- Katılım
- 6 Mar 2007
- Mesajlar
- 5,674
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Toprak Vatandır, Vatan Namustur: Satılamaz
Ülkemizde, Avrupa Birliği süreciyle birlikte birçok konuda, hatta bazen milli davalarda bile taviz verilmeye başlandı. İşte bu süreçte,yabancı vakıfların mal edinmesiyle ilgili de bir takım değişiklikler yapılarak bu vakıfların da toprak edinmesine imkan sağlanmıştır. Zaten
özellikle doğu ve güney doğu başta olmak üzere vatan topraklarının yabancılara satıldığını son zamanlarda çok sık duymaktayız. Bunun bilinçli bir toprak alımı olmadığını düşünenler, hür teşebbüsün yatırımı olarak değerlendirenler, tarihi iyi incelemeli ve ders
çıkarmalıdır. Bu konudan özellikle de Osmanlı Devleti'ni iyi bildiğini, tanıdığını düşünen, hayranlığını ifade eden ve aydın olduğunu söyleyenler ders çıkarmalıdır.
Tarihten Örnekler
Filistin: "Yahudilerin, Filistin'e yönelik yerleşme, yurt ve bağımsız ülke kurma perasyonları Temmuz 1882'lerde resmen başlamıştır. Önceleri Batılı Yahudi zenginlerin Filistin'den para ile Yahudiler için Osmanlı'dan toprak satın alma girişimleri ile başlayan bu operasyonlar, siyonizmin lideri Theodor Herzl'in 1896-1902 yılları arası tam beş defa İstanbul'u ziyaret ederek amacına ulaşmak için yaptığı girişimlerle yeni bir boyut kazanmıştır."(*)
Sultan Abdülhamit Han bu girişimler karşısında Theodor Herzl'e şu mesajı yollamıştır.
"Bay Herzl, bu meselede ikinci bir adım atmasın. Ben bir karış dahi olsa toprak satmam. Zira bu vatan bana değil, milletime aittir. Milletim bu vatanı kanlarıyla mahsüldar kılmışlardır. O bizden ayrılıp uzaklaşmadan, tekrar kanlarımızla örteriz. Benim, Suriye ve Filistin alaylarımın askerleri birer birer Plevne'de şehit düşmüşlerdir. Bir tanesi bile geri dönmemek üzere hepsi muharebe meydanında kalmışlardır. Devlet-i Aliye bana ait değil, Türk milletinindir."(**)
Ancak Osmanlı Devletinin dağılması ile birlikte bölgede bulunan yerli Yahudiler vasıtasıyla Avrupalı Siyonistler Filistin topraklarını satın aldılar ve şu an tüm Orta Doğunun başında büyük bir sorun olan İsrail Devleti kuruldu.
Girit: Keçecizade Fuat Paşa'nın sadrazamlığı döneminde III. Napolyon,sadrazama "Girit'i bize satın" der. Keçecizade Fuat Paşa çok sakin bir şekilde "hay hay" der. Bu kadar çabuk verilen cevap karşılığında şaşkınlığını gizleyemeyen III.Napolyon hemen sorar:
"Kaça verirsiniz?" Keçecizade Fuat Paşa aynı rahatlıkla "aldığımız fiyata" der. Tarihe geçecek olan bu cevap karşısında III.Napolyon susar ve gider. Çünkü III.Napolyon bilir ki, Girit 7 yıl boyunca kuşatılıp, binlerce şehit verilerek alınmıştır.
Hatay: Şimdi biraz da yakın tarihimize Hatay meselemize bakalım. Misak-ı Milli sınırlar içinde olmasına rağmen Hatay, Atatürk zamanında vatan topraklarına katılamamıştır. II.Dünya Savaşı'nın eşiğinde Hatay meselesi kızışınca bir Fransız gazeteci Atatürk'e:
"Hatay için Fransa ile savaşa girecek misiniz?" diye sorar.
