Türk Savaşlari Ii

mObİdİk

New member
Katılım
13 Şub 2006
Mesajlar
1,126
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
tozlu raflardan
Çaldıran Savaşı
Tarih: 23 Ağustos 1514
Yer: Çaldıran
Sonuç: Osmanlı zaferi

Taraflar
• Safeviler • Osmanlı İmparatorluğu
Kumandanlar
Şah İsmail Yavuz Sultan Selim
Güçler
80.000 100.000
Kayıplar
Bilinmiyor Bilinmiyor



Çaldıran Savaşı, Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim ile Safevi hükümdarı Şah İsmail arasında 23 Ağustos 1514’te, Van’ın 113 km kuzeyinde, bu günkü Çaldıran ilçesi sınırlarında yer alan Çaldıran Ovası'nda yapılan savaş Yavuz Sultan Selim’in kesin zaferiyle sonuçlandı. yapılan savaş.

Safevi hükümdarı Şah İsmail’in Anadolu’daki Osmanlı sünni yönetimden hoşnutsuz olarak Safevi devletine yakınlaşan Alevi Türkmenlere ve bunların liderlerine yönelik koruma politikası, Avrupa'da değil fakat doğuda rakip arayan ve kendine hedef olarak diğer iki Türk devletini (Safevi ve Memlük) seçen Yavuz Sultan Selim açısından kabul edilemez bir durumdu. Osmanlı Devleti ile Safevi Devleti arasında bir savaş kaçınılmaz olmuştu.

Yavuz Sultan Selim 1512’de tahta çıktığında Safevilerin doğudaki etkisine son vermeyi istiyordu. Yavuz Sultan Selim hazırlıklarını tamamladıktan sonra büyük bir orduyla Mart 1514'te Edirne'den yola çıktı. Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmail arasında ilginç bir mektup düellosunun yaşandığı sefer sırasında Yavuz Sultan Selim mektuplarını Farsça yazmış, Şah İsmail ise Türkçe yanıt vermiştir. Yavuz Sultan Selim’in Anadolu’dan geçerken Safevi yanlısı oldukları gerekçesiyle tahminen 40 bin Alevi Türkmeni öldürtmesi, daha sonra Anadolu’da Celali Ayaklanmaları biçiminde ortaya çıkan huzursuzlukların önemli etkenlerinden biri oldu. Üç ay sonra Eleşkirt'e vardığında Osmanlı askerleri arasında huzursuzluk başlamıştı. Yavuz, askerlerini yatıştırarak ilerlemeyi sürdürdü ve Şah İsmail komutasındaki Safevi ordusuyla Çaldıran Ovası'nda karşılaştı. Her iki ordu da yaklaşık 80-100 bin askerden oluşuyordu.

Burada yapılan meydan savaşı bir gün boyunca sürdü. Osmanlı ordusu, silah donanımı bakımıdan, özellikle de sahra topçusunun ateş gücü ve yeniçerilerinin tüfek kullanması açısından üstündü. Savaş Osmanlı ordusunun zaferiyle sonuçlandı. Şah İsmail ön saflarda yer aldığı çarpışmalarda yaralandı ve hazinesi ile ordusunu bırakarak savaş alanından çekildi. Ardından Yavuz Sultan Selim, 6 Eylül 1514'te Safevilerin başkenti Tebriz'e girdi. Yavuz Sultan Selim kışı burada geçirmek istiyordu, ama Bektaşi tarikatına bağlı yeniçeriler arasında huzursuzluk artınca İstanbul'a dönmek zorunda kaldı.

Çaldıran Savaşı'nda yitirdikleri toprakları Safeviler savaşsız geri aldılar. Ama Osmanlılar bu savaşın sonunda, Dulkadıroğulları başta olmak üzere Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki beyliklerin egemenliğine son verdiler. Safevilerin Mısır'daki Memlûklarla bağlantılarını kestiler. Bu da Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferini kolaylaştırdı. Osmanlılar ayrıca İpek Yolu'nun denetimi de ele geçirdiler. Diğer iki önemli sonuç da İran'ın yönetimine Farsların egemen olmasi ve Alevilikle birlikte bir oranda Türklüğün Osmanlı'da kenara itilmesidir.



Mercidabık Savaşı
Tarih: 24 Ağustos 1516
Yer: Mercidabık, Suriye
Sonuç: Osmanlı zaferi
Bölge Değişimi: Suriye, Lübnan, Filistin

Taraflar
• Memluk Devleti • Osmanlı İmparatorluğu
Kumandanlar
Kansu Gavri Yavuz Sultan Selim
Güçler
60.000 60.000



Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi sırasında Memluk Devleti ile yapılan birinci savaştır. 1516'da Osmanlı ordusu ile Memluk ordusu arasında Halep şehrinin kuzeyinde yapılan savaşı Osmanlılar kazandı. Savaş sonucunda Suriye Lübnan ve Filistin Osmanlı tapraklarına katıldı.

Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim Hanın, Ortadoğu’da hâkimiyetini genişletmesi; Suriye, Filistin, Arabistan Yarımadası, Mısır ve Kuzey Afrika’nın doğusuna hakim Memlûklu Sultanı Kansu Gavri'yi (Kansuh el-Gûrî) harekete geçirip, tedbir almaya sevk etti. 23 Ağustos 1514’te, Çaldıran Meydan Muharebesi'nde, Yavuz Sultan Selim Hana yenilip kaçan İran Safevî hükümdarı Şah İsmail ile ittifâk kurdu. Yavuz Sultan Selim Han, haber alma teşkilâtı vasıtasıyla Şah İsmail-Kansu Gavri ittifakını öğrenince, Vezîr-i âzam Sinan Paşa'yı, kırk bin kişilik bir kuvvetle Safevîler üzerine gönderdi. Sinan Paşanın, Diyarbekir’e giderken, Fırat’ı geçmek için Memlûklar'dan izin isteyip de iznin verilmemesi ve Kansu Gavri’nin elli bin kişilik kuvvetle Halep’e gelmesi, harp sebebi sayıldı. Devrin âlimlerinden Zenbilli Ali Cemâli Efendinin fetvasıyla sefere çıkıldı. Yavuz Sultan Selim Han, dâhiyâne bir siyasetle, Mısır devlet adamlarının bir kısmını ve Suriye ahalisini, kendi safına almaya muvaffak oldu.

Yavuz Sultan Selim, Kansu Gavri’ye Halep’in kuzeyindeki Mercidabık mevkiinde, meydan muharebesi için hazır olması haberini gönderdi. Mercidabık’ta karşılaşan iki ordunun da kuvvetleri eşit miktarlarda olup, altmış bin civarındaydı. Osmanlılar, ateşli silahlar, teşkilat, kumanda heyeti, sevk ve idare bakımından Memlûklardan üstündü. Memlûkların da süvari kuvveti meşhurdu.

