Türkiye kriz mimarı CHP'den kurtulacak

işin derinine bakılırsa chp gerçekten milli politikaların en büyük uygulayıcısı ve tayyip erdoğanın ve partisini en büyük koruyucusudur.chp tabanı gereği yıllarca iktidara gelememiştir fakat deniz baykal hiçbir iktidarın yapamadığı kadar icraatlar yaparak ülkemizi birçok kaostan kurtarmıştır.örneğin ırak tezkeresi,1 mart tezkeresinin geçmemesi,kemal dervişin safdışı bırakılması ve tayyip erdoğanın milletvekili olması gibi birçok konuda deniz baykal büyük liderlik örneği göstermiştir.
bakmayın siz başbakanın chp ye yüklenmesine asıl yüklendiği kesimler çok açıktır.ve bunlarda içimizdeki işbirlikçilerdir.bunu chp ye yüklenerek yapması ise chp tabanının çoğunun dünya siyonizmine sırtını dayamış unsurlardan oluşmasıdır.bana öyle geliyor..
 
işin derinine bakılırsa chp gerçekten milli politikaların en büyük uygulayıcısı ve tayyip erdoğanın ve partisini en büyük koruyucusudur.chp tabanı gereği yıllarca iktidara gelememiştir fakat deniz baykal hiçbir iktidarın yapamadığı kadar icraatlar yaparak ülkemizi birçok kaostan kurtarmıştır.örneğin ırak tezkeresi,1 mart tezkeresinin geçmemesi,kemal dervişin safdışı bırakılması ve tayyip erdoğanın milletvekili olması gibi birçok konuda deniz baykal büyük liderlik örneği göstermiştir.
bakmayın siz başbakanın chp ye yüklenmesine asıl yüklendiği kesimler çok açıktır.ve bunlarda içimizdeki işbirlikçilerdir.bunu chp ye yüklenerek yapması ise chp tabanının çoğunun dünya siyonizmine sırtını dayamış unsurlardan oluşmasıdır.bana öyle geliyor..

Ne alaka şuna oradan CHP'Yİ çıkartıp AKP'yi oturtsak daha anlamlı olur.BOP eşbaşkanı kim?ABD ve İsrail'le kim içli dışlı?Dinler arası diyalog'un fikir babaları,Vatikan, ABD ve İsrail'se Türkiye tarafı uygulayıcısı Fethullah Gülen hangi partiyi destekliyor?Bunada CHP deme sakın.
 
g.haneli kınya yak ama biz referandumu neden istemedik biliyomusun çünkü binlerce dolar gidecek bunun için bu para senden benden bütün herkesin cebinden gidiyo konuşurken iii düşün bence bir yerin politika agzından konuşma anladın mı ?
 
herkes konuşurken hattini bilsin bu ülkede kemalizm unsurları yok edilemez geregi neyse yaparız iii anlayın bunu akpliler
 
herkes konuşurken hattini bilsin bu ülkede kemalizm unsurları yok edilemez geregi neyse yaparız iii anlayın bunu akpliler

Ya şu ikide bir kemalizm den demvuran arkadaşlar şu kemalizmin ne olduğunu anlatsa da bizde öğrensek .Eminim ki kendileri bile bilmiyordur
 
ben iki tarafıda savunmam ama buna bir açıklık getirmek gerek diyede düşünüyorum rte nincesareti varsa çıksın tv ye canlı yayında tartışsın akp yi savunan arkadaşlar bu konuyu hiç düşündünüzmü bu şahıs niye canlı yayında cıkıp deniz baykal ile tartışmıyor bunada bi cevap verin bari...
 
ben iki tarafıda savunmam ama buna bir açıklık getirmek gerek diyede düşünüyorum rte nincesareti varsa çıksın tv ye canlı yayında tartışsın akp yi savunan arkadaşlar bu konuyu hiç düşündünüzmü bu şahıs niye canlı yayında cıkıp deniz baykal ile tartışmıyor bunada bi cevap verin bari...

seninde söylediğine bak arkadaşım.başbakanımızın karşısında konuşacak kapasitede kim var ki onları muhatap alsın da konuşsun.
 
sen kemalizm mi bilmedigin gibi tarihimizide bilmiyosun arkdaşın dediği gibi şu ana kadar ögrenemediysen bundan sonra ögrenme senin gibilerin kemalizm kelimesini sölemesi zaten kavramı pisletirdi g.haneli inandıgın kafa yapında devam ettt.
 
