Ustaya Saygı..

Mayhoş

mayhoş
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
11,125
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
ღ♥Sonu Ölüm de olsa O♥ღ
ßoß Ross
TRT-2'de çıkardı kendisi. İzleyecek bir şey olmadığından mı, adamın tipi ilginç geldiğinden mi seyrederdik kendisini bilmiyorum. Resim sanatına o kadar ilgili bir toplum olmadığımız kesin.
En çok da, izleyenlerin morallerini bozmasıyla meşhurdur. Tam bitti resim derken, fırçasını alır -hem de badana fırçası gibi bir fırça, bulabildiğinin en kalını- resme öyle bir dalış yapardı ki, ağlamamak için kendimi zor tutardım.
Neyse,
Toprağın bol olsun Ross amca..
Sermet Erkin
Çocukluk heyecanımız, hiç yaşlanmayan güzel abimiz. Dünyanın bütün sihirbazları bir yana, sen bir yana.
Şapkadan tavşan çıkmasa da, gülümsemen yeter.
Seni anlatmaya bile gerek yok..
ßeny HiLL
Sadece bizi değil, bütün dünyayı güldürdün bir zamanlar.
Yılbaşı gecelerinde uzun uzun Benny Hill Show yayınlanırdı TRT'de o zaman.
Yılbaşılarının en sevdiğim bölümüydü.
O kadar çok sevenin olmasına rağmen cesedinin 3 gün sonra yalnız yaşadığın evde bulunması ne büyük bir ironi.
Toprağın bol olsun büyük usta.
AdiLe NaşiT
Kuzucuklarım derdin bize, öyleydik de gerçekten..
Sen ne tatlı teyzemizdin bizim.
Ünv.'de okurken bir filminde sana birisi tokat atmıştı, zaten alkollüydük, sinirden ağlamıştık. Hatta taksime çıkıp tokat atan adamı aramıştık, bulalım da dövelim diye...
Toprağın bol olsun, masalcı tonton teyze.
Orçun Sonat

Ne söyleyebilirim ki?
100 den fazla filimde oynayıp, çoğu insanın adını bile bilmemesi ne kadar acıdır.
Filimlerin iyi adamı, hatta en iyi adamı.
Ama o tatlı yüzünü çok iyi biliriz, unutmayız da üstat.
Toprağın bol olsun.
SüLeyman Turan
Türk filmlerinde bir köşede oynamış, hiç bir zaman asıl jön olamamış bir abimiz olmasına rağmen, her zaman jön'den daha çok sevilmiş bir abimizdir kendisi.
Türk sinemasının en büyüklerinden birisidir kendisi.
Buradan kendisine sesleniyoruz.
Abi seni hala çok seviyoruz, ve hiç unutmayacağız..
Şener Şen iLyas SaLman Ayşen Gruda
Çiçek Abbas (İlyas Salman), Şakir adında (Şener Şen) bir minibüsçünün yanında bir muavindir. Şakir çapkın, bencil ve yalancının tekidir. Abbas ise tam tersine saf biridir. Tek hayali minibüsçü olmak ve aşık olduğu ve patronunun da evlenmek istediği kızla evlenmektir. Bir gün bir minibüs hurdasını tefeciden borç isteyerek alır ve çalışarak borcunu öder. Bu sırada patronun ayrıldığı nişanlısı ile birbirlerine aşık olurlar. Şakir bunu hazmedemez ve bir gün Abbas'ın minibüsünün tekerlerini çalar. Minibüse mahallenin tefecisi el koyar. Şakir zorla Abbas'ın aşık olduğu kızla evlenmek için bastırır ve babası ekonomik durumu daha iyi olduğu için kızını ona verir. Nikah günü Şakir'in kızkardeşi (Ayşen Gruda) Abbas'a yardım eder ve Abbas sevdiği kızı nikah masasından kaçırır.




Şakir (Şener Şen) - aşıksan vur saza, şoförsen bas gaza

Çiçek Abbas (İlyas Salman) - sevene can feda, sevmeyene elveda

Şakir - sen batan bir güneş ben yollarda çilekeş

Çiçek Abbas - şoförün bahti kara muavinin gönlü yara

Şakir - gaz, fren, şanziman halin duman

Çiçek Abbas - sev beni seveyim seni

Şakir - aşk bir otobüstür binmesini bilmeli

Çiçek Abbas - son durağa gelmeden inmesini bilmeli

Şakir - bana hava atma!

Çiçek Abbas - havan kime yabancı?

Şakir - kapılma rüzgarıma sen de aldanırsın

Çiçek Abbas - sollama beni sollarım seni

Şakir - geçme beni ezerim seni

Çiçek Abbas - dünya dikenli bir hayat sevenler de mi kabahat?

Şakir - yaklaşma toz olursun geçme pişman olursun

Çiçek Abbas - çilemse çekerim kaderimse gülerim



Burdan sonra Çiçek Abbas sazı eline alır Şakir tek harf bile söyleyemez

istedim vermediler sen soförsün dediler

emeğimiz bilek zoru Allahım sen bizi koru

aşk bir sudur iç iç kudur

aşkı çekene derdi bilene sor

aşk çekenin yol gidenin

kabahat sen de değil seni sevende

neaaaabeeer!!!

