Ulusalcılığın felsefî ve siyasî temelleri
Türkiye’de ulusalcılığın âdeta tetikleyicisi ve sözcüsü konumunda, daha önce birlikte olduğu arkadaşları tarafından provokatör, en üst bir MİT yetkilisi tarafından fabrikatör olarak nitelenmiş, 28 Şubat’tan bu yana ordu ile içli-dışlı bir görüntü verse de, daha önce Türk ordusunu yazılarıyla sürekli aşağılamış, hattâ gazetesinde 12 Mart’ta görev almış pek çok generalin resimlerini basıp adreslerini vermiş (bunlar, bilâhare tek tek öldürüldü), şimdi Kıbrıs davasının savunucusu görünse de, Kıbrıs harekâtına sürekli karşı çıkmış, bir dönem Öcalan’la birlikte olmuş, şimdi misyonerlik karşıtı görünürken, yine bir dönem misyonerlerin ve faaliyetlerinin savuculuğunu yapmış ve partisinde başkan yardımcısı mevkiindeki bir kişi Harbiye’de bir evde İngiliz gizli servis elemanlarıyla yakalanmış biri olmamış olsa, ulusalcılığa Türkiye’nin mevcut şartlarının bir ürünü olarak bakabilirdik.
Ama şu sözünü ettiğimiz tek faktör bile, onu başka türlü değerlendirmeyi gerektiriyor.
Türkiye’de ulusalcılığın Batı’da aşırı sağ ulusalcı hareketlerin ortaya çıkmasıyla eşzamanlı olarak boy verdiğini görüyoruz. Son olarak Avrupa çapında European National Front (ENF - Avrupa Ulusal Cephesi) adı altında birleşen aşırı sağ ulusalcı örgütler, ilk olarak Ocak 2001’de Roma’da bir gazeteye saldırı düzenlediler. Kasım 2001’de Madrid’de, bünyesinde Franko’nun yardımcılarından Blas Pinar ve İtalyan tarihçi neo-faşist Francesco Maurizio Di Giovine gibi isimlerin, ayrıca 1970’lerde ve 80’lerin başında Kıta Avrupası’nı karıştıran gerilim stratejisi terörizmiyle, 1978’de İtalya başbakanı Aldo Moro’nun kaçırılıp öldürülmesi ve 1980 Aralık’ında Bologna tren istasyonunun bombalanmasına adı karışmış çetelerin mensuplarının yer aldığı Maritornes: Notebooks of Hispanidad adlı bir yayın başlattılar. Kasım 2002’de Madrid’de uluslararası bir toplantı düzenlediler. Ocak 2003’te 3.000 kişinin katıldığı bir toplantı daha yaptılar. Mart 2004’te, şu mahut Medeniyetler Çatışması tezinin sahibi Huntington, bu defa Foreign Policy dergisinin Mart/Nisan 2004 sayısında hem de kapaktan, Amerika’da Hispaniklere karşı “beyaz yerlici” faşist bir hareketin doğmakta olduğunu ve Amerika ile Hispanikler arasında iç savaş çıkabileceği tezini ortaya attı.
Polonya, İtalya, Litvanya, Romanya, Çek Cumhuriyeti, Hollanda, Fransa, Slovakya, Yunanistan, Portekiz ve Sırbistan’da Avrupa Ulusal Cephesi’ne üye kuruluşlar var. Bu aşırı sağ ulusalcıların Avrupa çapındaki şemsiye örgütünün genel sekreterliğini şu anda İtalyan Roberto Fiore yapıyor. Fiore, II. Dünya Savaşı sonrası İtalya’sının Avrupa çapında ünlü bir neo-faşisti. Fiore, bir diğer ünlü neo-faşist Massimo Morsello ile birlikte İtalya’da 85 kişinin ölümüne yol açan 1980 Bologna tren istasyonunun bombalanması hadisesi sebebiyle arananlar listesindeydi. Fiore, İngiltere’ye kaçtı. İlginçtir, orada Morsello ile birlikte aşırı solcu eylemcilerin de desteğiyle daha sonra Easy London adını alacak Meeting Point’i kurdu. Bu kuruluş, Londra ve çevresinde oturan öğrencilere ve işçilere iş ve mesken sağlıyordu. Fiore, burada çok zengin oldu. İngiltere’deki hayatının bir diğer ve önemli ayrıntısı olarak, M16 olarak bilinen İngiliz gizli servisi (SIS) hesabına çalıştı.
ENF’nin politik konsey başkanı Adam Gmurczky, kuruluşun görüş ve hedeflerini şöyle açıklıyor:
Uluslar ve ulusal devletler, Hıristiyan medeniyetimizin çökmesiyle Yeni Dünya Düzeni’nin baskısı altında. Bu sebeple, vatansever güçler olarak işbirliği yapıp, küreselcilerin istediği etnik ayrımcılığa karşı savaşmalı, güçlü ve egemen ulusal devletlerimizi yeniden inşa etmeli, ister AB isterse ABD’den gelsin, devletleri ve ulusları çökerten Yeni Dünya Düzeni politikalarına karşı çıkmalı, Hıristiyan medeniyetinin ebedî kuralları temelinde egemen devletlerimizden oluşacak gerçek Avrupa’yı yeniden kurmalı, Avrupa’ya yabancı akımını durdurmalıyız.