sen kemalizm mi bilmedigin gibi tarihimizide bilmiyosun arkdaşın dediği gibi şu ana kadar ögrenemediysen bundan sonra ögrenme senin gibilerin kemalizm kelimesini sölemesi zaten kavramı pisletirdi g.haneli inandıgın kafa yapında devam ettt.
ya bukadar çok ahkam kesiyorsunuzda ee söyleyin bakalım neymiş kemalizm.bırakın şimdi biliyyağaına yatarak yüksek perdeden edebiyat parçalamayı şimdi .sen bi söyle bakalım gerçekten senin haberin varmı kemalizmden
 
var ama bizde söz birkere sölenir senin gibiler o kelimeyi agzına almasın dedim ya ben kendimi biliyorum kendimi kendime kanıtlamama gerek yok.Allah kimseyi sizin gibilerin eline düşürmesin.biz düştük bir sefer napalım ama dogru yol elbet anlaşılacaktır.
 
var ama bizde söz birkere sölenir senin gibiler o kelimeyi agzına almasın dedim ya ben kendimi biliyorum kendimi kendime kanıtlamama gerek yok.Allah kimseyi sizin gibilerin eline düşürmesin.biz düştük bir sefer napalım ama dogru yol elbet anlaşılacaktır.

Ya sen şuan ben bilmiyorum desene.bu kemalizm edebiyatı yapan kime sorduysam hep aynı taktik söylemenin anlamı yok falan bilmiyorsunuz işte
 
ben kendimi biliyorum aslanım sen kendini kasma kimseyi bilmedigi bir konuda aydınlatmak zorunda degilim ama ben kemalizm i kendime göre yorumlamış ve o dogrultuda giden bir insanım inan yazışma degil de karşılıklı konuşma olsa seni alaşa ederim ama sen şimdi konuşsak kelimeleride anlamazsın sen kendi yolunda devam et g.haneli
 
ben kendimi biliyorum aslanım sen kendini kasma kimseyi bilmedigi bir konuda aydınlatmak zorunda degilim ama ben kemalizm i kendime göre yorumlamış ve o dogrultuda giden bir insanım inan yazışma degil de karşılıklı konuşma olsa seni alaşa ederim ama sen şimdi konuşsak kelimeleride anlamazsın sen kendi yolunda devam et g.haneli


arkadaşım kendini kasmana gerek yok bilmiyorsan şayet google dan "kemalizm nedir"yaz orardan bir bölüm al yaz.bu kadar basit :)
 
Cumhurbaşkanın millet tarafından seçilmesiini çok doğru buluyorum.Artık Türkiyede her dönem yaşanan Cumhurbaşkanlığı krizleri yaşanmayacak.Geçmişte cumhurbaşkanıolmak isteyen adayların kafalarına silah dayandı bu ülkede.meclisin üsütünde askeri uçaklar uçturuldu .işte bu yüzden bu saçmalıklar artık son bulacak. Ama başta krizden beslenen CHP bu referanduma karşı çıkıyor.Çünkü bu konunun artık kriz meselesi olmayacağını onların moralini bozuyor.
 
Ya şu ikide bir kemalizm den demvuran arkadaşlar şu kemalizmin ne olduğunu anlatsa da bizde öğrensek .Eminim ki kendileri bile bilmiyordurya bukadar çok ahkam kesiyorsunuzda ee söyleyin bakalım neymiş kemalizm.bırakın şimdi biliyyağaına yatarak yüksek perdeden edebiyat parçalamayı şimdi .sen bi söyle bakalım gerçekten senin haberin varmı kemalizmden

-madem bu yaşa geldin ot gibi yaşayıpta Atamızı anlayamadın yazıklar olsunn... kemalizim (dier adı da atatürkçülüktürr) ...ilkeleri üzerine az bi yazı aktaracağımm çünkü atamızı anlatmaya forum yetmezzz....şimdi belki yazıyı bile okumadan çamur atacaksın çünkü senin maksadın öğrenmek değil Atatürk çüleri aşşağılamaktırr...

