Vekâletle Kurban, Allah’a ortak koşmadır

mantser

New member
Allah’a sunulacak hediyeyi çeşitli gerekçeleri ortaya koyarak kurban törenine iştirak etmeyenler, Allah’a karşı apaçık bir saygısızlık ve üstünlük içerisindedirler.

Kurban, namazla eşdeğer fevkalade önemli bir ibadet olup, törene iştirak edilmeksizin vekâletle yerine getirilmesi Allah’a gizli bir üstünlük koşmadır. Ekonomik durumu kurban sunmaya gücü yetmeyenlerin herhangi bir kurban törenine iştirakleri dahi aynı sevabı kazanmalarına neden olur. Önemli olan maddi katkıları değil samimi duygularıdır.

Yeryüzünün “ilk” cinayeti ve kötülüğü olan Kabil’in kardeşi Habil’i öldürmesi de, takdim ettikleri “Kurban”ların Allah nezdinde kabulü yüzünden vuku bulmuş, böylece kurbanın fiziki değil fizikötesi ne kadar ehemmiyetli bir ibadet olduğu; hem olaylarla hem de ayetlerle zikredilmiştir. Kevser süresi 1. ve 2. ayetlerde; “(Ya Resulüm!) Gerçekten Biz, sana kevseri verdik. Öyle ise Rabbin için namaz kıl ve kurban kes” emredilmiştir. Ancak dini materyalistleştiren ilahiyatçılar, kurbanı Allah’a bir saygı ibadetinden çıkarıp maddeye indirgeyerek, her zaman yapılabilen bir yardım manipülasyonuna dönüştürmüşlerdir. Şayet Kurban; yoksul doyurma amaçlı bir yardım, sıradan ve basit bir kasaplık ve vekâletle yerine getirilecek ehemmiyetsiz bir ibadet olsaydı; Hz. İbrahim oğlunu kurban etmeye kakışır mıydı? Neden oğlunun kurban edilmesi için bir vekil tayin etmedi? Ayrıca günümüzdeki gibi oğlu Hz.İsmail’i kurban etme amacı etini yoksullara dağıtmak mıydı?

İlk insan Hz. Âdem’in yaratılması ile cennetteki şeytanın saptırılması; iyi ile kötü, doğru ile yanlış, güzel ile çirkin, savaş ile barış, dostluk ile düşmanlık, isyan ile sabrın temsilci ve taraftarlarını saflara ayırmıştır. Hz. Âdem’in oğulları ve yeryüzünün ilk üçüncü ve dördüncü insanları Habil ve Kabil; kardeş olmalarına, vahiyle bildirilmiş herhangi bir fitneye neden olabilecek anlaşmazlığa ve paylaşılmayacak hiçbir çıkar ve nedenleri bulunulmadığı halde; Kabil kardeşi Habil’i öldürerek, yeryüzünün “ilk cinayet”’ini işler. Her ikisinin Allah’a şükredebilmek adına sundukları kurban; Habil’inkinin Allah tarafından kabul edilip, Kabil’inkinin “bir bilgi”’ye göre reddedilmesiyle, benlikten fışkıran ve yeryüzünü sarsacak olan düşmanlığın, isyanın, riyakârlığın, kıskançlığın ve kötülüğün temelleri atılır ve ilk emsal ürün olarak geleceğe yön verir. Bu süreç ile ilgili tefsirlerde konu edilen; Habil’in güzel, Kabil’inde çirkin olan kız kardeşleriyle evlenmelerinin doğurduğu kıskançlık yüzünden Kabil’in kurbanının kabul edilmemesiyle ilgili rivayetlerin tamamı hurafe olup, Kur’an’da bu söylentileri destekleyici hiçbir ayet ve işarete rastlanılmamaktadır.