Suzan Avcı


Onları 'şuh' kahkahalarından tanıdık. Yüzlerinde abartılı makyajları ve ellerinde içki kadehleriyle 'zavallı esas kızların' eşini ya da sevgilisini baştan çıkardılar. Yatağa girmekten hatta başkalarının hayatına kastetmekten bile çekinmediler. Yeşilçam'ın 'kötü kadınlarından' söz ediyoruz. Avcı henüz 15 yaşındayken o zamanlar evli olan Alp Akşiray ile tanıştı. Akşiray eşinden boşandı, Avcı da yaşını büyüttü ve evlendiler. Yıldız Dergisi tarafından düzenlenen yarışmaya bir kez daha katıldı Suzan Avcı ve üçüncü oldu. Bu başarı ona önce Muammer Karaca Tiyatrosu'nun kapılarını açtı, sonra da sinemanın. Artık o sinemanın en güzel yüzlü kötü kadınıdır. Ama canlandırdığı bu karakterler bile onun sinemadaki etkisini azaltmaz. Özellikle Şehvet Uçurumları filmi onun yıldızını iyice parlatır. 1970 yılında bazı Turist Ömer filmlerinin senaristi olan Erdoğan Tünaş ile evlendi. Şimdi sinemadan uzak yaşıyor.

Aliye Rona

Türk tiyatrosunun duayenlerinden Avni Dilligil'in kızkardeşi olan ünlü oyuncu karakteristik fiziği ve özellikle bakışlarıyla sinema seyircisini etkiledi. Oun 'kötü kadınlığı' ise biraz önce anlatılanlardan çok farklı. O vamp kadın olarak değil, sevdiklerini korumaya çalışırken başka insanlara kötülük yapan fedakar Anadolu kadını rolleriyle tanındı daha çok.

Kadıköy Halkevi'nde tiyatroya başlayan 1921 doğumlu Aliye Rona, Ulvi Uraz, Avni Dilligil Arena, Gülriz SUruri- Engin Cezzar tiyatrolarında rol aldı. 1947 yılında Kerim'in Çilesi ile sinemaya adım attı. 1996'da yaşama veda eden Rona, Yılanların Öcü, Zalimler, Hepimiz Kardeşiz'in de aralarında bulunduğu çok sayıda canlandırdığı unutulmaz karakterlerle sinema tarihinin unutulmazları arasında.
Sevda Ferdağ
Edremitli Lütfiye Dumrul ya da herkesin tanıdığı ismiyle Sevda Ferdağ, daha küçük bir kızken ablası Ferda Ferdağ ile birlikte sık sık gittikleri sinemalarda bir gün kendini de o büyük perdede görme hayalleriyle büyüdü. İlk adımı atan ablasından dört yıl sonra o da sinemada şansını denemeye karar verdi. 1958'de dönemin tanınmış oyuncularından Oktar Durukan, Agâh Ün, Fatma Bilgen ve Neriman Alışık’la aynı filmde rol aldı.Başarısız olunca evlenip Almanya'ya yerleşen ablasının yanına gitti. Ama onun da ısrarıyla oyunculuk konusunda yeniden şansını denemek için Türkiye'ye geri döndü.
1963 yılında Orhan Günşiray ile PErvin Par'ın başrollerini üstlenhdiği Azrailin Habercisi filminde 'ikinci kadın' rolünü üstlenir Ferdag. O kadar heyecanlıdır ki yeniden kameralarırn karşısında olmaktan. Daha sonra Hulki Saner'in Helal Olsun Abi filmindeki vamp kadın rolü de onun sinemadaki kaderini çizdi deyim yerindeyse. Daha sonra bazı filmlerde masum kızı oynamış olsa da kendisi için biçilen 'vamp kadın' imajını üzerinden hiç atamadı. Her ne kadar "Bu vamp kadın ne demekse" diye sormuş olsa da.
Dansözlüğü tercih etti
Bir dönem rol aldığı cüretkar sahnelerle Türk sinemasının gözde vamp kadınlarından biri olan Sayar, 1972 yılında kariyerine dansöz olarak devam etmeye kaar verdi ve sinemaya veda etti.
Neriman KoksaL

