türk ocağı
serdengeçti
Tekrarlanan senaryo...
Kimseye etmem şikâyet, ağlarım ben halime
Titrerim mücrîm gibi baktıkça istikbâlime
Perde-i zûlmet çekilmiş, korkarım ikbâlime
Titrerim mücrîm gibi baktıkça istikbâlime...
(Kemâni Serkis Efendi)
1800ün sonları, 1900ün başları Türkiyasını, Tebaa-yı sadıkadan birinin müthîş tarifi!...
Haçlı, Hasta Adamlaştırdığı Osmanlıyı, Tebaa-yı Sâdıkasıyla vurmaya başlar! Yedi Düvelle, Haçlıyla çarpışır, geldikleri yere geldikleri gibi göndermeyi başarır ama sâdık tebaanın arkadan vuruşuyla incinir Osmanlı! Çâre: Tehcîr! Ve mâlûm yalanlar...
Osmanlı İmparatorluğunda halk, genelde iki kısma ayrılır: Müslîm ve Gayr-ı Müslîm, yâni Müslüman olan ve olmayan... Gayr-ı müslimler de ikiye ayrılır: Ehl-i harp ve Ehl-i ahd yani savaş halinde olanlar ve kendileriyle antlaşma yapılmış olanlar... Ehl-i ahd ise üç kısımdır: Ehl-i zimmî, Muâhedler ve Ehl-i emân yâni devletin himâyesini kabul edenler, kendileriyle sulh yapılmış olanlar ve aman dileterek baş eğdirilenler...
Ermeniler, Ehl-i Zimmîdendir ve sadakatlerinden dolayı Tebaa-y-ı Sâdıkadır. Bunlar öylesine millîdir ki Hacca giden Müslümanlar işlerini ve ailelerinin geçimini onlara emânet ederler. 1835-1839 yılları arasında Türkiyede bulunan Helmut Von Moltke; İstanbuldaki Ermenilerden; Bu Ermenilere hakikatte hristiyan Türkler denilebilir. diye bahseder!
Sultan Abdulhamid ise; Ermeniler, hârici tesirlerle isyâna sürüklenmişlerdir. Tabiatları itibariyle çekingen ve dünya nîmetlerine düşkün olan Ermenilerin isyana karar vermeleri için bu işin bir evveliyâtı vardır... Bu hareket, Merzifondaki dinî mektebin kurulmasından sonra başlamıştır. Bu mektebi bitirenler, Ermenileri bir millet halinde birleştirmek gayesiyle komiteler teşkil etmişlerdir. ... O zamana kadar onlara karşı gösterdiğimiz sabır, acaba hangi memlekette bulunabilir? diye anlatır...
Bu bilgiler; Yüzüncü Yıl Üniversitesi yayınlarından, Doç. Dr. Azmi Süslünün Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı adlı kitabından... Millî meraklılara ısrarla öneririm.
Sultan Abdulhamidin Ermenileri karakter olarak tarifine ve gösterilen sabrın, can acıtan sonucuna dikkat çekerek günümüze dönmek isterim.
Etnik bölücülüklerle koca imparatorluğu parçalayıp yutan Haçlı Emperyalizm, Anadoludaki Türk hakimiyeti rahatsızlığından vaz geçmemiştir, geçmeyecektir de!
Haçlı Emperyalizmin kullanabileceği tek malzeme de Kürtler kalmıştır. Oysa Osmanlıda ve Türkiye Cumhuriyeti Devletimizde azınlıklar târif edilirken Kürtler aslâ başka millet olarak görülmemiştir...
Şimdi hayâli eski yaralar kaşınarak veya yeni yaralar açılarak Ermenilere yaptırılan kalkışmanın benzeri Kürtlere yaptırılmak istenmekte ve maalesef devlet olarak biz de Sultan Abdulhamidin tesbîtiyle, çok pahalıya mal olacak bir sabır göstermekteyiz!
Sabrımızı yanlış yorumlayan Kürtçü bölücülerle sabrımızı diplomatça kullanan, demokratça kullandıran Haçlının yapmak ve yaptırmak istediği ortadadır!
Dünü unutan, bu günden yarına hazırlık yapamaz! Ermeniler ve diğer tebaanın kopuşlarını ve kopuş senaryolarını hatırlayarak günümüzde Kürtler üzerinden hazırlanan oyuna kesinlikle bir son vermek zorundayız! Devletin bekası buna bağlıdır! Ve bu olaylar, günübirlik siyâsi malzeme edilemeyecek kadar millîdir, hayatîdir!
Biz bu Vatanı ve Cumhuriyeti, sokakta bulmadık! Bir çakılımızdan da, bir Kürdümüzün telinden de vaz geçmeyiz! Savaş değil kıyâmet sebebidir! Herkes bir şeyler söylüyor ama daha Türk hiç konuşmadı!...
