Uğur Mumcu : "Kemalizm - Sosyalizm" [Hem Kemalist hem Sosyalist olmak]

GebzeLi

Altın Üye
Altın Üye
Katılım
17 Haz 2006
Mesajlar
8,268
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
120
Konum
Alcohol
mumcu.jpg


Artık alıştık�
Seksen sonrası ortaya sol adına çıkan kesimin, kendi solculuğunun kıstası olarak Atatürk�e ve O�nun ilkelerine, eylemlerine saldırabilme düzeyini seçmiş olmasına; gerek yazılı, gerek görsel basında bu saldırıların hayasızca yürütülmesine, artık alıştık�
Bu kimselerin, kimlerle kol kola girebildiğine, kimlerle yan yana durabildiğine, ideallerini birleştirebildiğine de alıştık�
Bazılarımız bunlara �İkinci Cumhuriyetçi� diyor; bense sadece �Doğan görünümlü Şahin�, sol görünümlü dönek demeyi tercih ediyorum�
Ve yazık ki, bir de dönek olmayan, ama döneklerin ardı sıra solu, solculuğu, sosyalizmi �dönekçe�, �döneklerden� öğrenmiş; bu kavramlara böylesi inanan gençlik�
Atatürk�e ve ilkelerine hiçbir tarihi bilgisi olmaksızın saldırmayı, �devrimcilik� sayan bir �yığın� var Türkiye�de�

İşte, benim için Uğur Mumcu bu noktada bir değil, bin kat daha önem kazanıyor. O�nun kendi siyasi karakterinde, düşüncesinde yan yana getirdiği ve kökleri Mustafa Kemal ve Lenin�e kadar uzanan Kemalizm-Sosyalizm değerlendirmeleri; bugünün düşünce kirliliğine, cehalete teslim olmuş ortamında bir �panzehir� işlevi görüyor.
Örneğin, aylar önce Milliyet gazetesinde Can Dündar�ın yeni sol seçenek için önerdiği isimler arasında �Murat Belge, Ahmet İnsel, Akın Birdal, Baskın Oran, Ömer Laçiner� gibi isimleri görünce, ben, bir yandan solun kimlere teslim edildiğini, sol adına ortaya sunulanların Atatürk�e ve fikirlerine dair nasıl sözler söylemiş olduklarını hatırlayıp; bir yandan Uğur Mumcu�nun şu satırlarını anımsadım: �Kendisine devrimci diyen bir aydının Kemalizm�e karşı olması düşünülemez. Bu, olsa olsa günlük devrim kavgasından kaçan korkakların kendi kendilerine buldukları bir sığınaktır. Böylece, toplum içinde en ileri kendileri görünecekler ve fakat devrimci kavganın hiç bir atılımında bulunmayacaklar! Bunlar gizlenen bir sağcılık akımının içindedirler. Atatürk�e karşı Osmanlı hayranlığı, Ulusal Kurtuluş Savaşı�na karşı Çerkez Ethem taraftarlığının adı solculuk olamaz. Hiçbir bilimin verisi, hapishane anılarıyla karıştırılmış bir muhayyilenin tarih olarak sunulmasını gerçek olarak niteleyemez. Kemalist devrimin anlamına karşı çıkan bir devrimci, sadece bir bireycidir; toplumcu değildir, tarihçi değildir ve eylemsel anlamda devrimci de değildir. Sağcılığın en sinsi kesimi, kendilerini devrimci olarak tanıtıp Kemalizm�e saldıranlarca temsil edilmektedir. Türk halkının yaşama savaşına inananların yeri, işçilerle, köylülerle, devrimci gençlerle ve Kemalist aydınlarla yürütülen bağımsızlık savaşının cepheleridir. Artık meyhane devrimciliğinin modası geçmiştir!�(Devrim, 3 Kasım 1970)


Uğur Mumcu, kendisine defalarca sorulmuş olan �sol anlayışını� şu cümlerle tanımlamıştır: �Benim sol anlayışım, ulusal sol diye özetlenebilir. Ulusal, insancıl ve çağdaş. Ekonomide planlı devletçi, siyasette çoğulcu batı demokrasisi, ideolojide kuvvayi milliye ruhu. Ve batı türü demokrasi, hukuk devleti ve çağdaş öğretiler. Sol bunun sentezidir. Siyasal görüşüm, bu ana çerçeve içindedir. Bu çerçeve içinde görüşlerimi ifade etmeye çalışıyorum.�(Toplum ve İnsanlar, Sayı:4, Haziran 1983) Bir başka sefer ise aynı soruya kısaca şu yanıtı verir: �Anti emperyalist çıkış noktası. Kuva-i Milliye ruhu, çağdaş ve devrimci olmak. Atatürk ilkeleri ve laiklik. Demokratik sosyalizm.�(Playboy, Mayıs 1987)
Aynı söyleşide: �Ben Marksist-Leninist değilim. Marksistlere karşı da değilim. Ben, Batı tipi demokratik sosyalizmden yanayım. Batı�daki tüm hak ve özgürlüklerin ülkemde de olmasını istiyorum. Gerçek demokrasiyi savunan bir Kemalistim ben.� der.
Onun solculuğunda bir diğer kıstas da 27 Mayıs�tır: �Şimdi bugün denir ki, �27 Mayıs�ta cunta gelmiştir, DP�yi devirmiştir, bu temel hak ve hürriyetlere aykırıdır�� Geçiniz efendim.�(�)�Biz sapına kadar Kemalist ve sapına kadar 27 Mayısçıyız. Atatürk�ü ve 27 Mayıs devrimini savunmak, devrimci aydının namus borcudur. Atatürkçü ve 27 Mayısçı olmayan bir devrimciyle alışverişimiz yoktur.�(Devrim, 3 Kasım 1970)

