veeeeeee...!!!

Hakaco

New member
Katılım
3 Eki 2005
Mesajlar
388
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
43
Çevremizde yüzlerce ses duyuyoruz; yüzlercesini de duyamıyoruz. Bazı sesleri duyamamamızın nedeni titreşimlerin çok yüksek olmaları ve bizim bu titreşimleri algılayamamamızdır. Ses, bir cismin başka bir cisme çarpması, değmesi ya da sürtünmesi sonucu oluşan titreşimin yarattığı gürültüdür. Elimizi masaya vurduğumuz zaman başka bir ses duyarız, suya vurduğumuz zaman başka bir ses duyarız, kumaşla kaplı bir koltuğa vurduğumuz zaman başka bir ses duyarız. Demek ki bir sesin oluşabilmesi için öncelikle bir güce gereksinim vardır. Elde edilen sesin gücüyle, o sesi çıkartmak için harcanan güç arasında bir paralellik görülür. Ancak, her maddenin sertlik ve yoğunluk özelliklerine göre değişik sesler elde edilebilir. İstediğiniz kadar güçlü vurun, bir kitaptan elde edeceğiniz sesi bir kağıttan elde etme olanağınız yoktur.
Temel olarak sesler ikiye ayrılır. Birincisi, insan sesidir. Buna "seda" ya da "selen" denir. İkincisi ise insanın dışındaki seslerdir, buna da "ses" ya da "gürültü" denir. Yani, İngilizcedeki voice ve sound arasındaki fark gibi. Ama, dilimizde böyle bir ayırım yapılmamakta, doğadan da gelse, insan sesi de olsa, hepsine ses denmekte.
İnsan sesini oluşturan en önemli organlar ses telleri ve onların bağlı bulunduğu kaslardır. Ses tellerimiz iki tanedir. Gırtlağımızın ön kısmını oluşturan halka biçiminde ve genellikle erkeklerde belirgin olan "kalkansı kıkırdaklar"ın arkasındadır. Halk arasında "âdemelması" (Adam's Apple) denilen bu kıkırdakların görevi ses tellerini korumaktır. Ayrıca, gırtlak bölgemizde "yüzüksü kıkırdaklar" ve ses tellerinin bağlı olduğu "ibriksi kıkırdaklar" bulunur.

Ses tellerinin uzunluğu, genellikle, erkeklerde 20-25, kadınlarda ise 16-20 milimetredir. İşte, erkek sesinin kadın sesinden kalın olmasının nedeni, ses tellerinin daha uzun ve daha kalın olmasıdır. Keman sesiyle viola sesi arasındaki incelik kalınlık farkı gibi. Erkek ve kadınlar da kendi tınlatıcı bölgelerinin ve ses tellerinin boyut farklılığına göre renklere ayrılır. Temelde, inceden kalına doğru kadın sesi, soprano, mezzo soprano ve alto olarak; erkek sesi ise, tenor, bariton ve bas olarak birbirlerinden ayrılır. Gelişmiş, eğitilmiş bir insan sesi, en gelişmiş müzik aletleri dahil, doğadaki en güzel sestir. İnsanın bir önemli ayrıcalığı da kendi bedenindeki müzik aletini kendinin çalabilme yeteneğidir.

İnsan sesinin oluşabilmesi için öncelikle akciğerlerimizden belirli yoğunluktaki havanın ses tellerimize çarpıp bunları titretmesi gerekir. Ama bu, sesi duymamız için yeterli değildir. Bir kemanı gözünüzün önüne getirin; diyelim ki, parmağınızı kemanın tellerinden birine bastınız ve yayını çektiniz. Eğer, kemanın kasa dediğimiz ahşap kısmı yoksa, o teller dünyanın en iyi teli de olsa, kapı gıcırtısı gibi bir ses duyarsınız. Tellerden keman sesini duyabilmemizi, "tınlatıcı" (résonateur) denilen bu ahşap kısım sağlar. Tüm müzik aletlerinin birer tınlatıcısı vardır. Her müzik aleti, tınlatıcılarının yapılmış olduğu madde ve boyut farklılığına göre değişik sesler verir.

