Vatan Hainlerine Karşı Sağcı-Solcu Değil MİLLİYETÇİ Olun...

Grave_Worm

Banned
Katılım
3 May 2006
Mesajlar
481
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Tanrı Dağı
VATAN HAİNLİĞİNE KARŞI SAĞCI-SOLCU DEĞİL MİLLİYETÇİ OLUN
Türk Dünyasında Milliyetçilik Hareketleri

Türk olanlar Türk'üm diyenler okuyun...

Ruslar’in, Car İvan Grozni’den baslayan ve İ.Petro doneminde sistemlestirilen bir politikalari vardir. Bu politika “Sicak denizlere inmek” seklinde ozetlenebilir. Yayilmaci bir politikadir. Car İvan Grozni’nin, Batiya ve Guneye dogru yayilmasi, o gunun sartlari altinda mumkun degildi. Batisinda ve guneyinde devrin en guclu devleti Osmanli İmparatorlugu vardi. Bu buyuk gucun varligi İvan Grozni’yi doguya yonelmeye mecbur etti. Doguya giderken takip edebilecegi iki yol vardi. Hazar Denizinin guneyine inerek, İran uzerinden Orta Asya’ya ulasmak yahut Hazar Denizinin kuzeyinden İdil (Volga) boyunu takip ederek Orta Asya’ya ulasmak. Birinci yolda İran gibi guclu bir devletin olmasi, ikinci yolun tercih edilmesine sebeb oldu. Ve Ruslar bu yoldan hareket ederek, 1551’de Cuvasistan’i, 1552’de Tataristan’i isgal ettiler. Daha sonralari Sibirya uzerinden Orta Asya’ya indiler. 1800’lu yillarda artik Orta Asya’nin isgali icin bir engel kalmamisti. Dagistan’da Seyh Samil direnisinin kirilmasi ile bos kalan ordularini Orta Asya’ya yolladilar. Yedi Sular Bolgesinden Kirgizistan’a girerek kisa zamanda Orta Asya’yi ve son direnc noktalari olan Hivye, Hokand ve Buhara Hanliklarini isgal ettiler.

Ruslar’in bu yayilmaci emelleri ve zalim tutumlari Turk topluluklarinda buyuk bir nefret ve dikkatle izlenmistir. Ruslarin zalim davranislari, daha Carlik Rusyasi zamaninda Milliyetci hareketlerin dogmasina sebeb olmustur. Rus İmparatorlugu icindeki Kirim ve Volga Tatarlari, modern milliyetcilikten ilk etkilenen Turk İslam uluslari olmuslardir (12). Onlarin sayesinde milliyetcilik, tum Turk Dunyasina bir ideoloji olarak yayilma imkani bulmustur. Seyh Samil’in destanimsi mucadelesi, Kuzey Kafkasya halklarinin hic unutmadigi bir mucadele olarak nesilden nesile aktarilmis ve Kuzey Kafkasya’da milliyetci hareketleri hep ayakta tutmustur. Denilebilir ki, Kuzey Kafkasya Turkleri, hicbir zaman Rusya’nin tam boyundurugu altina girmemislerdir.

Kirim Tatarlarindan Gaspirali İsmail Bey, Cafer Seyit Kirimer, Sah Cihan, Volga Tatarlarindan Yusuf Akcura, Zeki Velidi Togan, Ayaz İshaki, Batulla Taymaz ilk aklimiza geliveren milliyetci aydinlardir. Komunizmin Carlik Rusyasi ile olan mucadelesinde milliyetciler butunuyle Komunistleri desteklediler. Lenin’in “Halklara Ozgurluk” sozu Turk Milliyetcilerinin Carlik Rusyasi’ndan kurtulma istek ve arzulari, onlarin komunistlerle birlikte olmalarina yolacti. Fakat komunistler ulkede hakimiyetlerini saglamalastirinca, butun isbirlikcilerini yokettiler. M.Emin Resulzade, Huseyinzade Ali Bey, Huseyin Cavid, Ahmet Cevat, Sultan Galiyev, Zeki Velidi Togan gibi sahsiyetler ya oldurulduler ya da ulke disina kacmak zorunda birakildilar. Bu arada Turkistan’da Korbasilar, Kuscubasi Esref Bey, Haci Sami Bey gibi tecrubeli ittihatcilar tarafindan organize edildigi icin 1937’lere kadar mucadeleyi devam ettirdi (13). 1937’de son Korbasi Sir Hikmet Bey’in ulkeyi terk etmesiyle bu hareket de sona erdirildi. Ve 1937 yili, tum Turk bolgelerinde milliyetcilerin hasadi bekleyen basaklar gibi bicildigi bir yil olarak hafizalara naks edildi.

İkinci dunya savasi yillarinda bilhassa Kafkasya ve Kirim’da, Almanya destekli kurtulus hareketleri ortaya cikti. Almanlarin kurdugu Turkistan taburlari, Ruslara karsi savasa girdiler. Fakat Almanlar savasi kaybedince, Kirim Tatarlari, Karacaylar, Ahiska Turkleri, Balkarlar ve Cecenler ozgurluk mucadelelerinin sonucunu cok pahali bir sekilde odediler. Stalin’in hismina ugrayarak, coluk cocuk, yasli genc bakilmadan, tumu yurtlarindan alinarak, Orta Asya’nin cesitli bolgelerine, Sibirya’ya surgun edildiler. Korkunc katliamlara, sonu gelmez acilara sebebiyet vermesine ragmen ozgurluk mucadelesi hic durmadi. Stalin celladinin olumunden sonra, Krusov doneminde, Cecenler, Karacaylar, Balkarlar ve Kirim Tatarlari’nin yurtlarina donmelerine izin verildi. Tabii ki, bu donemde ortaya cikan ve bugun de ozgurluk mucadelesine yilmadan devam eden Mustafa Cemil Kirimoglu’nu burada anmamak hakka vefasizlik olurdu.

20.yy ikinci yarisindan itibaren milliyetcilik kavramina “İnsan haklari” kavrami da eklendi. Mucadelenin boyutu boylece biraz daha genisletildi. Turk olmayan bir kisim halklar ve kisiler de, mucadeleye bu sayede destek verdiler. 1980’lere Brejnev’le gelen Sovyet toplumu, bu arada tanklarin, Cekoslovakya’daki ozgurluk atesini nasil sondurduklerini de gorduler. 1985 yilinda Sovyetler Birligi’nin basina Mihail Gorbacov geldi. Gorbacov, sistemdeki aksakliklarin meydana getirdigi icinden cikilmaz ekonomik bunalimin giderilebilmesi icin, batili ulkeler tarafindan kendisine onerilen, (bilhassa ABD tarafindan) reformlara basladi. Bu Sovyetler icin sonun baslangici oldu. Oldukca hafif bir yumusama gosteren rejim, Sovyetleri meydana getiren halklarin kimlik arayislari ve isyanlariyla karsilasti. Artik Sovyetler Birligi’nin her tarafinda milli kimlikleri icin ayaklanan, hak arayan yuzlerce kurulus ortaya cikti.Once Baltik ulkelerinde baslayan Halk hareketleri, diger cumhuriyetlere sicradi. Dogu Almanlar Berlin duvarini yikarak, Bati Almanya ile kucaklastilar. Dayanisma Sendikasi Polonya’da iktidari ele gecirdi. Azerbaycan’da Halk Cephesi, Ozbekistan’da “Birlik” Hareketi acik bir sekilde komunistlere karsi verdigi ozgurluk mucadelesini meydanlara tasidilar. Bu arada bolgesel kimlik catismalari da gorulmeye basladi. Abhaz-Gurcu, Moldovan-Gagavuz, Ahiskalilar-Ozbek, Kirgiz-Ozbek, Moldovan-Rus gibi.... Bu donemde Sovyetler Birligi, tam bir, kaynayan cadi kazanina donmustu. Ortaya cikan olaylarin sebebi, yaratilmak istenen Sovyet insani ve unutturulmaya calisilan milliyetlerdi.

