

KaynaK
 
ÖNCE BUNLARIN HESABINI VERİN

once-bunlarin-hesabini-verin-0412101200_l.jpg


Başbakan Erdoğan’ın belgeler konusundaki ilk sözleri “önce eteklerindeki taşları döksünler, sonra bunların ciddiye alınıp alınmayacaklarına bakarız” yolundaydı. Üzerinden çok zaman geçmeden ve henüz etekteki taşların binde biri ortaya dökülmeden, Başbakanın adeta bir hezeyan halinde muhalefete ve medyaya ağır ithamlarla saldırması manidardır. Başbakan belgelerin kendisi ve partisi için yarattığı ve belgeler açıklandıkça yaratmaya devam edeceği riskleri farkettiği için olacak, bir ön alma çabası içine girmiş gözükmektedir. Belgelerin kullanımını caydıracak bir edayla itham ve tehditlere başvurarak, belgelerden ziyade bunları gündeme getiren/getirecek olanlara (medyaya, muhalefete) peşinen üst perdeden bir savaş açmayı, ifade özgürlüğüne ve bilgi edinme hakkına ağır bir saldırıyı tercih etmiştir. “En iyi savunma saldırıdır ve hedef şaşırtmadır” yönteminin uygulamaya konulduğunu görüyoruz. Şimdi hedefe İsrail’i koyarak buradan da bir hedef şaşırtma ve kamuoyunu lehe çevirme kampanyası başlatılmıştır.

Peki bunlar gerçeklerin ortaya çıkmasına engel olacak mı? Medyanın kendini sansürlemeye yönelmesi, AKP ve Başbakan lehine olan belgeleri öne çıkarmaya hatta hedef şaşırtmaya destek vermesi, Başbakanın istediği dikensiz gül bahçesini yarabilecek mi? Başbakanın iddialarla ilgili Ergenekon tehdidinin, ABD büyükelçileri ve Wikileaks patronundan ziyade yerli medya mensuplarını hedef alması, gerçekleri perdeyebilecek mi?

Başbakanın, muhalefeti ve medyayı yakışıksız sıfatlarla karalamaya girişirken seviyeden söz etmesi de ilginçtir. CHP Başbakanla benzer bir üslup üzerinden “seviye eşitleme” çabası içinde olmayacaktır. Başbakanın öfkesi, aynı zamanda, demokrasiyi içine sindirememenin yeni bir dışa vurumudur.

Başbakan, kendisini çok rahatsız ettiği anlaşılan bu belgeler konusunda, emrindeki medyayı da kullanarak bir üste çıkma arayışı içindedir. Yeni bir mağduriyet yaratma peşine düşmüştür. Ama bu ucuzundan kahramanlık edaları gerçekleri değiştiremez.

Başbakan, hakkını yargı yolundan arayabileceğini ima etmiştir; kendisini bu yönde teşvik etmek isteriz. Ama Başbakan yargının çift taraflı kesen bir kılıç olduğunu da unutmamalıdır. Başbakanın, kendisi ve AKP ile ilgili yolsuzluk iddiaları konusunda, Cumhuriyet Savcılarını da göreve çağırmasını bekliyoruz. İsviçre’deki hesaplara ilişkin iddialar konusunda, tıpkı Sn. Deniz Baykal’ın hakkındaki mesnetsiz iddialar konusunda yaptığı gibi, Adalet Bakanlığını harekete geçirerek İsviçre bankalarından bilgi talep etmesini bekliyoruz. Tüpraş vb. yolsuzluk iddiaları konusunda TBMM’de gündeme getirilebilecek araştırma komisyonu kurulması önerilerinin önünü açmasını diliyoruz.

Başbakan şunu anlamalıdır: Muhalefetin birinci görev ve sorumluluğu iktidarın denetlenmesidir. Kamu kaynaklarının ve varlıklarının kamu çıkarı yani halkın çıkarı doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını denetlemektir. Bu bakımdan, yazışma belgelerinde ortaya atılan şaibeli özelleştirme iddialarının açıklığa kavuşturulmasını bekliyoruz. Örneğin “04 A 348” numaralı ve 20.01.2004 tarihli belgede bahsedilen Tüpraş özelleştirilmesinde yolsuzluk yapıldığına dair iddia derhal soruşturulmalıdır. Bilindiği gibi Tüpraş’ın yüzde 65,6’lık hissesi, ilk özelleştirme girişiminde adresi bir posta kutusundan ibaret olan bir Rus firmasına –CHP’nin şiddetli tepkilerine rağmen- 1,3 milyar dolara satılmak istenmiş, Petrol-İş Sendikasının başvurusu üzerine son anda Danıştay kararıyla satış durdurulmuştu. Daha sonra bu şirketin yüzde 51’lik payı 4 milyar dolarlık bir fiyatla özelleştirilmişti. Biz bunun hesabını Wikileaks belgelerinden önce sormuştuk, şimdi tekrar soruyoruz. Kaldı ki, Wikileaks belgelerini aşan şaibelerin de aydınlatılmasını istiyoruz. AKP iktidarı TÜPRAŞ’ın Mart 2005’teki %14,76’lık hissesinin borsa rayiç değerlerinin dahi altında bir fiyatla Ofer’e satışındaki şaibenin altından kalkamamıştır. SPK tebliğlerine aykırı bir biçimde Özelleştirme Yüksek Kurulu’nca halka duyurulmadan yapılan ve yarım günde tamamlanan bu sözde “halka arz” işlemi, Danıştay’dan dönmüş olmasına rağmen, hisselerin el değiştirmesi sağlanarak bir oldu bitti gerçekleştirilmişti. Biz, halkın sözcüsü olarak, şimdi bu karanlık sayfaların yeniden açılmasını istemeyecek miyiz?
İran’daki ihalelere kadar uzandığı söylenen nüfuz ticaretinin aydınlatılmasını istemeyecek miyiz? Biz bunları talep etmezsek, toplumun bize yüklediği denetim görevini yerine getiremeyiz. Başbakanın hedef şaşırtma ve mağdur yaratma yöntemlerini boşa çıkartmak da bizim görevimizdir. Başbakan demokrasiyi sadece kendisine çalışan bir nalıncı keserine döndürmeye çalışıyor; bunun adının diktatörlük olacağını toplumla paylaşmak bizim asli sorumluluğumuzdur.

Oğuz Oyan

Odatv.com

KaynaK
 
‘SADECE İSLAMCI BASINI DEĞİL BUNU DA OKUYUN’

sadece-islamci-basini-degil-bunu-da-okuyun-0512101200_l.jpg


Alman Dergisi WirtscafhtsWoche, Erdoğan’a “Sadece islamcı basını değil, bunu da okumanızı dileriz” diyerek bir açık mektup yazdı. Mektupta, Türk basınının cesaret edemeyeceği ifadeler var. Erdoğan, Avusturya basınında da manşetlerde. İşte Avrupa’nın dinmeyen tepkisi...

AVRUPA medyası, Wikileaks belgelerinde en çok “olumsuz yer alan” Türk hükümetiyle ilgili gelişmeleri ve tepkilerini yazmaya devam ediyor. En dikkat çekenlerden biri de, ünlü ekonomi dergisi WirtschaftsWoche oldu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a hitaben açık bir mektup yayınlayan Wirtschaftswoche, “Wikileaks belgeleri Erdoğan’ı rezil etti” başlığını attı.
Dergi, “ABD Büyükelçisinin yazışmalarını yayınlayan Wikileaks belgelerine bakılırsa Erdoğan, liderler arasında en fazla zarar görenidir” dedikten sonra Hans Jakob Ginsburg imzalı açık mektup yayınladı. Hemen hatırlatalım, bu mektuptaki birçok ifadeyi açık açık yazmadık. Belki başka ülkeler için basın özgürlüğü olabilirdi ama birçok ifade Türk basın sisteminin kaldıracağı cinsten değildi... Bu yüzden “oto-sansür” uygulamak durumunda kaldık...