Yeşilçam'da vamp kadın denilince ilk akla gelen isim. Gerçek adı Hatice Kökçü olan sanatçı 20'li yaşlarının başlarında İstiklal Caddesi'nde yürürken yönetmen Metin Erksan tarafından keşfedildi. Erksan bu uzun boylu, bakanın dönüp bir daha baktığı genç kızı o sıralar Çete adlı bir film çekecek olan ağabeyi yönetmen Çetin Karamanbey'e götürdü. Köksal bu filmdeki RUs prensesi Nina rolüyle sinemaya adım attı.
Köksal asıl ününü ise Fosforlu Cevriyem filmi ile kazandı. "Esas kızın" yuvasını yıkan kötü kadın rollerinde özellikle karakteristik kahkasıyla hatırlanan Köksal ilerleyen yaşlarında anne rollerindede oynadı. Türk sinemasının en uzun süreli vamp kadını olan Köksal 1999'da yaşama veda etti.
LaLe ßeLkıs
Yani her biri diğerinden usta oyuncuların beyazperdede; ete, kemiğe büründürdüğü kadınlardan. Kimi zaman canlandırdıkları rollerle öyle özdeşleştirdi ki seyirci onları, sokakta gördüğünde saldırdı, hakaret etti.
Bazıları artık hayatta değil. Bazıları da artık kameraların önünden elini eteğini çekti. Ama, Yeşilçam sokağının Arnavut kaldırımlarında hala onların ince topuklarının çıkardığı sesler yankılanıyor. Ve hepsi sinema tarihinin unutulmazlar galerisinde yerlerini çoktan aldı bile.
Türk sinemasında 'kötü kadın' denilince ilk akla gelen isimlerden biri Lale Belkıs. Aynı zamanda Türkiye'nin ilk mankenlerinden biri olan Belkıs şarkıcı olarak da tanınıyor. 1953 yılında podyuma çıkan Lale Belkıs tiyatro sanatçısı Pekcan Koşar ile evlendikten sonra Evlilik Dolabı, Boeing Boeing ve Becerikli Kaynana gibi tiyatro oyunlarında sahneye çıktı. Daha sonra da Yeşilçam'a adım attı.
Sarıya boyalı saçları, elinden hiç düşürmediği sigarası ve içki bardağıyla özellikle 70'li yılların Yeşilçam filmlerinin en ünlü'kötü kadını' oldu Belkıs. Rol gereği yüzlerce yuva yıktı, yüzlerce çocuğu annesiz ve babasıs bıraktı. BU tür rollerde öylesine inandırıcıydı ki 7. Altın Portakal Film Festivali'nde Kalbimin Efendisi adlı filmdeki performansı ona en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü kazandırdı.
Onun kaderi de katıldığı bir güzellik yarışmasıyla değişti. Eğer bu yarışmaya katılmasaydı, annesiyle birlikte tekstil atölyesinde çalışarak hayatını sürdürecekti. Onun kaderini değiştiren olay ise henüz 13 yaşındayken Yıldız Dergisi'nin düzenlediği yarışmaya katılması oldu. Yarışmayı kazandı ve Metin Erksan'ın bir filminde başrol oynama hakkını elde etti. Annesi yaşı küçük olduğu için izin vermeyince de iki yıl daha beklemesi gerekti.
Perihan Aßla

Perihan Abla

Şimdiki çocuklar bilmezler, Hayat Bilgisi'nin Doğal Afet'i Afet Güçverir'e, bizler bir zamanlar Perihan Abla deme şerefine nail olduk. Mahallemizin her derde deva, gönüllere şifa ablasıydı. Kimin bir sıkıntısı varsa anlar hemen yardıma koşardı. Umutsuz aşkı Şakir, mahallenin meraklısı Melahat, Şoför İsmet, Kasap Gülen Biftek, Berber Raşit dava arkadaşlarıydı.
Şakir'in -öyle değil mi Perihan?,
Perihan Abla'nın -elinin körü Şakir-
İsmet'in -küt bi kafa-
Melahat'ın - ay neymiş neymiş?-
replikleri unutulmazlar arasındadır.
Birde benim hiç unutmadığım şöyle bir bölüm müziği var.
Hacı baba hacı baba
banada al bir araba
herkesin var bir babası
Benimkisi şam babası
Hacı baba hacı baba.

Her zaman söyleriz nerde o eski mahalleler,komşuluklar diye işte tam öyle bir diziydi. Küçük büyük herkesin dostu sıcacık merhametli kalbiyle Perihan Abla(perran kutman) çoğu zaman Perihan AblaIyı kızdıran temiz kalpli Şakir(Şevket Altuğ), mahallenin kasabı, manavı ve çaycısı ile çok keyif aldığım dört gözle beklediğim bir diziydi. Perihan Abla evin yükünü üzerine almış yeğenleriyle beraber oturan 25 yaşları civarında, Şakir ise annesiyle beraber yaşar şöförlük yapardı. Perihan Abla'ya aşıktı, genelde düşünmeden hareket eder kızdırır daha sonra da

"öyle deme Perihan" der kalbini almak için can atardı. Mahalle halkının yaşadığı mutlu, mutsuz, acı ve tatlı olaylarını ekrana taşır ve her bölümünde izleyenlere mesajlar verirdi. Giriş müziği hala kulaklarımdadır "bu mahallede yaşar işte perihan abla" Teşekkürler Kandemir Konduk böyle bir diziyi kaleme alıp bizlere izlettirdiğin için..."

Suna pekuysaL

Asıl adı Suna Belener olan Suna Pekuysal, 24 Ekim 1933 yılında İstanbul'da doğdu. Pekuysal, İstanbul Belediye Konservatuvarı Şan ve Bale Bölümü'nde öğrenim görürken, 1949 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu'nun çocuk bölümünde Kadri Ögelman'ın "Artist Aranıyor" adlı oyunuyla ilk kez sahneye çıktı. Aradan üç yıl geçtikten sonra, 1952 yılında, İstanbul Şehir Tiyatrosu dram bölümü kadrosuna geçti. 1964 yılında tiyatro sanatçısı Ergun Köknar ile evlendi. 1973 doğumlu Sait Ali isimli bir oğlu olan sanatçı, tiyatronun yanı sıra televizyon ve sinema filmlerinde de rol aldı.