Bu kargasa ortaminda Turk Cumhuriyetlerinde ve Turk bolgelerinde Milliyetci, ozgurluk mucadelesi veren kuruluslar filizlendi. Bunlar;

1. Azerbaycan Halk Cephesi

Ozbekistan "Birlik" Halk Hareketi
Kazakistan Alas-Orda Hareketi
Turkmenistan Agiz “Birlik” Hareketi
Kirgizistan Alas-Basan Hareketi
Tataristan Ozek Cemiyeti
Cuvas Kalkinma Partisi
Turk Halklari Asamblesi
Turk Dunyasi Gencler “Birligi”
Kirim Milli İttifak Hareketi
Balkarya Tore Teskilati’dir.
MİLLİYETCİ HAREKETLERİN ORTAYA CİKİS SEBEBLERİ

Sovyetler Birligi’nde ortaya cikan milliyetci harekatlerin cikis sebebi butun halk hareketlerinde oldugu gibi, sosyal, ekonomik ve siyasidir. Tabii ki, bolgesel sartlari da dikkate almak gerekir. Bu sebebler incelenirken, bolgesel sartlar yeri geldikce incelenecektir.



1. SOSYAL SEBEBLER

Siyasi bir sistemin, adi ne olursa olsun, cokmesinde sosyal sebeblerin buyuk bir yeri olugu herkes tarafindan kabul edilen bir gercektir. İnsanin sosyal bir varlik olmasi, onun bir takim sosyal ihtiyaclarinin oldugunu gosterir. Bu ihtiyaclar, giderilemedigi takdirde, bazi hadiselerin ortaya cikmasi tabiidir. Sovyetler “Birligi” getirdig sistem ile, insanin sosyal olma ozelligine ters dusen davranislarin yayginlasmasina sebeb olmustur. Mesela; ailenin kutsal baglarini zayiflatilmasi, yalancilik, sahtekarlik.... gibi olaylarin artmasi cemiyette bir tepkinin dogmasina sebeb olmustur. Sosyal sebeb dedigimiz, olusumlari su sekilde toparlamak mumkundur.

1. Toplumun temel diregi olan dini ve ahlaki degerlerin cokertilmesi,

Hirsizlik, suistimal, yalancilik ve rusvetin yayginlasmasi,
Kutsal aile baglarinin zayiflatilmasi,
Verilen sozlerin tutulmayisi,
Turk Halklarinin ikinci sinif vatandas sayilmasi,
Kollektivizm.
1) DİNİ VE AHLAKİ DEGERLERİN COKERTİLMESİ

Dunya uzerindeki butun dinlerin amaci; insanlari bir ve beraber olarak mutlu ve refah icinde, sevgi ve saygiya dayali bir hayat anlayisinda birlestirmektir. Yani din, cemiyetin intizamli bir hayat surmesi icin gerekli olan bir takim kaideler toplamidir. Sevgiyi, durustlugu, saygiyi, insani vazifeleri verirken, yalanciligi, haksizligi, zulmu, adaletsizligi reddeder. Toplumun, kardesce yasamasini emreder.

Komunist sistem, butun bu guzelliklere karsi, kendi gelistirdigi sistemin kaidelerini monte edebilmek icin, dini reddetmistir, Allah’i inkar etmistir. Ve hakimiyeti altindaki bolgelerde dini ibadet yapilmasini yasaklamistir. İnanilacak tek deger olarak, Allah’in yerine kendisini koymustur. Ana okullarindan baslayarak, universitelere kadar “Evrensel Din” adiyla komunizm egitimi verilmesini zorunlu kilmis, dini ve ahlaki degerleri; kapitalistlerin, sermaye sinifinin, bir yutturmacasi olarak gosterip, yok edilmesi icin savasmistir. Devletin gucuyle, polis baskisiyla bu emeline de eristigini soyleyebiliriz. Toplumu meydana getiren fertlerin, ihtiyaci olan dini ve ahlaki egitimin verilmeyisi, Sovyetler "Birligi”’nde sosyal calkantilara sebep olmus ve “Homo Sovyetekus” adini verdigimiz yeni bir insan tipi ile dunyayi tanistirmistir. Bu insanda Allah korkusu yoktur. Bu insanda dini ve ahlaki hic bir deger yoktur. Bu yuzden bu insan; yalancidir, sahtekardir, acimasizdir, bencildir, hirsizdir, insani iliskileri zayiftir, korkaktir. Bu tip insanlarin ortaligi kaplamasi elbette toplumda bir takim tepkilerin, karsi koyuslarin ortaya cikmasina sebep olacakti. Cok hafif bir yumusama doneminde, halkin ayaklanmasi bunun gostergesidir.

2) HİRSİZLİK-SUİSTİMAL-YALANCİLİK VE RUSVETİN

YAYGİNLASMASİ

Komunist sistemin yetistirdigi ve yukarida ozelliklerini saydigimiz insanlarin idare ettigi bir cemiyette, hirsizligin, suistimalin, yalanciligin ve rusvetin yayginlasmasi kadar baska bir dogal gelisme beklenemezdi. Artik herkes, birbirine yalan soylemeyi, birbirini kandirmayi, birbirini soymayi, rusvet alip vermeyi dogal birer olgu olarak karsilamaya baslamisti. Yani cemiyet tefessuh ediyordu. Cemiyetin bu basibozuklugu, insanlardaki bozuk olani degistirme ic gudusunu harekete gecirdi. Rusvetten, hirsizliktan, yalanciliktan, suistimallerden bikan genis kitleler, onceleri fiskos halinde cikan seslerini yumusama doneminde yuksek sese cevirdiler. Ve bunlarin onlenmesini talep ettiler. Fakat, bunlarin sistemin bir geregi oldugunu bilmedikleri icin, duzelmesini bekleyip durdular. Sistem degismedigi surece, bu cirkinliklerin devam edecegini bilenler ise sistemin degismesini talep etmeye basladilar. Ebulfez Elci Bey “Rusvet, suistimal, yalancilik, hirsizlik komunizmin gayri sahih cocuklaridir. Komunizm bitmeden, onlarin bitmesi mumkun olabilmez”(14) diyor. Komunist Partisi’ne uye olmadan yukselmek, bir mevkii sahibi olmak, rahat yasamak, para sahibi olmak mumkun degildi. Komunistler de bunu bildikleri icin, alinacak yeni uyeleri partiye rusvetle kaydediyorlardi. Partiye girenler daha sonra, bir goreve de rusvetle geciyorlardi. Partiye girerken, yeni bir goreve baslarken rusvet veren bir insanin, daha sonra verdiklerini toplamasi kadar tabii bir sey herhalde olmaz. Ebulfez Elci Bey “Rusvet bu imparatorlugu mutlaka dagitacak” (15) diyor. Baska hic bir sebebe dokunmadan, rusvetin imparatorlugu dagitacagini soylemesi, rusvetin ulastigi boyutlari gostermesi acisindan ilginctir. Halkin en buyuk sikintisi rusvetin onlenmemesiydi. Komunistlere karsi baslatilan mucadelelerin bas soylemi “RUSVET”ti. Rusveti yok edecegini soyleyen bir hareket, halktan buyuk destek aliyordu.