BU MEKTUBU DA OKUYUN
Derginin yeni sayısındaki mektup, “Sizin, ABD elçiliğinin açıkladığı gibi sadece islamcı gazeteleri okuduğunuzdan değil, bu mektubu da okuyacağınızdan hareket ediyorum. Bilindiği gibi dünyadaki tüm ABD elçilikleri arasında en çok Ankara Büyükelçiliği’nde belgeler hazırlanmış” diye başlıyor.
Erdoğan’a en çok eleştiri alan liderin kendisi olduğu belirtildikten sonra, ABD’li diplomatların kriptolarında yer alan tanımlamalar aynen sıralanıyor ve o yazılara göre çevresinde beceriksiz çalışanları, danışmanları toplamış biri olarak tanımlandığı yazılıyor.

BUNDAN ÇIKAN ÜÇ ÖNEMLİ SONUÇ

Mektupta şöyle devam ediliyor:
“Uluslar arası bir seviyede kıyaslama yapılırsa, siz Atom silahı olmayan bir Ahmedinecad, kızları olmayan bir Berlusconi, şaraplığı olmayan bir Kurt Beck’siniz. Bundan ne sonuç çıkarıyoruz:
Öncelikle Ankara’daki ABD Büyükelçiğili sizi ve partinizi sevmiyor. İkincisi ve bence daha önemlisi, ülkenizin ABD ile ilişkilerinin artık ağır sıkıntı içine girdiğidir. Üçünsü olarak da, ABD diplomatlarınca ülkenizin karanlık bir İslamcı ülke olma yolunda olduğunun kabul edilmiş olmasıdır.
Eğer öyleyse çok kötü tabii...”
Mektup, Başbakan Erdoğan’ın son yıllarda Türkiye’de yaptıklarını övgüye değer olarak tanımlıyor.

BİZ DAHA FARKLI GÖRÜYORDUK

Erdoğan’a, bir dost tavsiyesi niteliğinde olduğu izlenimi verilen mektupta bu konu şöyle işleniyor:
“WirtschaftsWoche’de çalışan bizim gibiler, uzun yıllardır Türkiye’nin fakir bir Anadolu ülkesinden, dinamik bir ülkeye doğru yürüyüşünü görüyorduk. Dahası, İstanbul ve Ankara’daki Atatürkçü elit kesimden, sizlerin yükselişi sonucunda, kendi ülkelerini anlayamaz hale geldiklerini duyuyorduk.
Biz tabii ki, Türkiye’deki olumlu gelişmeleri de izliyoruz. Bu İslam endeksli hükümet, Avrupa’dan, küreselleşmeden ve ilerlemiş dünyadan, daha önceki hükümetlere göre daha bilinçli... ABD elçilikleri belki de bilgilerini bunlardan almışlardır. Ama bu bile eleştirileri dikkate almamanız anlamına gelmez.
Çünkü siz, gerçekten çoğu beceriksiz (Unfaehig) olan bir bürokratlar ekibiyle çalışıyorsunuz.”
Ayrıca Erdoğan’a, özellikle siyaset çizgisini Tahran’a yaklaştırmasının, İsrail ve Filistin konusuna farklı bakışının en çok kendisine zarar verdiği hatırlatıyor.

ELLERİNDE VİSKİ, HER ŞEYİ BLOKE EDİYORLAR

Eleştirileri ABD’nin söylemiş olmasının farklı olduğunun altı çizilen mektup şu şekilde sona eriyor:
“Bu konuları size aktarmak, Ankara’daki diplomatların görevi olmalıydı. Onlar, siyasi rakiplerinizle viski içip sizi çekiştireceğine, size ve size gelmesi gereken her şeyi bloke eden danışmanlarınıza bu durumları iyice anlatmalıydı. Asıl skandal, belki de bunun böyle olmamasıdır.
Başkan Obama ve Dışişleri Bakanı Clinton, bunun gerçek olamayacağına inanacak kadar aptal değildir.
Wikileaks’in açıkladığı bir ABD kriptosuna göre, siz kaynağı belirsiz paralarla kızlarınızı ABD’de okutmuşsunuz. Aslında bu bile bir sinyal olarak görülmelidir, çünkü bu durum eğitimin ve ABD kültürünün önemini gördüğünüzün bir göstergisidir. İleride kızlarınızı ABD’de ziyaret eder ve kendilerine WirtschaftsWoche’den selamlarımızı iletirseniz sevinirim. Saygılarımla... İmza: Hans Jakob Ginsburg”

AVUSTURYA BASINI NE DİYOR?

Hafta içinde Alman ve İsviçre basınının tavrını geniş şekilde vermiştik. Avusturya basını da, özellikle neo-Osmanlıcılık iddialarını eleştirip Türkiye ile ilgili eleştirilere geniş yer vermişti.
Özellikle Davutoğlu’na ait olduğu belirtilen “Viyana’ya yeniden dönüş” sözleri ağır eleştiri konusu yapılmıştı. Basın, konuyu gündemde tutmaya devam ederken, Erdoğan’ın belgelere karşı sert çıkışı da geniş yer buldu.
Der Standart gazetesi, Erdoğan’ın islamcı gazeteleri okuduğunu, çevresinde bulunan ve çoğu kifayetsiz olan danışmanlarının neo-Osmanlıcılık görüşlerinin etkisinde kaldığını yazdıktan sonra, Erdoğan’ın ABD’li diplomatlara karşı yasal yollara başvuracağı sözlerine yer verirken, “Erdoğan, ABD’li geveze diplomatların işini bitirmek istiyor” başlığını atıyor.

HAKİM ÖNÜNE ÇIKARACAKMIŞ...
Avusturya TV’si ORF de, yayınladığı geniş haberinde Erdoğan’la ilgili iddialara, İsviçre’deki 8 hesap konusuna ve İran’la yakınlaşmalarla ilgili dökümenlere yer verdikten sonra, Türkiye Başbakanı’nın, ABD’nin dilediği söylenen özrünü yeterli bulmadığını ve yasal yollara başvurmaya hazırlandığını duyurdu.
Die Presse, “Erdoğan ABD’li diplomatları hakim önüne çıkarmak istiyor” başlıklı haberinde benzer içeriğe yer verdi. Erdoğan’ın diplomatlara karşı ceza davaları planladığı belirtilirken, ABD’li diplomatların yazışmalarında yer alan Türkiye ve AKP eleştirileri tekrar edildi.
Avusdurya basınının yanı sıra, Avrupa ülkelerindeki diğer yayınlarda da, Türkiye konusu geniş şekilde devam ediyor.

BERLINER MORGENPOST: DAYANAMADI

Alman Berliner Morgenpost gazetesi, “Erdoğan, durun bakalım Wikileaks eteğindeki taşları bir döksün” açıklamasının ardından iki gün bile dayanamayıp “Diplomatları ve basını ezeceğini” söylediğini belirtiyor.
Türk gazeteleri başlarını kuma gömerken, bütün dünya Wikileaks belgelerine göre AKP’lilerin ülkemizi nasıl rezil ettiğini yüzümüze çarpmaya devam ediyor.