Allah tarafından kurbanı kabul edilmeyen Kabil’in, kurbanı kabul edilen kardeşi Habil’i öldürmesi, böylece dünyadaki vahşetin, ayırımcılığın, fitnenin, benliğin, hasımlığın, alçaklığın, hasetliğin, ihanetin, felâketin, suçların ve her türlü kötülüğün başlangıcı olur. Kaderin düalite çarkı, iyiyi ve doğruyu temsilen Hz. Âdem ile kötüyü ve yanlışı temsilen şeytanın mücadelesiyle başlar, Kabil’in, Habil’i öldürmesiyle biçimlenir ve düzen, bu temel yapı üzerine inşa edilerek; iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin, güçlü-zayıf, mümin-kâfir, dost-düşman, peygamber-şeytan savaşı tüm şiddetiyle devam eder.

Allah, neden Habil’in kurbanını kabul etmişti de, Kabil’inkini reddetmişti? Üstelik peygamber çocukları olmalarına rağmen her ikisi de taptıkları Yaratıcıları için kurban takdim etmemişler miydi?

Bir düşünün; Peygamber oğlunun elleriyle boğazladığı kurbanı dahi kabul etmeyen Allah, acaba başında bulunup törene iştiraki bile tenezzüle yanaşmayarak vekâletle kestirilen kurbanları kabul eder mi?


Hz. İbrahim, rüyasını Hz. İsmail’e anlatarak; “Ey oğulcuğum, doğrusu ben, rüyada seni boğazladığımı görüyorum. Sen ne dersin?” dedi. Çünkü peygamberlerin uykudaki rüyaları, aynı zamanda vahiy niteliğindedir. Hz. İbrahim’in rüyasını oğluna bildirmesi, ona durumunun daha kolay olması, ayrıca Allah’a ve babasına itaatte küçüklüğüne göre sabrını, sadakatini, gücünü ve azmini denemek içindi. Hz. İsmail dedi ki: “Babacığım, sana emrolunanı yap. Allah’ın sana emretmiş olduğu beni boğazlama işini yerine getir. İnşallah beni sabredenlerden bulursun. Şüphesiz ben sabredeceğim. Bunun ecrini Allah katında bulacağımı umuyorum” dedi.

Yaratıcıları Allah’a ikisi de teslim olunca, Hz. İbrahim oğlu İsmail’i alnı üzerine yatırdı ve tekbirler eşliğinde şahadet getirerek Allah’ı zikrettiler. Bu, öylesi bir imanı ve teslimiyeti sembolize ediyordu ki, İsmail, üzerindeki bembeyaz gömleğiyle babasına; “Ey babacığım! Beni kefenleyebileceğin başka elbisem yok. Bunu çıkar ki beni onunla kefenleyebilesin” dedi. Hz. İbrahim gömleği çıkarmaya çalışırken, “Ey İbrahim! Sen rüyayı gerçekleştirdin” nidası geldi. Hz. İbrahim dönüp bir de baktığında karşısında; beyaz, boynuzlu ve iri gözlü bir koç duruyordu. Allah; “Elbette Biz, ihsan edenleri böylece mükâfatlandırırız” ayetiyle, kendisine itaat edenlerden hoşlanmayacakları şeyleri ve zorlukları engelleyeceğini, işlerinde onlar için bir ferahlık ve çıkış yeri kılacağını bildirdi.

Gerek Kabil’in kardeşi Habil’i öldürerek, gerekse Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’i kurban etmek isteyerek geleceğe ışık tutan olaylar, takdir edileceği üzere kurbanın maddi öneminden ziyade manevi yüceliğini ortaya koymakta, dolayısıyla kurbanın karın doyuran özelliğinin değil, Allah’a teslimi bir saygı olduğu anlaşılmaktadır. Eğer aksi olsaydı; ne Kabil Habil’i öldürür ne de Hz. İbrahim oğlunu kurban ederdi. Şüphe yok ki Hz. İbrahim, canından üstün tuttuğu oğlunun etinden yararlanmayacağı gibi, yardım maksadıyla yoksullara da dağıtmayacaktı.