3) AİLE BAGLARİNİN ZAYİFLATİLMASİ

Komunistler, cemiyetin yapisi icinde ailenin rolunu cok iyi biliyorlardi. Kendi sistemlerinin yerlesebilmesi, aile terbiyesinin verilmemesi ile saglanabilirdi. Bu yuzden, aileyi meydana getiren ana ve babayi cocuktan ayri tutmak birinci vazifeleri olarak biliniyordu. Anne ve baba calismaya mecburdu. Cocuklar ana okullarina birakiliyor, orada sistemin parcalari tarafindan egitiliyordu. Boylece cocuk, ana baba sefkatinden, aile terbiyesinden yoksun olarak yetisiyor ve gelecekte partinin sadik bir bendesi oluyordu.

Sovyet sisteminde evlenme ve bosanma cok kolay bir hale getirilmisti. Bugun evlenen, ertesi gun bosanabilirdi. Belki gelenek, belki sovyet hukuk sistemi cocugun sorumlulugunu anneye yukluyordu. Evlenmeden cocuk sahibi olmak devlet tarafindan tesvik ediliyordu. Universite ve fabrika yurtlarinda kadin-erkek ayni katlari paylasiyor, cinsi munasebette bulunabiliyorlardi. Boylece neseb-i sahih milyonlarca cocuk ortaya cikiyor ve aile yasantisindan mahrum bir sekilde yetisiyordu. Bugun Tataristan bu neseb-i sahih cocuklarin problemini cozmek icin ugrasmaktadir. Sorumsuz erkekler, daldan dala konuyor, daha once beraber olduklari kadinlari cocuklari ile basbasa birakiyor ve bir daha ne ariyor, nede soruyordu. İstenen; ailenin yok edilmesi, aile yerine komunist partiye baglanmakti. Tabii ki, bu durum, bazi insanlarin tepkisine sebep oluyordu. Bunlar daha sonraki yumusama doneminde, duzeltilmesi gereken hususlar olarak ortaya getirildi. Ve yeniden aile hayatinin canlandirilmasi talep edildi.

4) VERİLEN SOZLERİN TUTULMAMASİ

Komunistler, Carlik Rusyasi ile iktidar mucadelesi yaparken, destegine ihtiyac duyduklari her kesime, bol bol vaatlerde bulunmuslardi. Lenin “Halklara Ozgurluk” “Her halk kendi kaderini tayin etme hakkina sahip olacaktir”diyordu. Carlik Rusyasi’nin insanlik disi davranislarindan bikan Turk halklari, Lenin’in bu vaatlerine kanarak, komunistlerin safinda yer aldilar (16). Uzun mucadeleler neticesinde komunistler iktidarlarini saglamlastirinca, bu vaatler unutuldu. Bu vaatleri hatirlatmaya curet edenlerde acimasizca idam edildi (17). Ayrica komunistler sistemlerinin, esitlik ve adalet ilkeleri uzerine kurulacagini, tum halklarin esit olacaklarini soylemislerdi. Fakat uygulamalari, Turk Halklarini kole durumuna dusurunce, bu vaadde bos cikinca, bunlarin sozlerine inanilmayacagi kesin olarak anlasildi. Bilhassa Stalin’in uygulamalari Turk Halklarinda buyuk bir nefretin dogmasina sebep oldu. Verilen sozlerin tutulmasi daha sonraki donemlerde talep edilir hale geldi.

5) TURK HALKLARİNİN İKİNCİ SİNİF VATANDASLAR

SAYİLMASİ

Turk elleri, Carlik Rusyasi zamanindan itibaren somurgelestirilmeye baslanmisti. Bu donemde Ruslar; butun zenginlikleri somurdukleri gibi, asimilasyon politikasi izleyerek, Turk halklarini Ruslastirmanin gayreti icindeydiler. Rusca tum bolgelerde ortak ve mecburi dil haline getirilmis, Rus adet ve gelenekleri empoze edilmeye baslanmisti. Herhangi bir yerde is bulabilmenin birinci sarti Rusca bilmekti. Hele biraz da, Rus adetlerine uygun hareket ederseniz sansiniz yukseliyordu. Bu durum, tabii olarak yerli halkin tepkisini cekiyordu. Mekteplerde kullanilan egitim dilinin Rusca yapilmasi, Azerbaycan ve Kazakistan’da siddetli gosterilerin yapilmasina sebep olmustu. Fakat Ruslar, bu protestolari siddet kullanip, aninda bastiriyorlar ve baska ses cikmasini onluyorlardi. Ruslar tamamen efendiler, diger halklar ise kolelerdi.

Bu durum Carlik Rusyasindan, Sovyet Rusyasina da aynen intikal etti. Ruslar, her zaman her yerde efendi millet, diger halklar ise kolelerdi. Bir zamanlar Lenin’in Carlik Rusyasi icin soyledigi “Halklar hapishanesi” sozu, komunistlerin zamaninda da gecerliligini koruyordu. Hakim sinif olan Ruslar, tum hak ve hurriyetleri, en iyi sekilde kullanirken, zavalli esir halklar hic bir hak ve hurriyete sahip olmadan koleler gibi yasamaya mahkumdu. Ruslar, bilhassa Turklere, tum yollari tikamislardi. Komunist Partisi’ne girenler dahi, belli bir yere kadar gelebilirlerdi. Oradan otesi onlar icin mumkun degildi. Mesela; orduda Turkler general olamazdi, partinin idari kadrosuna giremezdi, devlet veya sehir yoneticisi olamazdi. Ama mecburi askerlik yaparlardi, fabrikalarda isci, usta, usta basi olabilirler, fakat fabrikanin yoneticisi olamazlardi. Bir ara Tataristan’da Tatarlar’in Kazan’a gelip yerlesmeleri bile yasaklandi. Hatta emri yanlis anlayan yonetici, Tatarlar’i gezmek icin bile olsa Kazan’a sokmamisti.

Efendiler, istediklerini yapabilirlerdi, fakat koleler, ancak efendilerinin izin verdigi isleri yapabilirlerdi. Efendiler, koleleri oldurme hakkina bile sahipken, koleler sadece calisma ve uretme hakkina sahiptiler. kendi dilleri ile konusamazlar, yazamazlar, kendi kulturlerini ogrenemezler, dinlerinde ibadet edemezler, istedikleri universitelerde okuyamazlardi. Bu ve benzeri uygulamalar, Turk halklarinin Ruslar’dan nefret etmelerine sebeb oldu. Bu nefret o derece ileri boyutlara ulasti ki, bagimsizligin ilk gunlerinde Kazakistan ve Ozbekistan’da yasayan Ruslar’a karsi, istenmeyen tarzda mudehaleler yapildi.