ATATÜRK ÇÜYÜM ÇÜNKÜ:
Atatürk'ün hayatı boyunca inandığı ve aşama aşama ulaştığı cumhuriyet, daha sonraki devrimlerin gerçekleşme koşulunu da yaratmıştır. Yani Atatürk'ün düşüncesinde cumhuriyet, padişahlığı yıkan ve yerine geçen, siyasal işlevi dışında, yeni Türkiye'yi oluşturacak bir dizi devrimlerinde gerçekleştirileceği, toplumsal yanı ile de yer tutmaktadır. "Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamıyla çağdaş ve bütün anlam ve biçimiyle uygar bir toplum haline getirmektir. Devrimlerimizin asıl ilkesi budur"
Atatürk "Her terakkinin ve kuruluşun anası hürriyettir" derken cumhuriyeti özgürlük ilkesine dayandırmaktadır. Bu ilke siyasal anlamda karşılığını demokrasi olarak bulmakta ve cumhuriyetin esas unsurlarından birini oluşturmaktadır.
Atatürk "Özgürlüğün de, adaletin de dayanak noktası ulusal egemenliktir" diyerek cumhuriyetin esas unsurlarından ulusal egemenlik ilkesini belirlemektedir. Atatürk'ün ulusal egemenlik ve demokrasi ilkelerine dayandırdığı cumhuriyet düzenine ilişkin düşüncesini en özlü biçimde şu cümlede görebiliriz:
"Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. İcra kudreti, tesri-i selahiyeti milletin yegane mümessili olan mecliste tecelli ve temerküz etmiştir. Bu iki kelimeyi bir kelimede hülasa etmek kâbildir:

ATATÜRKÇÜYÜM ÇÜNKÜ:
Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki batılılaşma hareketleri sırasında aydın kesimde beliren; din işleri ile devlet işlerinin ayrı tutulması, biçiminde özetlenebilecek laik anlayışı, bu hareketlerle ilgilenen Atatürk'ü de etkilemiştir. Bunun üzerine Atatürk din olgusunu çağdaş bir anlayışla belirlemiştir.
"Din bir vicdan sorunudur. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karsı değiliz. Biz sadece, din işlerini devlet ve ulus işleriyle karıştırmamaya çalışıyoruz."
Türkiye Cumhuriyeti'nde herkes, Allah'ına istediği gibi ibadet eder. Hiç kimseye dini fikirlerinden dolayı, bir şey yapılamaz. Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi dini yoktur.
"Din ve mezhep, herkesin vicdanına kalmış bir iştir. Hiç kimse, hiç bir kimseyi ne bir din, ne de bir mezhep kabulüne zorlayabilir. Din ve mezhep, hiç bir zaman, siyaset aracı olarak kullanılamaz.
Ancak laik devlet uygulaması, Türkiye'de bir çok tartışmalara, çok defa yanlış anlaşılıp yanlış yorumlamalara konu olmuştur. Bilerek ya da bilmeyerek, bilinçli ya da bilinçsiz Atatürk'e ve Atatürkçülüğe hep bu çizgiden saldırılmıştır. Bu nedenle de laiklik ve laik devlet düzeni, Türkiye'mizde geç ve güç anlaşılan ve en zor benimsenen devrim olmuştur. Ve hatta halen bazı kendini bilmez şahıslar, saldırılarına devam etmekte ve dini siyasi amaçla kullanmaya çalışmaktadırlar.

ATATÜRKÇÜYÜM ÇÜNKÜ:
Bu ilkenin de kökeni Osmanlı imparatorluğunun son dönemlerinde ortaya çıkan batılılaşma hareketlerine dayanır. Bu hareketlere tepki olarak beliren Milliyetçilik düşüncesinin aydın kesimdeki savunucuları arasında Mustafa Kemal'de vardı. Özellikle, Namık Kemal, Mehmet Emin Yurdakul, Ziya Gökalp gibi yazarların düşüncelerini benimseyen Atatürk'ün, tarihsel gerçeklerden kaynaklanan şu sözleri o dönemi yansıtır. "Özellikle bizim ulusumuz, ulusal anlayışa sırt çevirmenin çok acı cezalarını gördü. Osmanlı İmparatorluğu içindeki çeşitli topluluklar, hep ulusal ilkelere sarılarak, ulusçu ilkenin gücüne dayanarak kendilerini kurtardılar. Biz ne olduğumuzu sopa ile içlerinden kovulunca anladık. Gücümüzü yitirdiğimiz anda, bizi aşağıladılar, küçük gördüler. Anladık ki, suçumuz kendimizi unutmamızmış. "
Atatürk'ün Milliyetçilik ilkesi ulusal kişilik ve benlik duygusunun ifadesidir. Bir ulusun diğer uluslara bakarak, doğal ve kazanılmış özel karakterlere sahip olması, diğer uluslardan farklı bir varlık meydana getirmesi, genellikle onlardan ayrı olarak onlara paralel gelişmeye çalışması anlayışına milliyetçilik ilkesi denir.
"Türk ulusunun yönetiminde ve korunmasında, ulusal birlik, ulusal duygu, ulusal kültür en yüksekte göz diktiğimiz ülküdür" derken de ön plana çıkarılan Ulus kavramıdır. Bu kavram her koşulda vurgulanmış, tüm eylemlerde ulus dayanak alınarak, sonuç-başarı ulusa mal edilmiş, odak noktası olarak "Ulus" kavramı benimsenmiştir.
Atatürk'ün Milliyetçiliği aynı zamanda geniş bir hoşgörüye de sahiptir.
"Gerçi, bize ulusçu derler ama biz öyle ulusçularız ki bizimle işbirliği yapan tüm uluslara saygı gösteririz. Onların bütün ulusal gereklerini tanırız. Bizim ulusçuluğumuz, herhalde, bencil ve kendini beğenmiş bir ulusçuluk değildir.