Türkiye’de ulusalcılığın âdeta tetikleyicisi ve sözcüsü konumunda, daha önce birlikte olduğu arkadaşları tarafından provokatör, en üst bir MİT yetkilisi tarafından fabrikatör olarak nitelenmiş, 28 Şubat’tan bu yana ordu ile içli-dışlı bir görüntü verse de, daha önce Türk ordusunu yazılarıyla sürekli aşağılamış, hattâ gazetesinde 12 Mart’ta görev almış pek çok generalin resimlerini basıp adreslerini vermiş (bunlar, bilâhare tek tek öldürüldü), şimdi Kıbrıs davasının savunucusu görünse de, Kıbrıs harekâtına sürekli karşı çıkmış, bir dönem Öcalan’la birlikte olmuş, şimdi misyonerlik karşıtı görünürken, yine bir dönem misyonerlerin ve faaliyetlerinin savuculuğunu yapmış ve partisinde başkan yardımcısı mevkiindeki bir kişi Harbiye’de bir evde İngiliz gizli servis elemanlarıyla yakalanmış biri olmamış olsa, ulusalcılığa Türkiye’nin mevcut şartlarının bir ürünü olarak bakabilirdik.
Ama şu sözünü ettiğimiz tek faktör bile, onu başka türlü değerlendirmeyi gerektiriyor.
Türkiye’de ulusalcılığın Batı’da aşırı sağ ulusalcı hareketlerin ortaya çıkmasıyla eşzamanlı olarak boy verdiğini görüyoruz. Son olarak Avrupa çapında European National Front (ENF - Avrupa Ulusal Cephesi) adı altında birleşen aşırı sağ ulusalcı örgütler, ilk olarak Ocak 2001’de Roma’da bir gazeteye saldırı düzenlediler. Kasım 2001’de Madrid’de, bünyesinde Franko’nun yardımcılarından Blas Pinar ve İtalyan tarihçi neo-faşist Francesco Maurizio Di Giovine gibi isimlerin, ayrıca 1970’lerde ve 80’lerin başında Kıta Avrupası’nı karıştıran gerilim stratejisi terörizmiyle, 1978’de İtalya başbakanı Aldo Moro’nun kaçırılıp öldürülmesi ve 1980 Aralık’ında Bologna tren istasyonunun bombalanmasına adı karışmış çetelerin mensuplarının yer aldığı Maritornes: Notebooks of Hispanidad adlı bir yayın başlattılar. Kasım 2002’de Madrid’de uluslararası bir toplantı düzenlediler. Ocak 2003’te 3.000 kişinin katıldığı bir toplantı daha yaptılar. Mart 2004’te, şu mahut Medeniyetler Çatışması tezinin sahibi Huntington, bu defa Foreign Policy dergisinin Mart/Nisan 2004 sayısında hem de kapaktan, Amerika’da Hispaniklere karşı “beyaz yerlici” faşist bir hareketin doğmakta olduğunu ve Amerika ile Hispanikler arasında iç savaş çıkabileceği tezini ortaya attı.
Polonya, İtalya, Litvanya, Romanya, Çek Cumhuriyeti, Hollanda, Fransa, Slovakya, Yunanistan, Portekiz ve Sırbistan’da Avrupa Ulusal Cephesi’ne üye kuruluşlar var. Bu aşırı sağ ulusalcıların Avrupa çapındaki şemsiye örgütünün genel sekreterliğini şu anda İtalyan Roberto Fiore yapıyor. Fiore, II. Dünya Savaşı sonrası İtalya’sının Avrupa çapında ünlü bir neo-faşisti. Fiore, bir diğer ünlü neo-faşist Massimo Morsello ile birlikte İtalya’da 85 kişinin ölümüne yol açan 1980 Bologna tren istasyonunun bombalanması hadisesi sebebiyle arananlar listesindeydi. Fiore, İngiltere’ye kaçtı. İlginçtir, orada Morsello ile birlikte aşırı solcu eylemcilerin de desteğiyle daha sonra Easy London adını alacak Meeting Point’i kurdu. Bu kuruluş, Londra ve çevresinde oturan öğrencilere ve işçilere iş ve mesken sağlıyordu. Fiore, burada çok zengin oldu. İngiltere’deki hayatının bir diğer ve önemli ayrıntısı olarak, M16 olarak bilinen İngiliz gizli servisi (SIS) hesabına çalıştı.
ENF’nin politik konsey başkanı Adam Gmurczky, kuruluşun görüş ve hedeflerini şöyle açıklıyor:
Uluslar ve ulusal devletler, Hıristiyan medeniyetimizin çökmesiyle Yeni Dünya Düzeni’nin baskısı altında. Bu sebeple, vatansever güçler olarak işbirliği yapıp, küreselcilerin istediği etnik ayrımcılığa karşı savaşmalı, güçlü ve egemen ulusal devletlerimizi yeniden inşa etmeli, ister AB isterse ABD’den gelsin, devletleri ve ulusları çökerten Yeni Dünya Düzeni politikalarına karşı çıkmalı, Hıristiyan medeniyetinin ebedî kuralları temelinde egemen devletlerimizden oluşacak gerçek Avrupa’yı yeniden kurmalı, Avrupa’ya yabancı akımını durdurmalıyız.