Bagimsizlik ve demokrasi icin yola cikan butun kuruluslar, halkin Ruslar’dan nefretini cok iyi kullandilar. Orgutun ilk kurulus sebebleri icinde bu muthis nefret de saymak herhalde yanlis olmaz. Abdurrahim Polat, “Birlik”in ilk kurucularindan Dedehan Hasan hakkinda “Ruslar’dan nefret ediyordu ve muthis bir Rus dusmaniydi. Onun icin “Birlik”, sadece ve sadece, Ruslar’a karsi duydugu nefretin acikca ifade edilebilecegi bir kurulustu” (18) diyor. Bu duygunun getirdikleri, elbette gotureceklerinden fazlaydi. Halk Rus karsiti bir politikaya buyuk prim veriyordu. Bu onun icin kendi ulkesinde efendi olmak demekti. Yuzyillar boyunca suren kolelige son vermek demekti. Bu yuzden milliyetci kuruluslarin pesinden milyonlar gitti. Bu donemde komunistler dahi, sekil degisikligi yaparak, Ruslar’dan, o hayran olduklari Ruslar’dan uzak durmayi, politikalarina uygun hale getirdiler. Hatta İslam Kerimov, bir genelge yayinlayarak Ozbekce ogrenmeyen Ruslar’i devlet islerinden cikarilacagini duyurdu. İste tam bir politika degisikligi ornegi...

6) KOLLEKTİVİZM

Turkler, tarihin hicbir doneminde, devlet koleligi demek olan kollektif bir ekonomik sistem altinda yasamadiklari icin, komunistlerin uyguladigi Kollektivizme en fazla direnen halklar olmuslardir. Bilhassa Stalin doneminde yayginlastirilan bu anlayis sonucunda, topragini, evini, bagini, bahcesini, yerini, yurdunu kaybeden milyonlarca insan, bir takim hareketlere girismislerse de, cok siddetli ve acimasiz bir tepkiyle karsilastiklari icin pek fazla etkili olamamislardir.Tum Sovyetler “Birligi”’nde kollektiv ciftliklerin en uzun zamanda ve en guc sartlarda kuruldugu bolgeler, hep Turk halklarinin yasadigi bolgeler olmustur. Hatta bazi bolgelerde, mesela, Tataristan, Baskurdistan ve Kirgizistan gibi yerlerde, komunistler devlet Kolhozlarinin yaninda bazi ozel ciftlikler kurulmasina izin vermislerdir. Bu gorulmemis uygulamanin sebebi, karsilasilan siddetli direnisti. (19)

Herseyin kollektif hale getirilmek istenmesinin dogurdugu tepki, son zamanlara kadar hic eksilmeden surup gelmistir. Turk halklarinin yasadiklari topraga olan bagliliklari, ailelerine duyduklari sevgi ve saygi, ve bir seye sahip olma istekleri, kollektiflestirme cabalarina karsi cikmalarinin onde gelen sebebleridir. Ve bu sebebler, yumusama doneminde bir talep olarak yoneticilerin onlerine getirildi. Tabii ki, bu talepler reddedildi. o zaman da halk gunun moda tabiri ozellestirmeden bahseden kuruluslara, belki kaybettiklerini geri alabiliriz dusuncesi ile destek verdiler.

2. EKONOMİK SEBEBLER

Toplumsal hareketlerin en onemli sebeblerinden biris de ekonomik sebeblerdir. insanoglu yaradilisi itibariyle, hep iyi ve guzel seyler ister. İsteklerini siraya koyarsak; yeme-icme, rahat yasama, guvenlik icinde olma seklinde bir siralama yapmak mumkundur. Yeme-icme ve rahat yasama arzusu tamamen ekonomiktir. Karnini doyuramayan, rahat bir ortamda yasayamayan insan icin, devletin varligi hicbirsey ifade etmez. Ona, vatan, millet, bayrak, komunizm, sosyalizm, fasizm hic bir sey anlatmaz. Kim karnini doyurmasina, rahat yasamasina yardim ederse, o, hic bir ideolojik yonune bakmadan, o cephede yerini alacaktir. Bu yuzden butun iktidarlarin ilk isi, insanin karnini doyurmasina ve rahat bir hayat surmesine yetecek tedbirleri almaktir. Eger bu tedbirler alinmazsa, sosyal bir patlama gerceklesecek, iktidarlar halkin gucu ile tepe taklak olacaklardir. Bunun farkinda olan iktidarlar, bu yuzden butun onceligi bu ise verirler. Ulkemizde Sayin Demirel’in “Herseye dokunun, ama dort beyaza asla dokunmayin.” sozu, bu gorusun ifadesidir (20). (Un-tuz-seker-kaput bezi, dort beyaz)

Elbette Sovyetler Birligi yoneticileri de bu isin farkindaydilar. 1945’te sona eren İİ.Dunya Harbi’nin hemen ertesinde, Batili ulkelerden aldiklari cok genis yardimlar sayesinde, bu ilkeye pek sadik kaldilar. 1960’li yillara kadar Sovyet insani, rejimin butun cirkinliklerine ragmen mutlu sayilabilirdi. Cunku hemen herkesin isi ve asi vardi. Yiyecek ve icecek maddeleri her yerde bulunabiliyordu. Kucuk de olsa bir evi, calistigi bir isi olan bu insanlarin, fazla luksu bilmediklerinden mutlu bir hayat surduklerini soylemek, herhalde yaniltici olmaz. Devlet kendi urettigi mallarin fiyatini sabit tuttugu gibi, ithal ettigi az miktardaki mallarin fiyatini da subvansiye ederek sabit tutuyordu. Fakat, dunya son derece hizla gelisiyor, yeni teknolojiler uretimin artmasini ve daha kaliteli mallarin ortaya cikmasini sagliyordu. Uluslararasi ticari iliskilerin artmasi cok uluslu sirketleri, onlarin varligi da teknoloji degisimini ortaya cikardi. Dunya milletleri yepyeni ve cok kaliteli mallarla, daha rahat yasama imkanina kavusurken, Sovyetler Birligi bu gidise ayak uyduramadi ve ekonomik bir bunalima suruklenmeye basladi. Ekonomik bunalimin sonucu da yumusama ve yeniden yapilanmayi gundeme getirdi. Yumusama ve yeniden yapilanma isteginin sebebleri, ekonomik oldugu icin, biz bunlari ekonomik sebebler basligi altinda incelemeyi uygun goruyoruz. Bunlari, durmadan artan askeri harcamalar, baska ulkelere giden K.G.B harcamalari, Burokrasinin agir ve hantal yapisi, eskiyen teknolojinin yenilenmeyisi, daralan pazarlar, uretimin dusmesi, maliyetlerin yukselmesi seklinde tasnif etmek mumkundur.