1984 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda sahnelenmeye başlanan, Ekrem Reşit Rey’in 1933 yılında kaleme aldığı, Cemal Reşit Rey’in bestelerini yaptığı ve Haldun Dormen’in sahneye Koyduğu "Lüküs Hayat" operetindeki rolünü Zihni Göktay ile birlikte 14 yıl süreyle aralıksız oynadı. ”Büyük bir başarı kazanan ve yediden yetmişe her yaştan seyirciye nostalji yaşatan ”Lüküs Hayat”ın ardından emekli olan sanatçı, Şehir Tiyatroları’nda Joseph Kesselring’in yazdığı ve Çetin İpekkaya’nın yönettiği ”Ahududu” adlı oyunda konuk sanatçı olarak rol aldı.

Adı her zaman Türk tiyatrosunun en iyileri arasında anılan sanatçı, 1979 yalında Fakir Baykurt'un uyarlaması olan "Tırpan" daki rolüyle 1980 Avni Dilligil ve Ulvi Uraz ödüllerini, "Lüküs Hayat"taki rolüyle de 1986 Sanat Kurumu ve 1987 İsmail Dümbüllü ödüllerini kazandı.

Birçok televizyon reklam ve dizilerinde, müzikallerde sanatçılık başarısını gösteren Pekuysal, 54 yıl Şehir Tiyatroları’nda görev yaptıktan sonra, 24 Ekim 1998 yılında Şehir Tiyatroları’ndan emekli oldu. Yarım asırdan fazla süredir devam eden sanat yaşamı boyunca 250’den fazla oyunda, 100’e yakın da sinema filminde rol aldı.

”Sanatçının emeklisi olmaz” ve ”Sahnede ölmek istiyorum!” sözleriyle tiyatroya ve sanata olan sevgisini belirten sanatçı, 22 Temmuz 2008 tarihinde kalp yetmezliği sonucu saat 10.30’da hayatını kaybetti."Topragı boL oLsun.
MahaLLenin MuhtarLarı
Bir mahalle ki sevgi dolu...
Bir mahalle ki kahkaha ve neşe dolu...
Mahalle'nin Muhtarları'da dostluğun yüceliğiyle acılar paylaşılıyor, aşklar
gözleri yaşartıyor.

Yapım : 1992, Türkiye
Tür : Aile / Dram / Komedi
Yönetmen : Erdoğan Tokatlı, Nursan Esenboğa, Oğuz Yalçın, Filiz Kaynak
Senaryo : Kandemir Konduk, Ece Yörenç, Melek Gençoğlu, Yonca Akasya
Oyuncular : Erkan Can, Cihat Tamer, Leman Çıdamlı, Anta Toros, Nedim Doğan, Filiz Taçbaş, Yalçın Gülhan, İsmet Özhan, Mehtap Anıl, Aydan Burhan, Melike Güner, Işık Aras, Esra Akkaya, Emine Ün
Görüntü Yönetmeni : Murat Ceylan, Vecihi Ener
Müzik : Özkan Turgay
ßizimKiler

Bizimkiler, 1989'da televizyonlarımızda görmeye başladığımız ve 2002 yılına kadar çekimleri devam etmiş, bu tarihten sonra ise çeşitli kanallarda eski bölümleri gösterilmeye başlanmış dizi film. Dizi 3 Kanal dolaşmıştır:TRT 1, Star TV ve Show TV. Ayrıca ATV'de 1997 yılında dizinin ilk bölümleri tekrar yayınlanmıştır. Türk televizyonculuk tarihinin en uzun süren dizisidir.
90'ların ortasına kadar (ki TRT'nin egemenliği özel kanallara tam olarak kaptırması bu döneme denk gelir) ratingleri oldukça iyi olan bir diziydi.İlk iki yılında Şükrünün (Erdal Özyağcılar) ağabeyi Şevket rolünde Cihat Tamer'i izledik.
Daha sonra işlerinin yoğunluğu nedeniyle diziyi bırakan Tamer'in yerine bu role Engin Şenkan getirildi.Dizi yayınlandığı senelerde bir çok değerli oyuncusunu yitirdi.İlk kayıp dizide doktor rolünü oynayan Yavuzer Çetinkaya idi, yıl ise 1992..
Çetinkaya'nin vefatının ardından bir sene sonra bu sefer Yaman Okay hayatını kaybetti. Okay, Şükrünün karısı Nazan'ın (Ayşe Kökçü) bir baltaya sap olamamış ağabeyi Nazım rolündeydi. Ne zaman kardeşinin evine gelse, Şükrü'den fırça yerdi, Nazım da "Enişte, bu sefer süper bir iş buldum ama biraz avansa ihtiyacım var" derdi. Bölüm bitince de Şükrü'nün oğlu Ali (Atılay Uluışık) "Babam o akşam çok diretti dayıma para vermemek için ama sofrada açılan bir yeni rakının içilmesinden sonra yelkenleri suya indirdi" tarzı açıklamaları ile yine Nazım'ı kıramadığını anlardık.