24 Ağustos 1516 sabahı, Osmanlı ordusu hilâl şeklinde bir tertibat aldı. Ordunun merkezinde Yavuz Sultan Selim Han olup, yanında Kapıkulu askeri ve önünde birbirine zincirle bağlı üç yüz top bulunuyordu. Sağ kola Anadolu Beylerbeyi Zeynel Paşa, sol kola da Rumeli Beylerbeyi Sinan Paşa kumanda ediyordu. Memlûk ordusunun merkezine, yanında Halife Üçüncü Mütevekkil olduğu halde Sultan Kansu Gavri, sağ kola Halep Nâibi Hayırbay, sol kola da Şam Nâibi Sibay kumanda ediyordu. Memlûklarda sultanın orduya, kumandanların da Kansu Gavri’ye itimatsızlığı vardı. Osmanlı topçu ateşiyle başlayan muharebeye, Memlûklar süvari taarruzu ile karşılık verdiler. Muharebe başladıktan iki saat sonra, Memlûklar bozguna uğradı. Öğleden sonra kesin netice alınarak, Memlûk karargâhı, bütün ağırlığı ile Osmanlıların eline geçti. Boğucu bir yaz sıcağında meydana gelen muharebeden kurtulan Memlûk askerleri; Halep, Hama, Humus ve Şam’a kaçtı. Takip edilen Memlûk kuvvetlerinden ele geçenler imha edilerek, Kuzey Suriye bütünüyle zaptedildi. Ahalisi Sünnî olan şehirler, Yavuz Sultan Selim Hanı ve Osmanlıları davet ettiler. Suriye şehirleri, kendi rızalarıyla Osmanlı idaresini tercih ettiğinden, ahaliye zarar verilmedi. Memlûk Sultanı Kansu Gavri, savaş meydanında öldü. Abbasî halifesi Üçüncü Mütevekkil, muharebeden sonra Yavuz Sultan Selim Hanın yanına gelerek, sultandan çok hürmet gördü. Yavuz Sultan Selim Han, 28 Ağustos'ta Halep’e 27 Eylülde Şam’a gelerek Mısır’ın fethini gerçekleştirecek sefere hazırlanmaya başladı.

Mercidabık’ta kazanılan zafer, Osmanlı Devletine dinî, siyasî, askerî, iktisadî pek çok faydalar sağladı. Hilafetin Osmanlı Hanedanına geçme yolu açıldı. Doğuda Osmanlı Devletinin son rakibi Mısır-Memlûk Devleti, ortadan kaldırılma safhasına getirildi. Suriye, Lübnan ve Filistin, Osmanlı hâkimiyetine girdi. Mısır ve Arabistan Yarımadası yolu açıldı. Güneydoğu Anadolu’nun zaptedilmesiyle, Anadolu Türk birliği tamamlandı




Ridaniye Savaşı
Tarih: 22 Ocak 1517
Yer: Ridaniye, Mısır
Sonuç: Osmanlı zaferi
Bölge Değişimi: Mısır, Hicaz

Taraflar
• Memluk Devleti • Osmanlı İmparatorluğu
Kumandanlar
Tomanbay Yavuz Sultan Selim
Güçler
50.000 60.000
Kayıplar
25.000




Ridaniye Savaşı, 1517 yılının Ocak ayında Osmanlı Devleti ile Memlüklüler arasında geçen bir savaşın adıdır. Bu savaşı Yavuz Sultan Selim`in komutasındaki Türk ordusu kazanmıştır. Bunun sonucunda Memlük Devleti tarihe karışmış ve Osmanlı Devleti Mısır'a hakim olmuş ve Halifelik Osmanlılara geçmiştir.




Mohaç Savaşı

Tarih: 29 Ağustos 1526
Yer: Mohaç Ovası
Sonuç: Kesin Osmanlı zaferi
Bölge Değişimi: Macaristan

Taraflar
• Osmanlı İmparatorluğu
• Macaristan
Kumandanlar
Kanuni Sultan Süleyman Louis II
Güçler
60,000-100,000 asker,
300 top 34,000-39,000,
53 top
Kayıplar
16,000 ölü ve yaralı 23,000 ölü ve yaralı


Mohaç Savaşı (29 Ağustos 1526) tarihinde Kanuni Sultan Süleyman komutasındaki Osmanlı ordusuyla Macar ordusunu arasında yapılmış bir savaştır.

Kanuni Sultan Süleyman Osmanlı ordusunun başında olmakla birlikte, savaşta Osmanlı'nın büyük vezirleri de vardı. Dünyanın en kısa süren meydan muharebesi olduğu söylenmektedir (2 saat).


Savaş Sebebi

Kanuni Sultan Süleyman Mohaç seferine çıkarken (Topkapı Müzesi)Savaş, Habsburglar'la yakınlaşan Macaristan'ın kendisine yönelik olarak tehdit olduğunu gören Osmanlı Devleti'nin bu konudaki endişelerini giderecek taleplerini içeren anlaşma girişimlerinin sonuçsuz kalması üzerine askeri güç kullanma kararının sonucudur. İki ordu Budapeşte'nin güneyinde Mohaç kasabası yakınlarında karşılaşmış, sayıca üstün Osmanlı ordusunun (60 bin asker) hafif süvarileri ve o zamana kadar Avrupalıların karşılaşmadıkları 300 seyyar top ve etkin tüfek kullanımı sayesinde Macar ordusunun (tamamı 30-40 bin asker civarı) esas gücü olan ağır süvarilerini kısa sürede imha etmelerini takiben ağır Macar yenilgisi ile sonuçlanmıştır.


Sonuçları
Bu kadar kısa sürmesine rağmen savaş, Papalık tarafından o günkü Türklere karşı son kalkan olarak görülen Macaristan'ın düşmesi açısından önemlidir. Böylece Avrupa, İnebahtı Deniz Savaşı'na kadar Türklerin yenilemeyecek olduğu düşüncesine sahip olmuştur.


Belgrad'ın Fethi

Orta Avrupa'nın kilidi sayılan müstahkem Belgrad şehrinin 29 Ağustos 1521'de Kanuni Sultan Süleyman Han tarafından Osmanlı Devletine katılması. Belgrad'ın ilk muhasarası, buranın stratejik önemini anlayan Sultan İkinci Murad Han tarafından gerçekleştirildi. 1441 senesinde Avranosoğlu Ali Bey komutasında bir ordu gönderen Murad Han, sonra kendisi de giderek kaleyi altı ay kuşattı. Ancak salgın hastalığın artması ve zayiatın fazla olması, muhasaranın kaldırılmasına sebeb oldu.

İkinci muhasara, Fatih Sultan Mehmed tarafından yapıldı. Padişah, 150.000 kişilik bir ordu, 200 gemi ve toplarla 13 Haziran 1459'da Belgrad önlerine vardı. Papanın teşvikiyle Haçlı ordusu kalenin yardımına gelip içeri girmeye muvaffak oldu. Yapılan taarruzlardan sonra 22 Temmuz günü kaleye girildi. Fakat kale içindeki tedbirsiz hareketler sonunda yapılan karşı hücuma dayanılamayarak geri çekilindi. Fatih, askerin başına bizzat geçerek kaleden gelen taarruzu durdurdu. Padişahın bu muharebede yaralanması, askerlerin yorgunluğu, Belgrad muhasarasının kaldırılıp geri çekilmeye sebeb oldu. Osmanlılar bundan sonraki zamanda devamlı olarak Belgrad'ın fethi için zaman kolladılar.

Kanuni Sultan Süleyman, Macar Kralı II. Lajos'a gönderdiği elçiye yapılan kötü muameleden dolayı sefer açılmasına karar verdi. Rumeli Beylerbeyi Ahmed Paşayı Sabach zaptına, Semendre beyi Hüsrev Beyi Belgrad'ın ablukasına gönderdi. Kendisi de o tarafa doğru 18 Mayıs 1521 günü İstanbul'dan hareket etti. Ayrıca Karadeniz Tuna yoluyla bir donanma sevkedilmişti. Kanuni Sultan Süleyman ordusu ile Belgrad yakınlarına ulaşıp Zemun yakınlarında yüksek bir yere otağını kurdurup, muhabere emrini verdi. Günlerce süren şiddetli ateşten ve çarpışmadan sonra Osmanlı kuvvetleri 8 Ağustos, Ramazanın beşinci günü dış kaleye girdi. İç kalenin fethi ise biraz daha uzadıysa da Ramazan'ın 26. Kadir gecesi orası da alındı (29 Ağustos 1521). Fethin ertesi günü Belgrad'a giren Kanuni Sultan Süleyman kiliseden çevrilen camide Cuma namazını kıldı. Kale halkından Macaristan'a gitmek isteyenlere müsade edildi. Cizye vermeyi kabul edenler ise yerlerinde bırakıldı.