1) ASKERİ HARCAMALARİN ARTMASİ

Sovyetler Birligi kurulurken, butun dunyanin bir gun komunist olacagi ve liderligini de Sovyetler Birligi’nin yapacagi tezi uzerine kurulusunu oturtmasi, ona yakin gelecek icin birtakim imkanlar saglarken, uzak gelecek icin ise dezavantajlar getirdi. Dunya liderligine soyunan bir devletin, silahli kuvvetlerinin cok guclu olmasi gerekir. Cunku, gucsuz ve zayif ulkeler, bu buyuk gucun karsisinda, savasmadan bir takim tavizler verirler. Sovyetler “Birligi”, bu kozu her zaman kullanmak zorundaydi. Bu yuzden cok buyuk ve guclu bir orduyu beslerken, ordunun modernizasyonunu da ihmal edemezdi. Bu yuzden ilk kurulus yillarina nazaran ordunun harcamalari olaganustu artmisti. 1964 yilinda ordunun Cekoslovakya’ya olan mudahalesi Brjnev doktrinini de gundeme getirmisti. Bu doktrin esasinda ordunun harcamalari da arttirildi. 1979 Aralik ayinda Afganistan’a giren Rus ordusunun Afganistan topraklarina gomdugu milyarlarca dolar, ekonomik bunalimin belki de birinci sebebiydi. Hicbir basari elde edemeden geriye donen Sovyet ordusunun, ekonmiye bindirdigi yuk her turlu ekonomik dengeyi alt ust etti.

1960’lardan baslayarak, ABD ile uzay yarisina baslayan Rusya, ABD’nin tuzagina gelerek, hesapsiz bir sekilde milyarlarca dolari, bu sefer uzayin derinliklerine gomdu. Uzayda ABD ile yarisarak, dunyanin super gucu oldugunu gostermeye calisan Sovyetler Birligi, 1970’li yillarda halkinin temel gida ihtiyaclarini dogru durust karsilayacak bir ekonomik guce bile sahip degildi. Ekonominin bu durumunun bilinmesine ragmen, sirf prestij ugruna yapilan bu harcamalar, Sovyet Ekonomisini icinden cikilmaz bir bunalimin esigine getirdi.

2) KGB HARCAMALARİ

Sovyetler Birligi’nde sistemin bekciligini, koruyuculugunu ustlenen, icte ve dista faaliyet gosteren, en buyuk ve en guclu orgut KGB’dir. KGB ulusal guvenlik teskilatidir. İcte rejim muhaliflerini izleme, bulma, yakalama ve yoketme gorevi KGB’ye aittir. Dista ise, casusluk faaliyetlerinin yurutulmesi, rejim aleyhtarlarinin yokedilmesi (21), komunist dernek, parti ve teskilatlara, kurtulus savasi verdigini iddia eden komunist cetelere maddi ve manevi yardimlar yapilmasi bu teskilatin goreviydi. Bu kadar kapsamli gorevleri ustlenen bu teskilatta, yuz binin uzerinde adam calisiyordu. Devlet icinde devlet olan KGB’nin kendine ozel ve denetlenmeyen bir butcesi vardi. Son donemlerde patlak veren, Cekoslovakya, Polonya, Dogu Almanya, Kazakistan olaylari, Afganistan savasi, Afrika ve Guney Amerika’daki kurtulus hareketleri, kurulusun butcesine cok agir yukler bindirdi. Butcesi yetmedigi icin, devlet butcesine el atti. Boylece ulkenin ekonomik sikintiya dusmesinde onemli bir rol oynadi. Daha sonralari KGB belgeleri gostermistir ki, sadece gizli veya yasal komunist partilerine harcanan para, milyarlarca dolarin uzerindedir. Dunyayi komunist yapma gibi cok iddiali bir tezin, faturasi da cok agir olunca, ekonomik bunalim kacinilmaz oldu.

3) HANTAL VE AGİR İSLEYEN BUROKRASİ

Sovyetler Birligi, burokrasisi en yogun ve karmasik yapiya sahip bir devletti. Tum uretim araclarinin devletin kontrolunde olmasi ve merkezden yonetilmesi, buyuk bir burokrat kesimin ortaya cikis sebebidir. Sovyet devlet yapisi incelendigi zaman hayret verici bir yapilanma gorulur. 16 milyon km2 buyuklugundeki bir ulkenin, en uc noktasinda kurulmasi gereken bir fabrikanin, merkezi planlama teskilatindan onay almasi ve bu onayla polit buroya basvurarak kurulus izni almasi gerekmektedir (22). Basit gibi gorunen bu olayi, sadece polit buro onayi icin yillarin gerektigini soyleyerek anlatirsak, ne kadar guc bir is oldugunu herhalde anlayabilirsiniz. Bir kere, binlerce, on binlerce onay alinacak mesele oldugunu ve polit buronun haftada iki defa o da ikiser saat calisarak onay verdigini soylersek, isin vahimligi kendiliginden ortaya cikar. Bir fabrikanin kurulmasi onayinin binden fazla yazismayi gerektirdigini Azerbaycan Planlama Dairesi Baskani Kerem Garayev Ali oglundan duymustum. Bu sartlarda, sanayi tesisi kurmak ve uretilen mallari pazarlamak korkunc bir iskence halini aliyordu. Mesela; Tataristan’in Calli sehrinde kurulan buyuk kamyon fabrikasinin yapimi tam 46 yil surmustu. (23) Bu kirk alti yil icinde kamyon motorlarinda, kasasinda, tekerleklerinde, aks ve dingillerinde iki-uc defa teknoloji degisimi sozkonusu olmustur. Ama Calli’daki fabrika kamyonlari yine 46 yil oncesinin teknolojisi ile uretiyor. Ayni sekilde Cuvasistan’in Ceboksari sehrinde kurulan buyuk traktor fabrikasi da 37 yilda uretime baslayabilmis, birkac yil sonra eskiyen teknolojinin yerine yeni teknoloji getirilmesi icinAlmanya ile bir ortaklik kurulmus ve fabrika reorganizasyon dolasiyla kapatilmistir.

Burokrasinin agir ve hantalligi ithalat ve ihracat rejimlerinde de kendisini cok fazla hissettirdigi icin, mal alamaz ve mal satamaz duruma dusen Sovyetler Birligi, buyuk sikintilara girmistir. Bugun Sovyetler’den ayrilan butun cumhuriyetlerin gumruk rejimini degistirmeye calismalari, devleti yeniden yapilandirmak icin ugrasmalari, burokrasinin azaltilmasi ve hizli bir yapiya kavusturulmasi icindir. Artik, onlar, dis dunya ile temasa gectiklerinden, aksakliklari gormeye baslamislardir. Bir pasaport alabilmenin, bir dergi veya gazete cikarabilmenin,bir ise girebilmenin, bir araba veya ev sahibi olabilmenin, ne buyuk bir burokratik iskence oldugunu ancak bu isi yasayanlar bilir.