Sözde Yaratıcıları adına kurban kestiklerini öne süren inananların benliklerini yücelterek; ya ete odaklanmaları, ya törene sabredememeleri, ya da yoksullara ve hayır kuruluşlarına yardım yaptıkları gerekçesiyle kibirlenerek kurbanlarının başında bulunmamaları, sözde kurban takdim ettikleri Allah’a karşı büyük bir saygısızlık, samimiyetsizlik ve hakarettir. Sanki tanrılarmışçasına böbürlenerek kutsal merasime tenezzül etmemeleri ve adlarına “vekil” atamalarının cüretkârlığı, kimin “Tanrı” olduğu sorusunu doğurmaktadır. Sanki Allah’a kemik atarcasına gösterilen akıl almaz bencillik ve saygısızlık, şüphesiz kurbanlarını da mundarlaştırmaktadır.

Ancak kendin gibi bir insan olan politikacının, devlet adamının, ya da menfaat sağlayacağını düşündüğü iş veya bir ilim adamının önünde esas duruşa geçmeyi, özen ve heyecanla hazırladıkları hediyeleri sunmayı şeref ve kazanç addedenler; neden aynı duruşu Allah’a karşı göstermiyorlar? Eğer kurbanın Allah nezdinde ki ehemmiyeti anlaşılmış olsaydı; laubali, şımarık ve kasıntı davranışlar yerine, Hz. İbrahim’in oğlunu kurban etme esnasında duyduğu o tarifi imkânsız aşk, arzu ve heyecan hissedilir, dolayısıyla iman açığa çıkardı. Herhalde vekâletle kurban kestirenler Hz. İbrahim (a.s)’den, Hz. Muhammed (s.a.v)’den ve peygamberlerden daha üstün olmalıdırlar ki, Allah’a sunulan kutsal nitelikteki hediyelerin başında dahi bulunmayı kendilerine layık görmemektedirler. Allah’a saygısı olmayanın bir başkasına duyabilmesi mümkün müdür?

Cemaatle namaz kılınması misali imam niteliğindeki kurban keseni vekil tayin edebilirsiniz ama orada bulunma zorunluluğunu yok sayamazsınız. O takdirde imamı da vekil tayin edin ve sanki cemaatte namaz kılıyormuşçasına namaz kılmış olmanız nasıl imkânsız ise; kurbanınızın da Allah nezdinde hiçbir değeri bulunmamaktadır. Yaratıcı Allah’a sunulan kurban sahibinin sanki Allah’tan büyükmüşçesine ibadete iştirak etmemesi, tartışmasız GİZLİ BİR ŞİRKTİR…

Kurbanınızı ya doğrudan ya da vekil aracılığıyla Allah’a takdim ettikten sonra dilerseniz tamamını yiyebilir, dilerseniz tamamını istediğiniz kuruma veya yoksula bağışlayabilirsiniz. Kurban toplayan sömürücülerden törene iştirak etmek istediğinizi şart koşmanız kaçınılmaz olmalıdır. Kurban amacı yardım değil, yaratıcı Allah’a bir tazimdir…

Peygamberler dâhil yaratıklar içinde en muazzam ilim sahibi şeytan, ilmiyle nasıl ebedi cehenneme gark olduysa; ilmine güvendiğiniz işbirlikçi ve fırsatçı rivayetçilere güvenip ateşe girmeyiniz…

Unutmamalıdır ki sen, yaratık bir kulsun. Yaratıcı’nın rızasını kazanabilmek maksadıyla sunduğun hediyeyi törene iştirak etmeksizin vekil aracılığıyla takdim edemezsin!


“Her kim Allah’a ve Resulüne itaat eder, Allah’a saygı duyar ve O’ndan sakınırsa, İşte asıl bunlar bedbahtlıktan kurtulanlardır.” Nur. 52

“Saygı duyan kimse öğütten yararlanacak. En büyük ateşe girecek olan kötü kimse ise öğütten kaçacak, sonra ne ölecek ne de yaşayacak.” El Ala. 10-13


KAYNAK
 

degazor35

TÜRK oğlu TÜRK
höst ulan hösttttt

ne hakla,neye dayanarak ?
 

cboy99

New member
Ozellikle din konusundaki yazilari, yayinlamadan once arastirmakta fayda var diye dusunuyorum. Konuya gelirsek,

Hanefilere gore fikih kitaplarinda vekaletle kurban kesilebilir seklinde hukum vardir. Ama faziletli olan, mumkunse kendinin kesmesidir.