İnsanda da iki tınlatıcı grup vardır. Bunlar ana tınlatıcılar ve yardımcı tınlatıcılardır. Ana tınlatıcılar, gırtlak, ağız boşluğu ve burun boşluğudur. Yardımcı tınlatıcılar ise, göğüs boşluğu, sırt ve kafatasıdır. Ancak, kısa bir süre önce aramızdan ayrılan ünlü Polonyalı tiyatro adamı Jerzy Grotowski, oyuncularıyla yaptığı uzun ve zorlu çalışmalardan sonra, mide boşluğu, karın ve dizlerin, yani neredeyse insan bedeninin tümünün bir tınlatıcı olabileceğini kanıtlamıştır.

Ana Tınlatıcılar:

Üç ana tınlatıcımız olan gırtlak, ağız boşluğu ve burun boşluğunun uyumlu ve dengeli çalışması sonucu ses tonumuzun da dengesi sağlanmış olur. Böylece konuşmada istenilen enerjik sesi elde edebiliriz. Bu da güçlü bir sesin yanısıra tonlama olanaklarının da zenginleşmesi demektir.

Bu üç ana tınlatıcı uyumlu ve dengeli çalışmazsa ses ile ilgili ne gibi sorunlar ortaya çıkar ? Yalnızca gırtlak bölgesi çalışıyorsa, gırtlaktan gelen, konuşanı da dinleyeni de rahatsız eden parazitli bir ses duyulur. Böyle konuşan kişiler, sık sık ses kısılmasyla karşılaşırlar. Bu kısılmaların artması ya da müzminleşmesi, giderek ses tellerinde "polip" ya da "nodül" gibi rahatsızlıklara neden olur. Sesini gırtlaktan kullanan kişilerin rahatça duyulabilmeleri çok zordur.

Yalnızca ağız boşluğu tınlatıcısını kullanan kişilerin seslerini duymakta da büyük güçlük çekersiniz. Çünkü, bu bölgeyi kullanan kişiler, konuşurken ağızlarını yeteri kadar açmaz, dudaklarını hareket ettirmez. Ağız yeteri kadar açılmadığı için ses dışarı çıkamaz. Böyle konuşan kişiler ağızlarını yeteri kadar açmayıp, dudaklarını oynatmadıkları çin söyledikleri seslerin değerlerini veremez. Ağızlarından "a" ya da "o" yerine "ı" sesi çıkar. Yani, boğumlanma bozukluğu nedeniyle duyulabilme sorununun yanında anlaşılabilme sorunu da ortaya çıkar. Belirli sesleri doğru bir biçimde oluşturabilmek için ağzımızın ve dudaklarımızın belirli hareketleri yapması gerekir. Ayrıca, yüzde mimik oluşmasını sağlayan organlardan biri de dudaklardır. Dudaklarını yeteri kadar oynatmayan kişiler, kağıt gibi ifadesiz bir yüze sahip olur.

Yalnızca burun tınlatıcı bölgesini kullanan kişilerin sesi ise bir uğultu halinde duyulur. Teknik olarak "nazal" dediğimiz bu ses, burundan gelen ve kulağa hiç de hoş gelmeyen tonsuz ve enerjisiz bir sestir. Bu sorunun nedenlerinden biri yumuşak damağın yeterince çalışmamasıdır. Yumuşak damağın görevlerinden biri, seslerin burun yoluyla çıkmasını engellemek için burun yolunu kapamaktır. Çünkü, bazı sesler burun yoluyla çıkmak ister, bu durumda yumuşak damak gidip o bölgeyi kapatır ve seslerin çıkmasını sağlar.

Bir bütün olarak ele aldığımızda, sınırlarını saptayabilmek için, sesi bir yuvarlak olarak düşünebiliriz. Buna "ses yuvarlağı" denir. Herkesin, konuşmada kullandığı seslerin sınırlarını belirleyen bir ses yuvarlağı vardır. Ses yuvarlağındaki dikey ve yatay çizgilerin genişliği kullanılan seslerin çokluğu ile orantılıdır. Bu değişik seslerin kullanılması, konuşmadaki ses monotonluğunu önler.
 
Geri
Üst