Uğur Mumcu, siyasi düşüncesinin temeline Atatürkçü, Kemalist değerleri yerleştirmiş; öncelikle antiemperyalist, tam bağımsızlıkçı bir karakterdir. O�nu hem bağnaz Atatürkçülerden, hem de cahil sosyalistlerden ayıran en önemli nokta ise, Kemalizm ile sosyalizm arasındaki tarihi ve fikri bağı içselleştirmiş, bu bağ doğrultusunda düşüncesini şekillendirmiş olabilmesidir. Ve ne acı ki Mumcu, Lenin ve Atatürk örnekleri tarihin sayfalarında en açık şekilde dururken; bu iki liderin, iki önderin farklı ideolojileri arasındaki ortak noktaları yakalayıp batı emperyalizmi ve kapitalizmine karşı verdikleri yan yana mücadele ortada dururken; Türkiye�de bunu görmüş, anlamış sayılı aydından biri ve en önde gelenidir.
Sosyalizm ve Kemalizm arasındaki ilişkiyi şu kusursuz anlatımla dile getirir: �Sosyalizm ile Kemalizm, tarihsel gelişimleri ve kurup geliştirdikleri siyasal iktidar yapıları açısından, hiç şüphesiz ayrı ayrı kavramlardır. Ancak, bu iki kavramın birleştikleri bir nokta vardır. O nokta, her iki kavramın da antiemperyalist nitelikte oluşudur. Her iki kavrama bu açıdan bakarsanız, Kemalizm ile sosyalizm arasında aşılmaz �Çin Seddi� yoktur. Tersine, her iki kavram, ayrı ayrı nehirlerden aynı yöne akan taşkın sular gibidir. Zaman zaman birleşen, zaman zaman ayrılıp, aynı yönde başka denizlere akan bu nehirleri, bu taşkın suları, birbirlerine birleştiren köprüler ve yollar da vardır.�(Cumhuriyet, 23 Nisan 1980)

Ve Uğur Mumcu, Türk halkının pek de sık karşılaşmadığı bu tip değerlendirmeler sonucunda bazen anlaşılamaz. Örneğin 2 Ocak 1981�de Cumhuriyet�teki yazısında bir okurundan gelen öfkeli mektuptan bahseder. Okuru sormaktadır: �Sizin fraksiyonunuz ne?�
Bu sorunun cevabında da kimi açıklamaların ardından soldaki sınırlarını şöyle anlatır okuyucusuna Mumcu: �Solda iki sınır görüyoruz. Birinci sınır, ulusal bağımsızlıktır. �Dışarıdan gelen faşizm� gibi, �dışardan gelen sosyalizm�e de şiddetle karşıyız. Bu nedenle, bir ülkenin, bir sosyalist ülke askerleri tarafından işgalini, sosyalizm adına, yüz kızartıcı bir olay sayar ve görüşlerimizi açıkça yazarız. Soldaki ikinci sınır, silahlı eylemlerdir. Solculuk adına başvurulan silahlı eylemleri yanlış, yanlış olduğu kadar, solculuğa, sosyalizme aykırı görürüz. Böyle gördüğümüz için, bu tür eylemler üzerine en ağır yazıları biz yazar, bu eylemcileri, tuttukları kanlı yoldan geri çevirmeye çalışırız.
�Fraksiyonunuz nedir?� diye soran öfkeli okuyucuma bir temel inancımızı daha belirtmek isteriz. Biz, Kurtuluş Savaşı�na ve bu savaşın yüce komutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk�e inançla bağlıyız. İlerici düşüncemizin odağına �Kemalist� düşüncenin kutsal bağımsızlık harcını koyarız. Ulusal Kurtuluş Savaşı�nı benimsememiş düşünce ve akımlarla hiç ama hiç bağdaşmayız.
Bu düşünce yapısı içinde, emekçi sınıf ve tabakaların yasal yollar ve barışçı yöntemlerle siyasal sürece katılmalarını, sendika ve siyasal parti olarak örgütlenmelerini savunuyoruz. Bunu yaparken de her türlü yolsuzluğu, bu yolsuzlukların siyasal bağlantılarını sergilemeye çalışırız. �Kara paracılar� adı verilen �illegal zenginler� ile kavga vermeyi, �bu illegal zenginler�in oluşturduğu sınıfsal tabaka ile kapışmayı ilk görev sayarız.
İşte, öfkeli ve sevgili okuyucum, fraksiyonumuz budur. Beğenirsen beğenirsin, beğenmezsen beğenmezsin, ne yapalım?
Biz buyuz!��(Cumhuriyet, 2 Ocak 1981)