Yaman Okay'dan 4 sene sonra 1997'de ise Şükrü'nün babası Hüsnü rolündeki Orhan Çağman vefat etti. Aynı yıl Erdal Özyağcılar Şehnaz Tango adlı diziye başladığı için kadrodan çıktı ve yerine bir başka usta oyuncu Savaş Dinçel geldi.En son 2000 yılında ise dizide Orhan Çağman'ın eşi Leylayı oynayan Güzin Özipek vefat etti.Ayrıca vefat edenlerin içinde bir de Savaş Yurttaş vardı. Canlandırdığı karakterin ismi ise Hüseyindi. Ve en son huysuz ve cimri apartman yöneticisi Sabri bey yani Mehmet Akan 2006 yılında vefat etmiştir.Yine dizinin en önemli karakterlerinden olan Şükrü'yü canlandıran Savaş Dinçel de 20 Aralık 2007'de aramızdan ayrılmıştır. Öte yandan bu kayıplar içinde,ünlü sinema-tiyatro ve seslendirme sanatçısı Ayton Sert'i de eklemek gerek. 1997 yılında bir beyin ameliyatı esnasında kaybettiğimiz sanatçı, dizide Davut Usta'nın dükkanına çıkma malzeme taşıyan, el arabalı bir garibanı canlandırmıştı. Öte yandan 4 Şubat 2006 tarihinde, Kapıcı Cafer'in kayınpederini oynayan unutulmaz sanatçı Oktay Sözbir ayrılmıştı aramızdan. Bu listenin uzaması pek acı ama, Sabri Bey'in kayınvalidesi Latife Saruhan'ın kaybını da belirtmek gerek.
Oyuncular
#
Erdal Özyağcılar - Şükrü (1989 - 1997)
#
Ayşe Kökçü - Nazan
#
Atılay Uluışık - Ali
#
Mehmet Akan - Huysuz ve cimri apartman yöneticisi Sabri
#
Ercan Yazgan - "Buyruuuun!!!" Kapıcı Cafer
#
Erdinç Dinçer - "Meraklı muhasebe müdürü" Ergun
#
Salih Kalyon - "Tak abicim(ağabeycim)" TakTak Sedat
#
Hikmet Karagöz - "Affedersin müdürüm" ,"cıvık müdürüm afedersin",Çaycı Abbas
#
Aykut Oray - "Katil" Yavuz
#
Uğurtan Sayıner - "Ayyaş" Cemil
#
Oktay Sözbir - "Sus iblis kırarım boynuzunu ha!" "Halil Pazarlama" Halil
#
Selçuk Uluergüven - "Altı kere sekiz" Davut
#
Ali Uyandıran - "Böyle yumuşak yumuşak" Dummkopf Halis
#
Buket Dereoğlu - Sekreter Demet
#
Rutkay Aziz - Şair Cenap
#
Tuncay Akça - mahallenin manavı
#
Tayfun Çorağan - Şükrü'lerin damadı Aydın
#
Güzin Çorağan - Halis'in annesi Ulviye
#
Mehmet Gulerbaşlı - Tertip Galip
#
Bensu Orhunöz - Şükrü'lerin kızı Bilge
#
Güler Ökten - Doktor Türkan kızıl
#
Savaş Dinçel - Şükrü (1997-2002)
#
Yaman Okay - Nazım 1989-1993
#
Cihat Tamer - Şevket (1989 - 1991)
#
Engin Şenkan - Şevket (1991 - 2002)
#
Yavuzer Çetinkaya - Doktor (1989 - 1992)
#
Güzin Özipek - Leyla (1989 - 2000)
#
Eray Köseoğlu - Şevket'in oğlu Cem
#
Halit Akçatepe - Nazif
#
Kemal İnci - Arif Bey
#
Meltem Savcı - Ayten
#
Meral - Onuksav
#
Nesrin Akkoç - Özge
#
Sabriye Kara - Sevim
#
Savaş Yurttaş - Hüseyin
#
Sema Önür
#
Zihni Göktay - Muvaffak
#
Cezmi Baskın - Sıtkı
#
Meral Çetinkaya - Ayla Hanım
#
Orhan Çağman - Hüsnü
#
Müjgan Ağralı - Mine
#
Başak Köklükaya - Özge
#
Erdoğan Tuncel - Raşit
#
Filiz Küçüktepe - Hacer
#
Gülden - Avşaroğlu
#
Berfin Aydoğan - Su
#
Güngör Erbayık - Nimet
#
Erdoğan Bugay - Bülent
#
Latife Saruhan - Suna
#
Zeynep Irgat - Ayşe
#
Binnur Şerbetçioğlu - Dilek
#
Güzin Özyağcılar - Serpil
#
Selda Özbek - Şengül
#
Mine Teber - Gülsüm
Dünyayı Kurtaran Adam.