Ali Gülen
Odatv.com

KaynaK
 
Wirtschaftswoche mektubun orjinali için link:
Trkei: Wikileaks-Dokumente blamieren Erdogan - WirtschaftsWoche

Orjinali biraz daha farklı bazı 'kelimeler' üstü kapalı anlatılmaya çalışılmış tercümede.



Abdüllatif Şener'den şok sözler

‘Bakanlığı bırakmamın yanıtı Wikileaks belgelerinde çıktı'
Bu haberi paylaşın:


TÜRKİYE Partisi Genel Başkanı Abdülatif Şener, Wikileaks belgeleriyle ilgili ilginç bir açıklama yaptı. :Bursa'da bulunan Şener, Meclis'te 700'ü aşkın dokunulmazlık dosyası olduğunu belirterek, şöyle konuştu: "Başbakan'ın 3 tane dosyası var. Vekiller bu dosyayı Meclis'te oylayabilirler mi? Bu hukuk düzeni ile kimse hesap soramaz. 16 yıl boyunca milletvekilliği yaptım. Benim de dokunulmazlığım vardı ve kimse benden de hesap soramıyordu. Çünkü benim hakkımda tek bir dokunulmazlık dosyası yoktu. Kolay mı sanıyorsunuz, vekilliği, bakanlığı bırakacaksınız, dokunulmazlık gömleğini çıkaracaksınız? Sizin dokunulmazlığınız var, benim yok. Kim kimden hesap soracak hodri meydan, hodri meydan diyelim. Hala gittiğim yerlerde soruyorlar bana ‘Niye bıraktın?' diye. Bu sorunun yanıtı, Wikileaks belgelerinde çıktı. Belgelerde ‘Hükümette o kadar çok yolsuzluk var ki bir bakan bıkıp usandı istifa etme noktasına geldi' diyor. O bakanın kim olduğundan bahsetmiyor ama kim olduğu belli! 'Niye bıraktı?' diye sorarlarsa ‘ABD, okyanus ötesinden öğrendi siz neden hala öğrenemediniz' diye yanıt verin."

Abdüllatif Şener'den şok sözler - EtikHaber - Doğru Haberin Adresi
 
vay vay vay güççük menderese bakın hele
 
Assange'dan büyük tehdit
06 Aralık 2010 - 11:45


WikiLeaks kurucusu: WikiLeaks bir daha kapanırsa o dosyayı dünyaya açıklarım!

WikiLeaks kurucusu Julian Assange, ABD’nin sitesini kapatmaya yönelik hamlelerine “sigorta” adını verdiği dosyayı dünyaya açıklama tehdidiyle yanıt verdi. “Yayınlarsam dünya siyasetinde felaket olur” dedi.

ABD’nin erişimi durdurmak için büyük çaba gösterdiği Wikileaks sitesi yeni adresinde belge yayınlamaya devam ederken İngiltere’de yakalanmayı bekleyen sitenin kurucusu Julian Assange kendisini engellemeye çalışan gruplara gözdağı verdi. Belgeleri açıklamaya başlamadan önce internete 1,4 GB büyüklüğünde gizli bir dosya yükleyip buna çözülmesi mümkün olmayan bir şifreleme sistemi koyan Assange, sitesinin bir daha kapatılması durumunda bu dosyanın şifresini vereceğini ve içindeki belgelerin dünyada kıyamet koparacağını söyledi. Assange’ın bu dosyasında petrol devi BP ve Guantanamo Kampı belgelerinin de aralarında bulunduğu skandal yazışmalar olduğu iddia ediliyor. Dosyanın boyutu, içinde binlerce belge olduğunu anlamaya yetiyor. Bu da ABD yönetimini korkutuyor.

Şifreyi çözmek imkansız

Assange’ın iddiasına göre hiçbir editöryal çalışmadan geçirilmeden yayınlanacak olan bu belgeler dünya siyasetini geri dönülmez bir felakete götürebilecek nitelikte. Temmuz ayından beri internette yayınlanan ve şimdiye kadar binlerce kişi tarafından indirilmiş olan “sigorta” isimli bu dosyanın anahtarı internette yayınlanırsa isteyen herkes bu yazışmalara erişebilecek.

Eski bir bilgisayar korsanı olan Assange’ın dosyanın şifrelenmesinde AES256 olarak bilinen 256 bitlik şifreleme tekniğini kullanması kriptoloji uzmanları tarafından akıllı bir adım olarak nitelendirildi. ABD’deki Bristol Üniversitesi’nden kriptoloji profesörü Nigel Smart, Assange’ın yayınladığı 1,4 GB’lık dosyanın şifreleri bilinmeden çok güçlü askeri bilgisayarlarla dahi açılamayacağını söyledi. ABD Savunma Bakanlığı ise ellerini bağlayan bu çok önemli ve yüksek korunurlu dosyadan haberdar olduğunu bildirerek, Assange’ın geri adım atmasını talep ediyor.

VATAN

Assange'dan büyük tehdit - EtikHaber - Doğru Haberin Adresi


Wikileaks: Lübnan Hizbullah'ı sırtından vurdu
06 Aralık 2010 - 11:12


Wikileaks'in yayınladığı gizli belgelerde Lübnan'ın, Hizbullah'ın gizli iletişim ağını müttefiklerine bildirdiği belirtiliyor.

İngiliz Guardian gazetesinin haberine göre, "gizli/yabancılara yasak" kategorisine giren ABD belgesinde, İran tarafından finanse edildiği iddia edilen, Hizbullah'ın fiber optik ağı konusundaki bilgilerin ABD, Suudi Arabistan ve bazı başka ülkelere Lübnanlı bakanlar tarafından iletildiği ifadesi yer alıyor.

Belgelere göre, Lübnan İletişim Bakanı Marvan Hamadeh Amerikalılara, Hizbullah'ın ağının Beyrut'tan güneye, oradan Bekaa vadisi boyunca kuzeye doğru gittiğini, Filistin kamplarıyla Hizbullah'ın eğitim kamplarını kapsadığını ve Hristiyan bölgelerine nüfuz etiğini bildiriyor.

Gizli iletişim ağının 2008'de keşfedildiği ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy'nin bu keşif karşısında "şaşkına döndüğü" de belgelerde belirtiliyor.

İletişim ağının keşfinin, 2006'daki savaştan sonra Hizbullah'ın silahsızlandırılması talebiyle bağlantılı olduğu ifade edildi. Hizbullah'ınsa Lübnan istihbaratına, iletişim ağının "örgütün cephaneliğinin bir parçası olduğunu" ilettiği kaydediliyor.

Lübnan'la ilgili gizli belgeleri yayımlayan El Ekber gazetesi, Başbakan Refik Hariri önderliğinde 14 Mart hareketiyle ABD ve Suudiler arasındaki temasları kamuoyuna duyururken, adı anılanlar iddiaları yalanladı.

Wikileaks: Lübnan Hizbullah'ı sırtından vurdu - EtikHaber - Doğru Haberin Adresi
 
İHH,Halkbank ve İran Hakkında Pazarlık

ihh-halkbank-ve-iran-hakkinda-pazarlik-0712101200_l.jpg


Wikileaks'ten son açıklanan 09ANKARA1725, “TREASURY OFFICIAL ON FIGHT AGAINST TERRORIST” başlıklı ABD Büyükelçilik "gizli" kriptosunda Terör Finansı ve Mali Suçlardan Sorumlu ABD Hazine Bakan Yardımcısı David Cohen'in 19-20 Ekim 2009'da Ankara'ya yaptığı ziyaretin içeriği yer alıyor.