İşte, Uğur Mumcu budur!
Bugünün gençleri şüphesiz böylesi bir fikre yabancıdır ve Uğur Mumcu bugün olsa, belki biz de öfkeli okuru gibi sorardık, �Sizin fraksiyonunuz ne?!�� Çünkü biz, Atatürkçüyüm diye diye faşizmi özendirenleri, ırkçılık yapanları, az olanın hakkına göz dikenleri; Atatürkçüyüm diye diye muhafazakarlığı yüceltenleri, ulusalcıyım diyip Türk-İslam sentezcisi çeteler kuranları bilen bir nesiliz. Biz, kanal kanal gezip, sol adına, sosyalizm adına, etnik milliyetçiliğin, liberal demokrasinin arkasına saklanıp Kemalizme söven adamların solcu diye takdim edildiği bir ülkenin genç nesliyiz� �Sol Kemalizm�le hesaplaşmalıdır çünkü Kemalizm Türk egemen sınıfının ideolojisidir� diyen de bizim gözümüzün önündedir ve solculuğuyla yüceltilmektedir, �Şoven Atatürk milliyetçiliği Kürtleri katletti� diyen de� �Atatürk hep Türkiye�li derdi, sonradan Türk�e döndü, Türklük bugün artık bölücü kavramdır� diyene sol adına şapka çıkarılır �Neden�siz romantiklerimiz tarafından� Kemalist devrimciler �Kemalist burjuvalar�dır; Atatürk, �Burjuva Paşası�� Kurtuluş Savaşı�nın zafer kazanan ilk antiemperyalist savaş olduğunu söyledikçe, deliklerinden çıkıp, �burjuvazi önderliğindeki kurtuluş savaşının güdük anti-emperyalist yanını abartmanın ideolojik bir hastalık� olduğunu buyururlar� Kemalizm, tepeden inmeci bir rejimdir, onun laiklik ilkesi de demokrasi ve özgürlüklere aykırıdır�
Atatürkçüyüm diye geçinenlerin Atatürkçülükle uzaktan yakından ilgisinin, solcu olduğunu iddia edenlerin Kemalizme saldırmak dışında vasıflarının olmadığı bir ülke�

İşte bu durumda ve böylesi çöple doldurulurken zihinlerimiz, Uğur Mumcu ve onun ölümsüz fikirleri, gerçeğin limanından savrulmamızı engelleyen kopmaz bir halattır adeta� Ve inadına tekrarlar, inadına tekrarlar: �Kemalizm ile sosyalizm arasında aşılmaz �Çin Seddi� yoktur. Tersine, her iki kavram, ayrı ayrı nehirlerden aynı yöne akan taşkın sular gibidir. Zaman zaman birleşen, zaman zaman ayrılıp, aynı yönde başka denizlere akan bu nehirleri, bu taşkın suları, birbirlerine birleştiren köprüler ve yollar da vardır.�

Uğur Mumcu�ya kulak vermek her Türk genci için gereklidir� Çünkü her Türk gencinin ondan öğreneceği çok şey vardır� Eğer onu okursanız, ne Kemalizm, Atatürkçülük diye CHP peşinde gidersiniz, ne �Sağcıysan MHP�ye solcuysan CHP�ye oy ver diyip devrimci ulusalcı geçinenlerin nutuklarıyla boş yere heyecanlanırsınız, ne de yeni sol seçenek, sosyalist çıkış gibi zırva adamların, zırva fikirlerine teslim olup zihninizi çöplüğe çevirirsiniz�

Ama en önemlisi, bilirsiniz ki gerçek solcunun ayakları kendi topraklarına basar, gerçek solcu ülkesine bağımsızlığını, aydınlığını kazandırmış fikri kimse karşısında savunmasız bırakmaz� Kemalizmin temel prensiplerinin değerinin bilincinde olur, altı ilkeyi siyasi düşüncesinin temeline oturtur ve bu temelin üzerine bütün ilerici, sol, sosyalist fikirlerden her biri özenle seçilmiş tuğlalar koyarak halkı için o en güzel evi inşa etmeye çalışır�

Uğur Mumcu, aydınlığa, her anlamda tam bağımsızlığa, ilericiliğe, gerçek demokrasiye, çağdaşlığa giden yolu yazdıklarıyla ortaya koymuştur� Kelimeleriyle, çalı çırpı kalabalığını süpürüp, doğru yolu açmıştır�

Bu yoldan yürümekse Türkiye�nin ilerici gençlerinin vazifesidir�

Düşman edilmeye çalışılan fikirlerin arasında, bunları birleştiren köprüler ve yolların olduğunu hiçbir zaman unutmadan�


"Uğurlar olsun,hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun...!!!"
UĞUR MUMCU
 
uğur mumcu solcular tarafından ve sağcılar tarafından asla benimsenmedi. çünkü o Kemalist çizgisinden ödün vermeden sadece gerçekleri yazdı, zaten bu gerçek kemalist ve aydın insan bu doğruları yüzünden canından oldu. diğer aydınlarımızıda unutmayalım. sağcı veya solcu tüm gerçek vatansever aydınlarımız katledildi. işte bu yüzden günümüzde aydın diye bir ton satılık şarlatan cirit atıyor. önce beyinler yokedilir ki beden direnmesin ve başına gelenleri algılamasın. işte budur ahvalimiz. gerçek aydınları okumalı diyeceğimde okumaktan artık gazete okumayı sanan insanlarımıza boş bir öğüt olur.teşekkürler kardeşim...saygılarımla.
 
gercekten cok güzel anlatıyor her seyi. Her kesin mutlaka Uğur Mumcunun bütün kitaplarını okuması lazım kaç yıl önceden neleri nasıl görmüş yerli yerine oturtmus.
 
gercekten cok güzel anlatıyor her seyi. Her kesin mutlaka Uğur Mumcunun bütün kitaplarını okuması lazım kaç yıl önceden neleri nasıl görmüş yerli yerine oturtmus.

Tebrik ederim arkadaşım ilk postun ve güzel bir konuya güzel bir yorumla şık bir giriş bu nedenle ilk teşekkürü vermek bana nasip olsun istedim.