Açıkçası Cüneyt Arkın amcanın o kadar zıplayabileceğini aklımın ucundan bile geçiremezdim .Eskilerin en iyi türk filmlerinden.Uzaylılarla ne de güzel savaşıyordu değiLmi?

Kasım 1982 de vizyona girdi.

Dünyayı Kurtaran Adam Yeşilçam'ın kült, fantasik filmlerinden biridir. Çetin İnanç'ı dünya çapında üne kavuşturmuş olmasına rağmen, bu ün filmin hedefinden sapmasından kaynaklanan, ironik bir durumdur. Yönetmen ve oyuncular bilim-kurgu/korku türü bir film yapmak için yola çıkmış ancak kurgu, teknik yetersizlikler ve Cüneyt Arkın fenomeni filmi, sinemanın ilgi çekici bir başyapıtı haline getirmiştir.

İki Türk uzay pilotu, rutin bir görev esnasında bilinmeyen bir gücün çekim alanına girerler ve uzay araçları bilmedikleri bir gezegene düşer. Bu gezegende dünyayı bekleyen büyük tehlikeyi öğrenirler.

Zeynep DeğirmencioğLu
1955 yılında İstanbul’da doğdu. Beyazperdeye daha henüz iki yaşındayken “Papatya” filmiyle geçti. Daha sonra “Duvaklı Göl”, “Fırtına” gibi filmlerde, çocuk yıldızı olarak gözüktü. Ama esas ününü 1960’da “Ayşecik” filmiyle yaptı.

“Ayşecik” Türk sinemasında bir çığır açtı. Bundan sonra kendi adından çok bu isimle anıldı.

Çok bilmişlik iyilik yapma duygusu ile yoksulluğun bir araya gelmesinden oluşan tiplemesi, bu tür filmlerin tutulmasında başlıca neden oldu.

Filmleri yurt içinde olduğu kadar, özellikle komşu ülkelerde de aynı ilgiyi gördü. Çeşitli kuruluşların armağanlarını kazanan Değirmencioğlu, senaryo yazarı Hamdi Değirmencioğlu’nun kızıdır.

Son yıllarda genç kız rollerine çıkarak sinemadaki ününü sürdürmeye devam etti.

Futbolcu Serkan’la evli ve iki çocuk annesidir.

Çocukluğuyla genç kızlığında onlarca filmde başrol oynayan ve Ayşecik olarak ünlenen Zeynep Değirmencioğlu, dönemin yıldız futbolcularından Serkan Acar ile evlendi. 1974 yılında evinin kadını olmayı seçen Değirmencioğlu, birçok teklif almasına rağmen sinemaya dönmedi. Bugün de film dizi teklifleri geliyor ama o Suadiye de emlakçılık yapmayı tercih ediyor

Sezer İnanoğLu(Sezercik)
Bir dönemin en önemli çocuk yıldızlarından birisiydi Sezer İnanoğlu…Sezercik olarak ün yapmış ve “büyümüş de küçülmüş” denilen çocuk tiplerden birisi haline gelmişti… Kendisi bugünlerde medyayı farklı bir özelliği ile işgal ediyor…Gazete haberlerinde “Sezercik polisle çatıştı…” ibaresini görünce insan ister istemez şaşırıyor… Bir süre önce de karısı intihar etmişti…

Bir dönemin çocuk yıldızı bu melek görünümlü çocuk şu anda uyuşturucu kullanan ve polisle çatışan bir tipe nasıl dönüştü?Hangi şartlar onu bu hale getirdi?

Bu soruların cevabını geçenlerde Hıncal Uluç da sormuş ama cevap alabildiğini sanmıyorum.Çünkü Türkiye’de gazetecilik; haberleri kopyala yapıştır mantığından ileri gidemiyor malesef…Haber Hikayesi denilen kavramla tanışmak için daha çok beklememiz lazım… Bu arada çocuk yıldızlar nedense bir süre sonra benzer dramlarla karşılaşıyor…Tek istisna Küçük Emrah… Farklılaşarak şöhret yaşamını devam ettirebilen tek isim olarak çarpıyor göze…

Aslında “çocuk yıldızlar”la ilgili ayrıntılı bir inceleme ve değerlendirme yazısına ihtiyaç var diye düşünüyorum. Bunun için de vakit lazım…Yazımı bitirmeden önce , Sezercik’in filmlerinden güzel bir replik ile bitirmek istiyorum…

-sen hasta olma annecim buyuyunce doktoy olacam, sana ilaclay getiyicem, ama tatli ilaclay, igne de yaptiymiycam sana melek annecim…
Ömer Dönmez (Ömercik)
Bir zamanlar "gönül çocukları" vardı. Yoksa onlar "gönül adamı"nın çocukluğu muydu? Gözyaşları hazır dururdu onların da göz kenarlarında. Hokka burunları, titreyen dudaklarıyla ne kadar masumdular ve ne kadar da bilmiş... Büyümüş de küçülmüşlerdi, üvey anneleriyle uğraşır, yırtık pırtık dolaşır, ama dürüst ve onurlu yaşarlardı. Kedileri, köpekleri, yaşlı amcaları onların her şeyiydi. Bizi "gülerken ağlatan, ağlatırken güldüren" bu çocuklar genellikle "fakir ama mutlu"ydular..

