Bir şiirle yada br şarkıyla başlayan hayat hikayelerinde
Son perde mutluluk denir ya hep
İşte burda yanıldık her zaman…
Gözlerini dikmiş ufka dalıyor , geleceğini düşünüyor
Bank ; yıllanmış Bank ; çürümüş ve ne sevdaları ne sevdalıları saklamış , barındırmış
Bank ; üzerinde nice acı yüklü yürekler nice düş kırıklıkları
O da etkilenmiş bundan bir yanı yıkık , eski , harab olan bir bank…
Ve bir çocuk
Dokuzunda daha
Dalmış uzaklara düşüyor
On yıl sonrasını görüyor ufukta bir anda ve daha da hüzünleniyor yüreği
On yıl
Aslında çok uzun değil ama acıyla geçen on yıl
On dokuzunda aşık bir delikanlı oluveriyor bir anda
Ve sevdiğini başka ellere başka kollara bırakan bir genç
Gözleri masmavı deniz gibi
Alımlı aslında ve de yakışıklı
Ama mahzun
Ve bir on yıl daha geçiyor gözlerinin önünden
Artık otuzuna çok yakın
Ama yalnız
En sevdiği kişiler bir bir terketmişler dünyasını
Önce babası gitmiş yanında bir başka aleme
Sonra gül kokulu bembeyaz tenli dünyanın en güzel kadını Annesi gitmiş ansızın
Ve yapayalnız dünyada
Kimsesi yok
Daha otuzunda aslında ömrünün en güzel zamanında ama kimsesiz
Ve bir on yıl daha
Kırkına merdiven dayamışken ömrü
Gözleri mahzun , gözleri ürkek , gözleri bitkin
Ne yüreğini heyecanlandıracak bir sevdası var ne yarına bırakabileceği hoş anıları
Her yer karanlık
O turmuş bankta dokuz yaşında bir çocuk
Elinde bir simit , dalmış ufka düşünüyor yarınını
Bir tarafı Marmara bir tarafı Karadeniz olan bankta
Denizi atmış üzerinden ve Karadenizin karalığına bürümüş göğsünü
Kimbilir ne hayaller kurması lazım o yaşta
Ne mutluluklar düşlemeli o çocuk
Ama biraz gerçekçi
Biraz kapkara yüreği tıpkı , Karadeniz gibi….
Yaşı küçük küçük olmasına da acıları büyük yüreğinden ve yaşından
Hani beklenmedik anda gelen acılara dayanabilmek için belki de kimbilir tüm karamsarlığı
Belki de olacakları önceden bilmek yeteneği
Adı ne olursa olsun
Dokuzunda bir çocuk , acı dolu hayaller , yalnızlık ve hüzün
Bu bir oyun mu ? yoksa gerçekten de karamsar mı bilinmez
Ama başrolde dokuzunda bir çocuk
Yan rollerin tümünde sonunda yalnızlığa varan hüzünler
Şimdi kalksa bir çıksa ordan terketse o bankı kimbilir belki debiter acı dolu hayaller
Kalkamıyor
Gidemiyor başka yönlere yollara
Kimbilir belki hayalden öte bir şey
Belki de gerçeğin ta kendisi
Yıllar sonra yine o bankta bir çocuk
Bir zamanlar dokuzunda olan ama şimdilerde yirmi dokuzunda ama çocuk
Hayalleri yine karamsar
Dokuzunda düşündüğü hemen hemen herşey oluvermiş
Hayat onu o yalnızlığa mahkum etmiş
Yirmi dokuzunda koca bir çocuk
Yüreğinde anlatamadığı nice sevdalar
Nice hayaller
Yazmak istiyor yazamıyor
Kime ne yazacak onu bile bilmiyor
Şimdilerde bir yasağa saplanmış
Onun için yasak olan
Onun için imkansız olana mı sevdalanmış nedir
Daha bir hüzünlü
Ne yazsam ne söylesem boşa diyor kendi kendine
O dokuzundaki çocuk şimdilerde yirmi dokuzunda belki otuz dokuzunda kimbilir
Ama yalnız hemde kalabalıklar içerisinde yalnız
Hemde kimseler içinde kimsesiz
Hemde sevdalarla dolu bir dünyada sevdasız
Belki sevdalı ama imkansızzzzzz.