ATATÜRKÇÜYÜM ÇÜNKÜ:
Kurtuluş Savaşı, ulusal niteliği gereği, tek bir sınıfa ya da gruba dayanmayıp, toplumun tüm kesimlerini içine alan geniş ittifakın ürünü olarak kazanılmıştır. Bu nedenle Atatürk'ün halkçılık ilkesi kaynağını kurtuluş mücadelesinde bulmuştur.
"Bizim halkımız, yararları birbirinden ayrılır sınıflar halinde değil, tersine varlığı ve gayretleri birbirine gerekli olan sınıflardan oluşur. Bu dakikada dinleyenlerim, çiftçilerdir, sanatkarlardır, tüccarlardır ve işçilerdir. Bunların hangisi, ötekisinin karşısında olabilir. Çiftçilerin, sanatkarlara; sanatkarların çiftçilere ve çiftçinin, tüccara ve bunların hepsinin, ötekine ve işçiye ihtiyacı olduğunu kim yalanlayabilir?"
Halkçılık; cumhuriyetçilik ilkesinin içerdiği demokratik özgürlükçü, çoğulcu yönetimin yasalardaki bir hak olmaktan çıkarılıp, işlerliğe kavuşturulmasını; yönetimde, siyasada, kalkınmada, gelirlerin dağılımında, devlet ve ulus imkanlarının kullanılmasında halk yararının gözetilmesini amaçlar. Bu amaç doğrultusunda devleti, önlemler almak, yasalar çıkarmak, düzenlemelere gitmek, engelleri ortadan kaldırmakla görevli kılar."

ATATÜRKÇÜYÜM ÇÜNKÜ:
Türkiye'nin ekonomik konulara ilişkin sorunlarını düzenlemek amacıyla 17.2.1923 tarihinde toplanan İzmir İktisat Kongresi'nde açılış konuşmasını yapan M. Kemal; ülkenin imparatorluk döneminden devraldığı sorunları ve çözüm aşamasındaki dikkate alınacak ilkeleri belirlerken, ulusun tüm bireylerinin ve olanaklarının kalkınma için, bir program çerçevesinde seferber edilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Ekonomik kalkınmayı, çok kısa zamanda kalkınmayı öngören Atatürk buna uygun olarak Devletçilik ilkesini benimsemiştir. Bu takdirde karşı karşıya kalınacak güçlük şudur: "Devletle bireyin karşılıklı faaliyet alanlarını ayırmak..." İlke olarak devlet, bireyin yerini almamalıdır. Fakat bireyin gelişmesi için, genel şartları göz önünde bulundurmalıdır. Bir de bireyin kişisel faaliyeti, ekonomik kalkınmanın asıl kaynağı olarak kalmalıdır...
Devletle birey, birbirine karşı değil, birbirinin tamamlayıcısıdır." Devletçilik ülkenin içinde bulunduğu koşullar nedeniyle zorunlu bir gereksinimdir. Başarılı olması için akılcı ve özverili bir çalışma gerekliydi. Özellikle Birinci ve İkinci Sanayi Planları, uygulamada önemli yatırımların gerçekleştirilmesini sağladı. "
Bizim izlemeyi uygun gördüğümüz devletçilik kişisel gayret ve faaliyeti esas tutmakla beraber, mümkün olduğu kadar az zaman içinde, ulusu refaha ve ülkeyi bayındırlığa eriştirebilmek için, ulusun genel ve yüksek yararlarının gerektirdiği işlerde özellikle ekonomik alanda, devleti doğrudan ilgili kılmaktır."
Devletçilik ilkesi Türkiye'nin ihtiyaçlarından doğmuş ve o dönem için Türkiye'ye özgü bir sistem olup, devletle bireyin birbirine karşı değil, birbirini bütünleyici olması nedeniyle de dönemindeki ekonomik sistemlerden ayrılmaktadır.

