Şeytanın avukatı :
İnsan iştahını öyle bir körüklersinki arzusuyla atomları parçalayabilir hale gelir.
Katedral boyunda egolar inşa edersin.
Dünyayı optik kablolarla her hevesli dürtüye bağlarsın.
En bayağı hayalleri bile bu dolar yeşili altın süslemeli fantezilerle cilalarsın,
ta ki her insan gözü yükseklerde bir imparator, kendi kendisinin tanrısı olana dek.
Oradan nereye gidebilirsin ki?
Biz bir işten diğerine koşturup dururken gezegene kim göz kulak olur?
Hava bulanıp sular ekşidikçe, arıların balı bile radyoaktivitenin madeni tadını aldıkça...
Bunlar böyle hız kazanarak devam artar.
Düşünmeye, hazırlanmaya fırsat yok.
Gelcekler alınıyor, gelecekler satılıyor halbuki gelecek falan yok ortada.
Bunlar zincirini koparanlar sürüsü evlat.
Hepsi de çalışma saatlerini hesaplamak üzere, bozulmadan kalmış,
sibernetik klavyelere uzanırken tanrının eski gezegenini parmaklayıp,
parmaklarını yalayıp arsayı toplamaya hazırlanıyor.
Ancak sonra kafana dank ediyor.
Bedelini ödemen gerek.
Oyunu kazanmak için artık çok geç.
Göbeğin tıka basa dolu,
Aletin sızılar içinde,
Gözlerin kan çanağı ve sen birileri gelsin diye bağırırsın.
Ama bil bakalım n'olur?
Kimsecikler gelmez.
Tek başınasın.
Sen tanrının özel, zavallı kulusun.
Uzun ama güzel replikler : )