İSRAİL ile yaşananlar bize bir gerçeği net olarak gösterdi; Ortadoğu’daki yeni denklemde hatta yeni dünya düzenindeki “restleşme sürecinde”; dost ve müttefik diye bir kavram olamaz. Türkiye bu süreçten ders almalı ve en önemlisi “teknolojisini kendi geliştirdiği” araçları kullanarak “savunma politikalarını” oluşturmalı.
Sevgili dostlar, amacı saptırılmasın ve daha net anlaşılsın diye fazla uzatmayacağım, Türk Devleti’ne ve Türk halkına sesleniyorum; kendi silahımızı, kendi uçağımızı, kendi yazılımımızı yapmalıyız! Yapamazsak, sadece konuşur ve asla ama asla “tek uçak” dahi kaldıramayız! Peki ne yapacağız? Büyük rol “devletin”! Devlet gereğini yapsın, maddi kaynakları bu halk fazlasıyla sağlayacaktır! Haydi “Lider olacağız” diyenler, atın bir adım!
Yerim sizin ‘liberalliğinizi’!
BAZILARI var ki, taş üstüne taş koymadan sadece eleştiriyorlar... Bu yazı, “üretmeden” satanlara ve Boğaz kıyısında elinde rakı kadehi yeni bir ekonomi kurup hatta “Kürt açılımı” yapanlara...
Sevgili dostlar, kendini liberal sayan herkes lütfen başlığı okuyup alınmasın. Burada bahsedilen “liberalleşme” ile “laissez faire, laissez passer”yi birbirine karıştırıp, küreselleşmeyi “milli olan her şeyin” yok edilmesi olarak görenler. Hatta bu ağabeyler o kadar kendilerinden eminler ki, “Küreselleşme milli sermayenin tasfiye edilmesi değil, tam tersi güçlenerek dünya kapitalist sistemine adapte edilerek güçlenmesidir” diyenlere “cahil” gözüyle bakıyorlar. Aslında bilmiyorlar ki, devamlı örnek verdikleri AB ülkelerinde belki de sadece adını bilip detayını bilmedikleri özelleştirmeler hiç de onların dediği ve sandığı gibi olmadı.
Sevgili dostlar, gazetelerde sık sık okuyoruz; Türkiye Rusya’nın dahi tamamladığı özelleştirme sürecini tamamlayarak ileri bir adım daha atacakmış!
Ne desem bilmiyorum! Doğru değil, özenerek baktığımız AB ülkelerinin hiçbirinde kamunun elinde bulunan ve yeniden kurulum bedeli çok ağır olduğu için devlet harici kurulması mümkün olmayan kuruluşlar, kontrol dışı kalmadı ve özellikle yabancılara satılmadı. Her zaman örnek aldığımız AB’nin üç devi “küreselleşmeyi” ölümüne özelleştirme ve ne olursa olsun milli olan değerlerin yok edilmesi veya devredilmesi olarak algılamıyorlar. Bize söyledikleri ise çok farklı: “Neyiniz varsa acilen devredin!” Oysa dediğim gibi AB’de durum çok farklı. Yabancı şirketler pusuda bekleyip Türk enerji şirketlerinin hisselerini toplarken, AB ve IMF’nin Türkiye’ye bu konudaki tavsiyesi çok açık: Enerji piyasasını acilen devredin. Oysa yine AB ülkesi olan İtalya’da durum çok farklı şekillenmiş. İtalyan elektrik devi “ENEL” tam bir kaos içinde olduğu son altı yıl içinde “Sat gitsin” metoduyla satılmamış ve çıkarılan yasayla 1999 sonrası elektrik piyasası regüle edilirken şirket de “özerk bir şirket” olacak şekilde yeniden yapılandırılmış. Bu süreç sonunda yapılmaya başlanan halka arzlar hâlâ devam ederken 30 milyar dolara yakın gelir elde edilmiş...
Sonuç: Türk enerji devlerini yabancılara blok halinde satmak ve yerli sermayeyi devre dışı bırakarak Türk halkını sadece tüketici kılmak doğru değil. Türkiye’nin önümüzdeki 10 yıl içinde 100 milyar dolarlık enerji yatırımı yapması gerekli. Yeni yatırımlar için gelecek yabancılara kolaylıklar sağlanabilir ama var olanı devretmek doğru değil. Var olanı devretmek, yenisi gelmediği durumda elinde bulunduranı tekelleştirir.
Son söz: AB’nin çekirdeğini oluşturan ülkelerin hiçbirinde kamu değerlerinin “tek parça” halinde yabancılara devri yok. İlk önce halka arz ediliyor, sonra kontrol yaratamayacak kadar olan kısım yabancılara satılıyor... “Liberalliklerini yediğim herkese” duyurulur!
Türkiye acilen savunma sektöründe büyümeli! - Haberturk.com
Not: Yiğit bulut koyu bir Akp destekçisidir ama buna ragmen vicdan sahibi insandır bu yüzden direk akp yi eleştiremesede konu başlığını farklı atarak bu konuya değinmiştir şimdi o kulaktan dolma bilgilerle özelleştirmeyi savunanlar yani “Liberalliklerini yediğim herkese” sormak isterim hala savunuyormusun özelleştirmeyi veya akp nin yaptıgı yanlışları goruyormusun yoksa recepin dediği gibi gözleri avr görmezler kulakları avr duymazlar ağızları avr konuşmazlar sözü sizler içinmi söylenmiş?