Çocukluğumuzun ev ödevi Kemalettin Tuğcu'nun romanlarından fırlamış, siyah beyaz ekrana oturmuşlardı. Önce Ayşecik'le tanıştık, Türk sinemasının ilk çocuk yıldızıyla. 1960'lı yılların başıydı. Tuğcu'nun aynı adlı romanından Memduh Ün'ün çektiği Ayşecik, sinemada çocuk filmleri dönemini açıyordu. Arkası geldi, Parla Şenol, Nilüfer Koçyiğit, boynu bükük Ömercik, yaramaz Sezercik (Sezer İnanoğlu), Yumurcak (İlker İnanoğlu) ve Afacan (Menderes Utku)..

Bir "Babalar ve çocuklar" sineması başlamıştı. Çünkü bu küçük yıldızların destekçileri prodüktör ya da senarist babalarıydı. Biri dışında, Ömercik; Ömer Dönmez..

Ömercik, 'Ayşecik' Zeynep Değirmencioğlu'nun kuzeniydi. Eniştesi senarist Hamdi Değirmencioğlu tarafından keşfedilmişti. Onun sinemaya girişi de, sonraki yaşamı da diğer "cik"li yıldızlardan farklı oldu. 1975'e kadar pek çok film çevirdi. Renkli yıllar çabuk geçti; gençliğinde, kazalar peşini bırakmadı. Kader onu bir zamanlar hayatını değiştiren, aynı seti paylaştığı, pek çok film çevirdiği Zeynep ablasıyla yeniden buluşturdu: Göztepe'de Zeynep Değirmencioğlu Emlak Ofisi'nde.

Bir zamanların çocuk yıldızı Ömercik şimdi 40 yaşında, ablam dediği Zeynep Değirmencioğlu'nun ofisinde çalışıyor. Hiçbir röportajı kabul etmiyor, "abartıyorlar" diyor. Emlak ofisinde sık sık çalan telefonların arasında bize hayat hikayesini "abartmadan" anlattı.

1959 yılında Adapazarı'nda doğmuş Ömercik. Dedesinin şeker imalathanesi varmış, babasının da şekerleme dükkanı. Henüz 4 yaşındayken eniştesi Hamdi Bey, ailenin tek erkek çocuğu olan sarışın mavi gözlü Ömer'i aldığı gibi, İstanbul'a getirip Ses dergisinin Çocuk Yıldızlar Yarışması'na sokmuş, ikinci olmuş ve sinema da böyle başlamış Ömercik için. İstanbul'a, teyzesinin evine yerleşmiş. Zeynep ikinci ablası olmuş. İlkokul 5. sınıfa kadar yaşadığı bu evle setler arasında koşturup dururken Zeynep ablası hep yanındaymış.

"Hiç çocukluğumu yaşamadım, oynuyordum ama yalnızca filmlerde. 15 günde iki film bitirirdik," diye anlatıyor o günleri. "Türkan Şoray'la, Cüneyt Arkın'la, Ayhan Işık'la birlikte oynadım. Yorulurdum ama eğlenceliydi, yeni kıyafetler, değişik yerler... İyi de para kazanıyordum. Bir keresinde Adapazarı'nda film çekimine gitmiştik, üstümde yine yırtık pırtık kıyafetler, delik bir şapka, set arasında dedemi ziyaret etmeye gidecektim. İstasyondan geçerken elinde bavulu olan bir adam, gel şunu taşı da para vereyim demişti, ben, sen taşı da ben vereyim dedim, kızmıştı bana, hem dökülüyor hem de para istemiyor diye."

Maçka İlkokulu'nda, Marmara Koleji'nde okumuş, arkadaşları "artist" diye çağırırlarmış onu.

1970'li yıllar... Sinemada masal filmleri modası. Shirley Temple'ın Türkiye versiyonu Zeynep Değirmencioğlu "Pamuk Prenses ve 7 Cüceler"i çevirir. "Ayşecik ve Ömercik" dizisi, "Hayat Sevince Güzel", "Özleyiş", "Yuvanın Bekçileri" iki kuzenin birlikte çevirdiği filmlerden.

Ömercik, ilkokul 5. sınıftayken ailesi Adapazarı'ndan İstanbul'a taşınır; Selimiye'ye, Çiçekçi semtine yerleşir. Filmlerden kazanılan paralarla 4 taksi alınır, babası çalıştırmaya başlar. Filmler birbirini izler: "Yuvana Dön Baba", "Artık Sevmeyeceğim", "Tatlı Günler"...

Ne olduğunu anlamadan 15 - 16 yaşlarına gelmiştir bile Ömercik. Ergenlik çağına girmiştir artık, değişen sesini bile tanıyamaz. Gençlik filmleri de yoktur Türk sinemasında, üstelik seks filmleri de gelip kapıya dayanmıştır. "Ömercik" ismi bile sırıtmaya başlamıştır "delikanlı Ömer"in üstünde. Haşarıdır da, tıpkı filmlerindeki gibi. Babasından habersiz, şoförleri kandırıp taksicilik yapar. Bir gün taksinin kelebek camını tamir ederken, görünmez kaza gelip Ömercik'i bulur; tornavida bir yanağına batar, bir alnına, en son da gözüne. Sol gözünü kaybeder Ömercik.