Büyük Önder Atatürk, yeni kurulan cumhuriyeti bir dünya savaşına sokmak istemez, ama Hatay'dan vazgeçmeyi asla düşünmemektedir. Ve şu cevabı verir: "Hatay benim şahsi meselemdir. Milletimi şahsi bir mesele için savaşa sokamam. Ancak Cumhurbaşkanlığından istifa ederim ve Hatay'a geçerim. Hatay'ı Anavatana katmak için mücadelemi orada sürdürürüm."
diyerek vatan toprağı için yapılabilecek fedakarlığı doruğa çıkarır.
Yukarıda örneklerini okuduğumuz yaşanmış olaylardan daha yüzlerce örnek sayabiliriz. Tarihimiz vatan için yapılan fedakarlıklarla doludur. Şehitliklerimiz bu fedakarlıkların ölümsüz örnekleri olarak her yerde karşımızdadır. Bu örneklerden ders çıkarmalı, bunları masum yatırımlar olarak görmemeliyiz. Toprak satışına karşı dimdik durmalıyız. Çünkü; toprak vatandır, vatan namustur, satılamaz.
Notlar:
(*)Mim Kemal ÖKE, Kutsal Topraklarda Siyonistler ve Masonlar
İstanbul 1991, 3. Baskı, Çağ Yayınları, 55-63
(**) Yaşar KUTLUAY, Türkiye ve Siyonizm,
Yazan: Alperen BURAK
KAYNAK
Hala özelleştirme adına satacak fabrika ve şirketi kalmayan hükümetin,her karışı şehit kanları ile sulanmış topraklara göz dikmesi,ekonomimizin ne kadar güzel ilerlediğini çok açık bir şekilde ifade etmektedir.
Gariban halkın cebi yerine,yandaşların ve yalaka tayfasının cebine giden bu paralar,bir gün donsuz kalan bu millete ders verir gibi manda olarak geri dönecektir.
Ama eminim;
bir gün Filistinli kardeşlerimde,biz o durum düştüğümüzde kesin yardım elini uzatacaklardır.
Biraz tarih okuyun ve okutun.Syaseti demirel zihniyeti ile şapka çıkararak selamlamayın.Siyaset başka,vatan toprağı başkadır...
Ülkemizde, Avrupa Birliği süreciyle birlikte birçok konuda, hatta bazen milli davalarda bile taviz verilmeye başlandı. İşte bu süreçte,yabancı vakıfların mal edinmesiyle ilgili de bir takım değişiklikler yapılarak bu vakıfların da toprak edinmesine imkan sağlanmıştır. Zaten
özellikle doğu ve güney doğu başta olmak üzere vatan topraklarının yabancılara satıldığını son zamanlarda çok sık duymaktayız. Bunun bilinçli bir toprak alımı olmadığını düşünenler, hür teşebbüsün yatırımı olarak değerlendirenler, tarihi iyi incelemeli ve ders
çıkarmalıdır. Bu konudan özellikle de Osmanlı Devleti'ni iyi bildiğini, tanıdığını düşünen, hayranlığını ifade eden ve aydın olduğunu söyleyenler ders çıkarmalıdır.
Tarihten Örnekler
Filistin: "Yahudilerin, Filistin'e yönelik yerleşme, yurt ve bağımsız ülke kurma perasyonları Temmuz 1882'lerde resmen başlamıştır. Önceleri Batılı Yahudi zenginlerin Filistin'den para ile Yahudiler için Osmanlı'dan toprak satın alma girişimleri ile başlayan bu operasyonlar, siyonizmin lideri Theodor Herzl'in 1896-1902 yılları arası tam beş defa İstanbul'u ziyaret ederek amacına ulaşmak için yaptığı girişimlerle yeni bir boyut kazanmıştır."(*)
Sultan Abdülhamit Han bu girişimler karşısında Theodor Herzl'e şu mesajı yollamıştır.
