Neval Kavcar
[email protected]
Talabani İle Tabu Yıktılar
Şimdilerde basamakları çıkamayıp, bastonun insafına kalmış Talabani’nin, “Büyük Kürdistan” hayali içinde Ankara’ya ayak bastığını bilmeyen yok. Bu işin ne manaya geldiğini göremeyen ise Talabani’nin gelişi ile PKK terörünün sona ereceğini ve “Barış” günleri başlayacağını zannediyor.
PKK, Talabani, Barzani hangi irade ile oluşturulmuş sorusunun cevabını bilmeyenlerin ya da bildikleri halde hizmet edenlerin görüşü, “Ankara”ya gelmesinin iyi olduğudur. Kim için iyi olmuştur? ABD mi, Türkiye için mi? Talabani ve Barzani kendi fikirleri olamayacak kadar işbirlikçidir. Çankaya’da söylediği “Kürdistan” kelimesi, onun niçin Ankara’ya davet edilmemesi gerektiğini göstermiştir bize.
Washington’un maşası ile yapılacak görüşmeden ne çıkar? Şu çıkar. PKK’nın, Irak ve Türkiye arasında ki görüşmeler ile çözüme ulaşacağı masalı. İşgal altında ki Irak’ın Anayasasından, iktidarına kadar Iraklının bir fonksiyonu olmuş mudur? Talabani’yi kim Cumhurbaşkanı makamına çıkarmıştır? Anayasa’ya “bölgesel Hükümetin” vakti geldiğinde bağımsızlığını ilân edebileceği maddesini kim ekletmiştir?
Talabani’yi Cumhurbaşkanı yapan da Amerika’dır, PKK yı oluşturanda. Bu tez yanlış olmuş olsa idi, Washington’un tüm raporlarında PKK yer almazdı. “PKK"nın Silahsızlandırılması; Hareketinin Sınırlandırılması ve Yeniden Kazandırılması” raporunu hazırlayan Amerika’nın tüm işi “3.000” PKK lının istihdamı mıdır? Bir milyon Iraklıyı katleden Amerika PKK yı yeniden kazanmaya çalışıyor mu? Demek ki gaye başkadır. O gaye de Talabani’nin Ankara’ya ilettiği şu cümle ile anlaşılmaktadır. “Türkiye PKK meselesini ancak Kuzey Irak’taki Kürt yönetimiyle diyaloğa girerek halledebilir.” Tercümesi: Ankara “Kürdistan”ı tanıyarak, PKK dan kurtulur. Bunu duymak için davet edilmedi herhalde Talabani.
* * *
İki yıl öncesine kadar PKK yı terör örgütü kabul etmeyen Batı, bugün o sayfayı kapatmak üzeredir. Bunu yapmadan önce Türkiye’nin “resmen”, “Sözde oluşumu” tanımasını istemektedir. Bu konu son dönemde giderek artan dozda, önümüze çıkar olmuştur. “Kürt Sorununu” kabul et ve “Kürdistan”ı tanı emri vardır.
“Koordinatör” oyununu tutmayınca, bir şekilde Irak ile bir araya gelmemizi sağlayıcı başka formüller arandı. Eylül 2007 de Irak ile antlaşma imzalandı. Bizden istenen “Bölgesel Hükümet” ile aynı masaya oturmamızdır. Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği (IKYB) Lideri iken Irak Cumhurbaşkanı yapılmasının altında yatan budur. Bölgesel hükümet ile görüşmeyen Türkiye’ye Kürt kökenli Irak Cumhurbaşkanı seçeneği sunulmuştur.
Bölgesel oyunların Türkiye ayağının kimler olduğunu söylemeye sanırım gerek yoktur. BOP eş başkanı, Amerika’nın bölgesel stratejilerinin Türkiye menfaati ile çakıştığını söyleyen bir Cumhurbaşkanı ile en üst düzeyde ilişki kurulmuştur. Dış İşleri Bakanı Babacan 'Talabani'nin önerisini değerlendireceğiz' demiştir .
Nedir Talabani’nin önerisi?
“Türkiye ile Irak arasında dar değil genel anlamda bir işbirliği ve diyalog sürecinin başlatılması ve bununla ilgili belli aralıklarla bir araya gelecek bir heyet oluşturulması.” ( 8 Mart 2008- Star)
Bahsi geçen işbirliği ve diyalog nasıl kurulacaktır? Bugün Talabani gelecek, yarın Gül gidecek derken bir zaman sonra işe “Bölgesel Kürt Hükümeti” de dâhil olacaktır. İşi gevşetmeye çalışıyorlar. Talabani’nin önerisini değerlendirmekten bahseden Babacan, Irak ile“İşbirliği ve diyalog” söyleminden yeni mi haberdar olmuştur? ABD son iki yıldır bu kapsamda çalışmalar yapmıyor mu?