ATATÜRKÇÜYÜM ÇÜNKÜ:
Ulusal Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra demode olmuş geleneklere dönerek, onlara bağlı kalarak kendilerini gelişmiş ulusların sömürüsüne bırakan uluslar, geri kalmışlıktan kurtulamazlar“ düşüncesini anlamak gerekir. Özgürlüğüne ve bağımsızlığına kavuşan uluslar, kendi geleceklerinin sorumluluklarını kendileri taşıyacaklardır. Bu uluslar, kendi istekleriyle, kendi güçleriyle kendilerini her alanda yenileme yollarını bulmak zorundadırlar.

Türk devrimi, kaynağını şiddetten almayan, zorbalıktan almayan bir devrimdir. 1789 ve 1917 devrimlerinin temelinde şiddet vardır. Atatürk, bundan kaçınmak için çok büyük gayret sarfetmiş ve başarmıştır. Buna karşın, Türkiye’de 1920‘lerde ve 1930‘larda yapılan devrimler büyük çapta devrimlerdir ve tarihte çok önemli bir yer tutmaktadırlar.

Bu ilkenin son ilke olarak alınmasının nedeni kavramsal bir özellikten kaynaklanmaktadır: Türk devrimi, daha önceleri yapılmış olan Fransız ve Rus devrimlerinde olduğu gibi, sadece (ulusçuluk, Cumhuriyet ya da iktisadiyat gibi) siyasî açıdan değerlendirilmemelidir. Diğer ilkeler de dikkate alınarak, sürekli devrimin her alanda geçerli olmasını mümkün kılacak bir devrimler bütününden sözetmek yerinde olacaktır. (Atatürk, bütün başarılarının kaynağının Türk ulusu olduğuna inanan bir devlet adamıydı. O, „devrimler“ yerine „Türk Devrimi“ denmesini istemiştir.)

Osmanlı zamanındaki katı kuralcılık karşısında, özellikle devletçilik ilkesinde görüldüğü gibi, çağın gerektirdiği ölçüde geliştirici önlemlerin alınması gereklidir.
Devrimcilik ilkesinin gösterdiği ana hedeflerden birisi de, Türkiye’nin çağdaş ulusların düzeyine çıkarılmasıdır. Aynı zamanda, bireyin özgürlüğü ve mutluluğu konusundaki gelişmeler Türk ulusunun yaşamına da geçirilmelidir. Atatürk bu konuda şunu söylüyor: „Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı, Türkiye halkını, tamamen yeni ve bütün anlam ve biçimleriyle uygar bir sosyal toplum durumuna ulaştırmaktır. Devrimlerimizin asıl amacı budur.“ , „ Ülke mutlaka çağdaş, uygar ve yepyeni bir ülke olacaktır.“.......
 
seninde söylediğine bak arkadaşım.başbakanımızın karşısında konuşacak kapasitede kim var ki onları muhatap alsın da konuşsun.

dogru diyosun başbakanın yaptığı gafları yapmaya kimsenin kapasitesi yetmez...
 
-madem bu yaşa geldin ot gibi yaşayıpta Atamızı anlayamadın yazıklar olsunn... kemalizim (dier adı da atatürkçülüktürr) ...ilkeleri üzerine az bi yazı aktaracağımm çünkü atamızı anlatmaya forum yetmezzz....şimdi belki yazıyı bile okumadan çamur atacaksın çünkü senin maksadın öğrenmek değil Atatürk çüleri aşşağılamaktırr...