Tuna ile Sava'nın birleşme noktası olan Belgrad'ın Osmanlılar eline geçmesi ile,Macar Ovası Türklere açılmış oluyordu. Belgrad'ın düşmesi ile etrafındaki bütün kale, palanka ve kasabalar teslim olup, Osmanlı Devletine katıldılar. Belgrad'ın fethi, Avrupa'da büyük yankılar yaptı. Çünkü burası Hıristiyanlık aleminin ele geçirilemez kalelerinden biri kabul ediliyordu. Avusturya elçisi bu fetihten otuz sene sonra şunları yazmıştır: "Belgrad'ın alınışı, Macaristan'ın daha sonra içine düştüğü acı durumun başlangıcı olmuştur."Gerçekten de birkaç sene sonra Kanuni yeniden Macaristan üzerine yürüdü, Hıristiyanlar bir defa daha yenildiler ve Macaristan ortadan kalktı.



Preveze Deniz Savaşı

Ressam Osman Nuri'nin Preveze Deniz Savaşını canlandiran tablosu
Tarih: 27 Eylül 1538
Yer: Preveze
Sonuç: Kesin Osmanlı zaferi
Bölge Değişimi: Adriyatik Denizi

Taraflar
• Venedik

• İspanya
• Papalık
• Ceneviz

• Osmanlı İmparatorluğu
Kumandanlar
Andrea Doria,
Marco Grimari,
Vicent Capallo Barbaros Hayreddin Paşa
Güçler
162 kadırga,
140 barça,
2.500 top,
60.000 asker


osmanlı imp.
122 kadırga,
160 top,
20.000 asker


İnebahtı Deniz Savaşı

İnebahtı Deniz Savaşı
Tarih: 7 Ekim 1571
Yer: İnebahtı
Sonuç: Kesin Haçlı zaferi
Bölge Değişimi: Adriyatik Denizi

Taraflar
• Venedik

• İspanya
• Papalık
• Ceneviz
• Malta Şövalyeleri

• Osmanlı İmparatorluğu
Kumandanlar
Don Juan Kaptan-ı Derya Ali Paşa,
Uluç Ali Paşa
Güçler
206 kurekli ve yelkenli gemi,
200 kadirga, 50 kalite (galyot), 20 kirlangic ve diger ufa

Kayıplar
9,000 ölü ve yaralı, 12 kadirga 30,000 ölü ve yaralı, 200 kadirga



İnebahtı Deniz Savaşı 7 Ekim 1571 tarihinde Osmanlı donanmasıyla bir Haçlı donanması arasında yapılmış bir deniz savaşıdır.

Don Juan komutasındaki Haçlı donanmasında Venedik, Ceneviz, İspanya, Malta, Papalık ve diğer İtalya hükümetlerine ait gemiler bulunuyordu. Osmanlı Donanmasının komutanları Pertev Paşa ve Uluç Ali Paşa bu karşılaşma sırasında savunma yapılmasını istedilerse de Kaptan-ı Derya Ali Paşa saldırıda bulunulmasını istedi.

İki donanma Mora'nın kuzey, Orta-Yunanistan ile Karlıeli'nin güney kapılarında bulunan İnebahtı Körfezi'nde karşılaştı (7 Ekim 1571). Şiddetli çarpışmalardan sonra Kaptan-ı Derya Ali Paşa ve beraberindekiler şehit olmuştur.

Osmanlı donanması beklemediği bir darbe aldı ve çok sayıda gemisi batırıldı. Savaşta büyük başarılar göstererek gemilerini kurtarmayı başaran Uluç Ali Paşa Sokullu Mehmet Paşa tarafından, Kaptan-ı Deryalığa getirildi.

Sokullu Mehmet Paşa yeni bir donanma hazırlamasını istedi. Bunun için çok sayıda malzemeye ihtiyaç olduğunu kısa süre içinde böyle bir donanmanın hazırlanmasının zor olduğunu söyleyen Uluç Ali Paşa'ya Sokullu; "Bütün donanmanın demirlerini gümüşten, halatlarını ibrişimden, yelkenlerini atlastan yapabiliriz. Hangi geminin malzemesi yetişmezse gel benden al." demesi Osmanlı Devletinin o dönemdeki gücünü göstermesi açısından önemlidir.

Sokullu Mehmet Paşa, gönderilen Venedik elçisine İnebahtı Deniz Savaşıyla ilgili olarak:

"Biz Kıbrıs'ı almakla sizin kolunuzu kestik, siz İnebahtı'nda bizi yenmekle, sakalımızı traş ettiniz. Kesilen kolun yerine yenisi gelmez, fakat kesilen sakalın yerine daha gür çıkar." demesi ünlüdür.





Preveze Deniz Savaşı Kaptan-ı deryâ Barbaros Hayreddin Paşanın komutasındaki Osmanlı donanması ile Andrea Doria komutasındaki Haçlı donanması arasında 27 Eylül 1538’de Adriyatik Denizi'nin Arta Körfezi kıyısında Preveze Kalesi önündeki açık sularda yapılmış ve Osmanlı donanmasının zaferiyle sonuçlanmış bir deniz savaşıdır.


Savaştan Önceki Durum
Başlangıçta Osmanlı Devleti'nin emrinde olmayan Barbaros Hayreddin Paşa ve arkadaşlarının, Akdeniz hâkimiyetinde rolü çok büyüktür. Bu kahraman Türk denizcileri, Cezayir ve Tunus’ta yerleşmeye çalışan Avrupalıları oralardan söktüler ve denizlerin arslanı oldular. Yavuz Sultan Selim, bu kahramanlara asker ve top göndererek yardım etti. Kanuni Sultan Süleyman, Macaristan’da zaferler kazanırken, onlar da aynı yılda, yani 1525’te Akdeniz’in kuzey sahillerini vuruyor, Hristiyan donanmalarını zapt ediyorlardı. İmparator Şarlken’in Barbaros’a karşı gönderdiği Kaptan Andrea Doria mağlup olarak, Septe Boğazını aştı. Türk denizcileri, İspanyolların zulmüne uğrayan yetmiş bin Endülüslü Müslümanı Kuzey Afrika sahiline çıkardı. Bu büyük zafer üzerine Kanuni, Barbaros’u, 1533’te İstanbul’a davet etti. Barbaros, gelirken, birçok zafer daha kazandı. Padişah onu merasimle karşılattı. Kendisini ve devletini Padişahın emrine veren büyük denizci, Kanuni tarafından, Cezayir Beylerbeyliğine tayin olundu.