Vekaletle kurbanin Resulullah (sav) tarafindan kestirildigine, ama mumkunse kurbanin basinda bulununulmasi gerektigine dair bulabildigim hadisler...

1494 - Hz. Ali (radiyallahu anh) anlatiyor:"Resulullah (aleyhissalatu vesselam), (beni gondererek), kurbanlik develeriyle ilgilenmemi, onlarin etlerini, derilerini, cullarini tasadduk etmemi, bunlardan kasaba bir (ucret) vermememi tenbih etti."
Hz. Ali (radiyallahu anh) der ki: "Kasaba ucretini kendimizden oderdik."
Buhari, Hacc 122,112,120,122, Vekalet 1; Muslim, Hacc 348, (1317); Ebu Davud, Menasik 20, (1769); Ibnu Mace, Menasik 97, (3099).

Yâ Fâtıma (r.a) kalk kurbanın kesilirken yanında hazır bulun. Zirâ yere düşen ilk damla ile işlemiş olduğun her günah af olunur. Ve şöyle söyle:
İnne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî Lillahi Rabbil âlemmîn. Lâ şerîkeleh ve bizâlike ümirtü ve eve evvelül-müslimîn”
Benim namazım vesair ibadetim, Dînim, hayatım ve ölümüm Rabbil Âlemîn olan Allah içindir. Onun şerîki yoktur. Ben bu tevhid ile emrolundum, ben Müslümanlardanım.)
Denildi ki, yâ RasûlAllah bu Sana ve Ehli Beytine mi mahsustur? Buyurdu ki; hayır, bilakis bütün Müslümanlara aittir. (Râmuz-el Ehâdis: c.2. s. 500)
Selametle..
 

mantser

New member
Ozellikle din konusundaki yazilari, yayinlamadan once arastirmakta fayda var diye dusunuyorum. Konuya gelirsek,

Hanefilere gore fikih kitaplarinda vekaletle kurban kesilebilir seklinde hukum vardir. Ama faziletli olan, mumkunse kendinin kesmesidir.

Vekaletle kurbanin Resulullah (sav) tarafindan kestirildigine, ama mumkunse kurbanin basinda bulununulmasi gerektigine dair bulabildigim hadisler...



Selametle..


Yazi benim degil, ancak cok hosuma gitti ondan sebep paylasmak istedim.

Vekaleten kurban muhabbetine gelince benim bu yazidan anladigim her ne olursa olsun basinda olacaksin demek istiyor yazar sanirim. Yani bir kasaba vekalet verilebilir elbette. Ama ben evde oturayim sana verdim vekaletimi beni hic bulastirma falan filan gibi isler sakincali olabilir.

Onun icin ibadet Allah icin oldugundan en guzel sekliyle yapmakta fayda var.
 

cboy99

New member
Evet ama yazida sirk filan diyor. Boyle birseyin sirk olduguna dagir delil olmadan sirktir demek mumkun degil. Nur suresi 52 diye sonda kurandan alinti filan var o zaman nur 52 ye gore yukarida hadisleri verdim ve zaten fikih kitaplarina gore ulema zaten dedigim sekilde olay uzerine kafa yorup kitap yazmislar. Bu din 1400 senelik bir din bu tarz temel konular coktan karara baglanmis durumdadir.

Boyle birseyde sirklik mevzusu zaten hicbir zaman mumkun olamaz. Cunku amel imandan cuz degildir. Yani bir kisi namaz kilmasa bile ehli sunnetin cumhuruna gore (hanbeliler haric) kafir degildir. Namaz kilmayan adamin bile kafir olmadigi bir dinde farz bile olmayip vacip olan bir ibadeti ustelik de hadis-i serife uygun sekilde vekalet verip yaptiran bir kisi en fazla faziletinden uzak kalmakla beraber gorevini ifa etmis ve sevabini insallah kazanmis olacaktir. Tekfir etmek hep uzak durulmasi gereken bir konu hakikaten ilim ehli olmayan bizler icin bu is adeta 3 yasindaki cocugun eline bilenmis bicagi verip oynatmak gibidir. Cunku eger tekfir ettigin kisi kafir degilse suc kendisine doner seklinde hadis de vardir. Din konusu hassas bir konudur.