Konuya gelincede, Emperyalizm karşısında bir en gel gördüğü Atatürk'e ve ideolojisini yok etmek amacıyla gladyoları aracılıgıyla solcu olmuş saldırmış,sagcı olmuş saldırmıştır.Ama Güzel olan bir şey Osmanlının son dönemlerinde tıpkı bugünkü gibi emperyalizmin uşagı olmuş hanedanı 630 küsur yıllık köküne ragmen söküp atmıştır.Bunu Atatürk nasıl başarmıştır?Kuvvai-Milliyeci arkadaşlarıyla o cephe senin bu cephe benim demeden toplumun gariban kesimiyle emperyalizme karşı verdigi mücadeleyle halkın gözünde kahramanlaşmış ve olmayacak bir şekilde halk Atatürk'e sahip çıkarak peşinden gitmiştir.Ta ki o neslin etkisini toplumda etkisini kaybedinceye kadar ve Emperyalizm içimize attığı fitne tohumları serpilmiş ve büyümüştür.İşte güzel olan şey burda içimize sokulan bu virüs,içimizdeki kuvvai milliye ruhunu açıga çıkarmış ve bizi kendimize getirmektedir.Ve her gün Kemalizm biraz daha güçlenmektedir.Bu arada en büyük kuvvacı şehidimize de rahmet diliyorum.

Gebzeli kardeşim yazı kimin?
 
Gebzeli kardeşim önce özür dilerim müdahale ettiğim için ama konunuzu orjinal metninden tekrar veriyorum.nedenide ilk mesajda sanıyorum dil kodlamasından bazı karakterler eksik çıkmış.Buda konunun farklı anlaşılıp kardeşlerimiz tarafından farklı yorumlanmasına neden olacaktı. saygılar..
Artık alıştık…
Seksen sonrası ortaya sol adına çıkan kesimin, kendi solculuğunun kıstası olarak Atatürk’e ve O’nun ilkelerine, eylemlerine saldırabilme düzeyini seçmiş olmasına; gerek yazılı, gerek görsel basında bu saldırıların hayasızca yürütülmesine, artık alıştık…
Bu kimselerin, kimlerle kol kola girebildiğine, kimlerle yan yana durabildiğine, ideallerini birleştirebildiğine de alıştık…
Bazılarımız bunlara ‘İkinci Cumhuriyetçi’ diyor; bense sadece ‘Doğan görünümlü Şahin’, sol görünümlü dönek demeyi tercih ediyorum…
Ve yazık ki, bir de dönek olmayan, ama döneklerin ardı sıra solu, solculuğu, sosyalizmi ‘dönekçe’, ‘döneklerden’ öğrenmiş; bu kavramlara böylesi inanan gençlik…
Atatürk’e ve ilkelerine hiçbir tarihi bilgisi olmaksızın saldırmayı, ‘devrimcilik’ sayan bir ‘yığın’ var Türkiye’de…

İşte, benim için Uğur Mumcu bu noktada bir değil, bin kat daha önem kazanıyor. O’nun kendi siyasi karakterinde, düşüncesinde yan yana getirdiği ve kökleri Mustafa Kemal ve Lenin’e kadar uzanan Kemalizm-Sosyalizm değerlendirmeleri; bugünün düşünce kirliliğine, cehalete teslim olmuş ortamında bir ‘panzehir’ işlevi görüyor.
Örneğin, aylar önce Milliyet gazetesinde Can Dündar’ın yeni sol seçenek için önerdiği isimler arasında ‘Murat Belge, Ahmet İnsel, Akın Birdal, Baskın Oran, Ömer Laçiner’ gibi isimleri görünce, ben, bir yandan solun kimlere teslim edildiğini, sol adına ortaya sunulanların Atatürk’e ve fikirlerine dair nasıl sözler söylemiş olduklarını hatırlayıp; bir yandan Uğur Mumcu’nun şu satırlarını anımsadım: ‘Kendisine devrimci diyen bir aydının Kemalizm’e karşı olması düşünülemez. Bu, olsa olsa günlük devrim kavgasından kaçan korkakların kendi kendilerine buldukları bir sığınaktır. Böylece, toplum içinde en ileri kendileri görünecekler ve fakat devrimci kavganın hiç bir atılımında bulunmayacaklar! Bunlar gizlenen bir sağcılık akımının içindedirler. Atatürk’e karşı Osmanlı hayranlığı, Ulusal Kurtuluş Savaşı’na karşı Çerkez Ethem taraftarlığının adı solculuk olamaz. Hiçbir bilimin verisi, hapishane anılarıyla karıştırılmış bir muhayyilenin tarih olarak sunulmasını gerçek olarak niteleyemez. Kemalist devrimin anlamına karşı çıkan bir devrimci, sadece bir bireycidir; toplumcu değildir, tarihçi değildir ve eylemsel anlamda devrimci de değildir. Sağcılığın en sinsi kesimi, kendilerini devrimci olarak tanıtıp Kemalizm’e saldıranlarca temsil edilmektedir. Türk halkının yaşama savaşına inananların yeri, işçilerle, köylülerle, devrimci gençlerle ve Kemalist aydınlarla yürütülen bağımsızlık savaşının cepheleridir. Artık meyhane devrimciliğinin modası geçmiştir!’(Devrim, 3 Kasım 1970)