Büyükelçi James Jeffrey'nin imzasını taşıyan "secret" kodlu kriptoda şu bilgiler yer alıyor:

Cohen'in Türk ve Amerikan medyasında yer almayan bu ziyaretinin konusu İran'a mali yaptırımlar. Cohen Ankara'da Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Ekonomiden Sorumlu Kurumların üst düzey yöneticileriyle görüşmeler yapıyor.

Cohen, Türkiye'nin tüm kamu ve özel bankacılık sisteminin İran ile olan ilişkisini kesmesini istiyor ama Ankara'dan pek de umduğu yanıtı alamıyor. Şimşek, Cohen'e kişisel olarak bu konuyla ilgileneceği sözünü veriyor ama Cohen çok tatmin olmuşa benzemiyor. Türk yetkililer, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) İran ile ilgili aldığı kararlara uyacaklarını taahhüt etse de İran ile ticari ilişkileri kesmeye istekli görünmüyor.

Bakan Şimşek, Cohen'in ağzından G-20 ülkelerinin "Mali İşler Özel Birimi" (Financial Action Task Force-FATF) tarafından incelenme tehdidine maruz kalıyor ve kendilerinin de Maliye Bakanlığı içinde terörün dar anlamda tanımlanmasını genişletecek bir özel birim kurduğunu iletiyor.

Şimşek, TBMM'nin Aralık'taki bütçe görüşmelerinden önce bu konuda yasa çıkaramayacağını da ekliyor.

Cohen ise 2010 Şubat ayından önce bir sonuç alınamazsa gelişmelerin "Mali İşler Özel Birimi" FATF raporuna giremeyeceği uyarısını yapıyor.

Görüşmede ayrıca önemli bir konu da Türkiye'nin FATF "Kara-para Aklanmasını Önleme ve Terörün Finansmanıyla Mücadele" (KAÖTFM) standartlarına uymaması.

G-20 liderleri 2010 Şubat ayına kadar bu konuda ülkelerin durumlarını ortaya çıkarılması görevini bu FATF'ye vermişti.

Cohen, Ekim 19-20 tarihlerindeki görüşmelerinde Türkiye'nin ilk belirlemelere göre KAÖTFM standartlarına uyma konusunda sınıfta kaldığını bildiriyor. Cohen, böyle giderse Türkiye'nin Şubat 2010'da uluslararası finans sistemine bir tehdit oluşturduğunu açıklayacaklarını söylüyor. Şimşek de Türkiye olarak ellerinden geleni yapacaklarını, ancak 2010 Ocak'tan önce bir gelişme kaydedilmesinin imkansız olduğunu belirtiyor.

Şimşek, görüşmede ayrıca terörün finansmanına karşı alınan önlemleri anlatıyor.

HEDEF: İRAN

Cohen, Şimşek, MASAK, xxxxxxxxxxxx (burada 12 haneli x ismi var) ve BDDK ile yaptığı görüşmelerde İran'ın mali yaptırımları Türk finans kurumları aracılığıyla delmeye çalıştığını vurguluyor.

David Cohen, Türkiye'nin BMGK 1267 ve 1373 sayılı kararlarına uymakta geciktiğini de dile getiriyor.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise Türkiye'nin İran ile çok eski ve uzun bir sınırı olduğunu, ticaretin de tarihi kökenlere dayandığını belirtiyor. Şimşek, İran ile ticaretin bir şekilde yapılacağını ve ABD'nin bunu aklında tutması gerektiğini söylüyor, ancak Türk kuruluşlarının İran'a karşı azami dikkat ve hassasiyetle yaklaşacağı sözünü de veriyor. Şimşek, ABD'den İran'ın teröre verdiği desteğe ilişkin her türlü bilgiye de açık olduklarını iletiyor.

XXXXXXXXXXXX İLE 20 EKİM GÖRÜŞMESİ

Kriptonun 8. paragrafında daha önce de görüşme listesinde adı geçen 12 haneli x'ten oluşan gizlenmiş bir isim var. Cohen'in 20 Ekim'de bu isimle görüşmesi anlatılıyor. 12x (erkek), Cohen'e ABD'nin 3 PKK terör finansörü hakkında almış olduğu kararı överek bunun cesurca bir adım olduğunu söylüyor. Bu kişi, AB ülkelerinin de ABD'nin kararını takip etmeleri dileğini Cohen'e iletiyor. 12x, teröristlerin silah ve mühimmat ihtiyaçlarının yüzde 90'ını AB'den edindiklerini de dile getiriyor. Bu isim, İran'a silah satışında asıl baskının Türkiye değil AB ülkelerine yapılmasını istiyor.

12x, Türkiye'nin İran'a karşı tüm BMGK yaptırımlarını desteklediklerini belirtirken, ancak bundan fazlasını da yapamayacaklarını vurguluyor.

MAVİ MARMARA'NIN ÖNCESİNDE

12x'in David Cohen ile konuştuğu önemli bir konu da Gazze'ye yardım. Bu kişi, Hamas'ı hariç tutarak Gazze'ye doğrudan insani yardım göndermek istediklerini söylüyor. Soyadından Yahudi kökenli olduğu anlaşılan Cohen'den bu konuda İsrail'i ikna için yardım istiyor. Bu noktada ünlü İHH adı da kriptoya girmiş. Cohen, daha o zamandan İHH'nın Hamas'a destek verdiğini ve bu konuda kaygılı olduğunu bu görüşmede dile getirmiş. 12x ise İHH konusunda fazla bilgisinin olmadığını ama konuyla ilgileneceğini belirtiyor.

12X İLE HALKBANK GÖRÜŞMESİ

Cohen ayrıca İran'ın mali yaptırımları aşma konusunda Halkbank ile çalıştığını da ileri sürüyor. 12x ise Halkbank'ın BMGK yaptırım kararlarına tamamen uyduğunu ve her tür delme girişimine karşı uyanık bulunduğunu belirtiyor. 12x, Halkbank'ın Tahran'daki temsilciliğinin 2004 yılında Pamukbank ile birleşiminden kaldığını, 2004'teki birleşmeyle Halkbank'ın muhabir bankacılık işlemlerini sona erdirdiğini ancak ticari faaliyetine devam ettiğini açıklıyor.

12x, Halkbank'ın İranlı Bank Sepah isimli bankayla zaten kesik durumdaki muhabir bankacılık anlaşmasını iptal edebileceklerini de Cohen'e iletiyor. 12x, İran ile ticari ilişkilerinin petrol dışında çok düşük olduğunu, bunun 10-15 milyon avro civarında olduğunu bildiriyor.

Cohen - BDDK görüşmelerinde ise İran'ın Bank Mellat isimli bankasının Türkiye'deki faaliyetleri de gündeme geliyor. BDDK yetkilileri, Bank Mellat'ın Türkiye'deki şubelerinin bankacılıktan çok ticaretin finansmanı için çalıştığını ve bu bankanın her yıl 4 kez yabancı denetim firmalarınca denetlendiğini belirtiyor.

Odatv.com

KaynaK
 
Uzaktan kumanda iLe yönetiLen bir üLkenin kumandasının başkaLarının eLine geçmesi sonucu günyüzüne çıkanLarı görüyoruz..

