jadıı
New member
- Katılım
- 2 Eki 2006
- Mesajlar
- 17
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Kıza bir partide rastlamıştı... Harika bir şeydi. O gün peşinde o kadar delikanlı vardı ki... Partinin sonunda, kızı kahve içmeye davet etti. Kız parti boyu dikkatini çekmeyen bu oğlanın davetine şaşırdı, ama tam bir kibarlık gösterisi yaparak kabul etti. Hemen köşedeki şirin kaffe ye oturdular
Delikanlı öyle heyecanlıydı ki, kalbinin çarpmasından konuşamıyordu. Onun bu hali kızın da huzurunu kaçırdı...
—Ben artik gideyim isterseniz,
Demeye hazırlanırken, delikanlı birden garsonu çağırdı...
—Bana biraz tuz getirir misiniz" dedi... Kahveme koymak için...
Yan masalardan bile şaşkın yüzler delikanlıya baktı... Kahveye tuz! Delikanlı da kıpkırmızı oldu utancından, ama tuzu kahvesine döktü ve içmeye başladı. Kız, merakla:
Garip bir ağız tadınız var, dedi...
Delikanlı anlattı:
Çocukken deniz kenarında yaşardık. Hep deniz kenarında ve denizde oynardım. Denizin tuzlu suyunun tadı ağzımdan hiç eksilmedi. Bu tatla büyüdüm ben... Bu tadı çok sevdim. Kahveme tuz koymam da bu yüzden. Ne zaman o tuzlu tadı dilimde hissetsem, çocukluğumu, deniz kenarındaki evimizi ve mutlu ailemi hatırlıyorum. Annemle babam hala o deniz kenarında oturuyorlar. Onları ve evimi öyle özlüyorum ki
Bunları söylerken gözleri nemlenmişti delikanlının.. Kız dinlediklerinden çok duygulanmıştı. İçini bu kadar samimi döken, evini, ailesini bu kadar özleyen bir adam; evi, aileyi seven biri olmalıydı. Evini düşünen, evini arayan, evini sakınan biri... Ev duyusu olan biri.. Bu ara, kız da konuşmaya başladı. Onun da evi uzaklardaydı. Çocukluğu gibi... O da ailesini anlattı.
Çok şirin bir sohbet olmuştu... Tatlı ve sıcak...
Ve de bu sohbet öykümüzün harikulade güzel başlangıcı olmuştu... Tabi... Buluşmaya devam ettiler ve her güzel öyküde olduğu gibi, prenses, prensle evlendi. Ve de sonuna kadar çok mutlu yaşadılar.
Prenses ne zaman kahve yapsa prensine içine bir kaşık tuz koydu, hayat boyu... Onun böyle sevdiğini biliyordu çünkü 40 yıl sonra, adam dünyaya veda etti.
Ölümümden sonra açarsın diye vasiyet ettiği bir mektup bırakmıştı sevgili karısına... Şöyle diyordu, satırlarında.
Sevgilim, bir tanem, bir ömür aşkım... Şaşıracağını biliyorum. Lütfen beni affet. Bütün hayatımızı bir yalan üzerine kurduğum için beni affet. Sana hayatımda bir tek kere yalan söyledim... O da ilk tuzlu kahvede... İlk buluştuğumuz günü hatırlıyor musun?. Öyle heyecanlı ve gergindim ki, şeker diyecekken `Tuz` çıktı ağzımdan... Sen ve herkes bana bakarken, değiştirmeye o kadar utandım ki,
Yalanla devam ettim. Çünkü ben daha o anda sana vurulmuştum. Ama bu yalanın, bizim ilişkimizin temeli olacağı hiç aklıma gelmemişti. Sana gerçeği anlatmayı defalarca düşündüm. Ama her defasında korkudan vazgeçtim. Sürekli seni kaybederim korkusuyla söyleyemedim. Şimdi ölüyorum ve artık korkmam için hiç bir sebep
İşte gerçek... Ben hayatta tuzlu kahve sevmem, o garip ve rezil bir tat... Ama seni tanıdığım andan itibaren bu rezil kahveyi içtim. Hem de zerre pişmanlık duymadan. Çünkü seninle olmak hayatımın en büyük mutluluğu idi ve ben bu mutluluğu tuzlu kahveye borçluydum. Dünyaya bir daha gelsem, her şeyi yeniden yaşamak,
Seni yeniden tanımak ve bütün hayatımı yeniden seninle geçirmek isterim, ikinci bir hayat boyu daha da tuzlu kahve içmek zorunda kalsam da..."