Diğer taraftan Almanya İmparatorluğu ve İspanya Krallığı, Papalık ve Venedik hükümetleri, Müslüman Türkleri Akdeniz’den atmak için, Osmanlı Devletine karşı ittifak kurdular. Bunun üzerine Kanuni, 1537-1538 kışında yeni bir donanma hazırlanmasını emretti. Dört elle işe başlayan Kaptan-ı deryâ Barbaros Hayreddin Paşa, daha hazırlıklarını bitirmeden Mısır’dan yola çıkan hazinenin muhafazası için, kırk gemiyle denize açılmak mecburiyetinde kaldı. Mısır’dan gelecek gemileri vurmak için, Girit sularında kırk gemiyle pusuya yattığı haber alınan Andrea Doria, Barbaros’un geldiğini duyunca kaçtı. Fakat Osmanlı donanması, geri dönmeyip, Şira, Patnos, Naksos vs. adalarını aldı. Bu esnada tamamlanan doksan gemi de donanmaya katıldı. Mısır’dan gelen Salih Reis komutasındaki yirmi parça gemi de Barbaros’un gemileri arasına katıldı. Gemi sayısı, yüz elliye ulaştı.

Girit Adası kalelerini zorlayıp bir hayli ganimet alan Barbaros Hayreddin Paşa, kürekçi ve asker ikmali yaptı. Barbaros komutasındaki Osmanlı donanması, İstanköy Adasında ikmal ve istirahatla meşgulken Hıristiyan ittifakı da gittikçe güçlendi. Barbaros’un korkusundan, Akdeniz kıyılarındaki koylara hapsedilmiş bir vaziyete giren Haçlı devletleri, Osmanlılara karşı sıkı birlik kurdular. İrili ufaklı filolardan muazzam bir Haçlı donanması meydana getirdiler.

Bu Haçlı donanmasının başına getirilen ünlü Cenevizli amiral Andrea Doria, Osmanlılara tâbi Mora Yarımadası kıyısındaki Preveze’ye taarruz ederek kaleyi kuşattı. Haberi alan Barbaros, Turgut Reis komutasında yirmi gemilik bir gönüllü filosu gönderdi. Zanta sularında kırk gemilik düşman karakol filosuna rastlayan Turgut Reis, hemen dönüp Barbaros’u haberdar etti. Zanta’daki düşman filosu da Andrea Doria’ya Osmanlı donanmasının yaklaşmakta olduğunu haber verdi. Barbaros’un yaklaştığını öğrenen Andrea Doria, Preveze muhasarasını kaldırıp, donanmasını toplamak üzere kuzeye çekildi. venedik’e ait Kefalonya Adasını bombardıman eden Hayreddin Paşa, Preveze’ye varıp kaleyi tamir ettirdi ve sağlamlaştırdı.

Denizlerdeki Müslüman hakimiyetini ortadan kaldırmak için bir araya gelmiş olan müttefik Haçlı donanması, Korfu civarında toplanarak, Osmanlı donanmasını nasıl yeneceklerini tartıştılar. Kara harekâtı teklifine karşı olan Andrea Doria’nın isteği kabul edildi. Haçlı donanmasının mevcudu, 162 kadırga ve 140 barça olup tamamı 302 idi. Bu gemilerde 2.500 top ve 60.000 asker vardı. Türk donanması ise, kürekli, yani çektiri sınıfından olarak 122 parçadan ibaretti. Gemilerin baş tarafında, üçer adet uzun menzilli 166 adet top bulunuyordu. Ayrıca donanmada, gemi mürettebatı yanında yeniçeri ve tımarlı sipahilerden olmak üzere toplam 20.000 asker bulunuyordu. Görüldüğü gibi Türk donanması, adet itibariyle düşmana nazaran üçte bir ve top itibariyle on altıda birdi. Bundan başka, Türk donanmasında 8.000 cenkçi askere karşı, müttefiklerin gemilerinde 60.000 silahlı asker bulunuyordu.

Müttefik donanması, henüz Preveze önüne gelmeden evvel, Barbaros, kumandanları toplayarak görüştü. Kumandanlardan Sinan Reis ile sancakbeyleri, düşman donanmasının Akceom Burnuna asker çıkarma tehlikesine karşı, orasının tahkim edilmesini söyledilerse de, Barbaros buna lüzum olmadığını beyan etti. Fakat, kumandanların ısrarı üzerine, teklife muvafakat ederek oraya bir miktar asker çıkardı. Kendisi gemi kaptanlarına lâzım gelen talimatı verdi.

Gerçekten de Akceom’a asker çıkarılması, çok isabetli oldu. Preveze önüne gelen müttefik donanması, Akceom sahiline keşif müfrezeleri gönderdiyse de, Türklerin tüfek atışıyla karşılaştıklarından geri döndüler.


Preveze'de Karşılaşma
Nihayet, 27 Eylül günü, devrin iki muazzam donanması, karşı karşıya geldi. Osmanlı donanmasının merkezinde Kaptan-ı deryâ Barbaros Hayreddin Paşa; sağ kanadında Salih Reis; sol kanadında büyük coğrafya ve matematik âlimi, meşhur denizci Seydi Ali Reis; ihtiyatta da, Turgut Reis, Murad, Sadık, Güzelce reislerle gönüllüler vardı. Müttefik Haçlı donanmasının başında Avrupa’nın en meşhur amirali Andrea Doria ve Venedikli Marco Grimari ile Papalık donanma komutanı Vicent Capallo bulunuyordu. Haçlılar, çeşitli devlet ve milletlerden meydana geliyordu. Aralarında Türk düşmanlığı hissinden ve Haçlı dayanışmasından başka, birliği teşkil eden unsur yoktu. Osmanlılar ise kumandanlarına son derece hürmetkâr olup, maneviyatları pek yüksekti.

Muharebe başlamadan önce Barbaros Hayreddin Paşa, bütün reisleri, Kaptan-ı deryâ baştardasına toplayıp, gemi, silâh ve sayıca fazla olan düşman donanmasının tâbiye üstünlüğünün saf dışı edileceğini anlattı. Galip gelindiği takdirde Akdeniz’de mutlak bir Osmanlı hakimiyetinin tesis edileceğini ifade edip, maneviyatlarını yükseltti. Gemilere üçer top yerleştirip, hilâl şeklinde muharebe nizamına soktu.

Haçlı komutanı Andrea Doria’nın yaptığı harp nizamında Venedik ve Papa filoları önden gidiyor, İspanya ve Ceneviz filoları onları takip ediyordu. Rüzgâr, Haçlı donanmasının arkasından esiyor, Osmanlı donanmasına adım atma fırsatı vermiyordu. Preveze önündeki limanın girişini kapatarak Osmanlı donanmasının çıkışını engellemek isteyen Haçlı donanması, kuvvetli rüzgârı arkasına alıp Preveze’ye doğru hareket etti. Hava çok sisliydi. Rüzgârın Osmanlı donanması lehine yön değiştirmesi ve sisin dağılması ile, Haçlı donanması kendisini Türklerin önünde buldu. Barbaros Hayreddin Paşa, 40 gemilik bir filoyla Haçlı müttefik donanmasına saldırıp, onları ikiye ayırdı. Andrea Doria, geri çekilerek, Korfu Adasına döndü. Müttefik donanma amirallerinin ısrarı ile, gemileri üç saf halinde tertip edip, tekrar taarruza geçti. Haçlı donanmasının en önünde, büyük savaş gemileri olan kalyonlarla karakalar, ikincisinde kadırgalar, üçüncüsünde de küçük gemiler arka arkaya dizilmişti. Andrea Doria, birinci safı kendisine siper alıp, ikinci safta savaşı idare ediyordu. Her türlü manevra imkânı olan Osmanlı gemileri önünde can derdine düşen Venedik kaptanı, geriden gelen Andrea Doria’dan yardım istedi. Fakat Haçlı gemilerini yakalamakta usta olan Barbaros, bu fırsatı kaçırmayıp, bazısını batırıp, kimisini de esir aldı. Geri kalanlar kaçtı. Andrea Doria, durumun kötüye gittiğini görünce, müttefiklerinin imdat istemelerine bakmayarak, selâmeti kaçmakta buldu. Barbaros Hayreddin Paşa, batırdıklarından başka 29 gemi ve 3.000'e yakın Haçlı askerini esir aldı. Osmanlılar ise, 400 şehit ve 800 yaralı verdi. Bir Osmanlı gemisi de hasar görmüştü.