4) ESKİYEN TEKNOLOJİNİN YENİLENMEMESİ

Sovyetler Birligi’nde sanayi tesisleri, oldukca genis bir alana yayilmis, cok buyuk fabrikalar ve kucuk fabrikalar seklinde organize edilmistir. Buyuk fabrikalarda 80-100 bin, kucuk fabrikalarda ise 5-35 bin arasinda isci calismaktadir. Ucak fabrikalari, otobus, kamyon, otomobil fabrikalari, televizyon, buzdolabi, camasir makinasi fabrikalari, optik aletler fabrikalari, kimya tesisleri, petrol aritma tesisleri, tekstil fabrikalari, gemi tezgahlari, harp sanayi tesisleri gibi, sanayinin her dalina hitap edebilecek tesislere sahip olan Sovyetler Birligi, burokrasinin yuzunden malesef, bu tesisleri tam manasiyla isletememis ve yenilesen teknolojiyi fabrikalarina monte edememistir. Bu tesislerdeki uretim miktari, bati standartlarina gore oldukca dusuktur. Mallar pahali ve kalitesizdir. Bunun elbette cok cesitli sebebleri vardir. Fakat en basta fabrikalarin tumunun devlet mali olmasi ve profesyonel bir sekilde isletilmemesini saymak gerekir. Fabrikalarin yoneticileri devlet memurudur. Oraya ya iltimasla , ya da rusvetle gelmistir. Once kendi gelecegini garanti altina alacaktir.Goreve gelirken bir uretim hedefi ortaya koydugu icin, kagit uzerinde bu hedefi tutturacak, hatta gececektir. Fakat gercekte uretim cok asagilarda seyretmistir. Yonetici icin bu problem teskil etmez. Mallari gonderdigi kimselerle, cikar uzerine bir anlasma saglayarak, mallarin sayisini yuksek gosterir ve aradaki farki, fabrikadan karaborsa ile sattigi mallarin parasindan karsilar. Bu durum ayniyle sabittir. İkinci husus, fabrikalarda eski teknoloji kullanilmasidir. Sovyetler “Birligi”, ilim ve teknolojide batinin cok gerisinde kalmistir. Batinin benzer tesislerde uyguladigi teknolojiden habersizdir. Bu yuzden mallari kalitesiz, gosterissizdir. Uretim dusuktur. Bu yuzden de pahalidir. Dunya piyasalarinda satis sansi yoktur. Ancak uydu ulkelere ve ic pazara satabilmektedir.Tabii ki bu durum Sovyetler “Birligi”’ni doviz darbogazina sokmustur. Ulke ihtiyaci olan mallari alamaz duruma gelmistir. Sonuc ekonomik sikintilar ve bunalimdir.

5) URETİMİN DUSMESİ-MALİYETLERİN YUKSELMESİ-DARALAN PAZARLAR

Agir ve aksak isleyen bir burakrasinin elinde oyuncak olmus sanayi tesislerinin; eski teknoloji kullanmalari, isletme yonetiminin olmayisi, cesitli yolsuzluklar, iscilerin belli bir hedeflerinin olmayisi, satislarin dusmesi, stoklarin artmasi gibi sebepler yuzunden istenilen duzeyde bir uretim gerceklestirmeleri mumkun degildir. Ayni sebeplerden dolayi maliyetler yukselmis, devlet ic pazarda subvansiyon yaparak, maliyetin yukselmesini tuketiciye yansitmamaya calismistir. Bu yuzden butun fabrikalar zarar etmeye baslamistir. Uretim dusuk, kalitenin iyi olmayisi yuzunden dis satim imkanlari da oldukca azalmistir. Dunya ulkeleri Sovyet mallarini, pahali ve kalitesiz, kaba bulduklari icin bati ulkelerinin mallarini tercih etmislerdir. Bu durum Sovyetler Birligi’nde katma deger artisinin reel olarak dusmesine, stoklarin artmasina sebep olmustur. 1985 yilinda Sovyetler Birligi’ndeki katma deger artisinin %60’i stoklardaydi. Ayni yil Japonya’nin stok miktari bir gunluk uretimi kadardi (24). Asagidaki tabloda Sovyetler Birligi’ndeki Katma Deger artisinin yillara gore gosterdigi dusus ekonomideki sikintilari gostermesi acisindan enteresandir (25).



YİLLAR KATMA DEGER ARTİSİ
1961 - 1965 % 4.5

1966 - 1970 % 4

1971 - 1975 % 3

1976 - 1980 % 1

1981 - 1985 % 0.5

1986 - 1989 % 0





Sovyet ekonomisinin bu durumu, insanlari yeni arayislara yoneltmistir. Bu arada iyi soylemlerle ortaya cikan kuruluslar, basari saglamis ve iktidarlarin degismesine, bazende durumun iyilestirilmesi icin calismalar yapilmasina sebep olmustur. Gorbacov’un; elindeki ekonomiyi duzeltmek icin basladigi reformlar, belki Sovyetlerin sonunu getirdi ama, bugun goruluyor ki, Rusya Federasyonu icin bir kurtulus olmustur.

3. SİYASİ SEBEPLER

Turk Dunyasinda milliyetci hareketlerin dogmasina ve gelismesine imkan veren sebeplerin en onemlisi, hic suphe yoktur ki, siyasi sebeplerdir. Turk Milleti bagimsiz yasamayi ilke olarak benimseyen milletlerden biridir. Hatta bagimsiz yasamadiktan sonra olmeyi tercih edebilecek bir yapiya sahiptir. Bu yuzden M.Kemal Ataturk “Bagimsizlik benim karakterimdir”, “Ya istiklal ya olum” demistir. Turk Dunyasinda yer alan Turk Halklari da ayni duyguyu paylastiklarini ele gecen her firsatta gostermisler, Rus isgalinden kurtulabilmek icin, olumu goze alarak mucadele etmislerdir. Bagimsiz yasama arzusunun devamliligi hareketlerin kurulus sebeplerinin basinda gelmektedir. Bu tesbiti yaptiktan sonra siyasi sebepleri incelemeye gecebiliriz. Cunku bu duyguya sahip olmayan topluluklarin, bu sekilde bir hareketi kurmalari ve gelistirmeleri dusunulemez.

Siyaset kelime manasi bakimindan “İdare etme, yonetme istegini fiile gecirebilme icin yapilan is ve hareket” seklinde ifade edilmektedir. Manayi biraz daha genisletirsek; ulkeyi ve insanlarini; refah ve mutluluk icinde yasatmak, dunya ulkeleri icinde hur ve mustakil kilmak, refah seviyesini devamli yukseltebilmek icin, ulke icinde ve disinda yapilan is ve hareketlerdir, diyebiliriz. Tum dunyada siyaset, yani politika bu isler icin yapilir. Yuksek idealler, ancak elde organize bir gucun bulunmasi ile basarilir. İnsan topluluklarindaki en organize guc devlettir. Yani politika devleti ele gcirmek, bu yuksek idealleri gerceklestirmek maksadiyla yapilan istir. Bu isin temeli halkin mutlulugudur. Devleti meydana getiren kurumlar, (adliye; polis, jandarma, ordu, uretim tesisleri, v.s.) iyi isletilirse ancak hedefe ulasilabilir. İste bu kurumlar, devletin yapisini, gucunu, kudretini meydana getiren organize guctur. İnsanlarin hur yasama arzularinin gerceklesebilmesi bu organize guce sahip olmakla mumkundur. Mesele bu organize guce sahip olabilmektir.Bu yuzden politika yapilir, bu yuzden askeri darbeler yapilir, bu yuzden isyanlar cikarilir. Turk cumhuriyetlerinin yayildigi cografyada, Rus isgallerinin basladigi ilk yillardan 1937’lere kadar isyanlar cikmasi, hur yasama arzusunu fiile gecirecek, organize guce ulasmak icindi. Fakat bu yolla hedefe ulasilamadi. 1990’dan itibaren politika yaparak, organize guce ulasma istegi gundeme gelmis ve siyasi, milliyetci hareketler ortaya cikmaya baslamistir.