ATATÜRK ÇÜYÜM ÇÜNKÜ:
Atatürk'ün hayatı boyunca inandığı ve aşama aşama ulaştığı cumhuriyet, daha sonraki devrimlerin gerçekleşme koşulunu da yaratmıştır. Yani Atatürk'ün düşüncesinde cumhuriyet, padişahlığı yıkan ve yerine geçen, siyasal işlevi dışında, yeni Türkiye'yi oluşturacak bir dizi devrimlerinde gerçekleştirileceği, toplumsal yanı ile de yer tutmaktadır. "Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamıyla çağdaş ve bütün anlam ve biçimiyle uygar bir toplum haline getirmektir. Devrimlerimizin asıl ilkesi budur"
Atatürk "Her terakkinin ve kuruluşun anası hürriyettir" derken cumhuriyeti özgürlük ilkesine dayandırmaktadır. Bu ilke siyasal anlamda karşılığını demokrasi olarak bulmakta ve cumhuriyetin esas unsurlarından birini oluşturmaktadır.
Atatürk "Özgürlüğün de, adaletin de dayanak noktası ulusal egemenliktir" diyerek cumhuriyetin esas unsurlarından ulusal egemenlik ilkesini belirlemektedir. Atatürk'ün ulusal egemenlik ve demokrasi ilkelerine dayandırdığı cumhuriyet düzenine ilişkin düşüncesini en özlü biçimde şu cümlede görebiliriz:
"Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. İcra kudreti, tesri-i selahiyeti milletin yegane mümessili olan mecliste tecelli ve temerküz etmiştir. Bu iki kelimeyi bir kelimede hülasa etmek kâbildir:

ATATÜRKÇÜYÜM ÇÜNKÜ:
Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki batılılaşma hareketleri sırasında aydın kesimde beliren; din işleri ile devlet işlerinin ayrı tutulması, biçiminde özetlenebilecek laik anlayışı, bu hareketlerle ilgilenen Atatürk'ü de etkilemiştir. Bunun üzerine Atatürk din olgusunu çağdaş bir anlayışla belirlemiştir.
"Din bir vicdan sorunudur. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karsı değiliz. Biz sadece, din işlerini devlet ve ulus işleriyle karıştırmamaya çalışıyoruz."
Türkiye Cumhuriyeti'nde herkes, Allah'ına istediği gibi ibadet eder. Hiç kimseye dini fikirlerinden dolayı, bir şey yapılamaz. Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi dini yoktur.
"Din ve mezhep, herkesin vicdanına kalmış bir iştir. Hiç kimse, hiç bir kimseyi ne bir din, ne de bir mezhep kabulüne zorlayabilir. Din ve mezhep, hiç bir zaman, siyaset aracı olarak kullanılamaz.
Ancak laik devlet uygulaması, Türkiye'de bir çok tartışmalara, çok defa yanlış anlaşılıp yanlış yorumlamalara konu olmuştur. Bilerek ya da bilmeyerek, bilinçli ya da bilinçsiz Atatürk'e ve Atatürkçülüğe hep bu çizgiden saldırılmıştır. Bu nedenle de laiklik ve laik devlet düzeni, Türkiye'mizde geç ve güç anlaşılan ve en zor benimsenen devrim olmuştur. Ve hatta halen bazı kendini bilmez şahıslar, saldırılarına devam etmekte ve dini siyasi amaçla kullanmaya çalışmaktadırlar.

ATATÜRKÇÜYÜM ÇÜNKÜ:
Bu ilkenin de kökeni Osmanlı imparatorluğunun son dönemlerinde ortaya çıkan batılılaşma hareketlerine dayanır. Bu hareketlere tepki olarak beliren Milliyetçilik düşüncesinin aydın kesimdeki savunucuları arasında Mustafa Kemal'de vardı. Özellikle, Namık Kemal, Mehmet Emin Yurdakul, Ziya Gökalp gibi yazarların düşüncelerini benimseyen Atatürk'ün, tarihsel gerçeklerden kaynaklanan şu sözleri o dönemi yansıtır. "Özellikle bizim ulusumuz, ulusal anlayışa sırt çevirmenin çok acı cezalarını gördü. Osmanlı İmparatorluğu içindeki çeşitli topluluklar, hep ulusal ilkelere sarılarak, ulusçu ilkenin gücüne dayanarak kendilerini kurtardılar. Biz ne olduğumuzu sopa ile içlerinden kovulunca anladık. Gücümüzü yitirdiğimiz anda, bizi aşağıladılar, küçük gördüler. Anladık ki, suçumuz kendimizi unutmamızmış. "
Atatürk'ün Milliyetçilik ilkesi ulusal kişilik ve benlik duygusunun ifadesidir. Bir ulusun diğer uluslara bakarak, doğal ve kazanılmış özel karakterlere sahip olması, diğer uluslardan farklı bir varlık meydana getirmesi, genellikle onlardan ayrı olarak onlara paralel gelişmeye çalışması anlayışına milliyetçilik ilkesi denir.
"Türk ulusunun yönetiminde ve korunmasında, ulusal birlik, ulusal duygu, ulusal kültür en yüksekte göz diktiğimiz ülküdür" derken de ön plana çıkarılan Ulus kavramıdır. Bu kavram her koşulda vurgulanmış, tüm eylemlerde ulus dayanak alınarak, sonuç-başarı ulusa mal edilmiş, odak noktası olarak "Ulus" kavramı benimsenmiştir.
Atatürk'ün Milliyetçiliği aynı zamanda geniş bir hoşgörüye de sahiptir.
"Gerçi, bize ulusçu derler ama biz öyle ulusçularız ki bizimle işbirliği yapan tüm uluslara saygı gösteririz. Onların bütün ulusal gereklerini tanırız. Bizim ulusçuluğumuz, herhalde, bencil ve kendini beğenmiş bir ulusçuluk değildir.