Uğur Mumcu, kendisine defalarca sorulmuş olan ‘sol anlayışını’ şu cümlerle tanımlamıştır: ‘Benim sol anlayışım, ulusal sol diye özetlenebilir. Ulusal, insancıl ve çağdaş. Ekonomide planlı devletçi, siyasette çoğulcu batı demokrasisi, ideolojide kuvvayi milliye ruhu. Ve batı türü demokrasi, hukuk devleti ve çağdaş öğretiler. Sol bunun sentezidir. Siyasal görüşüm, bu ana çerçeve içindedir. Bu çerçeve içinde görüşlerimi ifade etmeye çalışıyorum.’(Toplum ve İnsanlar, Sayı:4, Haziran 1983) Bir başka sefer ise aynı soruya kısaca şu yanıtı verir: ‘Anti emperyalist çıkış noktası. Kuva-i Milliye ruhu, çağdaş ve devrimci olmak. Atatürk ilkeleri ve laiklik. Demokratik sosyalizm.’(Playboy, Mayıs 1987)
Aynı söyleşide: ‘Ben Marksist-Leninist değilim. Marksistlere karşı da değilim. Ben, Batı tipi demokratik sosyalizmden yanayım. Batı’daki tüm hak ve özgürlüklerin ülkemde de olmasını istiyorum. Gerçek demokrasiyi savunan bir Kemalistim ben.’ der.
Onun solculuğunda bir diğer kıstas da 27 Mayıs’tır: ‘Şimdi bugün denir ki, “27 Mayıs’ta cunta gelmiştir, DP’yi devirmiştir, bu temel hak ve hürriyetlere aykırıdır”… Geçiniz efendim.’(…)‘Biz sapına kadar Kemalist ve sapına kadar 27 Mayısçıyız. Atatürk’ü ve 27 Mayıs devrimini savunmak, devrimci aydının namus borcudur. Atatürkçü ve 27 Mayısçı olmayan bir devrimciyle alışverişimiz yoktur.’(Devrim, 3 Kasım 1970)

Uğur Mumcu, siyasi düşüncesinin temeline Atatürkçü, Kemalist değerleri yerleştirmiş; öncelikle antiemperyalist, tam bağımsızlıkçı bir karakterdir. O’nu hem bağnaz Atatürkçülerden, hem de cahil sosyalistlerden ayıran en önemli nokta ise, Kemalizm ile sosyalizm arasındaki tarihi ve fikri bağı içselleştirmiş, bu bağ doğrultusunda düşüncesini şekillendirmiş olabilmesidir. Ve ne acı ki Mumcu, Lenin ve Atatürk örnekleri tarihin sayfalarında en açık şekilde dururken; bu iki liderin, iki önderin farklı ideolojileri arasındaki ortak noktaları yakalayıp batı emperyalizmi ve kapitalizmine karşı verdikleri yan yana mücadele ortada dururken; Türkiye’de bunu görmüş, anlamış sayılı aydından biri ve en önde gelenidir.
Sosyalizm ve Kemalizm arasındaki ilişkiyi şu kusursuz anlatımla dile getirir: ‘Sosyalizm ile Kemalizm, tarihsel gelişimleri ve kurup geliştirdikleri siyasal iktidar yapıları açısından, hiç şüphesiz ayrı ayrı kavramlardır. Ancak, bu iki kavramın birleştikleri bir nokta vardır. O nokta, her iki kavramın da antiemperyalist nitelikte oluşudur. Her iki kavrama bu açıdan bakarsanız, Kemalizm ile sosyalizm arasında aşılmaz ‘Çin Seddi’ yoktur. Tersine, her iki kavram, ayrı ayrı nehirlerden aynı yöne akan taşkın sular gibidir. Zaman zaman birleşen, zaman zaman ayrılıp, aynı yönde başka denizlere akan bu nehirleri, bu taşkın suları, birbirlerine birleştiren köprüler ve yollar da vardır.’(Cumhuriyet, 23 Nisan 1980)

Ve Uğur Mumcu, Türk halkının pek de sık karşılaşmadığı bu tip değerlendirmeler sonucunda bazen anlaşılamaz. Örneğin 2 Ocak 1981’de Cumhuriyet’teki yazısında bir okurundan gelen öfkeli mektuptan bahseder. Okuru sormaktadır: ‘Sizin fraksiyonunuz ne?’
Bu sorunun cevabında da kimi açıklamaların ardından soldaki sınırlarını şöyle anlatır okuyucusuna Mumcu: ‘Solda iki sınır görüyoruz. Birinci sınır, ulusal bağımsızlıktır. ‘Dışarıdan gelen faşizm’ gibi, ‘dışardan gelen sosyalizm’e de şiddetle karşıyız. Bu nedenle, bir ülkenin, bir sosyalist ülke askerleri tarafından işgalini, sosyalizm adına, yüz kızartıcı bir olay sayar ve görüşlerimizi açıkça yazarız. Soldaki ikinci sınır, silahlı eylemlerdir. Solculuk adına başvurulan silahlı eylemleri yanlış, yanlış olduğu kadar, solculuğa, sosyalizme aykırı görürüz. Böyle gördüğümüz için, bu tür eylemler üzerine en ağır yazıları biz yazar, bu eylemcileri, tuttukları kanlı yoldan geri çevirmeye çalışırız.
‘Fraksiyonunuz nedir?’ diye soran öfkeli okuyucuma bir temel inancımızı daha belirtmek isteriz. Biz, Kurtuluş Savaşı’na ve bu savaşın yüce komutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e inançla bağlıyız. İlerici düşüncemizin odağına ‘Kemalist’ düşüncenin kutsal bağımsızlık harcını koyarız. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı benimsememiş düşünce ve akımlarla hiç ama hiç bağdaşmayız.
Bu düşünce yapısı içinde, emekçi sınıf ve tabakaların yasal yollar ve barışçı yöntemlerle siyasal sürece katılmalarını, sendika ve siyasal parti olarak örgütlenmelerini savunuyoruz. Bunu yaparken de her türlü yolsuzluğu, bu yolsuzlukların siyasal bağlantılarını sergilemeye çalışırız. ‘Kara paracılar’ adı verilen ‘illegal zenginler’ ile kavga vermeyi, ‘bu illegal zenginler’in oluşturduğu sınıfsal tabaka ile kapışmayı ilk görev sayarız.
İşte, öfkeli ve sevgili okuyucum, fraksiyonumuz budur. Beğenirsen beğenirsin, beğenmezsen beğenmezsin, ne yapalım?
Biz buyuz!…’(Cumhuriyet, 2 Ocak 1981)