Eski Sovyetler Birligi’nde iktidari elinde tutanlar, genelde insanin en buyuk endisesi olan korkuyu kullanarak, milletleri korkutarak idare etme yolunu secmislerdir. KGB, Kizil Ordu, polis marifetiyle uygulanan soykirimlar, surgunler, hapisler, korkutma metodunun ornekleridir. Halbuki, gucu elinde bulunduranlar, o gucu halkinin guven icinde yasama ve kisiligini gelistirmesi icin kullanmaliydilar. O zaman belki, Sovyetler’in omru daha uzun olabilirdi. Tersini yaptiklari icin, halklarinin, insanlarinin kisilikleri gelismedi, korkak ve pisirik oldular. Bu insanlari harekete gecirmek, ancak korkularini yendikten sonra mumkun olabilirdi. Gorbacov doneminin ilk 3 yilinda hicbir hareketin, kipirdanisin olmadigi bir donem olmasinin sebebi korkunun yenilmesi suresi oldugu icindir. 1988’in ikinci yarisindan itibaren meydanlarin dolmaya baslamasi tezimizin dogrulugu acisindan onemlidir.

Milliyetci gucleri harekete geciren bir onemli sebeb de, Turk halklarinin Birligi’nin saglanabilmesi, yani TURAN idealidir. Turancilik, bir ulkudur. Ayni Kizil Elma gibi... Bugun belli sartlar olusmustur. Denenmesi gereken, dilde, fikirde, iste “Birlik”tir. Milliyetci hareketlerin temel olarak koyduklari “Birlik” fikri, bugunun sartlari icinde, siyasi bir olusum olarak dusunulemez. Mesele, kultur ve egitim calismalariyla, bugunun sartlari icinde dilde, fikirde ve iste “Birligi”n gelistirilmesidir. Milliyetci guclerin ortaya cikis sebeblerinden biri, TURAN İDEALİ’dir. Bu idealin gelismesine katkida bulunmak esas sebeblerden biridir.

Siyasi sebeblerin en onemlisi, bagimsizligi kazanma istegidir. Bu istek ayni zamanda butun milliyetci hareketlerin de ortak amacidir.Ulke zenginliklerinin ulke halki yararina kullanilmasinin istenmesi onemli siyasi sebeblerden biridir.En acimasiz sekilde somuruldugunun farkina varan Turk topluluklari,ulke zenginliklerinin kendi halklari yararina kullanilabilmesi icin bagimsiz bir ulke olamanin on sart oldugu bilincine vararak,bu konuda calismalar yapmaya basladilar.

Buraya kadar yaptigimiz calismada, Turk Dunyasi’ni, onemini ve buralarda ortaya cikan milliyetci kuruluslarin amaclarini, nicin ortaya ciktiklarini ve ortaya cikis sebeblerini anlatmaya calistik. Esas konumuz olan “TURK DUNYASİNDAKİ MİLLİYETCİ KURULUSLARİ” incelemeye gecmeden once, bu kuruluslarin ortaya ciktigi cografyayi, cografyanin onemini, ortaya cikis sebeblerini bilmeden, incelemenin eksik kalacagi endisesini tasidigimizdan, onceligi o konulara verdik. Elbette eksik biraktigimiz, yanildigimiz, yanlis bilgilendirildigimiz hususlar olacaktir. Onlar bizim kusurlarimizdir. Ama sunu pesine soylemek istiyorum; hata yapmaktan korktugumuz surece, bazi tespitlere ulasmamiz daha uzun zaman alacaktir. Biz bu korkuyu yenerek yola ciktik. Amacimiz bu konulara bir baslangic yapabilmekti. Bu baslangici yaptik. Bundan sonra, bu konuda arastirma yapacak olanlar, hadiseleri derinligine analiz etme sansina bizden daha cok sahip olacaklar. daha guzel arastiracaklar, daha iyi dusunecekler ve olusumu, sebeblerini, sonuclarini daha guzel bir sekilde ortaya koyacaklardir.

Elimizdeki belge ve bilgilere, arada bir konusmalar ekleyecegiz. Bu konusmalari, hadiselerin icinde yasamis kisilerden nakledecegiz. Bugun Ozbekistan “Birlik” Halk Hareketinin ve Azerbaycan Halk Cephesinin cok onemli sahsiyetleri misafirimizdir. Bu da benim sansim. Onlarla sohbetler yapiyoruz, sorular soruyoruz. Aldigimiz cevaplari aynen kaydederek sunuyoruz. Bunlar bizm canli kaynaklarimiz. Onlara da burada tesekkuru bir vazife biliyoruz. Sagolsunlar, uzun zaman ayirdilar, hatalarini ve sevaplarini acik gonullulukle anlattilar. Belgeler verdiler.

Hareket liderlerinin hemen hepsiyle sahsi dostlugumuzun olmasi da, bizim icin bir sans oldu. Onlarla yaptigimiz sohbetler var. Bu sohbetlerden de yararlandik. Onlari da belge olarak kullandik. Bazilari yayinlandi. Bazilari ise yayina hazir. Bir himmet bekliyor.

Velhasil sunu soyleyebiliriz. Konu cok onemli. hic bir iddiamiz yok. uzun yillarin birkimini aktarmayi dusunduk. Belki ileride ayni islere soyunanlara, bir isik olur dusuncesiyle...... Umit ediyorum ki, buradaki eksikler ileride tamamlanacaktir. o zaman meseleler daha acik anlasilacak, daha guzel yorumlanacak ve dersler mutlaka alinacaktir.
 
o çok zor bu ülkede..herkes birbirini yiyiyor,herkes birbirini ezmeye çalışıyor..

temennimiz olmasından yana
 
İki tarafında kendine göre haklı yanları var.Ama gönül isterdiki ikisi bir olsun

Ama ezelden beri böle.Bundan sonrada düzelmez sanırım.
 
neden düzelmez.. burada sayılamayacak kadar yerleşmiş çok sebep var..
 
Olacak olacak Olmak zorunda... Olmazsa ortada sağını solunu savunacağımız bir Türk kavramı kalmayacak...

Kurtuluş savaşında Sağcımısın diyemi sordu savaşan mehmet yanındakine.
 
Arkadaslar ben kendı fikrimi söledim.Soru sormassanız sevinirim.