Mustafa Aslan
YENİÇAĞ
k:http://www.yenicaggazetesi.com.tr/a_haberdetay.php?hityaz=9467
Kimseye etmem şikâyet, ağlarım ben halime
Titrerim mücrîm gibi baktıkça istikbâlime
Perde-i zûlmet çekilmiş, korkarım ikbâlime
Titrerim mücrîm gibi baktıkça istikbâlime...
(Kemâni Serkis Efendi)
1800ün sonları, 1900ün başları Türkiyasını, Tebaa-yı sadıkadan birinin müthîş tarifi!...
Haçlı, Hasta Adamlaştırdığı Osmanlıyı, Tebaa-yı Sâdıkasıyla vurmaya başlar! Yedi Düvelle, Haçlıyla çarpışır, geldikleri yere geldikleri gibi göndermeyi başarır ama sâdık tebaanın arkadan vuruşuyla incinir Osmanlı! Çâre: Tehcîr! Ve mâlûm yalanlar...
Osmanlı İmparatorluğunda halk, genelde iki kısma ayrılır: Müslîm ve Gayr-ı Müslîm, yâni Müslüman olan ve olmayan... Gayr-ı müslimler de ikiye ayrılır: Ehl-i harp ve Ehl-i ahd yani savaş halinde olanlar ve kendileriyle antlaşma yapılmış olanlar... Ehl-i ahd ise üç kısımdır: Ehl-i zimmî, Muâhedler ve Ehl-i emân yâni devletin himâyesini kabul edenler, kendileriyle sulh yapılmış olanlar ve aman dileterek baş eğdirilenler...
Ermeniler, Ehl-i Zimmîdendir ve sadakatlerinden dolayı Tebaa-y-ı Sâdıkadır. Bunlar öylesine millîdir ki Hacca giden Müslümanlar işlerini ve ailelerinin geçimini onlara emânet ederler. 1835-1839 yılları arasında Türkiyede bulunan Helmut Von Moltke; İstanbuldaki Ermenilerden; Bu Ermenilere hakikatte hristiyan Türkler denilebilir. diye bahseder!
Sultan Abdulhamid ise; Ermeniler, hârici tesirlerle isyâna sürüklenmişlerdir. Tabiatları itibariyle çekingen ve dünya nîmetlerine düşkün olan Ermenilerin isyana karar vermeleri için bu işin bir evveliyâtı vardır... Bu hareket, Merzifondaki dinî mektebin kurulmasından sonra başlamıştır. Bu mektebi bitirenler, Ermenileri bir millet halinde birleştirmek gayesiyle komiteler teşkil etmişlerdir. ... O zamana kadar onlara karşı gösterdiğimiz sabır, acaba hangi memlekette bulunabilir? diye anlatır...
Bu bilgiler; Yüzüncü Yıl Üniversitesi yayınlarından, Doç. Dr. Azmi Süslünün Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı adlı kitabından... Millî meraklılara ısrarla öneririm.
Sultan Abdulhamidin Ermenileri karakter olarak tarifine ve gösterilen sabrın, can acıtan sonucuna dikkat çekerek günümüze dönmek isterim.
Etnik bölücülüklerle koca imparatorluğu parçalayıp yutan Haçlı Emperyalizm, Anadoludaki Türk hakimiyeti rahatsızlığından vaz geçmemiştir, geçmeyecektir de!
Haçlı Emperyalizmin kullanabileceği tek malzeme de Kürtler kalmıştır. Oysa Osmanlıda ve Türkiye Cumhuriyeti Devletimizde azınlıklar târif edilirken Kürtler aslâ başka millet olarak görülmemiştir...
Şimdi hayâli eski yaralar kaşınarak veya yeni yaralar açılarak Ermenilere yaptırılan kalkışmanın benzeri Kürtlere yaptırılmak istenmekte ve maalesef devlet olarak biz de Sultan Abdulhamidin tesbîtiyle, çok pahalıya mal olacak bir sabır göstermekteyiz!
Sabrımızı yanlış yorumlayan Kürtçü bölücülerle sabrımızı diplomatça kullanan, demokratça kullandıran Haçlının yapmak ve yaptırmak istediği ortadadır!
Dünü unutan, bu günden yarına hazırlık yapamaz! Ermeniler ve diğer tebaanın kopuşlarını ve kopuş senaryolarını hatırlayarak günümüzde Kürtler üzerinden hazırlanan oyuna kesinlikle bir son vermek zorundayız! Devletin bekası buna bağlıdır! Ve bu olaylar, günübirlik siyâsi malzeme edilemeyecek kadar millîdir, hayatîdir!
Biz bu Vatanı ve Cumhuriyeti, sokakta bulmadık! Bir çakılımızdan da, bir Kürdümüzün telinden de vaz geçmeyiz! Savaş değil kıyâmet sebebidir! Herkes bir şeyler söylüyor ama daha Türk hiç konuşmadı!...
Mustafa Aslan
YENİÇAĞ
k:http://www.yenicaggazetesi.com.tr/a_haberdetay.php?hityaz=9467