İşte, Uğur Mumcu budur!
Bugünün gençleri şüphesiz böylesi bir fikre yabancıdır ve Uğur Mumcu bugün olsa, belki biz de öfkeli okuru gibi sorardık, ‘Sizin fraksiyonunuz ne?!’… Çünkü biz, Atatürkçüyüm diye diye faşizmi özendirenleri, ırkçılık yapanları, az olanın hakkına göz dikenleri; Atatürkçüyüm diye diye muhafazakarlığı yüceltenleri, ulusalcıyım diyip Türk-İslam sentezcisi çeteler kuranları bilen bir nesiliz. Biz, kanal kanal gezip, sol adına, sosyalizm adına, etnik milliyetçiliğin, liberal demokrasinin arkasına saklanıp Kemalizme söven adamların solcu diye takdim edildiği bir ülkenin genç nesliyiz… ‘Sol Kemalizm’le hesaplaşmalıdır çünkü Kemalizm Türk egemen sınıfının ideolojisidir’ diyen de bizim gözümüzün önündedir ve solculuğuyla yüceltilmektedir, ‘Şoven Atatürk milliyetçiliği Kürtleri katletti’ diyen de… ‘Atatürk hep Türkiye’li derdi, sonradan Türk’e döndü, Türklük bugün artık bölücü kavramdır’ diyene sol adına şapka çıkarılır ‘Neden’siz romantiklerimiz tarafından… Kemalist devrimciler ‘Kemalist burjuvalar’dır; Atatürk, ‘Burjuva Paşası’… Kurtuluş Savaşı’nın zafer kazanan ilk antiemperyalist savaş olduğunu söyledikçe, deliklerinden çıkıp, ‘burjuvazi önderliğindeki kurtuluş savaşının güdük anti-emperyalist yanını abartmanın ideolojik bir hastalık’ olduğunu buyururlar… Kemalizm, tepeden inmeci bir rejimdir, onun laiklik ilkesi de demokrasi ve özgürlüklere aykırıdır…
Atatürkçüyüm diye geçinenlerin Atatürkçülükle uzaktan yakından ilgisinin, solcu olduğunu iddia edenlerin Kemalizme saldırmak dışında vasıflarının olmadığı bir ülke…

İşte bu durumda ve böylesi çöple doldurulurken zihinlerimiz, Uğur Mumcu ve onun ölümsüz fikirleri, gerçeğin limanından savrulmamızı engelleyen kopmaz bir halattır adeta… Ve inadına tekrarlar, inadına tekrarlar: ‘Kemalizm ile sosyalizm arasında aşılmaz ‘Çin Seddi’ yoktur. Tersine, her iki kavram, ayrı ayrı nehirlerden aynı yöne akan taşkın sular gibidir. Zaman zaman birleşen, zaman zaman ayrılıp, aynı yönde başka denizlere akan bu nehirleri, bu taşkın suları, birbirlerine birleştiren köprüler ve yollar da vardır.’

Uğur Mumcu’ya kulak vermek her Türk genci için gereklidir… Çünkü her Türk gencinin ondan öğreneceği çok şey vardır… Eğer onu okursanız, ne Kemalizm, Atatürkçülük diye CHP peşinde gidersiniz, ne ‘Sağcıysan MHP’ye solcuysan CHP’ye oy ver diyip devrimci ulusalcı geçinenlerin nutuklarıyla boş yere heyecanlanırsınız, ne de yeni sol seçenek, sosyalist çıkış gibi zırva adamların, zırva fikirlerine teslim olup zihninizi çöplüğe çevirirsiniz…

Ama en önemlisi, bilirsiniz ki gerçek solcunun ayakları kendi topraklarına basar, gerçek solcu ülkesine bağımsızlığını, aydınlığını kazandırmış fikri kimse karşısında savunmasız bırakmaz… Kemalizmin temel prensiplerinin değerinin bilincinde olur, altı ilkeyi siyasi düşüncesinin temeline oturtur ve bu temelin üzerine bütün ilerici, sol, sosyalist fikirlerden her biri özenle seçilmiş tuğlalar koyarak halkı için o en güzel evi inşa etmeye çalışır…

Uğur Mumcu, aydınlığa, her anlamda tam bağımsızlığa, ilericiliğe, gerçek demokrasiye, çağdaşlığa giden yolu yazdıklarıyla ortaya koymuştur… Kelimeleriyle, çalı çırpı kalabalığını süpürüp, doğru yolu açmıştır…

Bu yoldan yürümekse Türkiye’nin ilerici gençlerinin vazifesidir…

Düşman edilmeye çalışılan fikirlerin arasında, bunları birleştiren köprüler ve yolların olduğunu hiçbir zaman unutmadan…

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=91673
 
Solda iki sınır görüyoruz. Birinci sınır, ulusal bağımsızlıktır. ‘Dışarıdan gelen faşizm’ gibi, ‘dışardan gelen sosyalizm’e de şiddetle karşıyız...