ATATÜRKÇÜYÜM ÇÜNKÜ:
Kurtuluş Savaşı, ulusal niteliği gereği, tek bir sınıfa ya da gruba dayanmayıp, toplumun tüm kesimlerini içine alan geniş ittifakın ürünü olarak kazanılmıştır. Bu nedenle Atatürk'ün halkçılık ilkesi kaynağını kurtuluş mücadelesinde bulmuştur.
"Bizim halkımız, yararları birbirinden ayrılır sınıflar halinde değil, tersine varlığı ve gayretleri birbirine gerekli olan sınıflardan oluşur. Bu dakikada dinleyenlerim, çiftçilerdir, sanatkarlardır, tüccarlardır ve işçilerdir. Bunların hangisi, ötekisinin karşısında olabilir. Çiftçilerin, sanatkarlara; sanatkarların çiftçilere ve çiftçinin, tüccara ve bunların hepsinin, ötekine ve işçiye ihtiyacı olduğunu kim yalanlayabilir?"
Halkçılık; cumhuriyetçilik ilkesinin içerdiği demokratik özgürlükçü, çoğulcu yönetimin yasalardaki bir hak olmaktan çıkarılıp, işlerliğe kavuşturulmasını; yönetimde, siyasada, kalkınmada, gelirlerin dağılımında, devlet ve ulus imkanlarının kullanılmasında halk yararının gözetilmesini amaçlar. Bu amaç doğrultusunda devleti, önlemler almak, yasalar çıkarmak, düzenlemelere gitmek, engelleri ortadan kaldırmakla görevli kılar."

ATATÜRKÇÜYÜM ÇÜNKÜ:
Türkiye'nin ekonomik konulara ilişkin sorunlarını düzenlemek amacıyla 17.2.1923 tarihinde toplanan İzmir İktisat Kongresi'nde açılış konuşmasını yapan M. Kemal; ülkenin imparatorluk döneminden devraldığı sorunları ve çözüm aşamasındaki dikkate alınacak ilkeleri belirlerken, ulusun tüm bireylerinin ve olanaklarının kalkınma için, bir program çerçevesinde seferber edilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Ekonomik kalkınmayı, çok kısa zamanda kalkınmayı öngören Atatürk buna uygun olarak Devletçilik ilkesini benimsemiştir. Bu takdirde karşı karşıya kalınacak güçlük şudur: "Devletle bireyin karşılıklı faaliyet alanlarını ayırmak..." İlke olarak devlet, bireyin yerini almamalıdır. Fakat bireyin gelişmesi için, genel şartları göz önünde bulundurmalıdır. Bir de bireyin kişisel faaliyeti, ekonomik kalkınmanın asıl kaynağı olarak kalmalıdır...
Devletle birey, birbirine karşı değil, birbirinin tamamlayıcısıdır." Devletçilik ülkenin içinde bulunduğu koşullar nedeniyle zorunlu bir gereksinimdir. Başarılı olması için akılcı ve özverili bir çalışma gerekliydi. Özellikle Birinci ve İkinci Sanayi Planları, uygulamada önemli yatırımların gerçekleştirilmesini sağladı. "
Bizim izlemeyi uygun gördüğümüz devletçilik kişisel gayret ve faaliyeti esas tutmakla beraber, mümkün olduğu kadar az zaman içinde, ulusu refaha ve ülkeyi bayındırlığa eriştirebilmek için, ulusun genel ve yüksek yararlarının gerektirdiği işlerde özellikle ekonomik alanda, devleti doğrudan ilgili kılmaktır."
Devletçilik ilkesi Türkiye'nin ihtiyaçlarından doğmuş ve o dönem için Türkiye'ye özgü bir sistem olup, devletle bireyin birbirine karşı değil, birbirini bütünleyici olması nedeniyle de dönemindeki ekonomik sistemlerden ayrılmaktadır.