Benım icin cok zor düzelir.
 
yeniden tek partili döneme dönersek,insanlar ortak bir noktada,amaçta kenetlenirse ki bu tekrar diyorum kolay bir olay değil,zaman ister.. o zaman güzel şeyler olur ;)
 
Vatan hainlerine karşı sağ solcu değil milliyetçi olun nedemek?sağcılığı solculuğu futbol takımı tutmaya mı benzetiyorsun.kendi içlerinde hepsinin farklı kavramları var.Şovenizme ırkçılığa yada radikal milliyetçiliğe hiç gerek yok.Atamızın bize gösterdiği milliyetçilik çok net bir kavram.bunu benimsemeliyiz.Kemalizm çerçevesinde misakı milli anlayışını benimseyen bu topraklarda yaşayan ve bu ülkeye yararlı olan tüm insanları bağrımıza basıp,eğitimle ülkemizi çağdaşlaştırmalı,ekonomiyi düzeltmeli,nufus planlaması yaparak bu ülkeyi çağdaş milletler mertebesinde sağlam yerine oturtmalıyız.Milliyetçilikte buluşalım sloganları yerine kızlarımızı okutalım,daha çok çalışalım,gereğinden fazla çocuk yapmayalım,araplaşmayalım,kendimizi geliştirelim ki bu topraklar sonsuza dek bizim olsun sloganlarını atsak daha sağlam temeller üzerine oturan sloganlar atmış oluruz..
 
paylaşım için teşkkürler
 
sayk 100 kere konuştuk bu IRKÇILIĞI ben IRKÇIYIM radikal hain olmaktansa hatta light hain olmaktansa ben IRKçıyım varsa bir diyeceğin buyur de...

Kemalizm demişsin de pardon kemalizm nedir...

Solcu geçinen bir kesimin maskesi kemalizmden bahsediyorsan yok ben almayayım...

Benim Kemalizmim Başbuğum Mustafa Kemal'in Türk Ocaklı olduğunu bilmem her şeye bozkurtu yakıştırmasıyla ona ne kadar değer verdiğini görmem ve TÜRKÇÜ fikri taşıyıp bas bas bağırmasıyla TÜRKÇÜ olmamdır. Rahatsız olmaları doğal...
 
sayk kardes cok güsel yazmıssın eline saglık .bencede milliyetçilige hiç gerek yok.
 
vatanın elden gitmesi durumunda lazı da çerkezi de arnavutu da kürdü de bir olup vatanı için savaşacaktır
 
Atatürk'ü kendi yalanlarına alet eden kardeş ırkçılara

Bir kardeşlik kavramı tutturulmuş gidiyor... Kareş aynı atadan olmuş demekse kardeş ırk nasıl oluyor. Soyun devamı bağlamındaki kardeşlik ırka nasıl ilişik edilebilir.

Irk nedir bir kere bunun tanımı önemli. 50 yılın en kötü olayları isimli başlığa bakarsanız eğer orada 1959 yılına ait olduğunu sandığım zenci bir kızın beyazların lisesindeki ilk günüyle ilgili bir resim var. RACISM kavramıyla açıklanan oradaki ırkçılık saf Türk ırkıyla ne gibi bir bağ taşır ki?...

Türcülük olsa anlarım renkçilik olsa tamam da IRKÇILIK nasıl olurda RACISM'in Türkçe karşılığı olur. Bu acaba S.S.C.B'nin elindeki Türk cumhuriyetlerinin uyanışını ve IRK kardeşlerini anlamasını engellemek için TÜRKİYE CUMHURİYET Türklerine empoze ettiği bir söz müdür?

Her neyse kardeş ırk. Kendi milletinden olupta dini farklı diye Türk'lükten çıkardıklarımıza rağmen dini aynı olup ayı vatanı paylaştığımızs buna karşılık başta Osmanlı'nın çöküş dönemi olmak üzere Kurtuluş Savaşımızda ve bunu takip eden 80 yılda bize sayısız kez ayaklanıp belki de sayıları milyonlarla ifade edilebilecekj bir ölü sayısına sebep olan o şahısları mı kardeş sayacağız ... Sallayın lütfen sıradaki..

Kendiş benliğini yitirdiğinden haberi olmayıp dış güçlerin siyasi gösüşlerini ( Türk töresinde radikal, liberal, ılımlı diyebir şey yoktur. Faşizm, komüniizm kapitaliz devletn ekonomik politikasını ilgilendirir ayrıca fransızca dır.)benimseyip Türk'ün öz töresini unutmak ve onu yaşatanları yaşamdan uzak görmek savunanlarıda Türk yurdunda Irkçı (hala takıldım şu kelimeye ya) yada Milliyetçi Faşist (pardon) olarak görmek ne amaçla yapılmış olabilir.

Cevabını siz verin benim canım sıkıldı.
 
Önce demokratik olmayı öğrenelim sonra sağcı olmuşuz, solcu olmuşuz gerisi önemli değil.
 
YA bırakın Allah aşkına maval okumayı
milliyetçiliği veba olarak gören
devrim devrim diye ağzından salyalar akıtan
pkk yı özgürlükçü bir hareket olarak gören
tüm dünya halkları kardeştir diye zırvalayan

HAİN sürüsüyle ben nasıl aynı safta olacağım, elimden gelse onlara yapacağım en büyük iyilik kafalarına sıkmak olur!


sayk kardes cok güsel yazmıssın eline saglık .bencede milliyetçilige hiç gerek yok.


bu adamla ben nasıl aynı düşünebilirm yaaa:mad:
 
farklılıklarımız bölünme sebebimiz değil zenginliğimiz olmalı....ama köşe başlarını tutan rantiyeciler bu farklılıkları cıkarları için kullandığından sonuç bu oluyor.
millet işine gelen maskenin altına saklanmış günü kurtarmaya calışıyor. vatan millet için bişe yapan pek kimse kalmamış...sonrada hepsi vatanperver oluyor bilmem neci oluyor. işine gelen dini kullanıyor işine gelen devrimi işine gelen atatürkü işine gelen bilmem kimi...ama işine gelecek birini illa buluyorlar.
bu denli catışma halinde olan fikir sahiplerinin biraraya toplanması uzun vadede de zor görünüyor. öncelikle bir yerlerde oturan rantiyecilerin önü kesilmeli.cünkü onlar idealist insanları göz boyayıcı hedefleri göstererek kullanıyorlar...
inşallah bir catı altında toplanmayı başarabiliriz
 
Grave_Worm' Alıntı:
sayk 100 kere konuştuk bu IRKÇILIĞI ben IRKÇIYIM radikal hain olmaktansa hatta light hain olmaktansa ben IRKçıyım varsa bir diyeceğin buyur de...

Kemalizm demişsin de pardon kemalizm nedir...

Solcu geçinen bir kesimin maskesi kemalizmden bahsediyorsan yok ben almayayım...

Benim Kemalizmim Başbuğum Mustafa Kemal'in Türk Ocaklı olduğunu bilmem her şeye bozkurtu yakıştırmasıyla ona ne kadar değer verdiğini görmem ve TÜRKÇÜ fikri taşıyıp bas bas bağırmasıyla TÜRKÇÜ olmamdır. Rahatsız olmaları doğal...
kemalizm solun maskesı degıldır bu solun tekelınde de degıldır
mıllıyetcılık ırkcılık degıldır sagın tekelınde de degıldır
bunları anlamaya basladıgımız zaman belkı kardesce yasamanın ne demek oldugunuda anlarız
 
Geri
Üst