- Katılım
- 2 Ocak 2008
- Mesajlar
- 16,867
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Visalsiz firakın ertesi..
Akıl almaz uçsuzlukların akla sığmayan boşluğudur hayat..
Delirme seanslarımın dakikalarıma adil dağılımıdır…
Kelime katletmeler usulca meydan bulurken sabahı
Sen neye hayat dersin, ucuz biletli bir düşman safında?
Bir boş vermişliğin daha can yakan sızısı mı içimdeki dehliz…
Yoksa yanmışlığın son evresi, bir “ah” mı eder kastı cana..
Yollarını tıkayan bilinmezlikler pusu kurmuş beklerken
Sen hangi yolculuğa “iyi” sıfatını eklersin sebepsizce
İnfazdır bu yaptığın yargısızca, kasttır bu dediğin can’a
Yokluğun koskoca bir hiç olmaz ki varlığında..
Bıçak bıçak keskindir susuşlarım, bu yüzden acır dudaklarım..
Ben hala gelmeyişlerinin bir adını koyamadım..
Ne kadar susulacaksa o kadar sustum..
Ve her bedele bir bahane buldum..
Sigara komasında bir dudaktan farkım yoktu belki,
Ama hiçte adil değildi gidişlerin, zamansızdı da üstelik..
Akıl almaz, akla sığmaz, “dur” dersin anlamaz gidişlerin…
Ben Sen’li bir uçurumdan Sen’siz bir boşluğa düşenim..
Kendim miyim, kendimde miyim, bilemedim
Tuzla buz olmuşluğun ta içindeyim
Toplama paramparçalığımı ne olur,
Ben sensiz bir araya gelmeye hazır değilim
Denk düşmez hiçbir mutluluk, sensiz lahzalara
Keşke, ağzı bozuk bir gecede boyumdan büyük küfürler etmeseydim.
Etmeseydim de, sersem bir geceyi daha küf(r)e bulaştırmasaydım.
Yıkılmazdı bekli kolonlarım, tarumar olmazdı, talan olmazdı arsalarım
Yeşil dururken, siyaha çalmazdı duvarlarım..
Kuşatılmış bir şehir gibi dağılmazdı, en sadık akıl kırıntılarım..
Kaçışmazdı toparlanmışlıklarım…
Ben aklımı, gidişine sarf edilmiş birkaç dizede mi bıraktım?
Yoksa o yüzden mi bu kadar dağınığım..
Yüklemi olan cümleler kurmayı da başaramadım,
Sen’siz bir cümleye yüklem olmayı da.
Gidişinle yük oldu senle biten anılarım,
Ki yükümü kaldırımlar kadar bile kaldıramadım….
Asra yemin olsun ki,
Bulmadı parmak uçlarım, derdinden başka yazacak, sen uğrayınca usuma.
Peltek kelimelerde aradı seni, değildin düz bir cümlede düzgün bir hece,
Yoktu seni anlatan kusursuz kelime ki işte bu yüzden acizdi ellerim/belleğim
Bir şiirden sarkıtılmış ölümdün, ağlardım yaklaşınca visali…
Değmedi hiçbir düşün mahremi kalbime, Allah şahidim ki
Olmaz tarifi bu serzenişin, kifayeti kalmadı hiçbir cümlenin/kelimenin
Yakmaz ki firakın narı, düşlerime düşünce adı sen olan her şeyin,
Ben, miktarı bir elifi geçemeyen bir “Ah” ken,
Değildin, bir gitmişliğin son vedası, bir firakın son hatırası
Umutlar serpiştirmeliydin elvedaına, biraz belki bırakmalıydın
Ki ben, yokluğunda bir enkazdan biraz daha farklı olmalıydım
Destursuzdu gidişlerinin sebepsizliği, değil miydin bir can’ın her şeyi
Ki bende bu kadar kalmışken, bitmemeliydi sonsuzluğu bu sevginin…
Akıl almaz uçsuzlukların akla sığmayan boşluğudur hayat..
Delirme seanslarımın dakikalarıma adil dağılımıdır…
Kelime katletmeler usulca meydan bulurken sabahı
Sen neye hayat dersin, ucuz biletli bir düşman safında?
Bir boş vermişliğin daha can yakan sızısı mı içimdeki dehliz…
Yoksa yanmışlığın son evresi, bir “ah” mı eder kastı cana..
Yollarını tıkayan bilinmezlikler pusu kurmuş beklerken
Sen hangi yolculuğa “iyi” sıfatını eklersin sebepsizce
İnfazdır bu yaptığın yargısızca, kasttır bu dediğin can’a
Yokluğun koskoca bir hiç olmaz ki varlığında..
Bıçak bıçak keskindir susuşlarım, bu yüzden acır dudaklarım..
Ben hala gelmeyişlerinin bir adını koyamadım..
Ne kadar susulacaksa o kadar sustum..
Ve her bedele bir bahane buldum..
Sigara komasında bir dudaktan farkım yoktu belki,
Ama hiçte adil değildi gidişlerin, zamansızdı da üstelik..
Akıl almaz, akla sığmaz, “dur” dersin anlamaz gidişlerin…
Ben Sen’li bir uçurumdan Sen’siz bir boşluğa düşenim..
Kendim miyim, kendimde miyim, bilemedim
Tuzla buz olmuşluğun ta içindeyim
Toplama paramparçalığımı ne olur,
Ben sensiz bir araya gelmeye hazır değilim
Denk düşmez hiçbir mutluluk, sensiz lahzalara
Keşke, ağzı bozuk bir gecede boyumdan büyük küfürler etmeseydim.
Etmeseydim de, sersem bir geceyi daha küf(r)e bulaştırmasaydım.
Yıkılmazdı bekli kolonlarım, tarumar olmazdı, talan olmazdı arsalarım
Yeşil dururken, siyaha çalmazdı duvarlarım..
Kuşatılmış bir şehir gibi dağılmazdı, en sadık akıl kırıntılarım..
Kaçışmazdı toparlanmışlıklarım…
Ben aklımı, gidişine sarf edilmiş birkaç dizede mi bıraktım?
Yoksa o yüzden mi bu kadar dağınığım..
Yüklemi olan cümleler kurmayı da başaramadım,
Sen’siz bir cümleye yüklem olmayı da.
Gidişinle yük oldu senle biten anılarım,
Ki yükümü kaldırımlar kadar bile kaldıramadım….
Asra yemin olsun ki,
Bulmadı parmak uçlarım, derdinden başka yazacak, sen uğrayınca usuma.
Peltek kelimelerde aradı seni, değildin düz bir cümlede düzgün bir hece,
Yoktu seni anlatan kusursuz kelime ki işte bu yüzden acizdi ellerim/belleğim
Bir şiirden sarkıtılmış ölümdün, ağlardım yaklaşınca visali…
Değmedi hiçbir düşün mahremi kalbime, Allah şahidim ki
Olmaz tarifi bu serzenişin, kifayeti kalmadı hiçbir cümlenin/kelimenin
Yakmaz ki firakın narı, düşlerime düşünce adı sen olan her şeyin,
Ben, miktarı bir elifi geçemeyen bir “Ah” ken,
Değildin, bir gitmişliğin son vedası, bir firakın son hatırası
Umutlar serpiştirmeliydin elvedaına, biraz belki bırakmalıydın
Ki ben, yokluğunda bir enkazdan biraz daha farklı olmalıydım
Destursuzdu gidişlerinin sebepsizliği, değil miydin bir can’ın her şeyi
Ki bende bu kadar kalmışken, bitmemeliydi sonsuzluğu bu sevginin…