HaLa bizim kendini harikaLar diyarında sanan,işine geLmeyen gerçekLeri sağır takLidi yaparak geçiştiren akp hükümetimizin eLemanLarı haftada bir amerikaya gidip ifade veriyor.KuLağı çekiLdiğinde de bunu chp yaptı diyor..
:smile:
 
Teröristlerle aynı masada oturup gizli pazarlıklar yapan AKP.
Sayelerinde açılım'la iyice yüzsüzleşen ve meydan okuyan teröristler her yerde.
Daha geçen hafta üniversiteli öğrencilerimize polisler tarafından yapılan şiddeti görüyorum ama teröristlere gelince doğru düzgün müdahale etmiyorlar bile.
Soruyorum AKP'ye İmralı'daki k... ve onun i...'le ilgili başka açılımlar varmı gündemde?
 
ABD KIBRIS'DA KİMLERE MAAŞ BAĞLADI

abd-kibrisda-kimlere-maas-bagladi-0712101200_l.jpg


Wikileaks internet sitesi merkezli olarak başlayan gizli belgeleri açıklama modasına dünyanın çeşitli yerlerinden çok sayıda örnekle yenilerinin ekleneceğini tahmin ediyoruz. Bunlardan birisi, Kıbrıs Rum kesiminde yayımlanan bir gazetede ortaya çıktı. Bu belgelerin niteliği çok önemli görünüyor. Bu belgelere göre, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi Amerikan diplomatik temsilciliği, Kıbrıs’ın Rum tarafında olduğu gibi Türk tarafında da bazılarını maaşa bağlamış ve ödemelerde bulunarak istediği doğrultuda çalışmalarını sağlamış. Bunun adı, Casusluk değilse, bir ülke hesabına paralı ajanlık değilse, para karşılığı etki ajanlığı değilse ne olabilir?

Kıbrıs Son Dakika (ONBİNLERCE DOLARLIK ?AMERİKAN ÖDENEKLERİ? - KIBRIS SONDAKİKA) internet sitesinin haberine göre; Amerika’nın Atina, Güney Kıbrıs ve Ankara büyükelçilikleri aracılığıyla, özel şahıslara ve kurumlara yönelik “devlet yardımı” şeklinde 2008 yılına kadar on binlerce dolar para “dağıtılmış.”

Habere göre, Kıbrıs Rum kesiminde yayınlanan “Fileleftheros” gazetesi, Yunanistan’da yayın yapan “Ethnos tis Kiriakis” gazetesi tarafından dün açıklanan Amerikan belgelerine yer vermiş. Gazeteye göre, aralarında başka ülkelerin vatandaşlarının da bulunduğu, Amerikan yardımı alan kişilere sözleşme imzalatmışlar. Belgelerin; BM tarafından hazırlanıp iki kesimin onayına sunulan Annan Planı’nın hazırlanması sırasındaki dönemin ardından, Washington’daki yetkililer tarafından gizlilik kapsamından çıkarıldığını yazan gazete, Amerikan Hükümeti’nin ilgili biriminin, öncesinde alıcıların isimlerini silmesiyle, dört yıllık çabanın ardından, üç büyükelçiliğe 1.331 adet ödeme sözleşmesi teslim ettiğini belirtiyor.

Gazetenin haberine göre, gizlilik kapsamından çıkarılan belgeler, ABD Dışişleri Bakanlığı “Review Authority”ye bağlı Theodore Sellin imzasını taşımaktaymış. Üç başkentteki Amerikan büyükelçiliklerinin, çoğunlukla lise öğretmenlerini, öğretim üyelerini, siyasetçileri, gazetecileri, ekonomi dünyasından kişileri ve “opinion leaders” ismini verdiği fikir üreten liderleri gözetleyip bunlara arasından seçtiklerine para dağırtığını yazan gazete, Amerikalıların ödenekleri UNDP ve UNOPS aracılığıyla ulaştırdığını da belirtmiş.

ONBİNLERCE DOLARLIK ?AMERİKAN ÖDENEKLERİ? - KIBRIS SONDAKİKA sitesinin haberine göre, Yunan gazetesinin haberinden, gazetenin elinde bulundurduğu belgelere göre, Kıbrıs’ta aralarında ortak sergiler, geleneksel şarkılar için cd çıkarılması gibi faaliyetlerin bulunduğu iki toplumlu programları ileriye götürmeleri için belirli kurumlara ve kişilere yönelik olarak çok sayıda Amerikan yardımı dağıtıldığı ortaya çıkmış durumda.

Amerikan Büyükelçilikleri, kendi çıkarları için binin üstünde (1331) insanı ve örgütü maaşa bağlamışlar ve paralı ajan olarak çalıştırmışlar. Bunların isimlerinin de yakın zamanda açıklanacağını göreceksiniz.

Acaba KKTC’de Amerikan fonlarından beslenen, gazeteciler, akademisyenler ve öğretmenler ile sivil toplum örgütü maskesi altında faaliyet gösteren kuruluşlar hangileridir? Hükümetin bunları açığa çıkarmasını bekliyoruz.

Eğer hükümet ya da Cumhurbaşkanlığı makamında görevli olup Amerikan fonlarından yararlananlar çıkarsa, bunlar hakkında ne gibi işlemler yapılacağını merak ediyorum. Bu isimleri yakın zamanda yayınlayacağız. Bakalım ilgililer bu konuda ne yapacaklar. Bekleyip gereceğiz.


Doç.Dr. Birol Ertan

Odatv.com

KaynaK
 
KUZEY IRAK'TA İSRAİL SERMAYESİ NASIL ARTTI

kuzey-irakta-israil-sermayesi-nasil-artti-0712101200_l.jpg


İsrail meclisi seçimlerinden birkaç gün sonra Şubat 2009’da yapılan bir görüşme sırasında İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, ABD Senatörü Benjamin Cardin’e Irak ile güçlü bir ticari ilişki içinde olduklarını ancak bunu basına açıklamadıklarını söyledi. WikiLeaks belgelerinde sunulan ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun 1.5 yıl önce Senatör Cardin ile görüşmesi sırasında Irak ile ciddi boyutta ticaret hacmine ulaştıkları beyanı Büyük Ortadoğu Projesinde (BOP) Irak’ta ulaşılan başarıyı göstermesi nedeniyle son derece önemlidir. Bu ilişkiyi Ürdün aracılığıyla kurduklarını belirten Netanyahu, Batı Şeria’da mevcut ticari ilişkilerine ilaveten bazı mallar için toplama noktaları kurabileceklerini ve bunun binlerce iş yaratabileceğini de belirtti. Netanyahu, ticaretin niteliği ve boyutu hakkında bilgi vermedi. Netanyahu, bu ticaretin politik hakimiyet için bir zemin oluşturamayacağını ancak Kuzey İrlanda örneğinde olduğu gibi ekonomik refahın barışı mümkün kılacağını söyledi. Aynı görüşmede Netanyahu, eski Ürdün Kralı Hüseyin’i bir kahraman olarak tanımladı ve onun 1998’de ölüm yatağından kalkarak kendisi ve Yaser Arafat arasında Wye River görüşmelerinde bir anlaşmaya ulaşmaları için aracılık ettiğini belirtti.

Netanyahu yapılan ticaretin niteliği hakkında bilgi vermemesine rağmen, hem KurdNet’de ve hem de Haaretz’de yayımlanan Haziran 2010 tarihli açıklama olayın ticari boyutunun ağırlıklı yönünü göstermektedir. Açıklamada Idam Ofer’in Mayıs ayında Irak Kürt bölgesine gittiği ve Süleymaniye’de görüşmeler yaptığı belirtiliyor. Ofer’in, Irak’ın Kürdistan bölgesi Başkan Yardımcısı Kosrat Rasul Ali ve Başbakan Barham Salih ile görüştüğü ve görüşmenin Kürt halkı tarafından da desteklendiği belirtiliyor. Ofer, görüşme sonrası yaptığı açıklamada Kerkük’de petrol istasyonları yatırımlarıyla ilgilendiğini, aynı zamanda Avrupalı ve Asyalı iş ortakları ile birlikte rafineriler kuracaklarını açıklamıştır. Kürt resmi yetkilileri Türk-İsrail arası bağların zayıflamasının İsrail ile aralarındaki ilişkileri güçlendirmeyi sağlayan bir fırsat oluşturduğunu belirtmişlerdir.