Yaşlı kadının gözyaşları mektubu sırılsıklam ıslattı. Lafı açıldığında bir gün birisi, kadına Tuzlu kahve nasıl bir şey diye soracak oldu... Gözleri nemlendi kadının... Çok tatlı! Dedi... çok…
Delikanlı öyle heyecanlıydı ki, kalbinin çarpmasından konuşamıyordu. Onun bu hali kızın da huzurunu kaçırdı...
—Ben artik gideyim isterseniz,
Demeye hazırlanırken, delikanlı birden garsonu çağırdı...
—Bana biraz tuz getirir misiniz" dedi... Kahveme koymak için...
Yan masalardan bile şaşkın yüzler delikanlıya baktı... Kahveye tuz! Delikanlı da kıpkırmızı oldu utancından, ama tuzu kahvesine döktü ve içmeye başladı. Kız, merakla:
Garip bir ağız tadınız var, dedi...
Delikanlı anlattı:
Çocukken deniz kenarında yaşardık. Hep deniz kenarında ve denizde oynardım. Denizin tuzlu suyunun tadı ağzımdan hiç eksilmedi. Bu tatla büyüdüm ben... Bu tadı çok sevdim. Kahveme tuz koymam da bu yüzden. Ne zaman o tuzlu tadı dilimde hissetsem, çocukluğumu, deniz kenarındaki evimizi ve mutlu ailemi hatırlıyorum. Annemle babam hala o deniz kenarında oturuyorlar. Onları ve evimi öyle özlüyorum ki
Bunları söylerken gözleri nemlenmişti delikanlının.. Kız dinlediklerinden çok duygulanmıştı. İçini bu kadar samimi döken, evini, ailesini bu kadar özleyen bir adam; evi, aileyi seven biri olmalıydı. Evini düşünen, evini arayan, evini sakınan biri... Ev duyusu olan biri.. Bu ara, kız da konuşmaya başladı. Onun da evi uzaklardaydı. Çocukluğu gibi... O da ailesini anlattı.
Çok şirin bir sohbet olmuştu... Tatlı ve sıcak...
Ve de bu sohbet öykümüzün harikulade güzel başlangıcı olmuştu... Tabi... Buluşmaya devam ettiler ve her güzel öyküde olduğu gibi, prenses, prensle evlendi. Ve de sonuna kadar çok mutlu yaşadılar.
Prenses ne zaman kahve yapsa prensine içine bir kaşık tuz koydu, hayat boyu... Onun böyle sevdiğini biliyordu çünkü 40 yıl sonra, adam dünyaya veda etti.
Ölümümden sonra açarsın diye vasiyet ettiği bir mektup bırakmıştı sevgili karısına... Şöyle diyordu, satırlarında.
Sevgilim, bir tanem, bir ömür aşkım... Şaşıracağını biliyorum. Lütfen beni affet. Bütün hayatımızı bir yalan üzerine kurduğum için beni affet. Sana hayatımda bir tek kere yalan söyledim... O da ilk tuzlu kahvede... İlk buluştuğumuz günü hatırlıyor musun?. Öyle heyecanlı ve gergindim ki, şeker diyecekken `Tuz` çıktı ağzımdan... Sen ve herkes bana bakarken, değiştirmeye o kadar utandım ki,
Yalanla devam ettim. Çünkü ben daha o anda sana vurulmuştum. Ama bu yalanın, bizim ilişkimizin temeli olacağı hiç aklıma gelmemişti. Sana gerçeği anlatmayı defalarca düşündüm. Ama her defasında korkudan vazgeçtim. Sürekli seni kaybederim korkusuyla söyleyemedim. Şimdi ölüyorum ve artık korkmam için hiç bir sebep
İşte gerçek... Ben hayatta tuzlu kahve sevmem, o garip ve rezil bir tat... Ama seni tanıdığım andan itibaren bu rezil kahveyi içtim. Hem de zerre pişmanlık duymadan. Çünkü seninle olmak hayatımın en büyük mutluluğu idi ve ben bu mutluluğu tuzlu kahveye borçluydum. Dünyaya bir daha gelsem, her şeyi yeniden yaşamak,
Seni yeniden tanımak ve bütün hayatımı yeniden seninle geçirmek isterim, ikinci bir hayat boyu daha da tuzlu kahve içmek zorunda kalsam da..."
Yaşlı kadının gözyaşları mektubu sırılsıklam ıslattı. Lafı açıldığında bir gün birisi, kadına Tuzlu kahve nasıl bir şey diye soracak oldu... Gözleri nemlendi kadının... Çok tatlı! Dedi... çok…