ATATÜRKÇÜYÜM ÇÜNKÜ:
Ulusal Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra demode olmuş geleneklere dönerek, onlara bağlı kalarak kendilerini gelişmiş ulusların sömürüsüne bırakan uluslar, geri kalmışlıktan kurtulamazlar“ düşüncesini anlamak gerekir. Özgürlüğüne ve bağımsızlığına kavuşan uluslar, kendi geleceklerinin sorumluluklarını kendileri taşıyacaklardır. Bu uluslar, kendi istekleriyle, kendi güçleriyle kendilerini her alanda yenileme yollarını bulmak zorundadırlar.

Türk devrimi, kaynağını şiddetten almayan, zorbalıktan almayan bir devrimdir. 1789 ve 1917 devrimlerinin temelinde şiddet vardır. Atatürk, bundan kaçınmak için çok büyük gayret sarfetmiş ve başarmıştır. Buna karşın, Türkiye’de 1920‘lerde ve 1930‘larda yapılan devrimler büyük çapta devrimlerdir ve tarihte çok önemli bir yer tutmaktadırlar.

Bu ilkenin son ilke olarak alınmasının nedeni kavramsal bir özellikten kaynaklanmaktadır: Türk devrimi, daha önceleri yapılmış olan Fransız ve Rus devrimlerinde olduğu gibi, sadece (ulusçuluk, Cumhuriyet ya da iktisadiyat gibi) siyasî açıdan değerlendirilmemelidir. Diğer ilkeler de dikkate alınarak, sürekli devrimin her alanda geçerli olmasını mümkün kılacak bir devrimler bütününden sözetmek yerinde olacaktır. (Atatürk, bütün başarılarının kaynağının Türk ulusu olduğuna inanan bir devlet adamıydı. O, „devrimler“ yerine „Türk Devrimi“ denmesini istemiştir.)

Osmanlı zamanındaki katı kuralcılık karşısında, özellikle devletçilik ilkesinde görüldüğü gibi, çağın gerektirdiği ölçüde geliştirici önlemlerin alınması gereklidir.
Devrimcilik ilkesinin gösterdiği ana hedeflerden birisi de, Türkiye’nin çağdaş ulusların düzeyine çıkarılmasıdır. Aynı zamanda, bireyin özgürlüğü ve mutluluğu konusundaki gelişmeler Türk ulusunun yaşamına da geçirilmelidir. Atatürk bu konuda şunu söylüyor: „Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı, Türkiye halkını, tamamen yeni ve bütün anlam ve biçimleriyle uygar bir sosyal toplum durumuna ulaştırmaktır. Devrimlerimizin asıl amacı budur.“ , „ Ülke mutlaka çağdaş, uygar ve yepyeni bir ülke olacaktır.“.......
karqta dostum boşuna yazmışsın g.haneli arkadaş bu yazıyı okumayacaktır çünkü okursa dogrunun temelini bulacaktır ve atatürkçülüge çamur atamayacaktır çünkü kendisi bu ülkenin nasıl ve ne şartlarda kimin kurdugunu bilmiyerek ve ülke anayasasının neye dayandıgını bilmeyerek en büyük cahilligi yapmıştır.bu ülkenin g.haneli gibi düşünen kesimi birgün hakkettigi yere düşecek ve dogruları geçte olsa anlayacaktır.
 
Ne alaka şuna oradan CHP'Yİ çıkartıp AKP'yi oturtsak daha anlamlı olur.BOP eşbaşkanı kim?ABD ve İsrail'le kim içli dışlı?Dinler arası diyalog'un fikir babaları,Vatikan, ABD ve İsrail'se Türkiye tarafı uygulayıcısı Fethullah Gülen hangi partiyi destekliyor?Bunada CHP deme sakın.

hayır dediğiniz doğru.bugün bakın mill görüş partisi saadette bile ne sabetayistler var..ama iktidar hakkı olan yüklenebilir bu soysuzlara.bu yüzden chp örneğini verdim..o bop eşbaşkanlığı hikayelerine fazla takılmamak lazım.gerçekten hikaye.
 
Geri
Üst