Yanlış anlaşılmasın uğur mumcunun bazı cümleleri benim de hoşuma gider ancak bu cümle başlıkla tamamen çelişmiyor mu?....Bence bir kaç dikkatli yazı ile desteklemelisiniz..Aksi halde konu askıda kalıcaktır...


Uğur Mumcu, kendisine defalarca sorulmuş olan ‘sol anlayışını’ şu cümlerle tanımlamıştır: ‘Benim sol anlayışım, ulusal sol diye özetlenebilir. Ulusal, insancıl ve çağdaş. Ekonomide planlı devletçi, siyasette çoğulcu batı demokrasisi, ideolojide kuvvayi milliye ruhu. Ve batı türü demokrasi, hukuk devleti ve çağdaş öğretiler. Sol bunun sentezidir. Siyasal görüşüm, bu ana çerçeve içindedir. Bu çerçeve içinde görüşlerimi ifade etmeye çalışıyorum.’(Toplum ve İnsanlar, Sayı:4, Haziran 1983) Bir başka sefer ise aynı soruya kısaca şu yanıtı verir: ‘Anti emperyalist çıkış noktası. Kuva-i Milliye ruhu, çağdaş ve devrimci olmak. Atatürk ilkeleri ve laiklik. Demokratik sosyalizm.’(Playboy, Mayıs 1987)

Bu arada cahilliğime verin...Ben playboy diye birtek saçma salak bir erotik dergi adı biliyorum...Elbette bu saçma dergi değil ama aradım baktım nasıl bir dergi pek bir bilgi bulabildiğim de söylenemz...Gerçi doğru düzgün de bakılmıyor kusuruma bakmayın nereyi açsam diğer türden başlıklar ve görüntüler çıkıyor...Tam da bakamadım işin doğrusu...
 





Bu arada cahilliğime verin...Ben playboy diye birtek saçma salak bir erotik dergi adı biliyorum...Elbette bu saçma dergi değil ama aradım baktım nasıl bir dergi pek bir bilgi bulabildiğim de söylenemz...Gerçi doğru düzgün de bakılmıyor kusuruma bakmayın nereyi açsam diğer türden başlıklar ve görüntüler çıkıyor...Tam da bakamadım işin doğrusu...
Kardeşim dediğiniz husus benimde ilgimi çekti.nette araştırdım.şöyle bir sonuç buldum.Rahmetli Mumcu'nun sözkonusu derginin mayıs 87 sayısındaki gazetecilerle ilgili bölümünde bir söyleşisi yayınlanmış.İşte o söyleşide geçen bir bölümden alıntı yapılmış.Saygılar...
 
sağ-sol farketmez sadece gerçeği yazana helal olsun...helal olsun uğur mumcu ya
 
2004 yılında , geleceği gören güzel bir yazı.

Şimdi gelelim Ertuğrul'un Uğur Mumcu için yazdıklarına... Bence Uğur Mumcu Türkiye'de gelmiş geçmiş en büyük gazeteci idi.

Araştırmacı, inançlı, yürekli, dürüst, kalemi güçlü, etkili, eleştiren... Ve Atatürkçü, laik, devrimci...

Daha da önemlisi, çizgisini asla değiştirmemiş, dönek olmamış, dün kara dediğine daha sonra ak dememiş, egemenlerin önünde eğilip bükülmemişti. Öldürüldüğü güne kadar da öyle kaldı.

Ertuğrul diyor ki: ‘‘Uğur Mumcu bugün yaşasaydı ve aynı üslupla yazmaya devam etseydi, maaşı, alacağı tazminat cezalarını karşılamazdı...''

Yolsuzluğa, hortuma, devletin ve milletin soyulmasına, ülkeyi yöneten hırsızlara, ahlaksızlara, din tüccarlarına, din baronlarına karşı çıkan her gazeteci aleyhine ceza ve tazminat davaları açılması doğaldır...

Çünkü biz bu köşelerde evcilik, çelik çomak oynamıyoruz. Egemenlerin arı kovanlarına çomak sokuyoruz.

Karşımızdakiler inanılmaz davalar açarak bizi sindirmeye, korkutmaya çalışırlar. Patronlara, gazete yönetimlerine şikáyet ederler. Bu yollarla baskı yaratıp konuların üzerine gitmemizi engellemeye çalışırlar.

Uğur Mumcu'nun üslubu asla ve kesinlikle yalan, hakaret üzerine kurulu değildi. O gerçekleri yazar, belgeleri açıklar, hukukçu kimliği ile olayların üzerine giderdi.

Açılan davalar gazetecinin kaderidir. Tazminat vardır, onurla ve gururla ödersiniz. Ceza vardır, onurla ve gururla katlanırsınız. Yeter ki yazdığınız doğru olsun.

***

İpekçi ve Mumcu döneminde televizyon yaygın değildi. Gazeteler vardı...

Ve gazetelerde bazıları binbir atraksiyonla köşe kapmış, genel yayın yönetmeni, Ankara temsilcisi olmuş iş takipçileri, patronları ve kendi adlarına iş bitirip köşeyi dönenler, yalakalar, dönekler, mütareke basını özentisi, her devrin adamı gazeteciler -bugün olduğu gibi- yine vardı.