Sevgili dostlar, amacı saptırılmasın ve daha net anlaşılsın diye fazla uzatmayacağım, Türk Devleti’ne ve Türk halkına sesleniyorum; kendi silahımızı, kendi uçağımızı, kendi yazılımımızı yapmalıyız! Yapamazsak, sadece konuşur ve asla ama asla “tek uçak” dahi kaldıramayız! Peki ne yapacağız? Büyük rol “devletin”! Devlet gereğini yapsın, maddi kaynakları bu halk fazlasıyla sağlayacaktır! Haydi “Lider olacağız” diyenler, atın bir adım!
Yerim sizin ‘liberalliğinizi’!
BAZILARI var ki, taş üstüne taş koymadan sadece eleştiriyorlar... Bu yazı, “üretmeden” satanlara ve Boğaz kıyısında elinde rakı kadehi yeni bir ekonomi kurup hatta “Kürt açılımı” yapanlara...
Sevgili dostlar, kendini liberal sayan herkes lütfen başlığı okuyup alınmasın. Burada bahsedilen “liberalleşme” ile “laissez faire, laissez passer”yi birbirine karıştırıp, küreselleşmeyi “milli olan her şeyin” yok edilmesi olarak görenler. Hatta bu ağabeyler o kadar kendilerinden eminler ki, “Küreselleşme milli sermayenin tasfiye edilmesi değil, tam tersi güçlenerek dünya kapitalist sistemine adapte edilerek güçlenmesidir” diyenlere “cahil” gözüyle bakıyorlar. Aslında bilmiyorlar ki, devamlı örnek verdikleri AB ülkelerinde belki de sadece adını bilip detayını bilmedikleri özelleştirmeler hiç de onların dediği ve sandığı gibi olmadı.
Sevgili dostlar, gazetelerde sık sık okuyoruz; Türkiye Rusya’nın dahi tamamladığı özelleştirme sürecini tamamlayarak ileri bir adım daha atacakmış!
Ne desem bilmiyorum! Doğru değil, özenerek baktığımız AB ülkelerinin hiçbirinde kamunun elinde bulunan ve yeniden kurulum bedeli çok ağır olduğu için devlet harici kurulması mümkün olmayan kuruluşlar, kontrol dışı kalmadı ve özellikle yabancılara satılmadı. Her zaman örnek aldığımız AB’nin üç devi “küreselleşmeyi” ölümüne özelleştirme ve ne olursa olsun milli olan değerlerin yok edilmesi veya devredilmesi olarak algılamıyorlar. Bize söyledikleri ise çok farklı: “Neyiniz varsa acilen devredin!” Oysa dediğim gibi AB’de durum çok farklı. Yabancı şirketler pusuda bekleyip Türk enerji şirketlerinin hisselerini toplarken, AB ve IMF’nin Türkiye’ye bu konudaki tavsiyesi çok açık: Enerji piyasasını acilen devredin. Oysa yine AB ülkesi olan İtalya’da durum çok farklı şekillenmiş. İtalyan elektrik devi “ENEL” tam bir kaos içinde olduğu son altı yıl içinde “Sat gitsin” metoduyla satılmamış ve çıkarılan yasayla 1999 sonrası elektrik piyasası regüle edilirken şirket de “özerk bir şirket” olacak şekilde yeniden yapılandırılmış. Bu süreç sonunda yapılmaya başlanan halka arzlar hâlâ devam ederken 30 milyar dolara yakın gelir elde edilmiş...
Sonuç: Türk enerji devlerini yabancılara blok halinde satmak ve yerli sermayeyi devre dışı bırakarak Türk halkını sadece tüketici kılmak doğru değil. Türkiye’nin önümüzdeki 10 yıl içinde 100 milyar dolarlık enerji yatırımı yapması gerekli. Yeni yatırımlar için gelecek yabancılara kolaylıklar sağlanabilir ama var olanı devretmek doğru değil. Var olanı devretmek, yenisi gelmediği durumda elinde bulunduranı tekelleştirir.
Son söz: AB’nin çekirdeğini oluşturan ülkelerin hiçbirinde kamu değerlerinin “tek parça” halinde yabancılara devri yok. İlk önce halka arz ediliyor, sonra kontrol yaratamayacak kadar olan kısım yabancılara satılıyor... “Liberalliklerini yediğim herkese” duyurulur!
Türkiye acilen savunma sektöründe büyümeli! - Haberturk.com
Not: Yiğit bulut koyu bir Akp destekçisidir ama buna ragmen vicdan sahibi insandır bu yüzden direk akp yi eleştiremesede konu başlığını farklı atarak bu konuya değinmiştir şimdi o kulaktan dolma bilgilerle özelleştirmeyi savunanlar yani “Liberalliklerini yediğim herkese” sormak isterim hala savunuyormusun özelleştirmeyi veya akp nin yaptıgı yanlışları goruyormusun yoksa recepin dediği gibi gözleri avr görmezler kulakları avr duymazlar ağızları avr konuşmazlar sözü sizler içinmi söylenmiş?