"Bu olay beni çok etkiledi, bir süre bunalıma girdim, neyse sonra Allah'a şükür dedik atlattık. Yaşım büyümüştü, sinemadan da iyice soğudum bu olaydan sonra. Kaza olmasaydı jön olarak devam edebilirdim belki sinemaya," diyor başına gelen talihsizliği anlatırken.

Bir anda perde kapanır Ömercik için, filmler anılardaki yerini alır.

Bir başka eniştesinin yanına gider bu kez Ömer. Kapalıçarşı'da bir dükkanda konfeksiyon işine başlar: "Kendi pantolonlarımı ben dikerim, meslek öğrendim orada, ama bir gün motosikletten düştüm ve 1.5 sene yatmak zorunda kaldım, yürüyemedim. Ayrıldım tabii işten."

Bu arada taksiler satılır, baba emekliye ayrılır. Evin sorumluluğu Ömer'in üstündedir.

"Çok para kazandım, ama yok oldu gitti," diyor hayıflanarak. "Hiç yatırım yapamadık. Yeşilçam nankör, bir yere gelebilmek için çalışıyorsun, her şey bir anda bitebiliyor, yok oluyor. 4 yıl Avşa'da büfe işlettim. Tost, hamburger, meşrubat gibi şeyler. Şimdi buradayım, Zeynep ablamın yanında. Emlakçılık canlı, hareketli bir meslek. Evlenmeye hiç vaktim olmadı, annem ve babamla Selimiye'de oturuyorum hala. Sinemaya pek gidemiyorum, en son gördüğüm film 'Eşkıya'. Şimdinin küçük yıldızlarını da yapmacık buluyorum. Biz içimizden geldiği gibi oynardık. Her gün buradayım. Köpeğim Topak ve muhabbet kuşumla oyalanıyorum akşamları. Zeynep ablamla hiç eskilerden konuşmayız. 94'te Kanal D'de benle ilgili bir program yapıldı. Adı 'Feleğin Sillesi'. İşte hayat hikayem bu, hepsi bu kadar."

.Ayşecik filmlerinin yıldızı Zeynep Değirmencioğlu ile akraba olan Ömer Dönmez, Ömercik ismiyle pek çok filmde rol aldı. 1974 te geçirdiği kaza ile tek gözünü kaybeden ve büyük bir yalnızlık yaşayan Dönmez, en son İkinci Bahar dizisinde rol aldı. Dönmez birkaç yıl önce de dolandırıcılık suçuyla hakim karşısına çıkmıştı.

80'lerin Tüm Çocukları


Bu seferki anacağımız usta çok herkese çok tanıdık.
Kendimiz..
80'ler gibi arada kalmış, stilsizlikten stil yaratmış bir kuşak.
Bunu aklıma getiren de internette rastladığım bir oyun.
Oyun yeri için burasının çok uygun olmadığını biliyorum ama, burada daha duygusal bir durum var.
Şimdiki gibi PC'lerin, internetin, play stationların ve daha nice imkanın olmadığı bir dönemde, en basit araç gereçle ne kadar da çok eğlendik..
Çoraptan ya da kağıtları sıkıştırarak top yaptığımız futbol maçlarının zevkini şimdi hangi halı saha veriyor..
Ataricilere gidip oynadığımız Mario Bros'un , Contra'nın tadını şimdi hangi 3D oyunları verebiliyor?
Ya o 3 tane demir parayla oynanan oyun? Şu anda 3 demir parayla hangi çocuğu oyalayabilir, mutlu edebilirsiniz??
O zamanın kızları bile, şimdiki bebekler gibi konuşmayan, ağlamayana, gülmeyen , çiş yapmayan (valla çiş yapanı da var) çubuktan bebekleri bile nasıl sevdiler, nasıl özendiler.
Çocuklar her zaman çocuk, ama ters giden bir şeyler var...
En büyük ustaya, kendimize ithaf ediyorum sıradaki anmayı..

Ve hediye olarak da bunu sunuyorum..
Saygılar, sevgiler...
ßirkaçı aLıntı.
 
Bob Ross öldümü yaaa. Resimle hiç alakam olmamasına rağmen oturur izlerdim program bitene kadar bu adamı.
 
Bob Ross öldümü yaaa. Resimle hiç alakam olmamasına rağmen oturur izlerdim program bitene kadar bu adamı.

ßen onun saçlarından çok korkardım ama harikalar yaratması çok hoşuma giderdi.ßen niçin yapamıyorum diye oturup ağlardım :)
 
çok araştırma yapmışsın anlaşılan sana teşekkürde az gelir var oll
 
ben yabancı kuşaktanım.. petroçelli-komiser colombo,6 milyon dolarlık adam,bonanza,kaçak ve daha bir sürü...

eline sağlık she..
 
Geri
Üst