Aldığı gemileri tamir edip, yaraları sardıktan sonra, kaçan düşmanı aramak için yola çıkan Barbaros, Korfu Adasına, sonra Avlonya’ya gitti. Fakat, Haçlıları yakalayamadı. Kışın yaklaşması üzerine, Preveze’ye, Turgut Reis’i bırakarak İstanbul’a döndü.


Savaşın Sonuçları
Preveze Zaferi, Boğdan Seferinden dönüşte, Barbaros’un oğlu başkanlığında gönderilen bir heyet vasıtasıyla, Yanbolu’da iken Sultan Süleyman Hana arz edildi. Bu zafer haberine çok sevinen Sultan Süleyman Han, Barbaros ve arkadaşlarına duadan sonra, kaptan paşa haslarına 100.000 akçe zam yaptı ve bütün ülkelere fetihnâmeler gönderdi.

Preveze Zaferinden sonra Akdeniz, Türk gölü hâline geldi. Avrupa krallarının desteğindeki deniz korsanlığının önüne geçilip, deniz seyahati, ticareti ve sahildeki halkın emniyet ve huzuru sağlandı. Kuzey Afrika’daki İslam devletleri, Avrupa devletlerinin tecavüzlerinden korundu. Denizden hac yolu emniyet altına alınarak, hacılar, korsan taarruzundan emin olarak hac yaptılar.




I. Viyana Kuşatması


I. Viyana Kuşatması
Tarih: 27 Eylül-16 Ekim 1529
Yer: Viyana
Sonuç: Haçlı zaferi

Taraflar
• Avusturya

• Bohemya
• İspanya

• Osmanlı İmparatorluğu
Kumandanlar
Nicholas, Graf von Salm Kanuni Sultan Süleyman
Güçler
20.000 120.000
Kayıplar
20.000.25.000


I. Viyana Kuşatması, 27 Eylül-16 Ekim 1529 tarihlerinde Avusturya Arşidüklüğü'nün başkenti Viyana'nın Kanuni Sultan Süleyman komutasındaki Osmanlı ordusu tarafından kuşatılmasıdır. Başarısız olan kuşatma sonucunda kale alınamamış ve Osmanlı ordusu İstanbul'a geri dönmüştür


Kuşatmanın nedenleri
Mohaç Savaşı ve Budin'in ele geçirilmesinin ardından Kanuni Sultan Süleyman, Zips Kontu ve Erdel Voyvodası olan Osmanlı yanlısı Yanoş Zapolya'yı Macar Kralı yapmıştı. Macaristan'daki Osmanlı etkisinden ve Yanoş Zapolya'nın kral olmasından hoşnutsuz olan Macar soyluları, Presburg'da toplanarak ölen Macar kralı ile uzaktan akraba olan Avusturya Arşidük'ü Ferdinand'ı kral seçtiler. Bu olay, Macaristan'da egemenlik için Osmanlı-Avusturya rekabetini başlattı.

Kardeşi Habsburg İmparatoru Şarlken'in de desteğini alan Ferdinand, Osmanlı ordusu geri döndükten sonra saldırdı ve Zapolya'yı yenerek Budin'i ele geçirdi. Lehistan'a kaçan Zapolya, kendisini tahta geçirmiş olan Osmanlı'dan yardım istedi. Bunun üzere 10 Mayıs 1529'da İstanbul'dan yola çıkan Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman 8 Eylül'de Budin'i alarak Zapolya'yı tekrar tahta geçirdi, sonra da Avusturya üzerine yürüdü.


Kuşatma
27 Eylül'de, 120,000 kişilik Osmanlı ordusu, Viyana önlerine gelip şehri kuşattı. Arşidük Ferdinand, Viyana'da 20,000 asker bırakıp Alman prenslerinden destek aramak için ayrılmıştı. Şehir surlarının güçlülüğü, savunanların azmi, mevsimin sonbahar olması ve ağır topların çoğunun getirilmemesi Osmanlı ordusunın Viyana'yı alamasını engelledi. 16 Ekim'de kuşatma kaldırıldı




II. Viyana Kuşatması


Sobieski Viyana'ya yetişmesi, Juliusz KossakI
Tarih: Kuşatma başlangıcı 14 Temmuz, Muhabere 16 Ekim 1529
Yer: Viyana
Sonuç: Kesin Haçlı zaferi

Taraflar
• Avusturya

• Polonya
• Saksonya
• Bavyera

• Osmanlı İmparatorluğu

• Kırım Hanlığı


Kumandanlar
John III Sobieski, Polonya Kralı
Charles V, Lorraine dükü Merzifonlu Kara Mustafa Paşa
Güçler
70.000 138.000
Kayıplar
4.000 15.000



II. Viyana Kuşatması, 1683 yılında IV. Mehmet devrinde gerçekleşti.

17. yüzyılda Osmanlı Devleti ile Avusturya arasında yapılan savaşların en uzun süreni İkinci Viyana Kuşatması ile başlamıştır.


İbret taşı, EdirneAvusturya, yönetimi altındaki Macarlara iyi davranmıyor, onları ağır vergilerle eziyordu. Ayrıca mezhep hürriyeti de tanımıyordu. Macarlar, baskılara daha fazla dayanamayınca Tököli İmre'nin başkanlığında ayaklandılar. Kendi güçleriyle başarılı olamayacaklarını anladıklarından Osmanlılardan yardım istediler. O sırada Merzifonlu Kara Mustafa Paşa şöhret kazanmak istiyordu. Bunun için Macarlar'ın yardım isteğini öne sürüp padişah IV. Mehmet'i Avusturya'ya savaş açmaya razı etti.

Gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra Avusturya'ya savaş açıldı(1683). Kırım hanı Murat Giray, Erdel, Eflak ve Boğdan beyleri askerleriyle Osmanlı ordusuna katıldılar. Osmanlı ordusu Viyana üzerine yürüdü ve şehri kuşattı. Viyana'nın kuşatılması Avrupa'da büyük bir heyecan yarattı. Papa'nın da desteğiyle oluşan bir Haçlı ordusu Viyana'ya ulaştı. Osmanlılar, Viyana'yı 2 ay kuşattıkları halde ele geçiremediler. Bu durum düşmanlara zaman kazandırdı. Haçlılar Viyana'ya ulaştı ve Osmanlı ordusu yenildi.


Viyana bozgununun sorumluluğunu taşıyan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Belgrad'da idam edildi. Kesilip gömülen başının üzerine seng-i ibret (ibret taşı) konuldu.



Navarin Deniz Savaşı


Tarih: 20 Ekim 1827
Yer: Navarin, İyon Denizi
Sonuç: Osmanlı yenilgisi
Bölge Değişimi: Batı Yunanistan

Taraflar
İngiltere, Fransa, Rusya Osmanlı İmparatorluğu, Mısır
Kumandanlar
Edward Codrington, Henri de Rigny, Login Petrovich Geiden Ibrahim Pasha
Kayıplar
181 ölü, 480 yaralı 4109 ölü ve yaralı


Navarin Deniz Savaşı (20 Ekim 1827) Osmanlı ve Mısır donanmalarıyla, birlikte hareket eden İngiliz, Fransız ve Rus donanmaları arasında geçmiş olan bir deniz savaşıdır. Bu savaş Osmanlı tarihinde bir deniz savaşından çok bir aldatmaca veya tuzağa düşürme olarak bilinir. O yüzden de bu savaş Navarin Olayı, Navarin Baskını veya Navarin Faciası adlarıyla da geçer.


