MARCUSX
New member
Teröriste hakim ayarlayan Hükümet!
Ne diyor Hatip Dicle; - “İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Ahmet Türk’e Habur’dan giriş yapacak PKK grubunun serbest bırakılması için hakimler ayarlandı, müsteşarımı da gönderiyorum demiş!”
Dicle bunu nerede söylemiş?
Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinde. Söyledikleri tutanağa girmiş!
İfşaatı yapan Hatip Dicle kim?
Leyla Zana’larla beraber yıllarca hapis yatan HEP eski miletvekili ve halen Kürdistan Topluluklar Birliğinin Türkiye Meclisi Üyesi. (KCK-TM)
Peki Dicle’nin ifade ettiği gibi Bakan Atalay’la, Ahmet Türk arasında Habur öncesinde böyle bir görüşme oldu mu?
Oldu ve buna bütün medya da tanıklık etti.
Hal ve ifşaat bu iken Beşir Atalay iddiayı ısrarla inkar ediyor.
E içeride gizli bir kamera olmadığına göre illa budur demek de mümkün değil!
Bu olayla da görülmüştür ki açılım olayında Tayyip Erdoğan’ın görüşme talebine kamera şartını getiren Deniz Baykal haklı çıkmıştır. Öyle ya, yapılan görüşme çarpıtılsa ne cevap vereceksiniz?
Gelelim Beşir Atalay’ın Ahmet Türk’e böyle bir sözü verdiği iddialarını kuvvetlendiren delillere?
Birinci boyut mahkemenin akla hayale gelmeyecek şekilde Habur’da seyyar olarak kurulması hadisesidir ki, sadece bu uygulama bile kafa karıştırmaktadır.
En önemlisi, verilen hüküm, yani PKK’lıların neye dayanarak serbest bırakıldığıdır?
Ortada pişmanlık yok, tersine meydan okuma varken ki bu durumu hiç kimse inkar etmiyor, seyyar mahkeme tam tersi davranabilmiştir.
Başka bir anlatımla PKK grubu, “Ben pişman olup gelmedim, Sayın Abdullah Öcalan’ın mesajını getirdim ve örgütüme bağlıyım” ifadesine rağmen hakimlerimizce adeta “Hayır sen pişman oldun da farkında değilsin” gibi bir yaklaşımla serbest bırakılmıştır.
Sorarım size böyle bir tablodan sonra Hatip Dicle’nin iddiaları dikkate alınmaz mı?
Bırakın Hatip Dicle’nin ifşaatlarını, sadece Habur’da yaşananlara bakılsa bile bir şeylerin ayarlandığına hükmetmek için dahi olmak mı gerekiyor?
CHP’nin konuyu gensoru ile Meclis’e getirmek istemesi her türlü takdirin üstündedir.
Habur’da olan hadise adalet kavramının siyasete nasıl oyuncak yapıldığının net vesikasıdır.
TEKELLEŞME...
Cevizli arazisi ve Unkapanı binası!
TEKEL özelleştirilirken ne hikmetse Cevizli’deki dev arazi özelleştirme kapsamına alınmadı ve Maliye’ye devredildi. Devreden ise Tayyip Erdoğan’ın başkanı olduğu Özelleştirme Yüksek Kurulu. Nasıl oldu, niçin oldu derken iş ortaya çıktı. 434 dönümlük muhteşem arazi bugün kabinede olan pek çok ismin danışman olduğu Ülker’e yani onun kurmayı düşündüğü üniversiteye verildi. İlginçtir bu haber medyada yer bulmadı; çünkü Ülker malum iyi reklam veren bir grup. Derken dün Necati Doğru yazdı, meğer Unkapanı’ndaki TEKEL binası da bir yandaşa verilmiş. Kamuoyunda ortakları çok tartışılan Medipol Sağlık Grubu, TEKEL’in İstanbul’daki Merkezine sahip oldu. Görüyorsunuz Kamu’nun değerli arazi ve binaları özelleştirme sürecinde bile birileri adına bloke ediliyor... Medya teslim alındı peki ya muhalefet kıyameti niçin koparmıyor?
SİYASİ...
İl başkanı valilerle, gümüş yüzüklü valiler!
Tek parti ya da Milli Şef döneminde rejimin bir gereği olarak Valiler devlet partisi olan CHP’nin aynı zamanda il başkanıydı. Malum AKP güruhu ve Tayyip Bey bu durumu sık sık istismarlarına malzeme yapar. Doğrudur; valilerin il başkanı olması elbette kabul edilemez ama o dönemde CHP zaten tek ve de devletin partisi idi. Dahası, CHP’nin adı sadece partiydi ki gerçekte kamunun siyasi örgütlenmesi hüviyetindeydi. Gelelim bugüne... Malum 1946 ama fiilen 1950 sonrası Türkiye’de düzen değişti ve çok partili sisteme geçildi. Dolayısı ile valilerin konumu dahil pek çok şey farklılaştı. Hal bu iken 1950’den bugüne ilk defa tıpkı Milli Şef günlerindeki gibi yine adeta siyasi valiler süreci başladı. Tamam fiili olarak il başkanlığı yok ama valilerin bazıları tartışmasız o işlevi görüyor. Buzdolabı dağıtanlardan, Başbakan’a kürsüde bir siyasi gibi açıktan methiye düzenlere kadar farklı vali örnekleri ilk defa bu dönemde ortaya çıktı. Literatürde bunların adı gümüş yüzüklü valilerdir ki, emin olun bunlar, il başkanı olan eski dönem valilerden bin kere daha hedefe oturtulmayı hak ediyorlar.