BARZANİ NE DEDİ

Bu açıklamanın ardından dönemin Ticaret Bakanı Kürşad Tüzmen, Haziran 2010’da yaptığı açıklamada bu yıl Türkiye ile Irak arasında ticaret hacminin 6 milyar dolara ulaştığını ve Irak’ın iş hacmi yönünden Çin’den sonra ikinci sırada olduğunu beyan etme ihtiyacını hissetmiştir. Türkiye-Irak ticaret hacmindeki büyüme vurgulanmaya çalışılsa da Türkiye’nin Kerkük petrolleri üzerinde herhangi bir yatırım ve girişim yapamadığı ve kontrolün tamamen İsrail’e geçtiği anlaşılmaktadır. Peki Kuzey Irak’ta İsrail’in ekonomik kontrolü sağlama sürecine nasıl gidilmiştir? Tereddütsüz cevap olarak Ortadoğu’da Amerikan-İsrail askeri kontrolü denilebilir. Ancak Irak Kürt bölgesinde sadece askeri kontrol dışında faktörlerin bu süreci oluşturduğu mutlaktır. Şöyle ki: İsrail 2003’de Irak’ın ABD tarafından işgali sonrası, İsrail ve Irak arası ilişkilerin düzeleceği tartışmaları yaparken; 2004’de Irak Başbakanı Iyad Allawi, İsrail ile politik ve ekonomik bir bağ kurmayacaklarını açıklamıştı. Buna karşın, Kürdistan bölgesel hükümetinin üyeleri İsrail ile ilişkilerin yerleşmesi için her tür desteği vereceklerini bildirmişlerdi. Nitekim 2006’da Kuzey Irak Kürdistan Yönetimi Başkanı Mesud Barzani İsrail hakkındaki düşüncelerini şu cümleler ile ifade etmiştir: “İsrail ile ilişki kurmak suç değildir. Eğer Bağdat İsrail ile diplomatik ilişkiler başlattı ise; Kuzey Irak’ta biz bir konsolosluk açabiliriz.” Bu ifadelerin ardından İsrail televizyonları 1960 yılında çekilmiş Mustafa Barzani ile İsrail Savunma Bakanı Moshe Dayan’ın kucaklaştığını gösteren bir fotoğrafı nostaljik öneminden ziyade stratejik önemi nedeniyle defalarca dünyaya göstermiştir. Yine 2004 yılında İsrail resmi görevlileri Kürt politik liderleri ile görüşmüştür. 2006’da BBC İsrail’in Irak Kürt bölgesinde Kürt askerlerini eğittiğini bildirmiştir. KDP’nin şu anki lideri olan ve Temmuz 2009 seçimlerinde oyların % 66’sını alarak Irak Kürdistan’ının başkanı seçilen Mesud Barzani, Mustafa Barzani’nin oğludur. Baba Mustafa ve oğul Mesud Barzani’nin İsrail ile hem ekonomik hem diplomatik anlamda samimi ilişkisinin zemininde yatan faktörleri belirlemek ilişkileri analiz açısından son derece önemlidir.
Bu ilişkilerin kökeninin dayandığı gerçekleri İsrail bizzat ve bilerek dünyaya açıklamıştır. Bu gerçeklerin bir kısmını etnik köken araştırması üzerine kurgulamıştır. Alman, Hint ve İsrail’li uzmanlardan oluşan bir ekip tarafından yapılan genetik analiz çalışması sonuçları ile Kürtler ve Yahudilerin uzak etnik akraba oldukları tezini ortaya atmışlardır. http://www.noravank.am/file/article/256_en.pdf . Çalışmaya göre Yahudiler ve Kürtler, Türkiye’deki Kürt bölgesi ile Irak Kürdistan’ı arasındaki bölgede yerleşen ortak atalara sahipler. İsrail kaynaklarına göre, 20. yüzyılın ortasında Kürt-Yahudilerinin sayısı 40-50 bin civarındadır. Kuzey Irak’ta Kürt Yahudilerin sayısı Irak istatistiklerine dayanarak resmi verilerle şu şekilde açıklanmıştır. Hewler bölgesinde 3109, Kerkük’de 4042, Musul’da 10345, Süleymaniye’de 2271, ve Diyala bölgesinde 2851. İsrail, birinci dünya savaşı sonrası Kürt bölgesindeki nüfusunun %10’nun Yahudi olduğunu da iddia etmektedir. Yine, 1982 yılında Yale Üniversitesinden Prof. Yona Sabar, “The Folk Literature of the Kurdistani Jews: An Anthology” adlı çalışmasında Barzani ailesinin 16. Ve 17. yy da Kürt coğrafyasında çok sayıda yahudi okulu açan Haham Samuel Barzani ve onun kızı olan Asenath Barzani ailesine kadar dayanan kökleri olduğunu açıklamıştır.
Görüldüğü üzere Ortadoğu’nun yeniden şekillenen haritasında Kuzey Irak Kürt Bölgesinin ekonomik kontrolü İsrail’in eline geçmiştir. İsrail, ekonomik kontrolün yetmeyeceği anda Kürtlerle Yahudiler arasında etnik bağlılık olduğu kozunu kullanarak Kürtlerin İsraile aidiyet kavramını ortaya atmaktadır. Kurgunun baş aktörü olan Mesud Barzani’nin İsrail politikalarına yakınlığı BOP’nın işlemesi ve devamında son derece önemlidir. Geleceğin Ortadoğu'sunda Mesud Barzani, Ürdün Kralı Hüseyin gibi ve babası Mustafa Barzani gibi İsrail yöneticileri tarafından minnetle anılacaktır .
Gülümser Heper

Odatv.com

KaynaK
 
PayPaL itiraf etti: Baskı aLtındayız!

WikiLeaks'in bağış hesabını iptaL eden çevrimiçi ödeme sistemi PayPaL, ABD devLet yetkiLiLerinin baskısıyla bu kararı aLdıkLarını açıkLadı


101205-PayPalWiki.widec.jpg


Bir süre önce WikiLeaks’e bağış hesabını askıya alan çevrimiçi ödeme sistemi PayPal, bu kararı ABD Hükümeti’nin baskısı üzerine aldığını itiraf etti.

Dünyanın en büyük sanal ödeme platformu olan sitenin başkan yardımcılarından Osama Bedier, Paris’te katıldığı internet konulu bir konferansta, ABD İçişleri Bakanlığı’ndan bazı yetkililerin kendileriyle temasa geçerek, WikiLeaks’in ‘yasadışı faaliyetlerde bulunduğunu’ anlattıklarını söyledi.

“Bakanlık yetkilileri WikiLeaks’i yasadışı olarak tanımladı” diye konuşan Bedier, faaliyette bulundukları tüm ülkelerde yasalara uyduklarını ve markalarına zarar gelmesini istemediklerini belirtti.

PayPal yöneticisinin bu ifadeleri, tarzı veya içeriği nasıl olura olsun, ABD devlet yetkililerinin WikiLeaks konusunda firmalara baskı uyguladığının kanıtı olarak kabul edildi.