Savaşın Nedenleri
19. yüzyılda İslam âleminin en büyük, dünyanın ise büyük güçlerinden olan Osmanlı Devleti'nin varlığı, Hristiyan ve sömürgeci devletleri rahatsız ediyordu. Sömürgeci devletlerin dünya hakimiyetine; sultanları, aynı zamanda İslam âleminin lideri demek olan halifelik sıfatına da sahip Osmanlı Devleti, engel oluyordu. Osmanlı Devletini bölüp, parçalayıp, yıkmak için, tebaadan olan Rumları; Türklere karşı kışkırtıyorlardı. Rumların yaptıkları vahşetleri, sanki Osmanlılar yapmış gibi propaganda yaparak lehlerinde kamuoyu meydana getirdiler. Bütün Hristiyan ahaliye olduğu gibi, Yunanistan'daki Rumlara da, kavmiyetçilik ideolojisiyle isyan fikrini aşıladılar. Çok uluslu bir devlet olan Osmanlı İmparatorluğu'nda, Yunanlılar da Fransız İhtilali'nin etkisi altında kalmışlardı. Rusya ve Avrupa devletlerinin kışkırtmaları ile birlikte, Etniki Eterya Cemiyeti'nin çalışmaları sonucu Yunanlılar Osmanlı Devleti'ne karşı harekete geçtiler. Masonik esaslara ve şifrelere göre teşkilâtlanan ve faaliyetlerini arttıran bu cemiyetler, Avrupa'da ve Rusya'da bulunan Rum sermâyedarlar tarafından destekleniyordu. Etniki Eterya cemiyetinin amacı Bizans İmparatorluğu'nu yeniden kurmaktı. Rus Çarının yaveri Alexander İpsilanti'nin kurduğu bu cemiyet Yanya Valisi Tepedelenli Ali Paşa'nın varlığından dolayı rahat hareket edemiyorlardı.

Tepedelenli Ali Paşa'nın Osmanlı yönetimine karşı isyan etmesini fırsat bilen Yunanlılar ayaklandılar. Eflak'da başlayan bu ayaklanma kısa bir sürede bastırıldı.İkinci isyan 1821 yılında Mora'da çıktı. Kısa sürede genişleyen bu isyanı bastırması için, Osmanlı Sultanı II. Mahmut, başarılı olduğu takdirde Mora ve Girit valilikleri vaad ederek Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'yı görevlendirdi. Kavalalı Mehmet Ali Paşa, oğlu İbrahim Paşa komutasındaki kuvvetli bir ordu ve donanmayı Mora'ya gönderdi. İbrahim Paşa Mora'daki Rum asileri, Rus subay ve askerleriyle, Avrupa devletlerinin gönüllü hümanistlerini mağlup edip, bölgeden attı ve isyanın bastırılmasını sağladı. Yunan İsyanın bastırılması Avrupa'da büyük üzüntü yarattı. Bu durum Fransa, İngiltere ile Rusya'nın birlik olarak Osmanlı Devletine karşı cephe almalarına yol açtı. Mora ve Girit'in Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın eline geçmesi İngiltere'nin işine gelmemişti. Zayıf bir Yunan Devleti'nin kurulması İngiltere ve Rusya'nın çıkarlarına daha uygundu. Mora'dan Osmanlı askerinin çekilmesini isteyen notayı, Sultan Mahmut Han, hükümranlık prensibiyle uyuşmadığı için reddetti. Zira bu durum, Osmanlıların bir iç meselesiydi.


Savaşın Gelişmesi
İngiltere, Rusya ve Fransa aralarında bir antlaşma yaparak Yunanistan'a bağımsızlık verilmesini istediler. Sultan II. Mahmut'un bu isteği reddetmesi üzerine Baltık Denizine açılan Rus donanmasından bir filo, İngilizlerle birleşip, Akdeniz'e girdi. Rus-İngiliz gemilerine Fransız filosu da katıldı. İngiliz amirali Codrington kumandasındaki Fransa, İngiltere, Rusya müttefik donanması, Mısır'daki Kavalalı İbrahim Paşa kuvvetlerine karşı deniz harekâtı başlattı. Mora İsyanında, Osmanlı ve Mısır gemileri Navarin limanında bulunuyordu. Müttefik donanması, Navarin Limanını kuşattı. Osmanlılar ile deniz muharebesi yapmaya cesaret edemediler. Amiral Codrington, müttefikler adına, Osmanlı ve Mısır askerlerinin Yunanistan'dan çekilmesini istedi. Kabul edilmedi. Navarin'in açıklarındaki müttefik donanması, gayelerinin savaş olmadığını ileri sürerek, limana girmek istediler. 20 Ekimde dostane bir havayla Navarin Limanına girdiler. Osmanlı ve Mısır gemileri hilâl şeklinde birbirine rampa etmiş, üç sıra hâlindeydiler. Limana giren müttefik gemileri, savaş için bahane aramaya başladılar. Ateş gemisinin başka yere alınmasını istediler. Kabul edilmeyince, Mısır gemilerinden kendilerine ateş açıldığını ileri sürerek, savaşı başlattılar. Müttefik gemilerinin âni ateşi üç saat devam etti. 57 Osmanlı-Mısır gemisiyle 6.000 asker kaybedildi. Müttefiklerin kaybı ise 1.000 askerdi.


Savaşın Sonuçları
Navarin Faciasını Osmanlı hükümeti protesto edip, Fransa, İngiltere ve Rusya'dan tazminat istedi. Avrupa basını, fâciayı örtmek için, Osmanlı Devleti aleyhine kampanya açtılar. Fransa, İngiltere, Rusya'nın elçileri, İstanbul'u terk ettiler. Faciaya Osmanlı Devletinin sebep olduğunu ileri sürüp, Rusya, Osmanlı Devletine harp ilan etti. İngiltere parlamentosundaki sert tenkitler üzerine, İngiliz Amirali Codrington, görevinden alındı. Rusların, Balkanlardan ve Kafkaslardan saldırmaları üzerine iki cephe açıldı. Fransa, Mora'ya asker çıkardı. 1826 yılında, Yeniçeri Ocağı kaldırılıp, ordusu teşkilatlanıp kadrosunu bütünüyle tamamlayamayan Osmanlı Devleti, bütün imkânları seferber ederek, düşmanlarla mücadele etti. Fransa ve Rusya'nın Orta-Doğu ve Akdeniz'de güçlenmesini, menfaati icabı istemeyen İngiltere'nin araya girmesiyle anlaşma yapıldı.

Navarin Faciası neticesinde; Avrupa devletleri Osmanlı Devletini rahat bırakmayarak, kısa zaman sonra Yunanistan'ın bağımsızlığını kazanmasını sağladılar.




Kırım Savaşı
Tarih: 1853-1856
Yer: Kırım Yarımadası, Balkanlar'ın Karadeniz kıyıları, Baltık Denizi
Sonuç: Osmanlı ve Batı Avrupalı Müttefiklerin zaferi

Taraflar
Osmanlı İmparatorluğu, Birleşik Krallık, İkinci Fransız İmparatorluğu, Sardinya Krallığı Rus Çarlığı
Kumandanlar
? ?
Kayıplar
17,500 İngiliz
90,000 Fransız

35,000 Osmanlı

2,050 Sardinyalı
100,000 Rus


Kırım Savaşı, 1853-1856 yılları arasındaki Osmanlı-Rus Savaşıdır. İngiltere, Fransa ve Piyemote-Sardinia'nın Osmanlı tarafında savaşa dahil olmasıyla savaş, Avrupalı devletlerin Rusya'ya Avrupa ve Akdeniz dışında tutmak amacıyla verdiği bir savaş halini almıştır. Savaş, müttefik güçlerin zaferiyle bitmiştir.