Uğur Mumcu en başta onların korkulu rüyasıydı. Bütün yazdıklarında haklı çıktı. Bu tipler aradan geçen yıllar boyunca medyamızın bir bölümünü ahtapotun kolları gibi sarıp ele geçirmeyi ne yazık ki başardılar! Küçümsenecek hadise değildir.

Böylelerini sergilemek gazetecilik görevidir. Yürekli adam bunları yazar. Hakkında davalar da açılsa yazmak zorundadır.

Ertuğrul Özkök herhalde hem Abdi İpekçi'yi, hem Uğur Mumcu'yu, hem de gazetelerimizin yakın geçmişini biraz yanlış anımsıyor. Ya da doğru anımsıyorsa, verdiği bu iki örnek yerine oturmuyor.

İçimdeki özlemdir: Bugün medyamızda çok değil, birkaç Uğur Mumcu olsaydı, Türkiye bu durumda olmazdı.


Emin Çölaşan
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?viewid=353742
 
Böyle bir durum mümkün değil sosyalizmle kemalizmi bağdaştırmak mümkün değildir!
Geçmişten bugüne kemalist unsurlar gücünü güçten, Sosyalistler ise halktan almıştır!
Ayrıca yazıların büyük bir bölümü cumhuriyet gazetesinden alınmış cumhuriyette sosyalist bir gazete değildir!
 
Bu ülkede suikaste uğrayan kim ülkesi için hayırlı iş yapmadı ki.

Uğur Mumcu'yu katledenlerin damarlarındaki kanı da biliyoruz...
 
Seni ve Senin gibi Yüce Değerleri katlkeden Tüm Yobazlara karşı biz burdayız !
Her zamanda burda olacağız .
Uğurlar olsun .
Mekanın Cennet olsun .
 
Uğur Mumcuyu rahmetle yadediyor, menfur saldırıyı yapanlara kahrediyorum.

Ancak mevzu rahmetlinin ölümü veya öldürülüşü değil, bizatihi düşünceleri.

Sosyalizm= Kemalizm midir, bence değildir. Olsa nasıl olur bence çok iyi olur. Kemalizme yakın bir sosyaliste, komünizme yakınından daha değer veririm. Çünkü bir tarafından millidir. Kızıl emperyalist değil.

Cumhuriyet tarihi farklı ideolojileri, kemalizmle örtüştürmeye çalışan aydınlarla dolu, şimdi ki Türkiye de herkeste bir kemalizmi kendine uyarlama, sahip çıkma çabası neyle izah edilebilir diye düşünüyorum.

En sağından en soluna herkes Atatürkçü olduğunu idda ediyor aslında hiçbiri Atatürkçü değil, ve hatta hiç bir parti kemalist değil. Sadece kemalizmin bir özelliğini vurgulayan baskın hisseden gruplar mevcut. Atatürk yaşasaydı milli görüşçü olurdusundan, ülkücülerin doğal lideri Atatürktürüne, Akp vb. liberal partilerinden, solun tüm fraksiyonlarına kadar bir dönem tarihe adını yazdırmış Atatürkü, kendi ideolojilerine çekme kavgası hala devam etmekte.

Oy için mi, şirinlik olsun diye mi bilinmez. Bildiğim düpedüz sahtekarlık olduğudur.

Milli Görüşçüsü Atatürkün tam bağımsızlık fikrine, ülkücüsü türk milliyetçisi oluşuna, solcusu laik ve devletçi oluşuna, liberali batıcı ve çağdaş oluşuna takmış ordan sündürüp kendilerine çekme derdinde.

Oysaki liberaline devletçiliği, milli görüşçüsüne laikliği, ülkücüsüne çağdaş batıcılığı, solcusuna milliyetçiliği kabul ettiremezsin.

Bu yüzden kemalizmin, dünya üzerinde yerleşmiş dünya görüşlerinin hiç biriyle tam manada uyuşmadığı aşikardır, benzer özellikler taşır ama birebir örtüşmez. Forum içerisinde ki samimi sosyalistlerin de konuyu açıklayıcı yorumlarına ihtiyaç vardır. Malum antitezimizi izahta, tezimizi ifade de olduğu gibi başarı sağlayabilmemiz mümkün değildir.
 
öncelikle her türlü aşırı oluşuma karşıyım.atatürk gününün şartlarında en son noktaya ulaşmış her türlü akımı inceleyip bu toprakların çıkarlarına göre bir sistem kurmuştur ve bu sistem sürekli ilerlemeye gelişmeye dayanmıştır. İşte kemalizm budur. her türlü düşünceyle bağlantı kurulup yeni bir sentez olarak ortaya çıkabilir. ama ölçüt milli(aşırı olmamak kaydıyla) olmalıdır.çıkış noktası çıkarlarını şeklini bu topraklar bu milllet oluşturmalıdır.işte bu yüzden ne sağ ne sol farketmez ülkesini severek iş yapan kim ise benim için baş tacıdır. işte bu yüzden uğur mumcuda benim için değerli bir kişidir.görüşlerini her zaman desteklemişimdir
 
arkadaslar ugur mumcu suıkastınde celıskıler var ben sahsın hangı gorusde olduguna bakmıyorum ama en son pkk ısraıl para alısverıslerı ve ılıskılerını ergenekon da var galıba ısın ıçınde ısmı farklı olabılır olayları cozdugu ıcın oldurulmustur gorusu ne olursa olsun durustlukten yana vatanından yana her ınsanı severım sevmelıyızde vatan kolay kazanılmaz ama fıkırler bır anda degısebılır olaylara gore once vatan saygılarrr
 
Geri
Üst