- KayNaK -
 
Visa ve MasterCard'a dava açıyor

WikiLeaks yöneticiLeri, bağış işLemLerinde sadece siyasi nedenLerLe kredi kartLarının kuLLanımını engeLLeyen iki büyük firmayı dava etme kararı aLdı


ABD'nin gizli diplomatik yazışmalarını yayımlayan Wikileaks, kredi kartı üzerinden yapılan bağışları siyasal nedenlerle engelledikleri gerekçesiyle Visa ve Mastercard'a karşı dava açıyor.

BBC'nin haberine göre, WikiLeaks'e bağlı iletişim teknolojileri firması Datacell tarafından yapılan açıklamada, bağışların kendilerine aktarılması için derhal harekete geçileceği belirtildi. İzlanda merkezli Datacell'in Genel Müdürü Andreas Fink, açıklamasında, "Sadece işlerini yapsınlar, söz konusu paraları gereği gibi havale etsinler" dedi.

Visa Europe, Wikileaks hakkındaki araştırmalarından ötürü, firmaya ödemeleri dün durdurduğunu, bu sitenin Visa'nın kurallarını ihlal edip etmediğinin anlaşılmasına yönelik araştırma başlattıklarını açıklamıştı. Mastercard ise, belirli bir süre için Wikileaks'a ödemeleri askıya aldıklarını bildirmişti.



- KayNaK -
 
bütün bunlar parti meselesi değildir. Türkiye'yi ilgilendiren bir durumdur. ABD nin niyeti belli zaten. ABD 'ye güvenim olmaz. ABD AKP'ye değil Türkiye'ye kasıtlı hareketler yapmaktadır. hükümetin başında kim olursa olsun Türkiye'yi temsil etmektedir.
 
SİBER SAVAŞ BAŞLADI

Anonim isimli bir grup internet tarihinin en büyük saldırısını başlattı

ABD yönetiminin baskısıyla WikiLeaks'i susturmak için aleyhlerinde faaliyette bulunan şirketlerin karşısına internet korsanları dikildi. Anonim isimli bir grup internet tarihinin en büyük saldırısını başlattı. Siber ordu kredi kartı şirketleri, bankalar ve hükümetleri vuruyor



ABD Dışişleri Bakanlığı'na ait yazışmaları yayımladığı için susturulmak istenen WikiLeaks internet sitesine bilgisayar korsanları sahip çıktı. Julian Assange liderliğindeki WikiLeaks aleyhinde işlemlerde bulunan firmaları hedef alan ve kendilerine Anonymous (Anonim) adını veren 5 bin kişilik hacker ordusu internet tarihinin en kapsamlı siber savaşını başlattı. Anonim, kredi kartı devleri MasterCard, Visa, online ödeme sistemleri PayPal, Amazon ve bir İsveç bankasının internet sitelerini çökertti.

ASSANGE DÜŞMANLARINA SALDIRIYORLAR


Operation Payback (İntikam Operasyonu) adı verilen kampanyayla WikiLeaks'e hizmet vermeyi durduran şirketlerin yanından Assange'a dava açan savcıların internet siteleri, Assange için 'eli kanlı' diyen ve Usame Bin Ladin tarzı insan avı başlatılmasını öneren ABD eski başkan yardımcısı adayı Sarah Palin de hedef alındı. Saldırıları gerçekleştiren bilgisiyar korsanları WikiLeaks karşıtlarını hedef alan siber savaşın şiddetlenerek süreceğini açıkladı. Kendisini 'Coldblood' (Soğukkanlı) olarak tanıtan bir korsan, BBC radyoya yaptığı açıklamada, binlerce kişinin WikiLeaks aleyhtarı firmaların internet sitelerine saldırı için hazırlanan yazılımı (botnet) indirdiğini ifade etti. 'Robot network' ifadesinin kısaltılmış hali olan botnet'ler sayesinde binlerce bilgisayardan eşzamanlı olarak saldırı yapılabilecek.

İNTERNETE ERİŞİM BİR İNSAN HAKKI



Coldblood, 'veri savaşına' binlerce kişinin katıldığını açıklarken, 'İnternetin özgür ve açık olması için' mücadele ettiklerini belirtti. İnternet erişiminin temel insan hakkı olduğunu savunan korsanlar, WikiLeaks karşıtı faaliyette bulunanlara DDOS (hizmetin yaygın olarak esirgenmesi) saldırısı düzenliyor ve sitelerini çalışmaz hale getiriyor. Kişisel olarak Coldblood'un hiçbir zaman WikiLeaks ile bağlantı kurmadığını ifade eden sözcü, 'Onlarla bağlantıya geçmek çok zor, ulaşabileceğiniz tek kişi Julian'dı' diyerek ona da şimdi ulaşılamadığını söyledi.


Savaş alanı WikiLeaks siz de askersiniz

ABD'li yazar ve insan hakları savunucusu John Perry Barlow'un desteklediği korsanlar siber savaş için bir deklarasyon yayımladı. Elektronik Hudut Vakfi'nın (Electronic Frontier Foundation) kurucusu olan Barlow savaşı şu sözlerle ilan ediyor: 'İlk önemli siber savaş başladı, Savaş alanımız WikiLeaks, siz de askerlersiniz'.

İstanbul çıkışlı MasterCard belgesi!


MasterCard WikiLeaks'a bağış yapılmasını engelleyince bir yandan bilgisayar korsanlarının hedefi oldu, diğer yandan da şirket hakkında arka arkaya belgeler sızmaya başladı. O belgelerden birisi İstanbul çıkışlı. İstanbul'daki Şampiyonlar Ligi finaline değinen belge, o dönemde MasterCard sponsorluğunda çıkan bir kitapçığın Türkiye'de nasıl tepki çektiğini anlatıyor.
ABD'nin İstanbul Başkonsolosluğu'nca 6 Ocak 2005 tarihli 'hizmete özel'' koduyla hazırlanan belgede, AB'nin 17 Aralık 2004'te aldığı, Türkiye ile 5 Ekim 2005'de tam üyelik müzakerelerini başlatma kararına atıfta bulunuluyor. 'Tepkisel Türk milliyetçiliği MasterCard'ı kapana kıstırdı' konu başlığıyla yazılan belgede 2005 yılında Milan ile Liverpool takımları arasında İstanbul'da oynanan Şampiyonlar Ligi final karşılaşmasının sponsorlarından, uluslararası kredi kartı şirketi MasterCard'ın, Türkiye hakkında hazırlattığı tanıtıcı broşürlerde, Türkiye ile Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk hakkında hakaret içeren sözlerin yer almasına Türk halkının çok şiddetli tepki gösterdiğine dikkat çekildi. Mastercard'ın Türkiye masası yöneticisinin ölüm tehditleri aldığı ve bunun üzerine MasterCard'ın Türkiye'deki bürosunu kısa süre kapatmak zorunda kaldığı belirtildi.


Siber Ordu kuruldu


İlk büyük siber-savaş, devletler arasında değil, devletle sivil toplum arasında gerçekleşiyor. WikiLeaks'e yönelik devlet ve firma saldırılarına karşı oluşan siber-savunma ve misilleme grupları 'ordu'ya dönüştü. Siber saldırılara katılmak isteyenler için dağıtılan LOIC isimli 'botnet iştirak' yazılımını birkaç saatte 31 bin kişi indirdi. Anonim Ordusu'na katılımın birkaç günde 200 bini bulabileceği iddia ediliyor.