Savaşın Sebepleri
Osmanlı Devleti ile Rusya arasında başlayan ve Avrupa devletlerinin iştiraki ile kollektif bir görünüm kazanan Kırım Savaşı'nın Osmanlı Devleti açısından iki ana sebebi vardır. Bunlardan Birincisi: Rusya'nın Osmanlı Devleti'ne karşı değişen politikası; İkincisi: kutsal yerler sorunudur.

Rusya, 1853 yılından itibaren Kavalalı Mehmet Ali Paşa bunalımı sırasında takip ettiği zayıf bir Osmanlı Devleti üzerinde etki alanı kurma politikasını bırakarak, bu devleti yıkma politikası takip etmeye başladı. Bunu gerçekleştirebilmek için de kutsal yerler sorununu kullandı. Osmanlı Devleti, Hristiyanlarca kutsal sayılan Kudüs ve çevresinde Katolik ve Ortodokslar'a çeşitli ayrıcalıklar tanımıştı. 1853 yılına gelindiğinde ayrıcalıklar konusunda Rusya ile Katolikliğin dünya çapında savunuculuğunu yapan Fransa çatışmaya başladılar. Bu durumu bahane eden ve asıl amacı "Hasta adam" gözüyle baktığı Osmanlı devleti'ne ve onun bekasına son vermek isteyen Rusya, İngiltere'ye mirasın paylaşılması teklifinde bulundu. Ancak, Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğünün muhafazasından yana olan ingiltere bu teklifi kabul etmedi. Bunun üzerine Rusya, tek başına harekete geçerek, Osmanlı Devleti'ne bir ittifak teklifinde bulundu ve bu devletin sınırları içinde yaşayan Ortodokslar'ın koruyuculuğunun Rusya'ya bırakılmasını önerdi. Osmanlı Devleti İngilizlerin de desteğine güvenerek Rus isteklerini reddetti.


Savaşın Anlamı ve Önemi
(1) Kırım Savaşı, Osmanlı devletine yardım etmekten çok, Avrupa'nın siyasal statüsü ile ilgili idi.

(2) İngiltere için önemli olan husus, Avrupa'daki güç dengesiydi ve bunun İngiltere aleyhine bozulmasına izin verilemezdi.

(3) Bu nedenle, Avrupa'nın statükosu tek taraflı iradelerle değil, "Avrupa uyumu" içinde diplomasi yoluyla yapılmalıydı.

(4) Özellikle 1848 yılında çıkan Macar ayaklanmasının Rusya tarafından kanlı bir şekilde bastırılmasıyla yara alan Avrupa özgürlükleri korunmalı ve dengelerin Rusya'nın tek başına bozmasına göz yumulmamalıydı.

(5) Fransa'ya göre başarının anahtarı İngiltere ile anlaşmaktan geçiyordu ve Kırım Savaşı bunun için bir fırsattı.

(6) İngiltere ile Fransa'nın ortak düşüncesi ise Rusya'nın Avrupa dışında tutulmasıydı.

(7) Böylece Avrupa Büyük Devletleri Koalisyonu şu sonuçlan sağlayabilirdi:

(a) Rusya, Avrupa dışında tutulabilir ve büyük devlet statüsünden indirilebilirdi.
(b) Polonya (Lehistan) yeniden kurulabilirdi.
(c) Osmanlı Devleti zamansız bir dağılmadan kurtulabilirdi.
(ç) Fransa Avrupa'da yeniden üstün duruma gelebilirdi.
(8) Tüm bunlara karşı Prusya başta olmak üzere merkezi Avrupa devletleri bu düşüncelere karşıydı.

(9) Özellikle Avusturya, savaş sonunda yapılacak antlaşmadan ve ortaya çıkacak yeni statükodan endişeli idi.

(10) Kısacası; batılı devletler "neye" karşı savaşacaklarının bilincinde olmakla birlikte "ne" için savaşacaklarını tam bilmiyorlardı. Dolayısıyla, gerçek barış antlaşması hemen hemen hiçbir sorunu çözemedi.

(11) Rusya ile Batı Avrupa'nın arası gergindi.Yani bir nevi Soğuk savaş vardı.O aslında bir Rus-Türk savaşından çok Rus-Batı savaşı idi.


Savaşın Başlaması ve Gelişmesi
Rusya'nın İstanbul'da görevli elçisi Mençikof Rus isteklerinin reddedilmesi üzerine 19 Mayıs 1853'te İstanbul'dan ayrıldı.

Rus orduları savaş dahi ilan etmeden 22 Haziran 1853'de Eflak ve Boğdan'ı işgale başladılar. Çar, bu hareketinin bir savaş başlangıcı kabul edilmemesi gerektiğini açıkladı ve bu teşebbüsün bir güvenlik tedbiri olduğunu belirtti. Ancak, bu durum Avrupa'nın statüsünü değiştirmeye yönelikti. Bunun üzerine Avusturya'nın teklifi ile Viyana'da bir konferans toplandı. Fakat toplantıdan sonuç alınamadı. Bu sırada İstanbul'da, Rusya'ya karşı savaş ilanı için halk padişaha baskı yapmaya başladı. Ekim 1853'te Rusya'ya bir nota verildi ve Eflak ile Buğdan'ın 15 gün içinde boşaltılması istendi. Rusya bu notaya kayıtsız kaldı ve tanınan sürenin sonunda savaş fiilen başladı.

Savaşın başlangıcında Osmanlı ordusu Balkanlar'da başarılı oldu. Fakat, Batum'a yardım götüren Osmanlı donanması 30 Kasım 1853'te Rus donanması tarafından Sinop açıklarında ba-tırıldı. Ruslar'ın bu ani hareketi ve Karadeniz'de durum üstünlüğü sağlamaları Boğazlar'ı ve İstanbul'u tehlikeye düşürdü. Bu durum Avrupa devletlerini endişelendirdi. İngiltere ve Fransa devreye girerek tarafları uzlaştırmak istedi, ancak yapılan teklifi Rusya reddetti. Bunun üzerine Fransa ve İngiltere Rusya'ya bir ültimatom verdiler ve taraflardan şu isteklerde bulundular :

Rusya'dan :

(1) Eflak ve Buğdan'dan çekilmesi;

(2) Osmanlı Devletinin ülke bütünlüğüne riayet etmesi;

(3) Ortodoksların himayeciliği iddiasından vazgeçmesi istendi.

Osmanlı Devleti'nden de :

(1) Vatandaşlarına eşit haklar tanıması ve tatbik etmesi;

(2) Hristiyanlar'a olumsuz muamelede bulunulmaması ;

(3) Karma mahkemeler kurulması;

(4) Hristiyan tebaadan vergi alınmaması talep edildi.

Çar, ültimatomu ve istekleri kabul etmedi ve Rus ordusuna Tuna nehrini geçerek ilerleme emrini verdi. İngiltere ve Fransa, 12 Mart 1854'te Rusya'ya savaş ilan ettiler.

İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti lehine savaşa girerken Avrupa kamuoyunu tatmin edecek ve özel menfaatler sağlayacak tedbirleri almayı da ihmal etmediler. Bu maksatla 12 Mart 1854'te İstanbul'da; 10 Mayıs 1854'te Londra'da ve 14 Haziran 1854'te de; Avusturya ile antlaşmalar imzaladılar. Avusturya ile yapılan antlaşma Tuna eyaletlerinin Rus ordusundan boşaltılmasını öngörüyordu ve Avusturya, gerekirse asker göndermeyi taahhüt etmekteydi. Bu nedenle 15 Mart 1855'te Sardenya'da ittifaka katıldığını açıkladı.

Savaş devam ederken Osmanlı ülkesinin Epir, Etolya ve Teselya eyaletlerinde Rum halkının isyan hareketleri başladı. Yapılan ikazlar dikkate alınmadı ve bunun üzerine Fransızlar Pire limanına asker çıkararak Yunanistan'ı abluka altına aldılar. Bu hareket Yunanistan'ı tarafsızlığa mecbur etti ve Rusya da bir müttefiğini kaybetti.

Savaş Tuna, Kafkas ve Karadeniz'de yoğunluk kazandı. Tuna cephesinde durum önce Osmanlılar lehine gelişti. Fakat, bir süre sonra Rus ordusu Silistre'ye kadar ilerledi. Bunun üzerine İngiliz ve Fransızlar Gelibolu yarımadasına asker çıkardılar ve çıkan birlikleri Varna bölgesine sevkedildi. Bu sırada Avusturya'da Rusya'yı baskı altına aldı. Rus ordusu Silistre önlerinden çekilmeye mecbur kaldı. Müteakiben de Eflak ve Buğdan'ı tahliye ederek savunmaya geçti.

Müttefikler, Rusya'yı barışa zorlamak için Kırım yarımadasında da bir cephe açmaya karar verdiler. 20 Eylül 1854'te 30 bin Fransız, 21 bin İngiliz ve 60 bin Türk askerinden oluşan müttefik kuvveti 89 harp ve 267 nakliye gemisiyle Kırım'a çıkarıldı. Ancak Kırım Savaşı düşünüldüğü gibi kısa sürede tamamlanamadı. 1855 ilkbaharında 140 bin kişilik bir müttefik kuvveti daha bölgeye çıkarıldı. Ruslar mağlup oldu ve çekilmek zorunda kaldılar. Kafkas cephesinde ise Ruslar başarı kazandılar ve Kars'ı ele geçirmeye muvaffak oldular. Bu sırada Çar Nikola öldü, yerine geçen II. Aleksandr barış istemek zorunda kaldı. Barış şartlan Avusturya tarafından kendisine verilen bir ültimatomla bildirildi. II. Aleksandr istenen şartları esas tutarak barış teklifini kabul etti. Önce 15 Mayıs'dan 14 Haziran 1855'e kadar Viyana'da barış için hazırlık görüşmeleri yapıldı ve Paris Konferansı esasları tespit edildi.


Önemli muharebeler
Sivastopol Kuşatması
Balaklava Savaşı

Savaşın Sonuçları
Kağıt üzerinde, savaşın galiplerinden olan Osmanlı devleti, aslında savaştan çok büyük zarar alarak çıkmıştır. Çok pahalı olan bu savaşı yürütebilmek için Osmanlı devleti, ödeme yeteneğinin çok üstünde borç almıştır. Endüstrileşmeyi kaçırdığı için ekonomisi çağdışı kalmış olan devlet, bu borçların altından kalkamayacak ve 1881 yılında II. Abdülhamit döneminde Düyunu Umumiye idaresinin kurulmasıyla, Avrupalı devletlerin mali denetimi altına girip, yarı sömürge olacaktır.

Kırım Savaşı, İtalya birliğine giden yolu hızlandırmıştır. Savaşa asker göndererek İngiltere'nin sempatisi ve Fransa'nın etkin desteğini kazanan Piyemonte-Sardinya Krallığı, savaşı izleyen yıllarda İtalya birliğini kuracaktır.

Kırım Savaşı'nın sonunda ilan edilan Islahat Fermanı, Osmanlı reform hareketlerinde çok önemli bir yer tutar. Islahat Fermanı'nın amacı, imparatorluk içindeki herkese Osmanlı yurttaşlığı vererek, yasalar önünde dine bakılmaksızın eşitlik sağlamaktı. Islahat Fermanı ile, Batı'da dolaşan liberal düşünceler Osmanlı'ya girmeye başlayacaktır.




Prut Savaşı
(1710-1711 Osmanlı-Rus Savaşı)

Savaşın cepheleri
Tarih: 1710-1711
Yer: Bugünkü Romanya ve Moldavya arasında Prut Nehri boyları
Sonuç: Prut Antlaşması ile Azak Osmanlılara bırakıldı.
Casus belli: Rusya'nın Boğdan'a girmesi

Taraflar
Osmanlı İmparatorluğu Rusya
Kumandanlar
Baltacı Mehmed Paşa Büyük Petro



Prut Savaşı (1710-1711) Rusya'yla Osmanlı Devleti arasında yapılmış bir savaştır.


Savaşın Nedenleri [değiştir]
Rusya, Osmanlı Devleti ile mücadelesinde kendi lehine bir zemin yaratmak istiyordu. Osmanlı Devleti içinde yaşayan Ortodoks toplumları kışkırtarak Osmanlı Devleti'ni zayıflatacak ve yapacağı savaşlarda daha önce kaybettiği toprakları geri alacaktı. Eflak ve Boğdan Beylerini Osmanlılara karşı kışkırtan Rus Çarı Deli Petro, Poltova Savaşı'nda İsveç Kralı XII. Karl'ı ("Demirbaş Şarl") yenince, Demirbaş Şarl Osmanlılara sığındı. İsveç Kralını kovalayan Rus birliklerinin Osmanlı topraklarına akınlar düzenlemesi üzerine, Osmanlı Devleti Rusya'ya karşı savaş ilan etti (1711).


Savaşın Kazanılması [değiştir]
Sadrazamlığa getirilen Baltacı Mehmet Paşa, 100.000 kişilik bir orduyla Tuna'yı geçerek Eflak'a girerken, Osmanlı donanması da Karadeniz'e açıldı. Osmanlı kuvvetleri, Kırım Ordusunun da desteği ile Rus birliklerini Prut Nehri kıyısında Stanileşti kasabası yakınında çember içine aldılar. O an için kurtuluş imkanı bulunmayan Rus Çarı Deli Petro, Moskova'ya bir mektup yazarak durumun zorluğunu ve ümitsizliğini anlattı. Çariçe Birinci Katarina araya girerek Osmanlı Devletine barış teklifinde bulundu. Hem Kırım Hanı, hem de İsveç Kralı saldırıya geçilip Rus ordusunun yok edilmesini savunuyorlardı. Ancak Baltacı Mehmet Paşa, yeniçerilere güvenmiyordu.


Prut Antlaşması [değiştir]
Bu alt başlığın ana maddesi: Prut Antlaşması

Kuşatma sırasında yeni bir kutsal ittifakın oluşturulabileceği düşüncesine sahip olan ve Osmanlı ordusunun çok yıpranacağı endişesini taşıyan Baltacı Mehmet Paşa barış yapılmasını kabul etti (21 Temmuz 1711). İmzalanan Prut Antlaşması ile Azak kalesi Osmanlılara geri verildi. Ruslar, İstanbul'da devamlı bir elçi bulundurmayacak ve İsveç Kralı Şarl'ın serbestçe ülkesine dönmesine izin vereceklerdi.
 
tekrar bunlar iin de saol dostum
 
Geri
Üst