Allah, neden Habil’in kurbanını kabul etmişti de, Kabil’inkini reddetmişti? Üstelik peygamber çocukları olmalarına rağmen her ikisi de taptıkları Yaratıcıları için kurban takdim etmemişler miydi?

Bir düşünün; Peygamber oğlunun elleriyle boğazladığı kurbanı dahi kabul etmeyen Allah, acaba başında bulunup törene iştiraki bile tenezzüle yanaşmayarak vekâletle kestirilen kurbanları kabul eder mi?
Eder. Adam hakikaten imanliysa, isi allah icin yapiyorsa (birilerine sirin gorunmek veya bir dunyevi cikar icin degil veya imanla ilgili problemi yok)... yani kisaca itikadi ve/veya niyetle ilgili bir sorunu yoksa yani o isi hakikaten Allah icin yapiyorsa ki itikadi ve/veya niyetle ilgili sorununu da aleni disa vurmadigi surece yalnizca Allah bilir adam parasini veriyor, niyetini ediyor, fakire yardimini yapiyor boyle bir adamin kurbani allahin izniyle kabul edilmeyecek de kiminki kabul edilecek?

Ha ama gucu, zamani, imkani ve cesareti oldugu halde vekalet veriyorsa faziletinden uzaklasir yani sadece bu durumda vekalet vermemek menduptur diyebiliriz.
 

mantser

New member
Bence yazar bu yazisinda dikkat cekmek icin boyle bir baslik kullanmis. Cunku zamanimizda kendini hoca diye tanimlayan bazi dinden habersiz hocalar bu kurban meselesini iyice rayindan cikardi. Televizyonlarda kurbanin fakire yardim amacli oldugunu dolayisiyla kurban kesilmesede fakire yardim yapilmasi kosuluyla bu ibadetin Allah katinda kabul olacagini soyleyen insanlar turedi. Bence bu yazi bu tip kendini hoca zanneden insanlarin fetvalarina karsi yazilmis.

Ayrica zamanimizda bakildiginda bu gibi bayramlara tatil gozuyle bakiliyor ve tatil yapacak mekanlar bakiyor kimileri. Ote yandan gene bu kimileri kurban ile ugrasmayi zaman kaybi olarak goruyorlar. Parayi veriyoruz kurban icin yeter diyorlar.

Sonuc olarak bu yazi kurbanla ilgili insanda olusan ulfeti yirtiyor bence ki bende oyle oldu.
 

cboy99

New member
Kurban bir ibadettir ve vacibtir. Her ibadetin tamam olmasi icin kesin yapilmasi gereken sartlari var. Is yalnizca para harcamak degil.

Ayrica eklemem gerekir ki o hocalarin dinden habersiz oldugunu hic zannetmiyorum. Ekseriyetle Israil gibi bir takim guc odaklarindan yardim aldiklarina kesin gozuyle bakiyorum. Adamlar isin universitesini bitiriyor sonucta. Ha ilahiyat fakultelerini yurt disinda din egitimi alip gelmis adamlar da elestirmiyor degil. Dinin ser-i kismindan ziyade agirlikli olarak felsefe ogretildigini soyluyorlar. Her ne olursa olsun iyi kotu bu isin egitimlerini almis bu insanlarin cogu kasitli bunu yapiyor. Bir tane adami elestiremeyen sistem, mevzu Allah ve dini olunca sahipsiz gibi vurmaya calisiyor ve vurdugunu zannediyor. Bu din 1400 senedir sahipsiz olmadi kiyamete kadar da sahipsiz olmayacak bi iznillah.

Hani kâfirler seni tutuklamak veya öldürmek, ya da (Mekke’den) çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kuruyorlar. Allah da tuzak kuruyordu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.

Enfal Suresi 30. Ayet
Kulli irade sahibi Allah dilemedigi muddetce kafir ve munafik zumre yerden tuy bile kaldiramaz.. Onlar istemese de Allah mutlak galiptir ve nurunu tamamlayacaktir. Global uyanis hakim zaten. Tuzaklari insallah bosa gidecektir.
 
Üst