"Bay Herzl, bu meselede ikinci bir adım atmasın. Ben bir karış dahi olsa toprak satmam. Zira bu vatan bana değil, milletime aittir. Milletim bu vatanı kanlarıyla mahsüldar kılmışlardır. O bizden ayrılıp uzaklaşmadan, tekrar kanlarımızla örteriz. Benim, Suriye ve Filistin alaylarımın askerleri birer birer Plevne'de şehit düşmüşlerdir. Bir tanesi bile geri dönmemek üzere hepsi muharebe meydanında kalmışlardır. Devlet-i Aliye bana ait değil, Türk milletinindir."(**)
Ancak Osmanlı Devletinin dağılması ile birlikte bölgede bulunan yerli Yahudiler vasıtasıyla Avrupalı Siyonistler Filistin topraklarını satın aldılar ve şu an tüm Orta Doğunun başında büyük bir sorun olan İsrail Devleti kuruldu.
Girit: Keçecizade Fuat Paşa'nın sadrazamlığı döneminde III. Napolyon,sadrazama "Girit'i bize satın" der. Keçecizade Fuat Paşa çok sakin bir şekilde "hay hay" der. Bu kadar çabuk verilen cevap karşılığında şaşkınlığını gizleyemeyen III.Napolyon hemen sorar:
"Kaça verirsiniz?" Keçecizade Fuat Paşa aynı rahatlıkla "aldığımız fiyata" der. Tarihe geçecek olan bu cevap karşısında III.Napolyon susar ve gider. Çünkü III.Napolyon bilir ki, Girit 7 yıl boyunca kuşatılıp, binlerce şehit verilerek alınmıştır.
Hatay: Şimdi biraz da yakın tarihimize Hatay meselemize bakalım. Misak-ı Milli sınırlar içinde olmasına rağmen Hatay, Atatürk zamanında vatan topraklarına katılamamıştır. II.Dünya Savaşı'nın eşiğinde Hatay meselesi kızışınca bir Fransız gazeteci Atatürk'e:
"Hatay için Fransa ile savaşa girecek misiniz?" diye sorar.
Büyük Önder Atatürk, yeni kurulan cumhuriyeti bir dünya savaşına sokmak istemez, ama Hatay'dan vazgeçmeyi asla düşünmemektedir. Ve şu cevabı verir: "Hatay benim şahsi meselemdir. Milletimi şahsi bir mesele için savaşa sokamam. Ancak Cumhurbaşkanlığından istifa ederim ve Hatay'a geçerim. Hatay'ı Anavatana katmak için mücadelemi orada sürdürürüm."
diyerek vatan toprağı için yapılabilecek fedakarlığı doruğa çıkarır.
Yukarıda örneklerini okuduğumuz yaşanmış olaylardan daha yüzlerce örnek sayabiliriz. Tarihimiz vatan için yapılan fedakarlıklarla doludur. Şehitliklerimiz bu fedakarlıkların ölümsüz örnekleri olarak her yerde karşımızdadır. Bu örneklerden ders çıkarmalı, bunları masum yatırımlar olarak görmemeliyiz. Toprak satışına karşı dimdik durmalıyız. Çünkü; toprak vatandır, vatan namustur, satılamaz.
Notlar:
(*)Mim Kemal ÖKE, Kutsal Topraklarda Siyonistler ve Masonlar
İstanbul 1991, 3. Baskı, Çağ Yayınları, 55-63
(**) Yaşar KUTLUAY, Türkiye ve Siyonizm,
Yazan: Alperen BURAK
KAYNAK
Hala özelleştirme adına satacak fabrika ve şirketi kalmayan hükümetin,her karışı şehit kanları ile sulanmış topraklara göz dikmesi,ekonomimizin ne kadar güzel ilerlediğini çok açık bir şekilde ifade etmektedir.
Gariban halkın cebi yerine,yandaşların ve yalaka tayfasının cebine giden bu paralar,bir gün donsuz kalan bu millete ders verir gibi manda olarak geri dönecektir.
Ama eminim;
bir gün Filistinli kardeşlerimde,biz o durum düştüğümüzde kesin yardım elini uzatacaklardır.
Biraz tarih okuyun ve okutun.Syaseti demirel zihniyeti ile şapka çıkararak selamlamayın.Siyaset başka,vatan toprağı başkadır...