Sabahattin ÖNKİBAR
Ne diyor Hatip Dicle; - “İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Ahmet Türk’e Habur’dan giriş yapacak PKK grubunun serbest bırakılması için hakimler ayarlandı, müsteşarımı da gönderiyorum demiş!”
Dicle bunu nerede söylemiş?
Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinde. Söyledikleri tutanağa girmiş!
İfşaatı yapan Hatip Dicle kim?
Leyla Zana’larla beraber yıllarca hapis yatan HEP eski miletvekili ve halen Kürdistan Topluluklar Birliğinin Türkiye Meclisi Üyesi. (KCK-TM)
Peki Dicle’nin ifade ettiği gibi Bakan Atalay’la, Ahmet Türk arasında Habur öncesinde böyle bir görüşme oldu mu?
Oldu ve buna bütün medya da tanıklık etti.
Hal ve ifşaat bu iken Beşir Atalay iddiayı ısrarla inkar ediyor.
E içeride gizli bir kamera olmadığına göre illa budur demek de mümkün değil!
Bu olayla da görülmüştür ki açılım olayında Tayyip Erdoğan’ın görüşme talebine kamera şartını getiren Deniz Baykal haklı çıkmıştır. Öyle ya, yapılan görüşme çarpıtılsa ne cevap vereceksiniz?
Gelelim Beşir Atalay’ın Ahmet Türk’e böyle bir sözü verdiği iddialarını kuvvetlendiren delillere?
Birinci boyut mahkemenin akla hayale gelmeyecek şekilde Habur’da seyyar olarak kurulması hadisesidir ki, sadece bu uygulama bile kafa karıştırmaktadır.
En önemlisi, verilen hüküm, yani PKK’lıların neye dayanarak serbest bırakıldığıdır?
Ortada pişmanlık yok, tersine meydan okuma varken ki bu durumu hiç kimse inkar etmiyor, seyyar mahkeme tam tersi davranabilmiştir.
Başka bir anlatımla PKK grubu, “Ben pişman olup gelmedim, Sayın Abdullah Öcalan’ın mesajını getirdim ve örgütüme bağlıyım” ifadesine rağmen hakimlerimizce adeta “Hayır sen pişman oldun da farkında değilsin” gibi bir yaklaşımla serbest bırakılmıştır.
Sorarım size böyle bir tablodan sonra Hatip Dicle’nin iddiaları dikkate alınmaz mı?
Bırakın Hatip Dicle’nin ifşaatlarını, sadece Habur’da yaşananlara bakılsa bile bir şeylerin ayarlandığına hükmetmek için dahi olmak mı gerekiyor?
CHP’nin konuyu gensoru ile Meclis’e getirmek istemesi her türlü takdirin üstündedir.
Habur’da olan hadise adalet kavramının siyasete nasıl oyuncak yapıldığının net vesikasıdır.
TEKELLEŞME...
Cevizli arazisi ve Unkapanı binası!
TEKEL özelleştirilirken ne hikmetse Cevizli’deki dev arazi özelleştirme kapsamına alınmadı ve Maliye’ye devredildi. Devreden ise Tayyip Erdoğan’ın başkanı olduğu Özelleştirme Yüksek Kurulu. Nasıl oldu, niçin oldu derken iş ortaya çıktı. 434 dönümlük muhteşem arazi bugün kabinede olan pek çok ismin danışman olduğu Ülker’e yani onun kurmayı düşündüğü üniversiteye verildi. İlginçtir bu haber medyada yer bulmadı; çünkü Ülker malum iyi reklam veren bir grup. Derken dün Necati Doğru yazdı, meğer Unkapanı’ndaki TEKEL binası da bir yandaşa verilmiş. Kamuoyunda ortakları çok tartışılan Medipol Sağlık Grubu, TEKEL’in İstanbul’daki Merkezine sahip oldu. Görüyorsunuz Kamu’nun değerli arazi ve binaları özelleştirme sürecinde bile birileri adına bloke ediliyor... Medya teslim alındı peki ya muhalefet kıyameti niçin koparmıyor?
SİYASİ...
İl başkanı valilerle, gümüş yüzüklü valiler!
Tek parti ya da Milli Şef döneminde rejimin bir gereği olarak Valiler devlet partisi olan CHP’nin aynı zamanda il başkanıydı. Malum AKP güruhu ve Tayyip Bey bu durumu sık sık istismarlarına malzeme yapar. Doğrudur; valilerin il başkanı olması elbette kabul edilemez ama o dönemde CHP zaten tek ve de devletin partisi idi. Dahası, CHP’nin adı sadece partiydi ki gerçekte kamunun siyasi örgütlenmesi hüviyetindeydi. Gelelim bugüne... Malum 1946 ama fiilen 1950 sonrası Türkiye’de düzen değişti ve çok partili sisteme geçildi. Dolayısı ile valilerin konumu dahil pek çok şey farklılaştı. Hal bu iken 1950’den bugüne ilk defa tıpkı Milli Şef günlerindeki gibi yine adeta siyasi valiler süreci başladı. Tamam fiili olarak il başkanlığı yok ama valilerin bazıları tartışmasız o işlevi görüyor. Buzdolabı dağıtanlardan, Başbakan’a kürsüde bir siyasi gibi açıktan methiye düzenlere kadar farklı vali örnekleri ilk defa bu dönemde ortaya çıktı. Literatürde bunların adı gümüş yüzüklü valilerdir ki, emin olun bunlar, il başkanı olan eski dönem valilerden bin kere daha hedefe oturtulmayı hak ediyorlar.
Sabahattin ÖNKİBAR