V'nin maskesini takıyorlar


Anonim grubunun üyeleri kimliğini gizli tutuyor. Sokak eylemlerinde 'V for Vendetta' filminde V olarak bilinen karakterin maskesini takıyor. Filmde V, geleceğin totaliter rejimle yönetilen İngilteresi'nde korkuyla sindirilmiş halkına egemenliği geri verebilmek için şiddete başvuran birisi. ABD'de Scientology Tarikatı karşıtı eylemleriyle tanınıyorlar. Anonymous klasik bir örgüt gibi işlemiyor. Herhangi bir lider ya da hiyerarşi yok. Önceden birbiriyle organik bağı olmayan demokrasi ve ifade özgürlüğü yanlısı hackerların kurduğu Anonymous, düşünce özgürlüğü ve demokrasi talebiyle bir manifesto da yayınladı ve baskıcı odaklara siber saldırı için herkesin kullanabileceği sözkonusu yazılımı internete yükledi.

WikiLeaks ve Assange için intikam operasyonu


ANONİM'İN MANİFESTOSU
l PayPal düşmanımızdır. Bu şirketi boykot etmeliyiz.
l WikiLeaks'de yayımlanan belgeleri yayın.
l Julian'a Times Dergisi'nin düzenlediği 2010 Yılın İnsanı anketinde oy vermeye devam edin.
l Üyesi olduğunuz bütün sosyal paylaşım sitelerinde konuyu güncel tutmaya özen gösterin.
l İletişme geçebileceğiniz herhangi bir bürokrata konuya dair bir şikayet gönderin.
l Sizin ülkeniz ve bölgenizle ilgili olan WikiLeaks'deki önemli dokümanların çıktısını alıp sokaklarda, otobüs duraklarında, tren garlarında dağıtın. Yaratıcı olun ve insanların ilgisini belgelere çekmeye çalışın. Yapabiliyorsanız WikiLeaks'in web sitesinin graffitisini duvarlara yapın.
l Protesto Edin! Gönderebildiğiniz kadar çok dilekçe gönderin. Aktif olun!

SİBER SAVAŞ BAŞLADI
 
Fehmi Koru'nun 'kellesi' gitti!
24 Aralık 2010 Cuma

Irak işgalinin başladığı dönemde ABD Büyükelçisi Eric Edelman'ın kendisinden bir yeni Yeni Şafak yazarının kellesini istediği wikileaks belgelerinde ortaya çıkan Fehmi Koru, Yeni Şafak gazetesi ile yollarını ayırmak zorunda kaldı.

12 yıldır Yeni Şafak gazetesinde çalışan ve gazetenin Genel Yayın Danışmanı da olan Fehmi Koru'nun ismi dün gece künyeden silindi. Wikileaks belgelerinde, Irak işgalinin başladığı dönemde ABD'nin Ankara Büyükelçisi olan Eric Edelman'ın kendisi ile yediği özel yemekte Fehmi Koru'dan bir Yeni Şafak yazarının kellesini istediğinin ortaya çıkması ile bir süredir gerginlik yaşanıyordu.

Gerginlik nedeniyle geçen Cuma'dan bu yana Fehmi Koru gazetede yazmıyordu.

Eric Edelman'ın kellesini istediği ismin İbrahim Kargül olduğu bizzat Kargül tarafından açıklanmıştı.

Fehmi Koru'nun 'kellesi' gitti!
 
Bir İsviçre bankasının eski çalışanı, uluslararası hesapların vergi cennetleri yaratmasına tepki olarak elindeki belgeleri Wikileaks ile paylaştı.

ABD'nin dışişleri yazışmalarını kamuoyuna açıklayan Wikileaks sitesi, şimdi de karşısına İsviçre bankalarını almaya hazırlanıyor.

Eski bankacı Rudolf Elmer, siyasetçiler, işadamları, milyarderler ve sanatçılar tarafından kullanılan vergi kaçırma yöntemlerini ifşa edeceğini söylüyor.

Aynı zamanda İsviçre Ordusu'nda yarı zamanlı bir yüzbaşı olan Elmer, sisteme olan inancını İsviçre'nin en eski ve saygın bankalarından biri olan Julius Baer'de çalışırken kaybettiğini söylüyor.

Elmer, bu nedenle yurtdışı hesaplarına ait yüzlerce şirket içi belgeyi Wikileaks internet sitesine vermeyi kararlaştırdı.

Bunun için Londra'ya giden Elmer; belgeleri bizzat sitenin kurucusu Julian Assange'a elden teslim etti.

Assange, kuruluş hala elindeki ABD Dışişleri yazışmalarını yayınladığından, Elmer'ın dosyalarının incelenip siteye aktarılmasının haftalar sürebileceğini söyledi.

Assange "Bu bilgilere de bize ulaşan diğer tüm bilgiler gibi yaklaşacağız. Herşey ifşa edilecek" dedi.

Siteye daha önce de bilgi sızdırmış olan Elmer, amacının topluma off-shore bankacılığın nasıl işlediğini göstermek olduğunu söylüyor. "Bu topluma zarar veriyor" diyor.

Belgeler internet sitesinde yayınlanmadan önce kontrol edilecek.

Kahraman mı, itaatsiz bir çalışan mı?

Elmer, bazılarına göre bankacılık sektörüne karşı kahramanca bir mücadele veriyor.

Kendisi, adaletsiz bir vergi cenneti yaratıldığını ve bunu değiştirmeye çalıştığını söylüyor.

Elmer, bunu önce sistemin içinden yapmaya çalıştığını, başarısız olunca da önce Amerikalı yetkililer, sonra da Wikileaks yolunu denediğini açıkladı.

Ancak Elmer'ın sadece yoldan çıkmış bir çalışan olduğunu düşünenler de var.

Elmer, Çarşamba günü bankacılık sisteminin gizlilik kurallarını ihlal etmekten mahkemeye çıkarılacak.

Elmer'ın elinde bankanın Amerikalı, İngiliz ve Alman vatandaşlarını içeren ünlü müşterileriyle ilgili son yirmi yıllık bilgileri içeren iki CD olduğu tahmin ediliyor.

Elmer bu verilerin bildik isimleri de kapsadığını, ancak bunları kendi ağzından açıklamayacağını söylüyor.

40 POLİTİKACININ ADI VAR

Elindeki belgelerin en az üç finans kurumundan sızdırıldığını ve 1999-2009 dönemini kapsadığını açıklayan Elmer, the Observer'a yaptığı açıklamada, CD'de işadamları, çokuluslu şirketler ve "sanatla geçinen" insanlar ile Britanya, Amerika, Almanya, Avusturya, Asya ve "her yerden" isimler bulunduğunu söylemişti.

Elmer, hesapları bulunan isimler arasında çeşitli ülkelerden yaklaşık 40 politikacının bulunduğunu da söylemişti.

İsviçre ise Elmer'ı Çarşamba günü banka gizliliğini ihlal suçlamasıyla yargılamaya başlayacak. Belgelerde 2 bin hesabın bulunduğu belirtiliyor.


Kaynak
 
Hocam şimdi bu belgeleri abd istemezse yayınlatmazdı yanlış olmuş.Belgelerin toplu olarak bu tarafından yayınlanması ABD'nin işidir.Fakat begeleri ele geçiren kişiler okuyanlar vb. benzeri kişiler ABD'yi satmak istese ABD'nin elinde olmadan belgeler diğer devletlerin eline geçer.Fakat olay boyle olmad.ABD dünyaya kendi istikbarat örgütünün ne kadar güçlü olduğunu kanitlamak amaciyla bu belgeleri bilerek yayınlattı gibime geliyor.
 
Geri
Üst