Kürt çetelerinin Ankara’ya davet edilmesi, “Kürt sorununun” çözümünün daha sık dillendirildiği bu günlerde o şehit yakınının ne kadar doğru söylediği daha çok ortaya çıkıyor. “ PKK’yı dağda aramayın”. Hatta “sınır ötesinde” de aramamak gerekir. Son beş yılda getirilmek istendiğimiz nokta DTP lilerin “ayrı bayrak, ayrı millet” özlemidir. Türk devletinin topraklarını bölmeye dönük bu söylemi barışla bir araya getirmek isteyenleri, PKK lıları “Kürt asîsi” sınıfına yükseltenleri ibretle izliyoruz.
* * *
Başbakan Erdoğan harekât başladıktan bir hafta sonra “Ulusa Seslenme” gereği duyduğu saatlerde TSK i çoktan çekilmişti. Kara Harekâtı bittikten sonra yaptığı konuşmada:
“Terör örgütünün oradaki varlığının ilişkilerimizi zehirlemesine izin vermemeliyiz” diyordu. Terör örgütünü topraklarında barındıran Irak’tır. Türkiye ile iyi ilişki kurmak isteyen bir devlet PKK ya arka çıkmaz. İlişkiyi zehirleyen Talabani-Barzani’nin tavırlarıdır. Tek taraflı iyi niyet olur mu?
BOP eş başkanı ne yazık ki “etnik” takıntısını bu konuşmasında da göstermiştir.
“Düşüncelerimiz, etnik kökenlerimiz, yaşam biçimlerimiz farklılıklar gösterebilir.”
Kara harekâtı ile “etnik köken farklılığının” ne ilgisi var? Türkiye 24 yıldır terörle mücadele eden bir ülkedir. Sınır ötesi “etnik köken “farklılığı sebebi ile yapılmış gibi talihsiz bir anlayışa varılır bu beyandan sonra. Böylesine önemli bir dönemde “farklılıkları” öne çıkararak, birlik sağlanabilir mi? Etnik kökeniniz farklıdır ama gelin bir olalım anlayışı ile son beş yıldır gelinen nokta, “federasyon” talebidir.
Talabani’nin Ankara’ya daveti bir tabuyu yıkmıştır.
Bundan sonra gelişmeler daha hızlı olacaktır. Haini dağda aramayı bırakmanın tam da sırasıdır.
* * *
Cumhuriyetin merkezinden, kurumlar İstanbul’a taşınma hazırlığında. Başbakan Erdoğan Dolmabahçe Sarayına yerleşti. Sırada Abdullah Gül var. Onun içinde Yıldız Sarayı hazırlanıyormuş.
Osmanlı Devletinin son günleri demiştik ya, İstanbul’a taşınarak saraya yerleşmenin adımları bundan atılıyor.
[email protected]
Talabani İle Tabu Yıktılar
Şimdilerde basamakları çıkamayıp, bastonun insafına kalmış Talabani’nin, “Büyük Kürdistan” hayali içinde Ankara’ya ayak bastığını bilmeyen yok. Bu işin ne manaya geldiğini göremeyen ise Talabani’nin gelişi ile PKK terörünün sona ereceğini ve “Barış” günleri başlayacağını zannediyor.
PKK, Talabani, Barzani hangi irade ile oluşturulmuş sorusunun cevabını bilmeyenlerin ya da bildikleri halde hizmet edenlerin görüşü, “Ankara”ya gelmesinin iyi olduğudur. Kim için iyi olmuştur? ABD mi, Türkiye için mi? Talabani ve Barzani kendi fikirleri olamayacak kadar işbirlikçidir. Çankaya’da söylediği “Kürdistan” kelimesi, onun niçin Ankara’ya davet edilmemesi gerektiğini göstermiştir bize.
Washington’un maşası ile yapılacak görüşmeden ne çıkar? Şu çıkar. PKK’nın, Irak ve Türkiye arasında ki görüşmeler ile çözüme ulaşacağı masalı. İşgal altında ki Irak’ın Anayasasından, iktidarına kadar Iraklının bir fonksiyonu olmuş mudur? Talabani’yi kim Cumhurbaşkanı makamına çıkarmıştır? Anayasa’ya “bölgesel Hükümetin” vakti geldiğinde bağımsızlığını ilân edebileceği maddesini kim ekletmiştir?
Talabani’yi Cumhurbaşkanı yapan da Amerika’dır, PKK yı oluşturanda. Bu tez yanlış olmuş olsa idi, Washington’un tüm raporlarında PKK yer almazdı. “PKK"nın Silahsızlandırılması; Hareketinin Sınırlandırılması ve Yeniden Kazandırılması” raporunu hazırlayan Amerika’nın tüm işi “3.000” PKK lının istihdamı mıdır? Bir milyon Iraklıyı katleden Amerika PKK yı yeniden kazanmaya çalışıyor mu? Demek ki gaye başkadır. O gaye de Talabani’nin Ankara’ya ilettiği şu cümle ile anlaşılmaktadır. “Türkiye PKK meselesini ancak Kuzey Irak’taki Kürt yönetimiyle diyaloğa girerek halledebilir.” Tercümesi: Ankara “Kürdistan”ı tanıyarak, PKK dan kurtulur. Bunu duymak için davet edilmedi herhalde Talabani.