Son perde mutluluk denir ya hep
İşte burda yanıldık her zaman…
Gözlerini dikmiş ufka dalıyor , geleceğini düşünüyor
Bank ; yıllanmış Bank ; çürümüş ve ne sevdaları ne sevdalıları saklamış , barındırmış
Bank ; üzerinde nice acı yüklü yürekler nice düş kırıklıkları
O da etkilenmiş bundan bir yanı yıkık , eski , harab olan bir bank…
Ve bir çocuk
Dokuzunda daha
Dalmış uzaklara düşüyor
On yıl sonrasını görüyor ufukta bir anda ve daha da hüzünleniyor yüreği
On yıl
Aslında çok uzun değil ama acıyla geçen on yıl
On dokuzunda aşık bir delikanlı oluveriyor bir anda
Ve sevdiğini başka ellere başka kollara bırakan bir genç
Gözleri masmavı deniz gibi
Alımlı aslında ve de yakışıklı
Ama mahzun
Ve bir on yıl daha geçiyor gözlerinin önünden
Artık otuzuna çok yakın
Ama yalnız
En sevdiği kişiler bir bir terketmişler dünyasını
Önce babası gitmiş yanında bir başka aleme
Sonra gül kokulu bembeyaz tenli dünyanın en güzel kadını Annesi gitmiş ansızın
Ve yapayalnız dünyada
Kimsesi yok
Daha otuzunda aslında ömrünün en güzel zamanında ama kimsesiz
Ve bir on yıl daha
Kırkına merdiven dayamışken ömrü
Gözleri mahzun , gözleri ürkek , gözleri bitkin
Ne yüreğini heyecanlandıracak bir sevdası var ne yarına bırakabileceği hoş anıları
Her yer karanlık
O turmuş bankta dokuz yaşında bir çocuk
Elinde bir simit , dalmış ufka düşünüyor yarınını
Bir tarafı Marmara bir tarafı Karadeniz olan bankta
Denizi atmış üzerinden ve Karadenizin karalığına bürümüş göğsünü
Kimbilir ne hayaller kurması lazım o yaşta
Ne mutluluklar düşlemeli o çocuk
Ama biraz gerçekçi
Biraz kapkara yüreği tıpkı , Karadeniz gibi….
Yaşı küçük küçük olmasına da acıları büyük yüreğinden ve yaşından
Hani beklenmedik anda gelen acılara dayanabilmek için belki de kimbilir tüm karamsarlığı
Belki de olacakları önceden bilmek yeteneği
Adı ne olursa olsun
Dokuzunda bir çocuk , acı dolu hayaller , yalnızlık ve hüzün
Bu bir oyun mu ? yoksa gerçekten de karamsar mı bilinmez
Ama başrolde dokuzunda bir çocuk
Yan rollerin tümünde sonunda yalnızlığa varan hüzünler
Şimdi kalksa bir çıksa ordan terketse o bankı kimbilir belki debiter acı dolu hayaller
Kalkamıyor
Gidemiyor başka yönlere yollara
Kimbilir belki hayalden öte bir şey
Belki de gerçeğin ta kendisi
Yıllar sonra yine o bankta bir çocuk
Bir zamanlar dokuzunda olan ama şimdilerde yirmi dokuzunda ama çocuk
Hayalleri yine karamsar
Dokuzunda düşündüğü hemen hemen herşey oluvermiş
Hayat onu o yalnızlığa mahkum etmiş
Yirmi dokuzunda koca bir çocuk
Yüreğinde anlatamadığı nice sevdalar
Nice hayaller
Yazmak istiyor yazamıyor
Kime ne yazacak onu bile bilmiyor
Şimdilerde bir yasağa saplanmış
Onun için yasak olan
Onun için imkansız olana mı sevdalanmış nedir
Daha bir hüzünlü
Ne yazsam ne söylesem boşa diyor kendi kendine
O dokuzundaki çocuk şimdilerde yirmi dokuzunda belki otuz dokuzunda kimbilir
Ama yalnız hemde kalabalıklar içerisinde yalnız
Hemde kimseler içinde kimsesiz
Hemde sevdalarla dolu bir dünyada sevdasız
Belki sevdalı ama imkansızzzzzz.