* * *
İki yıl öncesine kadar PKK yı terör örgütü kabul etmeyen Batı, bugün o sayfayı kapatmak üzeredir. Bunu yapmadan önce Türkiye’nin “resmen”, “Sözde oluşumu” tanımasını istemektedir. Bu konu son dönemde giderek artan dozda, önümüze çıkar olmuştur. “Kürt Sorununu” kabul et ve “Kürdistan”ı tanı emri vardır.
“Koordinatör” oyununu tutmayınca, bir şekilde Irak ile bir araya gelmemizi sağlayıcı başka formüller arandı. Eylül 2007 de Irak ile antlaşma imzalandı. Bizden istenen “Bölgesel Hükümet” ile aynı masaya oturmamızdır. Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği (IKYB) Lideri iken Irak Cumhurbaşkanı yapılmasının altında yatan budur. Bölgesel hükümet ile görüşmeyen Türkiye’ye Kürt kökenli Irak Cumhurbaşkanı seçeneği sunulmuştur.
Bölgesel oyunların Türkiye ayağının kimler olduğunu söylemeye sanırım gerek yoktur. BOP eş başkanı, Amerika’nın bölgesel stratejilerinin Türkiye menfaati ile çakıştığını söyleyen bir Cumhurbaşkanı ile en üst düzeyde ilişki kurulmuştur. Dış İşleri Bakanı Babacan 'Talabani'nin önerisini değerlendireceğiz' demiştir .
Nedir Talabani’nin önerisi?
“Türkiye ile Irak arasında dar değil genel anlamda bir işbirliği ve diyalog sürecinin başlatılması ve bununla ilgili belli aralıklarla bir araya gelecek bir heyet oluşturulması.” ( 8 Mart 2008- Star)
Bahsi geçen işbirliği ve diyalog nasıl kurulacaktır? Bugün Talabani gelecek, yarın Gül gidecek derken bir zaman sonra işe “Bölgesel Kürt Hükümeti” de dâhil olacaktır. İşi gevşetmeye çalışıyorlar. Talabani’nin önerisini değerlendirmekten bahseden Babacan, Irak ile“İşbirliği ve diyalog” söyleminden yeni mi haberdar olmuştur? ABD son iki yıldır bu kapsamda çalışmalar yapmıyor mu?
Kürt çetelerinin Ankara’ya davet edilmesi, “Kürt sorununun” çözümünün daha sık dillendirildiği bu günlerde o şehit yakınının ne kadar doğru söylediği daha çok ortaya çıkıyor. “ PKK’yı dağda aramayın”. Hatta “sınır ötesinde” de aramamak gerekir. Son beş yılda getirilmek istendiğimiz nokta DTP lilerin “ayrı bayrak, ayrı millet” özlemidir. Türk devletinin topraklarını bölmeye dönük bu söylemi barışla bir araya getirmek isteyenleri, PKK lıları “Kürt asîsi” sınıfına yükseltenleri ibretle izliyoruz.
* * *
Başbakan Erdoğan harekât başladıktan bir hafta sonra “Ulusa Seslenme” gereği duyduğu saatlerde TSK i çoktan çekilmişti. Kara Harekâtı bittikten sonra yaptığı konuşmada:
“Terör örgütünün oradaki varlığının ilişkilerimizi zehirlemesine izin vermemeliyiz” diyordu. Terör örgütünü topraklarında barındıran Irak’tır. Türkiye ile iyi ilişki kurmak isteyen bir devlet PKK ya arka çıkmaz. İlişkiyi zehirleyen Talabani-Barzani’nin tavırlarıdır. Tek taraflı iyi niyet olur mu?
BOP eş başkanı ne yazık ki “etnik” takıntısını bu konuşmasında da göstermiştir.
“Düşüncelerimiz, etnik kökenlerimiz, yaşam biçimlerimiz farklılıklar gösterebilir.”
Kara harekâtı ile “etnik köken farklılığının” ne ilgisi var? Türkiye 24 yıldır terörle mücadele eden bir ülkedir. Sınır ötesi “etnik köken “farklılığı sebebi ile yapılmış gibi talihsiz bir anlayışa varılır bu beyandan sonra. Böylesine önemli bir dönemde “farklılıkları” öne çıkararak, birlik sağlanabilir mi? Etnik kökeniniz farklıdır ama gelin bir olalım anlayışı ile son beş yıldır gelinen nokta, “federasyon” talebidir.
Talabani’nin Ankara’ya daveti bir tabuyu yıkmıştır.
Bundan sonra gelişmeler daha hızlı olacaktır. Haini dağda aramayı bırakmanın tam da sırasıdır.
* * *
Cumhuriyetin merkezinden, kurumlar İstanbul’a taşınma hazırlığında. Başbakan Erdoğan Dolmabahçe Sarayına yerleşti. Sırada Abdullah Gül var. Onun içinde Yıldız Sarayı hazırlanıyormuş.
Osmanlı Devletinin son günleri demiştik ya, İstanbul’a taşınarak saraya yerleşmenin adımları bundan atılıyor.